Hazreti İmam Ali Aleyhisselam ve Düşmanları
YAZAN : Erzurumlu Yeşilzâde
Muhammed Salih
Âyet ve hadise müstenit ve yirmi üç Ashâp ı kiram: tabiîn, müfessirîn
muhaddisin; müverrihinin nakil ve tetkiklerini hâvi olan bu eseri
tamamen okumadan itiraza kalkışmak edebe, hakikate menafidir.
İlk Söz
Kendi seviyyemde bulunanlar için yazdığım bazı eser ve levhalarımı, gören
hocalardan bir kısmı fakiri techil için Cenâb-ı “Ali’ye ve evlâtlarına”
aleyhisselâm yazılmanın caiz olmadığını Ashâpa:
radiyallahu anh Peygamberlere
aleyhissellam denilebileceğini bir defa
olsun, Peygamber Efendimizin mübarek yüzünü görenlerin Ashâplık rütbesine nail
olduğunu Ebu Süfyan, Muaviye,
Vahşi ve emsali kimselere hürmette kusur edenlerin, Ehl-i sünnetten
olmadıklarını Ehl-i Beyt denilen
“Fatıma Ali ve evlâtlarına” pek ziyade
hürmet edenlerin “Alevî, rafızî olduklarını, bu meyanda fakirin de “Alevî” yani
cehennemi bulunduğumu “Cemel, Sıffiyn” hadiselerinin içtihadı bir mesele
olduğunu, hattâ senelerdenberi, Fatih camiinde müslümanları irşada çalışan
Hüsrev hocamızın tetkik ve kanaatine göre “Kerbelâ”, faciasının alelade bir
mesele olduğunu ve Hazreti Hüseyni şehit etti sözü ile: Yezide dahi lanet
etmenin caiz olmadığını duydukça, kalbimde pek ağır bir istirap hissettiğimden
dolayı, herşeyde olduğu gibi bu işlerde de, hak söz ancak Cenâb-ı “Hakkın ve
Resulü zîşanın” olduğuna“amenna” diyerek, müslümanlan tereddütten halâs için
“Müfessirîrı Muhaddisîn Müverrihinin bu hususta ihticac ettikleri
“âyati kerime ve hadîsi şeriflere, istinaden işbu “Mecmuai Urafa” namındaki
risâleciği yazmağa ictisar eyledim.
Tekrar ediyorum! Emir, ferman Cenâb-ı Hakkın ve Habibi Ekreminin olduğa
için bu beyanı kabul ve red, yine onlara aiddir.
Vemâ tevfikî illâ bîllah
A’ciziinnas: Erzurumlu Yeşil Zade Muhammed Salih
1365 - 1947
Bu mecmua: Aşıkları hürmete, münafıkları hiddete
getireceğinden, Ehl-i beyti sevmiyenlerin okumamalarını Tavsiye ederim.
MECMUA-I UREFA
Ey okuyucu! Bihamdillâh biz evlâdı ‘Nebi” ve bendeî Cenâb-ı İmamı “Ali»
ve Ehl-i beytin kulu ve kurbanıyız.
“Muhammed”, Fatıma “Ali” Hasan “Hüseyin” Salavâtullahi ve selâmuhu
aleyhim ecmain Hazretlerinin ismi şerifleri herhangi bir mecliste yad edilse:
bizim ve hakikî müminlerin kalpleri çarpar, kara günler hatıra gelir, gönüller
yanar, gözler kanlı yaşlar akıtır. Kara kalpliler ise bize rafızî der ve
gülerler.
Ey insanoğlu!
Bizi mazur gör ki: Bihakk-ı Hûda, Ehl-i beyti sevenler, Kur’ana Hadîse iman edenler bu işte tamamen
mazurlardır, zira dört günlük evlâdını rahat döşeğinde kaybeden hassas bir baba,
yahut ecdadının imhasını gören, duyan hamiyyetli bir evlât ve hakikatli bir
ümmet, hayatının bütün günlerinde, baba ve evlâdının felâketini duydukça, onun
kalbi sızlamaz mı?
Ey mü’min !
Ravzasında henüz mübarek kefeni kurumadan «Cemel-Sıffin» ve müteakiben
«Kerbelâ» çöllerinde, binlerce Benı Ümeyye eşkiyası elinde, ümmete emanet
edilen Ehl-i beytin zülmen dökülen kanları için, Peygamber Efendimizin ruhu
şerifleri acaba rencide olmaz mı ?
Ve bu cinayete içtihat fetvası verenler pek büyük hata etmiş olmazlar mı
?
Ey mü’min!
Cenâb-ı Hak [قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ
عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىۜ] ayetile mü’minleri, Fahr i âlem Efendimizin ve Ehl-i beytinin
hürmet ve muhabbetlerine dâvet buyurmuyor mu ?
Ey insanoğlu !
Eğer ki mü’min ruhlu ve Peygamber Efendimiz salla'llâhü aleyhi ve sellemin
dostu isen, elbette Ehl-i beytin katlinden sen de mahzunsun, eğer ki :
Fasık âsî bağî
zalim münafık tabiatlı isen : Ehl-i
beytin imhasını muvafık görür, Kâtil ve âmiri katilleri müçtehit bilir,
himayeye kalkışır, Yezidi dahi korur, Ehl-i beyti sevenleri sevmezsin. Çünkü:
Sen de mazursun. Zira cismanî muhabbetler, ruhani münasebetlerin mahsulü
bulunduğu, reddi kabil olmayan bir hakikattir.
Her kuş kendi cinsile, her insan da kendi sevdiğile sevişir,
dolaşır.
İtiraf:
Okuyucularıma herşeyden evvel şunu pek açık olarak arzedeyim ki:
Âcizleri, hamdolsun Alizade ve Aleviyim. Fakat, Kat’iyyen ve katibeten gulâttan
ve şeyheyn hazeratına (Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer
radiya'llâhü anhuma) hakaret edenlerden değilim.
**
İmam Muhammed Şafiî diyor ki:
Ehl-i beyti sevmek rafızîlik ise, İnsanlar cinler şahit
olsunlar ki, ben de rafızîyim :
Yine Muhammed Şafiî diyor ki :
Ehl-i beyti sevmek bizim üzerimize farzdır. Bu büyük zatlara
hürmet etmiyen, Salâvatı Şerife okumayanların namazı yoktur.
[Metaliinnucum S. 215]
Hz. Ali Aleyhisselâm Meselesi
Ali aleyhisselâm Fatıma aleyhesselâm Hasan ve Hüseyin aleyhimüsselâm denilir mi ?
Ey hoca efendiler!
Mü’minler biribirine Esselâmü aleyküm ve aleykümüsselâm demekte olduğumuz
gibi “Buhari ve Müslim”i şerif namındaki hadîsi şerif kitapları da, Ehl-i
beytten rivayet edilen hadîsi şerifleri (an Ali Aleyhisselâm an Fatımate Aleyhesselâm ân Hasan ve an Hüseyin ve an Zeynelabidin ve
an Caferüssadık) aleyhimüsselâm tabirile, Fakat bütün ashâpdan rivayet olunan
hadîsi şerifleri ise: (an Ebu Bekir radiya'llâhü anh an Ömer radiya'llâhü anh Ayşe Radıyallahu anha
kelâmile nakl ve tahrir buyurmuşlardır?.
Bununla beraber bütün ashap ve mü’minler, namazın tahiyyelerinde Ehl-i
beyte Salâvat okumakla mükellef iken, Ashâbı kirama namazda Salâvat
okunmamaktadır.
Hâdisi şerif Manası:
“Muhammed’e ve Ehl-i beytine salâvat okunmaz ise, dualar
kabul olunmaz. Acaba namaz dahil midir ? Evet.
İşte bu hadîs i şerife binaen büyük âlimler, şeyhler, Cenâb-ı İmam “Ali salla'llâhü
aleyhi ve sellem : Fatıma salla'llâhü aleyha ve sellem, Hasan ve Hüseyin salla'llâhü
aleyhima ve sellem kelâmı âlilerile yadederîer.
Ülemai rüsum , bu gibi inceliğe malik değillerdir.
İstitrat Tâbiînden bazı zatlar
arasında, esbabın en büyükleri kimlerdir ? diye vuku bulan bir konuşmada Ashâbın en büyüğü Hazreti Sıddık-ı Ekber,
andan sonra Hazreti Faruk-i âzam, andan sonra Hazreti Osman ve diğer aşere-i
mübeşşere ile, ashab ı Bedir, ashab-ı Uhuddur, denilince, o meclisteki zatlardan
bir kısmı hiddetle, neden Cenâb-ı Alinin ismi söylenmiyor demeleri üzerine
Hasan-ı Basrî hazretleri demişler ki: hiddet etmeyiniz, Cenâb-ı Hakk ve Nebiyyi
âzam Efendimiz «Fatıma ile Ali ve evlâtlarını» Ehl-i beyt kelâmi alisile vasf
buyurmuşlar, bu zatların, vücudi Peygamberiden ma’dut olduklarını Ashâpa ve
ümmetlerine duyurmuşlardır.
Ülemayi rüsum bunuda kabul edemezler.
Kulu kurbanıyım Allah ve Resulüssekaleynin
Bütün Ashâbı Nebi Fatıma Haydar Haseneynin
Ruhulbeyan müellifi, İsmail Bursevî diyorlar ki:
Muhakkikler indinde, Cenâb-ı Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellem; Hakk
celle ve âlânın mazharı ve Cenâb-ı İmamı Ali de, Cenâb-ı Nebiyyi âzamin mazharı
tanımı ve varisidir. Anın için Habibi Ekrem Efendimiz ferman buyurmuşlar ki;
“Ya Ali! Beni senden, seni benden ziyade bilen ve hakayıkî
eşyayı daha iyi anlayan yoktur.”
Muhterem Hüsrev hocamız bunu kabul etmezler.
Radiya'llâhü anh Meselesi
Hocalardan bazıları diyorlar ki ashâptan başkalarına «radiyallahü anh»
meşayihten gayrisine de “Kaddesallahu Teâlâ” denemez. Halbuki, hocalar, ders
okur ve okuturlar iken; talebe hocalarına “radiyallahü anküm” Hocalar da
talebeye radiyallahü anna ve anküm duasından sonra dersi takrir ederler idi:
Acaba okuyanlar, okutanlar “Peygamber” Efendimizin ashâplarından mıdır? Bununla
beraber, bugün dahi biri birimize bazı hizmetler sebebile, Allah senden razı
olsun Allah seni azîz etsin demekteyiz. Ayni manayı ifade eden sözlerin birisi
arapca diğeri Türkçe:... Eh ne yapalım, bazan evet, bazan lâ.
Ashâplık Meselesi
Hocalardan bazıları ( طوبى لمن راني) hadîsini okur okumaz, rast gelene hemen ashâplık rütbesini
tevcih eder de, bir kısım “müşrik
müfsit muhalif âsî
bâğî» tûbâya dahil midir, değil mi dir, bu ciheti katiyyen düşünmezler.
Halbuki; Fazilet, Peygamber Efendimiz Hazretlerini görüp konuşmada değil;
fazilet, Habibi Ekrem Efendimizi görmek, edeple konuşmak, hürmet ve sahabet
edip, emri şeriflerine her suretle itaatte bulunmaktadır.
İstitrat
Bir gün Haremi Şerifde Nebiyyi Âzam Efendimizi gören Ebu Cehil habisi «
Ya Muhammedi» Cenâb-ı Hakk senden daha ziyade çirkin bir kimse halk etmişmidir
?
Deyince ;
Fahr i Âlem efendimiz, evet etmemişdir cevabında bulunmuşlar.
Bir müddet sonra ayni yerde Habibi Ekrem Efendimize tesadüf eden hazreti
Ebu Bekir Peygamber efendimize hitabeni ya Muhammedi Cenâb-ı Hakk senden daha
güzelini halk etmiş midir? diyince, evet, etmemiştir, cevabım duyanlar
"Ya Nebiyyallah” ona da evet, buna da evet deyiverdiniz, bu nasıl
şey?
Habibi Ekrem Efendimiz emir
buyurmuşlar ki,
“Ben mazharı «Hak ve nuru mutlak» olan bir ayineyim, ayineye
bakanlar, kendilerini görürler.”
Vahşinin Müslümanlığı
Tafsili İslâm tarihlerinde yazıldığı üzere Muaviyenin anası “Hind” kadın
tarafından, Uhud harbine getirilen ve gizlendiği büyük bir taşın arkasından
attığı mızrakla, cenâb-ı ” Hamza” yı şehit ederek ciğerini çıkarıp Hind kadınla
birlikte çiğneyen “Vahşi» canavarı “Mekke'nin
fethi günü saklanıp iki gün sonra müslüman oldum” diye
“Habibi Ekrem” Efendimizin ikametgâhı kapısına gelmiş, ashâptan
bazılarının delâletiyle huzura çıkarılmış olan bu habise, Cenâb-ı «Hamza» yı ne
suretle şehit ettiği sualine pek çirkin cevap vermesinden dolayı, hemen
huzurdan kovulup “ Mekke”den sürülen ve Ehl-i beytin kat’iyyen sevmediği bu
herife “Peygamber Efendimiz hazretleriyle
konuşup ashâp olmuştur, diye “vahşi” radiyallahu anh diyen ülemayi rusûm hazretlerinin
dirayetlerine bizim tarafımızdan yüzlerce teessüfler vesselam.
«Mecmuayı Seyyit Abdülgaffur ve Mir’atü’l İber: Bak»
Ehl-i Sünnet, Ehl-i Dalâl
Medih ve zemmi anlatan bu kelimeleri en çok Hicaz, Irak, Sariye, Türkiye,
İran âlimleri söyler, birebirlerini tahkir, tekfir ederler. Acaba bunlar neji
kasdediyorlar?
“Ehl-i sünnet” kelimesinin kısaca tarifi şudur :
“Peygamber” Efendimizin ve Ehl-i beytile beraber Hulefa-i Râşidîn
Hazretlerinin tariklerine salık ve itikad meselelerinde imamı Matüridi veya
Eşarinin tariflerine kail olan kimselere Ehl-i sünnet ve Hulefa-i Râşidîne
muhalefet ve Ehl-i beyte hakaret, ihanet edenlere de Ehl-i dalâl denilir.
Hülefai Râşidîn
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا
مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ
الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ
وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ
بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
bu ayetin tefsirinde “Nizameddini Nisaburî” c. 18, s. 112 de diyormuş ki;
«Hülefâi Râşidîn»namile yad olunan «Ebubekir, Ömer, Osman, Ali ve Evlâdının»
emanet ve imametlerine delâleti kat’iyye olduğu, (وَمَن كَفَرَ
بَعْدَ ذَلِكَ)
cümlesile de bu zatlardan sonra onların makamlarına gelenlerin “mütegallibinden”
oldukları ve bunu te’yiden de Habıbî Ekremdimiz (Benden sonra hilafet 30
senedir, ondan sonra da saltanat şeklini alacaktır ) şerifini irad buyurduğu
gibi hazreti Ebu radiyallahü anh da “ سترون بعدي ملكا عضوضا “demişler imiş; Kamus c. 2, s. 1277 ye bak.
Kezalik; Fütühatı Mekkiye’de Cenâb-ı Muhyiddin Arabî» dahi (يَا أَيُّهَا
الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ
وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ )âyeti kerimesiylede “Allaha ve Resalullaha ihanetin en büyüğü
“Ehl-i beytine” hakaret etmektedir. Zira kendileri dahi Ehl-i beytten bir ferd-i
âlidir. Bunu tasdik etmemek hamakattir. c. 4, s. 52
— İstitrat
Ülemayi kiramdan «Abdarrahmanı
Câmî» hazretleri diyorlar ki: teessüfe şayan hallerdendir ki: “Cemel, Sıffiyn,
Kerbelâ, hâdise ve fecayii konuşulur. Havariç hazellelerinin Cenâb-ı Ali’yi
tekfir edişleri, Haccac ve Mervanın Ehl-i beyti seviyor diye ekserisi
“tabiînden binlerce müminleri öldürüşleri duyulur avamın ekserisi ağlar,
ulemayım diyenlerin sükût ederler. Fakat “Ehl-i beyte” zulüm hakaret eden “beni
ümeyye eşkıyası aleyhinde ufacık bir itiraz vukubulunca, Şâmiler galeyana gelir,
biz ashâp aleyhinde söz söyleten müslümanlardan değiliz der, hiddetlenir,
gürültü yaparlar (her kez sevdiği ile birleşir, haşrolur)
Bu beyanattan sonra hazreti Câmî şöyle demişler.
Ey mümin “Ehl-i beyte” hürmet ve muhabbette bulunmaklığımız bir emri dinîdir.
Zira Uç âyetile Ehl-i beyte muhabbet
etmek «Farz» ve [ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا
الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىۜ]
Hulasaten maâlî:
Ey ümmetü ashabım! Cenâb-ı Hakkın kitabını ve evlâtlarımı size emanet
eyledim: Kitabın ahkâmına, evlâtlarımın hukukuna dikkat ediniz: Hadısi
şerifilede Ehl-i beyte muhabbetin “Sünnet i müekkede” olduğu bildirilmiş ve bu
âyetin nüzulü sebebinden “Habibi Ekrem” Efendimiz sual buyruldukta «Fatıma ile
Ali ve evlâtlarıdır» buyurmuşlar, müteakibende
حرمت الجنة على من ظلم أهل بيتي وآذاني في عترتي ومن اصطنع صنيعة
إلى أحد من ولد عبد المطلب ولم يجازه عليها فأنا أجازيه عليها غدا إذا لقيني يوم القيامة » hadîsi
şerifini ifad buyurmuşlardır. Elkeşşaf c. 3 s. 67 bak.
Hülâsatan meali :
Ehl-i beytime ve evlâtlarıma zulüm ve
eziyyet edenlere Cennet haramdır. Dedem Abdülmuttalibin evlâtlarına herkim hile
yapar, zahmet verir ise Ahirette cezaya müstahak olur.
O halde, Ehl-i beyte zulüm edenler
ümmetlikten tard edilmişlerdir.
Ehl-ibeyt :
Tafsilâtı: Tarihi hulefanın altmış beşinci sahifesinde ve diğer
me’hazlarda yazıldığı vecihile Habibi Ekrem Efendimiz bir gün Fatıma ile Ali ve
evlâtlarını bir araya cem ve bir puşide ile özerlerini örtüp
“Yarabbi bunlar evlâdlarımdır, bunları her türlü pislikten
uzak eyle,” duasında
bulunmuşlardır.
{MüslimTirmizi Nisaburî-Şebini tefsirine bak)
İhtar :
Bu kelâmları duyup o kitapları
okuduktan sonra yine, şöyle böyle
diyenler şakidir.
Ashâpa ve müminlere sövülür mü;
Emri Resuli Âzam:
“Ashâbıma sövenlere Allahın laneti olsun; ve mümine sövmek
fısk ve mümini öldürmek küfürdür.”
Sahih-i Buharı c. 4, s. 183: bak.
İstitrat
okuyanların sol taraflıları hiç şüphe yok ki; Bana hiddet buyuracaklardır
.
Ey muaviyeci
efendiler!
Alizadeyim: Özüm,
sözüm şudur. Kötü halinden dolayı Şam valisi fasik muaviyeyi nifak mucidi
müstehzi Amr ibni As’ı, edep düşkünü Mugire’yi, münafık Ziyyad bin Ebihi, Piç
Velid Pelidi, namus satıcı Utbeyi ve Ehl-i beyte husumet eden bu emsaldaki bir
alay haksız herifleri katiyyen sevmem, Ehl-i beyti seven diğer Ashabı Kiramdan Hazreti
Ebubekir, Ömer, Osman ve umum Ashabı hüdayı Radıyallahu anhüm
ecmain: dereceleri nisbetinde lisanen ve kalben hürmet ettiğim gibi!
sevmediklerime de kat’iyen sövmem, sövmeyi de sevmem.
Üsdülgabede El’âganide
Ebül-fida tarihinde Zehebinin Elhakayıkında tasrih edildiği üzere İmam
“Şafii” Hazretleri de bu herifleri sevmez «fasık müfteri
katil» olduklarından dolayı makbulüş şahade saymadığı gibi: «Muaviye»
nin torunu küçük “Muaviye” Radiyallahu anhda dedesi olan Muaviyenin“ gasıp bağı
âsî” babası: Yezidin de «kâfir
katil zalim” olduklarını ilân ve
kendini “Hilâfetten” azil, isminin “Abdullah” namile yad edilmesini tavsiye
ettiği halde maalesef bu kıymetli zat da Mervan habisi tarafından haps ve
günlerce aç bırakılarak “şehiden” vefat etmiştir ;
Ölemayi rüsum bunu da çürütmek yollarını ararlar.
“Muaviye Fasık mıdır?
Ben demiyorum :
Bütün “Hanefî ve kısmen Malikî” âlimlerinin hürmet ettikleri “Hidaye”
namındaki “Fıkıh” kitabında şu meâlda bir mesele yazılı imiş. Ara bak.
Fasıktan tekallubi kaza caiz midir?
Elcevap:
Fasikten tekallubi kaza caizdir, nitekim Ashâptan bazıları Muaviyeden [*]
kazayı kabul etmişler,: ve bu suretle Muaviyenin fenalığını kısmen önlemişler
imiş.
[*] Muaviye kelimesine: Arapça
Türkçe Kamus: kopek ve Ahteri lügati: tilki eniği diyorlar. Acaba
hangisi doğrudur?
Muaviye Müfteri midir ?
Ben demiyorum :
Tafsilâtı :
İslâm tarihlerinde yazıldığı üzere, Emevilere mensup olan valilerini
şekva için “Mısır Kudüs Basra Bağdat ve sair yerlerden “Medine”ye
gelen yirmi bin müşteki Hazreti Osman Radiyaliahu anha şikâyetlerini
dinledemediklerinden dolayı isyan edip Hazreti Osman’ı şehit ettiklerini haber
alan Şam valisi Muaviye güya bu halden pek müteessir olup Hazret-i Osmanın
kanlı gömleğini Şama getirttirip bir çok aylar, bu gömleği cuma günleri eline
alarak Minbere çıkar ve ağlıyarak: Ey cemaat görünüz, ağlayınız, bu kanlı
gömlek, asiler tarafından zulmen şehit edilen ve müslümanların halifesi
Peygamber Efendimizin sevgili damadı olan Hazreti Osman’ın gömleğidir.
Ey ahali! Hazreti Osmana Fatiha okuyunuz, katillerede beddua ediniz diye
halkı galeyana getirdikten sonra iftiraya başlamış ve yemin ederek Hazreti
Osman’ı kafiyen Ali öldürtmüştür diye, halkı iğfal, Imam’ül müminine isyan ve
“Sıffîyn” harbini ihdas ile müslümanları ikiye ayırıp kan döktürmüştür.
Halbuki: Cenâb-ı Ali Aleyhisselâm katilül münafikin velmüşrikindir.
Ulemayı izam ve Meşayih'i kiramdan Hazreti “ Necmüddini Kübra “ diyorlar ki!
Müfteri ne büyük ahmaktır ki katli Cenabı Ali Aleyhisselâma isnat ile
Hazreti Osman gibi bir zati haşa “nifak ve şirk” sınıfına sokmak hatasında
bulunuyor. [Mecnmai Seyyid Abdülgafur]
Buğz eder mi Ehl-i beyte beri mûslümanum diyen
Harp açar mı Murtazaya Ehl-i imanım diyen
Muaviye ve Amr İbni Âs katil midir ?
İmamı Şa’raninin Mineni kebirini
Taberi tarihini Ravzatülebrarı
Hayat’ül hayevanı Mürucüzzehebi Elistiap fi marifetilashabı Elkâmii c. 3 s.
196 yı okuyanlar diyorlar ki:
Katilleri himaye etmek isteyenler, bu kitapları tetkik buyururlar ise “
radiya'llâhü anh” ile yad ettikleri Muaviyeleri iğfal ettirdiği Câde nam
kadınla Cenâb-ı İmamı Hasan aleyhisselâmı ve diğer vasıta ile ashapdan
Abdurrahmanı zehir ile ve İmam Alinin
sevdiklerinden Hicr bin Adilkenediyi Şam’ın
Azra mevkiinde ashapla tan yedi arkadaşile nasıl katlettirdiğini ve Âsoğlu Amir
katili de Muhammed bin Ebubekir radıyallahu anhümayı Mısırda ne suretle katl ve
mubarek cesedini hayvan derisine sardırıp gübre içinde yaktırdığını anlarlar
ise :
Ol vakit hürmetlerini biraz daha bu heriflere ziyadeleştirir sevaba
girerler .
İmamı Süyutînin Mısır tarihini ve Hâfenâmei Veysî’yi oku . . .
Mümini kasten katledenin tevbesi kabul olmaz .
Kudretli ilmile vaaz eden, helîâi mal ile hac için yalnız Medineye kadar
gidip gelen Hüsrev hocamız, bu kitapları tashih ve sahiplerini tekzip ederler
ise Hazreti Muaviyesile Âs oğlu Amrı memnun buyururlar .
Ehl-i Beyte Sövülür mü ?
Ruhulbeyan C. 4 S. 492 de Muavîlerin etbaı kasitundan yani: Bunlar Hakk’tan
yüz çeviren Cehennem odunu olduklarını ve tefsiri Garaibülkur’an ile ; Taberi
ve imamı Süyutî de (Kadir) suresinin sebebi nüzulünü beyanları münasebetile
Muaviyenin “ Şecerei meVune “ den bulunduğunu beyan eylemişlerdir. Anın için Ehl-i
beytin ötedenberi düşmanı olan Muaviye meal-hicap altmış dokuz, sene Resulüâzam
salla'llâhü aleyhi ve sellem efendimizin tesis buyurduktan minberlerde cuma ve
bayram hutbelerinden sonra kendisi ve para ile etrafına cemettiği para dinli
ulemayı rüsum köpekleri tarafından vârisi nebi Cenâb-ı İmam Ali aleyhisselâma
ve tarafdarlarına seb etmiş ve ettirmiş ve Imamı Âli’nin en büyük taraftarı
Peygamber Efendimiz olduğunu bildiği halde bu ciheti de düşünmek istememiş?
Ve bu fezahat “Halife Ömer ibnî Abdül’âzizn radiya'llâhü anh tarafından men olunup âyeti
kerimesinin okunması emrolunmuş olduğunu Elbeyanü vettebyin C. 1 S. 188 ve Akdülferit
C 2 S. 305 ve Ibni ebilhadit ve Künhül Ahbar ve Nehcülbelâga ve Kısası Enbiya
vesaireyi okuyanlar bilirler.
Asrımızın en kudretli âlimleri bu kitapları tetkik buyururlar ise ;
Şüphesiz ki, bizi bırakıp o zatlarla uğraşmaya başlarlar.
Müfessirinden Bağdat Müftisi Âlusi zade tefsirinde diyor ki :
Cenâb-ı Ali’ye sağlığında lanet etmek en büyük musibet ve mefsedet olduğu
gibi ba’del-vefat tel’in küfür derecesinde bir rezalettir. Zira o ile
mevsuftur.
Kezalik; Ruhulbeyan müfessiri Ismail Bursevî Hazretleri silsilenamei
evliya nam eserinde Cenabı İmam Ali Aleyhisselâm hakkında yâni Allah Teâlâ
Ali’nin zatını tazim ye tekrim eyledi ve Habibi Ekrem Efendimizin mukaddes
silsilesine Ali’yi vasıta kıldı. Bu silsilenamenin 138 inci sahifesindede şöyle
bir cümle yazılıdır:
“ Vahdeti hakikiye Ali de göründü ve Hakkın esrarı Alinin
hilkatinde zuhura geldi. “
Bu halde Cenâb-ı Ali’ye isyan Allâha ve Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve
selleme isyandır. Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve selleme isyan edenlerin de
sonu hüsrandır.
İbni Süfyan kurdu istibdadı tuğyan namına
Etti isyan Ehl-i beyte huni Osman namına
Farz iken tazimü hürmet hanedanı Ahmede
Sebbü şetm ettirdi minberlerde isyan namına
Ebu Süfyan ve Muaviye kimdir?
Ebu Süfyan :
Kureyş kabilesinden, Abede-i Şems evlâdının Beni Umeyye namile yadolunan
güruha mensub tab’an hilekâr, le’im, nifakı seven, ara bozan, hatta bu muzır
adamların adları dahi herhangi mecliste söylense :
Mutlaka oradaki müslümanlar, belki kardeşler arasında dahi
nifak uyandıran bir kısım fena insanlardır.
Habib-i Ekrem Efendimizin “Nübüvvetinin” izharından Mekke”nin fethi
gününe kadar Ebu Süfyan ile karısı meşhure Hint Peygamber” Efendimizi ve müminleri imha için
başına topladığı binlerce şakilerle yirmi iki sene Peygamber Efendimize ve
müminlere türlü türlü zahmetler veren ve bir kaçında oğlu Muaviye de bulunmak
üzere on bir defa Medine şehri üzerine yürüyen Ebu Süfyan Mekkenin fethi gecesi
casusluk yapar iken yakalanmış pek zelilâne bir halde Hazreti Abbas’ın şefaatile
huzuru Celili “Peygamberiye” çıkarılıp kendisi ve karısile evlâtları ve “Kâbeye”
iltica eden diğer otuz iki münafık [Kamus tercümesinde bu 32 herifin onları
yazılıdır.] idamdan kurtarılmış ve tarafı celili Peygamberiden sudur buyrulan yani:
“Haydi gidiniz! Siz affolundunuz.”
Hadisi şerifile kovularak aff olunduklarından: Şeriat lisanında o günde
ve o ânda, Kılıç korkusundan, amandir beni öldürmeyin müslüman oldum deyenlere
“ Tulaka” denilmiş olduğunu El Âganî c.13, s. 67 ile Kastelânî ve diğer
mehazlar yazmıştır.
Mekkenin Fethinden Evvel Müaviye Müslüman
mı İmiş?
Mekkenin fethinden evvel Muaviyenin bahasından gizli müslüman olduğunu
söyleyenler var isede: Tefsiri kebir c. 2, s. 734 de yazıldığı üzere vârisi
Nebî Cenâb-ı İmam Âli Aleyhisselâm; Muaviyenin Tulekadan yani ölüm korkusile
müslüman olup, Müellefei kulublerle para alanlardan olduğunu bildirmiş ve
merkumun bu halini Ashabın cümlesi söylemişlerdir.
(Etin Etimdir) Hadis i şerifilede vücudi «Nebiden» madut olan Cenâb-ı İmamı
Ali hutbe okur iken yani;
Allahın iman nimetine nail olanlarını yoldan çıkaranların gidecekleri
yeri cehennemdir Âyetinin sebebi nuzülünden işareti âli soruldukta, Ümmetin
âlemi bulunan Cenâb-ı İmam Ali Aleyhisselâm ”müminleri doğru yoldan
çıkaranlar” Kureyşin en faciri olan Beni yye güruhu olduğunu bildirmiş ve
bu kelâmı Ibni Âbbas ile Hazreti «Ömer» Radiyallahu anhüma tastik etmişlerdir;
Kastelânî c. 7, s. 184 ve Elâgani c. 14, s. 166 bak.
Hikâye :
Cenâb-ı Akıl bini Ebi Talip ile Muaviye arasında cereyan eden bir
münakaşada Akîl Muaviyeye hitaben “ey Hind kadının oğlu! Haşimîler acizden,
kibirden, gururdan uzak Emevîler ise : Hiyanet, melanet, küfür ile doludur,
demiş imiş. Akdülferit C. 2. S. 34
Ebu Süfyanın Müslümanlığı :
Muhammed bini Cerir, Abdullah bini
Zübeyr radiyallahu anhüma ile diğer dört zatı şahit göstererek demiş ki: Yermük
harbinde müslümanların mağlup, Rumların galip olduğunu gören Ebu Süfyan Rumları
alkışla medh, müslümanları zem etti haberini verdiğimde, babamla beraber
yanındaki ashab hayret edip Allah Ebu Sufyanı kahretsin diye bedduada
bulundular. El Âgani C. 6. S. 98
Hikâye:
Ashaptan [Huzeyfetü İbnülyemane) Radıyallahu anh bütün münafıkları bilir,
Süfyanîler den hoşlanmaz, münafıkların cenaze namazlarında bulunmazlar imiş.
İbni Ebilhadit Seyyit Abdülgafur.
Muaviye Vahy Kâtibi mi İmiş?
Tarihler diyor ki :
Habibi Ekrem Efendimiz Mekkenin fethinden sonra Ütap bini Üseyd
Radıyallahu anh Mekke emaretine tayin buyurup Medineye avdet buyurduklarından
Üseydin emri altında bulunmayı istemeyen Ebu Süfyan bir kaç ay sonra oğlu Muaviye
ile Medineye gelmiş, zaruretleri sebebile Muaviye ganimet kâtipliğine, Süfyanda
Buhran taraflarında zekât toplama memurluğuna tayin edilmişler imiş.
Muaviyenin hükümdarlığından sonra bunun meddahlarından bazı kimseler,
İzafî bir şeref kastile Muaviyenin de Vahy kâtipliğinde bulunduğuğunu
söylemişler ise de bunun doğru olmadığı muhakkaktır. Zira Üsdülgâbe cilt 1
sahife 50 de ve diğer me’hazlarda vahy kâtiplerinin isimleri yazılıdır . Bununla
beraber en evvel vahy kâtipliğinde bulunmuş olan Hazreti Osman Radıyallahu anhın
süt kardaşı Abdullah bini Sâd bini Ebi Serhin küfrünü izharla irtidat ettiği ve
Hz. Ebubekir radiya'llâhü anh’ın
Hilâfetinin ilk aylarında ashabım, müslümanım diyen niçe kimselerin gizli ve
aşikare elinden çıktıkları, şer’a muhalefet ettikleri de unutulmamalıdır.
Ve yine bütün müverrihlerin müttefikan yazdıkları veçhile Muaviye, Yezit
ve Mervanın parasına tama’an, yahut emirlerine itaaten Veya tabalarındaki
şekavete binaen 69 sene Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellemim vaaz
buyurduğu minberlerde Cenâb-ı Ali’ye ve muhibleriyle taraftan olan yüzlerce
ashab ve tabiîne lânet okuyan ve okutan imamül mü’minin olan Alî ye isyan ile
Sıffîyn harbini ihdas, Hazreti Hasanı İmamet makamından tenkil eden ve ettiren,
biz ashabız, tabiiniz, büyük adamız deyenler değilimdir?
Ve yine tarih namına tekrar ediyorum : Asrımızda dahi çok zamanlar
camilerde vaaz eden, şehirlerde müftülük yapan meşayih meclisine riyaset
edenlerden bazı zatlar hükümetin hiç bir tazyiki olmaksızın ya zatî menfaat veya
vicdanî kanaatlarile Ankara millet Meclisine verdikleri takrirlere istinaden,
İslâm âleminde hilâfet, Türkiyede Şer’iye Vekâleti ilga, medreseler tekkeler,
türbeler kapatılıp mekteplerde Kur’an ve din dersi okunmanın, bir yerde
toplanıp Allah, Allah demenin kanunen yasaklığına, keza ilk din inkılâbı olmak
üzere Diyanet Reisi Şeref İzmirli İsmail Hakkı, Reisü’lülema Arabkîrli Hüseyin
Avni hocalar dahil, Babanzade Ahmed Naimle, Ferit Kam hariç, Darülfunun
llâhiyat müderrisleri tarafından yapılan mazbata ile, camilere ayak kabı ile
girmek, kanepe koymak, çalgı çaldırmak ibadetleri Türkçe yapmak teklifinde
bulunanlar yine din âlimleri denilen muhterem üstatlarımız değil midir ?
Arada şahıslar ve şahıslara hürmetsizlikler yok, bütün sözler, vak’alar
yapılan şeyler tarihin malıdır. Tarihin malı olan ve tarih için yazılan bu
beyanın tafsilini arzu edenler, Kemal Atatürkün tarih namına cihan halkına
karşı irat ettiği nutkun 514 numaralı sahifesine., Cumhuriyet hükümetinin resmî
kitaphanelerinde ve gazete idarehanesinde gene tarih için kolleksiyonları
mevcut olan ve münderecatının sıhhati hiçbirisi tarafından tekzip edilmeyen
Vakit adlı gazetenin 206 192 S tarihli nüshasını okusunlar.
Hikâye:
Cenâb-ı “Hüseyin” Aleyhisselâmın şehadetinden sonra, Küfe münafıklarından
bir sürü azametli hoca, hac için Mekkeye gelir ve bunlardan birisi Haremî
şerifte yüzüne konan bir sineği öldürdüğü için aralarında senin haccın bozuldu
diye münakaşa başlar, meselenin halli için Mekke müftisi “Abdullah bini Ömer”
Radiyallahu anhümaya müracaat ederler. Hazreti Abdullah bunlarin Küfe münafıkı
olduğunu anlayınca, der ki: Behey para dinli habis herifler: Yezit’in emrile
Peygamber Efendimizin sevgili evlâtlarını evlâtlarile beraber öldürüp, gâvur
olduğunuzu düşünmüyorsunuz da, Sivrisineğin öldürüldüğünü arıyorsunuz. Defolun
.şuradan domuz herifler!..
Tarihi Nizami ve Cevahiri Mülteka’d'a
Muaviye Peygamber Efendimizi Sever mi
İdi ?
Künüzüddekayik:
“Ehl-i beytime eziyyet eden Allaha eziyyet eder.”
Muaviye: Ehl i beyte eza ve zulüm
etmişimdir? Etmemiş midir?
MMTTTTMTmmn—Mm——lîm——^ —
Ve Taberani
“Ehl-i beytime buğz eden münafıktır.”
Muaviye Ehl-i beyte buğz etmiş
midir, etmemiş midir?
Ve Câmiüssagîr
“Ali’ye düşmanlık eden Allaha düşmanlık eder.”
Muaviye: Ali’ye adavet etmiş
midir, etmemiş midir?
Ve Câmiüssagîr
“Şefaatim Ehl-i beytimi sevenleredir?”
Muaviye; Ehl-i beyti sevmiş midir ? sevmemiş midir ?
Ve “Ya Ali! Seni müminler
sever' Münafıklar düşmanlık eder,”
Muaviye; Ali’yi sever mi idi?
Bu hadisi şerif; hadis kitaplarının beşinde de yazılıdır.
Ve Câmiüsaagîr
“Ali’yi sevmek imanın; Ali’ye hakaret nifakın! alâmetidir.”
Muaviye; Ali’ye muhabbet mi, yoksa
buğz mu etmiştir?
Ve Câmiüssağir
“Ali’ye düşmanlık kabahattir, hiç bir iyilik onu?
affettiremez. “
Ve Taberanî
“Zati Risaletpenahımla Ali, ümmetin delilidir.”
Müaviye, Ali’yi hüccet tanımış
mıdır?
Ve Taberanî
“Zatı Risaletmaâbım kimlerin büyüğü isem Ali’de onların
büyüğüdür.”
Müaviye: Ali’yi büyük tanımış
mıdır?
Ve Deylemî
“Ali benim gizli olan kudsiyyetime maliktir.”
Ey hoca efendiler!
Bu gibi hadisi şerif Aliden gayrisi hakkında irad buyrulmuş mudur?
Ve Taberanî
“En sevgili kardaşım Âli en sevgili amcamda Hamzadır!”
Muaviye: Bu hadislel'e hürmet ve Ali’yi
Peygambere kardaş kabul etmiş midir?
Ve Mesabîh |
“Hüseyin benden Ben
Hüseyindenim!”
Peygamber Efendimizin bu sevgili evlâdınıda Muaviyenin sevgili oğlu Yezit
şehit etmiş olduğu halde Hüseyin için ah yazık oldu diyenler de bazı kimseler
tarafından tahkir ediliyorlar?
Ve Taberanî ve Deylemî.
“Hasan ve Hüseyin Ehl-i beytin en sevgilileridir.”
Peygamber Efendimizin bu emri şerifine itaat, hürmet etmeyen Muaviye Cenab-ı
Aliden sonra Küfede Emirelmüminin intihap edilen Cenâb-ı Hasanın üzerine atmış
bin kişilik bir ordu ile gitmiş Hasanı tenkil etmiştir.
Ve Menavî ve Yenabiülmeveddet
“Müjde sana ya Ammar! Bağiler tarafından şehit olacaksın;
Bu zati şerif “ Sıffîyn “ harbinde
Muaviler tarafından şehit edilmiştin Bu hadis ahkâmına binaen Muaviler bağî
midir, değil midir ?
Ve Tirmizı Umdetülkari c. 5, s. 652
Ammar’a düşmanlık eden Allaha düşmanlık eder. Her kim Ammare
zulüm ve hakaret ederse: Cenâb-ı Allah da ana hakaret eder.
Cehennem narı Ammare haramdır. Ammar nerede olsa, Hak
onunladır.
Ey mümin!
Ehl-i beyte ve Ammar’a hakaret eden Muaviler ve taraftaranı bin üçyüz
küsur seneden beri hakikî müminler tarafından hakaretle yadedildiği ve
edileceği gibi bunların kıyamette ne büyük cezaya düçar olacakların! bütün
mahşer halkı görüp “oh” diyecektir.
Ve Künûzüddekayık
“En evvel benim ümmete talim ettiğim dini: Beni Ümeyyeden
biri tebdil eder?...
Acaba o muzır herif kimdir?
ve Künüzüddekayık
“Beni Ümeyyenin bağî
asî fasik katilleri cehennem kuyusuna girecektir.”
Ve Feraidüssimtîn ve Künuzüddekayık
“Muaviyeyi minberim özerinde görürseniz öldürünüz?”
Ashaba terk edilen minberi şerif:
Muaviyeden niçin menedilmiştir. Bu cihet neden düşünülmüyor? Muaviye iyi adam
ise neden öldürülmesi emir buyuruluyor.
Ve Künuzüddekayık
Herkim hilâfet namına Ali ile mukatele eder ise: nerde olursa
olsun onu öldürünüz?
Ve Sahihi Müslim
“Her nebinin maddî ve manevi bir vasî ve varisi olduğu gibi
Ali de benim vasim ve varisimdir:”
Muaviye: Bu emire itaat edip Ali’yi
vasî ve varis tanıyıp hürmet etmiş midir?
Ve Tirmîzi ve Şerhi şifa s. 694
Muaviye: Kıyamette ateşten bir tabuta yahut cehennem
kuyusundan birisine girecektir.
Ey hocalar!
Ashabı kiram cennetle: Şâm valisi
Müaviye neden cehennemle müjdelenmiştir?
Ve Sahihi Müslim ve Üsdülgabe c. 3, s, 41
“Birçok şer ve fesat zuhura getirilecektir. Bu ümmetin
birliğini herkim bozar, halkı ikiye ayırır ise: kim olursa olsun, onu kılıçla
öldürünüz.”
Sual:
Muhterem efendiler!
Bu ümmet arasına ilk fesat ve fitneyi sokan Siffîyn harbini ihdas eden,
müslümanları ikiye ayıran “çariyar” (Dört Halife) hazeratı mıdır? Yoksa, Şam
valisi, saltanat delisi Müaviye midir?
Ve Camiüssâgîr ve Taberanî
“Her kim Ali’ye hakaret ederse bana hakaret etmiş olur.”
Herkim Allahın ve Resüiullahm emirlerine muhalet ederse:
Dünyada ve âhirette Allahın laneti ânın üzerine olsun:
Muaviye Cenâb-ı “Allahın ve Peygamber” Efendimizin
emirlerine itaat mı. yoksa isyan mı etmiştir?
Din Âlimlerine hitap
Ey din rehberleri asırlardanberi kitaphanelerinizde hürmetle şakladığınız
(Buharı Müslim Mesabih
Meşarik Deylemi Taberanî Tirmizî
Künuzüddekayık
Camiüssagîr) gibi hadis kitaplarında ve
(Kur’anı mübinde) hâsseten Ehl-i beytin fazilet ve muhabbeti ve bunlara buğuz
ve hakaret edenlerin rezileti hakkındaki hadisi şeriflerde bozukluk var ise:
şimdiye kadar bunları imha etmediğinizden dolayı eslâfımzla beraber âhirette
mesul olmıyacak mısınız?
Eğer ki bu hadisi şerifler hatadan salim iseler, bunları benim gibi
cahillere ve umum müminlere anlatmadığınız için Peygamber Efendimize karşı
mahcup olacağınızı düşünmüyor musunuz?
Tekrar ediyorum:
Hakikaten Peygamberimiz Efendimize hürmetkar iseniz: Ehl-i beyti seviniz,
sevdiriniz “Tevellâ ve Teberraya” dikkat etmeleri için bu ümmete hakikî
rehberlik yapıp «dinî» vazifenizi ifa ediniz, katilleri Ehl-i beyte tercih
etmeyiniz?
Peygamberinizin
evlâtlarını öldürenlere «Müctehit» deyip günaha girmeyiniz! Peygamberin
evlâtlarını sevenlere hakaret etmeyiniz.
Nebi Ve Evlâdı Nebiyye Muhabbet
İslâmiyet iddiasında bulunan kimse, Habibi Ekrem Efendimizi ve vücudu
nebiden madut olan Ehl-i beytini kendi nefsinden ve evlâdından ziyade sevmez, “Kur’anın”
ahkâmına, Resulûllahın emirlerine itaat etmez ise, o kimse müslüman değildir ?
Peygamberin evlâtlarına kılıç çeken, hakaret edenleri düşün, hükmünü ver.
Dergâhı Muhammed haremi emn ü amandır
Mihrabı Ali cayi necatı dilü candır
Allah ve Muhammedle Alîdir deri hacat
Ümmidi kerem babı diğerden hezeyandır.
İhtar :
Ey mü’minim deyen insan!
İmanın kemali, Ehl-i hakikate göre Tevellâ ve Teberra iledir.
Tevellâ Cenâb-ı Allaha ve Resulullaha
hürmet ve emirlerine itaat etmek, itaat edenleri sevmektir.
Teberra Cenâb-ı Allaha, Reşulullâha ve Ehl-i
beyte eziyyet, muhalefet edenleri sevmemektir.
Dostlar Tenkit Düşmanlar Takdir Ediliyor ?
Eyvah !
Ne acayip zihniyet ?
Bazı memleketlerde, bazı kimseler tarafından :
Peygamber Efendimiz Hazretlerinin müteaddit emri Şerifleriyle hürmet
edilip sevilmeleri emrolunan sevgili evlâtlarını sevip hürmet eden mü’minler
tenkit edilmekte ve yine Peygamber Efendimizin sevmediği ve sevmeyiniz dediği
bir kısım bağı, âsî, fasık, katil kimseleride Peygamber Efendimizin pek âşikâr
olan emri şerifleri hilâfına sevip hürmet edenler maalesef hürmetle takdir olun
maktalar ? Fesüphanallah, bu ne fena itiyat, ne yanlış telâkki... Bu adamlar bu
hallerile kimleri memnun etmek istiyorlar ?
Ey mü’min !
Cenâb-ı Hakkı ve muhterem Peygamberile evlâtlarını seven, çariyari güzin
(Dört Halife) ve ashabı Sadikıyn Hazaratına hürmet edenler tahkîr edilebilirler
mi ?
Ey müslüman !
Peygamber Efendimizin sevmediği kimseleri Cenâb-ı Hakk sever mi ?
Ey insan!
Senin evlâdını, dostunu öldüren, sözünü dinlemeyen bir kimseyi, sen
sever, hürmet eder misin ?
Düşün, hükmünü ver, herhangi taraflı olduğunu anla.
Ne acayip teklif :
İlim inhisarcılığı yapan, her şeyi
yalnız biz biliriz diyen zatlardan bir kısminin fikrine göre, evvelce
müslümanlar arasında vukua gelmiş olan tarihî vakaları ve hususile Peygamberin
evlâtları aleyhindeki “Sıffîyn Kerbelâ”
hâdiselerini müslümanların konuşmaları, bilmeleri, hikâye etmeleri gûya caiz
değilmiş ?
Ey halkı sözden, tarih okuyup yazmadan menetmek isteyen efendiler!
Ehl-i beytin fazileti, Ehl-i beyte düşmanlık ve hakaret edenlerin
rezaleti hakkında vahy ve irat buyurulan ayat-ı Kerime ve Hâdisi Şeriflerin
muhatapları hassaten müslümanlar mıdır?
Yoksa bu emri âliler, müslümanların gayrisi için mi irat buyurulmuştur ?
Aman Yarabbi bu ne mânâsız teklif !
Hazreti Osman Radiyallahu anhın kanı için şehidi mağfurun varisleri
sükût, Şam valisi Muaviye ise: Cihanı velveleye vermiş, hükümdarlığı için
binlerce insan öldürtmüş ve Cenâb-ı Ammar ile Hazreti Hasanın kanlarını,
katillerini aramak şöyle kalsın, hatta canileri taltif ettiğini dahi duymuş,
bilmiş olanlar bu fenalıklar hakkında söylenmesi vacip olan sözleri
söylemedikleri gibi, bu kerrede, sevgisi farz , zikri vacip olan sözlerden
müslümanları menetmek istiyorlar ? Eyvah bu hale binlerce teessüfler ....
Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Ey ashabım ve ümmetlerim: Cenâb-ı Hakkın Kitabını ve Ehl-i
beytimi size emanet ediyorum. Kitabın ahkâmına itaat, Ehl-i beytime hürmet ve
muhabbet edip hayatlarını koruyunuz, namlarını zikrediniz. Zira emanete dikkat
ve hürmet edenler Cennetle” emanete hiyanet ve hakaret edenler Cehennemle
mübeşşerdir.
Muaviye: şer’an cehennem Ehl-i midir?
Şâmın meşhur âlimlerinden “Hayyati Mütekellim” hal tercümesinde diyor ki;
Emevî camiinde vazederken (وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ
النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ) âyetini okuyup cemaata zalim olmamalarını, zalimleri
sevmemelerini, zalimlerin, zalimleri sevenlerin cehenneme gireceklerini
anlattığım ânda, genç bir köylü ayağa kalkarak, bana;
Ey vaiz efendi!
O halde Muaviye ile oğlu Yezit
hakkındaki kanaatiniz nedir dedi?
Ben: Hazreti Muaviye aleyhinde hiç
bir sözüm yoktur. Lâkin oğlu Yezit “katil
kâfir zalim” olduğu için o habise
her ân lanet okurum dedim: köylü:
Hocam!
Yezit gibi zalim kimseleri
sevenlere ne dersin? O gibilere de lânet okur, hakaret ederim, derdemez, köylü;
hocam sana düşünce temenni ederim; zira Yezit zalimini babası Muaviye den daha
ziyade seven bir kimse tasavvur edilebilir mi ki; sağlığında, malım makamını,
sevgili oğluna
vasiyyet edip ölüverdi deyince: yüzüm kızardı, dilim tutuldu, hemen
kürsüden iniverdim.
Ruhulbeyan c. 1, s. 122 ve mecmua i Seyyıt Abdulğafur
Hikâye
Yemenli Şeyh Nasrullah hal tercümesinde demiş ki; Hicri 120 Ramazanının yirmi
yedinci gecesinde Cenâb-ı Ali’yi rüyada gördüğümde…
Ya Emirilmüminin!
Siz Mekkeyi fethettiğinizde size her türlü fenalık yapan Süfyanileri
affedip onlara Iûtf ile muamele et iğiniz halde, otuz sene sonra Süfyan oğlu Muaviye
ve bunun habis evlâdı sana ve evlâtlarına yaptıkları mezalim ve hakarete ne
mana verelim? Dediğimde, Cenâb-ı İmam Ali Aleyhisselâm dediler ki:
“Ya Nasrullah! Bunda hayret edilecek bir şey yoktur, kerimden
kerimlik, leimden leimlik zuhura gelir.» “İbni
Ebilhadit”
Lanet:
Şer’an iki suretledir ;
Birisi Cenâb-ı Hakkın Kur’anı Mübin ile medh buyurduğu âlim ve âbid
kullarından yüz çeviren ve Cenâb-ı hakkın mahlûkata ihsanı olan yiyecek ve
içecek gibi nimetleri insanlardan meneden veya bunların alım ve satımında
ihtikâr yapan ve yaptıranlar içindir.
Nitekim Peygamber Efendimiz bu gibileri “el muhtekırü mel’ünün” hadisi
şerifile insafa davet buyurmuşlardır.
Diğeri de zâlim, katil, kâfir, münafıklarla din âlimlerini din âmirlerini
tahkir, tezyif ve imhaya teşebbüs edenler içindir. Cümhur-ı ulemaya göre
zalimler, münafıklar din âlimlerini tahkir ve imhaya teşebbüs edenler ve
ettirenler ebediyen lânete müstahak olurlar.
Harrerehül fakir Ahmet bin Süleyman bin Kemal Afa anh ümhümelik ül müteal
Bu fetvayı şerifeyi okuyan ulemadan Medineli Seyyid Necmeddin efendi
müftissekaleyn ünvanile yadolunan Kemal paşa zadeye tahriren müracaatla fetvayı
şerifenin istinat ettiği birkaç âyatı Kerime ve Ahadisi Şerife yazarak Nebiyyi
âzam Efendimizin vârisi ve ümmetinin en â’lemi, dinin hâmisi bulunan Cenâb-ı imamı
Âlı ye buğuz ve hakaret ve imhasına teşebbüs edenler Sıffîyn hâdise sinde
müslümanları ve merkeplerini Şattan su içmeye ve abdest almaya bırakmayan
kimseler de şer’an lânete müstahaklar mıdır ?
Şeriatın şerefi ilmin kudsiyeti namına âciz ve câhil olan fakiri ikaz ve
irşat buyurunuz efendim.
Türabî dergâhı Şeyhi hâdiıaüHukara Esseyyid Muhanamed Necmeddin
Bu sualnameyi okuyan Şeyhülislâm efendi ağlayarak, pek iyi: yarın gelip
cevabını alırsınız dedikten sonra on gün kadar temerrüz edip evinden çıkmayan efendi
hazretlerine tekrar müracaatımda
Şeyh!
Öğrenmek istediğin meselenin cevabını sual varakanızda yazdığınız hadisi
şeriflerden alabilirsiniz deyip sualnamemi iade ve kahve ikramından sonra
kusura bakmayınız biraz rahatsızcayım deyip harem dairesine gidiverdi.
Bu meseleyi asrın âlimlerinden olup veresiye müftü macinlik yapanlara
sorsanız!!!? Alacağınız cevap (Müctehidi muhti) sözü olacaktır?... Tuh
dirayetlerine!
Son söz
“Abdurrahmanı Camî” hazretleri diyorlar ki: Ehl-i beyte yapılan zulüm ve
hakaret, İslâmiyet ve insaniyet için silinmez bir kir, unutulmaz bir elem ve
bir yaradır?
İslâm âleminde ilk fesat ve fitne ve ilk nifak ve tefrikaya sebep olan ve
dünya saltanatı için Ehl-i beyti imhaya kalkışan Muaviye ve Yezidin harekâtı
elbette kitabullaha muhalif bir cinayettir?
Cezası uhraya matemi dünyaya kalan
ve acısı gönüller yakan bu cinayatı, ne bir kısım taşkınlar gibi sövmekle. ne
de bir takım şaşkınlar gibi içtihat sözile kapamağa çalışmayıp, ancak muhterem
şehitleri her ân kemâli hürmet ve muhabbetle maelfatiha yadeder, katillerle
âmir i katilleri ve koruyucularım Cenâb-ı Hakkın adline havale eyleriz,
Ashabın Aksamı
Ashap: Fazilet cihetile üç kısım ve onbir tabakadır?
Birinci kısım
Bi’seti nebiyi müteakiben, evvelbeevvel «Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve
sellem»e iman
edip Habibi Ekrem Efendimizin uğurunda her türlü fedakârlıkta bulunan ve «dinlerini» muhafaza için “Habeş” memleketine kadar hicret eden zevati
kiramdır.
İkinci Kısım:
Mekkenin fethinden evveli “Habibi Ekreme” iman edip, islâmiyetin intişarı
için malik; canile mücallede de bulunan ve şirkte kalan baba ve kardaşlarile
harp eden zevati kiramdır.
Üçüncü Kısmı:
Aielıtlak akü ve baliğ olarak Cenâb-ı Nebiyi âzam Efendimizin sohbet ve
sahabetinde bulunan ve ahdinde sabit, emre muti ve müslim olduğu halde allirete
intikal eden zâtlardır.
Ülemadan bazılarına göre bir defa olsun Peygamber Efendimizi gören
bazılarına göre de mü’min olarak zamanı saadette bulunup yine, mü’ min olarak
vefat edenler de ashapdan addedilmekte iselerde, halbuki : Ashabın büyüklerinin
içtihadına göre bir müddet, sohbet ve sahabeti seniye de bulunmayan ve Habibi
Ekrem ile bir veya iki defa gazaya gitmeyen kimseler ashapdan addo olunmamaktadır.
Anın için “Sahibülisabe” Haccetül vedada hazır bulunmuş ve müslimen vefat etmiş
olan kırk bin kadar zatları ashapdan sayıp bunun ziyadesine ashaplık rütbesini
lâyık görmemiştir.
Müslim şarihi imam ı Nevevî de “Aşerei mübeşşere ile ashab-ı Bedir ve
Uhudün kudsiyyetlerini diğer ashaba tercih eylemekte ve hususile Mekkenin fethi
ânında ve fethinden sonra kılıç korkusundan Müslüman oldum diyen “Tuleka” yâni
şüpheli iman sahibi olan ve Müellifei kulup denilenlerle o zatları müsavi
tutmanın şer’e muhalif, edebe münafi olduğunu beyan buyurmuşlardır.
Tabakalı ashap;
On ve yahut on bir tabakaya ayrılmış olan ashabın Birincileri en evvel “Habibi Ekrem” Efendimize iman eden Cenâb-ı
(Hadiceiülkühra ve Aligülmürteza ve Zeydibni Sâbit ve Ebubekir) Hazretlerinden
sonra mümin olan otuz dokuz zevatı kiram dır.
İkincisi. Hazreti Ömerin islâmiyetinden sonra ve hicretten evvel iman şerefile
müşerre olan zatlardır.
Üçüncüsü: Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem Efendimize birinci akebede biat
eden zatlardır.
Dördüncüsü: Peygamber Efendimize ikinci akebede biat eden zatlardır.
Beşincisi: Resüli Ekrem Efendimizin Mekke den hicretle henüz “Küba”
denilen mevkie muvasalat buyurdukları zaman Peygamberimiz Efendimize iltihak
eden zatlardır.
Altıncısı: Bedir gazasında bulunup müşriklerle harp eden zatlardır.
Yedincisi: Bedir gazasile Hudeybiye musalahası esnasında, Medineye hicret eden
zatlardır.
Sekizincisi: Hudeybiyede “Şecerei ridvan” altında Rasûlüllah salla'llâhü
aleyhi ve sellem Efendimize akt-i biat ederi, yâni Peygamber Efendimizin
uğurunda canlarını fedaya söz veren zatlardır.
Dokuzuncusu: Hudeybiye musalâhasından sonra “din” aşkile Medineye hicret
eden zatlardır.
On ve on birincileride'.
Mekkenin fethi günü veyahut fetihten sonra kılıç korkusile kerhen veyahut
mal ziyaî düşüncesile havfen korkuyla müslüman
olanlardır.
Ahmet ibni Hanbel İbni Şirin Ibni Âbbasın içtihatları ve bütün müfessir ve
muhaddislerin kavline göre: Mekkenin fethinden evvel islâmiyyeti gönül arzusıle
kabul edip de en tehlikeli anlarda Peygamber Efendimizin yanından ayrılmayan ve
çok müthiş muharebelerde islâmiyyet için ölümü cana nimet bilen ashabı kiram
ile evvelâ Peygambere kılıç çeken; Mekkenin fethinden sonra ölüm korkusundan,
mal derdinden dolayı müslüman oldum diyen ve şüpheli iman sahibi bulunan «Müellifei
kulüp” münafıklarını müsavi addetmek, en büyük ve hamakattir?
Ey mümin!
İslâmiyetin zuhurundan itibaren «Peygamberimiz» Efendimize bütün
varîlıklarile iman eden ve ölene kadar ahtlerinde sabit olan ve Peygamber
Efendimize ve evlâdlarına itaat ve hürmette kusur etmiyen Ashabı kiram için ( Benim
Ashabım yıldızlar Gibidir…) Hadîsi şerifini irad buyurmuşlar ve hassaten
Çıharıyârı güzîn ve Aşerei
Mübeşşere ashabı Bedir ashabı Uhud ve emsali muhterem zatların “ Din
Rehberi “ şeriat hadimi olduklarını ümmetlerine lütfen duyurmuşlardır.
Arşı Rahmana güneştir ol Habibi müctebâ
Etrafında aylarıdır Ehl-i beyti Mustafâ
Şer’a hizmet eyleyen bilcümle Ashabı güzîn
Dîn semasında birer yıldızdır anlar Mutlaka
Ehl-i beyte hürmet etmek farzdır mü’nıinlere
Ânın için okuruz “ Sallû alâ Ehl-ilhüdâ “
Ey okuyucu!
Islâm tarihinden bir hülâsa olan ve müteaddit Âyâtı kerîme ve Ahadîsi
şerifelere ve isimleri kitapta muharrer ashab ve tabiînin nakilleriyle beraber
« İmam Muhammed Şafiî Muhyiddin
Arabi Kastalânî Abdurrahmanı Câmî îmamı Şa’ranî
İmamı Süyutî Taberî Hayatülhayevân Ravzatülebrâr Rayzatülahbâr
Mürueûz zeheb El’istiâb fi marifetilashab Elkâmil
Ak dülferîd Nehcüibelâga İbni Ebîlhadîd Üsdül gabe Keşşaf
Elbeyânü vettebyin Tefsiri
garâibül Kur’an Fetvayi İbni Kemâl Ruhülbeyân
Hâbnâmei Veysî, Kasasi Enbiyâ » kitaplarının sahipleri gibi din âlimleri olan muhterem zatların tetkiklerine istinaden yazılan bu “ Mecmuai Urafa “ hilkaten saîd olanların Resulü a'zam Efendimize ve Ehl-i beytine
hürmet ve muhabbetlerini : Tab’an şakî ve Muavîler gibi Ehl-i beytin düşmanı
ve düşmanlarının dostu olanların da hiddetlerini artıracağından Süfyanî
taraftarlarının bu yazıları okumamalarını., okuyanların da edeben kimseye
sövmemelerini ve Ehl-i beytin
katillerine de Müctehid deyip günaha girmemelerini tavsiye eyleriz.
( Elervahü cünudün mücennedetün
)
Meali:
( Evet; her kuş kendi cinsiyle uçar, her insan sevdiğiyle
dolaşır. )
Cenâb-ı Hakk ; Ehl-i beyti sevenleri, dünya ve ahirette Ehl-i beyt ile;
Süfyanîleri sevip koruyanları da, iki cihanda Süfyanîlerle haşir ve neşir
buyursun. Âmîn.
Emri şer’i çiğneyip. Peygambere İsyan eden
Ahmed-i Muhtara bilmem kiİ nasıl aslıab olur!
Ehl-i beytin katiline mü’mîn müslim diyen
Dücihanda şüphesiz ki s fasik u kezzâb olur
Cenâb-ı İmam « Ali » Aleyhisselâm;
Küfe camiinde Hutbe okur iken şöyle buyurmuşlar imiş .
“— Dünya Sanki
bilmiyor muşum gibi beni aldatıp, yoldan çıkarmak istiyor ?
Hakk Teâlâ Hazretleri, haram olan şeyleri zem ettiği gibi;
ben, helâl oîan bazı şeylerden de sakınırım ?
Cenâb-ı Hakk bizi
Fahriâlem Efendimiz Hazretlerinin vekâletinde bulundurarak kendisine halkı
davet etmek üzere Imamı müslimîn tayin buyurmuştur.
Bize iktidâ edenlere dünyada iman, ahirette selâmet
mukarrerdir. Bizim. vasıtamızla Hakk’a inabet edenler saadete nail olurlar.
Biz ol Hanedânız ki:
Mazarratımıza çalışanlar elbette zarar görürler?
Bize havlıyan köpekler uyuzlaşır ?
Bizi dövmiye, hakaret etmiye kalkışanlar dövülür ve tahkir
olunurlar !
Ey bizi sevmiyen zeliller !
Sizde sevmek ve sevilmek istidadı bulunaydı ve mâyenizde
saadet eseri olaydı siz istemeseniz dahi sizi cezb ve celb edip kendi hizbimize
dahil eder idik. Ne edelim ki :
Bahtsızlığınız ve şekavetiniz sizi geri bırakmıştır ? “
“ Müşrikulekvan “
Geçmişte bir muhavere:
Yine tarih namına arz ederim ki :
Bir kaç sene evvelisi maa aile İstanbul’dan Medineye giden ve orada bolca
yoğurt, ayran olmadığından az zaman sonra yine İstanbula dönen ve şimdi Fatih
camiinde vaz ile meşgul bulunan Siirtli Hacı İbrahim Hoca namındaki zat,
Muaviye’ye hürmet etmediğimden dolayı fakiri Alevîlik’le ittihama kalkıştığını,
Süleymaniye Kitaphanesi müdürü Hazmı efendi Hazretlerinden haber almış, Hoca
İbrahim ile aramızda şöyle bir muhavere cereyan etmişti:
İbrahim Hoca!
Sen beni ashab düşmanı
diye tahkir ediyormuşsun, günah olmaz mı ?
Hamdolsun ben mü’min
ve Muhibbi Ehl-i beyt ve Ashabı kiramın hürmetkarıyım!
Ancak Cenâb-ı “ Nebiyyi a’zam ve Aliyyi Ekrem senin dostun
olan Muaviye’ye kötü halinden dolayı ne demişler ise, ben de o kelâmı şerifleri
okuyup o herifi ve arkadaşlarıyle, koruyucularını sevmemekteyim ? Ve
Peygamberini sevenlerin de böyle olması lüzumuna kailim !. »
Deyip, iki Hadîs okudum.
C. Hacı İbrahim :
« Evet! amma, madem ki Alevîler Hazreti Muaviye Radiyallahü anhı
sevmezler; Ben o zati çok sever ve hürmet ederim ? »
Demesi üzerine yanımızda bulunan Binbaşılıktan mütekaid Kastamonulu,
Meydanı Efendi zâde İsmail Hakkı Bey namında bir zat da, evvelâ çirkin bir söz
söyledikten sonra, İbrahim hoca kaçmıya, İsmail Hakkı da ;
“— Dur Hocam, dur :
Şüphesiz ki, Muaviye Süfyan anası Hind Kadın Mervan ) hürmete lâyık ashaptan; ( Yezid İbni Mülcem
Şimir ) ve emsalleri de, tâbiındendir ?
Aferin, dirayetli Hocam !
İşte hakikî Muaviyecilik böyle olur.
Demiş, söze hitam verilmişti.
Ey eden Hak’dan limidi iltifat
Ehl-i beyte hürmeti ef itiyad
En Son Söz
Mevzuu pek mühim — tenkide lâyık olan bu risalecikteki “ nakil ve tetkik “
hatalarının tashih ve noksanının ikmâlini ulemâyi kiram Hazeratından bekler —
Muaviler gibi şuna, buna lâ’net okuyarak günaha girmemelerini de
okuyucularımıza halisane tavsiye eyleriz.
Erzurum'un Eski Meb’uslarından Yeşilzade Seyyid Muhammed Salih
Kaynak: Erzurumlu M. Salih Yeşilzade,
Hazreti İmam Ali ALEYHİSSELÂM ve
Düşmanları M. Salih NÂŞİRÎ: Kimyacı: F.S.1947 Bürhaneddin Erenler Matbaası
İSTANBUL
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar