Print Friendly and PDF

HERAKLEİTOS KIRIK TAŞLAR / TÜRKÇESİ: ALOVA

Bunlarada Bakarsınız




Dostum Mehmet Aközer'e 

Ve kollarının arasında Kırık taşlar bulmak isterdim:

Tanrının sözleri Kırık taşlar: Herakleitos'tan parçalar

Odisseus Elitis

***

"Aynı ırmağa

girdiğimizde

girmeyiz

Biziz

değiliz"

diyen Ephesoslu büyük düşünür Herakleitos'tan günümüze kalmış bütün "Parçalar" Türkçe'de ilk kez manzum biçimleriyle yayımlanıyor. Herakleitos arkasında derin bir düşünce geleneği olmamasına karşın, ateşe, suya, toprağa, güneşe 'çıplak akıl'la bakarak evrenin temel yasalarını yüzlerce yıl önce çözmeye çalıştı. Kimi Avrupalı filozofların düşünce yöntemi olarak benimsedikleri 'diyalektik'i gözlem yoluyla keşfederek, her şeyin sürekli bir akış olduğunu sistemli bir biçimde açıkladı. Yaşadığı zaman Ephesoslu yöneticiler ve hemşerileriyle hiçbir zaman anlaşamayan bu seçkin zekâ dağlara çekilerek münzevi bir yaşam sürdü. Hegel, dolayısıyla Marks'ın düşüncesini etkileyen Herakleitos'un çağımız üzerindeki etkisini yadsımak mümkün değildir.

İ. Ö. 540-480 yılları arasında yaşamış olan Ephesoslu büyük düşünür Herakleitos için şunları yazıyor Diogenes Laertios: "Son derece mağrur, tepeden bakan biri olarak yetişmişti ...

Çok bilmek öğretmez akıllı olmayı. Öğretse Hesiodos'la. Pythagoras’a öğretirdi, bir de Ksenofanes’le Hekaitos’a.”

Sonunda bir insan- kaçkını olarak dünyadan elini ayağını çekti, dağlarda ot ve bitki yiyerek yaşadı. Ama bütün gövdesini ödem kaplayınca kente indi ve hekimlere, bir şaşırtmacayla, yağmurlu bir havayı kurağa çevirip çeviremeyeceklerini sordu. Hekimler bir şey anlamayınca, kendini bir gübreliğe gömdü. Gövdesindeki suyun gübrenin sıcaklığıyla buharlaşacağını umuyordu. Ama bu. bir sonuç vermedi ve altmış yaşında öldü.

***

BU KİTAP ÜZERİNE

Bu kitap, İyonya'lı Filozof Herakleitos'un büyük yapıtından günümüze kalabilmiş az sayıdaki Parçaların şiirleştirilmesi gibi bir amaç gütmüyor. Parçalar, çevrilirken izlenen ilke, şiir sanatının teknik olanaklarından olabildiğince yararlanarak Herakleitos'un düşüncesini en yalın, en çarpıcı biçimde Türkçe'ye aktarmaktı. Bu açıdan, Parçalar'a, He- rakleitos düşüncesini Türkçe'de, manzum- teknikle söyleme denemesi diyebiliriz. Türkçe'nin lakonik özelliğinin yanında, Heraklei- tos'un bilicilerin üslubundan esinlenerek, görüşlerini peygamberce bir edayla söylemesi, böyle bir çalışmaya olanak sağlamıştır.

Beni Parçalar'ı çevirmeye yönelten etkenlerden ilki, arkasında derin bir düşünce geleneği olmamasına karşın, bu büyük filozofun ateşe, suya, toprağa, güneşe "çıplak akıl"la bakarak, evrensel yasaları çözmeye çalışması ve olağanüstü sezgisiyle çağının yüzyıllarca ötesine taşarak Avrupa'lı filozofların bir düşünce yöntemi olarak benimsedikleri "diyalektik'i, gözleme yoluyla keşfetmesi, her şeyin sürekli bir akış halinde olduğunu sistemli bir biçimde açıklamasıdır... Hegel, " Mantık"ına -9-

Herakleitos'un bütün sözlerini aldığını yazar. Sol-Hegelcilik'ten gelen, 20. yüzyılı büyük ölçüde etkileyen Marx yoluyla Herakleitos düşüncesinin çağımızın üzerindeki etkisini yadsımak mümkün değildir.

Bir başka etken, bu büyük zekânın yalnızlığıdır. Herakleitos'un Ephesoslular'la, hele yöneticilerle hiç anlaşamadığını biliyoruz. Öyle ki, sonunda dağlara çekilmiş, bitkilerle beslenip, tam bir münzevi hayatı sürmüştür. Bunlar söylenti olmakla birlikte, Parçalar de-rinlemesine okunursa, onun bu tür bir hayatı seçmiş olma olasılığı akla yatkın gelmektedir. Öte yandan, Herakleitos'un kimi Parçalar'ını okuyan Sokrates'in okudukları karşısında hayranlık duyduğu, ama anlamak için "Delos'lu bir dalgıç gerek," dediği yazılıdır.

Herakleitos, yaygın ününe ve etkisine karşın, yüzyıllarca "muammacı", "karanlık", "ağlayan" gibi sıfatlarla anıldı. Ancak 18-19 yy. Avrupa düşüncesinde gerçek yansımasını bulabildi.

Üçüncü etken, Herakleitos'un birkaç sözcükte indiği o büyük derinliğin Türkçe söyleyişe çok uygun düştüğünü fark etmemdir.

Aynı ırmağa

girdiğimizde

girmeyiz

Biziz

değiliz

Düşündükçe daha da derinleşen bu sözler, sanırım, pek az dilde altı sözcükle anlatılabilir. Bu açıdan, Kırık Taşlar daha çok, bir dil çalışması oldu benim için.

Bana kalsa, bu kitaba yalnız Parçaları koyar, başka tek sözcük yazmazdım. Okur bu Taşları "çıplak akıl"la okusun diye; tıpkı Herakleitos'un suyu, ateşi okuduğu gibi.

Alova, 2002

 

HERAKLEİTOS KIRIK TAŞLAR

1.

Her zaman var olsa da Logos insanlar kavrayamıyorlar onu duymadan önce de

bir kez duyduktan sonra da

Her şey bu Logos’a göre olup bitse de

insanlar

hiçbir şey yaşamamış gibiler

Benim

her şeyi

doğasına göre ayırarak ve nasıl olduğunu göstererek açıkladığım

sözler

işlerde bile

Ötekilerse

bilmiyorlar yaptıklarını uyanıkken uykudayken yaptıklarını unuttukları gibi

2.

Demek

izlemeli

ortak olanı

Ortak olsa da Logos çoğunluk yaşar kendine özgü düşüncesi varmış gibi

3.

Beni değil

Logos’u dinlemek

bilgelik

 

Uyuşmak

her şeyin

Bir olduğunda

4.

Bu dünya düzeni ki

rastgele süprüntülerden bir yığın

5.

Belirli bir düzen belli bir zaman var

değişmesi için dünya düzeninin uyarak

yazgılı-zorun’a.

6.

Dama oynayan

bir çocuktur zaman Krallık çocukta!

7.

Karşıtımız iyi bize

8.

Bilmezler ki

Nasıl uyuşur karşıtlar

Uyumu

karşıt

gerilimlerin

Yay ile lir gibi

9.

Bütündür karşıtlar bütün değil

Birbirlerini

çekip

iterek

Uyumludur

uyumsuz

Bir

her şeyden

doğar

Her şey

Birden

10.

Çırpıcı tarağında düz yol

kırık yol

bir

aynı


11 .

Yukarı

bir

aynı

aşağı

yol

12 .

Çemberde

baş

son

bir

13.

Deniz

en arı

en katışık su

Balıklar içebilir

iyi onlara

İnsanlar içemez

ölümcül

14.

Aynı şey içimizde diriyle ölü uyanıkla uyur gençle yaşlı

Biri olur öbürü öbürü biri

15.

Ölümlüler ölümsüz ölümsüzler ölümlü

Biri öbürünün ölümünü yaşar yaşamını ölür

16.

Soğuk ısınır sıcak soğur

Islak kurur kuru ıslanır

17.

İyi

kötü

bir

aynı

 

Kesip

biçen

dağlayan

bir de ücret isterler

acı veren

hekimler

bunun için

18.

İyi değil

insanın

her istediğini

elde etmesi

Sayrılık

sağlığı hoş kılan

İyiliği

kötülük

Bolluğu

açlık

Dinlenmeyi

yorgunluk

19.

Yay’ın ismi: yaşam İşi: ölüm

(βıόs) : Yay (βíos) : Yaşam

20.

Savaştır

her şeyin babası

kralı

Kimini tanrı kıldı

kimini insan

Kimini köle

kimini özgür

21 .

Bilin ki

her şeyde ortak

savaş

Çekişmedir adalet

Çekişerek

var olup

yok olur

her şey

22.

Bütün bunlar olmasaydı kimse bilmeyecekti adalet sözünü

23.

Yasa:

boyun eğmek

Bir'in

sözüne

24.

Gizli uyum

güçlü

açıktan

25.

Doğa gizlenmeyi sever

26.

Beklenmeyi

beklemezsen

bulamazsın

Öylesine bulunmaz

27.

Yeni

yepyeni

sular akar

aynı ırmağa

girenlerin üstünden

(O ırmak ki) dağıtır

birikir

toplar

akar

yaklaşır

uzaklaşır

28.

Aynı ırmağa

girdiğimizde

girmeyiz

Biziz

değiliz

29.

İki kez

giremezsin

aynı ırmağa

30.

Her şey

ateşle değişilir Ateş her şeyle

Altın  malla mal altınla nasıl değişilirse

31.

Ateş:

gereksinim:

doyum

32.

Ateş havanın ölümünü yaşar hava ateşin

su toprağın toprak suyun

33.

Ateş gelecek

Her şeyi yargılayıp

ele geçirecek

34.

Yıldırımdır

her şeyi

yöneten

35.

Bu dünya ki

her şey için aynı

Ne tanrı yapısı ne kul

Hep var idi

var

var olacak:

Bir ölümsüz ateş ki ölçüyle alevlenip ölçüyle sönen

36.

Söndürmeli ölçüsüzlüğü büyük yangınlardan çok

37.

Ateş dönüşümleri: İlkin deniz

Deniz ki yansı toprak yarısı ‘yakıcı’

Toprak ki dağılır deniz olur

Ölçülür

toprak olmadan önceki oranla

38.

Büyük yıl:

Kışı dev tufan

yazı dünya yangını

Bir, alevler kaplar dünyayı bir, sular basar

10.800 yıldır bu süre

39.

Nasıl saklansın insan hiç batmayandan?

40.

Güneş söner yaşlanınca ama yeniden tutuşur

41.

Güneş

insan ayağı

kadar

42.

Her şeyi doğuran mevsimleri değişimleri belirleyen güneş:

Denetçisi

bekçisi

dönemlerin

43.

Ölçülerini aşamaz güneş Yoksa Erinyeler

Dikenin yardımcıları bulup çıkarırlar onu

44.

Ayı:

Doğu’yla Batının sınırı

Karşısında Ayının parlak Zeus’un sınırı

45.

Güneş olmasaydı

bir yıldız gecesi olurdu

46.

Güneş her gün yeni

47.

Öteki günler gibidir bir gün

48.

Bütün insanlara özgüdür kendini bilmek

doğru düşünmek

 

49.

En büyük üstünlük

bilgeliktir

doğru düşünmek

 

Doğru eyleyip doğasına göre

doğru söylemek kavrayıp her şeyi

50.

Dinlediklerimden

biri yok ki

anlamış olsun:

 

Bilgelik

ayrı düşmektir

her şeyden

51.

Bilgelik bir

Bilmek

her şeyin

her şeyle

yönetildiği

düşünceyi

52.

... (bilge kişi) tanınmaz inanca açlığından insanların

53.

Aptal her sözde telaşlanır

54.

Bilgeliği seven

çok şey bilmeli gerçekte

55.

Birdir bilge

İstemez

Zeus denmesini kendine

İster

56.

Bilgelik

insana değil

Tanrı’ya özgü

57.

Düşünce herkeste ortak

58.

Ruhlar koklar Hades’te

59.

Bir Logos var ruhta kendini çoğaltan

60.

Ruh ki

bir soluk veriştir

kavrayan

Gövdeden ayrı

sürekli akan

61.

Su olmak ruha ölüm

Suya toprak

Oysa

topraktan

gelir su

Ruh sudan

62.

Orada

burada

yortarak

bulamazsın

ruhun sınırlarını

Öylesine derinde

63.

Zevk verir

ruhlara nemlenmek

64.

Gösterir yolu

tüyü bitmemiş çocuk sürçek sarhoşa bastığı yeri bilmeyen nemli ruhuyla

65.

Kuru ruh

en bilge

en iyi

66.

Savaşta ölen ruhlar çok daha temizdir salgında ölenlerden

67.

Ağının ortasında oturan örümcek sineğin takıldığını görür görmez nasıl ona doğru koşarsa

ipliğin kopmasından acı duyarcasına

İnsan ruhu da

gövdesinin bir yanı yaralanınca hızla gider oraya

sımsıkı

ölçüyle

bağlandığı

gövdenin

yaralanmasına dayanamazcasına

68.

Çetindir

yüreğin arzusuyla

savaşmak

 

İstediğini

ruhun pahasına

satın alır

69.

Uyanıkken gördüğümüz her şey: ölüm Uyurken gördüğümüz: uyku

70.

Uyuyanlar da çalışır dünya işinde

7 1 .

İnsan

bir ışık

yakar kendine

geceleyin

gözünün feri gidince

Yaşarken

ölüye dokunur uykuda Uyanıkken uyuyana

72.

Uyanıkların

bir tek

ortak dünyası var

 

Uyuduğunda

herkes

kendi dünyasına döner

73.

... uyanırlar

ve uyanık bekçileri olurlar dirilerle ölülerin

74.

Boşuna arıtıyorlar üstlerindeki kanı yıkanarak kanda

Çamura batmışın yıkanması gibi çamurda

Gören

deli der böylesine

Bir de

yakarıyorlar şu yontulara konuşuyormuş gibi evlerle

Bilmeden tanrı nedir kahraman nedir

75.

Dionisos için geçmeseydi bu alay söylenmeseydi

ut yerleri için bu ilahiler yaptıkları

utanç verici olurdu

Uğruna çılgına döndükleri bağbozumu    şenliklerinde Dionisos'la birdir oysa Hades

76.

Gece gezginleri

büyücüler

Bakkhos rahipleri

şarap-fıçısı rahibeleri gizli ayin tâcirleri

77.

Sevinçsiz, süssüz, kokusuz şeyler söylüyor

kudurmuş ağzıyla Sibylla

Bin yıl öteden geliyor Tanrı’nın konuştuğu sesi

78.

Kutsal değil

insanlar arasında yapılan gizem törenleri

79.

Bilicisi Delphoi’deki Tanrı ne söyler

ne gizler meramını

Gösterir

80.

Adam

çocuktur

Tanrının gözüne

Çocuk nasılsa

adamın

81.

Tanrılar

insanlar

baş üstünde tutarlar

kılıçtan geçenleri

82.

Tanrı:

gün gece savaş barış tokluk açlık

Girer türlü biçime

Nasıl anılırsa ateş

tütsülük baharların kokusuyla

83.

Tanrıya

her şey

güzel

iyi

haklı

 

İnsana

kimi haklı

kimi haksız

84.

Bilgelerin bilgesi

maymundur

Tanrı’nın yanında

 

En güzel maymun

nasıl çirkinse

insanın

85.

Bundan böyle uymaz şairlerle öykücüleri meçhul konularda tanıklığa çağırmak

Çoğu kez

yaptığı gibi atalarımızın güvenilmez yetkilileri mahkemeye getirmek

86.

İnsanlar unutuyorlar yolun götürdüğü yeri

Ve yabancılar

en sürekli ilişkilerine

Ve garip geliyor onlara

her gün karşılaştıkları şeyler

Eyleyip söylememeli uyuyanlar gibi

87.

Çocuk oyunudur insanların görüşleri

88.

Yakasına yapışacak adalet yalan düzenlerin

yalancı tanıkların

89.

Dinlememeli

Çocukların

ana babayı

dinlediği gibi

90.

Hangi düşünceleri

hangi bilgelikleri?

Peşine düşüp şairlerin çoğunluğu öğretmen belliyorlar bilmeden

kötünün çok

iyinin az olduğunu

En iyisi

her şeye yeğ tutuyor

bir şeyi:

ölümsüz ün

ölümlüler arasında

Çoğunluksa

sürü gibi besleniyor

tıka basa

91.

Çoğunluk

kavramaz

karşılaştığı şeyleri

Ne de anlar

öğretildiği zaman

Ama öyle görünür

92.

Ne dinlemeyi

bilirler

ne konuşmayı

93.

Aptallar

sağır gibidir

dinlerken

 

Varlığıyla

yokluğu bir

dedikleri

94.

Yaşamak isterler doğduklarında yazgılarıyla karşılaşmak

(ya da, daha çok, huzura kavuşmak ölümde) ve çocuklar bırakırlar arkalarında yazgılarıyla karşılaşacak

95.

En saygınlarının

hayaller yalnızca

bilip

savunduğu

96.

Hep zengin kalasınız ey Ephesoslular

belli olsun diye kötülüğünüz

97.

Ephesoslular

iyi ederler

kendilerini assalar

bırakıp kenti

yeniyetmelere

o koskoca adamlar

Attılar çünkü Hermodoros’u

en iyi insanı aralarından

dediler:

en iyiyi istemiyoruz aramızda varsa böyle biri

gitsin başka yere başkalarının yanına

98.

Akılla konuşanlar

güvenmeli

her şeyde ortak olana

bir kent

nasıl güvenirse

yasalarına

daha da büyük

bir güvençle

Tüm yasaları

beslenir

çünkü insanoğlunun

bir tek

tanrısal yasayla

İstediğince güçlüdür çünkü o Her şeye yetip artar

99.

Gökbilimle uğraştı Thales

100.

Kimi günleri iyi kimi günleri kötü sayıyordu Hesiodos

Bilmiyordu çünkü her gün

bir

aynı

101.

Mnesarkhos oğlu Pythagoras herkesten çok sorgulayıp durdu ve bu yazıları seçip ayırdı

Ona göre

kendi bilgeliği çok şey bilen

bir muzırın sanatıydı

102.

Düzenbazların şahıydı Pythagoras

103.

Çok bilmek

öğretmez akıllı olmayı

Öğretse

Hesiodos’la Pythagoras’a öğretirdi

bir de Ksenophanes’le Hekaitos'a

104.

Çoğunun öğretmeni Hesiodos Her şeyi bildiğini sanır herkes Günü geceyi bilmeyen biri Oysa birdir ikisi

105.

Priene'de yaşadı

Teutamas oğlu Bias

O ki

herkesten akıllıydı

106.

Bilgeler bilgesi Homeros gibi Yunanlılar arasında

Yanıldı insanlar

görünür nesneleri tanımada

Yanıltmıştı çünkü onu bitlerini kıran çocuklar:

Görüp tuttuğumuzu bırakırız göremeyip tutamadığımızı götürürüz derken

-107.

Yanılıyordu Homeros derken:

Şu çekişme ortadan kalksa tanrılar, insanlar arasında

Uyum olmazdı müzikte yüksek ile alçak olmasa

Canlılar olmazdı dişiyle erkek olmasa

108.

Yarışmalardan         çıkarıp kırbaçlamalı Homeros’u Arkhilokhos’u da öyle

109.

Gökbilimciydi Homeros

110.

Yeğdir bana

görülen

işitilen

algılanan

111

Gözler

kulaklar

kötü tanıktır

insanlara

 

Ruhları

anlamasa

dillerinden

112 .

Gözler

daha şaşmaz tanıklardır

kulaklardan

113 .

Her şey

dumana

dönüşseydi

Burun delikleri ayırırdı onları

114 .

Işık gibi yanıp söner

insan geceleyin

115.

Bezginlik verir

aynı efendilere çalışmak onlarca yönetilmek

-127-

116.

Değişerek dinlenir

-128-

117.

Altın arayanlar

çok kazıp

az bulurlar

118.

Eşek

samanı

altına yeğler

119.

Mutlu olur

yemek için

acı burçak

bulan öküzler

120.

Domuz çamurla yıkanır kümes hayvanı toz toprakla

121.

... haz duymak batakta

122.

Her hayvan

sopayla sürülür

otlağa

123.

Köpekler

tanımadıklarına

havlarlar

124.

Tezekten çok cesetlere yaraşır defedilmek

125.

Bir erkek

otuzunda

büyükbaba olabilir

126.

En iyi bir

on bin bana

127.

Kykeon bile ayrışır karıştırılmazsa

128.

En iyisi

gizlemek deliliği

Zordur ama gevşeyince kadehlerden sonra

129.

Güvenilmezlik

kaçar gözden

130.

Rastgele varsayma büyük şeyler üstüne

131.

Karakter

insanın

 kaderidir

132.

Kendimi aradım

133.

Öldüklerinde  ne bekledikleri ne düşledikleri

şeyler bekler insanları

 

HERAKLEİTOS'UN DÜŞÜNCESİ*

Logos

Herakleitos'a göre insanlar, şeylerin temelinde yatan tutarlılığı kavramaya çalışmalıdır. Bu tutarlılık her şeyde ortak olan düzenin formülü ya da öğesi niteliğindeki Logos'ta ifadesini bulur. Logos'un teknik anlamları Herakleitos düşüncesinde "ölçü", "orantı" gibi temel kavramlarda yatar. Ortak bir plan ya da ölçüye uyan düzenin ana ilkesi şöyle açıklanabilir: Görünüşte çoğul ve tümüyle farklı olmalarına karşın, bütün şeyler gerçekte tutarlı bir bileşim içinde bir birlik sağlarlar ve insanlar bu birliğin bir parçasıdır. İnsanların yaşamlarını yeterli bir biçimde gerçekleştire-bilmeleri için bu ilkenin kavranması mantıksal açıdan zorunludur. Logos, Herakleitos'a göre, şeylerin temel öğesiydi ve pek çok bakımdan, temel kozmik öğe olan ateşle özdeşleşiyordu. Herakleitos düşüncesinde dünya-nın türlü halleri, temel bir buluşa yaslanarak, sistematik bir biçimde açıklanır. Buna göre, bütün türlerde görülen doğal değişiklikler düzenli ve dengelidir. Bunu sağlayan, şeylerdeki ortak öğe olan ateştir. Dış dünyadaki -147- değişiklikler kadar, insan davranışlarını da Logos yönetir. Ruh ateşten yapılmıştır ve bir bölümü, dünya düzeninin bir bölümü gibi, sönüktür. Şeylerin gerçek yapısını, bir başka deyişle Logos'u anlamak, ruhlarımızın aşırı nemlenmemesi ve kişisel aptallıklar yüzünden etkinliğini yitirmemesi için gereklidir.

Bir ve Çoğunluk

Herakleitos'a göre, Çoğunluk olmadan Bir; Bir olmadan Çoğunluk olamaz. Dünya aynı zamanda Bir ve Çoğunluk'tur. Bir'in birliğini oluşturan, Çoğunluk'un "karşıt gerili- mi"dir. Bir'in Çoğunluk içinde farklılaşması ve Çoğukluk'un Bir ile bütünleşmesi hem sonsuz, hem de eşzamanlıdır.

Ateş

Dünya hiç sönmeyen bir ateştir. Bu ateşin bir bölümü her zaman, öteki iki dünyevi kütleyi; denizi ve toprağı oluşturmak üzere söner. Ateş, deniz ve toprak arasındaki değişimler birbirlerini sürekli olarak dengeler. Saf ateşin (aither) yönetsel bir kapasitesi vardır. Ateş maddenin arketipik formudur. Bir bütün olarak dünya düzeni, bir yandan ölçüleri sönerken, öbür yandan yeniden tutuşan bir ateş olarak tanımlanabilir. Bu koşullar her zaman vardı, her zaman var olacaktır. Mile- tos okulu anlamında kozmogoni Heraklei- tos'ta yoktur. Ateş, Thales ya da Anaksimenes'teki su ve hava gibi bir ilk madde değildir. Saf kozmik ateşe Herakleitos "aither" diyordu. Bu parlak ateş ışıldayan gökyüzünü dolduruyor ve dünyayı çepeçevre sarıyordu. Aither'e, yaygın bir biçimde, ruhların barındığı, tanrısal bir yer olarak bakılıyordu. Anaksimenes'in düşünmüş olduğu gibi soluk değil de, ateşin ya da aither'in ruh olarak algılanmış olması, ateşin maddenin denetleyici gücü olarak seçilmesinde etkili olmuş olabilir. Dünya düzeni (kozmos) genel olarak, toprak kütlelerinden ve denizden oluşur, bunları ateşin ya da aither'in parlak zarı kaplar. Bu ateşi Herakleitos kozmolojik süreçlerin itici kaynağı olarak görüyordu. Buradan yağmur oluşur, yağmur denizi besler ve denizden yükselen nemli buharla (çünkü ateş nemi 'tüketir') yeniden dolar. Ksenophanes'in göstermiş olduğu gibi, deniz toprağa dönüşür ve toprak başka zaman ve mekânlarda suya dönüşür. Üç kütle arasındaki değişimler öylesine eşzamanlıdır ki, her birinin bütünlüğü aynı kalır. Ne kadar toprak denize dönüşürse, o kadar deniz toprağa dönüşür... Deniz ile "yakıcı" (ateş) arasındaki ilişki de böyledir. Logos ya da orantı aynı kalır. Geniş ölçekli bir kozmolojik değişim içinde, bu kez söz konusu olan yine ölçü ve değişimin düzenidir.

Akış-Irmak Dünyaya "hiç sönmeyen bir ateş" olarak bakarsak, her zaman şeylere nasıl dönüştüğünü, her şeyin de her zaman ona nasıl geri döndüğünü kavrayabiliriz. Buysa, nesnelerin devinimine ve değişimine bakışımızda belirli bir yöntemi gerektirir. Sürekli yanan bir ateş her zaman yakıt tüketir ve dumanını bırakır. Her şey bir yakıt işlevi görerek ateşle birlikte yukarıya doğru tırmanır ve ateşi besledikten sonra aşağıya doğru iner. Tüm gerçeklik hiç durmadan akan bir ırmak gidir. Hiçbir şey bir an bile durmaz. Görünen şeylerin özü sürekli bir değişim içindedir. Herakleitos, görünürde devinimsiz bile olsa, herhangi bir nesnenin, akışın bir parçasından başka bir şey olmadığını söyler. Ona göre bu nesneyi oluşturan madde, zamanın birbirini izleyen iki anında asla aynı değildir. Herakleitos'ta ırmak imgesi, değişim sürecindeki dengenin ve ölçünün korunmasına bağımlı nitelikteki bir tür birliği betimler. Herakleitos'un ırmağı her bir şeydeki değişimin mutlak sürekliliğini vurgular: Her şey ırmak gibi sürekli bir akış içindedir.

Yukarı ve Aşağı Yol

Parlak buhar güneşin çanağında tutuşup dışarı çıktıktan sonra karanlık "yakıcı" olarak tekrar ortaya çıkar ve bir kez daha denize döner. Bir sonraki aşamada su sürekli olarak toprağa dönüşür. Denizin toprak olduğu oranda, toprak da suya dönüşür. Ve deniz, toprak olmadan önceki oranla ölçülür. Yarısı toprak, yarısı ise "yakıcı"dır. Bunun anlamı; herhangi bir anda, denizin yarısının "yakıcı" olduğu halde aşağı yola yöneldiği, öbür yarısının ise henüz toprakken yukarı yola çıktığıdır.

Denizin yağmur tarafından çoğaltılması -150- ölçüsünde su toprağa dönüşür. Su, buharlaşma yoluyla azaldığı ölçüde de toprak tarafından beslenir. Sonuç olarak, denizden çıkan parlak buharın güneşin çanağında tu- tuşturulmasıyla "yukarı ve aşağı yol" çevrimi tamamlanmış olur.

Ölçü

Bütün bu sürekli akışa karşın, nasıl oluyor da şeyler görece durağan görünüyor? Bu soruya Herakleitos'un yanıtı şöyleydi: Her bir maddenin formu uzun bir dönem içinde aynı kalmasına karşın, özü sürekli olarak değişmektedir. Bu olguya bağlı olarak "ölçüler"e uyulmaktadır. "Hiç sönmeyen ateş''in belirli ölçüleri her zaman tutuşmaktadır, ama öte yandan başka ölçüler yok olmaktadır. Bu ölçüleri güneş asla aşamaz. Her şey ateşle, ateş her şeyle değişilir. Bir başka deyişle, ateş, aldığı kadarını verir.

Çekişme ve Uyum

Maddenin üç halinden -ateş, su, toprak- her biri iki eşit bölümden yapılmıştır. Bunlardan biri yukarı çıkarken, öbürü aşağı inmektedir. Demek ki, her bir şeyin iki yarısı karşıt yönlere çekilmektedir. Şeyleri bir arada tutan işte bu karşıt gerilimdir. Bu "karşıt gerilim", aynı zamanda evrenin "gizli uyum"unu sağlar; bu uyumun öbür yüzüyse çekişmedir. Prof. Campbell şöyle bir benzetmeye başvuruyor: "Ok, kirişi terk ederken eller karşıt yönlere ve yayın farklı bölümlerine doğru ge-rilirler; lirin tatlı ezgileri varlığını aynı gerilime borçludur. Evren'in gizi bunun aynısıdır." Öyleyse savaş insan topluluğunda olduğu kadar, yeryüzünde de her şeyin kralı, her şeyin babasıdır. Homeros'un çekişmenin yok olmasıyla ilgili dileğiyse, dünyanın ortadan kalk-ması için edilen bir duadır.

Karşıtlar

Her karşıt çift hem bir birlik hem de çoğulluk oluşturur. Farklı çiftler, aynı zamanda birbirleriyle bağlantı içindedir. Her bir karşıtlık bir tek kesiksiz bütün oluşturur. Çeşitli bütünler birbirleriyle bağlantı içindedir. Böy- lece şeylerin bütünsel çoğulluğu, bir tek tutarlı, saptanabilir bütünlük yaratır ki, Herak- leitos buna "Birlik" der. 82. Parça'da olduğu gibi, her bir karşıt Tanrı ile açıklanabilir. Tanrı kavramıysa, temelde, Logos'tan başka bir şey değildir. Şeyleri karşıtlar haline dönüştüren onların temel öğesi olan Logos'tur. Aynı Logos karşıtlar arasındaki değişimin dengeli ve orantısal olmasını sağlar. Şeylerin birliği yüzeyin altında gizlidir. Bu birlik karşıtlar arasında dengeli tepkimeye bağlıdır. Herakleitos'a göre: "Gizli uyum güçlüdür açıktan" ya da "Doğa gizlenmeyi sever."

Bu görüşleri, bütün olarak dünyanın işleyiş biçimine uygularsak karşımıza bağlantıları ilk bakışta görünmeyen farklı bileşenlerin bir toplamı çıkar. Karşıtların görünmeyen bağlantıları, gerçekçe, çok daha görünür bağlantı tiplerinden güçlüdür. Dünya düzenindeki bütünsel denge: bir yöndeki değişim, so-nunda bir başka yöndeki değişime yol açıyorsa; yani karşıtlar arasında sonu gelmeyen bir çekişme varsa mümkündür.

Çekişme ya da savaş, dünyada değişimin baskın olduğunu göstermek için Heraklei- tos'un kullandığı iğretilemelerdir.

Herakleitos günün gece, gecenin gün olduğunu söylemiyordu. Bunlar aynı sürecin iki yüzüydü. Başka bir deyişle, ateşle suyun "ölçüleri"nin salınımıydı ve biri olmadan öbürü olmazdı. Ateşin kendisi, kendi birliği içinde bile; hem doyum, hem açlık, hem savaş, hem barıştır. Ateşi başka biçimlere sokan, değişerek dinlenmeye yönelten, karşıtların "gizli uyum"unda kendini gizleyen "do- yum"dur. Gereksinim ise ateşi, parlak buharı bir yakıt gibi tüketmeye yöneltir. Yukarı yol, aşağı yolsuz hiçbir şeydir.

Eğer soğuk olmasaydı, sıcak da olmayacaktı. Herakleitos'un en ilginç sözlerinden biri de, iyi ile kötünün bir olduğudur. Ne ki, bu sözle, iyinin kötü, kötünün iyi olduğunu kastetmez. Bunlar bir ve aynı şeyin iki ayrılmaz yarısıdır. Bir şey iyi olabildiğince kötü, kötü olabildiğince iyidir. Bununla birlikte, Herakleitos'ta mutlak bir görelilik yoktur. Dünyanın işleyiş süreci bir daire değil, "yukarı ve aşağı yol'dur.

İki yolun birleştiği üst dorukta bölünmenin ve göreliliğin bulunmadığı saf ateş yer alır. Herakleitos insana bazı şeylerin iyi, bazı şeylerin kötü geldiğini, ama Tanrı'ya her şeyin iyi geldiğini söyler. 'Tanrı" ile burada, kuşkusuz, ateş, "tek bilge" kastedilmektedir.

Bilge

Herakleitos'a göre bilgelik, dünya düzeninin işleyiş biçimini anlamaktır. Bir başka deyişle; şeylerdeki düzenin ortak öğesini ya da benzeşen yapısını kavramaktır. Mutlak kavrayış ise ancak Tanrı tarafından başarılabilir. Tanrı tümüyle bilge olan tek şeydir. Ateş ve Logos bu tümüyle bilge şeyin değişik görüntüleridir. Herakleitos "bilge" ya da "bilge- lik"ten iki anlamda söz eder. "Her şeyden ayrı" olarak nitelediği bilgelik çoğunluğun birliğinin algılanmasıdır. Ayrıca bu terimi bu birliğin kendisine uygulayan Herakleitos "her şeyin gidişini yöneten düşünce"den söz eder. Bu; iki parçaya, yukarı ve aşağı yola bölünmeyen saf ateşin kendisi, yani bilgeliktir. İnsanlar da ateşe sahip olduğu ölçüde bilge olurlar.

Ruh ateşten oluşur. Nemden gelir, tekrar ona döner: Nem tarafından tümüyle soğu- rulması, onun ölümüdür. Ruh-ateş, dünya- ateşle bağlantılıdır. Herakleitos'un akılcı-fiz- yolojik kuramına göre, ruhun yapısı yalnızca gövdenin değil, bütünsel olarak dünyanın yapısıyla da bağlantı içindedir. Etkin bir ruh kuru, ateşli bir ruhtur. Nemli, örneğin aşırı içkili bir ruh kapasite olarak düşer, çocuk- sulaşır. Gerektiğinde gövdenin bütün bölümlerine ulaşan ruhun ulaşılmaz sınırları vardır. Erdemli ruhlar gövdenin ölümüyle suya dönüşmezler, sonunda kozmik ateşle birleşmek üzere yaşarlar. "Büyük ölümlere büyük paylar" düşer demekle Herakleitos ruhu kastetmektedir, çünkü ölümden sonra gövdelere "tezekten daha çok yaraşır def edilmek." Savaşta ölenler, nasıl hastalıktan ölenlerden temiz olabilir? Buna yanıt İkincilerin etkisiz ve nemli olması, sahiplerinin yarı-bilinçli yarı-uyur durumda bulunmasıdır; savaşta öldürülenler ise, tersine, erdemli ve cesurca bir eylemde, ruhları ateşle dolu ölmüşlerdir.

İnsan

Herakleitos dünyayı insanla açıklamaya çalışıyordu, insanı dünyayla değil. İnsan üç şeyden oluşur; ateş, su, toprak.. Nasıl makrokozmik ateş bir tek bilgeyle özdeşleştiriliyorsa, mikrokozmik ateş de tek başına bilinçtir. Ateş gövdeyi terk ettiğinde, geriye kalan toprak ve su değersizdir. İnsana hayat veren ateş "yukarı" ve "aşağı'ya bağımlıdır; tıpkı dünya ateşi gibi. İnsan dünyadaki her şey gibi sürekli bir akışın içindedir. Birbirlerini izleyen iki an içinde hem biziz, hem değiliz.

İçimizdeki ateş sürekli olarak suya dönüşür, su ise toprağa. Ne ki, karşıt süreç eş zamanlı ilerlerken, değişmez kalıyor görünürüz.

Uyku-Uyanıklık

İnsan ateşle suyun ölçülerinin belirli salınımlarına bağımlıdır. Bu durum, uyku, uyanıklık, yaşam ve ölüm başkalaşmalarını yara- -155- tır. Herakleitos'a göre gövdedeki nemli, karanlık soluk verişlerin sonucunda uyku ortaya çıkıyor ve ateş düşüyordu. Uykudayken her şeyde ortak olan dünya ateşiyle bağlantımızı yitiririz ve kendi dünyamıza çekiliriz. Ateşle suyun düzenli bir dengede olduğu bir ruhta denge hali sabahleyin parlak solukların eşit ilerlemeleriyle yeniden kazanılır. 71. Parça'da geceleyin yakılan ışık insanın düşte gördüğü şey olmalıdır. O zaman gerçek karanlık aydınlanır gibi olur. Ayrıca, Herakleitos uyuyanların dünya işinde çalıştıklarını söyler. Söz konusu ışık her şeyde ortak olan Logos'un gerçek aydınlatmasının yerine geçen, bireysel, özel bir aydınlanmadır. Uykudayken insan ölüyle "temas" halindedir, ruh ateşi düşüktür, neredeyse sönmek üzeredir, pek çok yönden bir ölüyü andırır. Öyleyse, uyku, uyanık yaşamla ölüm arasında orta bir durumdur.

Yaşam-Ölüm

Hiçbir ruhta ateş ve su uzun süre dengede kalamaz.

Biri öbürüne baskın çıkar. Her iki durumda da sonuç ölümdür. Ruhlar için ölümün su demek olduğunu biliyoruz. Ama bu, zevk arayan ruhların başına gelen bir şeydir. Çünkü zevk ruhun nemlenmesidir, tıpkı sarhoş olan adamın nereye gittiğini bilmemesi gibi. Kadehlerden sonra gevşeyince deliliği gizlemek zordur. Bu yüzden "ölçüsüzlüğü söndürmek gerekir yangınlardan çok." Çünkü "çetindir yüreğin arzusuyla savaşmak, istediğini ruhun pahasına satın alır."

Tıpkı yaz ile kışın bir olması ve birinin öbürünü "karşıt gerilim" ile yeniden üretmesi gibi, yaşam ile ölüm birbirlerini üretirler. Yaşam ve ölüm, genç ve yaşlı birdir. Aşırı nemden ölen ruh toprağın dibine gider, ama su topraktan gelir ve sudan bir kez daha ruh bu-harlaşır. Tanrılar ve insanlar birdir. Birbirlerinin yaşamlarını ölürler, ölümlerini yaşarlar. Her şey gerçekte bir başka şeyin ölümüdür. Gerçek yorgunluk aynı durumun sürekliliğidir, gerçek dinlenmeyse değişmedir. Herakle- itos yaşamın ve ölümün dengesini koruyan çevrimin süresini otuz yıl olarak tahmin eder. Bu, bir erkeğin büyükbaba olabileceği en kısa süredir.

Teloji

Herakleitos'a göre geleneksel dinin uygulamaları aptalca ve mantığa aykırıdır, zaman zaman gerçeği gösterseler bile. Herakleitos, Olympos dininin insanbiçimciliği ve putataparlığıyla alay ederken Ksenophanes'i izledi. Bununla birlikte, tanrısallık ülküsünü tümüyle yadsımaz ve gizem törenlerinin doğru dürüst kutlandıkları zaman, değersiz olmadığını söyler. Bu tür törenlerin olumlu rolü olabilir, çünkü dolaylı olarak, insanların Logos'u kavramasını sağlarlar. Herakleitos, Kseno- phanes'le uyuşarak Tanrı'nın bir olduğunu söyler. Ama popüler dine karşı yürüttüğü polemik onların mitolojik sonuçlarından çok, ayinlerini ve törenlerine karşıdır. Evlere tapınmanın saçmalığı üzerine yorum yapar. Teoloji ve dinle ilgili birkaç Parça döneminin dinsel canlanmasına pek de sempatiyle bakmadığını göstermektedir.

Etik

Herakleitos'un etik öğütleri daha çok özdeyiş biçimindedir ve genellikle çağdaşlarıyla benzerlikler taşır. Ölçülülüğün önemini vurgular; ölçülülük ise bireyin kapasitesinin doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Heraklei- tos'un öğütsel özdeyişleri fiziksel kuramlarındaki temel ilkelerden dolayı derin bir anlam kazanır. Ayrıca şeylerin merkezi özünün anlaşılması yoluyla, bir insanın tam anlamıyla etkin ve bilge olabileceğine olan inancı da bunu doğrular. Herakleitos felsefesinin temel ahlakı, etik ile fiziğin ilk kez biçimsel olarak iç içe örülmüş olmasıdır. "Karakter insanın kaderidir" sözü, Homeros'ta sık rastlanan, insanın yaptıklarından ötürü sorumlu tutulamayacağı görüşünün yadsınmasıdır. Daimon, burada, insanın kişisel yazgısı anlamına gelir. Bu yazgı, insanın bir ölçüde denetleyebildiği kendi karakteri tarafından belirlenir. Herakleitos'a göre insani yasalar, tanrısal-ev- rensel yasalar tarafından beslenir. Bu yasalar dünya düzeninin temel öğesi olan Logos ile bağdaşır. Burada, "besleme" temel anlamda metaforiktir; insan yasalarıyla Logos arasındaki ilişki dolaylıdır ve bunun maddi bir zemini yoktur. Çünkü iyi yasalar, tıpkı Hera- kleitos'un kendisi gibi, insanların dünyayla doğru ilişkisini anlayan, ateşli ruhlara sahip bilge insanların yarattığı bir şeydir.

Herakleitos'un ahlaksal öğretisi kimi zaman Etik'in sağduyu kavramının önceden sezinlenmesi olarak değerlendirilmiştir. Ama "ortak", Herakleitos'un vurguladığı gibi "sağ- duyü'dan çok farklı bir kavramdır. Kaldı ki Herakleitos "sağduyu"dan olabildiğince nefret etmişti. En çok itirazda bulunduğu "çoğunluk'ün her biri kendi dünyasında ve kendilerine özgü bilgeliği varmış gibi yaşar. Kamuoyu bu bakımdan, "ortak"ın tam tersidir. Herakleitos'un etiği onun insanbilimsel ve koz-molojik görüşlerinin bir sonucu olarak görülmelidir. Bu görüşün birinci koşulu, ruhların kuru tutularak ateş demek olan bilgelik içinde kaynaşmasıdır. Gerçekten "ortak" olan budur ve en büyük yanlışlık, uyuyan insan-lar gibi davranmak; yani ruhlarımızın nemlenmesine izin vermek, kendimizi dünya ateşinden uzaklaştırmaktır. Bilge bir insan, karşılığı kötü olmadan iyiyi sağlamaya çalışma- malıdır; çaba olmadan, huzuru aramamalı, hoşnutsuzluk olmadan mutluluğu yaşamayı beklememelidir. Kötüyü iyiyle birlikte tanı-mak zorunda kalmaktan yakınmamalı, şeylere tutarlı bir biçimde, bütünsel olarak bakmalıdır. Herakleitos "ortak" olanı kentin yasalarıyla karşılaştırarak Stoacı dünya-devle- tinin yolunu açar. Bu yasalar tanrısal yasanın yetkin olmayan cisimlenişidir. yine de 

tanrısal yasayı ortadan kaldırmamalıdır, çünkü bütün insani etkinliklerde bir görelilik vardır. İnsan Tanrı'nın yanında çocuktur. Böyleyken, surlar için olduğu kadar yasalar için de savaşmalıdır. Ve kuru bir ruha sahip bir yurttaşı barındıran bu kentte, en iyi bir on bindir, çünkü onda "ortak" olan cisimlen- miştir.

* Bu yazı, John Burnett, G. S. Kirk-J. E. Raven okumalarının bir özetidir.

HERAKLEİTOS'UN YAŞAMI (İ. Ö. 540-480)

Yaşamını Ephesos'ta geçirmesi, eski bir aristokrat aileden gelmesi ve kenttaşlarıyla arasının iyi olmaması dışında Herakleitos'un yaşamına dair bilinenler tümüyle söylentiye dayanmaktadır. Şöyle yazıyor Diogenes Laer- tios: "Ephesoslu, Bloson (ya da, kimilerine göre Herakon) oğlu Herakleitos. Bu adam 69'uncu Olimpiyat'ta kırk yaşındaydı. Son derece mağrur, tepeden bakan biri olarak yetişmişti. 'Çok bilmek öğretmez akıllı olmayı. Öğretse Hesiodos'la Pythagoras'a öğretirdi, bir de Ksenophanes'le Hekaitos'a' dediği kitabından da anlaşılacağı gibi... Sonunda, bir insan kaçkını olarak dünyadan elini ayağını çekti, dağlarda ot ve bitki yiyerek yaşadı. Ama bütün gövdesini ödem kaplayınca kente indi ve hekimlere, bir şaşırtmacayla, yağmurlu bir havayı kurağa çevirip çeviremeyeceklerini sordu. Hekimler bir şey anlamayınca, kendini bir gübreliğe gömdü. Gövdesindeki suyun gübrenin sıcaklığıyla buharlaşacağını umuyordu. Ama bu, bir sonuç vermedi ve altmış yaşında öldü."

Diogenes biyografik bir öykü diyebileceğimiz yazısında, Herakleitos'un Ephesoslular için yasalar yapmaktansa Artemis tapınağında çocuklarla oyun oynamayı yeğlediğini anlatır. Herakleitos üzerine söylentilerin çoğu kendi sözleriyle açıklanabilir. Örneğin, aşırı insan kaçkınlığı onun insanların çoğunluğunu eleştirmesiyle (91, Parça); ölümcül ödem-lerle kaplanması 61. Parça'yla; aynı biçimde, eleştirdiği hekimlerin onu kurtarmak için bir şey yapmamaları, kendisini gübreye gömmesi 17. ve 124. Parça'larla ilinülendirilebilir.

İ. Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Phliuslu Ti- mon'un Herakleitos'a "muammacı" dediği bilinir. Herakleitos'un üslubuyla ilgili bu eleştiri daha sonra Latince obscurus (karanlık) sıfatının yakıştırılmasıyla son biçimine ulaştı (Cicero). Romalılar döneminde Herakleitos için yaygın betimlemelerden biri de "ağlayan filozof"tu.

HERAKLEİTOS'UN KİTABI

Diogenes Laertios'a göre: "Onun olduğu söylenen kitabın adı 'Doğa Üzerine’dir. Üç bölüme ayrılmıştır: Evren, Siyaset, Teoloji. Kimilerinin söylediğine göre kitabı Artemis tapınağına adamış ve oraya koymuştur. Halk tarafından kolayca küçümsenmemesi ve yalnızca yüksek toplumsal konumda bulunanların anlaması için kitabı bilerek kapalı bir uslup- la yazmıştır... Kitap o kadar büyük bir üne kavuşmuştur ki, Herakleitosçular denen tilmizler türemiştir."

"Doğa Üzerine" başlığı Aristoteles ve peri- patetik filozofların "doğal filozof' olarak adlandırdıkları düşünürlerin yapıtlarına yakıştırılırdı. Bölüm başlıklarının özgün olmadığı ve Stoacı editörler tarafından düzenlendiği sanılmaktadır. Elimizdeki parçaların, bir konudan öbürüne atlayan bir kitabın parçalarından çok, sözel özdeyişler olduğu açıktır. Delphoi tanrısı ve Sibylla ile ilgili Parçalar, Herakleitos'un bilici üslubunu bilinçli olarak kullandığını göstermektedir. Buna neden olarak, Herakleitos'un yaşadığı dönemdeki dinsel canlanmadan dolayı bu üslubun gözde olması gösterilebilir. 

NOTLAR

7. sayfadaki dizeler Cevat Çapan ın Türkçeleştirdiği, "Küçük Yeşil Deniz" adlı şiirden alındı.

Parça

1. J. Burnett 2. sıraya aldığı bu Parçaya ilişkin dipnotunda Logosu Herakleitos'un kendi söyleminden başka bir şey olarak görmüyor ve filozofu peygamberliğe daha yakın buluyor. Logos yerine. Söz (ya da Kelam) demeyi yeğliyor.

4. "Dünya düzeni"ni kozmos karşılığında kullanıyorum.

22. "Bütün bunlar"dan büyük olasılıkla adaletsizlikler kastediliyor.

37. "Yakıcı" prestner sözcüğünün bire bir karşılığı. Bu tartışmalı sözcüğün karşılığı olarak Burnett, "ateşli bir hortumun eşlik ettiği kasırga"; Kirk-Raven, "yakıcı" (yıldırım ya da yangın); Charles Kahn ise, "yıldırımlı fırtına" diyor.

77. Sibylla: Apollon'un efendisi olduğu, vecit halinde kehanette bulunan efsanevi kadın.

87. Tanrı'nın gözünde.

105. O Bias ki. "Çoğu insan kötüdür," demişti.

127. Kykeon: Sıcak şarapta eritilen keçi peyniri. 

KAYNAKÇA

Burnett, John, Early Greek Philosophy, London, 1892. G. S. Kirk-J. E. Raven. The Presocratic Philosophers. Cambridge, 1892.

Charles H. Kahn, The Art and Thought of Heraclitus, Cambridge, 1979.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar