HAYAT AĞACI TEMALI ÇİNİ PANO
Hazırlayan: Kifayet ÖZKUL
ANADOLU SELÇUKLU ÇİNİLERİNİN TARİHÇESİ
11. yüzyıl ortalarından itibaren Anadolu’ya göç eden Türk boyları, Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Bizans ordusunu bozguna uğratmasından hemen sonra Anadolu topraklarına yerleşmişler, yeni bir kültür ve sanat ortamı oluşturarak bu coğrafyayı vatan kılmışlardır. Anadolu’nun fethinde bulunan Türkmen komutanlar, kısa sürede aldıkları bölgelerde kendi beyliklerini kurarak bulundukları bölgeyi yaşam alanına çevirmek için imar faaliyetlerine girişmişlerdir. 12. yüzyılda meydana gelen iç karışıklıklar, batıda Bizans, doğuda Ermenilerle yapılan savaşlar sebebiyle sanat dünyasına katkıda bulunamayan Selçuklular, ancak 13. yüzyılda imar faaliyetleri göstermişlerdir. Sultan II Kılıçaslan dönemi, merkezi Konya olmak üzere başlayan yapılaşma, Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın hükümdarlık döneminde doruğa ulaşarak Selçuklu sanatını yeni bir anlayışla İslam Dünyası’na kazandırmıştır. Ancak 13. yüzyılın ortalarında gelişen Moğol istilası, Selçuklu Devletini politik yönden sarsmıştır, fakat sanat alanında olumsuz bir etkisi olmamıştır. Moğolların istilası ile birlikte, Türkistan, Horasan ve Azerbaycan’dan gelen Türkler, Anadolu’da var olan gelenek, görenek, örf, adet ve kültüre etki etmişlerdir.
Mimaride süsleme sanatı olarak kullanılan çini, asıl gelişimini Anadolu Selçukluları döneminde gerçekleştirmiş ve doruk noktasına ulaşmıştır. Mimariyle birlikte gelişen çini sanatında birbirinden farklı çeşitli teknikler kullanılmıştır. Bu tekniklerin bazıları desen ve renk uygulamalarıyla her devirde görülürken, bazıları da belirli devirler içinde kullanılarak yeni renk ve desenlerle çini sanatına farklı bir karakter kazandırmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk başkenti olan Konya, çinili eserlerle önemli bir merkez olmuştur. Öte yandan Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya, Ankara, Afyon, Erzurum, Amasya, Antalya, Alanya, Beyşehir gibi Anadolu’nun pek çok şehrinde, cami, medrese, türbe, han, kervansaray, köşk, hamam gibi mimari yapılar çinileriyle dikkat çekmektedir. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk mimar ve sanatkârlar, tecrübe ve yeteneklerini Anadolu Selçuklu taş eserlerinde ve çini bezemelerinde ortaya koymuşlardır. Anadolu' da çini kullanılan yapılardan bugün bilinen ilk örnek Siirt Ulu Camii ve minaresi olup Divriği Kale Camii portali veya Konya 2. Kılıçaslan Türbesi de ilk örnekler arasında gösterilmektedir.
Anadolu Selçuklu dönemi mimarisinde görülen ilk çini tekniği sırlı tuğla olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu teknikte tuğlanın uzun ve düz yüzeyinin renkli sırla kaplanıp fırınlanması sonucu sırlı tuğla elde edilmiştir. Sırlı ve sırsız tuğlalar, dikey, yatay, diyagonal, çapraz, zigzag ve örgü şeklinde yerleştirilerek çeşitli kompozisyonlar oluşturulmuştur. Sırlı tuğla tekniğinin ilk örneklerinde geometrik düzenlemeler hâkimken, sonraki örneklerde daha grift geometrik şekiller, kufi yazı şeritleri, kabaralar ve rozet kompozisyonları kullanılmıştır. Bu tekniğin erken örneklerinde turkuaz renk hâkim olup, ilerleyen dönemlerde mangan moru, kobalt mavisi, siyah renklerin de renk paletine dâhil edildiği görülmektedir. Çoğunlukla minarelerde uygulanan sırlı tuğlanın yapı içerisindeki ender örneklerine Amasya Gök Medrese Camii ve Sivas Keykavus Darüşşifa Türbesi’nde rastlanmaktadır. Yapı içinde sırlı tuğla kullanımı, kemer, eyvan, kubbe içi ve duvarlarında karşımıza çıkmaktadır. Sırlı tuğla tekniğinin minarelerde uygulandığı örnekler arasında Konya İnce Minareli Medrese (1248), (Resim 2.1), Amasya Gök Medrese (1266), Sivas Çifte Minareli Medrese (1272), Erzurum Çifte Minareli Medrese (1253-1291) gibi önemli yapılar bulunmaktadır (Resim 2.2).
Resim 2.1 : Sırlı Tuğla Tekniği, 13. Yüzyıl,
Konya İnce Minareli Medrese Minaresi, Konya.
Resim 2.2 : Sırlı Tuğla Tekniği, 13. Yüzyıl,
Erzurum Yakutiye Medresesi Minaresi, Erzurum.
Anadolu Selçuklu dönemi eserlerinde tek renk sırlı veya düz çiniler olarak adlandırılan ve yapı içerisinde duvarları bezeyen kare, dikdörtgen, altıgen veya üçgen formlardan oluşan çiniler bulunmaktadır. Bu gurupta hâkim renk turkuazın yanı sıra, kobalt mavisi, patlıcan moru ve yeşil renkler kullanılmıştır. Tek renk sırlı turkuaz ve yeşil renk çiniler üzerinde yaldızlama uygulandığı da görülmektedir. Bu uygulama altın renkli varağın motiflere göre kesilmesi, fırça yardımıyla yapıştırılması ve ıslatılmış pamuk yardımı ile düzeltildikten sonra, düşük derecede fırınlanması ile meydana gelmektedir. Altın yaldızlar düşük ısıda fırınlandığından ya da hiç fırınlama yapılmadığı için zaman içerisinde yok olmuştur. Konya Karatay Medresesi’nin duvar kaplamalarında yer alan tek renk çinilerin üzeri nadir olarak rastlanan altın yaldızla desen uygulanmış örneklerdendir. Öte yandan Selçuklu dönemi lahitlerinde düz çini ya da çini mozaik ile kaplanmış örneklere de rastlanmaktadır. Düz renkli çinilerin bulunduğu yapılara Konya Sırçalı Medrese (1242-1243), Konya Karatay Medresesi (1251-1252), Amasya Gök Medrese Camii Türbesi (1266) duvar kaplamalarını örnek olarak verebiliriz (Resim 2.3).
Resim 2.3 : Altıgen Düz Çini, Kapı ve Pencere Yan Duvarları, 13. Yüzyıl,
Karatay Medresesi, Konya.
Anadolu Selçuklu döneminde kabartmalı veya kalıplama tekniği olarak adlandırılan çiniler genellikle lahitlerin üzerinde kullanılmıştır. Bu teknikte yazı veya bitkisel motiflerin kalıpları hazırlanır ve hamur yumuşak iken, önceden hazırlanan bu kalıplara basılarak, kabartmalı çiniler elde edilir. Bu çinilerde zemin kobalt mavisi, yazılar beyaz olup, şeffaf sırla sırlanmışlardır. Bu tekniğe Konya Alâeddin Camii II. Kılıçaslan Türbesi (1116-1221), Konya İnce Minareli Medrese (1248), Konya Karatay Medresesi (1251-1252), Sivas Buruciye Medresesi’nde (1271), rastlanmaktadır (Resim 2.4).
Resim 2.4 : Kabartma Tekniğinde Çini,13.Yüzyıl,
Konya Alâeddin Camii, II. Kılıçaslan Türbesi, Konya.
Anadolu Selçuklu döneminde geliştirilmiş olan diğer bir teknik çini mozaik tekniğidir. Bu teknik turkuaz, mangan moru, kobalt mavisi ve siyah renkte hazırlanan çini plakaların istenen desene göre kesilip, kesilen bu küçük parçalardan desenin hazırlanarak bir araya getirilmesiyle oluşmaktadır. Sırsız yüzeyleri hafif konik kesilen bu parçalar, motife göre sırlı yüzleri alta gelecek şekilde dizilip, duvara monte edilecek olan arka yüzlerine harç dökülüp doldurulduktan sonra monte edilmişlerdir. Çini parçaları renklerinin pişme ayarlarına uygun derecelerde ayrı ayrı fırınlandığından dolayı daha kaliteli ve renkler daha canlıdır. Selçuklu döneminde mihrapların çini mozaik ile süslemesi Anadolu’nun İslam mimarisine getirdiği büyük bir yenilik olarak dikkat çekmektedir. Kubbe içi, kubbeye geçiş, kemer, niş, duvar kaplamaları ve kubbe kasnakları bu teknikle süslenmiştir. Çini mozaik tekniğinin tuğla ile birlikte kullanılan en güzel örneği Sivas I. İzzeddin Keykavus Şifahane ve Türbesi’dir (1217) (Resim 2.5). Konya Sırçalı Medrese (1242-1243), Konya Karatay Medresesi (1251), Konya Sahip Ata Camii (1258) ve Tokat Gök Medrese (1270) gibi yapılar bu teknikle bezeli en güzel örnekler arasındadır (Resim 2.6).
Resim 2.5 : Çini Mozaik Tekniği, 13. Yüzyıl,
I. İzzeddin Keykavus Şifahanesi, Sivas.
Resim 2.6 : Çini Mozaik Tekniği, Tavan Detayı, 13. Yüzyıl, Karatay Medresesi,
Konya.
Anadolu Selçuklu mimarisinde sahte çini mozaik tekniği, diğer adı ile kâşitraş örneklerine de rastlanmaktadır. Bu teknikte desenli alanın kazınması yoluyla mozaik tekniğine benzer bir görüntü elde edilmiştir. Tek renk olarak hazırlanan sırlı çini levhaların üzerindeki sır, uygulanmak istenen bitkisel motiflere, geometrik desenlere veya yazıya göre kazınarak çini hamurun kirli beyaz rengi ortaya çıkartılmıştır. Bu tekniğe Akşehir Ulu Camii (1220), Konya Sahip Ata Türbesi (1258) (Resim 2.7), Malatya Ulu Camii (1247), (Resim 2.8.) ve Afyon Çay Taş Medresesini (1278) örnek olarak verebiliriz.
Resim 2.7 : Sahte Çini Mozaik Tekniği (Kaşitraş),
Büyük Kemerin İç Yüzeyinden Detay, 13. Yüzyıl, Konya Sahip Ata Türbesi, Konya.
Resim 2.8 : Sahte Çini Mozaik Tekniği (Kaşitraş), Yazı Detayı,
13.Yüzyıl, Malatya Ulu Camii, Malatya.
Anadolu Selçuklu döneminde çinilerde kullanılan diğer bir teknik ise sıraltı tekniğidir. Saray çinilerinde yaygın olarak kullanılan sıraltı tekniğinde kullanılan çinilerin formları sekiz köşeli yıldız ve haçvari dört kollu yıldız şeklindedir. Sekiz köşeli yıldız formundaki çiniler genellikle şeffaf sıraltı tekniğinde, haçvari çiniler ise turkuaz sır altına siyah dekorlu olarak karşımıza çıkmaktadır (Resim 2.9). Turkuaz sıraltına siyah dekorlu çinilerde desenler siyah ile boyandıktan sonra turkuaz renkli sır ile sırlanmıştır. Sekiz köşeli yıldız çinilerde ise desenler siyah, kobalt mavisi, mangan moru ve turkuaz renkleriyle şeffaf sıraltına uygulanmıştır (Resim 2.10). Desenlerde bitkisel motifler, insan ve hayvan figürleri, av hayvanları, evcil hayvanlar, fantastik yaratıklar, rumi desenleri ve yazılar kullanılmıştır (Resim 2.11).
Resim 2.9 : Sıraltı Tekniği Çini, Sekiz Köşeli Yıldız ve Haçvari Dört Kollu Yıldız
Formlu Çini Pano, 13. Yüzyıl, Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray,
Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.10 : Sıraltı Tekniği Çini, Sekiz Köşeli Yıldız ve Haçvari Dört Kollu Yıldız
Formlu Çini Pano Detay, 13. Yüzyıl, Kubad Âbad Sarayı, Depo Çinileri,
Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.11 : Turkuaz Sıraltına Siyah Dekorlu Çini, Çift Başlı Kartal Figürü,
13. Yüzyıl, Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Kubad Âbad Büyük ve Küçük Saray’da sıraltı tekniğinde uygulanmış çinilerde Selçukluların saray yaşantısı ve simgesel dünyasını yansıtan figürler ve hayvanlar resmedilmiştir. Evcil hayvanlar (Resim 2.12 - 2.13), hayat ağacının iki yanında simetrik kuşlar (Resim 2.14), bereket simgesi balıklar, koruyucu güç ve kudret sembolü arslan, cennet sembolü tavus kuşu (Resim 2.15), çeşitli kuş figürleri ve av hayvanlarının (Resim 2.16) yanısıra, insan başlı kuş gövdeli siren (harpi) (Resim 2.17), insan başlı aslan gövdeli sfenks (Resim 2.18), aslan vücutlu kartal kanatlı ve kartal başlı grifon (Resim 2.19), gücü, sarayı ve sultanı temsil eden kuvvet ve arma niteliği taşıyan çift başlı kartal (Resim 2.20), gibi fantastik yaratıkları da Kubad Âbad Sarayı figür repertuarı arasında görmekteyiz. Büyük Selçuklular yolu ile Anadolu Selçuklu sanatına giren ve Asya geleneği bu figürler Kubad Âbad Sarayı çinilerinde en gelişmiş ve çeşitli örneklerini vermiştir.
Resim 2.12: Sıraltı Tekniği Çini, At Figürü, 13.Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.13 : Sıraltı Tekniği Çini, Köpek Figürü,13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.14 : Sıraltı Tekniği Çini, Hayat Ağacı ve Simetrik Kuş Figürleri, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.15 : Sıraltı Tekniği Çini, Tavus Kuşu Figürü,13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.16 : Sıraltı Tekniği Çini, Şahin Figürü, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.17: Sıraltı Tekniği Çini, Siren Figürü, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.18: Sıraltı Tekniği Çini, Sfenks Figürü, 13.Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.19 : Sıraltı Tekniği Çini, Grifon Figürü, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.20 : Sıraltı Tekniği Çini, Çift Başlı Kartal Figürü, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
İnsan figürleri arasında, ayakta duran ve bağdaş kuran figürler; sultan, yakınları ve hizmetkârlarından oluşan zengin anlatımı ile saray yaşantısını sergilemektedir. Bunlar arasında “Türk Oturuşu” diye adlandırılan, bağdaş kurarak 17 oturan, sultan ve sarayın ileri gelenleri tasvir eden insan figürleri bulunmaktadır.
Bu figürler dilimli taç, börk, sarık gibi değişik başlıklar takmış ve üzerlerinde çeşitli bezemeler bulunan uzun kaftanlar giyinmişlerdir. Sultan ya da yakınlarını ifade eden, kişinin önemine vurgu yapan ve giysi kollarında bulunan tiraz denilen kol bantları bulunmaktadır. Ellerinde sonsuz hayatı, cenneti ve bereketi simgeleyen haşhaş ve nar dalları tutan figürlerin yanı sıra (Resim 2.21), sonsuz hayat ve ölümsüzlük sembolü
18 kadeh tutan figürler bazen de iki elinde balık tutan örneklere de rastlanmaktadır
(Resim 2.22).
Resim 2.21: Sıraltı Tekniği Çini, Bağdaş Kurmuş Figür,
13. Yüzyıl, Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Rüçhan ARIK, Kubad Âbad Selçuklu Saray ve Çinileri, 132.
A.g.k., 134.
Resim 2.22: Sıraltı Tekniği Çini, Elinde Balık Tutan Bağdaş Kurmuş Figür,
13. Yüzyıl, Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
İlk kez 9. yüzyılda Abbasiler döneminde ortaya çıkmış olan, ardından Suriye, İran ve Anadolu’ya gelen ve diğer adıyla perdah tekniği olan lüster tekniği, 13. yüzyılda Anadolu’da saray çinilerinde zengin örnekleri ile karşımıza çıkmaktadır. Bu teknikte formlar, çoğunlukla opak beyaz sırla sırlandıktan sonra fırınlanır. Daha sonra sırlı zemin üzerine lüster denilen gümüş ve bakır oksitten elde edilen karışımlar sürülerek bezeme yapılır ve düşük ısıda bir kez daha fırınlanır. Lüster çinilerde kullanılan madeni oksit karışımlar ince bir tabaka halinde çininin yüzeyini kaplar ve renk olarak sarının tonları, altın renginden kahverengi ve kızıla dönen madeni bir ışıltı etkisi yaratmaktadır (Resim 2.23 - 2.24). Bazı lüster çinilerde opak beyaz sır içine kobalt veya turkuaz renkle bezeme yapılmış örneklere de rastlanmaktadır.
Kubad Âbad duvar çinilerinde zengin süsleme örneğiyle karşımıza çıkmış olan lüster tekniğinin, seramiklerde de az sayıda ve kırık parçalar halinde örnekleri de bulunmuştur. Kazılarda kırık olarak ele geçirilen bu parçalarda, süslemenin bütünü hakkında fikir yürütmek zor olsa da, yazı türleri, geometrik desenler, bitkisel
motifler anlaşılabilmektedir. Çini veya seramik parçaların üzerinde bulunan lüster boyalar zamanla hasar görüp aşındığından dolayı dökülmüş, sır içi boyalar 21
kalmıştır.
Resim 2.23: Lüster Tekniği Çini, Bağdaş Kurmuş Figür, 13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 2.24: Lüster Tekniği Çini, Sfenks Figürü,13. Yüzyıl,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Anadolu Selçuklu çini sanatında görülen bir diğer teknik de minai tekniğidir.
yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular tarafından uygulanan minai tekniği 13. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmaya devam etmiştir. Minai tekniği yedi renk kullanıldığı için “Heftreng” olarak da bilinmektedir. İran’da Keşan, Rey ve Save gibi merkezlerde seramiklerde görülen bu teknik Anadolu’da çini uygulamalarda görülmüştür. Anadolu Selçuklu çini sanatında bilinen tek örneği Konya Alâeddin Sarayı’nda bulunmaktadır. Bu teknikte önce çini form üzerine opak beyaz sır uygulanmış, daha sonra sır içine yüksek ısıya dayanıklı mor, kobalt mavisi, turkuaz renkler kullanılmış ve fırınlanmıştır. Daha sonra sır üstüne siyah, kahverengi, kiremit kırmızısı, beyaz ve altın yaldız renkler boyanıp düşük ısıda ikinci kez fırınlanmıştır (Resim 2.25).
Resim 2.25: Minai Tekniği Çini, Sfenks Figürü,
Yüzyıl, Metropolitan Müzesi, Konya Alâeddin Sarayı, (II. Kılıç Aslan Köşkü).
ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİNDE HAYAT AĞACI TEMASI
Anadolu Selçukluları hem dini hem de sivil mimaride hayat ağacı motifini yaygın olarak kullanmışlardır. Hayat ağacı motifi, Anadolu Selçuklu döneminde dini ve sivil mimaride sadece süsleme unsuru olarak kullanılmamış, taşıdığı sembolik anlamlarla da önemli bir yere sahip olmuştur. Ölümsüzlüğün ve sonsuzluğun sembolü olan ağaç, devletin koruyucu gücünü ve devamlılığını sembolize etmesi açısından devlet ağacı olarak da isimlendirilmiştir. Hayat ağacı motifi, çini bezemelerde, taş kabartmalarda, minyatür, kumaş, seramik gibi sanat dallarında kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu sanatının erken dönemlerinde genellikle tek başına görülen hayat ağacı, daha sonraki dönemlerinde çeşitli hayvan figürleri, efsanevi yaratıklar ve meyve motifleri ile birlikte uygulanmıştır. Tek başına kullanılan hayat ağacı motifi dini mimaride daha sık karşımıza çıkmaktadır. Mezar taşlarında da hayat ağacı motifleri uygulanmış olup, sembolik olarak ölülerin ruhlarının cennete 26
ulaşacağı bir köprü vazifesi görmüştür.
Hayat Ağacı Motifinin Sembolik Anlamı
Ağaç birçok toplum ve inanç sisteminde, gölgesi, meyvesi, rengi, çiçekleri ve mevsime göre değişmesi, kuruyup tekrar canlanması, doğaya ve canlılara faydaları ile çok önemli bir yer tutmuştur. Ağacın insan hayatında bu kadar etkili olmasının birçok sebebi vardır. Ağaç kökleri ile atalarını, gövdesi ile hayattaki neslini, dalları ile de gelecek neslini de sembolize etmektedir. Bu nedenle her ailenin bir soy ağacı ve ağacın canlılığı ile soyun devamı arasında sıkı bir bağ vardır. Türklerde hayat ağacı, baharın simgesi ve hükümdar sülalesi sembolü olarak görülmüştür. Hükümdarlığın, kadının, soyun, boyun, erkek evladın simgesi ağaç her zaman her yerde bütün olarak resmedilmemiş kimi zaman dallarıyla, kimi zaman yapraklarıyla, bazen de motif olarak karşımıza çıkmaktadır.
Orta Asya Türk kavim ve topluluklarının diğer dinlerden evvel Şamanizm’e bağlı oldukları bilinen bir gerçektir. Şamanizm tabiat güçlerinin kutsallığına yer veren bir inanç sistemidir. Şamanistler, dünya görüşleri, yaşayış düzenleri, ölüm ve öteki dünya hakkındaki düşüncelerini hep bu sisteme göre düzenlemişlerdir. Tabiatla iç içe yaşamışlar, tabiatı oluşturan varlıkları kutsal kabul etmişlerdir. Bu inanç sistemi içerisinde hayvan veya tabiat varlığı ile temsil edilen tanrılar ve kutsal ruhlar vardır. Bu nedenle Şamanizm’de, tabiat, orman ve ağaç türleri kutsal olup, atalarının bu ağaçlardan türediğine ve ruhların bu ağaçlarda yaşadıklarına inanılmış ve onlara saygı gösterilmiştir. Şamanizm’de ağaçlı bölgelerin ve ormanların kutsal sayılması bu inancın belirgin özelliğidir.
Şamanist Türklerin yaratılış efsanelerinde önemli bir yeri olan ağaç, İslami dönemin destanlarında da görülmektedir. Türkler ağacı Tanrı’ya ulaşma yolu olarak gördüklerinden dolayı kutsal saymışlardır. Dede Korkut hikâyelerinde ağaç kültünün belirgin izlerine de yer vermiştir. Müslümanlık ve Şamanizm inançları birbirleriyle ustaca kaynaşmıştır. Şamanizm’den günümüze gelen bir takım inançlar, Anadolu halkı arasında hala yaygınlığını ve canlılığını korumaktadır. Türklerin yaşadıkları pek çok bölgede dallarına bezler bağlanmış ağaçlar görülmektedir. Bunlar ata ruhlarına yapılan sevgi ve dileklerin ifadesidir. Hatta yer yer bu inanışlar Müslümanlığın “evliya” ve “erenler” inancı ile özdeşleşmiş, mezarları, türbeleri ziyaret ederek, bez bağlayıp dileklerde bulunma şekline kadar dönüşmüştür. Halk arasında bazı ağaçların kutsallık ve koruyuculuğuna inanıldığı için küçük çocukların kıyafetlerinin omuzlarına, yatak başlarına bu ağaçlardan bir parça takılmıştır. Ayrıca kutsal ağaçlarla ilişkilendirilmiş olan sonsuzluk sembolü, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde de karşımıza çıkmaktadır.
Türkler ’in Tanrıya ulaşmakta ağacı kutsal bir yol olarak görmeleri, ağaçlara saygıyı artmış ve kutsallığına inanmışlardır. Ağacın özelliklerinin tanrının özellikleri ile aynı olduğuna inanmışlar ve kutsal ağaç Gök Tanrıyı temsil etmiştir. Bütün inanış sistemlerinde tanrı sığınaktır. Tanrı herkese yardım edecek büyüklüğe sahiptir. Türkler Tanrının bu özelliğini ağaçlara da yükledikleri için, ağaçlardan yardım istemişlerdir.
Türk Mitolojisine göre hayat ağacı, yer, gök ve gezegenler ile birlikte kullanılmıştır. Bu nedenle Şaman inancına göre ruh, şaman davulunun ve yardımcı ruhların yardımı ile seremoni sırasında hayat ağacına çıkmakta, oradan da göğe yükselmektedir (Resim 3.1.1). Hayat ağacının tepesinde bulunan çift başlı veya tek başlı kartal şaman kültüründe vefat eden şamana öbür dünyaya geçişte yardımcı olmaktadır. Şaman davulunun üzerinde bulunan dikey çizgi dünyanın eksenini ifade etmektedir. Çizgisel olarak anlatılmış olan kökleriyle yer altını, gövdesi ile yeryüzünü, dal ve yaprakları ile göğün en üst tabakasını temsil etmektedir. Hayat ağacı sürekli değişim ve gelişim içerisinde yaşayan evreni sembolize etmektedir. Bu bakımdan davul, şamanın simgesi olarak göğe çıkmakta kullanılan çok basamaklı “Şaman Ağacına” benzetilmektedir. Şaman davulunun kasnağı, genel olarak sedir ve kayın ağacından, iç taraftaki sapları da aynı şekilde ağaçtan yapılmıştır, kutsal sayılan bu ağaca insanın elinin değmemiş ve hayvanın kirletmemiş olması gerekmektedir.
Resim 3.1.1 : Şaman Davulu, 12. Yüzyıl, Hayat Ağacı Motifi Çizimi.
Anadolu Selçuklu döneminde de şaman inancının etkileri devam ettiğinden, hayat ağacı ile birlikte görülen kuş ve kartalın şamana refakat eden hayvanlar olduğu düşünülmektedir. Hayat ağaçlarının dallarında yer alan nar meyveleri cennetin sembolü, dallar içine gizlenmiş küçük kuşların ise İslam inancına göre cennet kuşları, şaman inancına göre ise doğmamış şamanların ruhları olduğuna inanılmaktadır. Ağaca refakat eden diskler ve rozetler ise, güneş ve gezegenleri sembolize etmektedir. Anadolu Selçukluları hayat ağacı motifini sadece süsleme unsuru olarak değil, hayat ağacında var olduğunu düşündükleri bir takım gizli ve ruhani varlıkların güçlerine karsı duydukları saygıdan dolayı kutsal olarak kabul etmiş ve kullanmışlardır. Selçuklu figür dünyasında hayat ağacı motifine eşlik eden çift başlı ya da tek başlı kartallar ilk sırada olup (Resim 3.3.7-3.3.8) bir diğer figür kudret ve asaletin timsali olarak görülen aslandır. Orta Asya inancında hayat ağacına bekçilik yapan aslan, şamanın gökyüzü ve yer altına seyahatinde eşlik eder (Resim 3.3.7). Hayat ağacına eşlik eden ejderha figürü ise ağacın bekçiliğini yapmaktadır, ağaca kimseyi yaklaştırmaz, ona giden bütün yolları gözetleyip, dünya’nın merkezinde saklı bulunan hazineleri, güç ve yaşam bahşeden her simgeyi koruduğu düşünülmektedir (Resim 3.3.8).
Anadolu Selçuklu sanatında mimaride taş kabartma ve çini bezemede hayat ağacının nar motifi ile birlikte kullanıldığı örnekleri de görülmektedir. Nar motifi doğurganlık, çoğalma, tılsım, bereket anlamlarının yanı sıra, neslin devamı, soyun kuşaklar boyunca varlığını sürdürmesi, yaşama dönüş ve dirilişin de simgesidir. Nar meyvesinin Anadolu Selçuklu sanatında kabul görmesinin sebeplerinden diğeri de, İslam dininde cennet ağacı olan tuba ağacının meyvesi olarak bilinmesidir. Selçuklu sanatındaki hayat ağacı bezemesinde, dallar arasında yer alan nar meyveleri cennet sembolüdür (Resim 3.3.6).
Hayat ağacı motifi ile birlikte kullanılan bir diğer figür siren figürüdür. Ölen kişinin ruhunu diğer âleme taşımada görevlidir. Koruyucu, uğur ve talih getiren, tılsımlı bir fantastik yaratık olan siren figürü, insan başlı ve kuş bedenlidir. Başlarında taç olan ve bekçi konumundaki siren figürlerinin Kubad Âbad çinilerinde pek çok örneği görülmektedir.
Hayat ağacı motifi ile birlikte kullanılmış olan bir başka figür tavus kuşu figürüdür. Güzelliğin, asaletin ve kibrin göstergesi olmuş, cenneti, yeniden doğuşu simgelemiş, ebedi hayat ile ilişkilendirilmiş ve her kültürde kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu dönemi çini sanatında tasvir edilirken, hayat ağacının yanında karşılıklı ve simetrik olarak birbirine bakan tavus kuşları, bir kaptan su içen simetrik iki tavus kuşu, birbirine dolanmış olan tavus kuşları şeklinde uygulanmıştır (Resim 3.2.2). Tavus kuşlarının cenneti temsil etmesi ve bulunduğu yeri cennete çevirmesi 44 düşünülmüştür.
Birçok kültürde aynı anlamı ifade eden hayat ağacı, kendine eşlik eden figürler dünyası ile Anadolu Selçuklu sanatında zengin bir anlatım sağlamıştır. Anadolu Selçuklularının, İç Asya’dan da gelen kültür bağı ve sembolik anlamlarla uyguladıkları eserlerde; "Kökü, gövdesi, dalları sağlam, güzel yapraklı bir ağaç gibi bir devlet" olarak yükselip kendinden sonra gelecek olan sağlam ve güçlü devleti de işaret etmektedir, gibi mecazı bir ifade de ortaya çıkmaktadır.
Hayat Ağacı Temalı Anadolu Selçuklu Çinileri
Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde beraberlerinde getirdikleri geniş sanatçı kadrolarıyla, bu topraklarda, kendi Orta Asya ve İran kaynaklı kültür geleneklerinin, Anadolu mirası ile kaynaşmasını sağlayarak yeni bir yapılaşma ve sanat kapısı açmışlardır. Bu yapılaşmanın en güzel sonuçları Selçuklu Saraylarında ve içlerini süsleyen çinilerde kendini göstermektedir.
Anadolu Selçuklu döneminde, özellikle Sultan Alâeddin Keykubad zamanında yapılan av köşklerinden, yazlık ve kışlık saraylardan kazılar sonucu çıkarılan çiniler bizlere Selçuklu dönemi yaşantısı hakkında bilgi vermektedir. Konya Sarayı II Kılıç Aslan Köşkü, Muchrutas, Hasankeyf Büyük Saray, Diyarbakır Artuklu Sarayı, Kayseri Keykubadiye Sarayı, Kayseri Huand (Mâhperi) Hatun Hamamı, Antalya ve Aspendos Sarayı, Alanya İç Kale Sarayı, Akşehir Sarayı, Beyşehir Kubad Âbad Sarayı, Kız Kalesi, Malanda Köşkünde bulunan çiniler bize ışık tutmaktadır.
Kubad Âbad Büyük ve Küçük Saray çinilerinde ele geçirilen yıldız çini buluntular arasında, hayat ağacı konusunu içeren birçok örnek bulunmaktadır. Bunlar teknik ve kompozisyon bakımından birbirlerine benzese de renkler, zemin süslemesi ve hayat ağacı motiflerindeki çeşitlilikle karşımıza çıkmaktadır. Çinilerde hayat ağacı stilize palmiye, kozalak, haşhaş ya da nar meyveli bitkisel dallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Resim 3.2.1). Genellikle hayat ağacı merkezde olup, iki yanında simetrik olarak kuşlar resmedilmiştir. Bu kuşlardan bulunduğu kültür ve inanç sistemine göre anlam yüklenen tavus kuşu, muhteşem güzelliği ve asaleti ile ebedi hayat ve ölümsüzlükle ilişkilendirilmiş ve cennet kuşu olarak da görülmüştür (Resim 3.2.2). Büyük Selçuklular yolu ile Anadolu Selçuklu sanatına giren ve Asya geleneği olan kuş figürleri, Kubad Âbad Sarayı çinilerinde en gelişmiş, çeşitli ve renkli örneklerini vermiştir.
Resim 3.2.1 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl, Hayat Ağacı ve Simetrik Kuşlar,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi, Konya.
Resim 3.2.2 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı ve Simetrik Tavus Kuşu Çifti,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Birçoğu Kubad Âbad Büyük ve Küçük Saray’a ait olan ve Konya Karatay Medrese Müzesinde sergilenen çini kalıntılarından, Küçük Saray’a ait olduğu düşünülen bir çinide hayat ağacı motifinin her iki yanında simetrik olarak sırt sırta durmuş, yüzleri birbirine dönük, gagaları ile ağaca dokunan iki kuş figürü resmedilmiştir. Hayat ağacı, stilize edilmiş bitkisel bir dal olarak görülmektedir. Beyaz zemin üzerine kobalt mavisi, siyah ve turkuaz ile bezeme yapılmıştır (Resim 3.2.3). Bir başka kırık çini parçada ise serviye benzeyen bir hayat ağacının her iki yanında, başları arkaya dönük simetrik kuşlar resmedilmiştir. Sekiz köşeli yıldız formunda olan bu çinide beyaz zemin üzerine siyah, kobalt mavisi ve turkuaz renkler kullanılmıştır. (Resim 3.2.4).
Resim 3.2.3 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı ve Sırtları Birbirine Dönük Simetrik Kuşlar,
Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 3.2.4 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl, Hayat Ağacı ve Simetrik Kuşlar
Kubad Âbad Sarayı, Küçük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Büyük Saray’da yapılan kazılarda ele geçirilen çiniler arasında görülen kırık bir çini parçada, palmiye benzeri stilize hayat ağacı motifi ve iki yanında simetrik kuş figürleri başları arkaya dönük olarak resmedilmiştir. Zemin mangan moru ve kobalt olup, desenler beyaz bırakılmıştır (Resim 3.2.5). Başka bir çini örneğinde stilize hayat ağacı motifinin her iki yanında birbirine bakan simetrik kuş figürleri resmedilmiş olup, beyaz zemin üzerine siyah, kobalt mavisi ve mangan moru kullanılmış, boş alanlar stilize motifler ile bezenmiştir (Resim 3.2.6). Bir diğer örnekte ise, hayat ağacı motifi stilize dal ve yapraklardan oluşmakta ve kuşlar her iki yanında simetrik olarak yüz yüze resmedilmiştir. Ağacın stilize olan yaprakları, kuşların çevresinde zemin bezemesi olarak da kullanılmıştır. Bu çiniler de beyaz zemin üzerine kobalt mavi, turkuaz, mangan moru ve siyah renklerle renklendirilmiştir ( Resim 3.2.7).
Resim 3.2.5: Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı ve Simetrik Kuşlar, Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Konya.
Resim 3.2.6: Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı ve Birbirine Bakan Simetrik Kuşlar,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Resim 3.2.7 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı ve Birbirine Bakan Simetrik Kuşlar,
Kubad Âbad Sarayı, Büyük Saray, Karatay Medresesi Müzesi, Konya.
Hayat Ağacı teması Anadolu Selçuklu Saray çinilerinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Huand (Mâhperi) Hatun hamamının kadınlar kısmında bulunan örneklerin çoğu, form, desen, renk ve üslup açısından Kubad Âbad Sarayı figürlü çinilerinin aynılarıdır ve burada da hayat ağacı çini örneği bulunmaktadır. Alâeddin Keykubad onarımını yaptırdığı Antalya-Alanya yolu üzerindeki 2. yüzyıla ait Roma Tiyatrosunu çini bezemelerle kaplatmıştır. Aspendos çinileri olarak adlandırılan bu çiniler, diğer Selçuklu saraylarındaki gibi zengin repertuara sahip olup, Kubad Âbad çinileriyle benzerlik göstermektedir. Ortada hayat ağacı ve iki yanında sırt sırta simetrik olarak resmedilmiş kuşlar bulunan çiniyi örnek verebiliriz (Resim 3.2.8).
Resim 3.2.8 : Sıraltı Tekniği Çini, 13. Yüzyıl,
Sır Sırta Vermiş Kuşlar ve Hayat Ağacı, Aspendos, Antalya Müzesi, Antalya.
Diğer Sanat Disiplinlerindeki Hayat Ağacı Örnekleri
Türk inanç sisteminin en önemli sembollerinden biri olan hayat ağacı motifi Anadolu Selçuklularında sadece mimaride çini bezeme olarak değil, taş kabartmalarda da kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları, sanatın ve mimarinin ana malzemesi olan taşı dini ve sivil mimaride büyük bir incelik ve ustalıkla işlemişlerdir. Taş kabartmaların mimari yapılar dışında en başarılı uygulandığı örnekler arasında mezar taşları karşımıza çıkmaktadır. Selçuklu taş işçiliğinde stilize edilmiş şekliyle en yaygın kullanılan motifler arasında yer alan hayat ağacı, günümüze kadar gelen ve her bir mezar taşında farklı semboller, motifler bulunan Ahlât mezar taşlarında stilize edilerek kullanılmıştır. Ahlât mezar taşlarında hayat ağacı motifinin stilize edilerek pâlmet, kıvrılan yapraklar, tepelik, rumilere dönüşen örnekleri mevcuttur. Ahlât mezar taşlarında yüzeye işlenen birçok geometrik, bitkisel motifler ve yazı istifleri de görülmektedir. Ahlât’ ta bulunan bir mezar taşının ortasına yerleştirilmiş bir vazo ve simetrik olarak uygulanmış rumi kompozisyonun hayat ağacı motifi olduğu düşünülmektedir (Resim 3.3.1).
Anadolu Selçuklu Dönemi erken devirlerinde mimari yapılarda hayat ağacı teması genellikle tek başına ya da kuşlarla çevrilmiş, geç devirlerde ise refakatçi hayvan figürleri ile birlikte canlandırılmıştır. Divriği Ulu Camiinde küçük bir vazodan yükselince ve zarif bir dal şeklindeki örnek, tek başına uygulanmış olan hayat ağacı temasına ilginç bir örnektir (Resim 3.3.2). Burada vazo, ebedi hayatın suyunu ihtiva eden sembol olarak kullanılmıştır. Tek başına, ince bir dal ya da yaprak şeklinde uygulanmış hayat ağacı motifleri olduğu gibi, ince bir dal üzerinde yükselen, iki yanında palmet benzeri iri yaprakları olan ve tepesinde güneş kursu bulunan, evrenin direğini simgeleyen hayat ağacı da mevcuttur (Resim 3.3.3). Divriği Ulu Camii kuzey taç kapısında, mimariyi sarmalayan büyük palmet yaprakların, her biri birbirinden farklı ve dantel gibi ince ve zarafetle detaylandırılarak uygulanmış, sanki kapının çerçevesinden taşmışlardır. Hayat ağacı kompozisyonları taç kapı duvarı inşa edilirken yapılmış olup, taç kapıda uygulanan hayat ağacı tasarımında ana motif olarak büyük ve detaylı yapraklar kullanılmıştır. Divriği Ulu Camiinde büyük yapraklı motif uygulamasının sebebi, mimari planı arkaya atması düşünülen özgün bezeme özelliğidir. Üç büyük yaprağın ardından gelen çember ünitesi yani güneşin simgesi, bütün olarak bakıldığında kozmik ağacı temsil etmektedir. Tek başına uygulanmış hayat ağacına diğer örnekler, Konya İnce Minareli Medrese (Resim 3.3.4) ve Erzurum Çifte Minareli medresesinde karşımıza çıkmaktadır (Resim 3.3.5). Sivas Gök medresesinde bulunan hayat ağacı, palmet şeklinde kabartma olarak uygulanmış olup yaprakları arasında nar motifleri, tepesinde tek başlı kartal figürü bulunmaktadır (Resim 3.3.6).
Resim 3.3.1: Mezar Taşı, 12. Yüzyıl, Hayat Ağacı Motifi, Ahlât.
Resim: 3.3.2: Taş Kabartma, Cennet Kapısı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Divriği Ulu Camii, Sivas.
Resim 3.3.3: Taş Kabartma, Cennet Kapısı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Divriği Ulu Camii, Sivas.
Resim 3.3.4:Taş Kabartma, Taç Kapı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, İnce Minareli Medrese, Konya.
Resim 3.3.5: Taş Kabartma, Taç Kapı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Çifte Minareli Medrese, Erzurum.
Resim 3.3.6: Taş Kabartma, Taç Kapı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Gök Medrese, Sivas.
Hayat ağacı ile birlikte kullanılan aslan figürü, koruyucu ve kuvvet sembolü olarak kullanılmıştır. Erzurum Yakutiye Medresesi (Resim 3.3.7) ve Kayseri Döner Kümbette bulunan aslanlar, ağacı bekleyen tılsımlı ve kudretli yaratıklardır. Anadolu Selçuklu Sanatında aslandan sonra hayat ağacı ile birlikte en çok kullanılan bir diğer figür çift başlı kartal olup hükümdar sembolü, koruyucu unsur, asalet, kudret ve kuvvet sembolüdür. Çift başlı kartal figürü genellikle hayat ağacının tepesinde yer almıştır. Hayat ağacı ile birlikte kullanılan diğer bir figür ejder figürüdür ve çift olarak uygulanmıştır. Hayat ağacının altından çıkan ve simetrik olarak uygulanan ejder figürleri, bekçi ve koruyucu güç olarak sembolize edilmiştir (Resim 3.3.8). Çift başlı kartal figürü ve ejder figürü hayat ağacı motifi birlikte kullanıldığı zaman; kartal sultanı ve saltanatı sembolize ederken, ejderin “ay” sembolü olduğu, hayat ağacının üst tarafında uygulanmış olan diskin ise güneşi temsil ettiği düşünülmektedir. Kartal figürü, astrolojide kuzey takımyıldızından koç burcunun üyesi durumundadır. Güneşin zirvesini koç burcu oluşturmaktadır. Bundan dolayı
kartal figürü de güneşin zirvesini teşkil etmektedir. Dolayısıyla bu figürler, gezegen ve burç simgesi olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Resim 3.3.7: Taş Kabartma, Taç Kapı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Yakutiye Medresesi, Erzurum.
Resim 3.3.8: Taş Kabartma, Taç Kapı, Detay, 13. Yüzyıl,
Hayat Ağacı Motifi, Çifte Minareli Medrese, Erzurum.
Çini bezeme, mimari taş kabartma ve mezar taşları haricinde seramikte de hayat ağacı motifi görülmüştür. Hayat ağacı stilize edilmiş olarak karşımıza çıkmaktadır, kapların hem iç, hem dış yüzlerinde, sıraltı ve sırüstü tekniklerinde kullanılmıştır.
Hayat Ağacı motifine kumaş örneklerinde de rastlanmaktadır. Selçuklu ipek kumaşında madalyonlar içerisinde hayat ağacının iki yanında simetrik olarak oturan iki insan figürü görülmektedir. Madalyonların kenarları yazı ile çerçevelenmiştir. Madalyonların dışında simetrik olarak dokunmuş bitkisel motifler bulunmaktadır (Resim 3.3.9).
Resim 3.3.9: Selçuklu İpek Kumaş, 13. Yüzyıl, Hayat Ağacı Motifi.
Anadolu Selçuklu döneminde hayat ağacı motifi, minyatürlerde de karşımıza çıkmaktadır. Topkapı Sarayı'nda bulunan Farsça yazılmış 71 minyatüre sahip olan Varka ve Gülşah Mesnevisi, Selçuklu minyatür sanatında önemli bir yere sahiptir. Varka ve Gülşah minyatürlerinde insan figürleri boyutlu ve şematik şekilde, hayvan
figürleri daha gerçekçi bir üslupla canlandırılmıştır. Minyatürlerin birinde figürlerin arka kısmında ince uzun bir hayat ağacı resmedilmiştir. Hayat ağacının hemen yanında nar dalları ve hayvan figürleri yer almaktadır (Resim 3.3.10).
Resim 3.3.10: Minyatür, 12. Yüzyıl, Varka ve Gülşah.
(Topkapı Saray Kütüphanesi, 33 v., H.841.)
4. HAYAT AĞACI TEMALI ÇİNİ PANO
Eserin Adı: HAYAT AĞACI TEMALI ÇİNİ PANO
Tekniği: Sıraltı Tekniği
Boyutu: Çap 100 cm.
Eser Tanımı: Dairesel pano formu içerisinde tasarımı yapılan hayat ağacı, rumi üslubunda yarısı simetrik olarak tasarlanmıştır. Rumi desenleri birbirleriyle bağlantılı üç kapalı formun birleşmesiyle ağacın gövdesini, kapalı formlardan dağılan rumiler ise dalların şeklini alarak ağacı oluşturmuştur. Ağacın dallarını oluşturan rumi motiflerinin iç bezemesi kuş figürlerinden oluşmaktadır. Kapalı formlarının arasına ve ağacın ortasına çift başlı kartal figürü yerleştirilmiştir. Çift başlı kartal figürünün gövdesine de rumi desenleri uygulanmış, kuyruğu da tepelik formunda sonlandırılarak ana kompozisyona bağlanmıştır. Ağacın üst kısmında yer alan kapalı formun içine simetrik olarak dönen rumi motiflerinden oluşan insan yüzlü güneş motifi yerleştirilmiştir. Hayat ağacının dallarına ruhlara diğer âleme göçerken eşlik eden, koruyucu, tılsımlı, sembolik anlamları olan siren figürleri eklenmiştir. Rumi kompozisyonun dış hatlarının bütünde bir ağaç formunu verebilmesi için, ağacın dış hatları kalın kontürle belirginleştirilmiştir. Ağacının dallarının arasında kalan alan turkuaz renkle boyanarak ağacın zemininden ayrıştırılmıştır. Hayat ağacının iki yanında bekçi figürü olarak koruyucu güç, kudret temsili simetrik aslan figürleri kullanılmıştır. Ana kompozisyonun etrafı, bereket sembolü nar motifinden oluşan dairesel bir bordürle çevrelenmiştir. Renklendirmede kontürde siyah olmak üzere, kobalt mavisi, kırmızı, turkuaz ve kahverengiden oluşan renk paleti kullanılmıştır.
Yapım Aşaması: Öncelikle dairesel formlu panonun yarı simetrik desenli eskiz çalışmaları yapılmıştır. Ağacın rumi üslubunda çalışılmış olan formu, herbir rumi içerisine bezeme olarak yerleştirilen kuşlar ve siren figürlerinin stilizasyonu, çift başlı kartal figürünün tasarım içerisindeki yerinin çözümlenmesi, güneş motifinin yeri ve ana kompozisyonla bütünlüğünün sağlanması, aslan figürünün simetrik olarak ağacın yanında alacağı yer, bordür tasarımının ana kompozisyon ile uyumuna dikkat edilerek pek çok çizim aşamasından geçtikten sonra, son halini almıştır (Resim 4.1). Eskiz kâğıdı üzerinde son haline getirilmiş olan çizim, boncuk iğnesi yardımı ile delinmiş (Resim 4.2), ardından desen kömür tozu yardımıyla önceden zımparalanıp temizlenmiş karoların üzerine geçirilmiştir (Resim 4.3). Çini karoların üzerine geçirilmiş olan desen sır altı siyah tahrir boyası ile kontürlenmiştir (Resim 4.4 - 4.6).
Panonun kontürleme işlemi bittikten sonra, daha önceden kağıt üzerindeki renk eskizleri ve daha sonra çini karolar üzerinde yapılan renk denemelerinin fırınlanmış sonuçları doğrultusunda belirlenen renklerle boyanmıştır (Resim 4.7). Boyaması biten karolar şeffaf sırla sırlanarak 900 Co fırınlanarak son halini almıştır (Resim 4.9- 4.12)
Resim4.1 : Desenin Eskiz Kağıdına Çizilmiş Hali.
Resim 4.2 : Desenin Boncuk İğnesi ile İğnelenmiş Hali.
Resim 4.3 : İğnelenmiş Desenin Karolara Kömür Tozu ile Geçirilmiş Hali.
Resim 4.4 : Desenin Kontür Çekilmiş Hali.
Resim 4.5 : Kontürlenmiş Hayat Ağacı Panosundan Detay,
İçi Kuş Bezemeli Rumi Motifi ve Siren Figürü.
Resim 4.6 : Kontürlenmiş Hayat Ağacı Panosundan Detay, Aslan Figürü.
Resim 4.7 : Panonun Sır Altı Boyaları İle Boyanmış, Fırınlamaya Hazır Hali.
Resim 4.8 : Hayat Ağacı Temalı Çini Panonun Fırından Çıkmış Hali.
Resim 4.9: Hayat Ağacı Temalı Çini Pano, Detay, Aslan Figürü.
Resim 4.10: Hayat Ağacı Temalı Çini Pano, Detay, Çift Başlı Kartal Figürü.
Resim 4.11 : Hayat Ağacı Temalı Çini Pano, Detaylar,
Nar Motifi, Siren Figürü ve İçi Kuş Bezemeli Rumi Motifi.
5. SONUÇ
Dünya üzerinde yaşayan en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar tüm insanlık, ağaca büyük önem vererek zengin anlamlar yüklemiş ve ağaçlarla ilgili oldukça geniş inanışlar oluşturmuşlardır. Hayat Ağacı, sembolik olarak gerek dinler tarihi ve mitolojilerde, gerekse çeşitli sanat dallarında sıklıkla karşımıza çıkmakta, pek çok kültürde benzer sembolik anlamlar içermektedir.
Hayat ağacı, mitolojinin en sevdiği, en sık kullandığı bir sembol haline gelmiş, bundan dolayı sayısız mit ve efsane ortaya çıkmıştır. Bu mit ve inanışlar çerçevesinde birçok kültürde kullanılan ağaca farklı isimler verilmiştir. Kutsal sayılan ağaç, insanlara yeniden doğum, yeni yaşam, canlılık, hayat gibi duyguları ifade ettiği için, “hayat ağacı”, boyuna dikey olarak büyüdüğü, yükseldiği için ve kökleriyle yer altını, dallarıyla gökyüzüne ulaşmayı sağladığı için “evren ağacı”, ya da kozmik ağaç, hayat ağacı vb. gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Yeryüzünde sonsuz yaşama çare bulamayan insanoğlu çareyi ölümden sonra dirilmeye veya ruhun ölümsüzlüğüne inanmakta bulmuştur. İslamiyet öncesi Türkler, Gök Tanrı inancı denilen Şamanizm inanç sistemini İslamiyet sonrasında da sürdürmüş, gelenek ve göreneklere de etkili olmuştur.
Hayat ağacı eski Türk inanç sistemi olan Şamanizm’de dünyanın merkezini belirleyen, kuşlar, kartallar, aslanlar, yılanlar, ejderler ile birlikte olup ağaç, yer, gök ve cennet ilişkisini anlatan bir sembol olmuştur. Şaman dininde öldükten sonra ruhların, hayat ağacında bulunan efsanevi ve mitolojik hayvan olan siren ile bu dünyadan diğer dünyaya göç edişleri anlatılmaktadır. Her yeni doğan şaman için bir ağaç dikilmiş ve her ölen şamanın inanışlarına göre ağacı kesilmiştir. Doğum ve ölüm törenlerinde şaman davulu ile ayin yapan şamanların bu inanışları, zaman içinde Müslüman olan Türkler tarafından terk edilmiştir. Bazı inanışlar devam etse de genel olarak birçoğu uygulanmamaktadır. Bu uygulamalar içerisinde hayat ağacı hala etkisini korumuş, çaputlar bağlanarak adaklar adanmış, etrafında dualar edilerek dilekler tutulmaya devam etmiştir.
Dünya kültürlerinde de doğurganlığın, ölümsüzlüğün, bereketin, sağlığın, adak adamanın sembolü olmaya devam eden hayat ağacı, Tanrı ile iletişimde de kullanılmıştır. Gök, yer ve gök cisimlerinin sembollerinin kullanıldığı motiflerin yanında hayat ağacının kullanılması, sürekli değişen ve gelişen kâinatın bu özelliklerinin de yansıtılmasıdır.
Hayat Ağacı motifi Anadolu Selçuklu döneminde çini bezemelerde, taş kabartmalarda ve diğer sanat disiplinlerinde çeşitli örnekleriyle karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Kubad Âbad sarayı kazılarında pek çok hayat ağacı motifli örnek ele geçirilmiştir. Bu örnekler Anadolu çini sanatının geldiği ileri düzeyi gösterirken aynı zamanda hayat ağacı motifine yüklenen anlamları da gözler önüne sermektedir. Bu çinilerdeki hayat ağacı motifleri birbirine benzese de detaylı incelendiğinde farklı ağaç stilizasyonları karşımıza çıkmaktadır. Zemin süslemeleri, kullanılan renkler ve figürler ile zengin bir bezeme görülmektedir. Yaşamı, canlılığı, ölümden sonraki hayatı, tanrıya ulaşmakta merdiven görevini gören hayat ağacı, palmet, haşhaş, nar ağaçlarından oluşan stilizasyonlarda her iki yanına simetrik olarak kuş ve tavus kuşu figürleri eşlik etmiş olarak kompozisyonlarda kullanılmıştır ve yıldız biçiminde kesilmiş sekiz köşeli çini formlar üzerine uygulanmıştır. Renklendirmede kobalt mavisi, turkuaz mangan moru ve siyah tonları kullanılmıştır.
Zengin bir desen, figür ve sembol repertuvarına sahip olan Anadolu Selçuklu döneminin, bu geniş repertuvarı içerisinden Hayat Ağacı konulu çini bezemelerini, taş oymacılığını ve diğer sanat disiplinlerini ve uyguladıkları tekniklerini irdeleyerek, Hayat Ağacı Temalı Çini Panosu için kaynak araştırmaları yapılmıştır. Bu araştırmalarda doğada var olan hayvanların figürler dünyasında resmedilişi, hareketlerinin kıvraklığı, insan figürlerinin yüz ifadeleri, duruşları, hayvan, insan ve fantastik hayal ürünü figürlerinin hayat ağacı ile bağlantısı incelenmiştir, özgün bir bakış açısıyla tasarım yapılmış ve sıraltı tekniğinde uygulanmıştır.
KAYNAKLAR
KİTAPLAR
ARIK, Oluş (2007), “Anadolu Selçuklu Toplum Hayatında Çini”, Anadolu Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı, Ed. Gönül ÖNEY- Zehra ÇOBANLI, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 29-72.
ARIK, Oluş (2007), “Çini Tarihine Kısa Bakış”, Anadolu Toprağının Hazinesi Çini, Kale Grubu Kültür Yayınları, İstanbul, 25-36.
ARIK, Rüçhan (2000), Kubad Âbad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
ARIK, Rüçhan (2007), “Selçuklu Saraylarında Çini” Anadolu Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı, Ed. Gönül ÖNEY- Zehra ÇOBANLI, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 73-104.
ASLANAPA, Oktay (1993), Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul.
BAKIR, TURAN, Sitare (1999), İznik Çinileri ve Gülbenkyan Kolleksiyonu, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2338, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
BAKIR, TURAN, Sitare (2005). “Türk Çini Sanatı, Turkish Tiles and Ceramics”, Turkish Art and Architecture in Anatolia & Mimar Sinan, Akşit Kültür ve Turizm Yayıncılık, İstanbul, 233-242.
ÇAYCI, Ahmet (2002), Anadolu Selçuklu Sanatında Gezegen ve Burç Tasvirleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
ÇEKEN, Muharrem (2007), “Kubad Âbad Sarayı Kazısı Selçuklu Seramikleri”, Anadolu’da Türk Çini ve Seramik Sanatı, Ed. Gönül ÖNEY- Zehra ÇOBANLI, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 111-122.
ÇEKEN, Muharrem (2007), “Selçuklu ve Beylikler Devri Çinilerinde Malzeme, Teknik ve Fırınlara Dair Bazı Tespitler”, Anadolu Toprağının Hazinesi Çini (Selçuklu ve Beylikler Dönemi Çini), Kale Gurubu Kültür Yayınları, İstanbul, 13-24.
ÇORUHLU, Yaşar (2002), Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
ELİADE, Mircea (1999), Şamanizm, İlkel Esrime Teknikleri, İmge Kitabevi Yayınları, Çev. İsmet BİRKAN, Ankara.
ERBEK, Mine (2002), Çatalhöyük’ten Günümüze Anadolu Motifleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
ERGUN, Pervin (2004), Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Atatürk Kültür Merkezi Baskıcılığı Yayınları, Ankara.
ESİN, Emel (1979), Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, Ankara.
ESİN, Emel (1985), Türk Kültür Tarihi İç Asya’daki Erken Safhalar, Türk Kültüründen Görüntüler Dizisi, 3, Ankara.
KARPUZ, Haşim - ŞİMŞEK, Feyzi - KUŞ, Ahmet - DIVACI, İbrahim (2012), Anadolu Selçuklu Eserleri Fotoğraf Albümü, Selçuklu Belediyesi Yayınları, Konya.
KUBAN, Doğan (2014), Cennetin Kapıları, Divriği Ulu Camii Ve Şifahanesinde Hürrem Şah’ın Yontu Sanatı, Yem Yayınları, İstanbul.
KUBAN, Doğan (1999), Divriği Mucizesi, Selçuklular Çağında İslam Bezeme Sanatı Üzerine Bir Deneme, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
OCAK, Ahmet Yaşar (2015), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı I, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.
ÖNEY, Gönül (1976), Türk Çini Sanatı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
ÖNEY, Gönül (1987), İslam Mimarisinde Çini, Ada Yayınları, İzmir.
ÖNEY, Gönül (1988), Anadolu Selçuklu Mimarisi Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.
ÖNEY, Gönül (2008), “Selçuklu Figür Dünyası”, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Ed. Doğan KUBAN, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 411 - 423.
SÖZEN, Metin - TANYELİ, Uğur (1999), Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul.
ÜÇER, Müjgân (2010), Sivas Gök Medrese Taş ve Çini Bezemelerinden Örnekler, A. Süheyl ÜNVER, Sanat Atölyesi, Esform Ofset, Sivas.
YETKİN, Şerare (1986), Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul.
B- DERGİLER
ARIK, Rüçhan (2001), “13. Yüzyıl Doğa ve Masal Yaratıkları Aslandan Sfenkse”, Sanatta Hayvan, P Sanat ve Kültür Antika Dergisi, 23, İstanbul, Aralık: 32-43.
ÇORAKLI, Başak (2012), “Çini ve Seramiklerde Tavus Kuşu Figürü”, MSGSÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6, İstanbul, Aralık: 7-16.
GÖKSU, Erkan (2016), “Çift Başlı Kartal ve Selçuklular”, USAD Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 5, Konya, 117-141.
KANBAROVA, Gülnara (2015), “Ahlât’ın Tarihi ve Mimari Değeri Olan Mezar Taşlarının Süs Desenleri”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi 3, Elazığ, 5871.
KARAMAĞARALI, Beyhan (2018), “Ahlât Mezar Taşları”, Türk Tarih ve Kültür Araştırmaları, Türkler, Cilt: VII, Ankara, 345-353.
KEJANLI, Dicle (2010), “Anadolu’da Selçuklu Ve Osmanlı Dönemlerinde Kent Sistemi, Kale ve Merkez - Çarşı Gelişimi”, e-Journal of New World Sciences Academy, Volum 5, Diyarbakır, 287-302.
KORKMAZ, Zeynep (2006), “Eski Türklerdeki Ağaç Kültünün İslami Devirlerdeki Devamı”, Atatürk Türk Dil Ve Tarih Yüksek Kurulu, Türk Dil Kurumu Yayınları 871/1, Belleten 2003/I, Ankara, 99-109.
ÖNDER, Mehmet (1988), “Selçuklu Kubad Âbad Sarayı Çinileri”, Selçuk Dergisi, 3, Konya, Haziran, 31-39.
ÖNEY, Gönül (1968), “Anadolu Selçuklu Sanatında Hayat Ağacı Motifi”, Belleten, XXXII, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 125, Ocak,25-50.
ÖNEY, Gönül (1969), “Anadolu'da Selçuk Sanatında Ejder Figürleri”, Belleten, XXXIII., Ankara, 130, 171-216.
ÖNEY, Gönül (2005), “Akşehir Sarayaltı Mahallesinde Bulunan Selçuklu Sarayı Çinileriyle İlgili Yeni Görüşler”, Sanat Tarihi Dergisi, İzmir, XIV-1, 225-240.
ÜÇER, Müjgân (2008), “Sivas Bir Yüzük İse Gök Medrese Onun Kaşıdır, Gök Medrese Hayat Ağaçları”, Türk Edebiyatı Dergisi, İstanbul, Kasım, 68-73.
C- TEZLER
ÖZTEKİN, Selma (2008) Dinlerde Hayat Ağacı, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
D- İNTERNET KAYNAKLARI
Ersel ÇAĞLITÜTÜNCiGiL, “Türk Süsleme Sanatında Nar, Form, Köken ve İkonografik Anlamı”, Dergi Park, 61-92.
https://dergipark.org.tr/download/article-file/157138
(Çevrimiçi 05.07.2019, 10:40).
ÖNEN, Özgür “Türklerde Ağaca Yüklenen Anlamlar, Hayat Ağacı ve Bunların Sanata Yansımaları”.
https://www.academia.edu/9946267/T%C3%BCrklerde Hayat A%C4%9Fac%C4% B1 (Çevrimiçi 17.11.2018, 12:00).
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar