Print Friendly and PDF

FARD (2009) Makyaj

 


Yönetmen: David Alapont, Luis Briceño    

Ülke: Fransa

Tür:Animasyon, Kısa Metraj, Bilim-Kurgu

Rating:6.9

Vizyon Tarihi:06 Haziran 2009 (Fransa)

Süre:13 dakika

Dil:Fransızca

Nam-ı Diğer:Blusher

Oyuncular:    Michel Aymard,    Julie Durand, Jean-François Gallotte,

Özet:

Soğuk dünya. Bir el feneri. [Karanlığı Aydınlatan Işık] Herşeyin bir ruhu farklılığı var fakat renkler/yaşayış  “1984” usulü tek ve kontrol altınta. Geçmişten/günden gelen bir ışık değdiği yeri değiştirebilir mi, değiştirse ne olur…

 

Film Hakkında

(Eski tas Yorumu)

(Not: Yazı içeriğe dokunulmadan birkaç eklenti ve yer değişikliği ile sunuldu)

İşte tam da Marksist ideoloji kavramı ve  Gramsci’nin madun kültürü konusunda söyledikleri üzerinden gidildiğinde insanı rahatsız eden enteresan bir kısa film Fard. Fransızca Makyaj anlamına geliyor Fard; bir bakıma Foya diye de çevrilebileceğini düşünüyorum. Karton hayat ikame hakikatler diyarında sistemin nikelajıyla kaplanmış insanlardan biri olan Oscar, halinden memnun mesut yaşayıp giderken, çekmecesine konulmuş paketi açar açmaz hayatı değişir. Başlangıçta gizemli görünen bu nesne basit bir el feneridir aslında. Ne var ki bu belalı fener, ışığına temas eden karton-insanları etli kanlı insanlara çevirmekte, foyayı bozmaktadır. Uzaktan bakılınca biri diğerinin neredeyse aynısı olan ve foyanın koruması altındaki bu insanlar ışıkla karşılaştığında özne olmaya başlayacaklardır ki bu büyüklerimizin affedemeyeceği bir küstahlıktır. Yakından bakıldığında elbette kimse birbirine benzemez: renkleri benzese kokuları, kokuları benzese burunları, burunları benzese kelimeleri benzemeyecektir muhtemelen. Bunca renk, koku, fikir ve kelime arasında düzen tutturmak elbette pek zor. Ve elbette gereği yapılacak, nihayet Oscar insanlığına tastamam kavuşmanın rezaletine uğramadan yeniden makyajlanacaktır. Kısaca bu yazgı herkese Fard olacaktır!



Bu on iki dakikalık  distopik animasyonu 2009’da David Alapont ve Luis Briceño birlikte yönetmişler. Bildiğim kadarıyla birkaç yapımın görsel efekt işlerini yapan David Alapont’un ilk tek yönetmenlik denemesi Fard. Luis Briceño ise Billy the Killy ve Şili’deki çocukluğundan esintiler gördüğümüz, üstelik cep telefonuyla çektiği Adieu Général gibi izlediklerim ve Fard dışında birkaç kısa filmi daha yönetmiş.

FARD: “FOYA” YA DA MADUN KÜLTÜRÜ

-Madununa aslan, mafevkine köpek-
(Küçüklere aslan, büyüklere köpek olan düzen)

Büyüklerimiz, büyük fabrikalarında sonlu sayıda ihtiyaçlarımız için sonsuz sayıda mal üretiyor. Sabun üretiyor örneğin, derin dondurucu üretiyor. Harici bellek üretiyor; hiçbir şeyi aklımıza doldurmamız gerekmiyor. Banyo takunyası ve üç dakikada yemeye hazır olabilen erişteler üretiyor. Hizmet üretiyor sonra. Mesela senin paranla, sen daha parana elini bile sürmeden, sana çıkarılan faturaları ödüyor, hiç tanımadığın ‘güvenilir’ bir kadın yatak odandaki komodinin çekmecelerini düzene sokuyor. Fikir üretiyor: Bu hafta nelere kaygılanmalısın –ama kararınca. Bu Pazar nelere gülmelisin!

Hisse-i tefekkür

Bir de büyüklerimiz büyük kalabilmenin, büyüklüğü ebedi kılmanın araçlarını üretiyor ki bu en mühimi. En mühimi çünkü ne de olsa bu, bir yok-ülküyü tazeleme refleksini her an diri tutmayı gerektirir. Kendini üretmeyi bir bakıma. Büyüklerimiz, durmadan büyük oldukları gerçeğini doğurmaktan helak olsalar da camera obscura etkisi sürmelidir: Şey’lerin bilincimize düşen optik gölgesi, şeylerin kendisini yutana değin.

Aşağı mahalle sakinleri; (Madun)

hani tümleşik olsalar büyüklerimizden daha büyük yer kaplayacakken ideoloji ve hedeflerinin ancak ‘belirli bir süre için’ uyuşması dolayısıyla küçücük hacimli madun güruh, karanlık kutu etkisinin seçkin müşterileri. Sessizdir madun. Konuşamayacağından değil üstelik. Sanki sesini doksan dokuz yıllığına kiraya vermiş, karşılığında tonalitesi büyüklerimiz tarafından ayarlanmış kolektif bir sesi kullanmaktadır. Madun yaralıdır. Yaralıdır ama, dokuları mermi karşısında ilk dakikalar sıcaklığını koruyan et parçasına dönüşmüş gibi yarasının farkına varmaz. Farkına vardığındaysa zaten çığlık atar; sessizlik sözleşmesi bozulur ve madun, madun olmaktan çıkar. Var olan yapı ve malzemelerin bilincine zerk ettiği çarpık meal ile madun, kendinin temsili olan türlü ikonlara kendisi gözüyle bakar bazan. Sistemin kodlarını bozmaya çalıştığında bile, o kodlara riayet eder. Travmatik kimliğine dört elle sarılır, etliye sütlüye mesafeli durur. Susar madun genellikle: Konuşma yetisiyle donanmışken susar. Dudaklarını kıpırdattığında o anonim maskenin ardından yalnızca gurultu ve homurdanmalar işitilir. Oysa neydi özne?: Konuşabilen değil miydi? Bu anlamda madun, neredeyse-öznedir yalnızca, neredeyse-nesne! Velhasıl tastamam “eşik”tir madun. Eksik eşik: Neredeyse konuşacaktır, neredeyse “dur” diyecektir, neredeyse edip eyleyecek; bilincindeki gölgeden işkillenecektir. Ama neredeyse, handiyse. Madun, o melun ramak kala’da ikamet eder.

Kaynak: Eski tas

Ek: Işık, aydınlanma, illimunati, vb benzeri terimlerini bu filmin çağrıştırdığını da unutmayalım.   Karanlığı Aydınlatan Işık

 

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar