Hitler'i iktidara getiren Bektaşi ve Mason Türk Örgütü!
Araştırmacı-Yazar
Aytunç Altındal Hitleri iktidara getiren örgütün Teşvikiye'de Bektaşi ve
Masonlar tarafından kurulduğunu iddia etti.
....
Hitler ve mavi kana
dönecek olursak...
Benim Hitler üzerine bir
kitabım çıktı Türkiye’de “Bilinmeyen Hitler” diye. İngiltere’de “Behind the
Mask of Hitler” (Hitler’in Maskesinin Ardında) diye çıktı o ve orada da burada
da oldukça ilgi gördü.
Mavi kanın tam olarak
nerden geldiğini öğrenebilir miyiz?
Mavi kan, Mısır’dan
gelmektedir. Mısır’da başlayan bir gelenek.
Hermetik gelenekle
ilgisi var o zaman.
Evet, hermetizm ile
bağlantısı var dolayısıyla mavi kan diye bilinen hadise, zeka ile bağlantılı.
Yani çok yüksek zeka düzeyine sahip olan kişiler mavi kanlıdır. Renk ve
cinsiyet önemli değildir sadece altın elementinin yüksek olması lazım. Avrupa
bunu kendine monopolize etmiş “Beyaz ırk, üstün ırktır” diyerek. İşin bu tarafı
safsata. Dünyanın her köşesinde mavi kanlı insan olabilir. O kanın
özelliklerinden biri çok yavaş akmasıdır, çok koyu olması. Bu mavi kanlı
insanlar içinde de çok değişikler var, elitin eliti. Onlar da Cabiriler.
Onların çok şaşıracağınız bir özelliği vardır, kan grupları periyodik olarak
değişir.
Geometri de hayatın
algılanışı için çok önemli. Mustafa Kemal’in de yazdığı bir geometri kitabı
var. Geometri Plato’dan bu yana devlet yönetiminde çok etkili. Toplumların
oluşturulmasında geometri belirleyici bir unsur olmuş katmanlar olarak. Şimdi
Hitler olayına gelirsek, Hitler’in iş başına getirilişi bir gizli örgüt
vesilesiyle olmuştur. Bu gizli örgütün kurulduğu yer burası, yani
Teşvikiye’dir. Rudolf von Sebottendorff diye bir baron kuruyor.
Kitabınızda
bahsettiğiniz Bektaşi değil mi?
Bektaşi ve mason. Herkes
bu adamın 1945’te intihar ettiğini sanıyordu ama Türkiye’nin istihbarat
teşkilatlarında ölümüyle ilgili dosyalar vardı. Hatta bu dosyalara ulaşabilmek
için bir dönem başbakan danışmanlığı yaptım. Aslında 1957’ye kadar yaşamış bir
adam ve tam bir Nazi, Nazi partisinin de kurucusu. Hitler’in partisinin esas
kurucularından biri. O zaman Hitler yok orada. Baron Rudolf von Sebottendorff
diye bir adam. Bu adamın hazırladığı bir program çerçevesinde yürümüş işler,
sonra Hitler’le bozuşmuş, sonra da casus olmuş. Gerçekte kendisi öyle mavi
kanlı baron da değil. Bir elektrik teknisyeniyken İstanbul’daki bir baron Alman
aile evlatlık ediniyor, bu şekilde baron oluyor.
Hitler’in kendi 1.60
boyuna ve kahve rengi saçına, gözüne bakmadan, 2 metre boyunda, sarışın, mavi
gözlü bir ırk yaratma çabasında olduğu, bunun için yer altı laboratuvarları
kurduğu ve daha o zamanlarda genetik çalışmalar yaptığı söylenir. Hitler’in
mavi kanın orijinlerini araştırmak için Orta Asya’ya da bir grup araştırmacı
ekip gönderdiği söylenir.
Doğrudur ve bunu Mustafa
Kemal de yapmıştır. O dönemde ortaya atılmış tezler var, bunlar teozofik
görüşler diye bilinir. Kurucusu Madam Blavatsky isimli bir Rus hanım. Dediğine
göre dünyayı yöneten bir takım bilgeler var. Bunlar Nepal’de, Tibet’te, gizli
bir dağda yaşıyorlar. Yaşadıkları yerin ismi Şambala.
Şambala inanışı vardır,
Şambala bileklikleri vardır. Biraz bahseder misiniz Şambala’dan?
Şambala, mavi kanlıların
yaşadığı yer.
Şambala bilekliklerini
takınca ne oluyor?
Hiçbir şey olmuyor, bir
enerji artışı ama gerçek Şambala’da bileklikler yerine esas olan taşlar vardır
ve bunlar kozmik taşlardır. Yani meteorlarla dünyaya düşen taşlar. Mesela
granit yeryüzüne ait bir taş ama bir de rodonit var, o dışarıdan gelen bir taş.
Kur’an’da Hadid Suresi var orada “Size demiri indirdik ölçümler yapabilesiniz
diye” diyor. Demir de yeryüzünün ürettiği bir olay değil. Şambala’da esas olan
bu kozmik taşların yaydığı enerjidir. İnsanda iki tür enerji vardır, biri
yukarıdan aşağı iner öteki de yatay eksende olandır. Kadınlarda tam göğüs
altında, erkeklerde boyun hizasındadır. Bu yatay enerji eğer ayak bileklerine
kadar düşerse şahısta her türlü bunalım, depresyon, intihar görülür. Taşlardan
bazıları ki bunlar çizelgelerden çıkar, periyodiktir.
Madem dünyadan değil,
dışarıdan geliyor bu taşların kaynağı sınırlı değil mi?
Sınırlı, şöyle sınırlı;
bu taşların içinde insanlar için olabilen 99 tane var. Bu 99 taştan bir tanesi
hayatının şu döneminde yatay enerjini yükseltmeye yarar. Sen o taşı alıyorsun,
kullanıyorsun. Onun enerjisi sendeki enerjiyi yükseltiyor. Yükselttiği zaman
görevini tamamlıyor ve o zaman taş kendi kendini kaybediyor, gidiyor senin
elinden. Ya düşüyor, ya çatlıyor, ya kayboluyor. Demek ki Şambala, taşların
görünmeyen taraflarıyla ilgilenir. Bu taşın üzerinde görünmez bir güç var, bu
taş iyi geliyor da şu taş iyi gelmiyor değil mi?
Hitler’in Orta Asya’daki
araştırmaları da burayı bulmak için mi?
Şambala’yı bulmak için.
Hitler, Thule Örgütü’nün üyelerinden birini Japonya’da büyükelçi olarak atıyor.
Onun verdiği bilgiler çerçevesinde Hitler’in yolladığı ekip Şambala’yı bulmaya
gidiyor. Meşhur Swastika sembolü var Şambala’nın 3000 senelik sembolüdür
aslında.
Yalnız bu, ters Şambala.
Hitler’e sembolü ters çevirmesini söylüyorlar çünkü düzgün olan şekli “hayatın
yeniden üretilmesi” demek. Biz ise, diyorlar, hayatı mahvetmek istiyoruz. Bu
“destruction” (yıkım) Swastika’sı. Biz evvela yıkacağız ve yeni insanı
yaratacağız diyorlar, “yeni insan.” Şambala, bizim geleneğimizde Mu Kıtası
olarak var, Mustafa Kemal de burayı araştırmak için Hindistan ve Tibet’e üç
kişilik bir heyet yolluyor. Topladıkları bilgiler ve Mustafa Kemal’in yazdığı
notlar Ankara’da Anıtkabir’de “Mu Notları” diye sergileniyor şu an, gidip orada
görebilirsiniz.
Türklerde peki mavi kan
var mı?
Türk dediğin?
Kırım Hanlığı mesela?
Kırım Hanlığı'nda bir
şey yok ama gene Türkik olarak bilinen gruplarda var. Birçok insanın
beğenmediği, vahşi ruhlu dediği Hunlarda var. Mavi kan, zekayla ve wisdom'la
bağlantılı. Wisdom nedir?
Bilgelik.
Bilgelik, yani daha
doğrusu hikmet. Dolayısıyla wisdom yani bilgeleşebilme özelliği Türkik soylarda
var. En çok da şamanlarda, şamanizmde var. Şaman diye bir adam var kabilede,
elinde hayvan derisinden bir def var, ona vuruyor. Bunun bilimsel açıklaması
nasıl?
Defe vurduğunda
titreşimler yayılıyor.
O tütreşimler dünyanın
etrafını saran görünmez radyo dalgalarını titretiyor. Dolayısıyla defe vurduğu
anda telefon gibi orayla bağlantı kuruyor. En yüksek oranda bağlantı
kurabilenler şamanlar, en düşük Afrikalılar. Şamanlar arasında da gene Türkik
gruplardan olan Yakut şamanları en yüksek oranda bağlantı kurabilenler.
Bulundukları coğrafyanın
ilgisi var mı? Çünkü Asya'nın kuzeyindeler, manyetik kutba yakınlar.
Onlar kurabiliyor,
Avrupa en düşük çünkü Avrupa dümdüz bir yer. Finlandiya'dan bir taş yuvarlasan
Alplere kadar hiçbir şey olmadan gelir.
Londra’nın bu
elektromanyetik dalgaların kesişiminde ciddi bir yeri olduğu söylenir?
Esas büyük kesişme
İstanbul'un. İstanbul çok esrarengiz bir şehir.
Sadece stratejik başkent
değil o zaman?
Çok değişik bir yer.
Boğaz'ın yukarıda yansıması var enteresan bir şekilde, dolayısıyla İstanbul çok
enteresan bir yerdir. İstanbul'da bazı bölgeler, bazı yerler vardır, oralardaki
enerjiler çok değişiktir. İki tane örnek söyleyeyim size, Yerebatan Sarayı.
Hala duruyor, sarnıç. Yarısı kapalıydı eskiden, duvar zannederdi herkes halbuki
karton plakla kapanmıştı. 1950'lerde bile Druidler gelir ritüeller yaparlardı o
kısımda. O gün kapalı olurdu orası. Druidler çok önemli bir topluluktur ve başı
İngiltere Kraliçesi’dir.
Tabii tabii, geleneksel
olarak o şeftir.
İngiltere Kraliçesi
geliyor mu peki?
Geldi tabii. Druidler
çok önemli bir grup. Bunları okumanız ya da görmeniz gereken bir kitap, Frazer
diye biri var onun kitabı "Golden Bough" yani altın dal. Benim
soyadım da oradan gelir. Bu altın dal, Druidlerin en üst sembolüdür. Bu ökse
otu, elit olmayı sembolize eden bir bitkidir. Ayrıca sarnıçta, Medusa başı
sütunları vardır. Biri ters, biri yan durur çünkü orada bir "şeytani
güç" olduğu hissedilmiş ve Medusa'yı oraya ters olarak koymuşlar.
Enerjiyi ters çevirmek
için?
O sütuna üstün çıplak
olarak sarıldığın zaman titremeye başlardın. Soğuktan değil, oradan gelen
enerjiden dolayı. Şimdi onun etrafını çevirdiler ki kimse girmesin.
Ama gidip
dokunabiliyorsunuz, açık hala.
Dokunursun, o değil.
Eskiden suya girip sarılabiliyordun. Şimdi etrafına parmaklık koymuşlar. Mesela
bir Yuşa Tepesi var Beykoz'da, bir de Karaköy'de Yeraltı Cami. Camiye aşağı
doğru iniyorsun, Tespih Cami diye de bilinir.
Cami olması için mi
yapılmış yoksa başka bir şey de sıkıntı olmasın diye cami görünümü mü verilmiş?
Kilise olarak yapılmış,
bir ayazma sonra camiye çevrilmiş. Bir tane daha vardı İstanbul'da, Tahta
Cami'ydi, tahtadan yapılmış bir cami. Tam Karaköy'de meydanın oradaydı, onu
yıktılar mahsustan, kaldırdılar. 7 tane böyle yer vardı İstanbul'da.
İstanbul'un Bizans zamanından
kalma tılsımlı sütunları var. Onların da bu enerjinin yoğunlaştığı yerlere
özellikle dikildiği söylenebilir mi?
Bunlar tılsımlı sütunlar
değil, onlar şehir efsanesi. Mesela Yahya Efendi Türbesi var Beşiktaş'ta. Yahya
Efendi'nin türbesine girdiğin zaman hiç bir ses duyamazsın dışarıdan halbuki
arabalar geçiyor, büyük gürültü var ama orada ses kesiliyor. Bunlar özel,
tabiatın enerjisinin yoğunlaştığı yerler.
Aryanlara dair en eski
bulgular ne zamandan kalma?
En eski dedikleri öyle
mühim bir şey değil, sadece 6. yy’den itibaren. Çok daha geride, çok daha güçlü
gruplar gelmişler.
Şambala inanışıyla da
bağlantılı olarak soracağım bunu, dünyada kendiliğinden olmayan ama uzaydan
gelen taşlar varsa uzaydan gelen başka etkileşimler de olduğu ve bu gizli örgütlerin
bunlarla bağlantısı olduğunu söylememiz yanlış olur mu?
Bazıları iddia
ediyorlar. Gerçek olanlar hiç bir zaman söylemezler bunu.
Gerçekten gizli örgütün
varlığını nereden bilebiliriz?
Hangisi? Okült mü?
Okült. Biz nereden
bilebiliriz bu kadar gizlilerse?
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar