Print Friendly and PDF

TÜRK MİLLETİ VE TARİH

 


Milli tarih ve milliyetçilik üzerinde en ileri temsilcileri bir araya getiren bu konferansın şu anda tarihî bir önemi vardır. Aranızda bulunmak imkânını bulamadığım için üzgünüm. Evet, bu toplantı Türk yurdunu bölmeye, milleti iki karşıt kampa ayırmaya çalışanlar önünde, yüzyıllarca ortak bir tarih yaşa­mış, kaynaşmış bir milletin sağduyusunu seslendirmek görevini üstlenmiştir. Evet, tarihin getirdiği birlikte yaşama ve var olma duygusunu ve azmini Türk kimliğini bu bunalım ortamında her zamandan ziyade bir güçle dile getirmek, anlatmak, haykırmak zamanıdır. İnanıyorum ki bu, en çok Türk tarihini yakın­dan bilenlerin görevidir.

Türk kimliği nedir? Türk kimdir? Millî kimlik insanın ikinci benliğidir. Maddi benliğimiz tehlike altına girince nasıl tepki gösteririz? Aynı biçimde millî benliğimiz bir saldın karşısında kaldığı zamanda aynı güçle karşı koyarız. Hatta o zaman maddi benliğimizi bile unuturuz. İnsanı insan yapan bu ikinci benliktir. Bir arada onun simgelerini gördüğümüz, işittiğimiz zaman o benlik coşar, milletlerarası yanşmalarda birincilik kürsüsüne çıkan sporcumuz millî marşımızı dinlerken yanaklarından yaşlar süzüldüğünde, hepimizin gözleri yaşarır; işte o an ikinci benliğimiz, millî kimliğimiz coşmuş, taşmıştır.

İki yıl önce Moğolistan'da Türk mektebinde yetişen Moğol çocukların söylediği Türk bağımsızlık marşını dinlerken bir mucize beni derinden sars­mıştır. Çeşitli inançlara sahip türlü yollardan gelen Türkler, politikacı, yazar, tarihçi, herkesin o an gözleri doldu. Çünkü o an, hepimizin içinde saklı o derin ikinci benlik coşmuştu.

Türk kimliği daha doğrusu her Türk'ün bilinci altında oluşmuş bu millî benlik nereden geliyor. Bugün Rus istilasından kurtulmuş Orta Asya'daki Türk milletleri neden kendisini aynı zamanda bir Türk benliği içinde buluyor. Bunun kökeni tarihtedir. XV. yüzyılda Âşıkpaşazâde, Rumeli fütûhatını an­latırken bir yerde coşuyor, "Türk arkalandı," demekten kendini alamıyor.

Osmanlı kendini Türk olarak hissetmekteydi. Daha daha gerilere gidelim VIII. yüzyılda Orhon Kitabeleri'nde Bilge Kağan şöyle diyor, 


"Ben, Tanrı gibi Tanrı'da kendini bulmuş Türk Bilge Kağan'ım, sözlerimi baştan sona işitin ....2 Türk budunu Ötüken dağlarında oturursan sonsuza kadar devlet sahibi olur hükmedersin........................ başka yerlere gittin, oralarda mahvoldun, tü­

kendin.... Ey Türk beyleri, Türk budunu her ne sözün varsa onu taşa kazdır­dım.... Dört bucak düşman imiş: 'Tört bulung kop yağı ermiş....' .... Orada Kök Türk ança olu ermiş yani kök Türk orada olurmuş.... Türk begler Türük atın itti yani Türk beyleri artık Türk unvanlarım bıraktılar. Türk budunu del­miş, devlet sahibi bir budun idin devletin şimdi nerde."


Kitabe devam ediyor, "Ey Türk oğuz beyleri, Türk beyleri, ışıt üstte gök çökmedikçe, altta yer de­lirtmedikçe ey Türk budunu senin devletini ve türeni kim bozup yıkabilirdi... kendin yanıldın, aranıza nifak soktu.... Çok sayıda öldün."

1200 yıl önce yazılmış bu anıtta Türk benliği, Türklük bilinci, Türk adı, Türk birlik özlemi o kadar güçlü bir biçimde ifade edilmiştir ki, onu ancak tekrar 1919'da Anadolu Türk yurdu her yandan güçlü düşmanlarca istilaya uğradığı zaman tekrar yaşadın, tekrar duydun. Bugünkü millî devletimiz bu bilincin yarattığı Türk budunu, Türk milleti, Türk devletidir. O devam ede­cektir. O yeniden dirilmedir. Tarih geriye dönmez, dönemez. Yüzyıllarca son­ra tekrar kendine dönen Türk budununu artık gerçek benliğinden saptırmak mümkün değildir. Bu yeni bilinci en güçlü ve kandırıcı bir biçimde ifade eden büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp'tır. Onu gerçek yapan da Atatürk'tür.

Türk kimliği, Türk benliği bugün artık temel gerçektir. Türk adı bize nerden geliyor? Kök Türk Kağanlığı içinde toplanmış olan bütün oruklann ortak kimliğini bu Kök Türk Kağanlığı sağlamıştır. Tokuz Oğuz, Kırgız, Tatar, Türgiş Oruklan hepsi Kök Türk Devleti içinde Türk kimliğini kazanmıştır. Onun boyu Kırgız'dır ama o aynı zamanda kendini Türk bilir. Başka deyimle uzun, güçlü şanlı bir tarih ve kader birliği bu Türk kimliğini meydana getirmiş hangi cins­ten olursa olsun bütün bu halklar için ortak bir Türk benliği yaratmıştır.

Bugün zulme uğrayan Rumeli halkı, Deliormanlı, Kırcaalili, Pomak, Boş­nak, Arnavut, Çerkez, XIX. yüzyıldan beri kitle halinde yüz binlerce bu Ana­dolu Türk yurduna dönmekte, kendini ezen zulüm karşısmda canını bu yurda atmaktadır. Kafkaslar'dan, Kırım'dan gelenler de öyle, neden, çünkü onlar yüzyıllarca bir hayat biçimini, bir dünya görüşünü, bir tarih birliğini yaşamış­lardır. Onlarda Türklük ikinci benlik haline gelmiştir. Onlar bu cihanda ancak Türk milleti içinde kendilerini rahat hissederler. Evet, Türklük benliğini tarih yaratmıştır. O tarih geri döndürülemez.

Türk adı, Türk kimliği, Türk kağanlığı döneminde oluşmuştur. Kırım'dan Çin'e kadar uzayan Kuzey Asya steplerinde kurulmuş olan ilk büyük Türk Kök Türk İmparatorluğu içinde ortaya çıkmıştır. Oğuzlar, oğuzdur. Ama onların ikinci adı Aşıkpaşazâde'nin dediği gibi Türk'tür. Başarılarla coştuğu zaman o, benliğini dile getirir.

Türk adı ilk defa Orhon Kitabeleri'nde taşa kazılmıştır. O tarihten beri bugüne kadar o bilinç yaşamıştır. Daha IX. yüzyılda Bizans kaynaklan Ma­carların yerleştiği Panonya Ovası'na Turyia demişlerdir. Zira Macarların ya­şam tarzı ve aralarında bulunan Türk boylan dolayısıyla onlar Türk kimliğini benimsemişlerdi ve böyle tanımlıyorlardı. 1270'lerde Doğu Anadolu'dan ge­çen Marco Polo o bölgeye Turcomania demiştir. Yukanda belirttiğim gibi Os­manlIlar da kendilerini aslmda Türk biliyordu. Türk kimliğini birtakım yapay faktörlerle tanımlamaya çalışanlar yanılıyorlar. Türk kimliği Kök Türkler'den beri tarihe damgasını vurmuş çeşitli menşeden milyonlarca insana Orta As­ya'da Anadolu'da bir ikinci benlik kazandırmıştır. Bunu başka bir benlik duy­gusuyla değiştirmenin imkânı yoktur. Din politikasını öne getirmeye çalışan­larda bile bu benliği görebilmekteyim. Şahsiyetli dış politika davasında olan liderler, yalnız sol partide değil, sağ partilerde de hâkimdir. İşte bu, Türk ben­liğinin hiçbir zaman yok olmayacağının en büyük kanıtıdır. Önemli olan bu bilinci memleketimizde yaşayan çeşitli inançlara ve ideolojilere sahip insan­ların idrak etmesi ve bu bilinçle yapay ayrılıkları unutması ve birleşmesidir.

Kaynak: Halil İnalcık, Tarihe Düşülen Notlar…Konuşmalar…1947-2014…Cilt I

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar