Ya Latif İsmi Şerifi ve Duaları
Ya Latif İsmi Şerifi ve Duaları
Sıkıntıların, Dertlerin ve Kederlerin Açılması, Rızkın Kolaylaşması,
Hapistekinin Kurtulması, İsteklerin Acil Yerine Gelmesi
ve Zalimlerin Gözlerinden Gizlenmek İçin Okunacak Dualar
Ahmed Deyrebi Hazretleri "el-Mücerrebat" isimli eserinin on beşinci babında şöyle demiştir:
Allah-u Te'ala'nın Latif ism-i şerifi, kadri yüce ve şanı meşhur bir ism-i şeriftir ki bereketi zahir olmuş ve fazileti şamil olmuştur.
Zira bu ism-i şerif ile yapılan duaya icabet süratlidir.
Rızıkların celbi, isteklerin yerine gelmesi, sıkıntıların açılması, zalimlerin hilelerinin def edilerek helak edilmeleri gibi birçok konuda bu ism-i şerifin pek çok sırrı ve acayip havassı (ilginç özellikleri) vardır.
Ulema ve evliyadan bazısı kendi hali ve makamı nisbetinde bu ism-i şerif ile alakalı zikirler hakkında konuşmuşlardır.
Şimdi ben de sana bu hususta bazı virdler zikredeceğim:
1. Eğer sen bu ism-i şerifi sıkıntıların, dertlerin ve kederlerin açılması, rızkın kolaylaşması ve isteğinin yerine gelmesi için zikretmek istiyorsan evvela:
"Ya Latif" ism-i şerifini sabah namazından sonra (dünya kelamı konuşmadan) (129 kere) zikret, ondan sonra şu duayı oku.
Bu istiğase hiç şüphesiz ki dertli, kederli kimselere, hakim ve benzeri yöneticilerden korkanlara inşaallahu Te'ala çok fayda verir.
Her kim geride zikrettiğimiz şartlara riayet ederek bu duayı okursa biiznillahi Te'ala anında duası kabul edilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuqu men yeşâu, ve huvel qaviyyul azîzu. (7 kere) (Şura Suresi: 19)
Allâhümme yâ müsehhirassemâvâtisseb-i vel ardîne vemen fîhinne vemen aleyhinne sehhirlî külle şey-in min ibâdike mimmâ fî berrike ve bahrike yâ rabbel âlemîn.
Hattâ lâ yekûne fil kevni şey-ün müteharrikün ev sâkinün sâmitün ev nâtıqun zâhirun ev bâtınun illâ sehhartehû lî ve yekûnu tav-a emrî bi beraketismikellatîfil meknûni yâ Allâh. Yâ Hayy. Yâ qayyûm.
İnnemâ emruhû izâ erâde şey-en en yeqûle lehû kün feyekûn.
İlâhî cûdüke dellenî aleyke ve ihsânüke qarrabenî ileyke eşkû ileyke mâ lâ yahfâ aleyk.
ve es-elüke mâ lâ ya'süru aleyk.
İz ilmüke bihâlî yuğnî an süâlî yâ müferricen
an külli mekrûbin kerbehû ve münecciyehû ferric annî kerbî ve mâ enâ fîhi yâ men leyse biğâib.
Fe-entezırahû ve lâ binâimin feûqizahû ve lâ biğâfilin feünebbihahû ve lâ binâsin fe-ezekkirahû ve lâ biâcizin feümhilehû yâ âlimen bil cümleti ve ğaniyyen anittefsîli
/X 7X - A|. | /XI- | -I ■■ I
ya samıan lıl qalı vel qılı kefa ılmuke anilmeqâli venqata-arracâu illa minke ya mutealı ve habetıl amalu illa fıke ya zel celal.
Vesteddetitturuqu illâ ileyke yâ mifdâl.
Yâ Allâh. Yâ semîu yâ qarîb. Yâ basîru yâ mÜcîb.
İğfirlî verhamnî birahmetike yâ erhamerrâhimîn.
ve yessirlî rizqî ve sehhirlî cemîa halqike inneke alâ külli şey-in qadîr.
ve sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellem.
O Rahman ve O Rahim olan Allah'ın ismiyle!
Allah, kullarına Latif'tir (çok lütufkardır).
(bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır.
(Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Aziz de ancak O'dur. (7 kere)
(Şura Suresi: 19)
Ey yedi kat göklerin, yerlerin, onların içerisinde olanların ve üzerinde bulunanların müsahhıri (istediğini istediğinin emrine amade kılıcı) olan Allah!
Ey alemlerin Rabbi! Ey Allah! Ey Hayy! Ey Kayyum!
Karada ve denizde olan kullarından her şeyi bana o derece müsehhar (rızan üzere emrime amade) kıl ki bu alemde hareket eden yahut sakin duran, konuşmayan yahut konuşan, görünen veya görünmeyen varlıkların herbirini böylece mutlaka bana müsehhar kılmış olasın ve herbiri o gizli olan 'el-Latif' isminin bereketiyle benim emrime itaatkar oluversin.
O bir şeyi(n meydana gelmesini) istediği zaman Onun emri, (harften ve sesten münezzeh olarak) ona ancak: 'Var ol' buyurmasıdır, böylece o da hemen meydana geliverir.
Ey Allah’ım! Sana başvurma yolunu bana cömertliğin gösterdi.
Senin huzuruna beni Senin iyiliğin yakınlaştırdı. Sana gizli kalmayan sıkıntılarımı ancak Sana şikayet ediyor ve Senden, Sana zor gelmeyecek şeyler istiyorum.
Zaten Senin, benim durumumu bilmen, istememe de hacet bırakmıyor.
Ey her sıkıntılının derdini açan ve onu kurtaran Zat! İçinde bulunduğum sıkıntımı benden gider.
Ey O Zat ki benden uzakta değil ki onu bekleyeyim, uykuda değil ki onu uyandırayım, habersiz değil ki Onun dikkatini çekeyim, unutucu değil ki Ona hatırlatayım, güçsüz değil ki (gücünü toplaması için) Ona mühlet (süre) vereyim!
Ey herşeyi topluca bilen ve kendisine tafsilat verilmesine muhtaç olmayan!
Ey bütün konuşulanları ve söylenenleri işiten!
Senin bilmen bizim söylememize hacet bırakmadı.
Ey Yüce Zat! Senden gayri herkesten ümit kesildi. Ey Celal sahibi!
Senden gayrine bağlanan ümitler boşa çıktı. Ey fazl-u kerem sahibi! Senden gayrine yönelen bütün kapılar kapandı.
Ey Allah'ım! Ey hakkıyla işiten! Ey ziyade yakın olan! Ey hakkıyla gören!
Ey dualara icabet eden! Ey acıyanların en merhametlisi!
Rahmetinle beni bağışla ve bana acı, rızkıma ulaşmamı kolay eyle,
Bütün mahlukatını bana müsahhar eyle, şüphesiz Sen hakkıyla her şeye gücü yetensin.
Allah-u Te'ala Efendimiz Muhammed'e, Ehl-i Beytine ve sahabesine salat ve selam eylesin.
(1. Okuma kolaylığı için parçalara ayrılmıştır. Sonuna kadar hepsi okunur.)
Her kim bir muradının olmasını istiyorsa "Ya Latif!" ism-i şerifini (9000 kere) zikretsin, ondan sonra:
Ayet-i kerimesini (270 kere) tekrar etsin ve tilavet esnasında kimseyle konuşmasın.
Böyle yaparsa şüphesiz Allah-u Te'ala hacetini görür ve sıkıntısını açar.
(En'am Suresi: 63-64'den)
qul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted'ûnehu tedarruan ve hufyeten, le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn.
qulillâhu yuneccîkum minhâ ve min külli kerbin.
(Habibim) De ki: "Karanın ve denizin (korkunç tehlikelerinden ve)
karanlıklarından sizi kim kurtarmaktadır ki:
Andolsun: eğer bizi işte bundan kurtarırsa, elbette biz muhakkak şükredenlerden olacağız! diye boyun bükerek açıkça ve gizlice O'na dua etmektesiniz.
(Rasulüm) De ki: Bundan da, (diğer) her sıkıntıdan da sizi ancak Allah kurtarmaktadır.
Latif ism-i şerifinin dört türlü tasrifi (dört niyetle okunuşu) vardır ki:
Bunlar da rızık celbi, muradların husulü, hapistekinin kurtuluşu ve zalimlerin gözlerinden gizlenmektir.
Bunlarla amel etmek isteyen kişi:
Elbiselerini ve oturacağı yeri temiz yapıp,
(16.641 kere) "Ya Latif!" ism-i şerifini zikreder,
ve bu ismi her (129 kere) okuduktan sonra,
Seçtiği konu ile ilgili ayet-i kerimeyi (Aşağıdaki Ayet-i Kerimeler)
(1 kere) kıraat eder.
Rızık celbi ile ilgili ayet-i kerime ve duası şudur:
Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuqu men yeşâu, ve huvel qaviyyul azîzu.
Allâhümme innî es-elüke en terzüqanî rizqan
halâlen vâsian tayyiben min ğayri teabin
ve lâ meşeqqatin ve lâ dayrin
ve lâ nesabin inneke alâ külli şey-in qadîr.
Allah, kullarına (iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir) Latif'tir,
(bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır,
(ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur).
(Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Aziz de ancak Odur. (Şura Suresi: 19)
Ey Allah'ım! Ben Senden beni helal, temiz ve geniş bir rızık ile, zahmetsiz meşakkatsiz ve sıkıntısız bir şekilde yorulmadan rızıklandırmanı diliyorum.
Şüphesiz ki Sen herşeye hakkıyla gücü yetensin.
Hayırlı muradların husulü ile ilgili ayet-i kerime ve duası şudur:
Elâ ya'lemu men halaqa ve hüvel latîful habîr.
Allâhümmaqdı hâcetî. İnneke alâ külli şey-in qadîr.
(Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi?!
(Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latif de,
(bütün varlıkların görünen-görünmeyen tüm hallerinden haberdar olan) Habir de ancak O'dur. (Mülk Suresi: 14)
Ey Allah'ım! Benim muradımı (dileğimi) ihsan et,
Şüphesiz ki Sen herşeye hakkıyla gücü yetensin.
Hapistekinin kurtuluşu ile ilgili ayet-i kerime şudur:
İnne rabbî latîfun limâ yeşâu innehu hüvel alîmul hakîm.
Şüphesiz benim Rabbim (kullarca gizli kapalı olan tüm konuları hakkıyla bilendir ve yaratıklara göre ne kadar zor gözükse de) dilediği şeylere Latif'dir (ki, böylece isteklerini, hiçbir engelle karşılaşmaksızın iradesi doğrultusunda gerçekleştirir ve iradesini her şeye nüfuz ettirerek lütfunu tecelli ettirir).
Muhakkak ki O, (yaratma ve yönetmeyle alakalı tüm menfaatleri hakkıyla bilen) Alim de, (her şeyi vakti vaktinde ve yerli yerinde yapan) Hakim de, ancak O'dur. (Yusuf Suresi: 100'den)
Zalimlerin gözlerine görünmeme ile ilgili ayet-i kerime şudur:
Lâ tudrikuhul ebsâru
ve hüve yudrikul ebsâr ve hüvel latîful habîr.
Gözler Onu (kuşatıcı şekilde görerek) idrak edemez.
O ise tüm gözleri (ilmiyle kuşatır şekilde) idrak eder.
(Gözlerin kavrayıcı şekilde görmesine mani bir letafete sahip olan) Latif de, (bütün işlerin kapalı ve açık tüm yönlerinden hakkıyla haberdar olan) Habir de ancak O'dur. (En'am Suresi: 103)
“Ya Latif” ism-i şerifini aded-i kebir (büyük sayı) üzere zikretmek isteyen kişi:
Temiz bir mahalde temiz elbiseler giyinerek, bedeni de temiz vaziyette
2 rekat hacet namazı kılar,
sonra kıbleye dönük vaziyette oturarak "Ya Latif!" ism-i şerifini (1000 kere) okur,
her (1000 kere)'den sonra aşağıda zikredeceğimiz duayı bir okur,
böylece büyük sayısı olan (16641) sayısı tamamlanana kadar dua (16 kere)
okunmuş olur.
Sayı tamamlandığında ise (inşaallahu Te'ala) hacet görülmüş olur.
İsm-i şerif her (1000 kere) zikredildiğinde (1 kere) okunacak dua şudur:
Allâhümme ente aqrabü min külli qarîbin ve ekramu min külli kerîmin ve ecvedü min külli cevâdin ve ahfazu min külli hafîzın ve eltafü min külli latîf.
Fe es-elüke bi haqqismikellatîfi en tüsehhira lî min halqike men yaqdî hâcetî ve yedfeu annî hasmî ve tüncînî mimmen zalemenî ve âdânî bihaqqike yâ latîf. yâ latîf.
ültuf bî indeşşedâidi ve neccinî minel mekâyidi küllihâ.
Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuqu men yeşâu, ve huvel qaviyyul azîzu. (3 kere)
Ey Allah'ım! Sen her yakından daha yakınsın,
her ikram edenden daha ikram edicisin,
her cömertten daha cömertsin, her koruyandan daha muhafaza edicisin ve her lütufkardan daha lütuf sahibisin.
Latif ism-i şerifin hürmetine Senden diliyorum ki; yarattıklarından her kim hacetimi görecek, hasmımı benden def edecek, bana zulmeden ve düşmanlık edenden beni kurtaracaksa onu bana müsahhar kılasın.
Ya Latif! Ya Latif! Zatın hakkı için zor zamanlarda bana lütufkar ol ve beni bütün tuzaklardan kurtar.
Allah kullarına Latif'tir (çok lütufkardır),
(bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır.
(Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Aziz de ancak Odur.
(Okuma kolaylığı için parçalara ayrılmıştır. Sonuna kadar hepsi okunur.)
{ Esmaullahi'l-Hüsna 31. İsm-i Şerif "El-Latif" İsm-i Şerifi }
İmam-ı Zerruk, Mau'l-'Ayneyn, İmam-ı Şebravi ve Yusuf-u Nebhani (Rahimehumüllah)'ın beyanları vechile:
"El-Latif" İsm-i şerifi
"Gizli olup idrak edilemeyen" manasına geldiği gibi
"Bütün işlerin gizliliklerini bilen" ve
"İnsanların akıllarının anlayamayacağı şekillerle kullarına sınırsız nimetlerini ihsan eden" anlamlarını da ifade eder.
el-Hattabi (Rahimehullah) bu ism-i şerif hakkında şunları söylemiştir:
Latif, bilmedikleri yönden kullarına lütuflarda ve iyiliklerde bulunan, onlara düşünemeyecekleri yönlerden yararlar sağlayandır.
İbni 'Arabi (Kuddise Sirruhu) bu ism-i şerif hakkında şunları söylemiştir:
Latif, seni hacetine ve gayene kibarlıkla ulaştırandır.
Mesela “Allah sana lütfetti” denildiğinde bundan kasıt:
Allah güzellikle seni maksadına kavuşturdu, demektir.
Gazali (Rahimehullah) bu ism-i şerif hakkında şunları söylemiştir:
Latif, yararlı olan şeylerin hakikatini ve inceliklerini bilen, sonra da bunları hak edenlere lütufkar bir yolla ulaştırandır. Hem bilgi hem de lütuftu davranış herhangi bir şeyde bir arada bulunduğunda iş te lütuf anlamı o zaman gerçekleşmiş olur.
Bu mananın ise Allah-u Te'ala'dan başkası hakkında gerçekleşmesi düşünülemez.
Çünkü Allah-u Te'ala'nın her şeyin inceliklerini, gizliliklerini ve gerçeklerini bildiği kuş kusuzdur.
O'nun katında gizli ve açık şeyleri bilmek eşittir. Allah-u Te'ala'nın, tüm fiillerinde lütufkar (iyilik sahibi) olmasının ise zaten bir sınırı yoktur.
Kurtubi (Rahımehullah) bu ism-i şerif hakkında şunları söylemiştir:
İslam alimleri 'Latif' ism-i şerifini birçok değişik mana ve ifadelerle tarif etmişlerdir.
{ 22’ye Kadar Çıkan bu tarifleri Şöyle Sıralayabiliriz }
İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma):
"Allah, kullarına karşı lütuf sahibi olandır" (Şüra Süresi: 19'dan) ayet-i kerimesini "Onlara hoş ve güzel davranandır" şeklinde tefsir etmiştir.
Kullarına iyilik edendir.
İyi kimseye de kötü kimseye de iyilik edip isyanları nedeniyle onları açlıktan öldürmeyendir.
Kullarına yumuşak davranandır.
Huzuruna çıkartıldıkların da hesaba çekilirken onlara yumuşak davranandır.
Rızık vermede kullarına iki yönde iyilik yapandır ki:
Birincisi, onları güzel şeylerle rızıklandırması,
İkincisi ise rızıklarını bir defada kendilerine vermeyerek israf etmelerine ve savurganlık yapmalarına mani olmasıdır.
Kendisini tanımalarını sağlamakla veli kullarına,
inkarları nedeniyle hemen cezalandırmamakla da düşmanlarına karşı pek lütufkar olandır.
İnsanlardan ümidini kesip Kendisine sığınan ve yönelen kullarına lütuflarda bulunan, onları kabul eden ve onlara nimetleriyle yönelendir.
İnsanlar arasında kullarının iyiliklerini yayan ve kötülüklerini örtendir.
Azı kabul edip karşılığında çok verendir.
Dünyada rızkını keserek kimseden öç almayan, ahirette de kimseyi merhametinden ümit kestirmeyendir.
Adaletinden korkulan ve ihsanı umulandır.
Kuluna çalışmasından daha fazlasını veren ve ona gücünden fazlasını yüklemeyendir.
Nitekim bu hususta Allah-u Te'ala şöyle buyurmuştur:
(Allah-u Te'ala güzel şekil, boy pos ve uzuvlarınızın düzgünlüğü gibi) görünen ve (akıl, kalp, anlayış gibi) gizli olan (sayısız) nimetlerini de size bolca tamamlamıştır. (Lokman Suresi: 20'den)
Yine bu konuda şöyle buyurmaktadır.
Allah sizden (ağır yükleri) hafifletmek ister. (Nisa Suresi: 28'den)
Kendisine isyan edeni cezalandırmakta acele etmeyen, umut edenin de umudunu boşa çıkarmayandır.
Dinine hizmet edene yardım eden ve onu çokça övendir.
İsteyeni geri çevirmeyen, ümit edeni ümitsiz kılmayandır.
Hataları affedendir.
Kendi nefsine acımayana acıyandır.
Ariflerin müşahede ettikleri sırlarla etrafı aydınlatan, gittikleri dosdoğru yolu onlara bahşeden ve bardaktan boşanırcasına gökyüzünden yağmurlar yağdırandır.
Hayal edilemeyendir.
Fiillerin en gizli inceliklerini bilendir.
Anne karnında cenini yaratması ve fışkı ile kan arasından halis süt çıkarması bunun en açık örnekleridir.
Her zorluğu kolaylaştıran ve her kırığı cebreden (onarıp iyileştiren)'dir.
{ Allah-u Te'ala'nın Sonsuz ve Sınırsız Lütuflarının Bazı Tezahürleri }
el-İmamu'r-Razi (Rahimehullah) bu konuda şunları söylemiştir:
Bu ism-i şerifin hikmetlerinden biri olarak: Allah-u Te'ala'nın gökleri, yerleri, yıldızları, elementleri, hayvanları ve bitkileri yaratmasındaki sırlarından ve inceliklerinden söz edebiliriz.
Eğer bir kulun hiç zorlanmadan kolaylıkla bulup yediği bir lokmada
Allah-u Te'ala'nın bizlere ihsan ettiği lütuflarını saymaya kalkacak olursak bundan elbette aciz kalırız ki bu hususta Allah-u Te'ala:
Allah'ın (size lutfetmiş olduğu tüm) nimetlerini saymaya başlasanız, onları(n fertleri bir yana, türlerini bile) sayıp bitirme imkanı bulamazsınız. (ibrahim Suresi: 34'den) buyurmaktadır.
Zira bir lokma ağzımıza gelinceye kadar birçok aşamadan geçmiş ve öyle önümüze gelmiştir. Bu lokmanın hazır hale gelmesi için nice kimselerin emeği geçmiştir.
Çiftçisinden bakıcısına, sulayıcısından taşıyıcısına, yoğurucusundan pişirenine ve satıcısına kadar daha nice kimselerin bu lokmada emeği vardır.
Bütün bu kimselere bu işleri yapmaları için güç veren Allah-u Te'ala her işinde lütuf ve hikmet sahibidir.
Bundan daha da acayip olan ise o nimetin insanın vücuduna dahil olduktan sonraki latif işlemlerdir ki bütün bunları biz hiç anlamadan yapan Allah-u Te'ala'yı bütün noksanlıklardan tenzih ederek o Yüce Padişah'ı takdis ederiz.
Her işi en ince detayına kadar idare eden ancak Allah-u Te'ala'dır.
Allah-u Te'ala işleri idare etme yönüyle Hakim, var etme yönüyle Cevad (cömert), tertip ve düzenleme yönüyle Musavvir (şekillendiren), her şeyi yerli yerine koyma yönüyle Adil, hiçbir inceliği gözden kaçırmaması ve her şeyi iyilikle yapması yönüyle de Latif'tir.
Bu fiillerin yaratılış gerçeklerini bilmeyenler, bu isimlerin hakiki anlamlarını da bilemezler.
"Latif" ism-i şerifi varlıkların gizli yönlerini ve inceliklerini bilme, varlıklara nimetlerini gizli yollarla, kibarlık ve yumuşaklıkla ulaştırma anlamlarını da kapsar.
Nitekim Ashab-ı Kehf'in sözlerini nakleden şu ayet-i kerime bu anlama işaret etmektedir:
Oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin. (Kehf Suresi: 19'dan)
Hazreti Yusuf (Aleyhisselam)’ın babasından ayrı düşmesi, kuyuya atılması, köle olarak satılması, ardından evinde bulunduğu kadının saldırısına uğraması, kendisine iftira edilmesi ve hapse atılması gibi zahiren musibet ve sıkıntı olarak görülen birçok durum, gizli bir nimet ve fethe dönüşmüştür.
Allah-u Te'ala bütün bu sıkıntıları, onun dünya ve ahiret mutluluğu için bir sebep yapmıştır. İşte bütün bunlar Allah-u Te'ala'nın, kullarına anlamadıkları hatta şer sandıkları yönlerden ne denli Latif davrandığının birkaç örneğidir.
Allah-u Te'ala'nın kullarına bela ve musibetler vermesi, istemedikleri ve hoşlanmadıkları şeyleri onlara emretmesi, buna mukabil arzuladıkları şeyleri onlara yasaklaması bu nevi gizli nimetlerden sayılır.
Bütün bunlar dünyada ve ahirette kendilerini mutluluğa kavuşturacak nimetlerdir. Unutulmamalıdır ki cennet nefsin istemediği şeylerle, cehennem ise nefsin arzu ettiği şeylerle kuşatılmıştır.
Bela da nimet de biz kullara bir hikmet gereği verilmektedir.
Nitekim Suheyb (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
Müminin işine şaşılır! Şüphesiz ki onun işlerinin tamamı hayırdır. Bu (durum), müminden başka hiçbir kimse için olmaz. Ona bir bolluk gelse şükreder, bu kendisi için hayır olur. Kendisine bir darlık isabet edecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.
Kendisine şükür ve sabır ihsan edilen kimse için Allah-u Te'ala'nın takdir ettiği her şeyde hayır vardır.
Buna göre Allah-u Te'ala'nın Hazreti Adem, Hazreti İbrahim, Hazreti Musa, Hazreti İsa ve Hazreti Muhammed (Satavatullahi Ala Nebiyyina ve Aleyhim Ecma'in)'e yaptığı, bize göre bela ve musibet görünen bütün haller onlar için gizli birer nimet olmuş, bu yüce zatlar bu nimetler sayesinde kemale ermiş ve mutluluğa kavuşmuşlardır ki hepsinde bizler için ibret alınacak nice hikmetler vardır.
Misal olarak Hazreti Musa (Aleyhisselam)'ın kıssasını düşünelim.
Musa (Aleyhisselam) Firavun'un doğan bütün bebekleri boğazladığı bir dönemde doğdu ama o bundan kurtuldu.
Allah-u Te'ala annesine onu nehre bırakmasını emretti. Annesi de emir üzerine onu nehre bıraktı. Allah-u Te'ala kendi lütuf ve inayeti ile onu, doğan her erkek bebeği boğazlayan kişinin sarayına sürükledi. Böylece Allah-u Te'ala onu, bizzat düşmanının evine ve koynuna attı.
Sonra bir sebep takdir ederek onu Mısır'ın dışına çıkarıp Firavun'un hükmünün olmadığı Medyen'e ulaştırdı. Ardından yine Kasas Suresi'nde zikredildiği üzere:
Bir sebep takdir ederek onu bekarlıktan ve yoksulluktan kurtardı. Evlenmesini ve zenginleşmesini sağladı, ona peygamberlik verdi sonra da düşmanının ülkesine geri gönderdi.
Musa (Aleyhisselam) Firavun'la çok mücadele etti ve kendisine verilen bütün mucizeleri ona gösterdi. Ancak Firavun ve ileri gelenler inanmadılar.
Ona ve inananlara baskı ve şiddet uyguladılar.
Bunun üzerine Musa (Aleyhisselam) kendisine inananlarla birlikte kaçak bir şekilde oradan çıktı. Firavun ve askerleri onları yakalamak için peşlerine düştü.
Oysa bu hareketleri onlar için sonun başlangıcıydı.
Düşmanlarına karşı Musa (Aleyhisselam)’a ve inananlara Allah-u Te'ala'nın yardımı gelmişti.
Kendilerini takip eden Firavun ve ordusu gözlerinin önünde denizde boğulup helak olmuşlardı.
Bu olay bize, Allah-u Te'ala'nın dilediği kimseye güzel, dilediği kimseye de kötü akıbet verdiğini ve istediğini istediği şekilde gerçekleştirdiğini açıklamaktadır.
Görüldüğü üzere insanların aklı, Allah-u Te'ala'nın fiillerinde saklı bulunan merhamet ve nimetleri anlamaktan acizdir. İnsanlar bu fiillerin hikmetlerini, Allah-u Te'ala'nın isim ve sıfatlarının gerçeğini bilemez ve kavrayamazlar.
Adem (Aleyhisselam)'ın kendisine yasaklanan ağaçtan yemesi ve bu yüzden cennetten çıkarılmasının nice hikmetleri vardır, ancak insanın aklı bu hikmetlerin ayrıntılarını bilemez.
Nitekim Adem (Aleyhisselam)'ın yasak meyveden yiyerek dünyaya indirilişinin hikmeti olarak Elmalılı Hamdi Yazır (Rahimehullah)'ın hocalarından olan Tahir el-Konevi (Rahimehullah) şu manidar dizeleri serdetmiştir:
Ayağının tek bir tozuna karşılık cihanı almam ya Rasulellah!
Yedi kat semayı saçının bir tek teline değişmem ya Rasulellah!
Adem (Nebi) kendi sulbünden senin dünyaya geleceğini duyunca, Bütün cennet bağlarını bir yasak yemişe değiş(ip dünyaya indi) ya Rasulellah!
{ Latif İsmi-i Şerifini Bilmenin Faydaları }
Allah-u Te'ala'nın kullarına karşı son derece yumuşak olmak, Allah-u Te'ala'ya davet ederken hoş ve tatlı dil kullanmak.
Nitekim Allah-u Te'ala bu hususta:
(Ey Musa ve Harun!) O (Firavu)na pek yumuşak bir söz söyleyin.
(Taha Suresi: 44'den) buyurarak en büyük peygamberlerine bile en büyük kafire dahi yumuşak konuşmalarını tenbih etmiştir.
Diğer bir ayet-i kerimesinde ise:
(Habibim! Şüpheleri gideren kesin deliller ve insan bünyesinde çok etki yapan dosdoğru sözlerden derlenmiş bir) hikmetle ve (faydalı ibretlerle, ikna edici hitaplar içeren) pek güzel öğüt(ler)le (insanları) Rabbinin yoluna davet et
ve onlar(ın inatçılarıy)la (tartışırken) kendisi en güzel olan o (yumuşak konuşma, en kolay yolu seçme, herkesçe meşhur olan bazı önsözlerle öfkelerini söndürme) yol(uy)la mücadele et! (Nahl Suresi: 125'den)
buyurarak en büyük Peygamberine davet ve tebliğ usulünü talim ederken en güzel uslüp olan olan yumuşaklık usulüne riayeti vasiyet buyurmuştur.
Alimler şöyle demişlerdir:
Allah-u Te'ala'yı tanıyan ve bilen (arif) bir kimse, iyiliği emrederken bunu öğüt veren bir üslupla ve yumuşaklıkla yapar. Sert ve kaba bir üslup kullanmaz.
Çünkü bu kişi Allah-u Te'ala'nın kaderdeki sırrını az-çok bilen birisi olduğundan diğer vaizler gibi davranmaz.
İnsan, kendisine birçok lütuflarda bulunan, bolluk ve darlıkta iyilik eden Allah-u Te'ala'ya karşı her zaman şükretmekle meşgul olmalıdır.
En çok haya edilecek olan da yine Allah-u Te'ala'dır.Zira O, herkesin gizli hallerini, bütün söz ve amellerindeki sırları bilir.
Şu iyi bilinmelidir ki gökte ve yerde ne varsa zerre ağırlığınca bile olsa hiçbir şey Allah-u Te'ala'dan gizli değildir.
Nitekim Allah-u Te'ala bu konuda:
(Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi?!
(Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latif de, (bütün varlıkların görünen-görünmeyen tüm hallerinden haberdar olan) Habir de ancak O'dur! (Mülk Suresi: 14) buyurmaktadır.
{ Latif İsm-i Serifinin Havassı }
Bu ism-i şerifi çok zikreden kimse hüzün ve sıkıntılardan korunur.
Her kim bu ism-i şerifi (100 ya da 133 defa) zikrederse sıkıntısından kurtulup felaha erişir.
Her hangi bir şeyden korkan bir kimse bu ism-i şerifi
"el-Latîf" şeklinde (160 kere) zikredip ardından da:
1
Lâ tudrikuhul ebsâru ve hüve yudrikul ebsâr ve hüvel latîful habîr.
Gözler O'nu (kuşatıcı şekilde görerek) idrak edemez.
O ise tüm gözleri (ilmiyle kuşatır şekilde) idrak eder.
(Gözlerin kavrayıcı şekilde görmesine mani bir letafete sahip olan) Latif de, (bütün işlerin kapalı ve açık tüm yönlerinden hakkıyla haberdar olan) Habir de ancak O'dur!
(En'am Suresi: 103)
Ayet-i kerimesini (10 kere) okursa korktuğu şeyden emin olur.
4. Her kim bu ism- i şerifi "el-Latîf" şeklinde (160 kere) okuyup ardından da:
Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuqu men yeşâu, ve huvel qaviyyul azîzu.
Allah, kullarına (iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir) Latif'tir,
(bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır (ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur.
Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Aziz de ancak O'dur.
(Şura Suresi: 19)
ayet-i kerimesini (10 kere) okursa bol rızıklara nail olur.
Her kim bu ism-i şerifi "el-Latîf" şeklinde (160 kere) okuyup ardından da:
Elâ ya’lemu men halaqa ve hüvel latîful habîr.
(Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi?! (Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latif de, (bütün varlıklarından haberdar olan) Habir de ancak O'dur! (Mülk Suresi: 14)
ayet-i kerimesini (10 kere) okursa birçok sırlı ilimlere kavuşur.
Her kim şifa niyetiyle bu ism-i şerifi "el-Latîf" şeklinde (160 kere) okuyup ardından da aşağıdaki ayet-i kerimeleri okursa:
Allah-u Te'ala'nın izniyle şifayab olur.
Ellezî haleqanî fehüve yehdîn. Vellezî hüve yut’imunî veyeskîn.
ve izâ meridtu fehuve yeşfîn. Vellezî yumîtunî sümme yuhyîn.
Vellezî atme’u en yağfira lî hatî-etî yevmeddîn.
Rabbi heb lî hükmen veelhiqnî bissâlihîn.
Vec’al lî lisâne sidkin fîl âhirîn.
Vec’alnî min veraseti cennetinne’îm.
O Zat ki: beni yaratmıştır, artık O beni (de din ve dünya menfaatlerine) hidayet etmektedir.
Öyle bir Zat ki: beni yediren de, beni içiren de sadece O'dur.
Hastalandığım zaman O bana şifa (sıhhat ve afiyet) vermektedir.
Öyle Zat ki: beni (dünyada) öldürecektir, sonra beni (ahirette) diriltecektir.
O Zat ki: (evla olanı terk etme gibi yapabileceğim herhangi bir) hatamı ceza günü benim için bağışlayacağını ummaktayım!
Ey Rabbim! Bana (ilim ve amelde kemal kazandıracak) yüce bir hüküm bağışla ve beni salihler (zümresin)e kat!
Sonraki (ümmet)ler arasında benim için (övgülerde bulunacak) dosdoğru bir dil de yarat. Beni nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl. (Şu'ara Suresi: 78-85)
Her kim aşağıdaki ayet-i kerimeyi (her gün 900 kere) okursa:
Allah-u Te'ala bütün işlerinde o kişiye lütufkar davranır.
Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuqu men yeşâu, ve huvel qaviyyul azîzu.
Allah, kullarına (iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir) Latif'tir.
(Bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır
(ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur. Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Aziz de ancak O'dur. (Şura Suresi: 19)
Bu şanı yüce olan ism-i şerif esma-i hüsna içerisinde Lafzatullah'tan (Allah ism-i şerifinden) sonra havassı ve keskin tesirleri en çok olan ism-i şeriftir.
Her kim n beş vakit namazı müteakip (129 diğer bir rivayette 160 defa)
“Yâ Latîf” diyerek işlerini Allah-u Te'ala Hazretleri'ne ısmarlarsa:
Bütün işlerin de muvaffak olur, hiçbir şekilde sıkıntıya düşmez, her türlü afet ve beladan da korunmuş olur.
Yine bu şekilde hapisten kurtulmak için beş vakit namazdan sonra (129 kere) okunur.
Bir işinde sıkıntıya düşüp ümitsizliğe kapılan ve ne yapacağını bilemeyen bir kimse:
Güzel bir itikat ile temiz bir yerde oturup (16641 kere) “Yâ Latîf” ism-i celilini okur,
Bunun peşine de bu ism-i şerifin (aşağıda yazılı olan) azimet-i mübarekesi ile dua ederek Cenab-ı Hakk'a işlerini ısmarlarsa Allah-u Te'ala sıkıntısını izale eder.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allâhümme innî es-elüke yâ latîfü bi ibâdihî (Yâ Allâh)(3 kere).
Yâ hannânü yâ mennânü (Yâ Latîf)(3 kere).
(3 kere)
Yâ zel celâli vel ikrâmi yâ latîfü (Yâ Rabbâh)(3 kere).
Subhâneke lâ ilâhe illâ ente ve lâ ilâhe ğayruke ve lâ ma'bûde sivâke yâ latîf.
Allâhümme entel haqqul haqîqu yâ latîfü (Yâ Allâh)(3 kere).
Yâ men lâ yettehizü sâhibeten ve lâ veleden ve lem yeküllehû küfüven ehad.
Yâ latîfü yâ bedîassemâvâti vel ardı yâ latîfü yâ mecîdü yâ Allâhu ecbi (Yâ Latîfü ültuf)(3 kere).
Entel hâdıru lem teğib yâ latîfü (Yâ Rabbâh)(3 kere).
Entel hâkimu lâ yuhkemu aleyke hâkimun yâ latîfü (Yâ Allâh)(3 kere).
Entessültânül qaviyyü lem yaqve aleyke qaviyyün yâ latîfü
yâ men hüve külle yevmin hüve fî şe'nin istecib düâî bi elfi
lâ havle ve lâ quvvete illâ billâhil aliyyil azîmi
lâ ilâhe illâ entel melikül quddûsü
( kâf hâ yâ ayyn sâd hâ mîm ayyn sîn kâf )
es-elüke bismikel azîmi a'zamillezihtessa
bihil ehıssâu min halqike en taqdıye hâcetî yâ rabbel âlemîn. Âmîn.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!
Ey Allah! Ey kullarına lütufkar davranan! Ey Allah! (3 kere)
Ey Hannan! Ey Mennan! Ey Latif! (3 kere)
Ey celal ve ikram sahibi! Ey Latif! Ey Rabbim! (3 kere) Seni tenzih ederim İlah ancak Sensin.
Senden başka hiçbir İlah yoktur. Senden gayrı tapılacak yoktur.
Ey Latif! Ey Allah! Gerçek varlık ancak Sensin. Ey Latif! Ey Allah! (3 kere) Ey eşten, çocuktan ve denkten münezzeh olan!
Ey Latif! Ey göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı! Ey Latif! Ey Mecid!
Ey Allah (duama) icabet buyur! Ey Latif! Lütfet. (3 kere)
Sen hiç kaybolmayan hazırsın. Ey Latif! Ey Rabbim! (3 kere)
Sen öyle bir Hakimsin ki kimse Senin hakkında hüküm veremez. Ey Latif!
Ey Allah! (3 kere)
Sen öyle kuvvet sahibi bir Sultansın ki hiçbir güç sahibinin Sana gücü yetmez.
Ey Latif! Ey her an bir şanda olan Zat!
Bin tane 'La havle veli kuvvete illa billahi'l-'aliyyi'l-'azim' hürmetine duamı kabul eyle.
Senden başka hiçbir İlah yoktur. Sen Melik ve Kuddus'sün.
Kaf! Ha! Ya! 'Ayn! Sad! Ha! Mim! 'Ayn! Sin! Kaf!
En seçkin kullarının kendisiyle ihtisas ettiği büyük, en büyük ismin hürmetine Senden hacetimi yerine getirmeni dilerim. Ya Rabbe'l-alemin! Amin!
(Okuma kolaylığı için parçalara ayrılmıştır. Sonuna kadar hepsi okunur.)
Geçinmek hususunda sıkıntı çeken, rızkı az ve kısmeti bağlı olan bir kimse:
“Yâ Latîf” ism-i şerifini cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) sabaha karşı kıbleye karşı oturup (16641 kere) okur
ve bundan sonra rızık genişliği için Allah-u Te'ala'ya dua ederse duası kabul olur ve rızık hususunda rahatlığa kavuşur.
Meşru ve hayırlı olan her hangi bir maksat ve muradına nail olmak niyetiyle Allah-u Te'ala'ya manen tam bir yöneliş ve temiz bir itikat ile bu ism-i şerifi:
Sabaha karşı (16.641 kere) “Yâ Latîf” şeklinde okuyup, ardından da (100 kere) Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e salat okuyarak Allah-u Te'ala'dan bir istekte bulunan kişi inşaallah muradına kavuşur.
Bir afet ve belaya müptela olan özellikle de haksız yere hapsedilmiş bulunan veya esir olan kimsenin kurtulması, hürriyet ve selamete kavuşması maksadıyla
(bu halde olan kişi tarafından ya da ona niyetle başkası tarafından)
Sünnetlerine riayet edilerek abdest alınıp iki rekat namaz kılınır.
Şöyle ki ilk rekatta Fatiha'dan sonra (7 defa) inşirah (Elem Neşrah Leke) Suresi,
ikinci rekatta ise Fatiha'dan sonra Felak ve Nas sureleri okunur.
Selam verdikten sonra kıbleye yönelerek ihlas ve tam bir itikat ile
(16641 kere) “Yâ Latîf” ism-i şerifini okuyarak isteğini Allah-u Te'ala'ya arz ederse biiznillahi Te'ala muradına nail olur.
Bu ism-i şerifi sık sık zikreden kişi Allah-u Te'ala'nın korumasında olup, insanlar nazarında da saygıdeğer bir kişiliğe sahip olur.
Bu ism-i şerifin aşağıda yazılı olan duası gam ve kederi, ferah ve sürura çevirme ayrıca şiddet ve sıkıntıları izale etme hususlarında pek büyük bir tesiri vardır.
Bu duayı her gün okuyan kimse sıkıntıya, belaya, şiddet ve darlığa düşmez.
Sıkıntılı bir yerde bulunup da oradan kurtulmak için ne yapacağını bilemeyen bir kimse bunu okursa o yerden kurtulur, sıkıntılı her işi kolaylaşır ve fakirse zenginleşir.
Dua şöylecedir:
Bismillâhirrahmânirrahîm.
yâ latîfü entellezî teltufe bi ibâdike ve tûsılühüm ilâ envâinniami ve terfüqu bi ehlil hicâbi fetühricühüm min ğavâilinniqami ve terhamü menil tece-e ileyke
birahmetikel amîmeti ve teczibühû ilel envâri minezzulemi ta'lemü hafiyyâtil eşyâi ve deqâiqahâ ve tecûdü bi ihsânike alâ ibâdike bi envâil birri ve keşfi haqâiqihâ.
Es-elükallâhümme bilatîfi lutfike ve feydı fadlike ve dürrati bahri cûdike ve quvveti sültâni askerike ve cünûdike en tec-alenî nezîfen fil aqvâli
vel ef-âli rafîqan fil hâli vel meâli verzuqnî min beraketi lutfike hazzan vâfiran ve einnî alâ qabûli âsâri fadlike vec-al lî minhü qasmen vâfiran zâhiran
ve eyyidnî bitedbîrike lienâle min bahri cûdike feydan zâhiran inneke enterraûfurrahîmu yâ latîfü edriknî bi lutfikel hafiyy. Âmîn.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!
Ey Latif! Sen ki kullarına lütufkar davranırsın, onları türlü türlü nimetlere ulaştırırsın, manevi perdeli olanlara rıfk (esirgeme) ile muamelede bulunarak onları belaların şiddetlerinden çıkarırsın.
Sana sığınanlara umumi rahmetinle merhamet eder, onları karanlıklardan nurlara çıkarırsın, tüm işlerin gizli ve ince yönlerini bilirsin, lütfunla kullarına türlü türlü iyilikler ve hakikatler hakkında keşifler ihsan edersin.
Ey Allah'ım! Ben Senden Latif olan lütfunla, dolup taşan fazlınla, cömertlik denizinin incisiyle, asker ve ordularının saltanatının kuvvetiyle beni sözlerimde ve işlerimde nazif, şu anda ve gelecekte rıfk (merhamet) sahibi biri yapmanı niyaz ederim.
Sen bana lütfunun bereketinden büyük bir pay nasip eyle, lütfunun eserlerini kabul edebilmem için bana yardım eyle, fazlından bana belirgin şekilde bir pay ihsan eyle ve beni Kendi yönetiminle teyid eyle ki cömertlik denizinden bol feyizlere nail olabileyim.
Şüphesiz ki ancak Sen gerçek esirgeyen ve acıyansın.
Ey Latif! Bana gizli lütfunla yetiş. Amin!
(Okuma kolaylığı için parçalara ayrılmıştır. Sonuna kadar hepsi okunur.)
Kaynak
Lalegül Dergisi Mart 2016
(Ahmet Mahmut Ünlü)
Sayfa (93'den 96'ya kadar)
Kaynak
Arifan Dergisi Mart 2012
(Ahmet Mahmut Ünlü)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar