Print Friendly and PDF

Seçimler Bir Şeyi Değiştirseydi, Onu Yasa Dışı Yaparlardı

 


İnsanın ruhu kirleniyor mu?

 Evet, kirleniyor.

 Seçimler aslında reklamcılık başarısı

 İnsanları ihtiyaçları olmayan bir şeye ikna ediyorsun,

sonra onu onlara veriyor veya vermiyor…

 bundan kazanç sağlıyorsunuz.

 Bu, süreci daha etkin hale getirmek

 Evet, büyük bir riskten söz ediyoruz.

Hem para hem güç

Hem de pirinç yüzüğü kapmak istiyoruz.

 Bu deyim nereden geliyor, biliyor musunuz?

 Pirinç yüzük, atlıkarıncadan geliyor.

 Pirinç yüzük bir ödülmüş ve onu kaparsan dönmeye devam edebiliyormuşsun.

 Ben de öyle yapıyordum.

 Dönüp duruyordum.

 Ben de indim.

 Atlıkarıncadan indim.

 Birinin dediği gibi.

 Gittiğin yolu beğenmiyorsan yeni bir yol yapmaya başla.

 KRİZ BİZİM İŞİMİZ

 

Our Brand Is Crisis (2015) Kriz Bizim İşimiz

107 dk

Yönetmen:David Gordon Green

Senaryo:Peter Straughan, Rachel Boynton

Ülke:ABD

Tür:Komedi, Dram

Vizyon Tarihi:11 Eylül 2015

Dil:İngilizce, İspanyolca

Müzik:David Wingo

Oyuncular

Sandra  Bullock

Billy Bob   Thornton

Anthony   Mackie

Joaquim de   Almeida

Ann   Dowd

Tüm Kadro

Özet

Our Brand Is Crisis adlı belgeselden uyarlanan film güney Amerika'daki Amerikan siyasi kampanya stratejilerine odaklanıyor, bir grup Amerikalı politik danışmanın Bolivya başkanına seçimleri tekrar kazanabilmesi için yardım edişini konu alıyor

Altyazı

Başlamamıza 30 saniye mi kaldı?

 30 saniyeye hazır mıyız?

 Teşekkürler.

 -Peki 

-Mikrofonunuzu biraz kaldırır mısınız?

 Kaldırayım mı?

 Nerede?

 Buldum.

 -Böyle iyi mi?

 -Teşekkür ederim.

 İkimizin de sesi duyuluyor mu?

 -Evet.

 Teşekkürler.

 -Tamam.

 Pekala, hazır olduğunda başlayalım mı?

 Jane, günaydın.

 Günaydın.

 Siyasi strateji uzmanlığına başladığından beri belirli bir lakapla tanınıyorsun, Calamity Jane.

 Evet, bana birçok lakap takıldı.

 Hiç inanmadığın bir politikacı adına çalıştın mı?

 Tabii.

 Ücret uygun olduğu sürece kendimi her şeye ikna edebiliyordum.

 JANE BODINE, BELEDİYE BAŞKANININ BEKLENMEDİK YENİDEN SEÇİMİNDE ETKİLİ OLDU

Böyle bir darbe atlatılamaz.

 Jane müthiş.

 Rakipleri hızına yetişmek için kendilerini paralıyorlar.

 Dürüstlük ne kadar önemli?

 Politikada gerçek görecelidir.

 Seçmene gerçek ne diyorsam, gerçek odur.

 Politikada para konuşur ve sesini iyice yükseltmek üzere.

 ABD Yüksek Mahkemesi kampanyada katkı sınırını kaldırarak

KRİZ BİZİM İŞİMİZ

yeni bir özgür siyasi harcama devri başlattı.

 Kariyerinize başlarken kahramanlarınız, rol modelleriniz var mıydı?

 Kahramanlarım kimdi?

 Bu işe ilk girdiğimde kahramanlarım politikacılar ve liderlerdi ama sonra onlarla tanıştım.

 Bakın, sözün kısası, burada kökten yozlaşmış bir sistem yarattılar.

 Özünde mücadeleci bir kadından söz ediyoruz.

 Kavgacı, hakkını arıyor ve istediğini alamadığında sesini yükseltiyor.

 Güvenilmez bir strateji uzmanı.

 Bir kadeh şarap verelim, bir kez olsun doğruyu söylesin.

 Çok ses getiren yanlış kararlarınız oldu.

 Araba yarışı gibi.

 Kimse kazananı görmek için izlemez.

 Kimin kaza yapacağını, alev alacağını görmek için araba yarışı izlerler.

  ciddi siyasi skandalların ardından.

 Hakkında seçim yasalarını ihlal etmekten bir suç duyurusunda bulunulunca pazartesi istifa etti.

 Şiddetli bir ateş hattının ve muazzam bir tartışmanın ortasına düştü.

 Artık idealist değil misiniz?

 Bu işe girmek ve devam etmek için idealist olmanız gerekiyor, ama  Bunu bir kere kaybedince geri kazanamıyorsunuz.

 Anlatabiliyor muyum?

 Ne kadar çabalasanız da fark etmiyor.

 Yapamıyorsunuz.

 Belki de kazanıldığını görmeye ömrünüzün vefa etmeyeceği bir kavga için profesyonel ve siyasi başarınıza sırt çevirdiniz.

 Bu aşamaya nasıl geldiniz?

 Ne oldu?

 

***

Hangi cehennemdeyiz Nell?

 Her an geyik çıkabilir.

 Çok mantıksız.

 Burada kim yaşar?

 Ne zamandır burada oturuyor?

 Bilmem.

 Galiba altı yıldır.

 Altı yıl mı?

 Altı yıldır kampanya yürütmedi mi?

 Son dört seçimi kaybetti, biliyorsun.

 Ayrıca hafefobisi var.

 Nesi var?

 Ona dokunma.

 Dokunulmaktan hoşlanmıyor.

 Farklı birini istediğini söylemiştin.

 Hayır, "sıra dışı" dedim, ama  Bu bir başkanlık kampanyası.”

Harcanabilir" terimini duydun mu?

 Hayır, ne demek "harcanabilir"?

 CIA'in gözden çıkarılabilen ve yadsınabilen ajanlara verdiği isim.

 Kadının çocuğu, ailesi ve hayatı yok.

 Ölü bir atı bile zirveye çıkardığını gördüm.

 Bu işi tersine çevirirse, birlikte başarmış oluruz.

 Eline yüzüne bulaştırırsa da Calamity Jane çuvallamış olur.

 Bu, Güney Amerika'da bir başkanlık kampanyası Jane.

 Bolivya.

 Çok ilginç.

 Ekonomi kötü, demokrasi hassas durumda.

 Zor bir iş.

 Bir numaralı rakibimiz Victor Rivera.

 Kongrenin alt meclisinde bir vekil, Potosí'yi temsil ediyor.

 Oportünist, halkçı ve yarışı önde götürüyor.

 Saçını beğendim.

 Bizim adayımız ise Pedro Castillo.

 Bolivya'da doğmuş, Amerika'da büyümüş.

 Aslında 15 yıl önce başkan seçilmiş.

 Bazı endüstrileri özelleştirmiş ve bu hamle pek yararına olmamış.

 Yani yerli halkın canına okumuş bir Amerikalı aslında.

 -Değil mi?

 -Öyle.

 -Devam edelim.

 -Ne kadar geridesiniz?

 Yirmi sekiz puan.

 Bu boktan durumu üstlenecek birini nereden bulacaksınız?

 -Hey Jane.

 -Evet?

 Bunu sen mi yaptın?

 Bu el işi tarzı şeyi?

 Evet.

 O bir şifa kasesi.

 Mohawk tasarımına dayanıyor.

 Bu alan tamamen Kızılderili bölgesiymiş.

 Al bir tane.

 Koruyucu güçleri var.

 Güya kötü ruhları uzak tutuyormuş.

 Genelde meyvelik olarak kullanılıyor.

 Bu  Ver şu kaseyi bana.

 İlginç bir düzenleme.

 Sigarayı bıraktım Nell.

 İnanabiliyor musun?

 Üç yıldır içki içmedim.

 Geceleri uyuyorum.

 Bazı günler kendi yüzüme bile bakabiliyorum.

 Mutlu musun?

 Mutlu olmaktan daha iyiyim.

 Sakinim.

 Sen bir savaşçısın Jane.

 Gözlerime bakıp özlemediğini söyleyebilir misin?

 Neyi?

 Bizsiz kendi adına düşünemeyen adayları mı?

 1996 KENNEDY EKİBİ Hayır efendim.

 Hayır.

 O dünya beni ne hale getirdi, biliyorsun Nell.

 -Bana iyi gelmiyor.

 -Evet ama çok iyi para veriyorlar.

 Eminim.

 Sıkıntı çektiğini biliyorum.

 Sadece La Paz'da iki ay geçireceksin.

 Yüksek irtifa beni hasta ediyor.

 Öyle mi?

 Dağda yaşıyorsun ama.

 Hayır efendim.

 İki dağ arasında yaşıyorum.

 Biliyorum.

 Gördüm.

 Saçı güzel dedim ya.

 ADAY RIVERA RAKİPLERİNE KARŞI

Saçının ardına bak.

 Ben bir detayı atladı.

 Rakibimiz de bir Amerikalı tuttu.

 Pat Candy.

 Tanrım, inanılmazsınız.

 İnanılmaz.

 Hayret bir şey.

 Ne var?

 Hadi ama.

 O seni yenmedi.

 Kendin yenildin.

 Sana kazanman için bir şans daha veriyorum.

 Göster ışığını tatlım.

 Ayrılmak mı istiyorsun?

 Ayrıl.

 Ama kazanmış olarak ayrıl.

 Lanet olsun Nell.

 Castillo kendi çabasıyla yükselmiş bir milyoner.

 Tutucu bir senatör ve küreselliğin sesi olarak tanınıyor.

 Son başkanlığında elbette bazı sorunları oldu ama yeni ve olumlu bir tavırla geri döndü.

 O kahrolası su aygırını uzak tutun benden.

 -Merak etmeyin.

 -Tamam.

 Bolivya'da her şey uçlarda.

 Güney Amerika'nın en yüksek, en soyutlanmış ülkesi.

 Asırlardır siyasi ve ekonomik yaşama hükmeden varlıklı üst tabaka şehirliler var ama nüfusun büyük çoğunluğu çok yoksul.

 Yıllardır askeri cuntalar, kanlı darbeler ve sokaklarda gezen tanklarla yaşıyorlar.

 Hafife alınacak bir yer değil.

 BAŞKANLIĞINIZ SIRASINDA BİRÇOK TOPLUMSAL HUZURSUZLUK YAŞANDI.

 GERİYE DÖNEBİLSEYDİNİZ NEYİ DEĞİŞTİRİRDİNİZ?

 Onun bir şeyi mi var?

 -İyi misin Jane?

 -Peki, olay ne?

 Ne  Ne yapmış?

 BİR DÜŞÜNÜN.

 PROTESTOLAR SIRASINDA ONCA İNSANIN ÖLMESİ OLABİLİR Mİ?

 EVET, BEN  BİLMİYORUM.

  yaklaştım.

 Kahrolası uçaktan inmeye çalışıyorum.

 Merhaba, sağ ol.

 Seni görmek güzel.

 Çok havalısın Buckley.

 İyi misin?

 Tatlım, tatlım.

 Yavaş ol.

 İrtifa hastalığındandır.

 O kadar yüksekteyiz ki oksijen yetmiyor.

 Ziyaretçilerde sık görülür.

 -Nefes alamıyor.

 -Düzelir.

 Adayımızdan biraz daha bahsedin.

 Castillo'nun geçmişi çok karmaşık, birçok kötü olayla bağlantılı.

 Yani görevimiz kısaca seçmenin sevmediği bir adayı alıp yeni bir imaja sokmak ve sonra onu pazarlamak.

 Çok zor değil.

 Şu develere bakın.

 Onlar deve değil.

 Lama.

 Ben deveye benzettim.

 Deve ailesinden geliyorlar.

 Lama, alpaka, deve, hepsi aynı aileden.

 -Bunlar yavru tüylü develer.

 -Çantamı koyabilir miyim?

 Gidebilir miyiz lütfen?

 Evet, ama  Pencereni açabilir misin?

 -Bir saniye konuşma.

 -Tamam.

 Bayım?

 Isıtıcıyı açar mısınız?

 Ben, yerli halkın adı nasıl telaffuz ediliyordu?

 -Şey  Evet.

 -Keçuva mı?

 -Aymara.

 Guaraní.

 -Guaraní.

 Sürekli protesto halindeler.

 Burada çoğunluk onlar.

 Bizim orada 200 milyon Apaçi olduğunu düşün.

 Bir fikir verir.

 Anlamadım?

 -Lütfen ona "Senatör" de.

 -"Senatör" mü?

 En saygın ifade bu.

 Buenos días olayına girecek miyiz?

 Ben olsam girmezdim.

 -Amerikan tarzını koru.

 -Affedersin Jane.

 Yardımcısı her zaman seni tanıtır, sadece gülümse ve tokalaş.

 Evet.

 Selam durma.

 Kimseye selam duracak değilim.

 DOKSAN GÜN.

 Hugo.

 Ben Sawyer.

 -Ben Sawyer.

 Memnun oldum.

 -Bu ekibim.

 -Hugo Barco.

 -Richard Buckley.

 -Memnun oldum.

 -Ben.

 -Memnun oldum.

 -Nell Talby.

 Memnun oldum.

 -İyi misin?

 -Bu, uzmanımız -Jane Bodine.

 -İyi misin?

 Jane Bodine.

 Hugo Barco.

 Memnun oldum.

 Senatör Castillo, Jane Bodine.

 -Memnun oldum.

 -Memnun oldum.

 Oturun.

 Raporu okuduk.

 İç karartıcıydı.

 Teşhisiniz ne?

 Ölümcül mü?

 Öyle düşünseydik buraya kadar gelmezdik.

 Bizce kazanabilirsiniz Senatör.

 Birkaç odak grupla başlayıp halkın sizinle ilgili ne düşündüğüne dair fikir edineceğiz ve  Devam et.

 Devam et.

 Halkı anlamaya çalışacağız.

 Sokağa çıkıp insanları dinleyeceğiz ve size aktaracağız.

 Tamam mı?

 Biz aracıyız.

 Halkın sesini kampanyanıza zerk eden bir şırıngayız.

 Bu arada ben medyayla ilgileneceğim.

 İnternette farkındalık, sosyal yardım, TV reklamları, vesaire.

 Nell?

 Artık net olarak söyleyebiliriz ki, rakibiniz sizi oligarşi yöneticisi olarak gösterecek.

 Elitist olarak.

 Biz bunu tersine çevireceğiz.

 İnsanlara sizin bir şirket maşası değil, halktan biri olduğunuzu göstereceğiz.

 Halka sıcak ve sempatik Castillo'yu göstermek istiyoruz.

 Bu yüzden bunu nasıl yapacağımıza dair fikir vermesi için müthiş strateji uzmanımız Jane Bodine'i getirdik.

 Jane, bu konuyla ilgili fikirlerini bizimle paylaşmak  -Birçok yolu var.

 Biz

 -Evet.

 -Burada görülen 

-Dur, dur, bir

 Bir saniye.

 Uçakta bana dedi ki "Shakespeare şöyle demiş, 'Büyük bir adamı alıp  "'Büyük bir adamı alıp bir elini keserseniz '" O iyi mi?

 Su ister misiniz?

 Pekala.

 Benim  Benim 

Hemen  İyi değil

 İrtifa hastalığı.

 -Soroche.

 -Soroche, evet.

 -Devam edelim.

 -Hadi devam edelim.

 Su ister misin?

 Cips yemeyi azaltmalısın tatlım.

 -Kazanamaz.

 -Ne?

 Castillo.

 Kazanamaz.

 Kazanacak adamın kokusunu sen de alırsın ve o kazanamaz.

 Henüz değil.

 Ama bu yüzden buradayız.

 Her şeyi kaybetmişsin, uğruna yaşayacak hiçbir şeyin kalmamış gibi hissettirmelisin.

 Seni varoşların göbeğinde, oy verme hakkından yoksun ve çaresiz bir halde bulacağız.

 Tamam mı?

 -İngilizce biliyor mu?

 Hayır mı?

 -Hayır.

 Küçük kıza şu gecekondunun önünde durmasını söyle.

 Efektler tamamen sahte.

 Gökten geriye doğru düşüyor.

 Castillo onu yakalıyor.

 Tamam mı?

 Peki.

 Ne?

 Ne dedi?

 Onu tutacağını sanmıyormuş.

 O  Seni tutacak.

 Neden 

Neden seni tutmasın?

 Neden seni tutmasın?

 Tanrım.

 Baştan alalım!

 Gizli silahınız.

 O kadar gizli ki varlığını unuttum.

 -Defol git Hugo.

 -Sen defol git.

 -Küçük kızı niye ağlattın?

 -Bu şartlarda çalışamam.

 Tamam mı?

 Ayrıca bu ne yapıyor?

 Onu neredeyse hiç görmedim.

 Şimdi de gelmiş, güneşleniyor mu?

 Yok artık!

 Rich haklı.

 Castillo buna mı para ödedi?

 Strateji bu mu?

 -Hiç profesyonelce değil.

 -Daha ışığını yakamadı Ben.

 -Biri ışığını yaksın o zaman.

 -Biraz zaman verin.

 Işık yakmakmış.

 -Ne?

 -Kız yapmak istemiyor bayım.

 Nasıl yani?

 Hayır, onu tutacak.

 Söz veriyorum.

 Sonra da biraz şeker yiyebilir.

 -Tranquilo, bu mu

 -Evet, doğru.

 Tranquilo.

 Reklamı çekeceğiz por favor.

 İyiydi.

 SİZİ GÖRÜYORUM!

 SİZİ TUTACAĞIM!

 TEKLİFİMİZ, BOLİVYA'YA DAHA PARLAK BİR GELECEK SUNACAK.

 Aman Tanrım.

 ZOR OLACAĞINI BİLİYORUM AMA BİRLİKTE ZAFERE ERECEĞİZ.

 Aleyhinde konuşan iki kişi var.

 Güvenilir olmadığını söylüyorlar.

 REKLAMI BERBAT.

 TEKNİK AÇIDAN UTANÇ VERİCİ.

 TEMELDE BOLİVYA HALKIYLA ÖZDEŞLEŞMİYOR.

 BENCE TAMAMEN YANLIŞ.

 -Ortak fikir bu, evet.

 -Anladık mı?

 Ortak fikir, gökten düşmenin saçma olduğu yönünde.

 Bolivya'ya özgü görünmeliydi ve dediğim gibi efekt bütçemiz düşüktü.

 Komedi.

 Adamı insanlara daha sempatik gösterecek bir şey yapmalısın.

 Gülümsemesi yüzünden.

 -Garip.

 Sahte.

 -Strateji uzmanım nerede?

 -Saçmalama.

 -Olmuyor işte.

 Bush gülümsemesi gibi.

 O sırıtış.

 O iki kere kazandı ama.

 -Karl Rove'un zorlamasıyla.

 -Ya benim strateji uzmanım?

 Strateji uzmanım nerede?

 -O  -Reklam belli ki işe yaramıyor.

 Gökten düşmek işe yaramıyor.

 Belli ki iyi gülümseyemiyorum.

 Peki, o nerede?

 Onun planını dinlemek için sabırsızlanıyorum, mümkünse seçim bitmeden önce.

 Burada ne yapıyorsun?

 Midem bulanıyor.

 Onu her gördüğümde kusmak istemiyorum.

 Morali bozulabilir.

 Zorlanıyoruz.

 -Hiçbir şey işe yaramıyor.

 -Doğru.

 Bu kadar mı?

 Çünkü bir planın varsa söylemenin tam zamanı.

 Bu seçim önemli Jane.

 Bu ülke batabilir.

 İnsanların hayatı söz konusu.

 Sence Castillo'da bir tuhaflık yok mu?

 Pes etmiş gibi değil mi?

 Bence sana strateji uzmanı olman için para ödeyen bir müşteri.

 Tamam.

 Bir sorunumuz var mı?

 Varsa söylemelisin.

 Bir sorun olursa söylerim Ben.

 Doğal Kaynaklarımızın Yasa Dışı Olarak Yağmalanmaya Ve Sömürülmeye Devam Edilmesi Kabul Edilemez.

 Ben Bunu Durdurmaya Kararlıyım.

 Bizden Çalmaya Devam Edemezler.

 Benim Önceliğim İş, Bence Bu Tüm Bolivyalıların Önceliği.

 İş, İş, İş.

 İş Sayesinde Yollar Ve Okullar Yapılır Ve Bolivya Halkının Bunlara Çok İhtiyacı Var.

 Eminim Saygıdeğer Rakiplerim Gece Boyu Tartışabilir

 İşte burada.

 Jane Bodine.

 Nasılsın tatlım?

 -Pat.

 -Burada ne arıyorsun?

 Emekli oldun ya da işi bıraktın sanıyordum.

 Hayır, emekli olmadım.

 Çalışıyorum.

 Evet.

 Anladım.

 Yardıma geldim.

 Güzel.

 Sen?

 Aynen, ben de öyle.

 Rica üzerine geldim.

 Ama herhalde yarın eve dönerim, yani fazla kalmayacağım.

 Öyle mi?

 Ben de.

 Herhalde buradan giderim.

 Bunun dışında iyi misin?

 -Hem de çok.

 Evet.

 -Öyle mi?

 -Bu köpek dövüşü hoşuna gidiyor mu?

 -Kalabalık bana göre değil.

 -İnsanlar berbat, değil mi?

 -Evet, bazen.

 Evet.

 Yorgun görünüyorsun.

 -İyi misin?

 -Sanırım iyiyim.

 Neden sordun?

 Bilmem.

 Biraz bitkin görünüyorsun.

 Rivera'yı nasıl buldun?

 -İspanyolca bilmiyorum.

 -Evet, ben de.

 -Ama iyi görünüyor.

 -Evet.

 Evet.

 Başkanlık hamuru var.

 Ya senin adayın?

 Kibirli bir şerefsize benziyor.

 Neyse, elinden geldiğince keyfine bak.

 -Denerim.

 -Evet.

 -Belki sonra görüşürüz.

 -Belki.

 Olur mu?

 Neyi kastettiğimi anladın, değil mi?

 Tahmin edebiliyorum.

 -Tamam tatlım.

 Hoşça kal.

 -Tamam.

 S..tir!

 S..tir.

 S..tir!

 Aman Tanrım!

 Biraz geciktin.

 Duydun mu bilmem -ama battık sayılır.

 -Dokunma bana.

 Özür yazısı mı hazırlıyorsunuz?

 -Evet.

 -Emin değilim.

 Hiç Bay Candy'yle rekabete girdiniz mi?

 Hayır, namını biliyorum.

 En iyilerden.

 Bunu o yaptırdı.

 Yumurta atan adam bir tezgahtı.

 -Ne?

 -Bir tezgahtı.

 Candy'yi tanırım.

 Bu Sun Tzu.”

Rakibinin fevri bir mizacı varsa, onu kışkırt."

Özür yayınlamayın.

 Jane, farkında mısın,

-Castillo birinin yüzüne vurdu.

 -Kendini savundu.

 -Saldırıya uğramıştı.

 -Sadece yumurtaydı.”

Düşmanın hazırlıksızken saldır. Beklenmediğin anda gel.”

 -Yine Sun Tzu.

 -Biliyorum.

 Ama Art of War alıntılarını pek sevmem.

 -Öyle mi?

 Neden?

 -Çünkü onları her yerde kullanabilirsin.

 Ve modern demokrasinin eski Çin savaşçılığıyla ilgisi yok bence.

 Alınma ama, bu yüzden 30 puan geridesiniz Ben.

 Şu anda düşman özür dilemenizi bekliyor.

 Ben rakibi düşman olarak görmüyorum Calamity.

 Alınma ama 30 puan geride olmanızın bir nedeni de bu.

 Üçüncü nedeni ise Castillo'yu olmadığı biri gibi davranmaya zorlamanız.

 Adam iyi bir oyuncu değil.

 Sıcaklık, gülümsemek ve özür dilemek ona göre değil.

 Ama birine yumruk atmak ona göre, öyle mi?

 Evet, bu ona göre.

 -Yapma Jane.

 -Evet.

 Haklı.

 İyi.

 Diyelim ki Castillo kibirli, soğuk ve halkın yaşantısına uzak olarak algılanıyor.

 Sen farklı olarak ne yapardın Jane?

 Pekala  "Bir insanın güçlü ve güçsüz yanlarının kaynağı aynıdır.”

 Peki.

 Adamı hikayeye uyacak şekilde değiştirme.

 Hikayeyi adama uyacak şekilde değiştir.

 -Mükemmel.

 -Teşekkür ederim Nell.

 Hikaye adama nasıl uydurulur?

 Bir dakika düşün, tamam mı?

 Aynen öyle.”

İnsanlar ne dediğini unuturlar "ama onlara neler hissettirdiğini unutmazlar.”

 Warren Beatty.

 Şu anda insanlara onları vuracakmışsın gibi hissettiriyorsun.

 Seni sevmiyorlar.

 Ama önemli değil.”

Sevgi ve korku genelde bir arada olamadığından, "bir seçim yapmamız gerekirse, "korkulmak, sevilmekten çok daha güvenlidir.”

 Bu da Warren Beatty'den.

 Hayır, değil.

 Bu Machiavelli'den.

 Affedersin.

 Şaka yaptım.

 Korku.

 Korkudan bahsedelim.

 Gelmiş geçmiş en etkili siyasi reklam, "Papatya.”

 Johnson'a seçimi kazandırdı ve yalnızca bir kez gösterildi.

 Reklam kısaca Johnson yerine Goldwater seçilirse, çatlak herifin dünyayı havaya uçuracak nükleer bir katliam yapacağını ima ediyordu.

 Seçim artık dünyayı kurtarmak ve ölmek arasında bir tercihe dönüşmüştü.

 Seçmenler umut arıyorlarsa her zaman yeni adamı tercih ederler.

 Ama korktukları zaman savaş dönemine uygun bir lider ararlar.

 Öyle bir adam ararlar ki suratına yumurta atıldığında laubaliliğe tahammülü olmasın.

 Size haddinizi bildirsin ve suratınıza yumruğu indirsin!

 Şimdi size kısa filmimizin konusunu anlatayım.

 Hikayemizde, Bolivya çalkantılı tarihinin en kötü dönemini yaşıyor.

 Bir dönüm noktasındayız ve Bolivyalılar bir tercihle karşı karşıya.

 Bir tarafta Rivera var, hiçbir prensibi ve deneyimi olmayan, ülkenin parçalanmasına seyirci kalacak sıradan bir oportünist.

 Ya da Castillo'yu seçerler.

 Onu sevmeyebilirsiniz.

 Kibirli bir şerefsiz olduğunu düşünebilirsiniz.

 Ama o bir savaşçı.

 Dayanıklı, deneyimli, cesaretli ve tek seçenek o.

 Günü kurtarmak için tek seçenek.

 Riskler bunlar.

 İnsanların hayatını kurtarmaya çalışıyoruz, tamam mı?

 Ama bu artık bir seçim değil.

 Bu bir kriz.

 Bizim temamız, bizim sattığımız fikir, bir kriz.

 Bu telefon çalarsa açmayın.

 Bu gece her şey değişecek ve çıkış noktası bu.

 La Paz'ın en önemli medya kuruluşları burada  -Kapının önünde.

 -Tüm gözler sizde.

 Özür dilemeyin.

 Ama olaydan üzüntü duyuyorsunuz.

 Asıl konuşmamız gereken meseleleri ikinci plana attığı için üzüntü duyuyorsunuz.

 Ülkemizi toplumsal ve ekonomik krizden kurtarma mücadelesini.

 -Kriz.

 -Kriz.

 Bir tane otlanabilir miyim?

 Bir tane  Gracias.

 Yani  Sağ ol.

 S..tir.

 Aman Tanrım.

 Bu sigara mı?

 Çok sağlıksız.

 Baksana.

 Affedersin.

 Hola.

 -İngilizce biliyor musun?

 -Evet.

 Münazaradan sonra Castillo'nun önüne atlayan sen miydin?

 -Evet.

 -Yo, yo.

 Hızlısın.

 -Adın neydi?

 -Eduardo Camacho.

 Eduardo  Bayağı uzun bir isim.

 Evet, neyse.

 Eddie, sana kısaca  Sana Eddie diyelim.

 Al bakalım.

 Ayın çalışanısın.

 Bu biftek sosu.

 Çok güzel.

 Her yere götürürüm.

 NEWMAN'IN KENDİ BİFTEK SOSU Biftek yazıyor ama her ete koyabilirsin.

 Bu adam George Bush mu?

 Hayır, bu oyuncu Paul Newman.

 Bilirsin.

 Fast Eddie.

 Fast Eddie, senin gibi.

 Böyle devam et, olur mu?

 Bu, başlı başına yeni bir savaş.”

Yeni bir savaş" mı?”

Yeni" deme.”

Bu bir savaş.”

 Benimseyeceğiniz bir savaş.

 Vakit geldi.

 Ceketi çıkarıp kolları sıvayın  Ingrid, ceketi al lütfen.

 Senatör, kollarınızı sıvayın.

 YERLİ PROTESTOCULAR BİR KEZ DAHA BAŞKENTİ FELÇ EDEREK ONLARA YETERLİ TEMSİL HAKKI VERECEK ANAYASAL REFORMU TALEP EDİYORLAR.

 SEKSEN GÜN.

 CASTILLO %8 OYLAR RIVERA'YA

Candy karşımdaki odaya taşınmış.

 Aklıma girmeye çalışıyor.

 Hata ediyor.

 Kimse benim aklıma girmek istemez.

 Jane, Candy'yle kaç kere rakip oldunuz?

 Üç, dört kere.

 Seni kaç kere yendi?

 Üç, dört kere.

 Olayı kişiselleştirme, tamam mı?

 Bu sadece bir iş Ben.

 Sadece bir iş.

 Kollarınızı sıvayın Senatör.

 Senatör.

 -Teşekkür ederim.

 -Ne demek.

 Bir şey değil.

 -Sanırım tanışmadık.

 -Az kaldı Senatör.

 Adım Eduardo Camacho efendim.

 Aslında tanışmıştık efendim.

 Uzun zaman önce, başkan seçildiğinizde.

 Plaza Murillo.

 Oradaydım.

 Sizi görmeye gelmiştim.

 -Hatırlıyor musun?

 -Evet efendim.

 Hatırlıyorum.

 Çok küçüktüm ve hiçbir şey göremiyordum.

 Siz gelip beni kucağınıza almıştınız.

 Mutlu bir gündü.

 Yakında yine öyle olacak.

 Hayır.

 Bunları benim için sakla, olur mu?

 BUGÜN BU YÜZDEN BURADAYIM: BU KRİZLE MÜCADELE ETMEK, BU KRİZİ AŞMAK İÇİN BİR PLANIMIZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İÇİN.

 BU YÜZDEN HEPİNİZDEN BU SAVAŞTA BANA KATILMANIZI İSTİYORUM.

 BOLİVYA İÇİN, CASTILLO İLE!

 Bodine haklı çıktı.

 Kriz mesajı işe yarıyor.

 İzleyicinin karşısında hissediyorum.

 Buradakilerde olabilir ama işçi sınıfında yaramaz.

 Onlara "kriz" derseniz "vergi artışı" anlarlar ve kaybederiz.

 Bunu söylemekten nefret ediyorum ama haksız sayılmaz.

 Gevşememeliyiz.

 Diğer adayların değindiği tarım ve ana endüstri alanlarını unutmayın.

 Kentsel destek mitinglerine katılmayanların oylarını nasıl çekeceğiz?

 -Aynen.

 -Beni dinleyin.

 Onlara reklamla hitap etmeliyiz.

 Ofise döner dönmez hazırladığım birkaç resimli taslağı -size göstereceğim.

 -Senatör.

 Demek buradasın.

 Kol düğmelerim.

 Bence bugün bana uğur getirdin.

 Adın neydi?

 Eduardo Camacho.

 Eduardo Camacho.

 Memnun oldum.

 Efendim, arabanız aşağıda.

 Onu yavruyken alıp büyüttüm.

 Yine başlıyoruz.

 Ona babamın adını verdim, Marco.

 Fotoğraftaki haline hiç benzemiyor.

 Yakından çok daha güzel bir mahluk.

 Duruşu çok etkileyici.

 Çok da cana yakın görünüyor.

 Pardon.

 Çekime geçebilir miyiz?

 Daha önemli işlerim var.

 -Aman.

 Affedersiniz.

 -Teşekkür ederim.

 İşçi sınıfının sempatisini kazanmaktan daha mı önemli?

 -Sanmıyorum.

 -Efendim, üzgünüm.

 Rich'in yöntemi hayvanlarla yakınlaşmak.

 -Ama geç oluyor.

 -Ama hayvanları görünce

 Lamayı size hazırlıyoruz Senatör.

  onlarla daha çok bütünleşeceksiniz.

 Çekimlere başladığımızda daha hızlı ilerleyecek  Benimle gelin.

 Rich, ona birkaç çekimini göstersene.

 Şu yüzle açılış yapmayı düşünüyorum.

 Baş ağrısı için mi?

 Belki Senatör  Sonra ağır ağır lamayı beslemenize geçeceğiz ve sonra diyeceksiniz ki "Lamalar bize " "Lamalar.

 Bize et, yün ve süt sağlıyorlar.”

Yeni bilimsel tarım yöntemleriyle "Bolivya'nın ekonomik iyileşmesinde kilit rol oynayabilirler.”

İş sağlayabilirler.”

Lamalar asırlardır bize dağlarda yol gösteriyorlar.”

Şimdi aynı hayvanlar bizi refaha taşıyacak.”

 -Güzel.

 Beğendim.

 -Güzel.

 Ben de beğendim.

 Ama bunu kameraya yürürken söyleyeceksiniz, özgüvenli duruş için kolları kalçalardan ayırın.

 Yürürken de doğruca objektife bakın.

 Lamalar.

 Bize et, yün ve süt sağlıyorlar.

 -İyi mi?

 -Bilekler daha kıvrık, goril gibi.

 Lamalar.

 -Şaka yapıyorsun.

 -Ciddiyim.

 -Seçim böyle kazanılır.

 -Hayır.

 İşçi sınıfına böyle hitap edilir.

 Bu bir hayal.

 Onlara bir gelecek sunuyormuşsunuz gibi.

 -O da neydi?

 -Marco muydu?

 Lanet olsun.

 Marco!

 Marco, hayır!

 Hayır Marco!

 Marco!

 Aman Tanrım!

 Kahretsin.

 Sanki hayvan reklamlarımızda oynamaktansa kendini öldürdü.

 Zavallıcık.

 PETROL ALANINDA ZENGİNİZ.

 LİTYUMUMUZ VAR.

 Evet.

 Evet.

 SIKIŞTIRILMIŞ DOĞAL GAZIMIZ VAR.

 DEMEYE ÇALIŞTIĞIM, BOLİVYA MUAZZAM ZENGİN BİR ÜLKE.

 Efendim, kriz mesajından sonra kamuoyu yoklamalarında çoğu kişi durumun ne kadar kötü olduğunu sadece sizin anladığınızı söylüyor.

 Mesaj işe yarıyor.

 En azından düşüşü durduruyor.

 Bence bu mesajı esas alalım.

 Mitinglerde, reklamlarda ve basının önünde bunu söyleyelim.

 Krizi sahiplenelim.

 Kriz.

 Ne düşünüyorsunuz Bayan Bodine?

 Kazanamayacağınızı düşünüyorum.

 Ne?

 Bence 20'lerin ortasında bitireceksiniz.

 Kazanmaya yetmez.

 Diğerlerine kaybettirmelisiniz.

 Yani onları %24'ün altına düşürmelisiniz.

 Saldırmalısınız.

 Hayır.

 Son kampanyada saldırı reklamları kullandık ve çok zarar gördük.

 Bu yüzden rakipleri araştırma uzmanımı getirttim.

 Sarah LeBlanc.

 Bunu yapmanı kimse söylemedi.

 Kendi ekibimiz var.

 LeBlanc gibi değil.

 O işinin en iyisi.

 Alınma ama Jane, işinin en iyisiyse neden hiç adını duymadım?

 İşinin en iyisi olduğu için olabilir.

 Kim bu araştırmacı?

 Bu araştırmacı, ihtiyaca göre en fazlasını ya da en azını yapabilecek biri.

 Bayan Bodine, Amerika'da işler nasıl yürür biliyorum.

 Neler yaptığınızı biliyorum.

 Ama Bolivya'da halk olumsuz kampanyaları sevmez.

 Eğer biz  Ben?

 Efendim, olumsuz reklamlar rakamları etkiler.

 Ama bomba pimi çekmek gibidir.

 Rivera'nın oylarını azaltırsınız ama o oyların nereye gideceği belli olmaz.

 Arkadaşına söyle, bir araştırsın.

 Tamam.

 Söylerim.

 Sizin geçmişinizi de incelemesini istiyorum efendim.

 Onu yaptırdım.

 LeBlanc'a yaptırmadınız.

 O kadar geridesiniz ki kimse geçmişinizi araştırmıyor.

 Ama yükselirseniz basın didiklemeye başlar.

 Son dakika sürprizleri işi bitirir.

 Beni araştırsın diye birine para vermem.

 Kendimi biliyorum.

 Öğrenilecek bir şey yok.

 Her zaman vardır efendim.

 Bu son kararım.

 Tamam.

 Patron sizsiniz.

 Önce onu araştır.

 Şu sunumu bitireyim lütfen, son grafiğe göre, üç yoklamada  Herkes beni dinlesin.

 Bakar mısınız lütfen?

 Millet!

 -Ne dedin?

 -Onu dinleyin dedim.

 Arkadaşlar, biz  Rivera'ya hiçbir politikacının kendisine yapılmasını istemediği bir şey yapacağız.

 Onu tanımlayacağız.

 Saldırımızın teması, onun sahtekar, yolsuz, deneyimsiz ve yalancı olması.

 Her gün El Diario, La Razón, La Prensa gibi önemli habercileri arayacağız, ve onlara Rivera hikayesini servis edeceğiz.

 Yaptığı tüm alıntıları, tanıştığı herkesi, verdiği her oyu inceleyip bunları onun aleyhinde kullanmanın yollarını arayacağız.

 Eddie!

 Eddie nerede?

 Eddie!

 Neredesin?

 Buradasın.

 Sen iz sürücümsün.

 Rivera'nın katıldığı her etkinliği, her konuşmasını çekeceksin.

 Güvenlik seni tartaklarsa işini doğru yapıyorsun demektir.

 Ayrıca tartaklamayı da çek.

 Bu konuda itirazı olan varsa, bunu yanlış bulan varsa gelip benimle konuşsun.

 Ona biraz ödünç yürek veririm.

 Çünkü bu işte tek bir yanlış var.

 Tek bir yanlış var, o da kaybetmek.

 Tek bir yanlış var, o da kaybetmek.

 Kimse anlamış mı, sorsana.

 İNGİLİZCE BİLENLER EL KALDIRSIN.

 Şimdi söyle onlara, demin dediklerimi anlamayanlara anlatsınlar.

 DİĞERLERİNE AÇIKLAYIN LÜTFEN.

 Tanrım, şu saça bak.

 Muhteşem.

 Baksana, hareket etmiyor.

 -Yaklaştırdım.

 -Evet.

 Hayır, harika.

 Araştırmaya devam et.

 Kesin bir şey var.

 Hepsinin sakladığı bir şey vardır.

 Kesin bir ilişkisi olmuştur.

 Onu bilmem ama Castillo'nun olmuş.

 O zaman onu kullanalım.

 Ama bizden çıktığı anlaşılmasın.

 Bağlantı kurulmasın.

 Taban hareketi falan de.

 Castillo ilişki?

 ALICI - LEBLANC CASTILLO İLİŞKİ?

 Rivera!

 Rivera!

 İki yıl önce Rivera'nın ofisi ilçede resmi kullanım için 27 Ford Explorer almış.

 Satış fiyatı araba başına 35.000'miş.

 Bunlar gerçek makbuzların fotokopileri.

 Her biri için 40.000 demişler.

 Yani vergi mükelleflerinin 135.000 doları birinin cebine girmiş.

 Yaramaz çocuk.

 Sahiden sahtekarmışsın.

 Tesadüfler.

 Çalışanlarının bu arabalarla market alışverişi yaparken, fahişe kiralarken fotoğrafları olsa süper olurdu.

 Dur.

 Bu makbuzları nereden buldun?

 Bu gizli bir operasyon Buckley.

 Çekil.

 Çekil, çekil.

 Sayfalarca.

 Evet.

 Tüm belgeler orada.

 Gördünüz mü?

 Şunlara bakın.

 Herhalde artık adayının kazanamayacağına karar verdin.

 Senin yerine çalışsın diye o liseli sınıf birincisi tipli kızı getirmişsin.

 Şimdi de bizi karalamaya hazırlanıyorsunuz.

 Televizyonunu aç güzelim.

 Hey!

 Biri televizyonu açsın.

 Neyin var?

 Ne oldu?

 Tanrım.

 İki oğlan.

 Ben gördüm.

 Çok şekerler.

 Yani pembe pislik çuvallarını seviyorsan.

 Ama hep ne derim bilirsin, çocuklar Tanrı'nın bir lütfudur ve Rivera iki lütufla kutsandı.

 ÇOCUKLAR TANRI'NIN BİR LÜTFUDUR VE İKİ LÜTUFLA KUTSANDIM.

 Palavra.

 BİR BABA, ÇOCUKLARININ KENDİSİYLE GURUR DUYMASINI İSTER.

 BU YÜZDEN BOLİVYA HALKINA OLUMLU BİR KAMPANYA YÜRÜTECEĞİME SÖZ VERİYORUM.

 Tabii.

 Neymiş bu acil durum?

 En klasik numara efendim.

 Candy'nin işi.

 Saldırırsak şansımız olacağını biliyorlar.

 Önümüzü kesmeye çalışıyorlar.

 Mitingleri görmüyorsunuz.

 Olumsuz gidersek Senatörü linç ettiririz.”

Riske girecek kadar "cesareti olmayan, hayatta hiçbir şey elde edemez.”

 Yeter, artık Sun Tzu duymak istemiyoruz.

 Sun Tzu değil.

 Muhammed Ali.

 Kazanmak istiyorsanız riske girmek zorundayız.

 Ortalığı yakıp yıkmalıyız.

 Olumsuz kampanya yapmazsanız kazanamazsınız.

 Hugo haklı.

 Olumsuz yapmayacağız.

 Kararımı verdim.

 -Jane, bir şey daha var.

 -Ne?

 Galiba bir şey buldum.

 Rivera gençken ordudaymış.

 Üniformalı bir fotoğrafına gönderme yapan bir gazete makalesi var.

 Bir şey çıkabilir diyorsan bulmayı deneyebilirim.

 Rivera'yı boş ver.

 Castillo'yla ilgili bulduğun her şeyi ver.

 Tuhaf bir şey daha ver.

 Hey, galiba buldu.

 -Jane.

 -Normal davran.

 Bir sorunumuz var.

 Büyük bir sorun.

 El ilanına göre, Castillo'nun bu kadınla üç yıl ilişkisi olmuş.

 -Ne?

 -Evet.

 Bunları muhasebeden Louisa'nın Miraflores'teki mahallesinde dağıtıyorlarmış.

 Altında da şöyle yazıyor, "Onurlu bir adam -"böyle davranır mı?”

 -"Onurlu.”

 "Onurlu bir adam -"böyle davrarır mı?”

 -İşte böyle.”

Bir taşkan böyle davranır mı?”

 Ne yazıyor?”

Değişim zamanı.”

 Bu da ne demek?

 Rivera'nın kampanya sloganı.

 Rivera yapmış olmalı.

 Bunu nasıl düzelteceğiz?

 Castillo'yla konuşmalıyım.

 Ne diyeceksin?

 Henüz bilmiyorum.

 -Bir planımız var mı?

 -Henüz bilmiyorum dedim ya.

 Bir bu eksikti.

 İnanılmaz.

 Gerçekten mi?

 Kahvaltınızı böldüğüm için üzgünüm ama sormalıyım.

 Bu gerçek mi?

 Eşiniz bu ilişkiden haberdar mı?

 Eşim Amerika'da yaşıyor ve haberdar.

 -Bu yetmez efendim.

 -Hepsi mazide kaldı.

 -Bu yetmez efendim.

 -Aklım almıyor.

 Neden saldırıya geçtiler?

 20 puan öndeler.

 Pat Candy kendini tutamıyor.

 Kazanmayı umursamıyor.

 Düşmanı yok etmek istiyor.

 Onun düşmanı değil.

 Bunu  Evet, düşmanı Ben!

 Uyan artık!

 Bu bir savaş!

 -Yeter!

 -Tamam mı?

 Efendim, şunu anlamalısınız.

 Bu el ilanı, durumu resmileştiriyor.

 Bu pulla birlikte insanlara ulaştığında zinacı olarak algılanacağınızı anlamalısınız.

 Her şey algıda biter efendim.

 Karar senin Jane.

 Efendim, bence  Onların yaptığından emin miyiz?”

La Paz Taban Örgütü" mü?

 Öyle bir şeyin varlığından şüpheliyim.

 Altına bakarsanız  Altına bakarsanız, "Es hora de un cambio" yazıyor.”

Değişim zamanı.”

 Bu onların sloganı efendim.

 İnkar ediyorlar.

 Ama halkın gözünde ilk yumruğu onlar attı.

 Peki.

 Yapın.

 Tamam.

 POTOSÍ VEKİLİ OLARAK VICTOR RIVERA VERGİ MÜKELLEFLERİNİN PARASIYLA YİRMİ YEDİ CİP SATIN ALDI.

 AMA OTUZ BUÇUK TANE ALMAYA YETECEK KADAR PARANIZI ALDI.

 PARANIN GERİ KALANI NEREYE GİTTİ?

 VICTOR RIVERA SİZE YARDIM EDİYOR MU?

 YOKSA KENDİNE Mİ YARDIM EDİYOR?

 Kızların pinpon şovu yaptığı iyi bir kulüp arıyorum.

 Eğlenceli bir şey.

 Yükseklikten midir nedir, sanırım şeyi etkiliyor  Nasıl denir  Sanırım kuku kaslarını.

 Pelvik tabanı mı?

 Evet.

 Galiba vajinayı zor duruma sokuyor.

 Gezilerim sırasında süper bir kulüp buldum.

 Bolivyalı Elvis var.

 Benimle dansa gelir misin?

 Hadi ama tatlım.

 Birbirimizden yarın nefret ederiz.

 Adayın vergi mükelleflerinin 135.000 dolarını uçurmuş.

 Acaba nereye gitmiş olabilir?

 Emin değilim tatlım.

 -İşiyor musun?

 -Evet.

 Buraya geldiğimden beri günde 10 kere tuvalete giriyorum.

 Doğrusu dirayetin beni çok etkiledi Bodine.

 Herhalde Ben ve Nell'in bu bataktan çıkmalarına yardım edecek birini bulmak için siyaset dünyasından gitmedikleri danışman kalmamıştır.

 Kimse karışmak istemedi.

 Adam sanki cüzamlı.

 Sonunda neden senin kapına geldiler, biliyor musun?

 Ben seni tavsiye ettim.

 Arkadaşların arkadaşları aracılığıyla tabii.

 İsimsiz tavsiye.

 Neden biliyor musun?

 Seni yükselmen için eğitiyorum.

 Gel, dans edelim.

 Benim yüzümden değil, değil mi Bodine?

 Kalabalık bir bara gitmek istemiyorsun, değil mi?

 Buradaki bitli seçmenimizle fazla vakit geçirirsen hizmet etmen gereken insanları küçük gördüğünü kendine itiraf etmen gerekir diye korkuyorsun.

 Daha son oylar sayılmadan evine döneceksin.

 Ama ben bir ikilem göremiyorum.

 Biz çobanız onlar da koyun tatlım.

 Senin istediğin gibi olsun.

 Bu gece otelde kalalım.

 Çok güzel bir gece.

 Dur.

 Dur.

 Dur!

 Dur, kenara çek.

 Eddie!

 Eddie.

 Merhaba.

 Ne yapıyorsun?

 Eve mi gidiyorsun?

 Gel.

 Seni  Seni bırakalım.

 Bu iyi bir fikir değil.

 Neden iyi bir fikir değilmiş?

 Ne var?

 Yaşadığı yeri bilmiyorsun.

 Birazdan söyleyecek.

 -Sıkışın.

 -Çantaya dikkat Eddie.

 OYLAR RIVERA'YA

Pepe!

 Güle güle.

 İyi akşamlar.

 -Pazartesi görüşürüz.

 -Evet, çok güzel.

 Ne boktan bir yer.

 Kendine iyi bak.

 Hadi gidelim.

 -Sağ olun.

 -Kendine iyi bak.

 YANKİLERE ÖLÜM!

 Teşekkürler.

 NE OLUYOR KANKA?

 BUNLAR CASTILLO'YA ÇALIŞAN AMERİKALILAR.

 ONLARI GÖRMÜŞTÜM.

 ONLAR DÜŞMAN, DÜŞMANI BURAYA MI GETİRİYORSUN?

 BANA BİFTEK SOSUNU O KADIN VERDİ.

 SÖYLE DE, BİR DAHAKİ SEFERE KAHROLASI BİR BİFTEK VERSİN.

 KİM KAZANIYOR?

 -Jane?

 Dur.

 -Jane!

 Tatlım, nereye gidiyorsun?

 Jane, arabaya dön.

 Eddie.

 Mahallen burası mı?

 Burada mı yaşıyorsun?

 Burada mı?

 Evet.

 Bu baban mı?

 Öldü  O ve annem iki yıl önce öldüler.

 Trafik kazasında.

 Bakın.

 -O Castillo mu?

 Bu da  -Benim.

 Sen misin?

 Demek tek başınıza idare ediyorsunuz.

 Aferin size.

 Eminim baban seninle gurur duyuyordur.

 -Evet.

 -Öyle mi?

 Başkan o kadar çocuğun içinde beni kucağına aldığı için çok gururlanırdı.

 Don Castillo'nun büyük bir destekçisiydi.

 Ülkeyi yönetebilecek tek adam olduğunu söylerdi.

 TAM BİR YALAKASIN.

 NEDEN BAHSETTİĞİNİ BİLMİYORSUN.

 SİYASETTEN BİR ŞEY ANLAMIYORSUN.

 APTALIN TEKİSİN.

 Castillo, IMF ile anlaşmak istiyor.

 Yani Uluslararası Para Fonu'yla.

 Ona borç verirler.

 Borçtan kurtarırlar.

 İşleri bu.

 Bunu asla yapmaz.

 Castillo'yu tanımıyorsunuz.

 Evine hacizcileri davet etmek gibi.

 Anlıyor musun?

 Borç verenler.

 Ona ne yapacağını söylüyorlar.

 Varlıklarımızı özelleştiriyorlar.

 Halkı vergiye bağlıyorlar ve söz hakkımız olmuyor.

 ANCAK BİR APTAL CASTILLO'YA GÜVENİR.

 NE DEDİN SEN?

 - DUYDUN.

 - BABANDAN BAHSEDİYORSUN BE.

 KAPA ÇENENİ, DAHA SAYGILI OL.

 - BENİ DUYDUN.

 - KAPA ÇENENİ.

 -Özür dilerim.

 -Sorun değil.

 Bunlar farklı

 Farklı yaklaşımlar.

 Bu gece ne yapıyorsunuz?”Calamity Jane" lakabını böyle aldım ve sonra üstüme yapıştı.”

Calamity" ne anlama  Anlamı, felaket gibiyim.

 Kargaşa getiriyorum.

 Hortum geçmiş gibi.

 Bu benim rüştünü ispatlamamış, eleştirel arkadaşım LeBlanc.

 Gerçek bir insan değil.

 Görünüşe göre adı ya da soyadı da yok.

 Sadece LeBlanc.

 Kaç yaşındasın LeBlanc?

 Hadi, yaşını söyle.

 Ben de sana yaşımı söylerim.

 Yaşını biliyorum.

 Hakkında her şeyi biliyorum.

 Ürkütücü.

 Neden öyle dedi?

 Bazen bir lider, halk istese de istemese de ülke için iyi olanı yapmalıdır.

 İsteseniz de istemeseniz de, küreselleşme iyi bir şey.

 Piyasa ekonomisi iyi bir şey.

 Sizi yoksulluktan kurtaracak tek şey.

 Tamam mı?

 GÖRÜNMEZ EL.

 Ne?

 GÖRÜNMEZ EL.

 -Anladım da 

-Görünmez el.

 Adam Smith, serbest piyasa ekonomisi.

 -Evet.

 -Doğru.

 Aynen öyle.

 Görünmez el.

 Görünmez el bize ne veriyor, biliyor musunuz?

 Güzel.

 Siz kazandınız.

 Başka sorum yok hakim bey.

 Siz kazandınız.

 Pekala.

 -Hayır, istemem, sağ ol.

 -Bu koka.

 Ne olduğunu biliyorum.

 İstemem, sağ ol.

 Çalışmamız lazım,

-birazdan kalkarız.

 -İyi fikir.

 Chicha!

 Bu ne?

 Adı chicha.

 Mısırdan.

 Bir tek atalım.

 Sonra gideriz.

 Bilemiyorum.

 Hey, şerefe.

 Şerefe.

 Hola.

 Ben  Dört kişilik yemek ısmarlamak  Dört kişilik yemek lütfen.

 Bola pe 

EVET, KILLI TOPLAR, ÇOK LEZZETLİ.

 Komik olacak.

 Hayır, sadece lastiği çıkartın.

 -Neyi?

 -Lastiği.

 Lastika.

 Hayır.

 Sadece o lazım.

 -İyi bir adam mısın?

 -İyi bir adamım.

 -Sen iyi bir adam mısın?

 -Harika bir adam.

 -Eddie.

 -İyi bir adamsın.

 İyi bir adam mısın?

 İyi bir adamsın.

 Değil mi?

 Yeniden doldurun.

 Yeniden doldurun.

 Hadi, yeniden doldurun.

 Pekala.

 Dört tık sola.

 -Doğuya.

 Şu tarafa.

 -Hangi tarafa?

 Tamam.

 -Daha geriye çek.

 -Tamam.

 Bir, iki  Kahretsin.

 Pencerede.

 Atmayın.

 İptal.

 Yapmayın.

 Atmayın.

 Kahretsin!

 Kes şunu.

 Tamam, gitti.

 Küçük dostuma merhaba de Rivera.

 Kahretsin!

 Polisi arar mısınız lütfen?

 Bir saldırı ihbarında bulunacağım.

 Durun, suç bende!

 Dinleyin.

 Suç bende.

 Jane Bodine.”

Señorita Bodine'in geçmişte "ruhsal tedavi gördüğünü öğrendik.”

Bu, dün geceki davranışını açıklayabilir mi?”

Rivera'nın kampanyasına yakın bir kaynağa göre " Sizden çok daha fazla alkol içtim.”

Jane bir ara " Hayır, galiba "eskiden" diyor, "elektroşok tedavisi görmüş" mü?

 -Bu Pat Candy.

 -Tam bir pislik.

 Jane.

 Tatlım, çok üzgünüm.

 Dinle.

 Seni bunun için kovarlarsa ben de giderim.

 Bu çok tatlı bir palavra Nell.

 Çok sağ ol.

 Senatör seni görmek istiyor.

 Eminim istiyordur.

 Tanrım.

 Şu Candy meselesi.

 Sanki aralarında kan davası var.

 Birlikte mi çalışıyorlardı?

 Böyle bir nefret nasıl başlar?

 Candy onu fena halde becerdi.

 Gerçekten mi, mecaz anlamda mı?

 Yıllar önce bir başkanlık kampanyası vardı.

 Jane'in ilklerinden biri.

 Karşı tarafta Pat Candy vardı.

 Pat'in adayının kızının kokain bağımlısı olduğu söylentisi dönmeye başladı.

 Zavallı kız dayanamayıp intihar etti.

 Herkes söylentiyi Jane'in başlattığını düşündü.

 Basın ve kendi adayı ona sırt çevirdi ve her şey bitti.

 Berbat bir şey.

 Bir dönem akıl hastanesinde altı ay geçirdim.

 Elektroşok tedavisi gördüm.

 Ve depresyonla süregelen bir mücadelem var.

 Hipomani nöbetleri.

 Belli olduğunu düşündüm.

 Bu işi sadece bir deli kabul ederdi, değil mi?

 -Artık bir sorun kaynağısın.

 -Evet.

 Gitmemi isterseniz giderim.

 Ama bence hata edersiniz.

 Şu an ihtiyacınız olan şey benim.

 Bu kişisel bir mesele.

 Ve çok kızgınım.

 SAĞ OLUN SEVGİLİ BOLİVYALI AİLEM.

 BUGÜN BENİ AĞIRLADIĞINIZ İÇİN SAĞ OLUN.

 BİR BAŞKAN DUYARLI OLMALIDIR.

 BİR BAŞKAN TÜM ÜLKEYİ GEZİP HALKINI DİNLEMELİDİR.

 BU YÜZDEN BUGÜN BU YOLCULUĞA BAŞLIYORUM: İHTİYAÇ SAHİPLERİNİ VE DAHA İYİ BİR GELECEK HAYALİ KURANLARI DİNLEMEK İÇİN.

 GEÇEN GÜN YEDİ YAŞINDA BİR ÇOCUKLA KONUŞTUM

 Jane.

 Pat.

 Hala buradasın.

 Seni geçirmeye geldim.

 Tezgahladığın o broşür işi hoşuma gitti.

 La Paz Taban Örgütü.

 Çok basit, çok avam.

 -Bayağı iyi.

 -Ne zamandır sormak istiyordum.

 Lamamızı ezmeyi nasıl başardın?

 SİZE SÖZ VERİYORUM, BOLİVYA BAŞKANI OLDUĞUMDA BÖYLE OLMAYACAK.

 O ÇOCUĞUN OKULA GİDİP BİR GELECEĞİ OLMASINI İSTİYORUM.

 Hiç ağaçtan akçaağaç pekmezi akıttın mı Jane?

 Doğru ağacı ve doğru zamanı seçmen gerekir.

 Sonra da fıçı tapasını tüm gücünle çok derine sokarsan pekmez tatlı tatlı akar.

 Senin gövdeni yüzeceğim Bodine.

 Hodri meydan.

 BU ŞARKIYI SEVGİLİ BOLİVYA HALKIMA İTHAF ETMEK İSTİYORUM.

 BAZILARI AŞK İÇİN BİR NEHİRDİR DER İŞİMİZ BİTTİ.

 GİDEBİLİRSİN, SAĞ OL.

 BAZILARI AŞK İÇİN BİR ARZUDUR DER

Ne oluyor be?

 Pablo!

 Ver şunu bana!

 Treni durdur.

 Neredesin?

 Neredesin dedim!

 Şarkı bitene kadar bekleyecektin.

 NELER OLUYOR?

 Orada ne halt ediyorsun?

 TAM AĞLAMAK ÜZEREYDİM!

 Kahrolası şoförün yanında kal demiştim.

 Evet!

 İYİ GÜNLER HANIMLAR.

 SİZE BOLİVYA'DA BİR KRİZ OLDUĞUNU SÖYLEMEYE GELDİM.

 BÜYÜK BİR KRİZ: TOPLUMSAL, EKONOMİK VE SİYASİ.

 BU BİR SOSYO EKONOMİK KRİZ.

 BİZE EYLEM LAZIM, BOŞ SÖZLER DEĞİL!

 NASIL BULDUN?

 BU BİR YOLSUZLUK KRİZİ, GİDEREK KONTROLDEN ÇIKAN BİR YOLSUZLUK.

 YOLSUZLUĞA KARŞI SAVAŞMAK İÇİN BURADAYIM.

 PEDRO IGNACIO CASTILLO, DAHA ÖNCE DE BAŞKANIMIZDI VE BUGÜN FARKLI BİR ADAM.

 BİZE EYLEM LAZIM, BOŞ SÖZLER DEĞİL.

 AMA OMUZ OMUZA SAVAŞARAK BOLİVYA'YI BU KRİZDEN KURTARABİLİRİZ.

 Yo, yo, yo.

 Anlamıyorsun.

 Bolivya'nın bu kesiminde halk eğitimsizdir.

 Siyasetle ilgilenmezler.

 Aynı şeyi defalarca

-tekrarlamalısın!

 -Hem evet hem hayır.

 -Mesaj böyle 

-Dayanamayacağım.

 Çocuk gibi çekip gidecek misin?

 -Evet, gideceğim.

 -İyi.

 Bana uyar.

 Bu şapka nereden çıktı?

 Hapisteki agresif bir cholita'dan almış.

 -İnanamıyorum.

 -Ne oldu?

 İnanamıyorum!

 Bu Candy'nin otobüsü.

 Otobüsü görüyor musun?

 La busa'yı?

 O otobüsü solla.

 -Yapma Jane.

 -Hayır.”

Solla" nasıl denir?

 Evet.

 Jane, bu hiç güvenli değil.

 Hayır, hadi ama.

 Jane, onu yakalayınca ne yapacaksın?

 Hadi.

 Güvenliği boş ver.

 Yapabilirsin.

 Bir şey olmaz.

 Evet, evet, evet!

 Hadi!

 -Evet!

 Evet!

 -Jane!

 Jane, bu bir oyun değil.

 Baksana!

 Selam maymun suratlı!

 N'aber?

 Altı puan.

 Altı puan düştün.

 Çok üzgünüm!

 Ama herkese aferin.

 Böyle devam edin!

 Yo, yo, yo!

 Gazla, gazla!

 Lütfen yavaşlayın ya da beni indirin!

 Evet!

 Çok tehlikeli.

 Köprüye dikkat!

 Herkes tutunsun!

 -Evet!

 -Ne yapıyorsun?

 Tanrım.

 İndirin beni!

 Bunu yapmasına izin verme.

 Görüyor musun?

 Önüne geçmesine izin veremezsin!

 Şu otobüsü geçmen kaça mal olur?

 Gebersinler.

 Solla o otobüsü!

 Al.

 Al!

 Gazla!

 Gazla!

 Hayır!”

Uçurum" diyor.

 Uçurum yok!

 Yo, yo, yo!

 Uçurum yok!

 Gazla, gazla!

 Evet.

 Gazla, gazla!

 Solla.

 Evet!

 Lanet olsun!

 Bir şey mi istiyorsunuz?

 Kökle!

 Hadi!

 Candy Can!

 Aman Tanrım.

 -İşte bu!

 -Karşınızda Calamity Jane!

 Kusacağım.

 Jane'in poposu süpermiş!

 Çin kahvaltısı ne iş?

 Japon.

 Bir süre Japonya'da yaşadım ve o dönemde alıştım.

 Japonya'da ne işin vardı?

 -Gülersin.

 -Hayır, gülmem.

 Budist manastırında yaşadım.

 Bak işte.

 Sağ ol.

 Çok teşekkürler.

 Free Tibet'te çalışıyordum.

 Budizm'e ilgi duymaya başladım ve keşiş olmayı düşündüm.

 Ne oldu peki?

 Üç ay bok taşıyıp günün beş saati dizlerimin üzerinde oturunca dünyaya geri dönüp biraz katkıda bulunmaya karar verdim.

 Başarırsan bana da söyle.

 Olur mu?

 Tamam.

 Söylerim.

 Ya sen?

 Bu işlere nasıl bulaştın?

 Babama yardım ediyordum.

 Doğru.

 Nell, Candy'ye karşı bir kampanya yürüttüğünü söylemişti.

 Joe Shore adına.

 İyi adamdı.

 Robert Redford'a benzerdi.

 Amerika'yı kurtaracaktık.

 Pat Candy rakip için çalışmaya gelene kadar.

 İlk iş, şaibeli bir yerel müteahhidin bize 2000 dolar bağışta bulunmasını sağladı.

 Kirli para.

 Kirli para.

 Kirli para.

 Evet.

 Sonra Candy kendi adayının kızının kokain bağımlısı olduğunu yaydı, değil mi?

 O an benim için her şey siyasi olmaktan çıktı.

 Şimdi amacın ne?

 Kalabalıktan uzak durmak ve ellerimi kirletmemeye çalışmak.

 Anlıyor musun?

 Makul.

 Kahretsin.

 Gitmeliyiz.

 Selam Nell.

 Nasıl gidiyor?

 Burada Castillo'yla ilgili -bir mesele var.

 -Peki.

 Kozmik Güneş Kilisesi'nden el ilanları dağıtılıyormuş.

 -Rüzgar.

 -Kozmik Rüzgar.

 Liderleri Bruce Loomis'in onlara şifa verdiğine ya da şeyden koruduğuna inanıyorlar  Neydi?

 Kısaca broşürde Castillo'nun bir tarikat üyesi olduğu ima ediliyor.

 -Sahi mi?

 -Tarikatın liderinin müritlerine uçmayı öğrettiği, geleceği gördüğü ve zihin okuduğu yazıyor ve şöyle diyor, "Castillo buna inanıyor.

 Biz ona nasıl inanabiliriz?”

 Ama en güzeli de, beyaz cüppeler giymişler ve Castillo

 -Bir fotoğraf var.

 -Ne?

  bir hippi gurunun yanında duruyor, Willie Nelson tipli bir adamın.

 Her yerde piramitler var ve heyiroglifler  Heliyogrifler.

 -Bu nasıl söyleniyor?

 -Hayeroglif.

 Castillo'yu bir tarikatta beyaz cüppeyle gösteren bir el ilanı dolanıyormuş.

 -Ne?

 Kimdenmiş?

 -Kimden?

 La Paz Taban Örgütü'nden.

 La Paz Taban Örgütü mü?

 -Ne?

 -Geçen seferki La Paz Taban Örgütü.

 Aman Tanrım.

 İnanılmaz.

 Bu adam çok zeki.

 Çok zeki.

 -Ben, bu arada kablosuz bağlantı yok.

 -Ne?

 İhtiyacımız var.

 Ne diyorsun?

 Ben kablosuz bağlantıyı onaramaz.

 Sonra ararım.

 -Ne düşünüyorsun?

 -Candy yaptı.

 -Hayır.

 Bunu nasıl söylersin?

 -Öyle.

 Biliyorum.

 BUNDAN BAHSETMEK İSTEMEDİĞİNİZİ BİLİYORUM AMA İZLEYİCİLER İÇİN NETLEŞTİRMEK AÇISINDAN, KOZMİK RÜZGAR TARİKATİ'NE ÜYE MİSİNİZ?

 Oğlumu ziyaret ediyordum.

 California'da bir gruba katıldığını öğrendim.

 Endişelendim.

 Ziyaretine gittim.

 Bu kadar.”

Bu kadar" mı?

 Senatör, beyaz cüppeyle bir piramidin altında durmuşsunuz.

 Ziyaretçiler onu giymek zorundaydı.

 Konuşmak istemiyorsunuz ama Kozmik Rüzgar Kilisesi'ne üye olmadığınızı ve uçabildiğinizi sanmadığınızı netleştirmeliyiz.

 Talk şova çıkmam.

 -Efendim.

 -Çok saçma.

 Konuşacak önemli meselelerimiz  Farkındayım ama bu konuda espri anlayışınızı korumalısınız.

 Bunu onlara göstermelisiniz.

 HAYIR, ÜYE DEĞİLİM.

 UÇABİLECEĞİNİZİ SANMIYORSUNUZ YANİ?

 Hayır.

 KAMUOYU YOKLAMALARINA BAKARSANIZ UÇAMADIĞIMI GÖRÜRSÜNÜZ.

 OĞLUNUZ BU KİLİSEYE ÜYE Mİ?

 İşin aslı, üye olan oğlunuzdu.

 Bununla ilgili konuşmak istemediğimi söyledim.

 Susun!

 Ama bunun için buradayız efendim.

 Gerçekle, halkla yüzleşmek için.

 EVET.

 BU KONUYA GİRMEK İSTEMEDİĞİNİZİ BİLİYORUM AMA ŞUNUNLA BAŞLAYALIM: NEDEN OĞLUNUZ HAKKINDA KONUŞMAK İSTEMİYORSUNUZ?

 İşin aslı, politikacı olunca meşru bir hedef oluyorsunuz.

 Çevrenizdekilerin buna karışması gerekmiyor.

 Karışmak istemiyorlar.

 Ve siz de  BANA GÖRE, POLİTİKA İŞİNDEYSENİZ KOLAY BİR HEDEF OLUYORSUNUZ.

 Politikacı olarak hedef tahtası olduğunu söylüyor.

 AMA TÜM YAKINLARINIZ BUNUN BİR PARÇASI OLMAK İSTEMİYOR.

 Ama yakınları öyle olmak zorunda değil.

 BU YÜZDEN KAMPANYALARA KARIŞTIRILMAMALARI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.

 Eduardo nerede?

 Seçmem için kravat getirecekti.

 Bilmiyorum efendim.

 Ama oğlunuz kendi hayatını yaşadı.

 Zorluklar çekti.

 Ama onu çok seviyorsunuz.

 Bundan bahsetmeyeceğim.

 OĞLUMUN, İNİŞLERİYLE ÇIKIŞLARIYLA KENDİ ÖZEL HAYATI VAR.

 UYUŞTURUCU SORUNU MU VAR?

 EVET.

 AMA  MAHREMİYETİNE ÖNEM VEREN BİR İNSAN VE  BUNDAN  BUNDAN BAHSETMEK İSTEMİYORUM.

 Nasıl söylesem?

 Röportaj sırasında bir şey hissederseniz, duygulanırsanız  Gözleriniz dolarsa, kameraya doğru döner misiniz?

 Şöyle 

OĞLUNUZLA YAKIN MISINIZ?

 Hayır.

 İSTEDİĞİM KADAR DEĞİL, HAYIR.

 -Şuna bakın.

 -İşte bu.

 Aman Tanrım.

 Dön, dön, dön.

 -Evet!

 Evet.

 -Aman  Dokunaklıydı.

 El ele verin millet.

 Evet.

 Beş puan arttı!

 Beş puan arttı!

 İşte budur!

 Beş puan arttı!

 Ben!

 Buckley!

 Nell!

 Beş puan arttı!

 YİRMİ DÖRT GÜN.

 BAYANLAR VE BAYLAR, BOLİVYA'NIN MÜSTAKBEL BAŞKANI!

 KISA ZAMANDA UZUN BİR YOL KAT ETTİK AMA HALA ÇOK YOLUMUZ VAR.

 ARKAMDA SİZ, BOLİVYA HALKI OLDUKÇA KİMSENİN BİZİ DURDURAMAYACAĞINI BİLİYORUM!

 Castillo!

 Castillo!

 Castillo!

 Ben Nell, evet.

 Victor Rivera'nın o adamın yanında bir fotoğrafı olduğunu söylesem ne dersin?

 Aman Tanrım.

 -Bu kim?

 -Klaus Barbie.

 -Klaus Barbie.

 -Dur, dur.

 Lyon Kasabı.

 Nazi savaş suçlusu.

 Binlerce insanın katili.

 Victor Rivera'nın Klaus Barbie'nin yanında bir fotoğrafı mı var?

 -Yani

 -Aklım karıştı.

 Ne bağlantıları var?

 Aynı şehirde mi yaşıyorlar?

 Bağlantı var demiyoruz.

 Hiçbir şey demiyoruz.

 Bunda parmak izimiz yok.

 Sadece dünyada dönen bir söylenti.

 Rahatsız edici görüntüler.

 Rivera üniformalı ve karanlıkta, arka planda bir yerde bir Nazi savaş suçlusu var.

 -Bağlantı var mı?

 Bilemiyorum.

 -Rivera'ya Nazi diyemeyiz.

 -Kimse inanmaz.

 -Tanrım, dinleyin.

 Lyndon Johnson adayken  -Ama Lyndon Johnson  -Nell, sus.

 Lyndon Johnson Kongre adayıyken kampanya yöneticisine rakibinin domuz becerdiğini yaymasını istemiş.

 Yönetici "Buna kimse inanmaz" demiş.

 Johnson ise "Biliyorum.

 Sadece onu yalanlarken dinlemek istiyorum" demiş.

 KLAUS BARBIE'Yİ HİÇ TANIMADIM.

 KAMUOYU YOKLAMALARINDA YÜKSELDİĞİMİZ İÇİN ÇARESİZ KALDILAR VE YÜZDE ELLİYİ GEÇENE KADAR DURMAYACAĞIZ.

 BİR ŞEY DAHA, YOKLAMALARA GÖRE ÜÇ PUAN DAHA DÜŞMÜŞSÜNÜZ.

 Beğendim.

 Rahat duruyor.

 -Kaplumbağa kabuğundan mı yapılıyor?

 -Yok, bilmiyorum.

 -Ama hem kadın hem erkek için, değil mi?

 -Bilmem.

 Ben de almalıyım.

 Amazon mu?

 -Ne?

 -Amazon'dan mı ısmarladın?

 Hatırlamıyorum.

 Gerçekten.

 Pantolonun da çok hoş.

 Teşekkür  Bu da ne?

 Ne oluyor?

 Ne yapıyorsun?

 Durma.

 Aralarından geç.

 -Otobüsü durdurma!

 -Dedim sana.

 Bu durakları iptal edecektik.

 Buralar tehlikeli.

 Bu insanları ikna edemeyiz.”

Bu insanlar" nüfusun %60'ını oluşturuyor, o yüzden sorun olabilir.

 -Geri dön.

 -Bir Amerikalı bana ırk eşitliği konusunda nutuk çekemez.

 Nereye gidiyor?

 Hayır.

 Durdurun  Durdurun onu.

 Nereye gidiyor?

 Polis nerede?

 Neden polis yok?

 -Kapıyı aç lütfen.

 -Senatör!

 LÜTFEN SAKİN OLUN.

 TAŞ ATMAYI BIRAKIN, ZATEN ÖN CAMIMI KIRDINIZ.

 Çıkmıyorum!

 Çıkmıyorum.

 NEDEN PROTESTO YAPIYORSUNUZ?

 ANAYASAL REFORM İSTİYORUZ Kİ HALKIMIZ  CEKETLERİMİZ AYNI.

  UYGUN BİR ŞEKİLDE TEMSİL EDİLSİN.

 Senatör, benimle gelmelisiniz.

 Anayasal reform istediklerini söylüyorlar.

 Vesaire, vesaire.

 Ekonomi profesörüymüş.

 O ZAMAN LÜTFEN ANLATIN.

 DİNLEMEK İSTİYORUM.

 BAŞKAN LOZADA GİBİ ULUSLARARASI PARA FONU'NA BAŞVURMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

 EH, BU ŞEY MESELESİ 

-Öldük.

 Hepimiz öldük.

 -Dur.

 Dur.

 DEMOKRASİYE GERÇEKTEN İNANIYORSANIZ ONU BURADA HALKIMA UYGULAYIN, SORULAR SORUN.

 AMA BEN DİNLEMEK İSTİYORUM!

 DİNLEMEK İSTİYORUM!

 IMF konusunda referandum istediklerini, halkın fikrini almadan IMF'ye başvurmamasını söylüyorlar.

 Çünkü en çok acıyı en yoksul olanlar çekecek.

 LOZADA'NIN HATASINDAN DERS ALDIM.

 REFERANDUM YAPMADAN IMF'Yİ ÇAĞIRMAYACAĞIM.

 IMF'yi çağırmayacağını, referandum yapacağını söylüyor.

 Hayır.

 Böyle sözler veremez Jane.

 Ne yapıyor?

 Bu da neydi?

 Onun diğer tarafı.

 ÇÜNKÜ DEMOKRASİYİ SAVUNURSANIZ HALKIN SESİ OLURSUNUZ.

 SEÇİMİ KAZANIRSAM, SİZE SÖZ  HALKIN GÖZÜ ÜZERİNİZDE OLACAK.

 ŞİMDİ OTOBÜSÜMÜZLE GEÇMEK İSTİYORUZ.

 BUYURUN, GEÇİN.

 BURASI ÖZGÜR BİR ÜLKE.

 ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

 ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ İÇİN, ÇOK YAŞA BOLİVYA!

 -GÖZÜMÜZ ÜSTÜNÜZDE OLACAK.

 -ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

 BU ARADA CEKETİN ÇOK GÜZEL.

 -Çok büyük bir hata.

 -Bravo Senatör.

 KAHVE KALDI MI?

 İYİ MİSİNİZ?

 Bir şey diyeyim mi Eddie?

 Bir lider, halkına babalık yapmalı.

 Buna hep inandım.

 Bazen bir baba çocuklarının iyiliği için onlara sert davranmalı.

 O insanlar bunu anlamıyorlar.

 Ne olursa olsun efendim, ne olursa olsun, sizin için çalışmaktan gurur duyuyorum.

 Hayatım boyunca farklı geçmişlerden, farklı ülkelerden seçmenleri dinledim ve karşılarındaki seçimlere yönelik muazzam bir sağduyu gösterdiklerini öğrendim.

 Onlara bilgiyi verirsen, mantıklı olan kararı verirler.

 Bence insanlar neye dikkat etmeleri gerektiğini zaten biliyorlar.

 Hiç böyle bir saçmalık duydun mu?

 Adlai Stevenson başkan adayıyken bir gece mitingden sonra kadının biri yanına gidip "Düşünen her insan size oy verecek" demiş.

 Stevenson da demiş ki, "Hanımefendi, bu yetmez.”

Bana çoğunluk lazım.”

 Bu işte mantık yok, değil mi?

 Haklı mıyım?

 Sürekli benimle ve şeytani yöntemlerimle ilgili haberler geliyor kulağıma.

 Şunu bir süre önce duydum.

 Uzun zaman önce yürüttüğüm bir belediye başkanlığı seçimiyle ilgili.

 Hikayeye göre, suçu rakibime atmak için kendi adayımın kızının uyuşturucu bağımlısı olduğuna dair korkunç bir söylenti başlatmışım.

 Düşünebiliyor musun?

 Tabii bunu hiç açıkça yalanlamadım.

 Bizim gibi değilmişsin gibi davranıyorsun.

 Ama o söylentiyi gerçekte kimin başlatıp o genç kızın hayatını bitirdiğini ikimiz de biliyoruz.”

Uzun süre canavarlarla savaşırsan "sen de canavar olursun.”

Ve uzun süre karanlığa bakarsan " Geri kalanı her neyse.

 Bilmiyorum.

 Rivera'nın oyu tabana kadar düştü.

 O seçmenler bize asla oy vermezler.

 O halde oyları dağıtıp başkasına oy vermelerini sağlamalıyız.

 Ya Velasco?

 Hayır, Velasco takıldı.

 Daha fazla yükselmez.

 Ancak siz çıkıp onun adına kampanya yaparsanız oyları artar.

 Onu nasıl yapacağız?

 Maske takmamız gerekir.

 Candy'ye karşı kaybedersem kendimi öldürürüm.

 Yemin ederim.

 Şaka değil.

 Bağlantıların var Nell.

 O bağlantıları arama vaktimiz geldi, siyasetin yer altındaki nüfuzlu yaratıkları.

 Ne istiyorsun?

 Rivera için kiralık katil mi tutacaksın?

 Kahretsin, beni delirtiyorsunuz.

 Normal biriymiş gibi davranıyorsun, sevecen bir anne, çalışan bir eşmişsin gibi, işte bu yüzden çok tehlikelisin.

 -Neden bahsettiğini anlamıyorum.

 -Tabii ki anlıyorsun.

 Şantaj, manipülasyon, seks, zimmete geçirme, haraç, sahtekarlık, veli toplantısına kek yaparken gülümseyerek işlediğin beyaz yaka suçları.

 -Bana bak Jane.

 -Ne?

 S..tir git.

 Ne istiyorsun?

 Sadece yeteneklerinden yararlanmak istiyorum Nell.

 Sen beni kendi ihtiyacın için kullandın.

 Şimdi de ben sana kendi ihtiyacımı açıkça söylüyorum.

 Senden istediğim, bağlantılarını kullanman.

 Diğer arkadaşlarını.

 Hangi arkadaşlarımı?

 Dışişleri Bakanlığından.

 Anlarsın Nell, düşmanların güçlerini birleştirdiğinde onları ayırmalısın.

 BOLİVYA'NIN ABD BÜYÜKELÇİSİ BUGÜN SALVADOR VELASCO HAKKINDA KONUŞTU.

 Salvador Velasco dün yaptığı bir konuşmada seçilirse ABD koka karşıtı programını durdurma vaadini tekrar etti.

 Bolivyalılara şunu hatırlatmak isterim ki kokain ithalini önlemek için gereken her önlemi alacağız.

 -Ne yapıyor bu?

 - ve Señor Velasco seçilirse ABD buna göre davranmak zorunda kalacaktır.

 Bu salak Velasco'yu seçtirmeye mi çalışıyor?

 Amerikan karşıtı duygulara hitap ediyor.

 Velasco yükseliyor.

 RIVERA'YA OY VERECEKTİM AMA BANA NE YAPACAĞIMI SÖYLEMEYE ÇALIŞTIKLARI İÇİN ARTIK VELASCO'YA OY VERECEĞİM.

 BELKİ KAMPANYA YÖNETİCİM OLARAK ONU TUTMALIYIM.

 BÖYLE KONUŞMAYA DEVAM EDERSE ÇOK MUTLU OLACAĞIM.

 Tanrım, Jane.

 Ya çok oy alırsa?

 Bunu hiç düşündün mü?

 SEKİZ GÜN.

 Ama deneyimlerimden çok şey öğrendim.

 -Çok yavaş.

 Hızlanın.

 -Buna hatalarım da dahil  Büyük bir sıçrama yaptınız ama yine de hız kesmemelisiniz.

 Hadi.

 Buna hatalarım da dahil.

 Deneyim önemli, çünkü sorun  Sorun, kambur durmanız.

 Dik durun.

 Samimi olun.

 Hadi.

 Gençlik.

 Enerji.

 Çünkü toplumsal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyayız ve bunlar son derece karmaşık.

 Pekala.”

Fazla karmaşık" yerine, "fazla acil" demeyi deneyelim.

 Böylece kendi temamıza döneriz.

 Pekala.

 Bir kriz var.

 Vakit yok.

 Bunu söylüyoruz, tamam mı?

 Onların ne sorduğu kimin umurunda?

 Asıl mesele, bunu konuşmak istediğiniz konuya ne kadar çabuk döndürebileceğiniz.

 Ne konuda konuşmak istiyorsunuz?

 Rich, yeni soru.

 Senatör, Bolivya'nın yerli halkı için anayasal reform ve daha iyi temsil edilmek isteyen insanlara cevabınız nedir?

 Ameliyatta kör bıçak kullanamazsınız.

 Bu insanlar eğitimli değil  Pardon, anlamadım.”

Bu insanlar" mı?

 -"Bu insanlar" mı?

 Şaka mı bu?

 -Yeter!

 Bıktım senden.

 -Bu ne be?

 Geriye mi döndük?

 -Beş dakika ara.

 Herkes dışarı.

 -Sen mi beni tuttun?

 -Anlamadım?

 -Ben seni tuttum.

 -Hayır.

 Beni kimse tutmadı.

 Beni kimse tutamaz.

 Tabii  Teknik açıdan diyorsanız, başka.

 O halde evet, muhtemelen tutuldum.

 -Şunu netleştireyim.

 -Lütfen.

 Başkan adayı benim.

 -Tamam.

 -Yetki bende.

 -Anladın mı?

 -Hayır işte.

 Yetki sizde değil.

 Yetki ne sizde, ne de bende.

 Bunu neden anlayamıyorsunuz?

 -Ne dedin sen?

 -Belki yetki kimsede değildir!

 Belki hepimiz yokuş aşağı yuvarlanıyoruz ve direksiyonda kimse yok.

 Bilmiyorum!

 Efendim, neden söylemeniz gerekeni söyleyemiyorsunuz?

 -Sorun nerede?

 -Çünkü ben oynatacağınız -bir kukla değilim!

 -Elbette öylesiniz!

 Elbette kuklasınız!

 Benim gibi!

 Bizler

 Bizler sadece piyonuz.

 Tanrım.

 Seninle riske girdiğimi düşününce  -Sana inandığımı

 -Hayır!

 Ben sizinle riske girdim.

 -Ahlaksızsın.

 Kötü bir insansın.

 -Hayır.

 İyi bir insanım.

 Ama sonuca ulaşmak için her şey mubah deyip yaptığım tüm ahlaksızca ve kötü şeyleri sizin gibiler için yaptım.

 O yüzden şimdi bana borçlusunuz.

 Kazanmama ramak kaldı ve bunu mahvetmenizi izlemeyeceğim.

 O kadar!

 Sen yardım almalısın.

 Profesyonel yardım almalısın.

 -Jane.

 -Pat.

 -Ne okuyorsun?

 -Goethe.

 Alman teması.

 -Führer nasıl?

 -İyi.

 Öyle mi?

 Evde ikizlerine çiçek hastalığı falan enjekte edip sıradaki medya haberine hazırlanmasını beklerdim.

 Hayır, bu gece münazarada senin adayını yenip başkanlığı kazanmaya hazırlanıyor.

 Ama gerçekten müthiş bir iş çıkardığını söylemeliyim Jane.

 Umut arayan, değişime, yeni bir şeye aç bir toplumu aldın  En etkili tema.

 Ve en son görevdeyken onları vurduran yaşlı bir adama geri döndürdün.

 İlginç bir şey mi?”

Silahlarla gücü elinde tutmak mümkündür.”

Ama bir ulusun kalbini kazanmak çok daha iyidir.”

 Güzelmiş.

 Dinle.

 Bu iş bittiğinde, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, eve döndüğümüzde saatlerce seni düşünüp mastürbasyon yapacağım.

 Onur duyarım Pat.

 Çok sağ ol.

 SİZE TEK BİR ŞEY SÖYLEYEYİM: YAŞ, BİLGELİK GETİRİR.

 BUNCA SORUNUN, BUNCA İHTİLAFIN OLDUĞU BÖYLE BİR ÜLKENİN YÖNETİMİNİ DENEYİMSİZ BİRİNİN ELLERİNE BIRAKMAK ÖLÜMCÜL BİR HATA OLUR.

 BU AKŞAM BURADA, HATTA KAMPANYA SIRASINDA HEP GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEY ŞUYDU: ÜLKEMİZİ MAHVEDEN KRİZLE SAVAŞMAK YERİNE BİRBİRİYLE SAVAŞMAYI TERCİH EDEN ADAYLAR.

 Ne diyorsun?

 Bence Rivera hiçbirimizin duymadığı bir cazibe okuluna gitmiş çünkü gereken tüm niteliklere sahip.

 Rahat, kontrolü elden bırakmıyor, bağ kuruyor.

 Castillo  Bunlar ona göre değil.

 BÜYÜK BİR ADAM DEMİŞ Kİ, "SİLAHLARLA GÜCÜ ELİNDE TUTMAK MÜMKÜNDÜR, AMA BİR ULUSUN KALBİNİ KAZANMAK ÇOK DAHA İYİDİR.”

 Harika bir alıntı.

 Ağrı kesici içmeliyim.

 Castillo berbattı.

 Basına konuşmayı daha başarılı göstermeye çalışalım.

 Ses tonu bile karizmatik, değil mi?

 -Gidelim.

 -Bu adeta  -Ne diyorsun Jane?

 -Sonuna kadar izleyeceğim.

 Ama dinle, basına gittiğinde benim için bir düzeltme yapar mısın?

 Bir hata yaptım.

 Candy'ye son alıntının Goethe'den olduğunu söyledim.

 Kimdendi?

 Joseph Goebbels.

 -Gribbles kim?

 -Goebbels.

 Hitler'in en yakın dostu, Nazi Propagandasının Başkanı.

 Aferin.

 SEÇİM GÜNÜ GELDİ VE REKOR BİR KATILIM BEKLENİYOR.

 Çevirir misin?

 Bize genel bir fikir  Evet.

 Rekor bir katılım beklediklerini söylediler.

 Üç önemli aday var diyorlar, bunu biliyoruz.

 Castillo, Rivera ve Velasco.

 Bolivya halkı hevesle oy vermeye devam ediyor.

 Rivera kazanabilir gibi görünüyor.

 Dua ederek ve derin düşünceler içinde bekliyor.

 Büyük resme bakmalıyız.

 Rivera ve Velasco destekçilerinin sömürgecilikle savaşmak için stratejik bir ittifak kurduklarından bahsediyorlar.

 Gerçek değişim isteyen seçmenleri bölebileceklerini söylüyor.

  La Paz'daki Başkanlık Sarayı'ndan canlı bildiriyorum.

 Haftalar öncesine kadar, Bolivya'daki seçim Victor Rivera'nın kesin galibiyetiyle sonuçlanacak gibi görünüyordu.

 Ama son yoklamalara göre eski başkan Pedro Ignacio Castillo'nun popülaritesinde büyük bir artış oldu, kendisi agresif bir küresel ekonomi  İki saate kapanıyor.

 Pando'nun sonuçları da gelmedi.

 Ya Sucre?

 Sonuç belli mi?

 Rivera.

 AİLEM NE DERSE DESİN CASTILLO'YA OY VERİYORUM.

 Onu sevdim.

 Rivera kampı giderek geriliyor.

 Sandıklar açılıyor ve Castillo önde.

 Rivera ve Velasco için kötü haber.

 -%27.

 -Evet!

 -Evet, evet.

 Durun, durun.

 -Güzel.

 Kazandık.

 Biz kazandık!

 -Kazandık!

 -%0,2, %0,2.

 -Dur.

 İkincisi ne diyor?

 -Bitti, değil mi?

 Kazandık!

 Evet!

 Castillo!

 Neden en yakın arkadaşısın?

 Neden iyi bir yakın arkadaşsın?

 Çünkü benimle aynı şeylere inanıyor.

 Nedir onlar?

 Kendimize göz kulak olmalıyız, yoksullara göz kulak olmalıyız

 -Evet!

 -Selam.

 - değişiklik yapmalıyız.

 -Selam.

 Ne oldu?

 Sadece tebrik etmek istedim.

 Nell senin en iyi olduğunu söylemişti, ona inanmalıydım.

 Herhalde harcanabilir olduğumu söylemiştir, değil mi?

 Önemli değil.

 Sorun yok.

 Sorun yok.

 Yeter ki Castillo sözlerinden dönmesin.

 -Duyduğunu sanıyordum.

 -Neyi?

 Neyi?

 İYİ GÜNLER EFENDİM!

 AFFEDERSİNİZ.

 SENATÖR İÇERİDE Mİ?

 SEÇİLMİŞ BAŞKAN TOPLANTIDA.

 KÜÇÜK BİR HEDİYE GETİRMİŞTİM.

 BANA BIRAKABİLİRSİN.

 BEKLEMEK İSTİYORUM.

 ŞURADA SESSİZCE BEKLERİM.

 Ziyaretçilerimiz bir gün daha kalacaklar.

 Yarın geceki uçuşlara bakar mısın?

 New York'a uçacağım.

 New York City'ye.

 IMF.

 IMF.

 Selam.

 Jane, araba geliyor.

 Şehir merkezinde bir protesto varmış, trafiği felç etmiş.

 İyi misin?

 Evet, iyiyim.

 Peki.

 Castillo'yu gördüm.

 -IMF'yle konuşuyordu.

 -Evet.

 Duydum.

 Referandum yapılacak demişti.

 Söz vermişti.

 Evet, söz vermişti.

 Yalan söylemiş.

 Dünya böyle.

 Politika böyle.

 Bu şekilde yürür.

 Büyük vaatlerle başlar, bir bok olmadan biter.

 Ama ne demişler, "Oy vermek bir şeyi değiştirseydi, onu yasa dışı yaparlardı.”

 Burada kalıp her küçük sorunu halledebiliyormuş gibi mi yapayım?

 Bunu yapmamı mı istiyorsun?

 Adamın politikalarına ben karar veremem.

 Seçimden sonraki davranışlarını denetleyemem.

 İşim bu değil.

 Onu iyi bir adam yapamam.

 İnsanlar zarar görecek.

 Bir şey diyeyim mi?

 Bu oyuna giriyorsan zarar görmek kaçınılmazdır.

 Böyle olur.

 Birilerinin sözlerini söyleyip duruyorsun Jane.

 Peki, sen ne yapıyorsun?

 Ne yapacaksın?”

Üçüncü madde.”

Faiz oranları %18'e yükseltilecek.”

Bu, yürütme kuruluna kredi talebinde bulunmadan önce "gereken şartlardan biri olacak.”

 Bir dakika.

 Bir dakika.

 Bu onların para birimiyle başlıyor ama çeşitlilik de önemli.

 Yani sadece bir özgüven göstergesi  Ne kadar sürecek?

 -Hey, Rich!

 -Evet.

 Trafiğe takılmış.

 San Antonio'yu geçemiyorlarmış.

 -Sahi mi?

 -Evet.

 Castillo insanları kızdırmakta hiç vakit kaybetmedi.

 Tam bir cehennem.

 Evet, tehlikeli görünüyor.

 Gösteri falan mı yapıyorlar?

 -Şehir durma noktasına gelmiş.

 -Tabii, tabii.

 Defol git.

 Havaalanına gidecekseniz benimle gelin.

 Hallederiz.

 Sağ ol.

 Ciddiyim, yerim var.

 Yoksa kötü duruma düşeceksiniz dostum.

 Gelin.

 -Beş kişi daha sığar mı?

 -Evet, sığar.

 Gelin.

 Hayır, Candy'yle gidemeyiz.

 -Rich!

 Gel buraya.

 -Ne?

 Aman Tanrım.

 Götürün beni bu kahrolası kentten.

 Sırada ne var Ben?

 İsrail, değil mi?

 Evet, sırada İsrail var.

 Tanrım.

 Ben yapamam, fazla hassasım.

 Sen bundan sonra nereye gidiyorsun?

 İngilizlerle çalışacağım.

 İngilizler en azından yol kapatmıyorlar.

 Pepe!

 Pepe!

 Benim sitenin ön kapısına yeni alarm takıldı, şimdi gece yarısı varacağım ve kahrolası eve giremeyeceğim.

 Harika.

 - NE İSTİYORUZ?

 - DEĞİŞİM!

 - NE ZAMAN İSTİYORUZ?

 - ŞİMDİ!

 Eve döndüğümüzde ortaklık kurmayı konuşalım.

 Birlikte çalıştığımızı düşünsene.

 Tek partili bir devlet kurabiliriz.

 Neler oluyor?

 Neden durduk?

 Bence bu bir hataydı.

 Sanırım onları suçlayamayız.

 Kaybedecek hiçbir şeyleri yok.

 Oraya başka yoldan gidemez miyiz?

 -Ellerim kupkuru.

 -Sanmıyorum.

 Şehirden tek çıkış yolu bu mu?

 Losyonun var mı?

 En iyi yol bu.

 İster inan ister inanma.

 Belli ki böyle olmayacak.

 -Jane!

 -Neler oluyor?

 Dur Jane!

 Jane!

 Ben, git onu geri getir.

 Hey Jane, arabaya bin!

 Ne yapıyorsun?

 Pekala.

 Başarırsan bana da söyle.

 Sağ ol.

 İnsanın ruhu kirleniyor mu?

 Evet, kirleniyor.

 Bu aslında reklamcılık.

 İnsanları ihtiyaçları olmayan bir şeye ikna ediyor, sonra onu onlara verip bundan kazanç sağlıyorsunuz.

 Bu, süreci daha etkin hale getirir.

 Evet, büyük bir riskten söz ediyoruz.

 O iyi mi?

 Her konuda anlaştık mı?

 %18'de hemfikir miyiz?

 Hem para hem güç

 JANE BODINE

- SOSYAL YARDIM KOORDİNATÖRÜ LATİN AMERİKA DAYANIŞMA AĞI

hem de pirinç yüzüğü kapmak istiyoruz.

 Bu deyim nereden geliyor, biliyor musunuz?

 Pirinç yüzük, atlıkarıncadan geliyor.

 Pirinç yüzük bir ödülmüş ve onu kaparsan dönmeye devam edebiliyormuşsun.

 Ben de öyle yapıyordum.

 Dönüp duruyordum.

 Ben de indim.

 Atlıkarıncadan indim.

 Birinin dediği gibi.

 Gittiğin yolu beğenmiyorsan yeni bir yol yapmaya başla.

 KRİZ BİZİM İŞİMİZ

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar