Yıldırım Bayezid'in Benliği Timur'a Yenilme Nedeni Oldu...
YILDIRIM BAYEZİD ÜNİVERSİTESİ
Sayın rektör, çok
kıymetli konuklar, burada beni dinlemeye gelen profesörler, hocalar ve sevgili
öğrenciler... Bu benim için çok müstesna bir imtiyazdır. Bu imtiyazı bana
bahşetmek lütfunda bulunduğu için sayın rektöre ve eski dostum, hakkımda güzel
sözler söyleyen Mehmet Bulut'a özellikle teşekkür ederim. Sağ olun, var olun.
Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi'nin bu yılki açılış dersini saym rektör Mehmet Bulut bana tevcih
etmekle büyük bir imtiyaz tanıdılar. Yıldırım Bayezid Üniversitesi'nin açılış
dersinde, Yıldırım Bayezid hakkında bir tarihçi olarak ben de konuşacağım elbette.
Yıldırım Bayezid üzerine yazılar yazdım, bazı kitaplarımda ayrıntılı olarak bu
bilgileri bulacaksınız. Burada fazla zamanınızı almayacağım. Yıldırım
Bayezid'in tarihi uzun, büyük bir tarihtir. Bunu size saatlerce anlatabilirim.
Fakat çeşitli sahalardan buraya toplandınız. Yıldırım Bayezid'in son
araştırmalara göre gerçek bir tarihini anlatacak yerde, çok trajik bir hayata
olan bu Osmanlı sultanının hikâyesini size anlatacağım. Herkes bunu daha iyi
karşılayacaktır, ümit ederim. Bir kelimeyle Yıldırım Bayezid, Osmanlı
İmparatorluğu'nu kuran büyük sultandır. O, Yıldırım Bayezid, 1389'da Kosova'da,
bütün Balkanlar'ın son direnişini temsil eden bu büyük savaşta, ordunun sağ
koluna kumanda etti. 1354'te doğduğuna göre demek ki 23-24 yaşında. Kendisi babası
tarafından Germiyan Beyliği'nin bir kısmım işgal eden Osmanlı idaresindeki
Kütahya'ya, Anadolu'nun bu çok parlak kültür merkezine vali olarak
gönderilmiştir. Yanma da askerlik işlerinde çok ses getiren, Rumeli
fatihlerinden Kara Timurtaş Paşa lala tayin edilmişti. Bu genç adam, Kara
Tünurtaş'tan askerlik bilgisi öğrenmiştir. Fakat öbür taraftan bütün Osmanlı
şehzadeleri gibi şür ve edebiyatla da meşgul olmuştur. Germiyan Beyliği'nde
klasik edebiyatımızı kuran büyük şairlerle, Şeyhî, Ahmedî gibi klasik
edebiyatın kurucuları ile işret meclisleri tertip etmiştir. Osmanlılar,
Germiyanlıları medeniyetçe kendilerinden daha ileri sayarlardı. Bu Osmanlı
şehzâdesi de orada Germiyanlılarla, şairlerle tertip ettiği meclislerde bu kültür
merkezinde kendini yetiştirdi.
Kosova'daki meydan
muharebesini şimdi gayet iyi biliyoruz. Tanık Ahmedî bize anlatmıştır. Bu bir
tarih keşfidir. Şimdiye kadar bilinmiyordu. Kosova Meydan Muharebesi'ne iştirak
etmiş olan Bayezid, Kütahya'dan hareketle Kosova ovasma geldi. Yanında, şair
Ahmedî vardı. Ahmedî Kosova Savaşı'nı ve ondan sonra Osmanlı tarihini 1413'e
kadar tanık olarak bize anlatmış büyük şair ve tarihçidir. Ahmedî'nin bu
tarihi, vakayinâmesi, Neşri tarafından aynen aktarılmıştır. Eğer Neşri tarihini
okursanız üslubu, birdenbire parlak bir üslup halinde Ahmedî'nin üslubu olarak
bize kendini gösterir. İşte Kosova Meydan Muharebesi'ni Ahmedî'nin kaleminden
yani bir tanıktan öğrenmiş bulunuyoruz. Osmanlı’nın çok renkli, çok
teferruatlı bir tarihini Ahmedî'nin kaleminden öğreniyoruz. Ahmedî Amasya'da
ölmüştür (1413). Onun Bayezid hakkında Kosova'daki tasviri tamamen otantiktir.
Çünkü Ahmedî onun yamndaydı. Kosova Meydan Muharebesi'nde ordunun sol kanadı
bozuldu. Sırplar yıldırım gibi bu kanat üzerine düştüler ve Ahmedî'nin anlattığına
göre, Osmanlı ordusunun erzak ve silahlarının bulunduğu ağırlık kısmına kadar
ilerlediler. Ahmedî diyor ki, "Orada yerler yağ bal ile döşenmişti."
Yani oraya kadar girmiş Sırplar. İşte o sırada Osmanlı ordusunun, Osmanlı'nın Rumeli'deki devamım temin eden büyük savaş, Yıldırım Bayezid tarafından
kurtarıldı. Yıldırım, sağ kanattan bütün kuvvetleri ile Sırpları yandan vurdu
ve Kosova Meydan Muharebesi'ni kazandı. Onun Yıldırım unvanım 1386 Konya
seferinde aldığı söylenir. Demek ki Bayezid, 1386'da Yıldırım Bayezid olmuştur.
Yani bu üniversite, bu büyük sultanın ismini almakla çok isabet etmiştir. Bu
vesileyle saym rektörü tebrik etmek istiyorum.
Yıldırım Bayezid...
Yıldırım, oradan tekrar Kütahya'ya döndü ve tabii Kosova'da biliyorsunuz I. Murad
şehadet mertebesine erişmiştir. Sırp Knezi Sultan Murad'ı hançerle vurdu. O
harp meydanında kardeşi Yakub da yetişmiş, cengâver bir şehzadeydi. O düşmam
takiple meşguldü. Karargâhtan uzaklaşmıştı. Aldığı hançer yarasıyla yere düşen
Murad'ı otağına götürdüler. Orada can verdi. Harp meydanında savaş kazanılmış
fakat neticesi hâlâ belli değil. Böyle bir anda, oradaki erkân-ı devlet
Bayezid'i hemen sultan ilan ettiler. Ordu orada başsız kalmasın diye. Kardeşi
Yakub az sonra otağa döndü ve onu orada boğdular. Şehzâdeler boğularak
öldürülürdü kan akmaması için. Osmanlı hanedanında ilk kardeş katli o çadırda,
o otağda cereyan etmiş oldu.
Bundan sonra Yıldırım
Bayezid Kütahya'ya dönecektir. Fakat I. Murad’ın ölümü haberi Anadolu'da
yayılıveriyor. Bu arada, bilhassa şu tarihî müşahedeyi burada tekrar edeyim.
Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran I. Murad'dır. İmparatorluk Rumeli'de
kurulmuştur. Rumeli'de Osmanlılar bütün Balkanlar'ı almış. Anadolu'da olmayan
birtakım teknikleri, teknolojileri, harp teknolojisini öğrenmişler. Mesela,
ateşli silah OsmanlIlarda ilk defa o zaman Suplardan öğrenilmişti. Burada
tarihimizle ilgili birçok yanlış bilgiyi düzeltmek zorundayım. Osmanlı
İmparatorluğu ilk defa Rumeli'de kurulmuştur. Osmanlılar Rumeli'den bu şekilde
üstün bir kuvvet olarak Anadolu'ya gelmişler ve Anadolu'yu imparatorluğa,
ülkelerine katmışlardır. Bu yepyeni bir müşahededir tarihimizde. Anadolu'da o
zaman asıl büyük kuvvet Karamanoğulları idi. Karamanoğulları Konya-Selçuklu
payitahtına yerleşmiş olmakla bütün Anadolu üzerinde hak iddia etmekteydiler.
Demek ki Anadolu henüz Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelmiş
değildi o devirde.
OsmanlI'nın Kosova
zaferine rağmen Anadolu'daki bütün beyler ayaklandılar; I. Murad'ı sultan
tamyan Anadolu Beyleri, Germiyan, Karamanlılar. Murad 1386'da Karaman seferinde
Karamanoğlu'nu da kendisine tâbi hale getirmişti. Fakat bu beylikler tamamıyla
Osmanlı Devleti'ne katılmış sayılamaz. Sonuçta bu haber üzerine bütün Anadolu
Beyleri Osmanlı'ya karşı ayaklanmışlardır. Bayezid'in ilk işi Stefan
Lazareviç'le barış yaptı. Batı Anadolu beylerini, Germiyan, Saruhan, Menteşe,
Aydın beylerini itaat altına aldı (1390 kışı). Oradan Karaman üzerine yürüdü.
Karaman'ı itaat altına aldı. Oradan Karaman'ı işgal eden Kastamonu Beyi'nin üzerine
yürüdü. Yani Bayezid, Kosova'dan sonra iki sene Anadolu'da bu beylerle uğraşmak
zorunda kalmış, Balkanlar'a denememiştir. O zaman Anadolu'da bu iki yıl
zarfında Balkanlar'daki tâbi prensler, voyvodalar da istiklâl tarafına
döndüler. İşte Yıldırım Bayezid 1392-1393 kışında hemen Balkanlar'a döndü.
Evvela Bulgar payitahtını aldı. Kral o zaman Silistre'ye kaçmıştı. 1392 yılı
itibarıyla, Bulgaristan'ı hükmü altına aldıktan sonra Vidin'e gitti. Vidin'den
Erdel'e, Transilvanya'ya geçti. Bunu bir Topkapı Sarayı vesikası ortaya koydu
son zamanlarda. Çok enteresan. İlk defa olarak Macaristan topraklarına Bayezid
girmiş oldu. Eflak Beyi'ne karşı bir savaş verdi. Oradan Tuna'yı geçerek (Bütün
bunları Topkapı vesikasından öğreniyoruz. Arşivler çok önemli, tarihimizi
yenilemek için muhakkak arşiv belgelerini kullanmamız gerekir.) Silistre'ye
kaçan Bulgar Kralı'nı yakaladı, idam etti (1395). Demek ki Bulgaristan'ın
Osmanlı ülkesine tam olarak katılması bu tarihtedir. Bu sefer sırasında Bayezid
bütün Balkan prenslerini ve Bizans İmparatoru'nu, Mora'daki despot Theodor'u
Karateriye'de bir toplantıya çağırdı. Hepsini kendi hükümdarlığım tanıma şansı
vermek için buraya topladı. Bu hadise 1393-94 kışında olmaktadır.
Bayezid'in bütün
Balkan voyvodalarım, prenslerini katliamla tehdit ettiği zannediliyor. Ama bu
vâki değildir. Bundan korkan iki Bizanslı paleologdan Theodor Mora'ya, Manuel
de İstanbul'a kaçtı. Bu kaçış 1393-94 kışında oluyor. Bayezid, Manuel'in
arkasından giderek, imparatoru İstanbul'da muhasara etti. Demek ki 1394,
İstanbul'un ilk kuşatılmasıdır. Bu kuşatma 1402'ye kadar bazen çok sıkı bir
şekilde, bazen seferler dolayısıyla gevşeyerek devam etmiştir. Bu demek oluyor
ki İstanbul'un ilk muhasarasını 1394'ten 1402'ye kadar Bayezid yapmıştır. Fakat
o devirde top olmadığı için İstanbul surlarını aşmak, burayı fethetmek
imkânsızdı. Bayezid de şehri aç bırakmak suretiyle teslime zorlama metodunu
seçti ve işte bu sekiz senede uzun bir muhasara yaptı.
Bu arada Yıldınm
Bayezid Anadolu'da Fırat'a uzanan bütün beylikleri ortadan kaldırdı.
Karamanoğlu dâhil bütün Anadolu'yu Fırat nehrine kadar aldı. Fakat orada,
Sivas'ta kaldı. Sivas'ı 1400 yılından önce Osmanlı iltihak etmişti. Fakat Timur
gelip 1400'de Sivas'ı aldı. Timur'a göre, Sivas ve Anadolu'nun doğusu ona ait olmalıydı.
Kendisini bir taraftan Cengizhan'a, bir taraftan Türk hakanlığına bağlıyordu.
Bu iddia ile Anadolu'da hâkimiyet kurmak istedi. Fakat aynı zamanda Yıldırım
Bayezid, Fırat'a kadar bu bölgeyi almış, hatta Memlûklulara ait Malatya,
Elbistan gibi şehirleri de ilhak etmiştir. Yani Yıldınm Rumeli'de hâkim olduğu
gibi Anadolu'da da hâkim oluyor ve kendisini (bunu bir Arap kaynağından
öğreniyoruz) Sultanu'r-Rum ilan ediyor. Rum, o zamanlar Anadolu manasındadır.
Mısır ulemasından bir fetva ile Sultanu'r-Rum unvanını aldı. Bu Timur'a bir
meydan okumadır. Tarihî gerçek tek kelimeyle şudur: Yıldınm Bayezid bu
sıralarda yani 1400 tarihinde Tuna'dan Fırat'a kadar bu iki bölgeyi Anadolu ve
Rumeli'yi Osmanlı hâkimiyeti altında toplamış, mahallî voyvodalan, prensleri,
Türkmen beylerini bertaraf etmişti. Bu Türkmen beylerinin hepsi; Germiyan,
Aydın, Saruhan kaçıp Timur'a iltica ettiler. Bu suretle Yıldınm Bayezid ilk
imparatorluğu kuran sultandır. İkinci imparatorluğu Fatih Sultan Mehmed kurdu.
Bayezid, İstanbul'u
alacak duruma gelmişti. Bizans kaynaklarından ve Batı kaynaklarından biliyoruz
ki o zaman İstanbul'u almak üzere idi. imparator II. Manuel Avrupa'ya yardım
istemek için gitmişti. İstanbul'da VH. Yuannis gibi paleologlardan biri ve
patrik, şehri Bayezid'e teslim etmek üzereydi. Bunu kesin olarak Bizans
kaynaklarından öğreniyoruz. Yani Bayezid, imparatorluğu almak üzere idi.
İmparatorluğu Anadolu ve Rumeli'de kurduktan sonra İstanbul'u da almak
üzereydi. Fakat o zaman doğuda büyük bir tehdit, Timur ortaya çıktı. Bayezid
Rumeli ve Anadolu'da bu işleri yaparken, Timur da bir dünya imparatorluğu
kurmak peşinde. Ne yapıyor? 1400'de geliyor, Sivas'ı alıyor. Doğu Anadolu benim
toprağımdırdır diyor. Memlûkları, Memlûk sultanını, İslam dünyasının en büyük
sultanım yeniyor. Şam'a giriyor, Memlûk sultanım kendisine tâbi hale getiriyor
ve orada bütün İslam dünyasının sahibi, hâmisi olmaya kendini layık görüyor.
1396'da, Niğbolu'da
bir Haçlı ordusunu yenmiş olan Bayezid şöhretini İslam dünyasına yaymak için
orada esir ettiği şövalyeleri Tebriz'e, Kahire'ye, bütün İslam dünyasına
gönderdi. Sekizer onar şövalye zırhlar içinde gönderildi. Bunlar Kahire
sokaklarında teşhir edilirken Araplar, "Yaşasın Gâzi Osmanlı
Sultanı!" diye bağırıyorlardı. Yani öyle bir şöhret sahibiydi Yıldırım
Bayezid. İmparatorluğu kurmuş, İstanbul'u almak üzere bir Haçlı ordusunu
yenmiş. Fakat karşısına çok iyi taktik bilen, ileri görüşlü, çok tecrübeli bir
Türk çıktı.
Yıldırım Bayezid
zamanında bir Arap kaynağı der ki, "Sultan Bayezid tarafsız, çok cesur
fakat sabırsız, konuşmaya başlayınca kendini kaybeden bir insan." Neşrî,
Osmanlı kaynaklarından öğreniyoruz, onu tîz nefes, aceleci, telaşlı bir adam
olarak teyit eder. Timur ise iyi satranç oynayan, ilerisini çok iyi bilen,
büyük bir taktik üstadı. İşte bu iki Türk, iki ayn kaderde iki Türk,
Ankara-Çubuk'ta karşı karşıya geleceklerdir. Yıldırım Bayezid Doğu Anadolu'dan
kaçan Karakoyunlu hükümdarı Yusuf'u yanına almıştır. Timur da Anadolu'dan kaçan
Germiyan, Aydın, Karamanoğlu bütün bu beyleri yanına almıştır. Timur, bu savaşın
sonunda üstünlük kazanmıştır. Hatta o derecededir ki İspanya kralına, Fransa
kralına elçiler göndermiştir. Vaktiyle Moğolların yaptığı gibi Bizans
imparatoruna elçiler yollamıştır. Anadolu'da Moğollar zamanından, İlhanlılar zamandan
kalan 30-40 bin Moğol vardı. Casuslar göndererek onlan hazırladı. Savaş olduğu
zaman o Tatarlar Timur'un yanına katılacaklardır. Gayet iyi satranç oynayan
Timur, karşısında tîz nefes, cesur fakat aceleci bir Türk hükümdarını
bulacaktır. Bakınız, Timur'un taktik üstünlüğü, strateji üstünlüğü burada
kendini gösterdi. Bayezid, Timur'u Erzincan'da karşılamaya karar verdi. Büyük
ordusuyla ki içinde Balkan askerleri de var. Timur, onu küçümsüyor,
"Kâfirlerle karşıma çıkıyorsun," diyor. Karşılıklı yazılmış hakaret
mektuplan bugün elimizde. Bayezid oldukça tedbirsiz biçimde şöyle diyor -bunu
İbn-i Arab Şah'tan, Zafernâme'lerden biliyoruz-, "Eğer benim
karşıma çıkmazsan senin eşlerin, zevcelerin boştur, eğer ben de sana karşı
çıkmazsam benim eşlerim boştur." Bu sözler Timur'u son derece
hiddetlendirmiştir. Bayezid, ordusuyla Elbistan'a doğru gittiğinde, Timur büyük
bir taktik uyguluyor. Yıldırım Bayezid'in ordusunu orada karşılamıyor, hemen
güneye iniyor, güneyden Bayezid'in ordusunu orada bırakarak Ankara'ya kadar
geliyor. Yani Bayezid'in arkasma düşüyor. Ankara'ya gelip yerleşiyor. Burada
bütün kuyuları zehirliyor. Timur'un ordusunda on beş kadar fil var Hindistan
seferinden getirdiği. Bu fillerin üzerine neft, petrol tankları koymuş ve
savaşta âdeta o zamana kadar görülmemiş bir şekilde ateş fışkınyor.
Azerbaycan'dan aldığı neftle ateş ediyor filler üzerinden. Tabii Türk askeri,
Türk ordusu dehşet içinde kalıyor. Özetle Timur, Bayezid karşısında çok iyi
hazırlanmıştı.
Bayezid, Timur'un
Ankara'ya geldiğini duyunca Temmuz ayında, o sıcakta ordusunu büyük bir
aceleyle Ankara sahrasına getiriyor, Çubuk ovasma. Fakat su yok, bütün kuyular
kapanmış. Bütün ordu hasta, İbn-i Arab Şah'ın dediği gibi. Öteki hazırlıklarını
yapmış, fillerini önüne koymuş. Bu savaşta ister istemez Yıldırım perişan
olmuştur. Ordusunu, savaşın teferruatım anlatmıyorum. Bütün teferruatım
biliyoruz bu savaşın. Osmanlı ordusundaki Tatarlar Timur'un yanma kaçıyorlar.
Saruhan, Aydın, Germiyan beylerinin askeri de Bayezid'in ordusunda ama beyleri
öbür tarafta, onlar da beylerine iltihak ediyor. Osmanlı ordusu dağılıyor.
Bayezid'in kendi oğullarından Süleyman İstanbul tarafına kaçıyor. Çelebi Mehmed
daha çocuk o zaman, 11 yaşında. O Amasya'ya kaçıyor. Ordu dağılmış. Yıldırım
Bayezid tepede Yeniçeri ordusuyla kalıyor. 7000 kişilik bir Yeniçeri ordusu
var. Onlar da devşirme oğlanlar. Yeniçeri ağası Bayezid'e, "Paralarım
hâzinede saklarsan, işte bu duruma düşersin," deyince, Osmanlı sultam
yeniçerilerin arasından ayrılıp düzlüğe çıkıyor ve orada Timur'un askeri onu
esir ediyor.
Yıldırım'ı Timur'un
çadırına getiriyorlar. Bayezid yeri öpmek için eğiliyor. Fakat Timur buna mani
oluyor. Getirip yanma oturtuyor. Zincirlerim çıkarttırıyor, kendisiyle eşit
gibi... Ardından orada ona tedbirsizliği ve küstahlığı üzerine bazı sözler
söylüyor. Uzatmayayım, Timur Akşehir'de iken Olivera, Sırp prensesi, Yıldırım’ın
hanımı da esir düşüyor ve bir işret meclisi tertip ediliyor. Yıldırım Bayezid
de o zaman Timur'un yarımda. İşret meclisinde, Olivera da arz-ı endam ediyor.
Yıldırım bundan fevkalade üzülüyor. Çünkü Timur vaktiyle kendisine, "Üç
talak ile eşlerin düşer," demişti. Onun intikamım alıyor Timur. Bir
konuşmasında, "Seni Semerkand'a götüreceğim," deyince bundan Bayezid
çok etkileniyor. Timur askeri Boğaz'a kadar dayanmış. Yıldırım'dan üstün
olduğunu göstermek için bir büyük gazâ başarısı elde etme lüzumu hissediyor,
İzmir'de yerleşmiş olan Haçlı kalesinin önüne gidiyor, kışı orada geçiriyor.
Yukarı İzmir Türklerin elinde, fakat aşağı İzmir Haçlıların, Papa'nm bir kalesi
var. Kale denizden ikmal aldığı için fethedilememiştir. Osmanlılar bu kaleyi,
Haçlılar da oradan bütün Anadolu'yu yemden ele geçirmeyi düşünüyorlardı.
Osmanlı sultanlarından I. Murad ve Bayezid yedi sene İzmir'deki bu Haçlı
kalesini muhasara ettiler ama alamadılar…Timur on beş günde bu kaleyi aldı.
Nasıl aldı? Büyük bir strateji uyguladı. Denizden gelen yardımı kesmek için
denizde iki büyük sütun yaptırdı. O sütunlardan kalenin burçlarına köprü yaptı
ve on beş günde hisarı aldı. İşte büyük stratejist. Timur oradaki Türklere
silah verdi. Artık bir daha İzmir'i Haçlılara bırakmayın diyerek yola çıktı.
Akşehir'e gelirken Yıldırım Bayezid'in ölüm haberim aldı.
Yıldırım Bayezid nasıl öldü? Yıldırım Bayezid intihar etmiştir. Timur konuşmasında, gayet arkadaş gibi konuşuyor onunla, "Şayet sen galip gelseydin beni ne yapardın?" diye soruyor. "Seni demir bir kafese koyardım," diyor Bayezid. Bunu duyan Timur hemen emrediyor, demir kafes düzüyorlar ve Sultan Bayezid'i her gittiği yere demir kafes içinde götürüyorlar. İşte bütün bu hakaretler, bu mağrur Osmanlı sultanım intihara götürmüştür. İntihar, biliyorsunuz, İslam'da mezmundur, kabul edilemez, günahtır. Fakat bir halk hikâyesinde buluyoruz. Yüzüğün kaşında zehir varmış. Yıldırım o zehri içerek intihar etmiş. Tabii onun ölümüyle beraber Timur İstanbul'a kadar bütün Anadolu'yu kendi hâkimiyeti altına aldı. Oğlu Azerbaycan valisini bu bölgenin valisi yaptı. Bizans İmparatoru, Bayezid'e ödediği haracı ona ödemeye başladı. Yani Timur, Anadolu'nun hâkimi oldu ve oradaki bütün hanedanları ihya etti. Germiyan, Karaman hepsi beyliklerini aldı,Timur yarlığı ile aldılar. Bizans İmparatoru dahi cizye vermeyi kabul etti. Yani Timur, Yıldırım'ın ölümünden sonra bütün Anadolu'nun ve Bizans'ın hâkimi oldu. Artık Avrupa'dan elçiler geliyor. Timur Semerkand'da büyük bir toy, Türk usulü büyük bir ziyafet verdi. O ziyafette İspanyol elçisi, Osmanlı elçisi hazırdı. Çin'i istila etmeye hazırladığı bir anda hayata gözlerini yumdu.
Kaynak:
Halil İnalcık, Tarihe Düşülen Notlar…Konuşmalar…1947-2014…Cilt I
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar