Print Friendly and PDF

Canan Aşkıyla

 



Can pahasına ondan ders alsalardı değer.

Köpeğim, köpekten de çok aşağıyım, ey can,

Lutfunla bu köpeğe nazar edersen eğer. 

Şimdi basîret ehlince, Cânı Canan sensin meğer.

Güvercin nasıl Kâbe üstünden geçebilir.

Yer, temiz bedenini can gibi kucakladı, O kapıya canıyla kulluk edenlerindendir.

Hikmet dolu gözünden, ben rahmet, ummaktayım,

Sahra işaret taşı, oldu gözümün yaşı,

Canan yolunda kervân niçin seçti yavaşı.

Cemâl şevkinden mecâl kalmadı; devecinin,

Gevşekliğine, dostlar, yandım yardıma gelin!

Deveci! Kalk, sesini yükselt ona nağme ver,

Cana can katan sesle coşsun, koşsun develer

Kulak senin nağmende, can Canan’a gidiyor,

Beden Şam’da, gönülse, Medine’de geziyor.

Ben ki, Canan’ı severim, korkmam yoksa hânümân,

Yâhud gelir mi kalbime, hiç fikr-i kârü ziyân.

Dar gönlüme Medine aşkı öyle yer etti,

Onda nasıl yer bulsun kendine yâd-i cinân.

Yesrib o topraktır ki, Tubbe, kalbine tuzak,  

Mamurluktan yok iken, onda ne nâm ü nişan.

Yesrib o topraktır ki, Cebrail yüz niyazla,

Tavaf için zemine gelirdi âsümandan.

Yesrîb o topraktır ki, kable Âdem sübh-ü şâm,

Tavaf için gelirdi zümre-i rûhâniyân.

Düşünceleri; Bir gün, can dostuma yer olur,

Daha mamur etmeden insanları ve cinniyân.

Bugün medfendir Ona, mahcubiyetime bak,

Nasıl bu kadar sene ben uzak kaldım ondan.

Ey Hâlid! Ne güne dek oturacaksın gamla,

Kalk, türbesini dolaş, içli ağlamaklarla.

Düşünceleri; Bir gün, can dostuma yer olur,

Daha mamur etmeden insanları ve cinniyân

Senin büyük rahmetin âb-ı hayat, ben susuz,

Bir damlasına ermek için ben can veririm.

Sabr u karar kalmadı, gönül rahat görmedi,

Can dudağa erişti, yâr yüzünü görmedi.

Yüzümün güz bağına, aktı gözyaşı ırmağım,

Çok sular revân oldu, servi revânı görmedi.

Eteğim gülizara döndü kanlı yaşımdan,

Yazık, Cennet bağının fidanını görmedi.

Sevgilinin yâdından çektiğim elemleri,

Periler ülkesinde deliler de görmedi.

Gönülleri çalmada o kadar yüreklidir,

Sanki cihangirlerin heybetini görmedi.

Öyle şehinşâhdır ki, emrini dinlemeyen,

Zamanın çıkmazında hiç emniyet görmedi.

Cevzâ gibi beline kulluk kemeri takan, 

Kendine gökten başka duracak yer görmedi.

Böyle cömerd ve âdil, böyle eşsiz âlimi,

Felekler işitmedi, zemin, zaman görmedi.

Anladım ki, Allah’dan çekinmen yok, korkun yok.

Biz aşkın kumarında canımızla oynadık,

Sen iki yanağınla şah, mat olma korkun yok.

Can belâsı için ben lebinden söz aradım,

Lâ ile beni kandır, madem senin belâ’n yok.  

Dedim cana can katan dudakların hayattı,

Dedi, fazla konuşma, çünkü onda hayat yok.

Bilsem öldükten sonra başucuma gelirsin,

Bil ki, ölümden başka, Allah’dan muradım yok.

Firakına sabretmek mümkün mü hiç,

Beden ayağa kalksa can gidiyor.

Hâlid senin Yemen yakutun aldı,

Bedahşan zenginlerine gidiyor.

Müjde, ey Yakub gibi derdli kalb, Yûsuf geldi,

Nihâyetsiz mihnetler bak nihâyete erdi.

Ey dudağa gelmiş can, geri dön bedene gel,

Zirâ Îsa sıfatlı güzel imdâda geldi.

Ey kalb, dağ gibi gamı, ortadan kaldır, çünkü,

Bû-yi hâk-i yâr seher yeliyle bana geldi.

Zamanın acıları hep silindi kalbimden,

Zirâ o gülen gülden güzel bir koku geldi.

Vefâ bahçesi kuşu olan Hâlid artık sus,

Hayat kaynağı bahar tüm neşesiyle geldi.

Bu kimdir ki, bir bakışla yüz canın yolunu keser,

Ve her zaman meydanın üst yanında alır yer.

Doru atla, şâhane, topa doğru koşunca,

Çevgânı büklümünde, olur Ferhad misli yüz er.

Yüzünün aksinden hûri kendi aksinden geçti,

Vay kölenin hâline, insandır kusur eyler.

Ey can gel, çünkü dünya sensiz şaşkına döndü,

Mest eden bakışınla çok kimse öksüz oldu.

Meclis, şeref vermeniz ümidiyle hazrolda,

Boyum çenk, gözyaşım tel, gözlerim kadeh oldu.

Çocukken işin hüccetsiz kalbleri mülk etmekti,

Şimdi ise gençliğin bu mülke sened oldu.

Ümidim dudağından bir bûse almak idi,

Bu istek göz ucuyla çenene havâle oldu.

Ey taze gül, bu Hâlid hicrinden ölmediyse,

Mazurdur, zira ölüm, her zaman Haktan oldu.

Can çekişiyorum ve bağırmağa gücüm yok,

Gizlice can çekişmek âşıklar için hoştur.

Hâlid, can cevherini ele alabilirsen,

Yâr yoluna can saçmak, her şeyden daha hoştur.

Kalb, içindeki yârı yâdla perişân oldu.

Ciğer, bir gül endamlı derdinden lâle oldu.

[ kan ile doldu ]



Halkı sersem edenin lebi için can verdim,

Gönlümün gitmesine mahmur göz sebeb oldu.

Canım bir tecrübesiz güzelin avı oldu,

Gönlüm bir süvarının terkisindedir, sorma!

Ay devrinde fitneler koptuğu günden beri,  

Onun yüzünden kalbe bir gam yol buldu, sorma!

Kalbdesin, kalb zülfünle çekişip durmaktadır,

Sevgili de, can gibi aşktan oynamaktadır.

Hâlid aşk ateşinden nasıl gelmesin vecde,

Ki aşktan na ehlehil gibi vecde gelmekde.

Ey, yüzün parlak güneşten, yüz defa şereflidir,

Can, hayal oklarının tükenmez hedefidir.

Dolunayı yüzüne kıyas budalalıktır,

Kusuru, lekeler ve tutulması değildir.

Yüzünde âb-ı hayatla parıldayan güneş var,

Misk, anber, şehd ü şeker, lâl, sedefte gevher var.

Can veren, günâh örten, keremi bol Allahım,

Sana bağlandım gayrdan ümid kestim Allahım.

Hâlid! Şuursuzluktan nice tevbeler bozdum,

Şimdi günahdan fazla, ben tevbeden mahcûbum!

Belâ mı, yoksa yârın boyu, yanağı mı bu.

Bu maddenin yakutu mu, âşıkların canı mı?

Âb-ı hayat mı, yoksa şekerli dudak mı bu.

Hayat suyu katresi, çene çukur reşhası,

İrem bağı elması, yar çene bu’du mu bu.

Kim ki bu, gönül onun nâmesiyle oynuyor,

Kalbi yanan Hâlid mi, inleyen bülbül mü bu.

Kırmızı dudağından dökünce tatlı sözler,

Her tarafta can boğza erişir birer birer.

Ne zaman baksan göğe, o gülen yüzün ile,

Süreyya seni kapmak ister tam arzu ile.

Kalb yarasına senden bir merhem istiyorum,

Lütfen can dudağından bûse bahşet diyorum.

Peçeyi açsan kimse farkında olmaz bunun,

Ay mı çıktı buluttan, yoksa yâr açtı yüzün.

Bir selâm ki kokusundan, Rıdvan döner şaşkına,

Tıpkı canın canana olan yüce aşkına.

Yüce Allaha hamdden âciz kaldıktan sonra,

Salât ü selâm olsun LEVLÂKE sultanına.

Ondan sonra o ulu şâhın can dostlarına,

Olsun salât, bilhassa ikincisi olana.

Ey Saba! Yolun düşerse selvi boylum evine,

De ki, aslan devirenler, hep av oldu gözlerine.

Uzun süren ayrılıktan ve can acıtan hicrandan,

Canınız sağ olsun; Hâlid, o iki kaşına kurban.

Kükremiş aslanla kavga edersen,

Onu devşirirsin, sen ne ekersen.

Ahmed’in aşk Kerbelâ’sından şehîd,

Canandan ebedî lutf eder ümid.



Mevlana Hâlid-i Bağdadi

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar