Print Friendly and PDF

Niyazi-İ Mısrî’nin Vezir Fazıl Mustafa Paşaya Belgrad Seferi’nde İken Gönderdiği Mektup






NİYAZİ-İ MISRÎ’NİN  VEZİR FAZIL MUSTAFA PAŞAYA

BELGRAD SEFERİ’NDE İKEN GÖNDERDİĞİ MEKTUP




بســـم الله الرحمن الرحيم

(71a) وَيَوْمَ يُحْشَرُ اَعْدَاءُ اللهِ اِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ حَتَّى اِذَا مَاجَاؤُهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَاَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا قَالُوا اَنْطَقَنَا اللهُ الَّذِى اَنْطَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ اَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلاَ اَبْصَارُكُمْ وَلاَ جُلُودُكُمْ وَلَكِنْ ظَنَنْتُمْ اَنَّ اللهَ لاَ يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ  وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِى ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ اَرْدَيكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ 


Anka isimli kitapta 


فتنطق الجوارح لبعض العارفين  و تبدوا الفضايح لاهل التلوين  و المصالح لاهل التمكين  فيه تبدل سيآتهم حسنات  و كرماتهم آيات

Fî Sihâh-il Mesâbih isimli kitapta buyruldu ki;

القرآن شافع  و مشفع  و ما حل مصدق 

Allah Teâlâ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلكِنْ لاَ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا  

Her bir şeyin kendine münasip bir lisânı vardır. O lisân ile Allah sübhânehû Teâlâ’yı zikreder. Câferi Sâdık aleyhisselâm buyurmuştur ki, “Kur’ân-ı Kerim fasih lisan ile söyler. Kiminin lehine, kiminin aleyhine. 

(71b) 

Esmâ-i Kur’ân-ı Kerim’i bilen, Kur’ân-ı Kerim’in sözünü bilir” demiştir. 

Kur’ân-ı Âzîm’in cildi (derisi) lafızları, eti manası, yağı da kalanları ve iliği de esrârıdır. Tarihi kimin üzerine gelirse şehâdeti onun üzerinedir. Ya lehine ya da aleyhine olur. Çünkü tarih esmâ lisânıdır.  

Mâide 64. Ayetinde  كُلَّمَا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللهُ وَيَسْعَوْنَ فِى اْلاَرْضِ فَسَادًا      =2287       قين اتام =2287  

Dördüncü olalı kaynatam geleli. Dünkü hırsızlıkta bu kadar idi. Bu gün seksensekiz dir. Diğer bir vecihle وَيَسْعَوْنَ فِى اْلاَرْضِ فَسَادًا   harflerin zat isimlri ile 2287 dir. Kaynatam müfsid geleli dünkü hırsızlıkta yoktur idi. وَاللهُ لا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ  yani halife,  hakîki müfsidleri sevmez. Hangi vali müfsidleri severse, hakiki halife değildir, şeytandır. الحاصل =1290  Kayınatam gizlice hırsızlığa geleli bu kadar gönder.    

Şuhur hesabınca 51 eder. Sene hesabınca 4 sene 2 ay eder. Dört sene iki aydan biri bu şehirde ne kadar fesat oldu ise hepsini benim kayınatam etti. Elinde padişah fermanı var. Paşalardan, agvattan, asker ve reâyadan hangi birisine bir şey teklif etse o da muhalefet etse, onu ya öldürür, ya azlettirir veya sürdürür. Padişah fermanı kuvvetindedir. O vermiştir. Kaynatam ile bildirmiştir ki, efsattan münfek olma tâ ki o kadar öyle ki onunla Mısrî gazaba gelsin “Ben Mehdîyim” desin o zaman iş tamam olur. “Ya alırız, ya veririz” demiştir. Eğer Mısrî 

(72a)

Tahammül eylese gittikçe fesadı oturur. Tamam, gazaba gelinceye dek dönmem. Ey Köprü (lü)! Fesadı kaynatama kadar ettirsen ki, dünyayı başatan başa ateşe verse yaksa ben ona sahip çıkamazım. Benim hizmetim اِنْ عَلَيْكَ  اِلاَّ الْبَلاغُ     ayeti ile ameldir. Bana lazım olan tebliğdir. Umurda alakam yoktur. (26 Zi’l-kade Cuma 5833)

Bir hâkim ki, mazluma sahip çıkmaz, zalimi tez bulur. Velâkin bir hâkim ki, hırsız muayyen ola, müddeiye isbat-ı teklif, hırsız hırsızlığı isbatla sabit ile gelmez ki şahit olun deyeler.

Hâsılı, hâkim yaramaz olursa, mazlumun işi Allah Teâlâ’ya kalır.

 وَاللهُ لا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ    ayet gereğince,  halifeyi de sevmez. O halife şeytandır. İmdi Köprülü Mustafa Paşa! Zamanında hırsızlar gümüş eğerli ata benzerler. Tehniye ederler. Allah Teâlâ Köprü-zâdeye ömürler versin. Anın eyyâm-ı devletinde zevk edelim diye göğüslerini gererek yürürler. Meşhurdur ki, Küffardan bir taife varmış ki, ehl-i İslâm kimileri galip gelse, esir olmaktan ölmek yeğdir dedikleri gibi ateşe ururlar imiş. Kiminin içinde cümlesi yanar imiş. Köprülü-zâde dahi aklını, amelini, rüşdünü ve ferasetini cem edip cümlesiyle re’y etmiştir ki, eğer Mısrî beni Mehdî etmezse, başkasını tayin ederse o mehdiye bende olmaktan ölmek yeğ dir, diye kayın atama

(72b)

bu ateşi yaktırır. Bu kâfiri musallat eyledi. buğatı haramileri deryada ve karada oturdu. Kaynatamı ikad nâr musallat kıldı.

Ey Köprülü! Zalim Deccâl lâinsin, zalim iken ben ana mehdi ismini tesmiye etsem Allah Sübhânehü ve Teâlâ seni mehdi etmez. Zalim nasıl mehdi olur. Eğer Mısrî ben mehdi olurum, halk benim başıma toplansın desin dersen, vallâhü’l azîm, dünyayı cümle harab ve viran etsin, sahip çıkmazım. Allah Teâlâ aciz değildir. Mülkünü bana ısmarlamadı. Bana ancak وَمَا عَلَيْكَ  اِلاَّ الْبَلاغُ    demiştir. Tebliğinde kusur etmedim. Kolum kanadım yolundu. Yolunmuş doğana döndüm. Makdurumu   bezl ve mechûd eyledim. Sarf eyledim. Onsekiz senedir, kuşağım çözüp yatmadım. Bir tatlı taam yemedim. Bir tatlı su içmedim.

  لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلاَّ مِنْ ضَرِيعٍ لايُسْمِنُ وَلا يُغْنِى مِنْ جُوعٍ  Bu kadar seneden beri taamım budur. Suyum hamim ve gussadır. Benim kadar tebliğ etmiş var mıdır. Hak ayan oldu. Yeter şimdiden geri hakka sahip çıkar, hayrolur. (26 Zi’l-kade Cuma 5833)

Bunda bir zaman asker çok idi. Kaç sene ulûfeleri gelmedi. Tamam, İslam askeri bunaldı. Sipahi, yeniçeri, cebeci vesâir açlıktan bunaldılar. Küffara ikişer, üçer paraya bir gün akşamdan ırgatlık ederlerdi. Kimseyi döğüp elinden malını almazlardı. Kimsenin evine hırsızlığa girdiğini görmezlerdi. Vaaz ve nasihate

(73a)

Koyun tuza çıkar gibi çıkarlardı. O kadar zaruret çekerler ve hırsızlık etmezlerdi. Bu sefer ne oldu ki hırsız oldular. Vallah’ül azim. Emre imtisalen hırsızlık değildir. Benim kaynatam, ‘Filan sen var bu işi işle dediği kimsedir, bu işi eden. Hâsılı bir kimsenin hatırına değerseniz ve zulmederseniz ancak bu vaazı (nasihati) yaz ki, zalim Köprüye i’lâm edin. Kaynatam sipariş ettiği ateşi yaktı. Mısrî bu haberi söyledi diye yazın, gönderin. Ne haber gelirse, ona göre amel edin. Zira bu iş dediklerim kaynatam dediklerinindir. Köprülünün emriyledir. وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى

Nasihat

Ey ağalar, beyler, paşalar, İslam askeri! Cümleniz birbirinize imanda ve İslam’da beraber olmanız gerektir ki, birbirlerinizle kardeş olasınız. Kendinizden küçücüğe baba olasınız. Kendinizden büyüğe oğul olasınız. Bir suçluyu getirdikleri zaman o âdemin suçuna bakın kürek ta’ziri mı lazım, hadd mi lazım, adamına göre gerekir. Bazı âdil arz ehli vardır ki, ona ‘niçin ettin? Sana düşmezdi’ demek, onu dövmekten etkilidir. Ona ta’zir o kadar yeter. Bazına üç gün, bazısına yedi gün, bazısına dokuz, bazısına daha ziyade otuzdokuzuna dek kırka varmak gerek.

وَ تِلْكَ حُدُودُ اللهِ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ  Sen Allah Teâlâ’dan gayretli değilsin. Bütün halktan Allah Teâlâ 

(73b)

gayretlidir. Gayretinden haramın gizlisini aşikâresini haram eyledi. Zinaya ve içki içmeye hadd tayin eyledi. Allah Teâlâ’nın haddinden her kim ziyade ederse o kimse zülmü kendine etmiş olur. O zülüm sonunda kendi başına uğrar. Bir vech ile ki kendinden olduğunu bilmez. Hayrola. (26 Zi’l-kade Cuma 5833)

Bazı münkirler dermiş ki, bizim aşikâre işlediğimizi bilir, gizli olanı bilmez derlermiş. Allah Sübhânehü ve Teâlâ onları tekzib eder.

وَلَكِنْ ظَنَنْتُمْ اَنَّ اللهَ لا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ  وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِى ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ اَرْدَيكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ   bu tekzib, tekzib-i kavlîdir. Lakin bin seneden sonra ayına gününe muvafık acayip tarihler ile esmâ-i Kur’ân-ı Kerim’in şehadeti isbatı tamdır, şüphe kalmamıştır. Bu isbatı eden نون    الْقَلَمِ    سْطُور   الله  Allah Sübhânehü ve Teâlâ yemin ederek buyurdu ki,  ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ مَا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ hırsız benim kaynatamdır. Lakin fermanlı hırsızdır. Hakkından sizler gelmeye kadir değilsiniz. Allah Teâlâ buyurdu ki;

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ   وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ   وَمَا اَدْرَيكَ مَاالطَّارِقُ   اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُ  اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ     

Benim kaynatam Tarık tır. Bir Tarık tır ki, اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُ   (karanlığı delen yıldızdır).cemi elemde olan nüfusun üzerine hafîzdır. Yani

(74a)

Hepsi ona mahkûmlardır. En üstünü ve en alçağı ona itaat ederler. Onun hakkından siz nice gelirsiniz. (siz bile gelemezsiniz)

Fasıl

Kur’ân-ı Azîm bütün ehli imanın hem kulağı, hem gözü ve cildidir.  Allah Sübhânehü ve Teâlâ bütün gizli ve âşikâre olanı bilir. Bin seneden sonra olacak olayı ayına, gününe uygun tarihleri ile Kur’ân-ı Azîm’e şehâdet ettirir. Bu şehâdeti kabul edin diye ferman eder. Hâkim İslam ehli ise kabul eder. Etmez ise Müslüman değildir. Hadis-i şerifte القرآن شافع  و مشفع  و ما حل مصدق  yani Şefaati kabul ve şikâyeti tasdik olunur. Allah Teâlâ buyurdu ki; كُلَّمَا اَوْقَدُوا نَارًا  =2287        kaynatam ibtida geleli  لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللهُ   = 1489 kaynatam sonra geleli وَيَسْعَوْنَ فِى اْلاَرْضِ فَسَادًا وَاللهُ لا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ        sonra kaynatam dördüncü olalı. Bu ayet üç tarihli ile şahadet etti. (Hesabı) Verir ki dünkü hırsızlık ateşi yakan kaynatamdır. Başkası değildir. (26 Zi’l-kade Cuma 5833)

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنْفَكِّينَ حَتَّى تَاْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ   رَسُولٌ مِنَ اللهِ يَتْلُوا صُحُفًا مُطَهَّرَةً   فِيهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ 

Ayetteki mie (yüz sayı değeri isimler) ve binlik müdgamlar şu şekilde

ذال  را تا شين  را كاف كاف تا تا تا تا با يا تا را تا ها ها را تا تا يا با قاف تا   =3344   243410 50           

                                                                                 

Edirne seferine yarın adedi budur. Bu dört ت ت ت ت  yı oku. Beyyinem (delilim) budur. Bu gün yazgılarımdır.


(74b)

İmam Ali radiyallâhü teâla anh buyurdu ki;

    

 801

 سمي نبي الله نفسى  فدآؤه  فلا تخدلوه   ما نبي    و عجلوا   

      257                            2260

يا اليف  yine    …..10 …170 …..27 2289 فاء  لام  تا  خا  ذال  لام  واو  هاء  واو  عين  جيم  جيم  لام  واو  اليف     

Kaynatam ibtida geleli oluk ve iki yüzlük dört birlik dört isimler ile  444 257 701 hırsızlık günü bu  kadar idi (2289) bu kadardır beyitin manası.

Mısrî سمي نبي الله  der anı tahkir etmek sözünü tasdike acele edin. meddâhına nifak eyleme. Hediye göndermeyi terk edin ancak sözünü hak bilmek demek olur. Yine Hz. Ali radiyallâhü teâla anh

اذا بلغ الزمان عقيب صوم   ببســم الله فالمـهدىّ   harflerin isimlerini ikiyüzlük olanların dışında 2194 91 2289 bu sahihlerin hepsinden sahih (doğru) oldu. Kaynatam küllüli bu gün adedi budur. Bin الف عقيب صوم   deki başka bir yön اذا بلغ الزمان عقيب صوم    harflerin isimleri değeri ikiyüzsüz olanlar hemziye Hutbe-i Süleyman’a yarın günlerin adedi budur.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

  الم  غُلِبَتِ الرُّومُ  فِى اَدْنَى اْلاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ  فِى بِضْعِ سِنِينَ

Bütün isimler hemzeliler ile 2000 1196 3196 bizim Osman öleli tamam bu geceye bu kadar olur.س اء اء اء ه س س ه  =196 bu gün bizim Osman tamam بِضْعِ سِنِينَ  dir. Dokuz sene tamamdır. Her üç sene 1065 gündür. Dokuz sene 3195 bu kadar olur. سَيَغْلِبُونَ  فِى بِضْعِ سِنِينَ toplamı 2290

(75a)

Kaynatam müfsid ibtida küllüli bu gün adedi budur. Allah Teâlâ buyurdu ki; فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِى فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ  zat isimsiz=702, değeri ikiyüzsüz 761 ta فاقين tamam dördüncü olalı dünkü tahikikde bu kadar eder. Bu kadardır. Ruh nefh olduğuna zerre kadar şüphe kalmadı. Köprünün inkarı mekâbire kuru inattır. O kadar Mısriye inanmış yok iken yine tecahül edip Kösec sipahi inkâr ettirdi. Başka bir yönden فَاِذَا سَوَّيْتُهُ =702 kaynatamı dördüncü kere ispat ile olalı bu gün aded budur. سَوَّيْتُهُ= 702 Ey Köprü irade harf …. ziyade olmaz.  Yani bu aded olduğu güne müsavi bulunduğu tesviyedir. Bu tesviyeyi gördüğünde mümin olanlar kabul ederler. Etmeyen kendi bilir. (28 Zi’l-kâde Pazar 5825)

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ  اِذَا جَاءَ نَصْرُ اللهِ وَالْفَتْحُ  وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِى دِينِ اللهِ اَفْوَاجًا  فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا  

Değeri ikiyüzsüz zat isimler= 2286 olalı yarın yarın aded budur.  فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا    زال  را تا تا خا يا يا را با با تا غين را نون نون تا واو  واو الف 50505052 Köprüzâde ihtifa edeli bu gün adedi budur. Fetha illet-i eza= 702 budur. Kaynatam ihtifa dört kere ihtifa her bilindikçe bir dahi oldu. Yoluna inanaydı diye. Mısrî ise dünya halkını şahitler getirse inanmak ihtimali olmadığından dördüncü kere olduğuna beş kere……

Şuhudu adul getirdi. Sonra olalı bugün aded   اِذَ ا = 702 budur. bir isbâtı dahi فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِى فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ   الف  سين  واو  واو  يى يى هى = 702 işte bu tesviyede ruh nefh olunduğu ayetle sabittir. Bu ayeti bir kere de başka bir vecihle gelmiş idi. Onda راء  جيم   bile alınırdı dememiş idim. Bu kerre zamime yoktur. Bilâ-zam ve bilâ-te’vil bi-şey’i tahakkuk üzeredir. Biri ihtifâ-i Köprü’ye, biri kaynataya sure-i şerifenin mietinden (yüz sayılı harflerden ) maadası (diğerleri) esmâ-i elfiye olmak üzere Mısrî adedi üzerindedir. Mısrî dahi,  350 dir. Bu iki tarihlerin tesviyesi fethi mutlaktır. Bir fetihdir nâm ve şânı belirmez. Zira mutlaktır hele bil, aslı asla müncerdir, mev’ud değildir. Bizim Hakk’la veresiye pazarımız yoktur. Pazarımızdan razıyız. Köprü ne derse desin. 5 Zi’l-kaade 6522 evâhiru Enâm 

 بســـم الله الرحمن الرحيم

يوم  يأتى  آية  الحسين بطلوع         يَوْمَ يَاْتِى بَعْضُ اَيَاتِ

اسمائها موافقة باسميهما              رَبِّكَ لاَ يَنْفَعُ نَفْسًا

يغرب الايمان الاول ما عدا         اِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ

الماتين في قوله تعلى                      مِنْ قَبْلُ اَوْ كَسَبَتْ فِى

بَعْضُ اَيَاتِ رَبِّكَ                             اِيمَانِهَا خَيْرًا قُلِ انْتَظِرُوا 

وكذالك ايمانها ما عدا المأتين        اِنَّا مُنْتَظِرُونَ  و مع            

وكذالك   قا المـدغمة مع اسمـه        اسمى المدغمتين حسين

                                                                                                                                            118

انْتَظِرُوا  خَيْرًا    10108 olur خا حاء واو الف هـمزية  zam olunca وكذالك خَيْرًا  =128 Hüseyin adedi hasıl olur.  88 30 118 İkiyüzlü isimlerden diğeri ile Hasan hasıl olur.  المأتين ى ى ى  فِى   انْتَظِرُوا30   bu ayet şehadet eder ki, (  حسـن ) (  حسـيـن)Hasan ve Hüseyin hak nebi olduklarına inanmayanın evvelki imanı menfaat vermeye. Tâ ki bunlara iman getirinceye imanlarının kendilere menfaatı olmaya.

بَعْضُ اَيَاتِ رَبِّكَ  adedi (  حسـيـن)Hüseyin adedi buna şahiddir. Tarihler bunların hak nebi olduklarına şahid-i adildir. 

Ey Kavmi Vâni! Haberim yoktur.(deme) Dört semâvî kitap menfaat vermez. İmanı menfaat vermeyince menfaat nerede olur. (Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin) Hatemiyetine mâni olur derlerse, mani değildir. Belki daha kuvvet verir, Allah Teâlâ buyurdu ki;

وَمَثَلُهُمْ فِى اْلاِنْجِيلِ  كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطَْئهُ فَاَزَرَهُ onların İncil'deki meselleri (vasıfları) ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş,         (  حسـن ) (  حسـيـن)  Hasan ve Hüseyin  ( شَطَْأ زَرْعٍ  )

 محمـد  صلى الله تعلى عليه  و سلم و عليهـما اجمـيعن 

(  حسـن ) (  حسـيـن) kendi cüzleridir. Zirât-ı şad’i aslına (başağa=Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem) kuvvet olur ve mani olmaz. Hususiyle kendilerine iman getirenlere va’di kerim vardır.   

فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ sonra da sakları üzerine yükselmiş (istikamet almış) ekincilerin hoşlarına gidiyor, onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ اَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظِيمًا  “Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat vaad buyurmuştur.”  

Ey Kavmi Vânî! يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ mehdine nazar edin لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ zemmine dahi nazar eden öfkeye düşen kâfirler cemaatinden olmuş olur. Cami-i Sağir isimli hadis kitabında 

البشير النذير على ان  نبوة  الاولاد لا تنافى في الختمية    Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki; لو عاش ابراهيم لكان مصديقا نبيا  “Eğer o yaşasaydı nebi olurdu” şeklinde haberler rivayet edilmektedir.

 Buhari, İbn Ebi Evfa'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden sonra bir nebinin gelmesi mukadder olsaydı, oğlu yaşardı, ama ondan sonra nebi yoktur”  جمعــه656  Zi’lkâde 


Mesâbih isimli kitabın hadislerinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki; 

ستة لعنتهم و لعنهم الله و كل نبي مجاب الزائدفي كتاب الله و المكذب بقدر الله و المتسـلط بالجبروت  ليعز من اذل الله  و يذل من اعز الله و المستحل لحرم الله والمستحل من عترتى ما حرم الله و التارك لسنتى

Beyhâki Aişe radiyallahü anhaden senediyle beraber Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurduğu rivayet eder:

“Şu altı kişiye, Allah Teâlâ ve duası makbul olan nebiler lanet etmiştir:

1-Allah Teâlâ’nın kitabına ilavede bulunan, 

2-Allah Teâlâ’nın kaderini yalanlayan, 

3-Zorla musallat olarak Allah Teâlâ’nın aziz kıldığı kimseyi zelil, zelil kıldığını da aziz eden, 

4-Allah Teâlâ’nın haramlarını helal kılan, 

5-Allah Teâlâ’nın yakınlaşmasını haram kıldığı helal kılan, 

6-Sünnetimi terk eden.”


Yezid melundur, İmam Hasan aleyhisselâm müstahildir. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin lanet ettiğine biz dahi lanet ederiz. Her yezide lanet etmezse yeziddir. Allah Teâlâ helal edenlere lanet etsin.

Hâsılı, İmam Hasan ve İmam Hüseyin aleyhimesselâmın hak rasül olduklarını inkâr edenler bunların kanını helal kabul edenler yeziddir. Allah Teâlâ helal edenlere lanet etsin. 

 İmam Hasan ve İmam Hüseyin salavatullahi ve selamuhu aleyhima va afdalu's-Salavati ala ceddihima Muhammedin hatemi'n-nebiyyin, sallallâhü teâla aleyhi ve sellem ve ala cemî-il-enbiya'i ve'l-mürselin velhamdülillâhi rabbil âlemin.

Ey Münkir! Senin inkârına sebeb İmam Âzam rahmetullâhi aleyh bu sözüdür.  ولم يلعن  يزيدا  بعد موت   “Yezide ölümünden sonra lanet olmaz” ancak Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin lanet ettiğine bizde lanet ederiz. İmam-ı âzamın kelâmı ile Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin hadisi bir konuda cem olsa, birbirine muhalif olsa hangisine tâbi olmak gerekir?  Hadise tâbi olmak farzdır. Zira müçtehide hata etmek olur. Fakat Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem vahy ile söyler. Hata eylemez hali ondadır. İmam Âzamın yezide lanet etmeyin dediği gerçi hata ile değil idi, medâr idi. Yezîdiler (Emeviler) kuvvetli idi. Şerlerinden sıyanet ile dedi. Mudâra  haktır, neylesin. Onlara kadı olmayı da kabul etmedi. Hapiste can verdi. rahmetullâhi aleyh rahmeten vâsia.

Ey Münkir! Eğer inkârın garz ile olmasa, insaf ile olaydı, hak gün gibi zuhur ettiğinde canla kabul ederdin. Lakin sizin inkârınız haset ve inat inkârıdır. Ona çare yoktur, kabul etmezsiniz. وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ  “Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.”  

Allah Teâlâ o kişiye rahmet etsin ki, bu meclisi yaza vardığı meclislerde ulemaya göstere, muttasıf olanlar çoktur, kabul ederler. 

Yunus suresinde قُلْ بِفَضْلِ اللهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا  يَجْمَعُونَ  “De ki: Ancak Allah’ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır.”     ه ا ف ب ل 118    قُلْ بِفَضْلِ الله  

da ayetinin kalan kısmının tekrar etmeyen harfleri 118 dir.  Hasan (  حسـن :118 ) sayısı hâsıl olur. وَبِرَحْمَتِهِ esmâ-i rahmet budur. ى ح م ى128  Hüseyin (   حسـيـن:128) adedi olur. Şimdi Kur’ân-ı âzim bunlar ile mesrur olun ki,  size cemî maldan ve ilimden bunlara iman hayırlıdır, dediği bunlara ta’zime kâfidir. Mısrî’nin itikadı

اشهد ان لا اله ا الله واشهد ان محمدًا رسول الله  و اشهد ان  الحسن  و الحسين  سبطاه  رسـولانِ  من رسول الله  صلوات الله  و سلامـه عليهـما افضـل الصلوات رسـولانِ  من رسول الله  صلوات الله  على جدهـمـا محمـد خاتم الـنبيـين  صلى الله تعلى عليه  و سلم و على  جمـيع  الانبيـاء و المـرسلـين و آلهم و صحبهم اجمعين  و الحمد لله رب العالمين   

“Eşhedu en lailahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden resulullah, ve eşhedu enne'l-Hasene va'l-Huseyne sibtahu, resûlâni min resulillahi salavatullahi ve selamuhu aleyhima va afdalu's-Salavati resûlâni min resulillahi salavatullahi ala ceddihima Muhammedin hatemi'n-nebiyyin, sallallâhü teâla aleyhi ve sellem ve ala cemî-il-enbiya'i ve'l-mürselin ve âlihim ve sahbihim ecmeîn velhamdü lillâhi rabbil âlemin”   

Mısrînin hali Ankâ-i Mu’ribde şöyledir.

وهو من العرب لا من العجم ادوم  الون  اصهب  اقرب من المطول منه  الى القصر  كانه  البدر الازهر  اسمه عبد الله وهو اسم كل عبد الله  الى قوله  مرضي القول  مشكور الفعل  وهذا هو فاعلم عيسى بن مريم عليه السلام فالتحق  باصحابه و تميز  في اترابه  والتجت القرون  بظهور السر المصون  الى آخر ذكره رضى الله عليه  عنه  فنظروا  شهادة  العنقاء فى حقه  بقوله  مرضيّ  القول مشكورا  و له  الحمد

Ankâ’nın şahâdeti ile Mısrî razı olunmuş söz ve şükür edilmiş fiildedir. Kavmi Vâni katında münkir olduğu gam değildir. Zira onlar âdem değildirler, yeziddirler. Allah Teâlâ’nın laneti üzerlerine olsun.  

Muhammed Niyâzî-i Mısrî 

kaddese’llâhü sırrahu’l âlî


 




Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar