Saadet Evi...Halil Cibran
Kalbim içimde yorgun düştü ve
bana veda ederek saadet evine gitti. Ruhun kutsadığı o eve ulaştığında
şaşırarak bir an durdu; daha önce umduğu hiçbir şeyi görememişti çünkü orada.
Ne bir güç gördü, ne mal ne de bir sultan. Orada; güzelliğin oğlundan, onun
yoldaşı olan sevginin kızından ve onların çocukları olan hikmetten başka birşey
göremedi.
Kalbim sevginin kızına şöyle
seslendi: Ya kanaat nerededir ey sevginin kızı, ben onun burayı size
bölüştürdüğünü duymuştum! O da şöyle dedi: kanaat şehirlerde, tamahın olduğu
yerlerde nasihat etmek üzere gitti. Bizimse burada ona ihtiyacımız yok ki.
Saadet, kanaati arzu etmez. Ki saadet; visalin kucakladığı bir arzuyken kanaat
nisyanın sarıp sarmaladığı bir avuntudur. Ölümsüz ruh kanaat etmez. Çünkü o
kemali arzular, kemalse bitimsizdir.
Daha sonra kalbim güzelliğin
oğluna şöyle seslendi: Bana kadının sırrını göster ey güzellik, göster çünkü
sen bilgesin. O da şöyle dedi: O sensin ey insan kalbi. Sen her nasılsan, o da
öyledir. O benim ve ben her nereye konarsam, o da oradadır. O cahillerin tahrif
etmediği zamanlardaki din gibidir, bulutların örtmediği zamanlardaki dolunay,
fesat nefeslerinin peşine takılmadığı zamanlardaki rüzgar gibi...
Daha sonra kalbim, sevgi ve
güzelliğin çocukları olan hikmete yaklaştı ve şöyle dedi: Bana hikmeti ver ki
insanlara götüreyim onu. O da karşılık verdi: De ki o, ruhun ma'bedlerinden
birinde başlayan saadettir, dışardan gelmez.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar