Bir Dolunay Gecesi
Günışığım…
Dolunayın ışığında hayalinle sarmaş dolaş, ayrılık akşamlarını sabah etmeye çalışıyorum. Günlerim yıllara dönse de, içimdeki sesler öylesine çığlıklarla dışarı çıkıyor ki zaptedemiyorum.
Ancak kimler duyar ki, bu ah vahlarımı…
Ben duyuyorum,
sende duymuş olursun diye yine kaleme sarıldım, sızıntıları kalsın, bir
yerlerde.
Ağlamadan aşk
olmaz. Sızlanmadan ise hiç olmaz.
Sürekli beni
geç sevdin deme…fırsatların yok muydu, hiç deme. Aslında yakınlığımızın olduğu
zamanlarda sevmenin, sevilmenin ne olduğunu çözemedim ki?
Herkesi
dünyamda bir eş tutup sadece kendimce bakıyormuşum. Meğer öyle değilmiş. Sonra
büyük olanı nasıl tartar, küçücük teraziler. Kantar ne anlasın altın tartmadan,
kaldırın bunu kilo etmiyor demez mi…şimdi gülebilirsin. Bir de onu kuyumcuya
sorsan…ah der, bu kantar gibi binlercesini satın alır, bu cevher-i hakiki demez
mi…
Böyleyken, bu
anlardan önce seni hiç görmemişim demek ki…
Aslında daha
önce kendimi devamlı hayallerimde bir gölgeye kul gibi görüyordum. Sen olduğunu
bilemiyordum.
Şimdi zaman
eridi ve ben tökezlediğim bir yerdeyim. Çıkılmaz sokakların içinde ve arkama
bile bakamayacak kadar derin çukurların yarlarında, çaresiz ve bir daha ayağım
kayar mı diye korkularım dizi dizi geliyor.
Umutlarım
yitiyor, zayıflıyor, içim acıyor ve kanayan yaramın sızıları ile tekrar
yeşeriyor. Kim bilir, tanrı izin verir de kollarına sarılmak için gelebilirim.
Mübbete düşmüş
bir mahkumun tahliye dileği, nasıl gerçekleşecek ki?
Ruhum özgür,
hayallerim sonsuzluğunda yine bir umut…
Her
sabah sabah ilk uyandığımda aklına ilk gelen sensen. Duyduğum her şarkıda seni
dinlediğimsen. Pencere pervazına konan kumrularla seni beni düşünüyorsam…gözümün önünden bir
karaltı geçtiğinde, oydu değil mi, galiba buraya mı gelmiş, diyebiliyorsam….
…
Sus payı
vermek için kalbime, durmaksızın şiirler, sözler yazmalıyım.
Yetmiyor,
susmuyor. Aklım ne yapsın bu biçareliğine…
Sonra kendime
nasihat ediyorum. Aklını başına al. O senin gibi düşmüş biri değil.
Sonra, durgunluğumda, telafi düşünceler imdadıma koşuyor…gözlerim kapadığında seni hayal edebiliyorsam, seninle hayatı mutlu kılabiliyorsam, nefesini tenimde, öpüşünü dudaklarımı sızlatışını hissedebiliyorsam, her güzel kokuda kokunu alıyorsam, bastığın yerleri anımsayınca, hayalen bile olsa yüzümü sürebiliyorsam, canım, kanım deyip, umutlarıma tekrar tekrar ışık yakıyorsam, hala bu halimle o da beni seviyorsa…
Bitmeyen sonsuz bir aşkımız var diyorum.
Kalpten kalbe
yol değil mi bu aşk. Karşılık beklemeden sevmek değil mi?
Bu düşünceler
özümden çıkınca, yüzümde nefesini hissetmeye başlıyorum. Sensizliğim ve
gerçekleşmeyeceği korkumla dahi kurduğum hayallerime, üzülme, belki bir gün
olacak diye, yıkılmıyorum.
Yıllar göçse,
bu hapishanemin nem kokan duvarlarından sürekli düş kuşlarımı salmaya devam
edeceğim.
Başım
devrilir, sesim kısılır, fakat sonsuza kadar damla damla akıttığım bu sevgimi
hayallerimi bir deniz gibi ayaklarına akıtacağım. Olmazsa her bir damlasını
toprak emer seni kucaklamak için toz olur, çiçek olur, bir rüzgarın
esintisiyle, bir kuşun kanadında seni illaki
bulur.
Ne yapalım…can
kuşu kafese düşmüş, ölümüne kadar çırpınıyor.
Şu an
penceremde o kadar güzel bir dolunay var ki… Düşünsene seninle bu manzaranın
altında sevişmek, kim bilir ne güzel olurdu…
Günışığım…
İçimde
öylesine varsın ki, senden ayrı olmak ihtimalim yok aslında. Bu halimi kendime
ispat etmek istiyorum. İnsan kendine inanınca karşısındaki de inanır.
Zorlanıyorum…hayallerim
beni sersemletiyor, yorulunca içime gömüp bu onlarla uyuyorum. Aklımla,
arzumla, kalbimle nefsimle sabahlara kadar seninle sevişiyorum. Çok zaman
düşlerimden hissettirdiklerinden kurtulmamak için uyanmak istemiyorum. Bu son
uykum olsun diyerek kaçıncı uykuya dalışım oldu.
Seni bana bir
dünya yar etmedi diye üzülmüyorum, birçok âlemler var, tanrım seni bana
diğerlerinde hep verdi. Hepsinde sen varsın.
Tadına
doyamadığım aşkım…her zaman ki gibi, sana yazdıklarıma hayaline sarılıp, koynunda
uyuyayım.
Hapishane
yıllarım beni eritir, ama sen ve aşkımız her gün daha güzel ve diri kalacak
daima. Ve dünya günlerim bitene kadar burada beklerim. Sorun etmiyorum.
Ya…Baki
kalanımsın, benim…
İsmail Hakkı Altuntaş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar