Gelin Ey Âşıklar, Gelin; Ulaşmaya, Kavuşmaya Teslim Olun
Menem on bende-i muhlis ki ez’on rûz ki zâdem
Dil-o conrâ zi tu dîdem dil-o conrâ be tu dâdem
Öylesine özü
doğru bir kulum ki doğduğum günden beri gönlü de senin gözünle gördüm, canı
da... Gönlü de sana verdim, canı da.
Aşk, ne duyar,
bilirse seven kişinin havasına uyar da bilir yazısını yazdı. artık ona başvururuz, onun buyruğuna uyar gideriz biz.
Senin şarabını
içtim mi, senin şarabın gibi coştum mu. senin kaftanını giyindim mi, beyim,
padişahım, Keykubad’ım ben.
Güzellik
âlemine Ay kesilen geldi de kavuşmaya, buluşmaya çağırdı beni. ağırladı,
suvardı beni; üstünlükte ileri geçti benden.
Halkın içinden
beni seçti ya; ben de senin sevgi kemerini kuşandım. keremini gördüm ya; ben de
keremlere giriştim, lûtuf elimi açtım.
Gelin ey âşıklar, gelin; ulaşmaya, kavuşmaya teslim olun...
dolunay doğdu; sevgi geldi çattı; nimetler bağışladı.
Adı sanı ne yapayım; senin yüzünden kimsecikler yitip gitmez ki ne
edeyim altını, gümüşü; şu defineye düştüm zâti.
Aşk yalımlandı; ışık ışık doğdu; sabrın da üstüne yüceldi gitti.
dolunay bile görünmez oldu da gönül baş eğdi, teslim oldu ona.
Neşem de sensin, bayramım da sen. ne güzel bahtım var, ne mutlu
bana. Gönlümü sana verdim; ama ne de güzel verdim hani.
Aldattı beni, varımı yoğumu yağmaladı. tuttu, üst oldu bana. söz
verdi, yalan söyledi; kimden kime şikâyet edeyim?
Ne y ırtarım, ne dikerim. ne yaparım, ne y akarım. ne gecenin,
gündüzün tutsağıyım; ne kesada uğramışım.
Doğu padişahı ışıdı, doğdu; cana ulaştı. nefsin karanlıkları
dağıldı gitti; küfrün kalesi yıkıldı, yerle bir oldu.
* Aşkın soluğu sağrağımdır; Amîd’im de aşktır, dayancım, güvencim
de aşk... gönlüm aşka bürünür, devlet yüzüğü de aşktır onun.
Zahidin yolu yordamı da dilekten geçmek, ibadet edenin yolu
yordamı da. fakat benim tümden isteğim, dileğim sensin; söyle bakalım neyi bırakayım, kimden geçeyim?
A aşk, varlığım senin; rükûum da sana, secdem de sana. nekesliğim
de senin için, cömertliğim de; zaman seninle düzene girmiş.
Beni şeytan bile kapsaydı seni anardım ancak. oysaki beni öyle bir
kaptın; anış bile hatırımdan çıktı gitti.
Zaman, düşmanlarıma dost oldu; onlarla uzlaştı; ay rılık yüreğimi
yaraldı; uyku baş y astığıma ayak bastı; fakat kutluluklarımı uy uttu.
Tıpkı Nuh’un gemisiyim; tümden rûh kesilirsem ne diye
şaşıracakmış? Fetihlerin
fethiysem neden şaşmalı; padişah soyundanım ben.
Görüyorum, dolunay durulmuş... görüyorum, yıldızlar kararmış.
görüyorum, deniz coşmuş, kabarmış. görüyorum, gemi dalgalar arasında
kalakalmış.
Nuh gemisi bile olsam senin yelinle yürür giderim. değil mi ki sen
veriyorsun yeli, a dostum, yele verme beni.
Artık görüyorum; topluluk dağılmış gitmiş. görüyorum, örtü
yırtılmış. görüyorum, gök delinmiş, yarılmış; dalgalar köpürüp duruyor.
Senin denizine geldim mi, abıhayata dönerim. fakat kıyıya düştüm
mü, taşım, kayayım, cansızım ben.
Rabbim doğru yolu buldurdu bana; aşka sımsıkı sarıldım ben. aşk,
bana derman etmek için doğruldu, beni iyileştirmeye koyuldu; acıdı bana.
And olsun Tanrı’ya ki akdoğanım ben, ümidim padişahta. leşin
çevresinde ne diye dönüp
durayım? Ne kargayım ben, ne çaylak.
Aşk, evime
geldi, kondu; elinde de şarap kadehim var... yücelmeme bir merdiven, duvara
dayanmış bir merdiven sanki.
Düzülüp
koşuldum mu bayram kesilirim; yandım yakıldım mı, ödağacına dönerim. senin
yüzünden ağlarım, senin yüzünden gülerim; senin yüzünden gamlara batarım, senin
yüzünden neşelenirim.
Seninle
dirilirim, seninle ölürüm; seninle tutar, elde ederim, seninle yitiririm.
zamanede seninle susarım; gönlüm seninle konuşur.
Tanrı ve din Şems’imin ay yüzü, Tebriz’den doğunca çalışıp
çabalama göğümü de aydınlatır, savaşa girişme göğümü de.
Kaynak: Cilt 7-2
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy
GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar