Print Friendly and PDF

Kimyaya Sarılan Bakıra Kulum Köleyim Ben

 


CXXIX

Sarhoşlara bak, hepsi de bizim sarhoşumuzun başına üşmüş, akıllarını fikirlerini bırakmışlar, esenlikten geçmişler, belâya düşmüşler.

Dedim ki: Ey can sarhoşları, ey can elinden şarap içenler, yüz binlerce can, yüz binlerce gönül, sizin başınıza üşmüş, size sarılmış.

Dediler ki: Allah’a şükürler olsun, lûtfuyla şu ay doğdu; darlıktan mahrum kalmıştık, yokluğun ta dibine dalmıştık.

Cefasından kaçtık, bir zaman ondan uzaklaştık, düşmanlar gibiydik âdeta, cefa içinde, eziyet içinde kalakalmıştık.

Vefa kadehini kaldırmış, işi, dükkânı bırakmış, işleyen, kâr eden birçok tatsız tuzsuz dükkânı öylece salıvermiş elinden.

Gözlerine sürme çeken, her şeyi görüp bilen akıl, güzel gözlülerle görüşüp konuşmaya düşmüş, onlarla düşüp kalkmaya koyulmuş; etrafı gözeten kuzgunsa nerde bir asılmış adam varsa oraya konmuş.

Ağzında tat varsa, lezzet alıyorsan şu acı, tatlı küplerden bir tat, hevâdan, hevesten geçmek mi daha iyidir, yoksa hevâ ve hevese kapılmak, asılıp kalmak mı?

Bir ömürdür gönlüm aşkıyla âvâre oldu, onu arayıp duruyordum, bir de baktım ki zavallı gönül bir güzelce Tanrı’ya yapışmış meğer.

Ey yiğit, dünya evine güveniyorsan kalk da seni hem azat eden, hem tutup asakoyan, tutsak eden kimdir göstereyim sana.

*                  Ebedîlik yurdunda öldürülenleri, fakat canları diri olanları gör, genç Mansûr gibi razılık darağacma asılmışlar.

Ey aşk, padişahım sensin, benim için bir darağacı kur; asılmamış kandil evi ışıtmaz.

Erlere yapışan kişinin ayağının toprağıyım, kimyaya sarılan bakıra kulum köleyim ben.

Kalk sırça çalgıya düzen ver, zevke, semâ’a başla; baş aşağı duran tefle nağmesiz bir halde duvara asılmış olan ney hoş değil.

Tef bağlı gönülleri açar, ney hastanın canına canlar katar; şu gönül açan, ne diye kapalı durur, o cana can katan, nasıl olur da asılı kalır.

*        Bugün bir gayret et, el açıklığında bulun, cömertlikle canını ver, Hâtem bile kâfirken kurtuldu, çünkü cömertliğe sarılmıştı.

Bu cömertlik ekmek için kurulu tuzağa benzer, fakat temizlik, neşe, can tuzağıdır tıpkı; cömertliğe sarılan nerde, neşeye, safâya sarılan nerde?

*           Cömert sanki bir korkak kişidir ki tehlikeye düşmüş de malını, mülkünü sığındığı mağarada vermiş; sûfîyse Mustafâ’ya sarılmış Ebû Bekr’dir âdeta.

Bu, bir güzele gönül verir, bir başbuğa can feda eder, menfaatine düşkün adamsa müşteri gibi paraya pula asılmıştır, pazarlık eder durur.

Bu, timsah gibi deryalara dalmış, denizler hayran ona; şuysa yeni yüzme öğrenmiş, bildik kişilere sarılmada.

Sanki bu işler güçler, bu ululuk, bu debdebe ya gerçektir, ya gösteriş; fakat âşıklarla bizim bulunduğumuz yerde gerçek de asılakonmuştur, gösteriş de.

Gece oldu ey benim canım, cihanım, ey geceleyin yol alanların gözü, ışığı, ey aya benzeyen yüzüne karşı gökyüzünde ayın bile asılıp kaldığı, hayran olup kendinden geçtiği dilber.

Ben yeniay gibi neşeliyim, sevinçliyim; sen yeni bir mevki, yeni bir devlet gibi cana canlar katıyorsun ey gamıyla yeniayın da benim gibi iki büklüm olup kaldığı güzel.

Can, bilgiyle bir dağdır, bedense bir saman çöpü sanki; bir saman çöpünün koca bir dağı tutup kaldırdığını kim görmüştür?

Yol alanları, bıraktın gittin; etme, başkalarıyla sohbette bulunma; yoksa belâlara düşersin de belâlara uğramış adamdan çare umana döner, kalakalırsın.

Yüce kişilerin canları bile bu işin sonucu nedir, nasıldır diye kan olmuş; kötü zanna kapılanların canlarıysa sonunda baş aşağı asılakalmış.

Yüce erlerin tertemiz canları, canın önceden ektiği tohumu görmüş de sonu düşünmeden vazgeçmiş, öne, başlangıca sarılmış.

Asıl seslenen gönüldür, gönlün sesidir beden dağına akseden; ey sese yapışan, sus da sesin geldiği yere sarıl.

Dilden çıkan söz kibir verir, kibir de senin yalvarışını yer bitirir; kibrinden ayrıl da ululuk ıssına yapış.

 

Kaynak: Cilt1

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar