ŞİFRE HARBÎ
Çeviren: Nizamettin
Özbek… 19 4 4
1 32 sayılı
Askerî Mecmuaya Lahika olarak çıkarılmıştır.
Silâhları: Şifre ve düstur, askerleri: Şifre yazanlar ve çözenler;
Şefleri
: Yüksek zekâlı şahıslar; gayesi: Zafer.
Şifre harbi:
Evet bir harp; hileli, gizli, daimî bir harp. Zekâların, riyaziyecilen sihirbazların.................. harbi.
Sihirbazlık;
işte şifreyi bilmiyenlere şifrenin ifade ettiği mâna;
Sihirbazlık;
mensuplarına şiddetli zevkler, karanlık vesveseler il- ka den bilgili, mücerret
sihirbazlık. Hatalarına insanların, milletlerin istikbali bağlı bulunan bir
sihirbazlık.
Bir
şifre çözmek hatası yüzünden Dreyfüs vak’ası meydana gelmemiş miydi?
1914
harbinin başlangıcında, içlerinden bazıları henüz yanlış çözülen, bir karanlık
şifreli telgraf muharebesi cereyan etmemiş miydi?
Şifre yazmak ve çözmek:
Şifre
nedir? Herhangi bir tahriratı şifre etmek demek, açık yani herkesin
anlıyabileceği ifadeyi Cryptogramme denilen kimsenin an- lamıyacağı bir ifadeye
çevirmektir.
Bu
Crypto'yu alan şahıs bunu açık ifadeye çevirir (Şifre çözen).
Nazarî
olarak şifre edilmiş bir tahrirat, şifreyi yazan ve çözen bu iki şahıstan başka
kimse tarafından anlaşılmamalıdır. Çünkü yalnız bunlar şifreyi çözeçek anahtara
maliktirler ve ancak bu anahtar sayesinde tahriratın aslı meydana çıkar.
Şifre etmek: Meselâ kaydırma suretiyle yapılan şifrede kullanılan basit bir
anahtar alalım. Şimdi alfabeyi sırasıyla yazalım. ABCÇDEFGĞHHİIJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
Bu
alfabenin başından iki harfini kaldırarak sonuna yazalım.
CÇDEFGĞHİIJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZAB
Bu
yeni alfabeye göre düşman kelimesi FYUOCO şeklinde yazılır.
.
Şimdi de şifrelenmiş bir ifadeyi, meselâ meşhur (40 O. B.) İngiliz şifre
servisi tarafından Vaşington’a çekilen şu telgrafı çözelim:
President’s
embargo ruling should have immediate notice. Grave situation affecting
international law. Statement foreshadow ruin of many neutrals.
Yelleow
journals unifving national excitement immensley.
Bu
şifrenin muvasalatında Vaşington şifrecisinin kullandığı anahtar gayet basit
olup, her kelimenin baş harfinin alınıp yanyana getirilmesinden ibarettir. Bu suretle çözülen şifrenin hakikî mânası sudur:
Pershing
sails from N. Y. june I. (Pershing I haziranda Nev- york’dan geliyor).
Şüpheye
meydan vermemek için birinci telgraf bir İkincisiyle tekit ediliyor, yalnız bu
defa anahtar telgrafın her kelimesindeki ikinci harfi almaktan ibarettir.
Apparently
neutral’s protest is thorougly discounted and ignonored. Isman hard hit. Blockade
issue affects pretext for embargo on by product, ejecting suets and vegetable
oils.
Bunun
da çözülüş şekli birinci ifadenin aynidir.
Pershing
sails from N. Y. June I.
Şu
şifreli münasebetlerden başka iki muhabir, ekseriya aralarında bir konuşma
şekli kararlaştırarak onu kullanırlar.
M. von Papen’in Amerikada casusluğu:
M.
von Papen Amerikada alman ataşemiliteri olarak 7000 numara ile casuslukta
parlak bir surette çalışırken onun da hususî bir düsturu (4 yapraklı) vardı:
E.ğer
muhaberenin bir kısmı istenilmiyen ellere düşüp diğer üç kısım bulunamazsa
çözülemez.
Bu
sistemin esasında dört tahrirat vardır. Bu tahrirattan her biri metnin bazı
kelimelerini ihtiva edip hususî bir adrese gönderilirdi.
1
numaralı mektubun birinci
satırı, dörder dörder alınmak suretiyle, tam metnin birinci, beşinci,
dokuzuncu, on üçüncü ............................ ilâh,
kelimelerini
ihtiva ediyordu.
2
numaralı mektupta tam metnin
ikinci, altıncı, onuncu ve on dördüncü kelimeleri bulunuyordu.
Meselâ
birinci mektup şöyle başlıyor:
You
lettre other are.
ikinci
mektup:
Know
is directions coming.
Üçüncü
mektup:
Whense
coming other.
Ve
dört numaralı mektup:
This
from letters ask.
Bu kelimeleri doğru olarak biriri altına yazıp sütunları sıra ile okumakla metin bulunmuş olur.
ŞİFRE HARBÎ
Çeviren: Nizamettin
Özbek… 19 4 4
1 32 sayılı
Askerî Mecmuaya Lahika olarak çıkarılmıştır.
Silâhları: Şifre ve düstur, askerleri: Şifre yazanlar ve çözenler;
Şefleri
: Yüksek zekâlı şahıslar; gayesi: Zafer.
Şifre harbi:
Evet bir harp; hileli, gizli, daimî bir harp. Zekâların, riyaziyecilen sihirbazların.................. harbi.
Sihirbazlık;
işte şifreyi bilmiyenlere şifrenin ifade ettiği mâna;
Sihirbazlık;
mensuplarına şiddetli zevkler, karanlık vesveseler il- ka den bilgili, mücerret
sihirbazlık. Hatalarına insanların, milletlerin istikbali bağlı bulunan bir
sihirbazlık.
Bir
şifre çözmek hatası yüzünden Dreyfüs vak’ası meydana gelmemiş miydi?
1914
harbinin başlangıcında, içlerinden bazıları henüz yanlış çözülen, bir karanlık
şifreli telgraf muharebesi cereyan etmemiş miydi?
Şifre yazmak ve çözmek:
Şifre
nedir? Herhangi bir tahriratı şifre etmek demek, açık yani herkesin
anlıyabileceği ifadeyi Cryptogramme denilen kimsenin an- lamıyacağı bir ifadeye
çevirmektir.
Bu
Crypto'yu alan şahıs bunu açık ifadeye çevirir (Şifre çözen).
Nazarî
olarak şifre edilmiş bir tahrirat, şifreyi yazan ve çözen bu iki şahıstan başka
kimse tarafından anlaşılmamalıdır. Çünkü yalnız bunlar şifreyi çözeçek anahtara
maliktirler ve ancak bu anahtar sayesinde tahriratın aslı meydana çıkar.
Şifre etmek: Meselâ kaydırma suretiyle yapılan şifrede kullanılan basit bir
anahtar alalım. Şimdi alfabeyi sırasıyla yazalım. ABCÇDEFGĞHHİIJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
Bu
alfabenin başından iki harfini kaldırarak sonuna yazalım.
CÇDEFGĞHİIJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZAB
Bu
yeni alfabeye göre düşman kelimesi FYUOCO şeklinde yazılır.
.
Şimdi de şifrelenmiş bir ifadeyi, meselâ meşhur (40 O. B.) İngiliz şifre
servisi tarafından Vaşington’a çekilen şu telgrafı çözelim:
President’s
embargo ruling should have immediate notice. Grave situation affecting
international law. Statement foreshadow ruin of many neutrals.
Yelleow
journals unifving national excitement immensley.
Bu
şifrenin muvasalatında Vaşington şifrecisinin kullandığı anahtar gayet basit
olup, her kelimenin baş harfinin alınıp yanyana getirilmesinden ibarettir. Bu suretle çözülen şifrenin hakikî mânası sudur:
Pershing
sails from N. Y. june I. (Pershing I haziranda Nev- york’dan geliyor).
Şüpheye
meydan vermemek için birinci telgraf bir İkincisiyle tekit ediliyor, yalnız bu
defa anahtar telgrafın her kelimesindeki ikinci harfi almaktan ibarettir.
Apparently
neutral’s protest is thorougly discounted and ignonored. Isman hard hit. Blockade
issue affects pretext for embargo on by product, ejecting suets and vegetable
oils.
Bunun
da çözülüş şekli birinci ifadenin aynidir.
Pershing
sails from N. Y. June I.
Şu
şifreli münasebetlerden başka iki muhabir, ekseriya aralarında bir konuşma
şekli kararlaştırarak onu kullanırlar.
M. von Papen’in Amerikada casusluğu:
M.
von Papen Amerikada alman ataşemiliteri olarak 7000 numara ile casuslukta
parlak bir surette çalışırken onun da hususî bir düsturu (4 yapraklı) vardı:
E.ğer
muhaberenin bir kısmı istenilmiyen ellere düşüp diğer üç kısım bulunamazsa
çözülemez.
Bu
sistemin esasında dört tahrirat vardır. Bu tahrirattan her biri metnin bazı
kelimelerini ihtiva edip hususî bir adrese gönderilirdi.
1
numaralı mektubun birinci
satırı, dörder dörder alınmak suretiyle, tam metnin birinci, beşinci,
dokuzuncu, on üçüncü ............................ ilâh,
kelimelerini
ihtiva ediyordu.
2
numaralı mektupta tam metnin
ikinci, altıncı, onuncu ve on dördüncü kelimeleri bulunuyordu.
Meselâ
birinci mektup şöyle başlıyor:
You
lettre other are.
ikinci
mektup:
Know
is directions coming.
Üçüncü
mektup:
Whense
coming other.
Ve
dört numaralı mektup:
This
from letters ask.
Bu kelimeleri doğru olarak biriri altına yazıp sütunları sıra ile okumakla metin bulunmuş olur.
Kançılarlıklar,
hükümetler, polis, kurmaylıklar şifreliyen ve şifre çözen ordular kullanmakta,
gizli düsturlar tesis edebilmek için milyonlar sarfetmektedirler. Niçin? çünkü
şifreyi yazanla çözen arasına her şeyi işkâl eden ve bulunması arzu edilmiyen
yabancı bir üçüncü şahıs (Decrippteur) bir boşboğaz giriyor. (Decrippteur) ;
bu, «dinleyen düşman kulağı» na verilen asrî ve fennî bir tâbirdir.
Britanya
Hükümeti 40 O. B. sinin şefi, meşhur şifre çözücü Sir Erving harp esnasında
kendisinin «resmî bir kapı dinleyicisi» nden başka bir şey olmadığını
söylüyordu.
Şifre
edilmiş herhangi bir mevzuu çözebilmek için o şifrenin tablosunun anahtarını
veya kitabını bulmak lâzımdır. Tamamen matbu şifre edilmiş diksiyonerler
vardır. Bundan başka hükümet dairelerinin (hariciye, millî müdafaa, polis,
millî emniyet) kendi arzularına göre hususî olarak tertip ettirdikleri ve gizli
olarak muhafaza ettikleri, diksiyonerler vardır.
Şifreyi
çözecek kimse şifrenin anahtarını bilmediği gibi hangi lisanda muhabere
edildiğini bilmezse meselenin nekadar zorlaşacağı aşikârdır. Böylece harbin
sonuna doğru Almanlar şifrelerini ibranice yazarak şifrecililerimizi bir havlı
müddet şaşırttılar.
Gizli
bir düsturun (Code) ikmali yüzbinlerce franga, bazen milyonlara mal
olmaktadır. Çünkü kelimeleri ve cümleleri bir rakam ve harf heyetine tekabül
eden büyük bir diksiyoneri hazırlamak, basmak, tashih etmek, forma haline
getirmek ve nihayet ciltlemek lâzımdır.
Bundan
başka bu iş millî matbaaya da emniyet edilmeyip bir kişinin birkaç sahifeden
fazla tertibinden içtinap için, miktarları mühim bir yekûn tutan memurlara ve
subaylara tevdi olunur.
Tahsis
edildiği işteki rolünün az veya çok mahrem oluşuna göre Code da az veya çok
miktarda, bazen birkaç yüz tane bazen üç dört tane tabedilir.
Şifrecinin mühim vasfı: İstihraç, karine.
İyi
bir şifre çözücüde bulunması lâzımgelen vasıflar düstura girmeyi temin eden,
istihraç, karine, sürati intikal ve tahmindir. Şifre çözücünün istihraç
hususundaki zekâ faaliyeti daima «muhtemeldir» düsturunu kullanır, meselâ şifre
çözücü bilir ki, muayyen bir devre zarfında İngiltere ile Fransa arasındaki
siyasî meşgaleler şu veya bu mahiyettedir: İspanya harbi, ademi müdahale,
torpilleme, gönüllü... vesaire.
Bu
ifadeler telgraflarda sık sık kullanılır. Aynı zamanda bir şifre çözücü bazı
muhabirlerle fazla meşgul olursa onların gizli düsturuna kolaylıkla girer,
anahtar veya sistem değiştirmeleri kendisini az şaşırtır.
Bunun
için siyasî ve askerî muhaberatın emniyeti bakımından daima ayni ifadeler,
kılişe halinde formüller (işaretler, nezaket «şerefyabım, lütfen» şehir,
mıntaka, şahıs isimleri: Almanya, konsolosluk, harici işler, sefaret)
kullanmak tehlikelidir.
Fransız
mesajlarında aynı cinsten bir tehlike E harfinin tekerrürüdür. Eğer bin
harften mürekkep bir ifadede bir harfin kaç defa tekerrür ettiği araştırılırsa,
E harfinin rekoru kırarak 1 7 defa kullanıldığı hesap edilir. O halde
şifrelerken bu tekerrürleri maskelemek lâzımdır.
1939 şifrecisi:
1939
şifrecisi harpten evvelki şifreci tipine hiç benzemez. Şifre artık delikli
kâğıdı, acaip usulleri ile siyah kabine devrine ait değildir. Bu gayet sıhhatli
bir fendir ki, iki esaslı hâdise tahtı tesirinde çok terakki etmiştir. Bir
taraftan makineleşmenin terakkisi, diğer taraftan dalgaların hâkimi telsiz
telefonun zaferi. Bugün şifreliyen makineler! (Regles de Saint-Cyr, Bazaries
âletleri, mütaaddit kadranlar, Wheas- tone... ilâh.) gayet çoktur. Bunların bir
kısmı yazı makineleri gibi çalışırlar, bir kılavyeleri vardır ki, tuşlarında
doğrudan doğruya yazılan bir ifadeyi şifreliyerek basar. Diğer taraftan
Almanlar, îsveçler, Amerikalılar, âhiren bütün cihazları elektrikle müteharrik
olan şifre makineleri kullanmıya başladılar. Şifre çözülmesi de, aynı makinelerle,
yazışta olduğu gibi yapılmaktadır. Tuşlara vurulan şifreli ifade çözülerek
tabolunur.
Bu
makineleri kullanmakla şifre meselesinin çok değişeceği âşi- kârdır, otomatik
olmaları da şifrecilere (yazan çözen) tahmili arzu edilmiyen müşkülleri
kolaylıkla ortadan kaldırmaktadır.
Diğer
taraftan muhaberatın gizli tutulması, telsiz telgrafın kardeşi telsiz
telefonun zaferi üzerine son derece müşkülleşti. Radyo muhaberatının en mühim
mahzurları, mahremiyetten mahrum olması, kanalize edilememesidir.
Halbuki
henüz kabili sevk dalgalar bulunamamıştır. Bunlar fezanın her tarafında
intişar ediyorlar. Neşredilen dalgalar münhasıran kendisine tevcihi istenilen
hususî muhabir tarafından alındığı gibi, istenilmiyen binlerce dinleyici
tarafından da dinlenebilmektedir. Bu bakımdan telsiz telefon telsiz telgrafa
nazaran daha aşağı bir mevki- dedir. Telsiz telgrafla mors alfabesinde şifreli
terkipler yaparak gizli düsturlar (Code) tesis etmek, telsiz telefona nazaran
çok kolaydır.
Telsiz
telgraf, daha emniyetli, daha gizli fakat daha zaman yiyicidir. Kısa emirlerle
iktifa etmek mecburiyeti ve anlaşabilmesi için de, seda işaretlerini bilmek
zarureti vardır.
Telsiz
telefon, normal konuşmayı icap ettirir, karıştırmalara karşı daha hassas daha
istikrarsızdır. Yalnız dosta mı, yoksa düşmana mı gittiği bilinmiyen bir
muhaberedir.
Halbuki
bütün hükümetler mütemadiyen biribirlerini dinlemekle meşguldürler.
Kamufle edilmiş konuşmalar:
Telsiz
telefon muhaberatının gizliliğini nasıl temin etmelidir?
Muhaberatın
yalnız arzu edilen bir kimse tarafından alınması ve anlaşılması lâzımdır.
Muhabereyi dinlemiye çalışan yabancı dinleyicilere gelince, konuşmanın bunlar
taarfından anlaşılmıyacak bir şekilde cereyan etmesi gerektir. Bunun için
birçok usuller kullanılmaktadır.
Evvelâ
mürsiller aralarında evvelden telsiz telefon ve telgraf muhaberatında yalnız
kendilerinin anlıyacağı şekilde ifadeler kararlaştı- rabilirler. Bu suretle
teşkil edilen gemi telsizleri beynelmilel düsturu (Code )meşhur (Q «Quide»
kodu) iki mâna arzeder.
Açık
mâna: (Q.R.L. = meşgul: Q.R.U. = benim için bir şeyiniz var mı».
Kararlaştırılan mâna: «Postanızı 500 vata çıkarınız»... vesaire. Aynı zamanda
düstura değişebilen mürekkep bir anahtar (günlük anahtar) ilâve edilebilir.
Şeytanî piyanonun sırları:
Diğer
taraftan fennî makineleşme, hakikaten gizli bir telsiz telefon yaratarak
imdada yetişti. Askerî Mecmuada Yarbay Henri Bedoura bize bu şeytanî piyano ile
sihirli hoparlörün sırlarını ifşa ediyor. «Açık lisanla telefon ediyoruz,
çünkü bedihidir ki, bir konuşma bir havadiste yapıldığı gibi şifre edilmez. O
halde yalnız konuşmak istediğimiz muhabirler konuşmamızı alabilmelidir. Yabancı
dinleyicilere gelince bunlar ya hiç bir şey almamalı veya mikrofon önünde konuştuğumuz,
en maruf şifre çözücünün bile anlamakta aczini itiraf edeceği, dili
dinlemelidir. O halde irsal esnasında, konuşmamızın olduğu gibi, veya
değiştirilerek verildiğine göre iki usul vardır.
Brinci
usulde: Yabancı dinleyici anahtarı buluncıya kadar muhaberata sağır kalır.
îkinci
usul: Bütün tahkik ve tetebbuları istihfaf eden kamuflaj usulüdür. Bu usul daha
emniyetli ve daha komplikedir. Burada, yabancı dinleyici nekadar mahir ve
inatçı olursa olsun partiyi kaybetmi- ye mahkûmdur. Telleri tuşlara, muzip bir
akortçu tarafından şeytanca ve fevkalâde tuhaf bir sıra ile bağlanmış bir
piyano tasavvur ediniz. Re ye basıyorsunuz? Piyano yukarı oktavdan La veriyor.
Fa diyez vuruyorsunuz? Si bemol çıkıyor.
Bu
suretle böyle şarlar altında çalınan herhangi bir parça, musikideki malûmatı
nekadar noksansız nekadar derin olursa olsun, hiçbir dinleyici tarafından
anlaşılamaz. Bu suretle, telsiz muhaberatının sonuna kadar devam eden kamuflaj,
varışta tamamen ortadan kalkıyor.
............. varışta - yani münhasıran buluşmak istediğimiz
muhabirin bulunduğu yerde - telsiz muhaberesi noksansız olarak açık ifadeye
kalbolunuyor. Muhabir, kamufle edilmiş muhaberatı vericiye müşabih bir âlet
(alıcı) üzerinde alıyor (alıcıdaki çalışma safhaları vericide- kinin tamamen
aynı olup yalnız sıraları makûstür). Böylece şeytanî piyano önünde M.A.
tarafından konuşulan ibare, onu ancak sihirli hoparlörü ile dinliyen M.B.
tarafından anlaşılmaktadır.
Tersine konuşmak san’atı:
Yukarda
söylenilenlerden maada birtakım usuller daha vardır. Bugün takdim tehir edilmiş
veya çevrilmiş telsiz telgraf konuşmaları da yapılabilmektedir. Böyle bir
muhabereyi dinlemiye çalışan yabancı bir dinleyici manasız birtakım seslerden
başka bir şey duymaz. Şarışta bu konuşma da evvelkilerde olduğu gibi normal
şekle kalbe- dilir. Şüphesiz böyle bir tesisatın ihtiva ettiği âletler çok
pahalıdır. Fakat hükümetin askerî, siyasî hattâ sınaî ve ticarî muhaberatında
bu âletlerin istimalinin son derece ehemmiyetli oluşuna kim itiraz edebilir?
Müttefiklerin karada, denizde ve havada zaferleri:
Şifre,
aradan yirmi sene geçtiği halde, sırlarını tevdi etmek istememektedir. Umumî
karargâh (G.Q.G.) şifre servisinin eski yardımcısı M. Riviere hatıralarını
neşretmek istemişlerse de müsaade edilmemiştir. Bu vaziyet karşısında telsiz
telefon merkez bürosu ve aynı zamanda şifre şefi General Cartier hatıralarını
neşretmiye teşebbüs bile etmemiştir.
Halbuki
bu mevzuda bizden daha hassas davranan îngilizler bile Ingiltere deniz
intelligence service’i hususî kâtibi üsteğmen H. C. Hay’a 40 O.B. nin sırlarını
kısmen olsun bildirmesine müsaade etmişlerdir.
Yabancı muhaberattan kapılan 100 milyon kelime:
Bizim
de îngilizler gibi bir 40 O.B. miz vardır. Gizli şifre dairemiz bidayette
Saint-Garmaint bulvarında General Cartier’in emrinde, Albay Olivari ve Yüzbaşı
Painvin gibi birkaç mütahassısın çalıştığı mütevazı bir daireden ibaretti.
Şifre harbinin ve şifre zaferinin hemen hemen tanmmıyan bu kahramanları harp
esnasında günde iki yüz telgraf veya telsiz telgraf kapmış ve çözmüşlerdir. Bu
telgrafların ihtiva ettikleri kelimeler yekûnu - General Cartier’in hesaplarına
göre - bütün harp müddetince, 100 milyonu bulmaktadır.
Bence
harbin hakikî sırlarını ve hakikî tarihini bu 100 milyon kelimenin içerisinde
aramak lâzımdır.
Muasır
şifre âlimlerinin en meşhuru olan isveçli Cylden şu bitaraf beyanatta
bulunmaktadır: «Bugün biliyoruz ki, 1914 - 1918 harbindeki alman ordusu şifre
servisi vazifesini bihakkın yapabilecek bir vaziyette değildi. Zor şartlar
altında fransız ve bilâhare İngiliz eksperleri tarafından çözülen mütaaddit
muhabereler, alman şifre teşkilâtının bozuk olduğunu ve şifrelemede
kullandıkları usullerin gayrikâfi emniyette bulunduğunu açıkça göstermektedir».
Bizde
subaylar, profesörler, ve politeknisiyenler arasında mesai birliğinin gayet
sıkı ve bilvasıta olmasına mukabil Almanyada erkânıharbiye ve siviller
yekdiğerinden tamamen tecrit edilmişti.
Rus bozgunu veya hıyanet:
Şifrecilikte
Almanların dûn bir mevkide olduklarını yalnız von Hindenburg değil, bu mevzuda
ihtisası bulunan Albay Nicolâi de kabul ediyordu. Hindenburg hâtıratında,
Almanların hoşuna gitmi- yen ve fakat esasında da hatalı olan bir itirafta
bulunuyor. Şöyle ki; Müşarünileyh Rusların da alman şifresinin sırlarını hakikatin
zıddına olarak, bizim derecemizde keşfttiklerini zannediyordu. Halbuki diğer
harpte olduğu gibi şifre harbinde de yalnız onlar, Ruslar, Almanlar tarafından
mağlûp edilmişlerdir.
Bu
zafer açık olarak yazılan rus telsizlerini pek az müşkülâtla kapan mütevazı
alman telsiz telgrafçısı tarafından kazanılmıştır. Alman generali Max Hoffmann
da bunu aşağıdaki satırlarla itiraf ediyor: «Rus ordusu komutanlığı ordusuna
bir takip emri verdi. Rus telsiz telgraf istasyonu da şifre edilmemiş olan bu
emri neşretti, biz de aynen kaptık. Bu, bidayette şifresiz, sonra şifreli
olarak neşredilen mütaaddit emirlerin birincisi idi. Rusların bu hafifliği
şarktaki harekâtımızın idaresini çok kolaylaştırmıştı. Birçok hallerde bu vaziyet
sayesinde hareket etmek imkânını bulabildik».
Tanenberg’den
sonra Ruslar muhaberelerini şifrelemiye karar vermiş bulunuyorlardı. Fakat bu
da beyhude bir zahmetti: Meşhur alman dil âlimi profesör Deubner pek kısa bir
zamanda bunları da çözmiye muvaffak oldu.
Her
gün General Ludendorff elde edilen rus telsizlerinden mürekkep raporları,
bütün teferruatiyle tetkik ediyordu.
Mareşal
Hindenburg tarafından alınmış olan çok ehemmiyetli kararlar (bilhassa Silezyaya
doğru çekilme, sonra Polonyaya ilerleme) çözülen rus telsizlerinden mülhem
olmuştur.
Bugün
hu vaziyeti öğrendikten ve bu vaziyetin doğurduğu felâketli neticeleri
gördükten sonra, buna rus şifresinin bozgunu mu veya hiyaneti mi, ne demek
lâzım gelir?
Fransız
cephesinde vaziyet bunun tamamen zıddıdır. Alman S.R. inin kıymetli şefi Albay
Nicolai bu hakikati teyit edenlerin başında gelmektedir.
«Ruslar
düsturlarını (Code) tesiste maharetsiz olduklarından, bu kifayetsizlik ekser
hallerde kendilerine çok pahalıya mal oldu. Halbuki diğer düşmanlarımız tarafından
kullanılan düsturlar (Code) gerek sistemleri bakımından ve gerek istimallerinde
gösterilen tedbir bakımından kayde şayandır».
Tedbir?
Hayır. Ne Jofre ne de şifre idarecileri bu fikirde değillerdi.
Bilâkis,
nekadar tedbirsizlik, Fransıza has nekadar hafiflik! Binbaşı Ladoux bunu bana
şöyle anlattı:
«Bir
gün resmî servise (service officiel) bağlı postalardan bir kişi bana açık
olarak ordularımızın bütün muharebe vaziyetlerini ihtiva eden, bir sarı
telgraf (resmî telgraf) getirdi: Vaziyetten umumî karargâhı haberdar etmiye
mecbur oldum. Bunun üzerine umumî karargâh derhal her muharebe grupuna bir
telsiz (Radyo) şefi vererek badema, hiç olmazsa, verilecek haberlerin mahrem
kısımlarının şifre edilmesini emretti».
Bütün
harp müddetince umumî karargâh, gazetelerin maharetsizliği, sansörün cehaleti
ve gazeteler kadar vaziyete agâh olduklarını göstermek istiyen askerlerin hattâ
kurmay subayların boşboğazlığı hakkında mütaaddit ihtarlarda bulunmaktan hâli
kalmadı. Bazı kurmaylar bütün telsiz postalarını aynı saatte aynı çağırma
işaretini ver- miye mecbur tutuyorlardı. Bu Steotype formüllerde olduğu kadar
ciddî bir tehlike idi. Diğer taraftan telsiz eratı bütün muhaberata kendi
isimlerinden sonra bir dostluk cümlesi ile (Gün aydın, dostlar) başlamak gibi
fena bir itiyat edinmiş bulunuyorlardı.
7.
alman ordusunun bir raporunda şöyle deniliyordu:
«Bir
telsiz subayının isminden, 10. fransız ordusunun, Triport postasının hiç
değişiklik yapmadan neşrettiği haberlerden de, 6. fransız ordusunun mevcudiyetini
anlamıştık»,
Sansöre
gelince; General Givierge, bunun da, çözdüğümüz şifrelerin sırrını iyi
muhafaza edemediğini söylüyor. Şayanı teessüftür- ki, bu noktai nazardan efkârı
umumiye kadar fena mücehhez olan sansörler bazı notların düşman tarafına
geçmesini gayri iradi olarak ihzar etmişlerdi. Şunu söylemek lâzımdır ki
gevezelerin mülâhaza- sızca yapmış oldukları fenalık kurşuna dizilen
casuslarınkinden daha ağırdır. Bilâhare vaziyetin vahameti anlaşılınca herkes
kendini topladı her tarafta şiddetli bir disiplin tesis olundu.
Şifre
servisinde de sıkı bir ihtimam göze çarpıyordu. Muhtelif merkezler tarafından
kapılan telsizler olduğu gibi tetkikle mükellef olan kısımlara veriliyor, bu
kısımlarda bunları tercümanlar tercüme ediyor, şifreciler çözüyor, nihayet
daktilolar da hususî kâğıtlar üze- . rine yazıyorlardı.
Subaylara
not almak, metnin heyeti umumiyesini görmeden, kelime kelime çözdükleri
ifadelerden bile üzerlerinde en ufak bir iz bulundurmak menedilmişti.
Denizde ve havada şifrenin zaferi:
Zikrolunan
bu tedbirlerin alınması sayesinde birçok şifre zaferi kazanmağa muvaffak olduk.
Almanya ile Ingiltere arasında harp ilân edilir edilmez, Britanya filosunun
dolaştığı açık denizlerde garip hâdiseler cereyan etmeğe başladı.
Senelerdenberi denizlerin altında yosunlaşmış olan alman kabloları tahrip
edilerek, Almanya, telgraf muhaberatı bakımından, bütün dünyadan tecrit edilmiş
olunuyor, kendisine yalnız bitaraf devletlerden geçen kablolar kalıyordu.
Telsiz telgrafa gelince:
General
Gartier bana bütün harp müddetince İngiliz sularında, Atlas Denizinde,
Adriyatikte ve Akdenizde denizaltı gemilerinin harekâtına mütaallik bütün
neşriyatı mütahassıslarımız'm kaptığını söyledi. Kullandıkları müş’ir
(înd’catif) sayesinde düşmanın gizli telgraf düsturunun (Code) mahiyetini
öğrendik.
Alman
denizaltı gemileri devirde bulundukları sırada, mevcudiyetlerini ifşa
edeceklerinden korkarak, ekseriya telsiz vermiyorlar, umumiyetle alman
sahillerine yaklaştıkları zaman, kendilerini tanıtmak ve emniyet zincirlerinin
açılmasını talep etmek için telsiz veriyorlar, aynı zamanda (Av tablolarını =
Tableau de chasse) yani tahrip edilen gemilerin tonajı ile adedini
bildiriyorlardı. Hattâ bazen tahrip edilen gemilerin isimlerini de
veriyorlardı. Fakat Almanya, şüphesiz, telgraflarının kapılıp okunduğunu
öğrenmiş olacak ki, bu usul bilâhare menedildi.
Bazı
denizaltı gemileri komutanları da av tablolarını verirken kendi isimlerini de
bildiriyorlardı (bunar bilhassa av tabloları ehemmiyetli olan komutanlardı).
Alman
denizaltı gemileri telsiz vermedikleri zaman da telsiz alıyorlardı ki, biz de
bunları kapıyor ve çözüyorduk.
Bu
telsiz telgraflar Nauen postası tarafından veriliyor Pola’dan bazen de
İstanbuldan tekrar ediliyordu.
Bunlar
numaralı bir seri teşkil ettiğinden, hepsini almış olduğumuzu anlamak bizim
için kolay oldu. Deniz vasıtalarımızdan birinin hareketini, itinereri, sürati,
yükünün mahiyeti ile beraber) iş ar ettiğini bu telsiz telgraflardan öğrenince,
bunu yolundan çevirmek, hareket saatini tadil etmek bu suretle sözü geçen nakil
vasıtalarını alman denizaltı gemileri top ve torpillerinin menzili haricine
koymak kolay oluyordu.
İngiltereden
Fransaya yapılan nakliyatın, kâffesinin torpillenmeden icra edilebilmesini
daha ziyade Radiographique ve Cryptog- raphique servislerimize borçluyuz.
Şüphesiz
diğer denizler üzerinde torpillemeler oldu. Fakat bunlar ancak telsiz
telgraflar tarafından haber verilmiyen hedeflere karşı vaki oldu. Yalnız
müstesna olarak, haber verildiği halde iki vak’a olmuştur. Bunlardan biri
itinereri tâdil edilmek istenilmiyen Lusitania nın, diğeri de yolunu değiştirme
emri vaktinde yetiştirilmiyen gemilerimizden birinin torpillenmesidir.
Zeplinlerin
harekâtında diğerlerinde olduğu gibi dakikası dakikasına keşfediliyordu.
Uçuşlardan evvel Zeebruge postası tarafından bir meteorolojik telsiz telgraf
verilmesi ve bunun alman hava servisi ve kabilisevk balon komutanları
tarafından iyi alınabilmesi için bir alman sahil postası tarafından tekrar
edilmesi, bilhassa İngiltere üzerindeki uçuşların tâyinini kolaylaştırıyordu.
Muhasamat esnasında alman kabilisevk balonları müş irlerini sık sık
değiştiriyorlar ve bilhassa harbin sonuna doğru bunu hergün yapıyorlardı.
Alınan
bu tedbirlere mukabil bizim gayet mükemmel bir radyo- gonyometrik servisimiz
vardı:
Kabilisevk
balonların çabuk olan yer değiştirmelerini tâyine müsait olan mütevali telsiz
vermeler başlar başlamaz bunların her uçuşunu öğrenmek mümkün oluyordu.
40 O.B. nin mühim şahsiyetleri:
Bizim
şifre servisimiz İngilizlerinki ile sıkı bir surette teşriki mesai etmiş
bulunuyordu.
Kablolar
kesilir kesilmez Fransa, Ingiltereye muhaberatta teşviş usulünün
kullanılmasını telkin etmek istedi, bu suretle düşman muhaberatı dinlenecek
yerde karıştırılacaktı. Fakat Ingiltere bu usulden ziyade muhaberatı kapmak
şekline mütemayil göründü. Düşman telsiz telgraflarının serbestçe çalışmasına
müsaade edilmesini teklif etti ve bu teklifi de kabul olundu. Bunun üzerine
İngiltere hükümeti, şifre servisinin başına bu mevzuda dâhi denilebilecek
kudrette bir şahsiyet olan Sir Alfred Ewing’i getirdi. Amiralliğin sakin bir
dairesinde (40 O.B. kısmı) oturan bu, kısa boylu büyük başlı ve keskin bakışlı
zat bilâhare harbin gidişatında kıymetli roller oynıyan mühim bir unsur oldu.
Müttefikler
hava hücumlarına karşı mücadelede elde ettikleri muvaffakiyetleri 40 O.B. nin
mühim şahsiyetlerine medyundurlar. Alman zeplin komutanları hangarlarını
terkedecekleri sırada kullanacakları şifreyi (H.V.B.) bildirmeyi itiyat
edinmişlerdi, işte bu ihtiyatsızlık 40 O.B. nin vazifesini mühim mikyasta
kolaylaştırıyordu.
40
O.B., H.V.B. şifresinden, düşmanın çok gizli olan deniz düsturunu
kullanacağını anlıyordu. Bu işareti ayni zamanda Büyük Britanyaya karşı bir
hücumun alâmeti idi. Bu anlaşıldıktan sonra hücumun hangi istikamete vâki olacağını
bilmek için beklemek ve görmek lâzftmgeliyordu...
Artık
40 O.B. faaliyeti geçmiştir: Mütemadiyen değiştirilen düsturlar çabukça
çözülerek İngilizceye çevriliyor ve deniz malûmat alma kısmının şefine
gönderiliyordu. O da icap eden makamatı mümkün olan surette haberdar ediyordu.
40
O.B. o kadar maharetle hareket etti ki, yalnız hazırlanmakta olan herhangi bir
akını keşfetmekle kalmıyarak zeplinlerin isimlerini, numaralarını hattâ bazen
tahrip etmeyi tasmim ettikleri mevkiin ismini bile öğrenmiye muvaffak oldu.
Bütün
şark sahili boyunca dağılan dinleme postaları sayesinde kapılan muhaberatın
yekûnu bazen günde iki bini buluyordu. Almanlar ihtimamlarını son haddine
çıkararak hergün, gece yarısı, anahtarlarını değiştiriyorlardı, bu hal
Amirallığa Almanların muhaberatının çözüldüğünü anlamış oldukları zannını
veriyordu.
Fakat
40 O.B. bu anahtar değiştirmelerin sırrını da keşfetmekte gecikmedi. Anahtar
değiştirme işaretinin düşman telsiz telgraf umumî karargâhından verilen bir
(Sus) ihbarından ibaret olduğunu anladı.
Diğer
taraftan întellicens servis - mutad usulleriyle - yalnız alman düsturlarının
anahtarlarını değil doğrudan doğruya düsturları tedarik etmiye muvaffak oldu.
Almanya bu hususî kaçak şeklinden şüpheye düşerek 1916 da esas kitabının (Deniz
işaretleri kitabı) anahtarını değiştirdi. Fakat Almanlar telsiz muhaberelerinin
kapıldığının farkında olmadıklarından bu değişikliği de donanmaya bir gece
yarısı telsiz telgrafla bildirdiler, bu sayede 40 O.B. iki saat nihayetinde
bir defa daha alman deniz muhaberatının mahiyetini anlamıya muvaffak oldu.
Karada,
denizde ve havada şifrenin zaferleri... Şifre çözücülerimizin harpteki kat’î
rolleri şimdiye kadar lâyikiyle bilinmediğinden bunlar çok nazik olan
vazifelerini derhal icraya muvaffak olamadılar.
Muhasamat
başlamadan evvel alman sahra telsizlerinin çalıştığını işitmemiş olmamıza
rağmen Metz, Strazburg ve Coloğne postalarını miitaaddit egsersizlerine şahit
olmuş ve bunlardan istifade etmiştik.
Muharebe başlar başlamaz düşman postaları tarafından verilen
telsizleri mütahassıslarımız kolayca tâyin etmiye muvaffak olmuşlardır.
Şifrecilikte muvaffakiyetin sırrı düstura (Code) girmektir ki, biz de bunda
kolaylıkla muvaffak olduk. Gerek telsiz telgrafların başında ve gerek
nihayetinde tekerrür eden kalıplanmış ifadeler (Şerefyabım... Size malûmat
vermek................ Size
bildirmek isterim..............................................
Yahut
merkez isimleri, vazife isimleri, numaralar) ekseriya düstura girmeyi temin
eden şeylerdir.
İlk
alman telsizlerinde bu kabîl işarete (Bazen coğrafya isimleri, bazen işaretler)
çok tesadüf ediliyordu. Bu sayede birkaç gün nihayetinde S işaretinin von
Marwitz ve 6 rakamının von Rihtofen süvari kolordusuna delâlet ettiğini, L
grupunun bir telsizinden de iki süvari tümeninin Fransaya girdiğini öğrendik.
Alman genelkur- maylığına verilen bir haberi biz de Pariste tamamen aynı
zamanda öğrenmiş bulunuyorduk.
Denilebilir
ki, bu zamandan itibaren alman ordusunun sel gibi ilerleyişini saati saatine
takip etmek mümkün oldu. Alman telsizlerinde bildirilen her coğrafî isim Paris
istikametindeki yıldırım akışının bütün safhalarını tesbite imkân veriyordu.
21/ağustosta
güzel bir talih eseri olarak Baccarat civarında Fon- tenoy-la-joute da vurulmuş
bir subay üzerinde alman umumî karargâhı tarafından kullanılan şifreye
mütaallik vesaik ile anahtarların müş irini ihtiva eden bir karne bulundu.
Bunlar bizim şifrecilerimizin evvelki tahminlerine uygun gelmişti.
Cephenin diğer tarafında olup bitenler:
24/ağustos
saat 14,30 da Eyfel kulesi tarafından kapılan bir alman telsizi Jofferre’a 6. Alman
ordusunun Charency - Mercy - Le - Bas - Gondrecourt hattındaki ileri harekâtına
devam ettiğini ve 6. süvari tümeninin Etain civarında bulunduğunu bildiriyordu.
Ayni gün Castelnau ordusu karşısında geri çekilenlerden mürekkep bir kuvvetin
mevcudiyetini zannederek Lorraine de taarruza geçeceği sırada elde edilen
düşman telsizleri General Cartier’ye Castelnau ordusunun dört Bavyera kolordusu
ile karşılaşacağını bildiriyor. Bunun üzerine General Cartier derhal Joffre ile
muhabere etmek istiyorsa da kendisine bu muhaberenin imkânsız olduğu ve doğrudan
doğruya Castelnau ile irtibata geçmek lâzımgeldiği umumî karargâhtan tebliğ
ediliyor.
Bütün
gece General Cartier Castelnau ile muhabere etmiye çalışmışsa da buna muvaffak
olamamış taarruz başlamış ve Morhanj felâketi vukua gelmiştir.
26/ağustos;
Eyfel kulesi kaptığı mühim bir telsizde Von Klück ilerleyişini bütün
teferruatiyle bildirmiştir.
28/ağustosta
Moltke imzası ile aşağıdaki umumî emir veriliyor:
«Fransadan
gelen bütün haberler, fransız ordusunun zaman ka- zanmıya çalıştığını,
gayesinin, rus ordularının taarruzunu kolaylaştıracak tarzda, alman
kuvvetlerinin büyük kısmını cephesinde tesbit etmek olduğu merkezindedir,
binaenaleyh, alman ordusunun vazifesi mümkün olduğu kadar, süratle Paris
üzerine yürümektir. Şöyle ki: Fransız ordusunun takviyesine, yeni birliklerin
teşekkülüne mâni olunsun ve mümkün olduğu kadar müdafaa vasıtalarının büyük
bir kısmından mahrum edilsin.
Sa
Majeste Kıral alman ordularına Paris üzerine yürümek emrini veriyor.»
Ayni
gün II. Guillaume, von Klück’e bizzat yolladığı bir telsizle «Fransanın
kalbine girmek bahtiyarlığından» bahsederek kendisini tebrik ediyor.
Yine
Eyfel kulesi sayesinde Joffre cephenin diğer tarafında olup bitenleri ve
verilen emirleri kolaylıkla öğrenebiliyordu.
2/eylûlde
Joffre Moltke'nin şu telsizini okuyor:
«Başkomutanlığın
fikri fransızları Parisin cenubuşarkisine atmaktır. Binaenaleyh I.
ordu, II. orduyu kademeli olarak takip ederek orduların sağ yanını örtmiye
devam edecektir.»
6/eylûl,
fevkalâde gün...
2/eylül
saat 24 te alman umumî karargâhının bir telsizinden von Klück sağ hattındaki
bir manevrayı ve 3/eylûlde von Klück ve Kronprinz tarafından verilen tafsilât
emrini öğreniyoruz. 4/ey- lûlde Alman başkomutanlığı vaziyetten çok memnun
görünüyor telsizle ikinci ordu tarafından alman tedbirleri tasvip ederek
kendisine Marn’in cenubuna ilerlemesini emrediyor.
5/eylülde
vaziyet o kadar iyi değildir:
Güç
ve fâsılasız muharebeler nihayetinde I. ordu bütün kuvvetlerini kullanması
sayesinde Marn geçitlerini diğer ordulara açtı ve düşmanı geri çekilmiye mecbur
etti.
Düşman,
ancak I. ordunun ileri hareketiyle, Paristen ayrılarak cenubuşarkî istikametine
atılabilecektir. Sağ yanı kapamak sureti ordunun taarruz kudretini
azaltmaktadır. Bu sebeple acele takviye kıt’alları istenmiştir.
6/eylûl
fevkalâde bir gün... Fransanın hattâ denilebilir ki, bütün dünyanın âkıbeti
kaderin terazisindedir. Bugün yalnız bugün alman komutanlığı Joffre’ın vaziyeti
altüst edeceğini öğreniyor ve umumî karargâh bütün ordulara şu telsizi veriyor.
Joffre’ın, elde edilen bir ordu emrine göre bugün bütün fransız ordusuna
neticei kat’iyeli bir muharebe emri verdiği anlaşılmıştır.
Ertesi
gün 7/eylûlde akıbet aşağı yukarı belli oldu. Umumî karargâh 11,15 te elde
ettiği bir telsizden Almanların geri çekileceklerini öğrendi. I. ordu şu
telsizi vererek takviye istiyordu: III ve IX. kolorduların Ourcq üzerinde
muharebeye iştirak etmeleri elzemdir.
Saat
14 te 3. ordunun bir telsizi şu haberi veriyor: «Sa Majeste Lüksenburg’a girmek
üzere 3. orduyu terkediyor.»
9/eylûl
saat 15,15 te Eyfel kulesi ilk çekilme emrini kapıyor. 10/eylûl saat 7.45 te de
umumî emir veriliyor:
Umumî
karargâhtan:
Alman
ordularına
Kıral emrediyor.......
[Bu
Kayzerin Paris üzerine yürüyüşe devam edilmemesini bildiren emirdir].
Mam’dan sonra alman ordusunun takatsizliği:
Marn’dan
sonra elde edilen alman radyoları alman ordusunun maddî ve manevî bakımdan
bitap bir halde olduğunu ima ediyorlardı.
Elde
edilen telsizlerin hepsi insan ve hayvanların son derece yorgunluğundan ve
üslerden uzaklaştıkça gıda tedarikinin güçleştiğinden ve maruz kalman zayiatın
ehemmiyetinden bahsediyorlardı. Yine alman telsizlerinden bilhassa 2. ve 4.
ordularınkinden «Mühim miktarda döküntü eratın tarlalardan ve bahçelerden
topladıkları çiğ sebzeleri yiyerek aç ve biilâç dolaştıklarını, çoğunun
silâhını ekmekle değiştirdiğini ve bir kısmının da firar etmek için sivil
elbise tedarikiyle uğraştığını öğreniyoruz.»
Muhafız
kıtası komutanı açık olarak şu talepte bulunuyordu:
«14/eylül sabahı göndereceğin
kurmay subayın ............... ordu. ko
mutanlığını
nerede bulacağının bildirilmesini ve bize bir öğün yemek, bir günlük erzak
hazırlanmasını rica ederim.»
Marn
muharebesini şifre ile izah etmek için Intellicens servis tarafından General
Moltke’ye kurulan tuzağı hatırlatmalıdır.
2
5/ağustos/1 914 gecesi vaziyet müttefik ordular için calibi endişedir. Mons’da
mağlûp olan Britanya kuvvei seferiyesi tamamen ricat halindedir. Geceleyin, o
vakit Britanya amirallik birinci lordu olan M. Winston Churchil Intellicens
servisinin mühim şahsiyetlerinden Sir George Aston’u celbederek kendisine bir
blöf vazifesi veriyor.
Bu
vazife; Ostende’de süratle bir miktar bahriyeli çıkararak, bu işi
mubalâğalandırmak suretiyle emniyetle düşmana isal etmek ve bu suretle bir
düşman tümenini bu noktaya celbederek French ordularının vaziyetini
hafifletmektedir. Aston üç dakika düşündükten sonra Churchil’e:
—
Bana bu iş için Belçika
haritaları, bir kurmay subay, 500 Bisiklet ve kendim için de mavi renkli bir
general ünüforması vermeniz lâzımdır. Churchil:
Sir
Aston sabahleyin istediklerinden hiçbirini almadan yalnız başına Euryalus’a
binerek yola çıktı. (Mumaileyh, Ostende nahiye müdürüne, kıtalarımın ihraç
yaparak şehri alman ordularına karşı himaye edeceğimi söylediğim zaman kendimi
öküzden büyük ol- mıya çalışan hikâyedeki kaplumbağaya benzettim.) diyor.
Vaziyet
uygun d işmektedir. Matbuat mahirane bir surette seferber edilmiştir. Taymis
mürettep bir beceriksizlikle rus kıtalarının ihracını neşre memur edilmiştir.
Sir
George Aston garda, iyi görülebilecek şekilde çok büyük bir bayrak diktirir ve
rus kıtalarının vürudu şayiasını mümkün olduğu kadar çok kimselere kat’î bir
sır olarak «Susunuz, içtinap ediniz!» bildirilmesine ihtimam eder.
Bilâhare
telsizi seferber ederek kolayca çözülebilen şifrelenmiş yanlış haberler
neşretmiye başlar. Bu haberlerde ihraca hazır olan Rusların 100 000 olarak
gösterilmiş, fakat asker kelimesi yumurta olarak şifrelenmiştir.
«Yüzbin
rus yumurtası» şüphesiz bu cümleden bir mâna çıkmadığı için Almanlar askerden
bahsedildiğini tahmin etmişlerdir.
İş
çok iyi idare edildiğinden bu habere herkes hattâ biz bile inandık.
Almanlara
gelince onlar tamamen inanmış ve hattâ General Moltke rus hayalinden dehşetli
ürkmüştü.
Alman
Albayı Hentseh Belçika sahiline bir rus kuvvei seferiye-. sinin ihraç
edildiğinin iş ar olunduğunu General Moltke’ye bildirerek bu vaziyette bir
çekinmenin zaruri olduğunu söylüyor. General von Tappen de rus kıtalarına
mensup 24 bin kişinin Ostende da karaya çıktığının zikredildiğini ona
bildirerek yukardaki haberi teyit ediyor.
Kuvvei
seferiye ile 5. fransız ordusu arasında irtibatı temine memur olan İngiliz
generali Spear, Intellicens servis blöfünün yarattığı Rusların hücumlarını
karşılamak üzere Alman başkomutanlığının, mevcudu 80 bini bulan, iki kolorduyu
Anvers mmtakasma sev- kettiğini bildirmektedir.
Dünkü
harbin bellibaşlı sırrı olan şifre, yarınki harbin de sırrını teşkil edecektir.
Acaba Fransa bu sahadaki üstünlüğünü muhafaza etmiş midir? Ihtiyatkârlık ve
kanun bu sualin cevabını açıkça bildirmemize mânidir. Yalnız
söyliyebileceğimiz bir şey varsa o da şifrenin, ikinci büronun esaslı
kısımlarından biri olarak kaldığıdır, ikinci büronun çalışma tarzı vekâletin
28/mayıs/1924 tarihli tali' matı ile tâyin edilmiştir:
Ordu
kurmayı ikinci bürosu, kurmay başkanının emirleri altında şu vazifelerle
mükelleftir:
1
— Her membadan düşman hakkında
malûmat toplamak;
2
— Alınan malûmatı tercüme ve
terkip etmek;
3
— Bu malûmatı alâkadarlara irsal
etmek.
İkinci
büronun bütün servisleri ve bilhassa şifre servisi çok mahremdir. Bu serviste
tahrirat bir subay tarafından daktilo edilmekte veya bir subay nezaretinde
teksir edilmektedir. Telefon muhaberatı da çok sıkı bir mürakabeye tâbi
tutulmaktadır.
Malûmat
verme servisi «S.R.»
Diğer
bir ikinci büro daha mevcut olup ikametgâhı vekâlette değildir. Bu, esrarengiz
«Malûmat servisidir».
Her
tarafta elektrik zilleri mevcut olduğundan giriş ve çıkışlar ihbar edilmekte,
yalnız subaylar tarafından bilinen şifreler de, kasalarda çok gizli
tutulmaktadır. Bütün memurlar her hususta çok ketumdurlar. Vesaik anahtarla
kitlenen zarflar içine konulup, ancak bu suretle subaylar tarafından
kullanabilmekte ve duvar kalınlıkları bir metre olan mahzenler dahilinde muhafaza
edilmektedir.
Elektrik
santıralının ânzî ve bililtizam durması halinde karanlıkta kalmamayı temin
maksadiyle, servise bir elektrik santralı konulmuş olup daimî olarak dahiliye
müdürünün nezareti altındadır. Dahiliye müdürü binbaşı rütbesinde olup kendisine
dahilî emniyette bakan ve aynı zamanda yabancı memleketlere, vazife ile
gönderilen gizli memurların maaşlarını tediye ile mükellef olan bir yüzbaşı
muavini vardır.
Malûmat
verme servisi Alman, Rus, İtalyan, Ingiliz... ilâh, gibi kısımlara ayrılır. Her
kısımda mütahassıs 5 : 6 subay bulunur. Ahiren bodrum katında Yüzbaşı Martin
tarafından bir fotoğraf servisi ihdas edilmiştir, Burada mütahassıslar, ecnebi
memleketlerdeki memurların getirmiş oldukları gizli vesaiki ağrandisman
yapmaktadırlar.
Bu
serviste yine Yüzbaşı Martin’in teşebbüsü ile az zamanda bir radyo kısmı tesis
olunmuştur. Bunun hususî postaları yabancı hükümetler erkânıharbiyeleri,
sefaret ve konsoloslukları arasında
teati edilen telsiz muhaberatını kapmak, şifrelerini
çözmek ve tercüme etmekle mükelleftir.
Şifreli telgraflar muharebesi:
1914/harbine
bir kısmı resmî ve bir kısmı nimresmî olan gayet şiddetli ve karışık bir
şifreli telgraf muharebesi takaddüm etmiştir. Bu telgraflardan birincisi 1 18
numaralı olup çözülmesi, bugün dahi kapanmıyan, birçok muharebelere sebebiyet
vermiştir. Bu Rusyada- ki sefirimiz M. Maurice Paleologue tarafından
31/temmuz/1 91 4 saat 10,45 te Ouai d’Orsay’a (Hariciye vekâleti) gönderilen
telgraftır.
118
numaralı telgrafın orijinal metni şu şekilde anlaşılmıştır: Numara 118,
Petersbourg 31 temmuz, 1914 saat 10,45.
«Rus
ordusunun umumî seferberliği emredilmiştir.»
1
1 8 numaralı telgraf hariciye vekâleti umumî kâtibi M. Philippe Berthelot
tarafından sarı kitaba aşağıdaki şekilde nakledilmiştir:
Saint
- Petersbourg 31 - tem. - 1914.
Avusturyanın
umumî seferberliği ve Almanya tarafından altı gündenberi, gizli ve fakat
devamlı bir surette, alınan seferberlik tedbirleri mülâhazasiyle Rusya büyük
bir tehlike karşısında bulunduğunu anlıyarak ordusunun umumî seferberliğini
emretmiştir. Hakikatte, Rusya Almanyanın almakta bulunduğu askerî tedbirlere
mukabele etmektedir.
Ehemmiyetli
stratejik mülâhazalar Almanyanın silâhlanmakta devam etmesi Rus hükümetinin
kısmî seferberliğini umumî seferberliğe tahvilini tesri etmiştir.
Paleologue
Yukarıki
tertip üzerine fikri sorulan M. Raymond Poincare, diplomasi neşriyatında bu
kabîl hataları ihtiyar etmenin mutad olduğunu, bunların yabancılara ve düşmana
ifadeyi çözmek hususunda müşkülât çıkartmak için yapıldığını izah etti. Fakat
her şeye rağmen, sarı kitabın neşredildiği saatte, Fransa hükümeti Avusturya
seferberliğinin rus seferberliğine takaddüm ettiğine tamamen kaani bulunuyordu.
31/temmuzda
hariciye vekili Viviani alman sefiri M. Schoen’i Quai d’Orsay’da kabul ettiği
zaman ne Paleologue’dan ve ne de Isvvolsky’den rus seferberliğine dair resmî
malûmat alamamıştı. Vi- viani’nin kabinesinden çıkar çıkmaz Schoen tarafından,
acele kaydi ile, Berline şifreli olarak şu telgrafın verildiği bugün malûmumuz
olmuştur:
31/temmuz saat 20,17
Hariciye
vekili hiçbir suretle, rus ordusunun umumî seferberliğinden haberdar
edilmediğini beyan etmektedir.
Bundan
1 3 dakika sonra Poleologue’un 1 1 8 numaarlı telgrafı vâsıl oldu.
Diğer
cihetten muhakkaktır ki, Saint - Petersbourg’dan 31 /temmuz 10,45 te verilen
telgraf Parise ancak 20,30 da vâsıl olmuş, bu gayri tabiî gecikmiye de,
telgrafın Almanyadan geçmek mecburiyetinde olması ve orada izaha hacet
görülmiyen mülâhazalarla tutulması sebep olmuştur.
M.
Herbert Von Hindenburg bizi, şifre harbini gayet hainane bir makyavelizimle
idare etmek ve kazanmış bulunmakla itham etmektedir. Onun noktai nazarına
göre, Quai d’Orsay ve bunun şifre servisi, masun ve mert alman sefiri Schoen’i
atlatmak istemişlerdi. M. von Hindenburg’a göre Quai d’Orsay Alman hükümeti
tarafından kendi sefirine gönderilen, bütün telgrafları kapıp çözüyordu.
Bililtizam
hepsini karıştırıyor, bozuyor, Schoen’e varmazdan evvel hepsini anlaşılmaz bir
hale koyuyorlardı.
Fransız
hâriciyesi bu hattı hareketini iyi gizlediyse de, bazı telgraflarda, bilhassa
193 numaralı telgrafta çok âşikâr davrandı.
193
numaralı telgrafta Berlin M. Schoen’e fransız askerî tayyarelerinin Belçika
arazisi üzerinde uçarak- mezkûr memleketin bitaraflığını ihlâl
ettiklerini ve diğer taraftan, 1 0. km. lik bir sahadaki teminata rağmen,
fransız kıtalarının alman hududunu Montreux-le - vieux ve Vosge dağ yolu
üzerinden geçtiklerinin Fransız hükümetine bildirilmesini ihtar ediyordu.
Maalesef
M. Schoen ve şifrecileri 60 grupluk şifreden mürekkep bir ifadeyi çözemediler
ve telgrafın nihayetinde biribirine bağlı olmıyan, Italyan şehirlerinden ve
Saragostan bahseden gayri mütta- rit cümlelerden de bir mâna çıkaramadılar.
Bu
vaziyetten fena halde asabileşen M. Schoen geceleyin acele olarak Berlinden 193
numaralı telgrafın tekrarını istedi. Sabahın saat 9 unda posta telgraf idaresi
Lil caddesindeki sefaret kapıcısına 193 numaralı telgrafın tekrarı olan ve
dünya iştialinin başlıca vesikası olarak tavsif olunan 1 27-34 numaralı
telgrafı verdi. Bu telgrafta aşağı yukarı 193 numaralı telgrafın aynı idi:
«Fransız
tayyarecileri Belçika arazisi üzerinde uçmuşlardır... Fransız tayyarecileri
Karlsruhe’ye Nuremberg’e bombalar atmışlardır. Fransa bu suretle bizi harp
haline koymuştur. Ekselansınızdan takaddüm eden hâdisatı Fransa hükümetine
bildirmenizi ve bugün öğleden sonra saat 6 da pasaportunuzu talep etmenizi ve
evrakınızı Amerikan sefaretine koyduktan sonra hareket etmenizi rica ederim.»
Betmann Hollweg
Von
Hindenburg’e göre vaziyet sarihtir ve yine ona göre bu bizim şifre
çözücülerimizin darbesidir:
«Kodlarımıza
malık olan Fransa gizli servisleri tahriratlarımızı posta idaresinin Lil
caddesindeki sefarete vermesinden evvel çözmi- ye muvaffak oluyorlardı. Onları
da okuyunca ifadenin vahametine Hükmederek şifreleri karıştırdılar. Hattâ
mâhirane bir surette şifreler ilâve ederek tahriratın mahiyetini daha ziyade
şiddetlendirdiler.
127-34
numaralı telgrafın da bililtizam yalnız yanlış keşiflere istinat eden hava
hücumları kısmını değiştirmediler.»
Von
Hindenburg’un oğlu yazısını şöyle neticelendirmektedir:
«Fransa
bizi bu suretle harp haline koymuştur ve harbi bize fena bir bahane ile ilân
ettirmiştir. M. Schoen aldatılmıştır.»
Von Hindenburg aşağıdaki noktalar üzerinde bilhassa ısrar etmektedir
:. ,
1
— Bütün alman kodlarını ve
hattâ en gizlilerini bildiğimizi;
2
— Siyah kabinemizin Berlin ile
M. Schoen arasındaki şifreli telgraf muhaberatını kaptığını;
3
— Şifre servisimizin doğru ile
yalanı karıştırdıklarını.
Bu
iddianın nekadar gülünç olduğu aşikârdır. Çünkü bizim bu yalanları icat etmekte
ne maksadımız vardır. Almanyaya tuzak uzatmağa ne ihtiyacımız vardır. M. Von
Hindenburg kendi sefirinin yanlış keşiflerin bildirdiği hava hücumlarına
istinat ederek bize harp ilân ettiğini itiraf etmekle Almanyanın mes uliyetini
şiddetlendirdiğinin farkında değil midir?
Nuremberg’dek
tayyare hücumlarını da bizim şifrecilerimiz icat etmedi ya...
Harpten
sonra alman gizli arşivlerini elde ederek Jules Cambon kelimesine ne acıklı bir
hakikatin tekabül ettiğini öğrendik.
«1914
te bütün Avrupa yanlış haberlerden mürekkep bir çığ önünde çukura yuvarlandı.»
M. Poincare ve kapılan telsizler:
Harp
esnasındaki Reisicümhur, kapılan telsizlere çok ehemmiyet verdiğinden her
sabah ilk işi, bir gün evvel kapılan 200 telgraftan mürekkep kolleksiyonu
karıştırmak olurdu.
Bir
gün yine bu telgrafları dikkatle tetk’k ederken Harbiye Nazırı General
Gallieni’ye çok tehlikeli akisler vücude getirebilecek olan bir kopye hatasını
ihbar etti. Çözülen bir alman telsizine göre «Harbiye nezareti General
Sarrail’a bir alman tümeninin Stroumitza ya doğru tevcih ettiğini bildirmişti.»
Halbuki
hakikatte Almanya bütün kuvvetleri ile bizim Selânik ordusunun üzerine hücum
ediyordu. Hata aşikâr olup Stroumitza istikametine giden alman tümeni değil
bir bulgar tümeni idi. Bunun için telsizle bu ihbar derhal tashih edildi. Bu
suretle şifre servisi aldanmanın vahametini anlamış bulunuyordu.
Mata Hari nasıl yakalandı:
Bugün
(H. 21 numaralı) Mata Hari’in elde edilen bir tahrirat sayesinde yakalandığı
malûmunuzdur.
Mata
Hari iki taraf için çalışan bir casus mu idi? Hem Mile.- Doktor ve hem de
binbaşı Ladoux için mi çalışıyordu? Muhtemeldir.
Binbaşı
Ladoux ölümünden evvel
bu kadından çok şüphelendiğini ve ona karşı bir tuzak
uzattığını bana söylemişti. Binbaşı da kendisine hem Almanyada ve hem de
Isviçrede çok mühim bir vazife vermek suretiyle onun gibi hareket etmiş ve
düşman tarafına geçmek için en emin yolun İspanyada bulunduğuna ikna etmişti.
Binbaşının
Mata Hari’yi Ispanya üzerinden göndermek istemesi neden ileri geliyordu.
Çünkü
bizim şifre servisi Berlin ile Madritteki alman casusluk şebekesi şefi M. Von
Kaile arasında teati edilen tahriratın gizli kodunu tamamen biliyordu, bunun
için Ladoux şöyle diyordu:.
«Eğer
zannettiğim gibi Almanyanın emrinde ise Madride gider gitmez Von Kalle’yi
görecek, mumaileyhten Berimden kendine verilmek üzere talimat istiyecektir.»
Hesap
doğru idi. Mata Hari Madride gidince Von Kalle’yi buldu ve Fransadan geçerken
elde ettiği malûmatı kendisine tevdi etti.
Von
Kaile umumî karargâha bir telsiz vererek Anvers merkezinden H. 21 in talimat
istediğini bildirdi.
Derhal
umumî karargâh ataşemiliterine H. 21 in Fransaya sokulmasını ve Iskonto
bankasındaki 15 bin peçetalık bir çekin bir bitaraf memleket kançılarlığı
vasıtasiyle kendine tevdi edileceğinin bildirilmesini emrediyordu.
Birkaç
gün sonra Mata Hari Iskonto bankasının önünde mezkûr çeki almak üzere görülmüş
ve M. Priollet tarafından tevkif edilmiştir.
Versay muahedesi:
Sulh
muahedesinin ilk konuşmaları sırasında Almanlar Versay’a yepyeni bir şifre ile
geldiler. Bunlar bu yeni şifre ile tamamen emniyet altında Berlinden talimat
istiyeceklerini ve alacaklarını düşünmüşlerdi.
Bizim
için alman müzakerecilerinde hâsıl olan aksi tesirleri ve hükümetlerinden
alacakları talimatı bilmekte bedihî bir istifade mevcuttu. Binaenaleyh şifre
servisi hararetli çalışmasına başladı ve sekiz gün sonra yeni alman şifresinin
hakikî sırrını öğrenmiye muvaffak oldu.
You letter other are
Knovv is directions coming
Whense coming other 1
This from letters ask
Kançılarlıklar,
hükümetler, polis, kurmaylıklar şifreliyen ve şifre çözen ordular kullanmakta,
gizli düsturlar tesis edebilmek için milyonlar sarfetmektedirler. Niçin? çünkü
şifreyi yazanla çözen arasına her şeyi işkâl eden ve bulunması arzu edilmiyen
yabancı bir üçüncü şahıs (Decrippteur) bir boşboğaz giriyor. (Decrippteur) ;
bu, «dinleyen düşman kulağı» na verilen asrî ve fennî bir tâbirdir.
Britanya
Hükümeti 40 O. B. sinin şefi, meşhur şifre çözücü Sir Erving harp esnasında
kendisinin «resmî bir kapı dinleyicisi» nden başka bir şey olmadığını
söylüyordu.
Şifre
edilmiş herhangi bir mevzuu çözebilmek için o şifrenin tablosunun anahtarını
veya kitabını bulmak lâzımdır. Tamamen matbu şifre edilmiş diksiyonerler
vardır. Bundan başka hükümet dairelerinin (hariciye, millî müdafaa, polis,
millî emniyet) kendi arzularına göre hususî olarak tertip ettirdikleri ve gizli
olarak muhafaza ettikleri, diksiyonerler vardır.
Şifreyi
çözecek kimse şifrenin anahtarını bilmediği gibi hangi lisanda muhabere
edildiğini bilmezse meselenin nekadar zorlaşacağı aşikârdır. Böylece harbin
sonuna doğru Almanlar şifrelerini ibranice yazarak şifrecililerimizi bir havlı
müddet şaşırttılar.
Gizli
bir düsturun (Code) ikmali yüzbinlerce franga, bazen milyonlara mal
olmaktadır. Çünkü kelimeleri ve cümleleri bir rakam ve harf heyetine tekabül
eden büyük bir diksiyoneri hazırlamak, basmak, tashih etmek, forma haline
getirmek ve nihayet ciltlemek lâzımdır.
Bundan
başka bu iş millî matbaaya da emniyet edilmeyip bir kişinin birkaç sahifeden
fazla tertibinden içtinap için, miktarları mühim bir yekûn tutan memurlara ve
subaylara tevdi olunur.
Tahsis
edildiği işteki rolünün az veya çok mahrem oluşuna göre Code da az veya çok
miktarda, bazen birkaç yüz tane bazen üç dört tane tabedilir.
Şifrecinin mühim vasfı: İstihraç, karine.
İyi
bir şifre çözücüde bulunması lâzımgelen vasıflar düstura girmeyi temin eden,
istihraç, karine, sürati intikal ve tahmindir. Şifre çözücünün istihraç
hususundaki zekâ faaliyeti daima «muhtemeldir» düsturunu kullanır, meselâ şifre
çözücü bilir ki, muayyen bir devre zarfında İngiltere ile Fransa arasındaki
siyasî meşgaleler şu veya bu mahiyettedir: İspanya harbi, ademi müdahale,
torpilleme, gönüllü... vesaire.
Bu
ifadeler telgraflarda sık sık kullanılır. Aynı zamanda bir şifre çözücü bazı
muhabirlerle fazla meşgul olursa onların gizli düsturuna kolaylıkla girer,
anahtar veya sistem değiştirmeleri kendisini az şaşırtır.
Bunun
için siyasî ve askerî muhaberatın emniyeti bakımından daima ayni ifadeler,
kılişe halinde formüller (işaretler, nezaket «şerefyabım, lütfen» şehir,
mıntaka, şahıs isimleri: Almanya, konsolosluk, harici işler, sefaret)
kullanmak tehlikelidir.
Fransız
mesajlarında aynı cinsten bir tehlike E harfinin tekerrürüdür. Eğer bin
harften mürekkep bir ifadede bir harfin kaç defa tekerrür ettiği araştırılırsa,
E harfinin rekoru kırarak 1 7 defa kullanıldığı hesap edilir. O halde
şifrelerken bu tekerrürleri maskelemek lâzımdır.
1939 şifrecisi:
1939
şifrecisi harpten evvelki şifreci tipine hiç benzemez. Şifre artık delikli
kâğıdı, acaip usulleri ile siyah kabine devrine ait değildir. Bu gayet sıhhatli
bir fendir ki, iki esaslı hâdise tahtı tesirinde çok terakki etmiştir. Bir
taraftan makineleşmenin terakkisi, diğer taraftan dalgaların hâkimi telsiz
telefonun zaferi. Bugün şifreliyen makineler! (Regles de Saint-Cyr, Bazaries
âletleri, mütaaddit kadranlar, Wheas- tone... ilâh.) gayet çoktur. Bunların bir
kısmı yazı makineleri gibi çalışırlar, bir kılavyeleri vardır ki, tuşlarında
doğrudan doğruya yazılan bir ifadeyi şifreliyerek basar. Diğer taraftan
Almanlar, îsveçler, Amerikalılar, âhiren bütün cihazları elektrikle müteharrik
olan şifre makineleri kullanmıya başladılar. Şifre çözülmesi de, aynı makinelerle,
yazışta olduğu gibi yapılmaktadır. Tuşlara vurulan şifreli ifade çözülerek
tabolunur.
Bu
makineleri kullanmakla şifre meselesinin çok değişeceği âşi- kârdır, otomatik
olmaları da şifrecilere (yazan çözen) tahmili arzu edilmiyen müşkülleri
kolaylıkla ortadan kaldırmaktadır.
Diğer
taraftan muhaberatın gizli tutulması, telsiz telgrafın kardeşi telsiz
telefonun zaferi üzerine son derece müşkülleşti. Radyo muhaberatının en mühim
mahzurları, mahremiyetten mahrum olması, kanalize edilememesidir.
Halbuki
henüz kabili sevk dalgalar bulunamamıştır. Bunlar fezanın her tarafında
intişar ediyorlar. Neşredilen dalgalar münhasıran kendisine tevcihi istenilen
hususî muhabir tarafından alındığı gibi, istenilmiyen binlerce dinleyici
tarafından da dinlenebilmektedir. Bu bakımdan telsiz telefon telsiz telgrafa
nazaran daha aşağı bir mevki- dedir. Telsiz telgrafla mors alfabesinde şifreli
terkipler yaparak gizli düsturlar (Code) tesis etmek, telsiz telefona nazaran
çok kolaydır.
Telsiz
telgraf, daha emniyetli, daha gizli fakat daha zaman yiyicidir. Kısa emirlerle
iktifa etmek mecburiyeti ve anlaşabilmesi için de, seda işaretlerini bilmek
zarureti vardır.
Telsiz
telefon, normal konuşmayı icap ettirir, karıştırmalara karşı daha hassas daha
istikrarsızdır. Yalnız dosta mı, yoksa düşmana mı gittiği bilinmiyen bir
muhaberedir.
Halbuki
bütün hükümetler mütemadiyen biribirlerini dinlemekle meşguldürler.
Kamufle edilmiş konuşmalar:
Telsiz
telefon muhaberatının gizliliğini nasıl temin etmelidir?
Muhaberatın
yalnız arzu edilen bir kimse tarafından alınması ve anlaşılması lâzımdır.
Muhabereyi dinlemiye çalışan yabancı dinleyicilere gelince, konuşmanın bunlar
taarfından anlaşılmıyacak bir şekilde cereyan etmesi gerektir. Bunun için
birçok usuller kullanılmaktadır.
Evvelâ
mürsiller aralarında evvelden telsiz telefon ve telgraf muhaberatında yalnız
kendilerinin anlıyacağı şekilde ifadeler kararlaştı- rabilirler. Bu suretle
teşkil edilen gemi telsizleri beynelmilel düsturu (Code )meşhur (Q «Quide»
kodu) iki mâna arzeder.
Açık
mâna: (Q.R.L. = meşgul: Q.R.U. = benim için bir şeyiniz var mı».
Kararlaştırılan mâna: «Postanızı 500 vata çıkarınız»... vesaire. Aynı zamanda
düstura değişebilen mürekkep bir anahtar (günlük anahtar) ilâve edilebilir.
Şeytanî piyanonun sırları:
Diğer
taraftan fennî makineleşme, hakikaten gizli bir telsiz telefon yaratarak
imdada yetişti. Askerî Mecmuada Yarbay Henri Bedoura bize bu şeytanî piyano ile
sihirli hoparlörün sırlarını ifşa ediyor. «Açık lisanla telefon ediyoruz,
çünkü bedihidir ki, bir konuşma bir havadiste yapıldığı gibi şifre edilmez. O
halde yalnız konuşmak istediğimiz muhabirler konuşmamızı alabilmelidir. Yabancı
dinleyicilere gelince bunlar ya hiç bir şey almamalı veya mikrofon önünde konuştuğumuz,
en maruf şifre çözücünün bile anlamakta aczini itiraf edeceği, dili
dinlemelidir. O halde irsal esnasında, konuşmamızın olduğu gibi, veya
değiştirilerek verildiğine göre iki usul vardır.
Brinci
usulde: Yabancı dinleyici anahtarı buluncıya kadar muhaberata sağır kalır.
îkinci
usul: Bütün tahkik ve tetebbuları istihfaf eden kamuflaj usulüdür. Bu usul daha
emniyetli ve daha komplikedir. Burada, yabancı dinleyici nekadar mahir ve
inatçı olursa olsun partiyi kaybetmi- ye mahkûmdur. Telleri tuşlara, muzip bir
akortçu tarafından şeytanca ve fevkalâde tuhaf bir sıra ile bağlanmış bir
piyano tasavvur ediniz. Re ye basıyorsunuz? Piyano yukarı oktavdan La veriyor.
Fa diyez vuruyorsunuz? Si bemol çıkıyor.
Bu
suretle böyle şarlar altında çalınan herhangi bir parça, musikideki malûmatı
nekadar noksansız nekadar derin olursa olsun, hiçbir dinleyici tarafından
anlaşılamaz. Bu suretle, telsiz muhaberatının sonuna kadar devam eden kamuflaj,
varışta tamamen ortadan kalkıyor.
............. varışta - yani münhasıran buluşmak istediğimiz
muhabirin bulunduğu yerde - telsiz muhaberesi noksansız olarak açık ifadeye
kalbolunuyor. Muhabir, kamufle edilmiş muhaberatı vericiye müşabih bir âlet
(alıcı) üzerinde alıyor (alıcıdaki çalışma safhaları vericide- kinin tamamen
aynı olup yalnız sıraları makûstür). Böylece şeytanî piyano önünde M.A.
tarafından konuşulan ibare, onu ancak sihirli hoparlörü ile dinliyen M.B.
tarafından anlaşılmaktadır.
Tersine konuşmak san’atı:
Yukarda
söylenilenlerden maada birtakım usuller daha vardır. Bugün takdim tehir edilmiş
veya çevrilmiş telsiz telgraf konuşmaları da yapılabilmektedir. Böyle bir
muhabereyi dinlemiye çalışan yabancı bir dinleyici manasız birtakım seslerden
başka bir şey duymaz. Şarışta bu konuşma da evvelkilerde olduğu gibi normal
şekle kalbe- dilir. Şüphesiz böyle bir tesisatın ihtiva ettiği âletler çok
pahalıdır. Fakat hükümetin askerî, siyasî hattâ sınaî ve ticarî muhaberatında
bu âletlerin istimalinin son derece ehemmiyetli oluşuna kim itiraz edebilir?
Müttefiklerin karada, denizde ve havada zaferleri:
Şifre,
aradan yirmi sene geçtiği halde, sırlarını tevdi etmek istememektedir. Umumî
karargâh (G.Q.G.) şifre servisinin eski yardımcısı M. Riviere hatıralarını
neşretmek istemişlerse de müsaade edilmemiştir. Bu vaziyet karşısında telsiz
telefon merkez bürosu ve aynı zamanda şifre şefi General Cartier hatıralarını
neşretmiye teşebbüs bile etmemiştir.
Halbuki
bu mevzuda bizden daha hassas davranan îngilizler bile Ingiltere deniz
intelligence service’i hususî kâtibi üsteğmen H. C. Hay’a 40 O.B. nin sırlarını
kısmen olsun bildirmesine müsaade etmişlerdir.
Yabancı muhaberattan kapılan 100 milyon kelime:
Bizim
de îngilizler gibi bir 40 O.B. miz vardır. Gizli şifre dairemiz bidayette
Saint-Garmaint bulvarında General Cartier’in emrinde, Albay Olivari ve Yüzbaşı
Painvin gibi birkaç mütahassısın çalıştığı mütevazı bir daireden ibaretti.
Şifre harbinin ve şifre zaferinin hemen hemen tanmmıyan bu kahramanları harp
esnasında günde iki yüz telgraf veya telsiz telgraf kapmış ve çözmüşlerdir. Bu
telgrafların ihtiva ettikleri kelimeler yekûnu - General Cartier’in hesaplarına
göre - bütün harp müddetince, 100 milyonu bulmaktadır.
Bence
harbin hakikî sırlarını ve hakikî tarihini bu 100 milyon kelimenin içerisinde
aramak lâzımdır.
Muasır
şifre âlimlerinin en meşhuru olan isveçli Cylden şu bitaraf beyanatta
bulunmaktadır: «Bugün biliyoruz ki, 1914 - 1918 harbindeki alman ordusu şifre
servisi vazifesini bihakkın yapabilecek bir vaziyette değildi. Zor şartlar
altında fransız ve bilâhare İngiliz eksperleri tarafından çözülen mütaaddit
muhabereler, alman şifre teşkilâtının bozuk olduğunu ve şifrelemede
kullandıkları usullerin gayrikâfi emniyette bulunduğunu açıkça göstermektedir».
Bizde
subaylar, profesörler, ve politeknisiyenler arasında mesai birliğinin gayet
sıkı ve bilvasıta olmasına mukabil Almanyada erkânıharbiye ve siviller
yekdiğerinden tamamen tecrit edilmişti.
Rus bozgunu veya hıyanet:
Şifrecilikte
Almanların dûn bir mevkide olduklarını yalnız von Hindenburg değil, bu mevzuda
ihtisası bulunan Albay Nicolâi de kabul ediyordu. Hindenburg hâtıratında,
Almanların hoşuna gitmi- yen ve fakat esasında da hatalı olan bir itirafta
bulunuyor. Şöyle ki; Müşarünileyh Rusların da alman şifresinin sırlarını hakikatin
zıddına olarak, bizim derecemizde keşfttiklerini zannediyordu. Halbuki diğer
harpte olduğu gibi şifre harbinde de yalnız onlar, Ruslar, Almanlar tarafından
mağlûp edilmişlerdir.
Bu
zafer açık olarak yazılan rus telsizlerini pek az müşkülâtla kapan mütevazı
alman telsiz telgrafçısı tarafından kazanılmıştır. Alman generali Max Hoffmann
da bunu aşağıdaki satırlarla itiraf ediyor: «Rus ordusu komutanlığı ordusuna
bir takip emri verdi. Rus telsiz telgraf istasyonu da şifre edilmemiş olan bu
emri neşretti, biz de aynen kaptık. Bu, bidayette şifresiz, sonra şifreli
olarak neşredilen mütaaddit emirlerin birincisi idi. Rusların bu hafifliği
şarktaki harekâtımızın idaresini çok kolaylaştırmıştı. Birçok hallerde bu vaziyet
sayesinde hareket etmek imkânını bulabildik».
Tanenberg’den
sonra Ruslar muhaberelerini şifrelemiye karar vermiş bulunuyorlardı. Fakat bu
da beyhude bir zahmetti: Meşhur alman dil âlimi profesör Deubner pek kısa bir
zamanda bunları da çözmiye muvaffak oldu.
Her
gün General Ludendorff elde edilen rus telsizlerinden mürekkep raporları,
bütün teferruatiyle tetkik ediyordu.
Mareşal
Hindenburg tarafından alınmış olan çok ehemmiyetli kararlar (bilhassa Silezyaya
doğru çekilme, sonra Polonyaya ilerleme) çözülen rus telsizlerinden mülhem
olmuştur.
Bugün
hu vaziyeti öğrendikten ve bu vaziyetin doğurduğu felâketli neticeleri
gördükten sonra, buna rus şifresinin bozgunu mu veya hiyaneti mi, ne demek
lâzım gelir?
Fransız
cephesinde vaziyet bunun tamamen zıddıdır. Alman S.R. inin kıymetli şefi Albay
Nicolai bu hakikati teyit edenlerin başında gelmektedir.
«Ruslar
düsturlarını (Code) tesiste maharetsiz olduklarından, bu kifayetsizlik ekser
hallerde kendilerine çok pahalıya mal oldu. Halbuki diğer düşmanlarımız tarafından
kullanılan düsturlar (Code) gerek sistemleri bakımından ve gerek istimallerinde
gösterilen tedbir bakımından kayde şayandır».
Tedbir?
Hayır. Ne Jofre ne de şifre idarecileri bu fikirde değillerdi.
Bilâkis,
nekadar tedbirsizlik, Fransıza has nekadar hafiflik! Binbaşı Ladoux bunu bana
şöyle anlattı:
«Bir
gün resmî servise (service officiel) bağlı postalardan bir kişi bana açık
olarak ordularımızın bütün muharebe vaziyetlerini ihtiva eden, bir sarı
telgraf (resmî telgraf) getirdi: Vaziyetten umumî karargâhı haberdar etmiye
mecbur oldum. Bunun üzerine umumî karargâh derhal her muharebe grupuna bir
telsiz (Radyo) şefi vererek badema, hiç olmazsa, verilecek haberlerin mahrem
kısımlarının şifre edilmesini emretti».
Bütün
harp müddetince umumî karargâh, gazetelerin maharetsizliği, sansörün cehaleti
ve gazeteler kadar vaziyete agâh olduklarını göstermek istiyen askerlerin hattâ
kurmay subayların boşboğazlığı hakkında mütaaddit ihtarlarda bulunmaktan hâli
kalmadı. Bazı kurmaylar bütün telsiz postalarını aynı saatte aynı çağırma
işaretini ver- miye mecbur tutuyorlardı. Bu Steotype formüllerde olduğu kadar
ciddî bir tehlike idi. Diğer taraftan telsiz eratı bütün muhaberata kendi
isimlerinden sonra bir dostluk cümlesi ile (Gün aydın, dostlar) başlamak gibi
fena bir itiyat edinmiş bulunuyorlardı.
7.
alman ordusunun bir raporunda şöyle deniliyordu:
«Bir
telsiz subayının isminden, 10. fransız ordusunun, Triport postasının hiç
değişiklik yapmadan neşrettiği haberlerden de, 6. fransız ordusunun mevcudiyetini
anlamıştık»,
Sansöre
gelince; General Givierge, bunun da, çözdüğümüz şifrelerin sırrını iyi
muhafaza edemediğini söylüyor. Şayanı teessüftür- ki, bu noktai nazardan efkârı
umumiye kadar fena mücehhez olan sansörler bazı notların düşman tarafına
geçmesini gayri iradi olarak ihzar etmişlerdi. Şunu söylemek lâzımdır ki
gevezelerin mülâhaza- sızca yapmış oldukları fenalık kurşuna dizilen
casuslarınkinden daha ağırdır. Bilâhare vaziyetin vahameti anlaşılınca herkes
kendini topladı her tarafta şiddetli bir disiplin tesis olundu.
Şifre
servisinde de sıkı bir ihtimam göze çarpıyordu. Muhtelif merkezler tarafından
kapılan telsizler olduğu gibi tetkikle mükellef olan kısımlara veriliyor, bu
kısımlarda bunları tercümanlar tercüme ediyor, şifreciler çözüyor, nihayet
daktilolar da hususî kâğıtlar üze- . rine yazıyorlardı.
Subaylara
not almak, metnin heyeti umumiyesini görmeden, kelime kelime çözdükleri
ifadelerden bile üzerlerinde en ufak bir iz bulundurmak menedilmişti.
Denizde ve havada şifrenin zaferi:
Zikrolunan
bu tedbirlerin alınması sayesinde birçok şifre zaferi kazanmağa muvaffak olduk.
Almanya ile Ingiltere arasında harp ilân edilir edilmez, Britanya filosunun
dolaştığı açık denizlerde garip hâdiseler cereyan etmeğe başladı.
Senelerdenberi denizlerin altında yosunlaşmış olan alman kabloları tahrip
edilerek, Almanya, telgraf muhaberatı bakımından, bütün dünyadan tecrit edilmiş
olunuyor, kendisine yalnız bitaraf devletlerden geçen kablolar kalıyordu.
Telsiz telgrafa gelince:
General
Gartier bana bütün harp müddetince İngiliz sularında, Atlas Denizinde,
Adriyatikte ve Akdenizde denizaltı gemilerinin harekâtına mütaallik bütün
neşriyatı mütahassıslarımız'm kaptığını söyledi. Kullandıkları müş’ir
(înd’catif) sayesinde düşmanın gizli telgraf düsturunun (Code) mahiyetini
öğrendik.
Alman
denizaltı gemileri devirde bulundukları sırada, mevcudiyetlerini ifşa
edeceklerinden korkarak, ekseriya telsiz vermiyorlar, umumiyetle alman
sahillerine yaklaştıkları zaman, kendilerini tanıtmak ve emniyet zincirlerinin
açılmasını talep etmek için telsiz veriyorlar, aynı zamanda (Av tablolarını =
Tableau de chasse) yani tahrip edilen gemilerin tonajı ile adedini
bildiriyorlardı. Hattâ bazen tahrip edilen gemilerin isimlerini de
veriyorlardı. Fakat Almanya, şüphesiz, telgraflarının kapılıp okunduğunu
öğrenmiş olacak ki, bu usul bilâhare menedildi.
Bazı
denizaltı gemileri komutanları da av tablolarını verirken kendi isimlerini de
bildiriyorlardı (bunar bilhassa av tabloları ehemmiyetli olan komutanlardı).
Alman
denizaltı gemileri telsiz vermedikleri zaman da telsiz alıyorlardı ki, biz de
bunları kapıyor ve çözüyorduk.
Bu
telsiz telgraflar Nauen postası tarafından veriliyor Pola’dan bazen de
İstanbuldan tekrar ediliyordu.
Bunlar
numaralı bir seri teşkil ettiğinden, hepsini almış olduğumuzu anlamak bizim
için kolay oldu. Deniz vasıtalarımızdan birinin hareketini, itinereri, sürati,
yükünün mahiyeti ile beraber) iş ar ettiğini bu telsiz telgraflardan öğrenince,
bunu yolundan çevirmek, hareket saatini tadil etmek bu suretle sözü geçen nakil
vasıtalarını alman denizaltı gemileri top ve torpillerinin menzili haricine
koymak kolay oluyordu.
İngiltereden
Fransaya yapılan nakliyatın, kâffesinin torpillenmeden icra edilebilmesini
daha ziyade Radiographique ve Cryptog- raphique servislerimize borçluyuz.
Şüphesiz
diğer denizler üzerinde torpillemeler oldu. Fakat bunlar ancak telsiz
telgraflar tarafından haber verilmiyen hedeflere karşı vaki oldu. Yalnız
müstesna olarak, haber verildiği halde iki vak’a olmuştur. Bunlardan biri
itinereri tâdil edilmek istenilmiyen Lusitania nın, diğeri de yolunu değiştirme
emri vaktinde yetiştirilmiyen gemilerimizden birinin torpillenmesidir.
Zeplinlerin
harekâtında diğerlerinde olduğu gibi dakikası dakikasına keşfediliyordu.
Uçuşlardan evvel Zeebruge postası tarafından bir meteorolojik telsiz telgraf
verilmesi ve bunun alman hava servisi ve kabilisevk balon komutanları
tarafından iyi alınabilmesi için bir alman sahil postası tarafından tekrar
edilmesi, bilhassa İngiltere üzerindeki uçuşların tâyinini kolaylaştırıyordu.
Muhasamat esnasında alman kabilisevk balonları müş irlerini sık sık
değiştiriyorlar ve bilhassa harbin sonuna doğru bunu hergün yapıyorlardı.
Alınan
bu tedbirlere mukabil bizim gayet mükemmel bir radyo- gonyometrik servisimiz
vardı:
Kabilisevk
balonların çabuk olan yer değiştirmelerini tâyine müsait olan mütevali telsiz
vermeler başlar başlamaz bunların her uçuşunu öğrenmek mümkün oluyordu.
40 O.B. nin mühim şahsiyetleri:
Bizim
şifre servisimiz İngilizlerinki ile sıkı bir surette teşriki mesai etmiş
bulunuyordu.
Kablolar
kesilir kesilmez Fransa, Ingiltereye muhaberatta teşviş usulünün
kullanılmasını telkin etmek istedi, bu suretle düşman muhaberatı dinlenecek
yerde karıştırılacaktı. Fakat Ingiltere bu usulden ziyade muhaberatı kapmak
şekline mütemayil göründü. Düşman telsiz telgraflarının serbestçe çalışmasına
müsaade edilmesini teklif etti ve bu teklifi de kabul olundu. Bunun üzerine
İngiltere hükümeti, şifre servisinin başına bu mevzuda dâhi denilebilecek
kudrette bir şahsiyet olan Sir Alfred Ewing’i getirdi. Amiralliğin sakin bir
dairesinde (40 O.B. kısmı) oturan bu, kısa boylu büyük başlı ve keskin bakışlı
zat bilâhare harbin gidişatında kıymetli roller oynıyan mühim bir unsur oldu.
Müttefikler
hava hücumlarına karşı mücadelede elde ettikleri muvaffakiyetleri 40 O.B. nin
mühim şahsiyetlerine medyundurlar. Alman zeplin komutanları hangarlarını
terkedecekleri sırada kullanacakları şifreyi (H.V.B.) bildirmeyi itiyat
edinmişlerdi, işte bu ihtiyatsızlık 40 O.B. nin vazifesini mühim mikyasta
kolaylaştırıyordu.
40
O.B., H.V.B. şifresinden, düşmanın çok gizli olan deniz düsturunu
kullanacağını anlıyordu. Bu işareti ayni zamanda Büyük Britanyaya karşı bir
hücumun alâmeti idi. Bu anlaşıldıktan sonra hücumun hangi istikamete vâki olacağını
bilmek için beklemek ve görmek lâzftmgeliyordu...
Artık
40 O.B. faaliyeti geçmiştir: Mütemadiyen değiştirilen düsturlar çabukça
çözülerek İngilizceye çevriliyor ve deniz malûmat alma kısmının şefine
gönderiliyordu. O da icap eden makamatı mümkün olan surette haberdar ediyordu.
40
O.B. o kadar maharetle hareket etti ki, yalnız hazırlanmakta olan herhangi bir
akını keşfetmekle kalmıyarak zeplinlerin isimlerini, numaralarını hattâ bazen
tahrip etmeyi tasmim ettikleri mevkiin ismini bile öğrenmiye muvaffak oldu.
Bütün
şark sahili boyunca dağılan dinleme postaları sayesinde kapılan muhaberatın
yekûnu bazen günde iki bini buluyordu. Almanlar ihtimamlarını son haddine
çıkararak hergün, gece yarısı, anahtarlarını değiştiriyorlardı, bu hal
Amirallığa Almanların muhaberatının çözüldüğünü anlamış oldukları zannını
veriyordu.
Fakat
40 O.B. bu anahtar değiştirmelerin sırrını da keşfetmekte gecikmedi. Anahtar
değiştirme işaretinin düşman telsiz telgraf umumî karargâhından verilen bir
(Sus) ihbarından ibaret olduğunu anladı.
Diğer
taraftan întellicens servis - mutad usulleriyle - yalnız alman düsturlarının
anahtarlarını değil doğrudan doğruya düsturları tedarik etmiye muvaffak oldu.
Almanya bu hususî kaçak şeklinden şüpheye düşerek 1916 da esas kitabının (Deniz
işaretleri kitabı) anahtarını değiştirdi. Fakat Almanlar telsiz muhaberelerinin
kapıldığının farkında olmadıklarından bu değişikliği de donanmaya bir gece
yarısı telsiz telgrafla bildirdiler, bu sayede 40 O.B. iki saat nihayetinde
bir defa daha alman deniz muhaberatının mahiyetini anlamıya muvaffak oldu.
Karada,
denizde ve havada şifrenin zaferleri... Şifre çözücülerimizin harpteki kat’î
rolleri şimdiye kadar lâyikiyle bilinmediğinden bunlar çok nazik olan
vazifelerini derhal icraya muvaffak olamadılar.
Muhasamat
başlamadan evvel alman sahra telsizlerinin çalıştığını işitmemiş olmamıza
rağmen Metz, Strazburg ve Coloğne postalarını miitaaddit egsersizlerine şahit
olmuş ve bunlardan istifade etmiştik.
Muharebe başlar başlamaz düşman postaları tarafından verilen
telsizleri mütahassıslarımız kolayca tâyin etmiye muvaffak olmuşlardır.
Şifrecilikte muvaffakiyetin sırrı düstura (Code) girmektir ki, biz de bunda
kolaylıkla muvaffak olduk. Gerek telsiz telgrafların başında ve gerek
nihayetinde tekerrür eden kalıplanmış ifadeler (Şerefyabım... Size malûmat
vermek................ Size
bildirmek isterim..............................................
Yahut
merkez isimleri, vazife isimleri, numaralar) ekseriya düstura girmeyi temin
eden şeylerdir.
İlk
alman telsizlerinde bu kabîl işarete (Bazen coğrafya isimleri, bazen işaretler)
çok tesadüf ediliyordu. Bu sayede birkaç gün nihayetinde S işaretinin von
Marwitz ve 6 rakamının von Rihtofen süvari kolordusuna delâlet ettiğini, L
grupunun bir telsizinden de iki süvari tümeninin Fransaya girdiğini öğrendik.
Alman genelkur- maylığına verilen bir haberi biz de Pariste tamamen aynı
zamanda öğrenmiş bulunuyorduk.
Denilebilir
ki, bu zamandan itibaren alman ordusunun sel gibi ilerleyişini saati saatine
takip etmek mümkün oldu. Alman telsizlerinde bildirilen her coğrafî isim Paris
istikametindeki yıldırım akışının bütün safhalarını tesbite imkân veriyordu.
21/ağustosta
güzel bir talih eseri olarak Baccarat civarında Fon- tenoy-la-joute da vurulmuş
bir subay üzerinde alman umumî karargâhı tarafından kullanılan şifreye
mütaallik vesaik ile anahtarların müş irini ihtiva eden bir karne bulundu.
Bunlar bizim şifrecilerimizin evvelki tahminlerine uygun gelmişti.
Cephenin diğer tarafında olup bitenler:
24/ağustos
saat 14,30 da Eyfel kulesi tarafından kapılan bir alman telsizi Jofferre’a 6. Alman
ordusunun Charency - Mercy - Le - Bas - Gondrecourt hattındaki ileri harekâtına
devam ettiğini ve 6. süvari tümeninin Etain civarında bulunduğunu bildiriyordu.
Ayni gün Castelnau ordusu karşısında geri çekilenlerden mürekkep bir kuvvetin
mevcudiyetini zannederek Lorraine de taarruza geçeceği sırada elde edilen
düşman telsizleri General Cartier’ye Castelnau ordusunun dört Bavyera kolordusu
ile karşılaşacağını bildiriyor. Bunun üzerine General Cartier derhal Joffre ile
muhabere etmek istiyorsa da kendisine bu muhaberenin imkânsız olduğu ve doğrudan
doğruya Castelnau ile irtibata geçmek lâzımgeldiği umumî karargâhtan tebliğ
ediliyor.
Bütün
gece General Cartier Castelnau ile muhabere etmiye çalışmışsa da buna muvaffak
olamamış taarruz başlamış ve Morhanj felâketi vukua gelmiştir.
26/ağustos;
Eyfel kulesi kaptığı mühim bir telsizde Von Klück ilerleyişini bütün
teferruatiyle bildirmiştir.
28/ağustosta
Moltke imzası ile aşağıdaki umumî emir veriliyor:
«Fransadan
gelen bütün haberler, fransız ordusunun zaman ka- zanmıya çalıştığını,
gayesinin, rus ordularının taarruzunu kolaylaştıracak tarzda, alman
kuvvetlerinin büyük kısmını cephesinde tesbit etmek olduğu merkezindedir,
binaenaleyh, alman ordusunun vazifesi mümkün olduğu kadar, süratle Paris
üzerine yürümektir. Şöyle ki: Fransız ordusunun takviyesine, yeni birliklerin
teşekkülüne mâni olunsun ve mümkün olduğu kadar müdafaa vasıtalarının büyük
bir kısmından mahrum edilsin.
Sa
Majeste Kıral alman ordularına Paris üzerine yürümek emrini veriyor.»
Ayni
gün II. Guillaume, von Klück’e bizzat yolladığı bir telsizle «Fransanın
kalbine girmek bahtiyarlığından» bahsederek kendisini tebrik ediyor.
Yine
Eyfel kulesi sayesinde Joffre cephenin diğer tarafında olup bitenleri ve
verilen emirleri kolaylıkla öğrenebiliyordu.
2/eylûlde
Joffre Moltke'nin şu telsizini okuyor:
«Başkomutanlığın
fikri fransızları Parisin cenubuşarkisine atmaktır. Binaenaleyh I.
ordu, II. orduyu kademeli olarak takip ederek orduların sağ yanını örtmiye
devam edecektir.»
6/eylûl,
fevkalâde gün...
2/eylül
saat 24 te alman umumî karargâhının bir telsizinden von Klück sağ hattındaki
bir manevrayı ve 3/eylûlde von Klück ve Kronprinz tarafından verilen tafsilât
emrini öğreniyoruz. 4/ey- lûlde Alman başkomutanlığı vaziyetten çok memnun
görünüyor telsizle ikinci ordu tarafından alman tedbirleri tasvip ederek
kendisine Marn’in cenubuna ilerlemesini emrediyor.
5/eylülde
vaziyet o kadar iyi değildir:
Güç
ve fâsılasız muharebeler nihayetinde I. ordu bütün kuvvetlerini kullanması
sayesinde Marn geçitlerini diğer ordulara açtı ve düşmanı geri çekilmiye mecbur
etti.
Düşman,
ancak I. ordunun ileri hareketiyle, Paristen ayrılarak cenubuşarkî istikametine
atılabilecektir. Sağ yanı kapamak sureti ordunun taarruz kudretini
azaltmaktadır. Bu sebeple acele takviye kıt’alları istenmiştir.
6/eylûl
fevkalâde bir gün... Fransanın hattâ denilebilir ki, bütün dünyanın âkıbeti
kaderin terazisindedir. Bugün yalnız bugün alman komutanlığı Joffre’ın vaziyeti
altüst edeceğini öğreniyor ve umumî karargâh bütün ordulara şu telsizi veriyor.
Joffre’ın, elde edilen bir ordu emrine göre bugün bütün fransız ordusuna
neticei kat’iyeli bir muharebe emri verdiği anlaşılmıştır.
Ertesi
gün 7/eylûlde akıbet aşağı yukarı belli oldu. Umumî karargâh 11,15 te elde
ettiği bir telsizden Almanların geri çekileceklerini öğrendi. I. ordu şu
telsizi vererek takviye istiyordu: III ve IX. kolorduların Ourcq üzerinde
muharebeye iştirak etmeleri elzemdir.
Saat
14 te 3. ordunun bir telsizi şu haberi veriyor: «Sa Majeste Lüksenburg’a girmek
üzere 3. orduyu terkediyor.»
9/eylûl
saat 15,15 te Eyfel kulesi ilk çekilme emrini kapıyor. 10/eylûl saat 7.45 te de
umumî emir veriliyor:
Umumî
karargâhtan:
Alman
ordularına
Kıral emrediyor.......
[Bu
Kayzerin Paris üzerine yürüyüşe devam edilmemesini bildiren emirdir].
Mam’dan sonra alman ordusunun takatsizliği:
Marn’dan
sonra elde edilen alman radyoları alman ordusunun maddî ve manevî bakımdan
bitap bir halde olduğunu ima ediyorlardı.
Elde
edilen telsizlerin hepsi insan ve hayvanların son derece yorgunluğundan ve
üslerden uzaklaştıkça gıda tedarikinin güçleştiğinden ve maruz kalman zayiatın
ehemmiyetinden bahsediyorlardı. Yine alman telsizlerinden bilhassa 2. ve 4.
ordularınkinden «Mühim miktarda döküntü eratın tarlalardan ve bahçelerden
topladıkları çiğ sebzeleri yiyerek aç ve biilâç dolaştıklarını, çoğunun
silâhını ekmekle değiştirdiğini ve bir kısmının da firar etmek için sivil
elbise tedarikiyle uğraştığını öğreniyoruz.»
Muhafız
kıtası komutanı açık olarak şu talepte bulunuyordu:
«14/eylül sabahı göndereceğin
kurmay subayın ............... ordu. ko
mutanlığını
nerede bulacağının bildirilmesini ve bize bir öğün yemek, bir günlük erzak
hazırlanmasını rica ederim.»
Marn
muharebesini şifre ile izah etmek için Intellicens servis tarafından General
Moltke’ye kurulan tuzağı hatırlatmalıdır.
2
5/ağustos/1 914 gecesi vaziyet müttefik ordular için calibi endişedir. Mons’da
mağlûp olan Britanya kuvvei seferiyesi tamamen ricat halindedir. Geceleyin, o
vakit Britanya amirallik birinci lordu olan M. Winston Churchil Intellicens
servisinin mühim şahsiyetlerinden Sir George Aston’u celbederek kendisine bir
blöf vazifesi veriyor.
Bu
vazife; Ostende’de süratle bir miktar bahriyeli çıkararak, bu işi
mubalâğalandırmak suretiyle emniyetle düşmana isal etmek ve bu suretle bir
düşman tümenini bu noktaya celbederek French ordularının vaziyetini
hafifletmektedir. Aston üç dakika düşündükten sonra Churchil’e:
—
Bana bu iş için Belçika
haritaları, bir kurmay subay, 500 Bisiklet ve kendim için de mavi renkli bir
general ünüforması vermeniz lâzımdır. Churchil:
Sir
Aston sabahleyin istediklerinden hiçbirini almadan yalnız başına Euryalus’a
binerek yola çıktı. (Mumaileyh, Ostende nahiye müdürüne, kıtalarımın ihraç
yaparak şehri alman ordularına karşı himaye edeceğimi söylediğim zaman kendimi
öküzden büyük ol- mıya çalışan hikâyedeki kaplumbağaya benzettim.) diyor.
Vaziyet
uygun d işmektedir. Matbuat mahirane bir surette seferber edilmiştir. Taymis
mürettep bir beceriksizlikle rus kıtalarının ihracını neşre memur edilmiştir.
Sir
George Aston garda, iyi görülebilecek şekilde çok büyük bir bayrak diktirir ve
rus kıtalarının vürudu şayiasını mümkün olduğu kadar çok kimselere kat’î bir
sır olarak «Susunuz, içtinap ediniz!» bildirilmesine ihtimam eder.
Bilâhare
telsizi seferber ederek kolayca çözülebilen şifrelenmiş yanlış haberler
neşretmiye başlar. Bu haberlerde ihraca hazır olan Rusların 100 000 olarak
gösterilmiş, fakat asker kelimesi yumurta olarak şifrelenmiştir.
«Yüzbin
rus yumurtası» şüphesiz bu cümleden bir mâna çıkmadığı için Almanlar askerden
bahsedildiğini tahmin etmişlerdir.
İş
çok iyi idare edildiğinden bu habere herkes hattâ biz bile inandık.
Almanlara
gelince onlar tamamen inanmış ve hattâ General Moltke rus hayalinden dehşetli
ürkmüştü.
Alman
Albayı Hentseh Belçika sahiline bir rus kuvvei seferiye-. sinin ihraç
edildiğinin iş ar olunduğunu General Moltke’ye bildirerek bu vaziyette bir
çekinmenin zaruri olduğunu söylüyor. General von Tappen de rus kıtalarına
mensup 24 bin kişinin Ostende da karaya çıktığının zikredildiğini ona
bildirerek yukardaki haberi teyit ediyor.
Kuvvei
seferiye ile 5. fransız ordusu arasında irtibatı temine memur olan İngiliz
generali Spear, Intellicens servis blöfünün yarattığı Rusların hücumlarını
karşılamak üzere Alman başkomutanlığının, mevcudu 80 bini bulan, iki kolorduyu
Anvers mmtakasma sev- kettiğini bildirmektedir.
Dünkü
harbin bellibaşlı sırrı olan şifre, yarınki harbin de sırrını teşkil edecektir.
Acaba Fransa bu sahadaki üstünlüğünü muhafaza etmiş midir? Ihtiyatkârlık ve
kanun bu sualin cevabını açıkça bildirmemize mânidir. Yalnız
söyliyebileceğimiz bir şey varsa o da şifrenin, ikinci büronun esaslı
kısımlarından biri olarak kaldığıdır, ikinci büronun çalışma tarzı vekâletin
28/mayıs/1924 tarihli tali' matı ile tâyin edilmiştir:
Ordu
kurmayı ikinci bürosu, kurmay başkanının emirleri altında şu vazifelerle
mükelleftir:
1
— Her membadan düşman hakkında
malûmat toplamak;
2
— Alınan malûmatı tercüme ve
terkip etmek;
3
— Bu malûmatı alâkadarlara irsal
etmek.
İkinci
büronun bütün servisleri ve bilhassa şifre servisi çok mahremdir. Bu serviste
tahrirat bir subay tarafından daktilo edilmekte veya bir subay nezaretinde
teksir edilmektedir. Telefon muhaberatı da çok sıkı bir mürakabeye tâbi
tutulmaktadır.
Malûmat
verme servisi «S.R.»
Diğer
bir ikinci büro daha mevcut olup ikametgâhı vekâlette değildir. Bu, esrarengiz
«Malûmat servisidir».
Her
tarafta elektrik zilleri mevcut olduğundan giriş ve çıkışlar ihbar edilmekte,
yalnız subaylar tarafından bilinen şifreler de, kasalarda çok gizli
tutulmaktadır. Bütün memurlar her hususta çok ketumdurlar. Vesaik anahtarla
kitlenen zarflar içine konulup, ancak bu suretle subaylar tarafından
kullanabilmekte ve duvar kalınlıkları bir metre olan mahzenler dahilinde muhafaza
edilmektedir.
Elektrik
santıralının ânzî ve bililtizam durması halinde karanlıkta kalmamayı temin
maksadiyle, servise bir elektrik santralı konulmuş olup daimî olarak dahiliye
müdürünün nezareti altındadır. Dahiliye müdürü binbaşı rütbesinde olup kendisine
dahilî emniyette bakan ve aynı zamanda yabancı memleketlere, vazife ile
gönderilen gizli memurların maaşlarını tediye ile mükellef olan bir yüzbaşı
muavini vardır.
Malûmat
verme servisi Alman, Rus, İtalyan, Ingiliz... ilâh, gibi kısımlara ayrılır. Her
kısımda mütahassıs 5 : 6 subay bulunur. Ahiren bodrum katında Yüzbaşı Martin
tarafından bir fotoğraf servisi ihdas edilmiştir, Burada mütahassıslar, ecnebi
memleketlerdeki memurların getirmiş oldukları gizli vesaiki ağrandisman
yapmaktadırlar.
Bu
serviste yine Yüzbaşı Martin’in teşebbüsü ile az zamanda bir radyo kısmı tesis
olunmuştur. Bunun hususî postaları yabancı hükümetler erkânıharbiyeleri,
sefaret ve konsoloslukları arasında
teati edilen telsiz muhaberatını kapmak, şifrelerini
çözmek ve tercüme etmekle mükelleftir.
Şifreli telgraflar muharebesi:
1914/harbine
bir kısmı resmî ve bir kısmı nimresmî olan gayet şiddetli ve karışık bir
şifreli telgraf muharebesi takaddüm etmiştir. Bu telgraflardan birincisi 1 18
numaralı olup çözülmesi, bugün dahi kapanmıyan, birçok muharebelere sebebiyet
vermiştir. Bu Rusyada- ki sefirimiz M. Maurice Paleologue tarafından
31/temmuz/1 91 4 saat 10,45 te Ouai d’Orsay’a (Hariciye vekâleti) gönderilen
telgraftır.
118
numaralı telgrafın orijinal metni şu şekilde anlaşılmıştır: Numara 118,
Petersbourg 31 temmuz, 1914 saat 10,45.
«Rus
ordusunun umumî seferberliği emredilmiştir.»
1
1 8 numaralı telgraf hariciye vekâleti umumî kâtibi M. Philippe Berthelot
tarafından sarı kitaba aşağıdaki şekilde nakledilmiştir:
Saint
- Petersbourg 31 - tem. - 1914.
Avusturyanın
umumî seferberliği ve Almanya tarafından altı gündenberi, gizli ve fakat
devamlı bir surette, alınan seferberlik tedbirleri mülâhazasiyle Rusya büyük
bir tehlike karşısında bulunduğunu anlıyarak ordusunun umumî seferberliğini
emretmiştir. Hakikatte, Rusya Almanyanın almakta bulunduğu askerî tedbirlere
mukabele etmektedir.
Ehemmiyetli
stratejik mülâhazalar Almanyanın silâhlanmakta devam etmesi Rus hükümetinin
kısmî seferberliğini umumî seferberliğe tahvilini tesri etmiştir.
Paleologue
Yukarıki
tertip üzerine fikri sorulan M. Raymond Poincare, diplomasi neşriyatında bu
kabîl hataları ihtiyar etmenin mutad olduğunu, bunların yabancılara ve düşmana
ifadeyi çözmek hususunda müşkülât çıkartmak için yapıldığını izah etti. Fakat
her şeye rağmen, sarı kitabın neşredildiği saatte, Fransa hükümeti Avusturya
seferberliğinin rus seferberliğine takaddüm ettiğine tamamen kaani bulunuyordu.
31/temmuzda
hariciye vekili Viviani alman sefiri M. Schoen’i Quai d’Orsay’da kabul ettiği
zaman ne Paleologue’dan ve ne de Isvvolsky’den rus seferberliğine dair resmî
malûmat alamamıştı. Vi- viani’nin kabinesinden çıkar çıkmaz Schoen tarafından,
acele kaydi ile, Berline şifreli olarak şu telgrafın verildiği bugün malûmumuz
olmuştur:
31/temmuz
saat 20,17
Hariciye vekili hiçbir suretle, rus ordusunun umumî seferberliğinden haberdar edilmediğini beyan etmektedir.
Bundan
1 3 dakika sonra Poleologue’un 1 1 8 numaarlı telgrafı vâsıl oldu.
Diğer
cihetten muhakkaktır ki, Saint - Petersbourg’dan 31 /temmuz 10,45 te verilen
telgraf Parise ancak 20,30 da vâsıl olmuş, bu gayri tabiî gecikmiye de,
telgrafın Almanyadan geçmek mecburiyetinde olması ve orada izaha hacet
görülmiyen mülâhazalarla tutulması sebep olmuştur.
M.
Herbert Von Hindenburg bizi, şifre harbini gayet hainane bir makyavelizimle
idare etmek ve kazanmış bulunmakla itham etmektedir. Onun noktai nazarına
göre, Quai d’Orsay ve bunun şifre servisi, masun ve mert alman sefiri Schoen’i
atlatmak istemişlerdi. M. von Hindenburg’a göre Quai d’Orsay Alman hükümeti
tarafından kendi sefirine gönderilen, bütün telgrafları kapıp çözüyordu.
Bililtizam
hepsini karıştırıyor, bozuyor, Schoen’e varmazdan evvel hepsini anlaşılmaz bir
hale koyuyorlardı.
Fransız
hâriciyesi bu hattı hareketini iyi gizlediyse de, bazı telgraflarda, bilhassa
193 numaralı telgrafta çok âşikâr davrandı.
193
numaralı telgrafta Berlin M. Schoen’e fransız askerî tayyarelerinin Belçika
arazisi üzerinde uçarak- mezkûr memleketin bitaraflığını ihlâl
ettiklerini ve diğer taraftan, 1 0. km. lik bir sahadaki teminata rağmen,
fransız kıtalarının alman hududunu Montreux-le - vieux ve Vosge dağ yolu
üzerinden geçtiklerinin Fransız hükümetine bildirilmesini ihtar ediyordu.
Maalesef
M. Schoen ve şifrecileri 60 grupluk şifreden mürekkep bir ifadeyi çözemediler
ve telgrafın nihayetinde biribirine bağlı olmıyan, Italyan şehirlerinden ve
Saragostan bahseden gayri mütta- rit cümlelerden de bir mâna çıkaramadılar.
Bu
vaziyetten fena halde asabileşen M. Schoen geceleyin acele olarak Berlinden 193
numaralı telgrafın tekrarını istedi. Sabahın saat 9 unda posta telgraf idaresi
Lil caddesindeki sefaret kapıcısına 193 numaralı telgrafın tekrarı olan ve
dünya iştialinin başlıca vesikası olarak tavsif olunan 1 27-34 numaralı
telgrafı verdi. Bu telgrafta aşağı yukarı 193 numaralı telgrafın aynı idi:
«Fransız
tayyarecileri Belçika arazisi üzerinde uçmuşlardır... Fransız tayyarecileri
Karlsruhe’ye Nuremberg’e bombalar atmışlardır. Fransa bu suretle bizi harp
haline koymuştur. Ekselansınızdan takaddüm eden hâdisatı Fransa hükümetine
bildirmenizi ve bugün öğleden sonra saat 6 da pasaportunuzu talep etmenizi ve
evrakınızı Amerikan sefaretine koyduktan sonra hareket etmenizi rica ederim.»
Betmann Hollweg
Von
Hindenburg’e göre vaziyet sarihtir ve yine ona göre bu bizim şifre
çözücülerimizin darbesidir:
«Kodlarımıza
malık olan Fransa gizli servisleri tahriratlarımızı posta idaresinin Lil
caddesindeki sefarete vermesinden evvel çözmi- ye muvaffak oluyorlardı. Onları
da okuyunca ifadenin vahametine Hükmederek şifreleri karıştırdılar. Hattâ
mâhirane bir surette şifreler ilâve ederek tahriratın mahiyetini daha ziyade
şiddetlendirdiler.
127-34
numaralı telgrafın da bililtizam yalnız yanlış keşiflere istinat eden hava
hücumları kısmını değiştirmediler.»
Von
Hindenburg’un oğlu yazısını şöyle neticelendirmektedir:
«Fransa
bizi bu suretle harp haline koymuştur ve harbi bize fena bir bahane ile ilân
ettirmiştir. M. Schoen aldatılmıştır.»
Von Hindenburg aşağıdaki noktalar üzerinde bilhassa ısrar etmektedir
:. ,
1
— Bütün alman kodlarını ve
hattâ en gizlilerini bildiğimizi;
2
— Siyah kabinemizin Berlin ile
M. Schoen arasındaki şifreli telgraf muhaberatını kaptığını;
3
— Şifre servisimizin doğru ile
yalanı karıştırdıklarını.
Bu
iddianın nekadar gülünç olduğu aşikârdır. Çünkü bizim bu yalanları icat etmekte
ne maksadımız vardır. Almanyaya tuzak uzatmağa ne ihtiyacımız vardır. M. Von
Hindenburg kendi sefirinin yanlış keşiflerin bildirdiği hava hücumlarına
istinat ederek bize harp ilân ettiğini itiraf etmekle Almanyanın mes uliyetini
şiddetlendirdiğinin farkında değil midir?
Nuremberg’dek
tayyare hücumlarını da bizim şifrecilerimiz icat etmedi ya...
Harpten
sonra alman gizli arşivlerini elde ederek Jules Cambon kelimesine ne acıklı bir
hakikatin tekabül ettiğini öğrendik.
«1914
te bütün Avrupa yanlış haberlerden mürekkep bir çığ önünde çukura yuvarlandı.»
M. Poincare ve kapılan telsizler:
Harp
esnasındaki Reisicümhur, kapılan telsizlere çok ehemmiyet verdiğinden her
sabah ilk işi, bir gün evvel kapılan 200 telgraftan mürekkep kolleksiyonu
karıştırmak olurdu.
Bir
gün yine bu telgrafları dikkatle tetk’k ederken Harbiye Nazırı General
Gallieni’ye çok tehlikeli akisler vücude getirebilecek olan bir kopye hatasını
ihbar etti. Çözülen bir alman telsizine göre «Harbiye nezareti General
Sarrail’a bir alman tümeninin Stroumitza ya doğru tevcih ettiğini bildirmişti.»
Halbuki
hakikatte Almanya bütün kuvvetleri ile bizim Selânik ordusunun üzerine hücum
ediyordu. Hata aşikâr olup Stroumitza istikametine giden alman tümeni değil
bir bulgar tümeni idi. Bunun için telsizle bu ihbar derhal tashih edildi. Bu
suretle şifre servisi aldanmanın vahametini anlamış bulunuyordu.
Mata Hari nasıl yakalandı:
Bugün
(H. 21 numaralı) Mata Hari’in elde edilen bir tahrirat sayesinde yakalandığı
malûmunuzdur.
Mata
Hari iki taraf için çalışan bir casus mu idi? Hem Mile.- Doktor ve hem de
binbaşı Ladoux için mi çalışıyordu? Muhtemeldir.
Binbaşı
Ladoux ölümünden evvel
bu kadından çok şüphelendiğini ve ona karşı bir tuzak
uzattığını bana söylemişti. Binbaşı da kendisine hem Almanyada ve hem de
Isviçrede çok mühim bir vazife vermek suretiyle onun gibi hareket etmiş ve
düşman tarafına geçmek için en emin yolun İspanyada bulunduğuna ikna etmişti.
Binbaşının
Mata Hari’yi Ispanya üzerinden göndermek istemesi neden ileri geliyordu.
Çünkü
bizim şifre servisi Berlin ile Madritteki alman casusluk şebekesi şefi M. Von
Kaile arasında teati edilen tahriratın gizli kodunu tamamen biliyordu, bunun
için Ladoux şöyle diyordu:.
«Eğer
zannettiğim gibi Almanyanın emrinde ise Madride gider gitmez Von Kalle’yi
görecek, mumaileyhten Berimden kendine verilmek üzere talimat istiyecektir.»
Hesap
doğru idi. Mata Hari Madride gidince Von Kalle’yi buldu ve Fransadan geçerken
elde ettiği malûmatı kendisine tevdi etti.
Von
Kaile umumî karargâha bir telsiz vererek Anvers merkezinden H. 21 in talimat
istediğini bildirdi.
Derhal
umumî karargâh ataşemiliterine H. 21 in Fransaya sokulmasını ve Iskonto
bankasındaki 15 bin peçetalık bir çekin bir bitaraf memleket kançılarlığı
vasıtasiyle kendine tevdi edileceğinin bildirilmesini emrediyordu.
Birkaç
gün sonra Mata Hari Iskonto bankasının önünde mezkûr çeki almak üzere görülmüş
ve M. Priollet tarafından tevkif edilmiştir.
Versay muahedesi:
Sulh
muahedesinin ilk konuşmaları sırasında Almanlar Versay’a yepyeni bir şifre ile
geldiler. Bunlar bu yeni şifre ile tamamen emniyet altında Berlinden talimat
istiyeceklerini ve alacaklarını düşünmüşlerdi.
Bizim
için alman müzakerecilerinde hâsıl olan aksi tesirleri ve hükümetlerinden
alacakları talimatı bilmekte bedihî bir istifade mevcuttu. Binaenaleyh şifre
servisi hararetli çalışmasına başladı ve sekiz gün sonra yeni alman şifresinin
hakikî sırrını öğrenmiye muvaffak oldu.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar