Kadın…Huri…İnsan ve Cin İlişkisi
Câhiz “Cin ve insin Çapraz Döllenmesi Hakkında iddia
Edilenler” başlığı altında şöyle der:
“Aşağıdaki ayetten dolayı çapraz
ve melez döllenmenin cin ve insan arasında vuku bulabileceği iddia edilmiştir:
‘...Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol...’ İsra 17/64.Çünkü dişi
cinler erkek insanları, erkek cinler de kadın insanları aşk ve fesadı yaymak
üzere ayartmaya çalışır. Allah
Teâla şöyle buyurmuştur: ...Onlara eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin
dokunmuştur.” Rahmân 55/56 ve 74.
el-Câhız bu bağlamda iki ayete
yer vermiştir. Sözlerine “iddia edilmiştir” diye başlaması onun, bu iki ayeti
başından itibaren belirli bir ama؟ için kullandığını göstermektedir.
“Birileri meselenin şöyle şöyle olduğunu iddia etmiş, bu hak mı, batıl mıdır
diye kuşkuya düşecek olsam çoğunun batıl için kullanıldığını
görürüm.”' Burada başından beri
kullanılan iddia kelimesi birazdan açıklanacak maksada işaret etmektedir ki bu
da iki ayetin maksadıdır. ilk ayet şöyledir: “(Haydi) onlardan gücünün
yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine
yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.”
Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.” Burada müellifin, bu
ayetin istediği maksadı ifade eden bir kısmını zikrettiği görülmektedir.
“Burada sesten kasıt Allah’a isyana çağırmaktır. Mucâhid şöyle der: Şarkı,
müzikler, eğlencedir. Yani Allah
Teâla’nın “kaydır” ifadesi kışkırtmak, ayartmak, kandırmak ve cehalete
düşürmektir. Falancanın ayağını kaydırdı yani onu yoldan çıkardı demektir.
“Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü.” ifadesi hakkında ise şöyle
der: “Onlara karşı binek üstünde ve yaya olan askerlerini topla, onları kendine
itaat etmeye çağır, bana itaatten uzaklaştır, demektir. Nitekim şöyle denir:
Falanca filancayı bağırarak çağırdı. (الجلبة) ses(lenmek)
demektir. Şöyle denir: Bu ( ما
هذا الجلب؟) (çağrı) de nedir? (الغلبة) ve (الغلب) da böyledir. ibn
Abbas şöyle der: Yaya adamlar. Ona göre buradaki atlılar Allah’a masiyet
yolundaki her yolcudur. Ayaktan kasıt ise Allah’a masiyet yolunda yürüyen her
ayaktır. (الرجل)
ise (راجل)
çoğuludur. (الثجر) de (الصحب) ,^(تاجر)
ise (صاحب)
çoğulu olması gibi.”
Allah Teâla’nın ayeti ise bu
hususta kendini onlara ortak et demektir. “Onların mallarına ve evlatlarına
ortak ol.” Bu, Allah’ın İblis’e bir emridir. İblis’in onların malına ortak
olması Allah’a masiyet yolunda harcatmasıdır. el-Hasen ve Mucâhid şöyle der:
Bunlar helal olmayan mallardır. İbn-i Abbas da şöyle der: Dişi deveden olanı
haram kabul etmiyorlardı. Katâde şöyle der: Bunları ilahları için
kesmiyorlardı. İblis’in, onların evlatlarına ortak olması ise Mucâhid, Dahhâk
ve İbn Abbas’ın dediği gibi veled-i zinalardır. Mucâhid’den şöyle dediği
nakledilir: Erkek cima ederken cin araya girip onunla birlikte cima eder.
Aişe’den Allah Rasulü (salla'llâhü aleyhi ve sellem) şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Aranızda muğarribler vardır.” Dedim ki ey Allah’ın Rasulü,
muğarribler nedir? Buyurdu ki cinlerin ortak olduğu kimselerdir.” Tirmizi
ve Nevâdiru ’l-üsûlde el-Hakim rivayet etmiştir. el-Herevî’ye göre (مغربين)
denilmesinin sebebi aralarına yabancı (garip) bir ırkın girmesidir. Nitekim
Sebe melikesi Belkıs’ın ebeveyninden biri cindi. O cinin de bir musâmâsı vardı.
İbn-i Âdem idi.”
Anlaşılacağı üzere müellif
okuyucuyu yazısının başındaki hususa ikna etmek için ilk ayeti delil getirmiş,
insan ile cin arasında irade dışı çapraz/melez ilişki olabileceğine ikna etmek
için bu ayeti kullanmıştır. İlk bakışta şaşırtıcı bir konu olduğundan müellif
hemen yazısının ilk satırından itibaren delil üzerinde durmakta, ayeti ikna
maksadıyla zikretmektedir. Ancak el-Câhız bununla yetinmemiş, iknayı pekiştirmek
ve okuyucunun zihnine yerleştirmek maksadıyla derhâl ikinci bir ayete yer
vermiştir. Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “Onlara, eşlerinden önce ne bir insan
ne bir cin dokunmuştur.” Bu ayet Rahman suresinde iki kez geçmiştir. Bunlardan
ilki 56. ayettir: “Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler
vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.” Yine aynı
surenin 74. ayetinde de geçmiştir. Manayı tamamlamak üzere önceki ayetler ise
şöyledir: “Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. O hâlde, Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin
dokunmuştur.”
“Onlar bakışlarını yalnızca eşlerine ؟evirmiş
olanlardır. Kendi erkeklerinden başkasına asla bakmazlar. Katâde şöyle der:
Ayetteki “dokunmamıştır” yani el sürmemiştir. Yine şöyle denir: “Bu eşeğe
hiçbir ip dokunmamıştır” yani hi؟ bağlanmamıştır. Bazı Kufe alimleri ise
şöyle der: Dokunmaktan kasıt kan yoluyla nikâhtır. Çünkü dokunmak (hayız)
kandır. Nikahla kanına değdiğinde dokunmuş olur. Buna göre ayet, hiçbir insan
yahut cin onlarla cima etmemiş, onlara ilişki kurmamış, anlamına gelir. İbn
Abbas ve Ali şöyle ilavede bulunur: Yaratılışlarından beri hi؟ dokunulmamıştır. Bazı ilim ehli bu ayet
hakkında cinlerin cennete girip girmeyeceği konusunda ihtilafa düşmüştür.
“Saklı huriler kendilerini
eşlerine adamıştır ve eşlerinden başkasına asla bakmazlar. Ayetteki çadırlar
ise evlerdir. Araplar develerin hörgüçlerini de çadır olarak adlandırmıştır.
Lebid’in şu sözü böyledir:
(Kadınlara özel) Kafesli develeri özlemişsin Hani göç
ederken pamuktan “çadırları” yuva edindiler.
Ayette de kasıt evlerdir.
Ebu’l-Ahvas’tan şöyle dediği nakledilmiştir: Bunlar içi boş evlerdir. İbn
Abbas’tan bunların inciden evler olduğu nakledilmiştir.”,
“Meşhur olan (لأ(الخور العين
dünya ehlinden olan kadınların yaşında olduğu ancak cennetteki mahlûkattan
olduğudur. Zira Allah Teâla şöyle buyurmuştur:
“Onlara,
eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.” Oysa dünya kadınlarının
çoğuna dokunulmuştur. Nitekim Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cennet
sakinlerinin azı kadınlardır.” Dolayısıyla herkese bir kadın düşmez. Huri vaadi
o cennetlikler içindir ve dünya kadınlarından olmadıklarını ispat etmektedir.
“el-Kisâî ayeti (مل يشئهن ) şeklinde ilk ayeti
kesra, ikinci ayeti damme ile okumuştur.” diğerleri ise her iki ayeti kesra ile
okumuştur ki doğrusu budur.”
Yukarıda belirtilen beliğ ayet-i
kerimelerden anlaşılmaktadır ki müellif burada okuyucuyu yazının başında geçen
hususlara iknasını pekiştirmek üzere bu ayeti delil göstermiştir. Böylece ilk
ayeti okuyucuyu ikna, ikinci ayeti ise bu iknayı pekiştirmek maksadıyla
kullanmıştır. Bu nedenle yazısının sonundaki “sözümüze delil olarak” ifadesiyle
şöyle der: “Allah Teâla’nın bu ayetinden dolayı cinler, insanlara böyle nüfuz
etmeseydi böyle bir şey olmayacak, yapısında bulunmayacaktı.”
Böylece ayetlere dayanarak mesele
hakkında akli ve mantıksal bir hüküm verdiği görülmektedir.
Kaynak: Ahmad Shawakh,
El-Câhız’ın El-Hayevan Adlı Eserinde Ayet Ve Hadisleri Kullanma Yöntemleri
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar