PARVİZ TANAVOLİ'NİN İRAN ÇAĞDAŞ SANATINA KATKILARI
Hazırlayan: Golnaz YAZDANI
Parviz Tanavoli geçtiğimiz yüzyılın en önemli ve etkili
İranlı sanatçılarından biridir. Sanat hayatının ilk yıllarında hem heykeltıraş
hem de ressam olan çağdaş İran sanatının parlak yüzü, sanatında kullandığı
yenilikçi yaklaşımları ile önde gelen bir heykeltıraş olarak giderek daha da
ünlü hale geldi. Tanavoli, İran’ın sanat gündemini; ülke sanatının ufuk çizgisi
gerçek değerleri keşfetmek adına uyarladığı özgün sanatsal ifadesiyle dünyaya
tanıtabildi ve böylece İran sanatını, dünya sanat ve ekonomik alanlarında
değerli kılmayı başardı.
Genel bir bakışta, Tanavoli’nin en
önemli mirası sadece onun değerli eserleri değil, aynı zamanda heykel kavramına
ait fikirleridir. Tanavoli modern sanata sadık kalmasına rağmen çalışmalarında
diğer meslektaşlarına göre daha fazla İran kimliğini ve kültürünü
yansıtmaktadır. Tanavoli ayrıca yerel modernizmin ve bir tür İran post-
modernizmin akışkan deneyimini somutlaştırmak için İran’ın irfan edebiyatını ve
Şii mezhebini, folklor ve geleneksel sanatlarla birleştirmiştir. Böylece
kendisinden sonra gelecek genç kuşak için de çağdaş yansımaların İran sanatına
nakşedilmesinde etkili bir rol oynamıştır. 1
İRAN
ÇAĞDAŞ SANATI
Modernizm
ve Post-Modernizm Sanat Açılımları
Modern sanatın temeli, şekil ve biçime dayanmaktadır.
Modern sanat bir tür biçimcilik ve yabancılaşma ile ilişkilidir. İnsan bilgeliğine
ve rasyonel mantığına dayanan modern toplum, geleneksel ve mitolojik unsurları
bilgi alanından çıkardı ve nesnel gerçekleri, sosyal bilimleri ve zihinsel
nitelikleri ayırdı. Modern sanat ayrıca estetik (Kanti) kavramını sanat alanına
soktu. Sanatsal modernizm 1880'lerde başladı ve 1970'lere kadar devam etti.
Genel olarak denilebilir ki modern
sanat aşırı şekilcilik yanı sıra, anlam dünyasını ortadan kaldırarak bilinir.
Gerçekçiliğin ideolojisini net şekilde reddeden modernizm, geleneksel ve klasik
sanatlara karşı bir harekettir. Modernizmin ana fikirleri bu şekilde
açıklanabilir:
İnsancıllık: İnsan düşüncesinin gücüne inanç.
Maddecilik: Modern dünyada, ruhani ihtiyaçlar
reddedilmiştir ve yerine tüm ihtiyaçlar duygusaldır.
Akılcılık: Neden ve nedensellik temelindeki akılcı dünya
görüşüne inanç. (Hudşaniyan, 2002, s.20).
Modern sanatçı çoğunlukla kendi nedenlerine güvenir ve bu
akılcılık soyutlamaya yol açar. Bu kavram içerisinde, fiziksel gerçekçilik
reddedilmiştir; uzay ve zaman soyut kavramlar haline gelir.
Post-modernizm, modernizm hareketi içinde doğmuştur ve
modernizmin birçok akılcı boyutuna dair ve aynı zamanda modernizmin geleneksel
değerleri yok saymasına karşı eleştirel bir bakış açısıdır. Post-modern temelin
büyük bir kısmı kavramsallaştırmadır ve ana özellikleri geçmiş sanatlara
bilinçli olarak geri dönüşüdür. Mevcut prensiplere göre post-modernizmin,
geçmiş motifleri ve imajları yeni bir tema içerisinde birleştirmesine ve
sonrasında anlamlarını temelden değiştirmesine izin verilmiştir. Bu tip
eserlerde, içerik ve etkinlik estetik yönlerden daha tercih edilir durumdadır.
Post- modernizmin genel prensipleri aşağıdaki şekildedir:
Modernizm için
değerli olan post-modernizm’de reddedilmiştir.
İnsan yeniden keşfetme ve inanç ile gerçek arasında ayrımda
bulunma yetisini kaybetmiştir ve şu anda insan gerçek yerine bir taklitçi ile
karşı karşıyadır.
Anlamsızlık üzerine temelidir. Neden ve doğrudan arınmış
bir dünyada, hiçbir bilim ve bilginin güvenilir olmadığı ve hiçbir gerçek şeyin
olmadığı ve dilin sadece dar ve kapalı bir insan ve hayat bağı olduğu bir
dünyada, anlamın kendisinin hiçbir anlamı olmadığı kendiliğinden bellidir. Bu
prensip bir şekilde gerçeklik inkarı prensibi ile örtüşmektedir.
Şüpheciliktir, içinde hiçbir teori, kesincilik ve deneyimin
değeri yoktur. Kişi her şeyden şüphe etmeli ve hiçbir şey tam olarak kabul
edilmemelidir.
Kendi içinde bir kısım pozitiftir. Post-modernizmin dikkate
değer özelliklerinden bir tanesini tanımlamak için kullanılmaktadır. Post-
modernizm, çeşitlilik ve çoğulculuk üzerindedir ve kültürlerin, ulusların,
ırkların, doğrunun, cinsiyetin ve de nedenlerin çoğulculuğuna odaklanır.
(Garebaghi, 2006, s 30).
Post-modernizmin farklı kiplerinin çoğulculuk, seçmecilik,
öz farkındalık, metinselcilik ve bireyselcilikten oluşan beş özelliği içerdiği
bilinir. Çoğulculuk bir sanat eseri olarak bile gösterilebilir. Post-modern
sanatçılar eserlerinde, bir çeşit seçmecilik ifade eden malzemeler, kipler ve
heterojen yöntemler kullanmışlardır. Post-modern ressam veya heykeltıraş
genellikle içerikten çok imgeler ile ilgilenir, bu nedenle amaçsız olarak
imgeler, mitler, tarihi görseller ve işaretler kullanır.
Modern ve
Post-Modern Sanatın İran Sanatına Yansımaları
Modernizm batı ülkelerinde başta felsefe, bilim, ekonomi,
siyaset ve edebiyatı etkiledikten sonra, sanat dünyasına girmiştir. Birkaç on
yıl sonra Modernizmin İran’a ulaştığında, geleneksel bir toplumu modern bir
toplumla hizalama süreci, gerekli sosyal bağlamların eksikliği ve yanlış
yöntemlerin kullanılması nedeniyle kusurlu kalmıştır.
İran’ın sosyal, politik, kültürel modernleşme ve
batılılaşması Rıza Han tarafından “sosyal reform” olarak gerçekleştirilmiştir.
Avrupalı benzeri eğitim kurumları, ev dışında çalışan modern kadınlar, batılı
elbiseler, dinin terk edilmesi, mevcut kültürel- sosyal gelenek ve
göreneklerden kaçınma, devlet fabrikaları ile yeni ekonomik yapı, sosyal ağlar,
yatırım bankaları ve zincir dükkânlar gibi başlıklar içeren bir taslak
yaratmaya çalışmıştır. Bunların hepsi İranlı düşünürler ve sanatçılar arasında
modernlik ve batıya karşı çeşitli tepkilere yol açmıştır. Bu nedenle, batıya
dair tutku, taklit, eleştiri ve hatta yok sayma birbiri ardına ve hatta eş
zamanlı olarak doğmuştur.
Modern sanat İran içine giriş yolunu bu sosyal motivasyonlar
üzerinden ve tabii ki Avrupa’yı ziyaret etmiş öğrenciler ile bulmuştur. Böylece
bu sanat, ilk olarak Güzel Sanatlar ve Süsleme Sanatları koleji öğrenci
gruplarını etkilemiştir. Aralarından bazıları modern sanatı kabul etmiş ve
bazıları da kendilerini ona karşı çıkar durumda bulmuşlardır.
Aynı on yıl içerisinde, Mansooreh Hossein, Bahman Mohasses
ve Jalil Ziapour gibi bazı İranlı sanatçılar modern hareketlere, özellikle
izlenimcilik, dışavurumculuk ve kübizme katılmışlardır. Ancak modernlik olgusu
ile karşılaşmanın tam ortasında, bazı sanatçılar kimlik problemi üzerine
kaygılanmaya başlamışlardır. Bu sanatçı grubu otantik bir sanat keşfinin sadece
süsleme ve halk sanatlarının hazinelerini, Farsı kaligrafiyi kullanarak
yapılabileceğini ve eski minyatürleri kullanarak veya basmakalıp başlıklar
seçerek olmayacağını kabul etmişlerdir.
Geleneksellik ve modernizasyon arasında tartışmalar
sürerken, uluslararası sanat camiasında halk sanatı veya popüler sanat
gündemdeki sanat akımlarıydı. Bu esnada bazı yenilikçi İranlı sanatçılar,
çağdaş resim sanatı üzerinde derin bir etkisi olan yeni bir sanat akımı
başlattılar. Bu grubun eserleri ilk kez 1962 yılında 3. Tahran bienalinde
sergilendi.2
Saqqa-Hane
Akımı
Saqqa-Hane, İran’daki modernizm yolu içindeki öne çıkan bir
sanat akımıdır. Saqqa- Hane sanat akımı hem modernizm hem de post-modernden
türetilmiştir. Öyle görülmektedir ki bu çağın sanatçıları modernizmi tatmış ve
eylem özgürlüğünü kullanmışlardır, sonrasında da bu yoldan post-modernizm içine
hızlı bir geçiş yapmışlardır. Modernizm onlara malzeme ve alet kullanımında
yenilikler sunmuştur ve post-modernizm de İran’ın tarihinde geriye giderek eski
kavramları süsleyici ve imgesel bir şekilde kullanma şansı tanımıştır. (Vagami,
2012, s 126).
Saqqa-Hane sanatçıları bu akımın temellerini
oluşturabilmeleri için eski Gacar motiflerini, eski antika halıları, mühürleri,
avam sanatlarını hatta Asur devrine ait motifleri ve Ahameniş yazıtlarını
inceleyip araştırmışlardı. Bu grup, batı soyut sanat estetiğini, İran-İslam
uygulamalı sanat geleneğiyle eşleştirerek yerli sanata kapı açmaya
çalışıyorlardı.4
Saqqa-Hane akımının kökenine indiğimizde İran’ın çalkantılı
meşrutiyet yıllarına geri dönüyoruz. Meşrutiyet Hareketi, kendisi ile birlikte,
İran'ın genç nesli arasında modernizm dalgasını yaydı, Ancak bu eğilim, İran
edebiyatında derin bir değişikliğe sebep olmasına rağmen diğer sanatları
değiştirmedi. Daha sonra, bu yıllarda oluşturulan düşünce süreçleri ve batı
medeniyeti ile daha geniş bağlantılar sayesinde, İran sanat topluluğu 60'ların
sonunda yirminci yüzyılın ortaya çıkan sanatsal gelişmelerine katıldı.
Bağlantıların çoğu İran'da modern sanatın başı haline gelen
öğrencilerin dönüşüyle başladı. Bunlar arasında bir grup güçlü bir şekilde
modern sanatı savunurken, başka bir grup geleneksel sanatları korumaya ve
canlandırmaya çalışırlardı.
Aslında, modernite fikri tüm toplumda asla aynı şekilde
anlaşılmamış ve kabul edilmemiştir. Pehlevi hükümeti, o yıllarda, bir yandan batı
medeniyetinden türetilen modern sanatın somutlaşmasını, öte yandan da İran'ın
geçmiş ihtişamlarına dönüşünü teşvik etmiş ve böylece çağdaş İran resminde dört
paralel akış oluşturmuştur: akademik resim, modern minyatür, kahve-hane resim
sanatı ve modernist resim. (Pakbaz, 2005, s 114).
Kahve-Hane tarzı resim, halkın ve dini sanatın temel aldığı
ve zamanın geleneksel kırsal doğallığından etkilenen eğitimsiz sanatçılar
tarafından oluşturulan bir tür anlatı resmidir. Kahve-Hanelerin duvarlarındaki
resimler ve hikaye anlatı perdeleri bu sanatın en bilinen örnekleridir.
(Askarchya, 1997, s 28).
Modernizm hareketin İran'a ulaşması 70 yıl sürdü.
"Siyasi durumdaki değişim ve 1942'de müttefik kuvvetlerin gelişiyle gelen
kültürel iklimdeki değişim, İran resminde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu
dönemde İran aniden renkli fikirlere ve ideolojilere maruz kaldı. Bu sanatsal
tarzlar arasında, modernlerin canlılığı yıllarca belirginliğini korudu. Hatta
bazı bakanlıklar ve devlet kurumları bile onları destekliyorlardı ve modern
sanatı ülkenin resmi sanatı yapmak ve insanların dikkatini üzerine çekmek
istiyorlardı. Tüm bu çabalara rağmen, bu sanata insanlar fazla ilgi
göstermediler, sanki onunla iletişim kuramıyorlardı. Tuval üzerine yapışmış bir
miktar kum veya çakıl, tabloların üzerinde biçimsiz şekilde birikmiş renkler
veya farklı malzemelerden oluşan kolajlar, o dönemin insanı için doğal olarak
bir resim kavramını ifade etmiyordu. (Pakbaz, 1999, s 148).
Bu arada, bazı sanatçılar halkın tepkisini sanat dünyası
hakkındaki bilgi eksikliğine bağladılar oysaki her geçen gün insanlar ve
sanatçılar arasındaki mesafeyi artırdığından habersizlerdi. Bu süreçten gelen
geri bildirimler, bir grup sanatçıyı taklit sanatını bilinçli olarak reddetmeye
itti. Böylece İran modern sanatı, sadece doğayı ve batı sanatını taklit
etmekten uzaklaştı. (Pakbaz, 1999, s 209).
Saqqa-Hane Sergisi'nin broşüründe,
bu kültüre aşina olmayan Peter Wilson'un basit dilde tanımladığı bir açıklama
içeriyordu:
“İran'da
bir pazarda yürürken veya eski bir mahalle sokağını geçtiğinizde, duvara gömülü
bir tür nişlere rastlıyoruz, demir ızgara pencere ile bir kısmı kapatılmış bu
girintinin içinde, duvarın arkasındaki su tankına bağlı valfler vardır. Büyük
bir su deposuna sahip büyük bir bakır silindir görüyorsunuz. Bakır tank bazen
süslerle bezenmiştir. Üst kısmında üç kubbe ‘si vardır. Diğer iki kubbeden daha
büyük olan orta kubbe ‘de, büyük bir el yükselmiş ve üzerinde hat sanatı ile
kelimeler yazılmış. Tanka birkaç ağır bakır bardak zincirlenir. Girintilerin arka
duvarında parlak renkli ikonlar asılır ve su tankının etrafında mumlar yakılır.
Renkli bez ve eski kumaşlardan ızgara çubuklarına bağlanır, kaldırımda bazen
yaşlı bir adam oturuyor ve işi insanlara su vermek ve mum yakmak ve bazen ilahi
okumak olur. Saqqa-Hane adı verilen bu kaprisli mabet, büyülü bir ritüel
kaliteye sahiptir, ancak kutsal sanat veya tören çalışması gibi görünüyor. ” (Saqqa-Hane Sergi Broşürü, 1979).
Saqqa-Hana sanatçıları arasında
ressamların yanı sıra bir kaç heykeltıraş ve illüstratör de vardı ki onlarda
çalışmalarında İran sanatının geleneksel biçimlerini hammadde olarak
kullanıyorlardı.
60'lı yıllarda Saqqa-Hane akımından
bazı sanatçılar çalışmalarında yazılar ve çizgiler kullanmaya başladılar. Onlar
çalışmalarında bu çizgileri bazen süslemek için bazen de boşlukları doldurmak
için kullandılar. Bu çizgilerle oynamak o kadar ilerledi ki, büyük yazılarla
resimler ve yahut heykeller icat ettiler. Bu yolda, çizgiler binlerce desen
alır. Bazen siyahtır, bazen Nastaliq ve kırılır, bazen anlamsız büyülerdir.
(Tebrizi, 1999, s. 95-98).
Bu sanatlar arasındaki ilişkinin
uzun bir tarihi vardır. Geçen yüzyılların İran resimlerine baktığımızda,
bunların her zaman yazı ve kitap sanatının hizmetinde olduğunu göreceğiz.
Safevi döneminden bu yana resim ve duvar yazıları sıradan hale gelmiştir.
Kitaplardaki resimlerde çizgilerin ve resimlerin daima iç içe olduğunu
görüyoruz. Kitapların sayfalarında, genellikle bir şiir veya kurgusal metin
satırı veya sütununun tabloya eklendiği veya resmin köşelerinde yazıtın
göründüğü yapı yazıtları gibi yazıtlar olduğu görülür. Resim ve hat çizgileri
bir arada olmaları yaygındı ve ressamlar hat çizgilerini ve yazıları,
resimlerini güzelleştirmek ve süslemek için kullanıyorlardı. (Tebrizi, 1999, s.
95-98).
Saqqa-Hane akımında olanlar yeni bir fenomen değildi,
modern sanata sofistike bir girişin merdiveni olmak için bu unutulma
diyarındaki sanat geçmişine dikkatli ve sanatsal bir bakıştı. Hat sanatı, hem
dinamik kısmı olan ve hem de 60'lı yıllardan bu yana oluşan bu toprakların
sanatında önemli bir rol oynamıştır. Hat sanatı, güzel yazmak anlamında o kadar
yüceldi ki Müslümanlar arasında bir erdem haline geldi ve bu erdemliğin sebebi
kelimelerin biçimi ve içeriği arasında anlamsal bir bağlantı kurmaya
çalışmasıdır. (Sudaver, 2001, s. 20). Ancak hattat için hattın estetiği âlem-i
maddiden âlem-i manaya geçişte anlam kazanmaktadır ve mana aleminin anlamını
anlamak hat sanatının gerçekleşmesi için çok önemlidir. Bu tutum temelinde,
Doğu türünün metni ile ilgilenmeyen medeniyetler kaligrafiye kaçınılmaz olarak
çok dikkat etmezler ve Doğu yaklaşımı, kutsal metinleri kaydetmek için
kaligrafi kullanılması anlamına gelir. (Hasheminejad, 2001, s. 190-197).
İslam ülkelerinde en bariz örneklerinden Kuran’ın ve Uzak
Doğu topraklarında ise kutsal Konfüçyüs yazıtlarının yazılmasında gösterilir.
Böylece görsel kurallara bağlı kalmanın yanı sıra, mana aleminin gerçekleri
anlamına gelmektedir.
Mana Alemi, her fenomenin mükemmelleşmiş türüdür ve bir
anlamda güzellik, mutlak gerçektir. Böylece, hat sanatı gidişatı
dışavurumculuğa yol açtığı görülmektedir. Çünkü bu kaligrafinin arkasında
manaya dönüşüm hayalı gerçekleştirilmektedir. Fakat bu mana ve anlam,
dışavurumculuk (ekspresyonizm) akımındaki resim veya heykelde gördüğümüzden
farklı olarak, büyük ölçüde biçim, renk veya formda değil, kelime ve dil
kavramına dayanır, bu yüzden hattat insan düşüncesini sabit harf formlarına
dönüştürür ve bu şekilde devam eder. Bu nedenle, bazıları dilin aracısı ortadan
kaldırılırsa, anlamı olmayan formlarla karşılaşacağımıza inanırlar.
(Hasheminejad, 2001, s. 190-197).
Ancak bu durumda bu soruyla karşılaşıyoruz, acaba bu
formlar estetik ve dışavurumculuk yüklerini kaybediyorlar mı? Görünüşe göre
Saqqa-Hane akımının sanatçıları ve daha sonra ortaya konulan resim-çizgi
kaligrafileri, kelimelerle oynayarak okunamayan yazıları okunabilen yazılara
galip getirerek, hat sanatının dışavurumculuğunu geleneksel sanat olarak
görmeyi inkâr edenlere cevap verdiler. (Hasheminejad, 2001, s. 190-197).
Bu akım ilk başta Parviz Tanavoli ve Hüseyin Zenderudi’nin
tanışması ile başlamıştır. Daha sonra Naser Oveysi, Sadeg Tebrizi, Faramarz
Pilaram, Jaze Tabatabai, Mansur Gandriz ve Jafer Ruhbakhsh adlı sanatçıların bu
akıma katılmaları ile geliştirildi. Grubun çalışmaları genellikle modernizmin
varlığıyla geleneksel unsurların birleşimiydi. Parviz Tanavoli, Kabud
atölyesinin bu akımın yaratılmasındaki rolünü etkili buluyor ve halkın
inançlarını ve avamın popüler sanatının kullanımını en önemli özelliklerinden
birisi olarak nitelendirmiştir. 2
Hüseyin Zenderudi, (1937 - Tahran) ilk resimlerini lise
döneminde yarattı ve ilk sergisini o dönemde açtı. 1959 Yılında Paris’te
eğitime başladı. Sanatçı eğitimini bitirdikten sonra Tahran’a döndü ve ilk kez
eserlerinin tamamını Kabud adlı galeride sergiledi ve ondan sonra dünyanın
birçok ülkesinde sergilere katıldı. Eserlerinde modern çağ ve geleneksel İran
kültürünün kombine edilmesi izlenmektedir. Sanatçı yaklaşık 66 yıllık sanat
hayatında eserlerinde birçok sanat akımını tecrübe etmiştir ama daha çok
Naggaşi-Hat isimli eserleri ile Saqqa-Hane akımında iz bırakmıştır. 5
Sanatçı Naser Oveysi, (1934- Tahran
) çalışmalarının ana unsurlarını atlar ve doğu karakterli kadınlar
oluşturmaktadır. Resimleri geleneksel çini eserlerini ve eski İran minyatürlerinin
mekanlarını anımsatıyor. İran resminin uluslararası arenadaki en ünlü
isimlerinden ve Saqqa-Hane akımının öncü üyelerinden biri olan sanatçı, şimdiye
kadar çok sayıda uluslararası ödül almış ve eserleri birçok sergide
sergilenmiştir. 6
Sadeg Tebrizi, (1938 - 2017 Tebriz)
dekoratif sanatlar fakültesinden mezun oldu ve Saqqa-Hana akımındaki etkili
sanatçılardan biriydi. Kolaj tekniği ve çeşitli dekoratif parçalar kullanarak
ve bunları İran motifleri, minyatür figürler ve canlı renklerle birleştirme konusunda
farklı deneyimleri vardı. Genellikle baskın olarak mavi veya kahverengi bir
renkle bir dizi soyut ve figüratif resim yaratan ressamlardan biriydi. 7
Faramarz Pilaram (1938 - 1983
Tahran) çağdaş bir İran ressamı ve hattatıydı. Sanatçı Saqqa-Hane akımının
temsilcilerinden ve modern İran resminde geleneksel yazı ve yazmanın biçimsel
özelliklerini ilk deneyenlerden biriydi. 8 1960 yılında Tahran
üniversitesi güzel sanatlar fakültesinde iç mimarlık ve dekoratif resim dalında
okuyup ve 1967 yılında yüksek lisans derecesini aldı. 1969 yılında resim,
litografi ve baskı yapımı hakkında daha fazla bilgi edinmek için Fransa'ya
gitti. İlk başlarda geometrik desenleri figüratif formlarla birleştirir ve dini
mimari elemanları ve eski yazılı mühürlerden çalışmalarında etkilenirdi. Daha
sonra İran hat sanatında Nastaliq ve Kırık
Nastaliq harflerinin formlarına ve kombinasyonlarına devam etti. 8
Jaze (Zaza) Tabatabai, (1930 - 2008
Tahran) Saqqa-Hane akımının sanatçıları arasında ünlü bir ressam ve
heykeltıraştır. Resim ve heykellerinin çoğunda, İran kültürünün folklorundan
ilham almıştır. Eserleri, Gacar dönemi ve geleneksel İran resminin unsurları
özellikle şeytan, güneş, nar, büyük gözlü at, kadınlar ve kaşları olan
gelinlerle doludur. 9
Mansur Gandriz, (1935 - 1965 Tebriz)
milli sanatçılık ve gelenekçilik dalgasına adım atarak Saqqa-Hane akımının
oluşumunda önemli katkılarda bulunmuştur. Yerli ve
ulusal kimliğinden endişe ederek,
her zaman geleneksel alanların yeni bir karışımını yaratmaya çalışmıştır. 10
Jafer Ruhbakhsh, (1941 - 1996
Meşhet) eserlerine bakarak Saqqa-Hane ressamlarından biri olarak kabul
edilebilir. Bu sanatçının ayırt edici bir özelliği, geleneksel ve soyut
sanattaki çalışmalarıdır. 11
PARVİZ
TANAVOLİ
Biyografi
İran'ın önde gelen sanatçılarından
biri olan Parviz Tanavoli, ülkenin ilk modern heykeltıraşıdır. İranlı
heykeltıraş, ressam, bilim adamı ve sanat koleksiyoncusu 1937 yılında Tahran’da
doğdu. 11 yaşında keman öğrenerek sanat hayatına başladı. 1953 - 1956 yılları
arasında Tahran Güzel Sanatlar lisesinde eğitim aldı. 1956 yılında İtalya’da
eğitim almaya başladı ama maddi sıkıntılardan dolayı eğitimini yarım bırakarak
1957 ‘de Tahran’a döndü. 2
Sanatçı İtalya’dan döndükten sonra
heykel çalışmalarına devam etti ve İtalya’da çalıştığı heykellerle Tahran’da 2
sergi açtı ve çok büyük ilgiyle karşılaştı. Böylece ilk kez İran’da çağdaş bir
heykeltıraş sanatçısının eserleri halka sergilendi. Bu sergilerden sonra kültür
bakanından özel burs alarak tekrar İtalya’ya döndü ve Milano şehrinde Brera
Güzel Sanatlar Akademisinde iki yıl boyunca Marino Marini’den eğitim aldı. 1959
yılında birincilikle mezun oldu ve heykel çalışmalarının 16 tanesi Re-Magl
galerisinde sergilendi. 2
1960 yılında KABUD adında kendi
atölyesini açtı ve aynı zamanda Tahran Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim
üyesi olarak görev başladı. 3 yıl boyunca Mina Polis Üniversitesi Heykel
bölümünde eğitim verdi. Tekrar Tahran’a döndü ve 1979’a kadar Tahran Güzel
Sanatlar Fakülte başkanı olarak görev aldı. Sanatçının heykelleri Viyana Modern
Sanat Müzesi, New York Modern Sanat Müzesi, Seul Olimpiyatları Parkı, Mina
Polis Enstitüsü, Londra Britanya Müzesi, Dakar ve birçok yerde bulunmaktadır.3
Tanavoli batı sanatını kopyalamadan
kendi halkının kültür ve inanç köklerine dayanarak kendine has bir tarz ortaya
koydu ve İran’ın geleneksel mimarisinden ilham alarak kendine bir yol ayırdı.
Parviz Tanavoli’nin heykel eserlerinin gizemli içyapısı dış görünümünü
etkilemektedir. 1961 yılında İran’ın eski ve geleneksel kültürünü modern sanat
ile bir araya getirerek Saqqa-Hane isimli bir sanat akımını ortaya çıkardı.
Çalışmaları British Müzesi-Londra,
Grey Sanat Galerisi-New York Üniversitesi, Isfahan Kent Merkezi-İran,
Metropolitan Müzesi-New York, Minneapolis Sanat Enstitüsü-Minneapolis,
Olimpiyat Parkı-Seul, Güney Kore, Katar Ulusal Müzesi, Kraliyet Müzesi-Ürdün,
Kraliyet İskoç Müzesi-İngiltere, Modern Sanat Müzesi- Viyana, Modern Sanat
Müzesi-New York, Walker Sanat Merkezi-Minneapolis, Şiraz Üniversitesi-İran,
Tate Modern Galerisi-Londra ve diğer birçok dünya çapında prestijli mekanlarda
sergilenmektedir. 3
Tanavoli’nin
Eserlerinde Hat Sanatının Yeri
Bu tezde hat kaligrafileri hakkında kısa bir yorum açmamıza
neden olan şey, Saqqa- Hane sanatçılarının ve özellikle Parviz Tanavoli’nin hat
ve yazılarla olan çalışmalarıdır. Özellikle Tanavoli’nin en meşhur koleksiyonu
olan Hiç eserleri, Nastaliq hattı ile yazılmış Hiç kelimesinden oluşmaktadır.
Farsçadaki gerçek anlamının
ötesinde, Tanavoli’nin bu kelimeye yaptığı muamele, muhatabının önünde, bazen
bir birini kucaklamış iki âşık, bazen hapse atılan ve bazen de tahta oturmuş,
yaşayan, insan benzeri bir yaratık olduğu gibidir.
Tanavoli’nin diğer eserlerinde de
açık bir hat kaligrafisi ayak izi vardır, ancak Hiç kelimesi dışındaki yazılar
veya kelimelerin dilsel anlamı net değildir ve çoğu dua veya büyü çizgilerine
benzeyen bir şekilde kullanılmıştır ve çoğunlukla süs veya simgeleştirme
mevkiinde kullanılmıştır.
İranlı sanatçılar her zaman hayal
dünyalarını görselleştirmek istemişler ve etraflarındaki dünyaya baktıklarında,
üç boyutlu hacimlerden, ışıktan ve gölgeden, nesnelerin şekli ve renginden
sadece taklit etmişlerdir. En basit çizgiler ve en saf renklerle istedikleri
her şeyi canlandırabildiler. Bu nedenle, batı geleneklerinden etkilenen
dönemler dışında, îran sanatında natüralizm göstergesi yoktur. Aslında tezyin,
süsleme, bezeme ve renklendirme bu topraklardaki sanatın temel özellikleridir.
Tanavoli
Sanatının Özellikleri
Tanavoli’nin sanatsal üslubunun önemli özelliklerinden
biri, özellikle ilk eserlerinde belirgin olarak dışavurumculuk (ekspresyonizm)
niteliğidir. Yirminci yüzyılın başında batıda birçok taraftar kazanmış olan
İzlenimcilik (empresyonizm) akımından esinlenilen Tanavoli, şüphesiz
izleyicilere aktarmak için derin etkileri olan İran geleneksel sanatına dayanan
heykeller ve resimler yarattı. Modern sanat dilini, İran ve Doğu kavramlarını
güçlü tarihsel desteklerle ifade etmek için kullanmak, onun çalışmalarının en
güçlü yönüdür.
Tanavoli eserlerinin her birinde, geleneksel unsurların
araştırılması ve çağdaş modern sanatın dili ile uyumluluklarını açığa
çıkarılması bariz bir şekilde göstermektedir. Örneğin, Tanavoli’nin en popüler
konulardan biri olan ve birçok eserlerinde bulunabilen Şirin ve Ferhat, İran
edebiyatına dayanmaktadır. Bu toprağın sanatındaki uzak geçmişten, özellikle
İran resim sanatında, Fars edebiyatında bulduğumuz kahramanlar ve çeşitli
olaylar, tarihin ve kolektif hafızanın derinliklerinden çıkmıştır.
Tanavoli’nin çalışmaları, İran sanatının geleneksel biçimleriyle
görünen benzerlikleri sıklıkla ortadan kaldıracak şekildedir. Sonuç olarak, bu
çalışmalarda, eski İran tarzlarının estetik meselelerini yansıtan üslupsal
eğilimleri veya estetik tutumları araştırmak gerekmektedir.
Tanavoli, çalışmalarında sadeleştirme, çoğulculuk ve
biçimsel birlik ilkelerini korudu. Heykel ve resimleri genellikle eski İran
geleneksel sanatından esinlenen motifler, yazılar, duaları, kilitler veya
türbelerde ve Saqqa-hanelerde bulunan sembollerle süslenmiş geometrik
hacimlerden oluşmaktadır. (Pakbaz, 2002, s. 9).
Parviz
Tanavoli’nin Zihin Felsefesi
Tanavoli heykeltıraşlık dünyasına ilk adım attığı zaman,
İran’ın genel inanışına göre sanat kavramını göz önünde bulunduracak olursak,
heykeltıraşlığın İran’da ciddi bir derecede maddi manevi desteğe tabi
tutulmasının pek muhtemel olduğunu biliyordu. Ama batının modern sanat ve hatta
post modern sanatta ilerleyişi Tanavoli’yi İran’da milli ve dini köklere bağlı
olan bir sanat akımı gereksinimi hakkında düşündürdü, ki bunda dekorasyon sanatları
fakültelerine hakim olan atmosferin de etkisi vardı. Figüratif heykeltıraşlığın
İran sanat tarihinde pek bir geçmişe sahip olmasa bile uygulamalı cisimler ve
el sanatlarında geçmişten bugüne uzanan eserlerde bir nevi heykeltıraşlık
eserleri olarak söz etmek mümkündür. Genellikle bu küçük el işleri, İran’ın
estetiğe derin bakışını, gelenek, görenek, kültür ve inanışlarını
yansıtmaktadır.
Tanavoli öncelikle Ferhat destanı ve İran şiirlerinden
esinlenerek başladı. Onun nezdinde Ferhat sadece bir tutkun âşık değil, belki
de heykeltıraşların en başından gelen zanaatkârlardan biriydi. Kilitler,
anahtarlar, kafes, duvar, kuş, el, şair ve Hiç, her biri Tanavoli’nin aklında
ve ayrıca sanat âleminde derin bir dünyaya sahipti. Tabi unutmamak gerekir ki
İran kaligrafisi de adım adım bu terimlerle birlikte oluşmuştur.
Tanavoli’nin eserlerinde, hayal kırıklığı, içe dönüklük,
inançsızlık, kedere tapmak, sıkıntı ve vahşete rastlamak pek mümkün değil. Onun
İran kültüründen estetik, güzellik, ruhani yücelik, ve bütün oluşumların içinde
barındırdığı değişime uğramamış cevherlerine dikkat ederek, içsellik şiiri,
anlam derinlikleri ve ışığa tapmayı seçip, karanlık ve hüzün tarafını bir
kenara bırakmıştır. Onun bu pozitif bakış açısını Hiç adlı heykelinde görmek
mümkün.
Kilit ve kafesleri, uçma hasreti,
ıstıraplı kalbin huzursuzluğu ve umutsuz yüreklerin haceti, umuda varıyor. Kuş
kafesi kucaklıyor ve onda çözülüyor. Simurg doğuyor ve eğer Ferhat yıkık dökük
bir bedene sahipse ki ondan yüzlerce kilit asılı, anahtarı ellerinde gizlidir.
Tanavoli’nin eserlerine
baktığımızda, şu hususların ön planda olduğu dikkatimizi çekmektedir:
(Shahrokhinejad, 2009, s. 9-12)
Genel kültür ve İran’ın geleneksel sanatları
Batının modern ve post modern sanatları
Doğu felsefesi ve irfanda nihilizm
Tanavoli Saqqa-Hane diye tabir edilen
akımın diğer sanatçıları gibi, çok belirgin bir şekilde Şii mezhebinin
unsurlarından yararlanıp, eserlerinde bu unsurların kullanımına çokça yer
vermiştir. Bu hususta şöyle söylemleri bulunmaktadır: “Ben muhafazakar bir
insan değilim ama işlerimde dinden etkilenmiş olduğum doğrudur. Çünkü dinin
belli bir kalıbı vardır ve asırlardır bu kalıplar tekrarlanmaktadır. Örneğin
bir caminin minaresi veya kubbesinin bir kalıbı vardır veyahut Şiilerdeki
yaygın olan İmam Hüseyin’e ağıt yakma merasiminin bir kalıbı vardır. Sonuç
itibariyle ben bu dinsel imgelerin hayranı değilim ama onlardan etkilenmişim ve
bu imgelerin derin ve zengin anlamlar taşıdığının kanaatindeyim. Böylece
eserlerimin yaranmasında en büyük yardımcılarım olmuşlardır. İnsan figüründen
vazgeçip bu cisimlerin ve dinsel imgelerin peşinden gitmek İtalya’daki
akademiden ayrılmama sebebiyet vermiştir. Yalnız çalışmalarımın mezhep
açısından bir uygulamaya tabi değildir ve daha önce yapılmış denilemez. Bu
aynen bir şairin bir kavak ağacını görünce sevgilisini hatırlamasına benzer.
Daha doğrusu o kişi dinsel veya mezhepsel imgeleri ana anlamından ayırıp,
bilinçli bir şekilde yeni bir mesnette oturtmaktadır. Böylece hem görsel
anlamda bundan yararlanıyor hem özel anlamlar yükleyerek bunu seyircisine
aktarıyor”. (Shahrokhinejad, 2009, s. 9-12).
Tanavoli eserlerinin unvanlarını öyle bir
şekilde seçmiş ki verilen isimlerin Fars edebiyatıyla (özellikle şiir)
bağlantılı olup bu edebiyattan ilham alındığı çok açıktır. Ferhat ve Şirin
eseri bunun için güzel bir örnektir. Genel itibariyle Tanavoli’nin eserlerinde
gazel diye adlandırılan fars edebiyatının şiir türünün etkilerine rastlamak mümkündür.
Tanavoli genellikle hislerinin beyanında
soyutlama yöntemini kullanmaktadır. Batı sanatlarında soyutlama genellikle
yalınlaştırma ve araçsız anlatım için kullanılmaktadır. Ama doğu sanatlarında
soyutlama farklı bir yöntem izlemektedir. Eserlerin her biri sanatçının
duygularının yansımasıdır. Yani seyirciden isteniyor ki düşüncesiyle taşı
aralayıp sanatçının şiirsel duygularını kavrasın. Tanavoli bu soyutlama
yönteminde çoğunlukla basit geometrik unsurlar kullanarak duygularını minimize
bir şekilde seyircisine aktarıyor. Gerçi unutmamak gerekir ki Tanavoli insani
unsurları da eserlerinde gösteriyor ama bilinçli olarak yüzdeki uzuvları,
mimikleri ve el hareketlerini belli bir duygu aktarımı için kullanıyor.
(Pakbaz, Emdadian, 2003, s. 8).
Fars edebiyatı şiirlerinde edebi
şahsiyetler ve hatta tarihi karakterler belli tiplere dönüşmüşlerdir. Örneğin
Sultan Mahmut Gaznevi ve kölesi Ayaz, bir çeşit aşıklardır, tarihi karakterler
değil. Fars şiirlerindeki yaygın tipler, Türk, Hindu, şah, saki, şair, elçi,
aşık ve maşuk Tanavoli’nin eserlerinde de çokça kullanılmıştır. Örneğin Ferhat,
çok acı çekmiş bir aşığın sembolüdür. Bu sembol Tanavoli’nin heykellerinde
çilekeş ve çalışkan bir karakter olarak can bulmaktadır. (Pakbaz, Emdadian,
2003, s. 8).
Bilindiği üzere, anılar ve hatıralar,
yaşam tarzı ve geçmiş, her bireyin sanatsal kişiliğinin şekillenmesinde büyük
bir rolü vardır. Tanavoli’nin anne ve babası geleneksel ve muhafazakâr bir
ailelerdi. Tanavoli’nin çocukluk anılarında annesiyle türbelere gitmek,
geleneksel kilit yapma el sanatlarına merak salmak ve muharrem ayı
etkinliklerine katılmak yer alırdı.
Tanavoli bu ülkenin adetlerini çok iyi
tanıyıp, eserlerini bu membada isimlendirmiştir. Tanavoli bu toprakların
insanlarının anılarıyla ilgilenip ve onları el becerisine dönüştürüyor. Ayrıca
eserleri İran kültürü, el sanatları, gündelik hayatla ilgili olan şeylerden
uzak değil. Tanavoli genellikle İran tarihi hakkında bilindik kitaplarda,
İran’ı tanıyanlar tarafından yazılan kitaplarda yer alan bilgilerden ilham
almayıp, yüz yıllarca halkın içinde yer edinmiş ve halkın içinde mahfuz olan ve
halkın yaşadığı yaşam biçiminden esinlenmiştir, müzede konulan eserlerden
değil.
Bir sanatçının geçmişi ve yaşam tarzı her
ne kadar ilham verici olsa da sosyal yaşam ve etrafındaki dünya da o sanatçının
dünya görüşünde ve el işlerinde tesirli olacaktır. Tanavoli de bu kaideden
müstesna değil. Yaşadığı dönemin siyasi ve sosyal değişimleri ve ayrıca onunla
aynı dönemde yaşayan diğer sanatçıların da yaşam biçimi oldukça etkili
olmuştur. (Shahrokhinejad, 2009, s. 9-12).
Tanavoli’nin Amerika’da olduğu yıllarda,
pop-sanat yükselişte idi ve bir arkadaşı ile birlikte bu kavramla
ilgilenmekteydiler. İran’a döndükten ve pop sanat ile yeni teknolojilerin ve
İran’ın geleneksel formlarının görüntülerinin çeşitli kombinasyonlarından
etkilendikten sonra genellikle yapısal özellikler gösteren heterojen malzemeler
derlemeye başlamıştır. Bakır kaplar, halılar, kaligrafiler gibi geleneksel
malzemeler ile neon, plastik, flüoresan ampuller ve elektrikli cihazlar gibi
batılı ürünler kullanmıştır. İlk Hiç’i olarak, 1965 yılında sergilenen
eserinde, kelime sadece plastik bir yüzeye yazılmış ve arkadan
aydınlatılmıştır. Bu eser İran’ın ilk pop sanat eserlerinden biri olarak
düşünülebilir. (Tanavoli, 2006, s. 26, 29).
Parviz Tanavoli tarafından yapılmış olan
“Hiç” heykelleri serisi diğer eserlerinden daha dikkate değerdir, çünkü belki
de “Hiç” kelimesi baskıcı bir anlam içermektedir. Ancak, en azından bu kelime -
genel anlamı bağlamında - sanatın daha erken tarihinde de kullanılmıştır. Batı
sanatında nihilizm, çeşitli şekillerde ortaya çıkmıştır.
Nihilizmin kaynağı, dünyayı terk etme,
kendini unutma, ilgisizlik ve amacı olan bir dünyaya inanç eksikliği
kavramlarının popülerleştiği ilkel toplumlarda bulunabilir; aynı zamanda insan
zihninin yetersizliğini de beyan etmektedir. Nihilizmin genetik özü ve temel
motivasyonları her şeye dair aşırı şüphe, sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve
eğitim hayatına düşmanlık ve bunların boş olduğuna dair inançtır. (Araste,
2002, s. 103)
“Nihil” kelimesi klasik şüpheciliği ve
alaycılığı eleştirir ve onlara saldırırken rahipler tarafından kullanılmıştır.
Ancak modern felsefede, felsefi bir terim olarak Friedrich Heinrich Jacobi
(1743 - 1819) tarafından Fichte’ye bir mektupta (1799) kullanılmış ve kabul
görmüştür. Bir Kant eleştirmeni ve Kant sonrası idealisti olarak Jacobi,
nihilizm nedeniyle incinmiş ve hayal kırıklığına uğramış olduğunu bildirmiştir.
(Zarshenas, 2007, s. 13)
Tanavoli, eserleri ve İran edebiyatı
arasındaki ilişkiden bahsettiğimiz üzere, Rumi ve sofilerin şiirlerine ilgisini
göstermiştir, ayrıca bazı sanat eleştirmenleri de bu şiirsel ilhamlara dikkat
çekmiştir. Eğer hepsi değilse de birçok eserinin aşk bağlamında yaratıldığını
söyleyebiliriz. Sevilen Tanrı ve güzelliği tanrısal ihsanın bir yansımasıdır ve
Hiç heykellerinde, kendisinin de dediği gibi, Hiç kelimesi aynı şekilde
çalışmaktadır. Tanavoli’ye göre “Hiç, kutsal varlıktan gelmektedir. Tanrı her
yerde ve her şeyin içindedir. Hiç Tanrı değildir ancak muhtemelen tanrının
kesin olarak var olduğu yerdir.” Bu heykellerin ana benzetmesi Tanrının
varlığını ifade etmenin bir yoludur. (Marrison, 1971, s. 10)
Hiç veya diğer bir deyişle boşluk, İran
sanatının çeşitli dönemlerinde her zaman özel bir kavram olarak düşünülmüştür.
Geleneksel dünyada, Tanrı evrenin merkezidir ve Tanrının maddesel olmayan
anlamı bağlamında, insan her şeye kadir, gücü her zaman boş bir alan (Hiç) ile
göstermiştir, bu nedenle boşluk her zaman Tanrının hayattaki kutsal özünün
varlığını hatırlatır. (Tanavoli, 1999, s 97).
PARVİZ
TANAVOLİ ESERLERİ
Saqqa-Hane
Eserleri
Saqqa-Hane akımı, İranlı sanatçıların
İran’daki malzemeleri ve kaynakları kullanarak sanat eserleri
yaratabileceklerini ispatladı. Aslında bir sanat eseri o eserin amacıyla da
anlam kazanabilmektedir, yani aslında neyi elde etmek istediği ve başkalarının
algılarını ve düşüncelerini nasıl etkilediği önemlidir. 4
Tanavoli, Saqqa-Hane akımının öncü
sanatçılarından biri olarak kabul edilir. Tanavoli eserlerinde hattatlığın Nastaliq,
kufi ve bunun gibi tarzları da ayrıca eserlerinde barındırmıştır. Bunlardan
bazıları, kilitler, anahtarlar, sürme kapları, rimel kapları, Lorestan kentinin
kap kaçakları, seramik sanatı, tekstil sanatı, kilim, halı, sofra gereçleri,
metal mutfak gereçleri, mezar taşları, el örgüleri, terazi ve tılsımlarda
kullanılmıştır.
Tanavoli, Saqqa-Hane akımında, halk
sanatını ve dini sanatı bir arada kullanarak, form, renk, doku ve görsel
sanatlar ve kombinasyonlar oluşturmuştur.
Hiç
Eserleri
Tanavoli, 1964 yılında Tahran’ın
Zarrab-Khaneh (Darphane) bölgesinde bulunan Zal- Zar atölyesinin sessiz
odalarında ilk Hiç heykelini yapmıştır. Bu eser, 1965 de Tahran’ın Villa
Caddesinde Borghesse galerisinde sergilendi. Sarı renkli plastikten yapılmış
olan bu eser aslında Tanavoli’nin o günkü îran sanat ortamına hâkim olan iki
büyük eğilime karşı yaptığı bir eylemdi: Bunlardan biri her geçen gün batıdan
gelen yeni sanat eserleri ve onları gururla satın alan soylular tayfası ve bir
diğeri de Saqqa- Hane sanat akımı ressamlarının eserlerinde görülen hatları ve
kaligrafiyi kutsallaştırmaktı. Tanavoli ’ye göre, Hiç, bu protestonun bir
çağrısıydı. (Tanavoli, 2011, s. 11).
Zamanla, Hiç, Tanavoli'nin yaratıcı
ruhunun arka bahçesinde bir sembol haline geldi. Tanavoli’nin eski Pers şiirine
olan derin farkındalığı, Hiç’in ilham kaynaklarından biri olmuştur.
Bu doğrultuda kendisi şöyle demiştir:
“Eski Doğu şiirine bağlılığım, her zaman Doğu'ya karşı sahip olduğum ve uzun
zamandır içimde beslemeye devam ettiğim ilgi alanlarımdan biridir. Hiç, Mevlana
Celalettin Rumi'nin şiirlerinden alınmıştır ve Tasavvuf sembolizmine
dayanmaktadır. Tanrı her şeyi yoktan yarattı ve gerçeğe nihai bağlantıyı elde
etmek için mutlak yokluğa dalmalıyız.” (Tanavoli, 2011, s. 12).
Tanavoli’nin sanatsal bakış açısından, Hiç
sanatın felsefi bir yorumudur. Aynı dönemde Robert Rauschenberg, Andy Warhol ve
Mark Rothko gibi bazı batılı sanatçılar da bu varoluşçu tarzı çalışmalarında
vurguluyorlardı. Ancak bu konuda Tanavoli’nin söylediğine göre: “Hiç, umut ve
dostluktur ve batıdaki kötümserlik veyahut sinizm felsefesinden yoksuldur.
Benim düşüncemde hayat yoklukla sonuçlanmaz belki yokluk dediğimiz şey hayat
doludur”. (Tanavoli, 2011, s. 11).
Hiç’in fiziksel kalıbı, Tanavoli’nin onu
şekillendirmesine izin veren başka bir faktördür. Tanavoli ile yakından
tanışıp, on yıl boyunca yaklaşık 80 adet eserini toplayan Bayan Abby Weed Grey
şöyle yazıyor: “Hiç, dikey bir şekle sahip ve derin bakışlarla bize bakan bir
bilge adama benziyor”. (Tanavoli, 2011, s. 12)
Hiç, Parviz Tanavoli’nin ellerinde,
duygularını ifade eden insancıl bir nesneye dönüşmüştür. Anne Marie Schimmel'in
söylediği gibi: İran hat sanatında iki gözeli H (tA) kavramı üzüntü
anlamındadır. Çağdaş heykeltıraş Parviz Tanavoli Hiç heykellerinde üzüntü
hissini dile getirmiştir. Kuşkusuz, Kafesteki Hiç eseri, acı veren bir inzivayı
temsil ediyordur. Ancak David Galloway'ın belirttiği gibi: Tanavoli’nin Hiç
eserleri temel olarak yaratıcı ruhun kaynakları ve olanaklarının enfes bir
tasdikidir. (Tanavoli, 2011, s. 11).
Hiç, bazen kafesin demir parmaklıklarından
dışarı sızıyor, koltuğa oturuyor, masanın altına saklanıyor, duvara yaslanıyor
ve bazen de sevgilisini kucaklayıp bir lale gibi çiçek açıyor. (Tanavoli, 2011,
s. 12).
Tanavoli’nin Hiç eserleri arasında muhteva olarak
diğerlerinden farklı olan bir eser var. Hiç Kafesi ve Hiç Kafesi olarak
adlandırılan bu ikili, birlikte anlamı olan iki kafestir. Bunların bir
tanesinde Hiç öyle bir şekilde kafese yerleştirilmiş ki “H” harfinin tümü ve
“Ç” harfinin bir kısmı kafesin dışında kalmıştır ancak ikinci kafeste ise
hiçbir Hiç yoktur. Bu kafeste gerçekte veya görünürde Hiç yoktur ancak
boşluğuyla mutlak yokluğu ve Hiç’i temsil ediyor. Bu ikilide aslında varlığın
ve yokluğun bir arada yaşayabilmelerinin sırrı saklıdır. (Tanavoli, 2011, s.
12).
1971 yılında 400 santimetre yüksekliğinde
ve paslanmaz çelikten yapılmış olan Hiç, St. Paul, Minnesota’da Hamline
üniversitesinde yerleştirildi. 1973 yılının ilkbaharında, ilk kez Parviz
Tanavoli’nin yirmi beş heykeli Tahran’da halka açık sergilendi. 2002’de
New-York’taki Orta Doğu Çağdaş Sanat sergisinde Parviz Tanavoli’nin bazı Hiç
heykelleri sergilendi. Mayıs 2006'da Orta Doğu Çağdaş Sanatının Londra'daki ilk
büyük sergisi, İngiliz Müzesi’nde (British Museum) gerçekleştirildi. Serginin
ana salonunda fiberglastan yapılmış 4 adet büyük Hiç ziyaretçileri
karşılamaktaydı. (Tanavoli, 2011, s. 14).
1965’den beri yani Tanavoli’nin ilk Hiç
heykeli Tahran'da sergilenmesinden bu yana, Tanavoli’nin heykelleri çağdaş İran
sanatının sembolü ve imgesi haline gelmiştir.
Duvar
ve Kilit Eserleri
Sanatçının çeşitli kariyer dönemleri
arasında ün kazanmış Hiç’in yanı sıra, Duvar serisi ayrıca Parviz Tanavoli'nin
en büyük ve tutarlı heykel başarılarını da içeriyor. Sanatçının satış rekoru
kıran bu eserleri her şeyden önce İran anıtlarının duvarlarındaki yazıtlarına
bir tür övgü sayılır. Özetle bu eserler soyut bir biçimde İran’ın batı ve
güneyindeki eski medeniyet mirasının yanı sıra önde gelen Mısır, Sümer ve
Sasaniler medeniyetlerini de anımsatıyorlar. 1
Ancak estetik açıdan, Duvarlar bronzdan
yapılmış minimalist küpler ve Farsça, Arapça veya eski antika dillerle yazılı
metinlerin dokulu bir kompaktlığı ve her durumda tamamen okunamayan saf
hacimlerdir. 1
Bu kombinasyonla, Duvar heykeli, iki
esastan oluşan minimalist bir Tanavoli formudur: birincisi mimari temellere
benzeyen Platon'un geometrik hacmi ve diğeri okunamayan kaligrafi bir yüzey ile
entegre edilmiş düzenli ve yekpare bir dokudur.
Duvar, tarih boyunca değişen değer
biçimlerine sahip en eski mimari temellerden biridir. Klasik anlamda, bir çitin
ötesindeki duvar, estetik ve dekoratif etkiye sahip muhteşem bir yüzeydir.
Kolektif hafızamızda, duvarlar yazıtlarla süslendiğinde camileri veya diğer
kutsal duvarları andırıyor. Bu temelde, Tanavoli’nin duvarları, aklımızda, eski
bilgeliği ve îran veya dünya kültürel mirasını simgeleyen bir sembol haline
gelmiştir. 1
Duvar eserlerinin en sade ve zarif eseri
1974 yılına ait “Oh Persepolis” adlı eserdir. Bu zarif monolit, 1960'lardaki
Amerika'nın minimalist heykeltıraşlarının çalışmalarına somut benzerliğine
rağmen, kaligrafi kaplaması ve Büyük Kiros tüzüğü gibi tarihi taş yazılarına
benzerliğinden dolayı, bir heykelden ziyade, doğu hazinelerinden gelen büyük
bir mücevher parçasını akla getirmektedir. 1
Başka bir eserde yazılarla süslenmiş bir
duvar kilitle bir araya getirilmiştir. Kilitler Tanavoli'nin eserlerinde
Ferhat, Şair, Bülbül, Kafes ve hatta Hiç heykelleri ile ortaya çıktılar ve
bazen bu çalışma gibi duvarı yukarıdan ve aşağıdan çevrelediler. Kilit sembolü
İran’ın irfan edebiyatında bir köşeye kapanmak, aşk ve özgürlükten mahrum
kalmaya işaret etmektedir. Öte yandan bu bölümün cilalı yüzey parlaklığı,
duvarın sert
ve yontulmamış kısmı ile birlikte
oluşturdukları karşıtlık, duvar ve kilit kavramlarının eski olduklarını
vurgulamaktadır. 1
Şair ve
Ferhat Eserleri
Şair koleksiyonu, İran edebiyatının
efsanevi figürü, Ferhat’tan esinlenerek çalışılmış en eski Tanavoli heykelleri
arasındadır. 60’lı yılların başında, meşhur koleksiyoncu Bayan Abby Weed
Grey’in davetiyle 6 ay Amerika’nın Minneapolis kentinde ikamet ettiğinde ilk
Ferhat temasıyla yaptığı heykellerini ortaya koydu. Ancak ABD'de Ferhat’ı
tanımadıkları için Ferhat yerine şair kelimesini kullanıyordu. 1
Tanavoli’nin eşsiz Şair koleksiyonunda,
sanatçı sanat ile şiir sanatın arasındaki güzelduyu ilişkisini tam olarak
anlayıp, edebi kavramlara görsel eşdeğerlik sağlamaya çalışmıştır. Eserleri
"bronz şiir" olarak da tanımlanmıştır çünkü Tanavoli heykelin bir tür
şiir olduğuna inanmaktadır: Hatta bir konuşmasında "Şiirlerimi heykelin
yüzeyine yazıyorum" demiştir. Tanavoli’nin Şair heykeller serisindeki
yapım prensibi, muhatabını derinden etkileyecek tek nüsha ve bronz çalışmaları
gerçekleştirmektir. 1
İrfan edebiyatındaki Şair, dürüst bir
Müslümana veya tasavvuf mistiklerine işaret etmektedir. Aslında Mevlana
Celalettin-i Rumi, Hafız, Ömer Hayyam ve Saadi gibi ünlü şairler tasavvuf ve
mistisizmin en büyük tezahürlerilerdi. Onlar için bir insan sevgisi, Tanrı
sevgisi demektir ve Maşuk aslında Tanrı'nın ta kendisidir. Tanavoli bu
düşünceye dayanarak şiirler gibi Tanrı’nın varlığını heykel eserleriyle ifade
etmeye çalıştı. Tanavoli’nin eserlerindeki Sair serisi özgürlük, barış ve
sevgiyi ilan etmektedir.1
KİŞİSEL
UYGULAMALAR
Heykelin kültür ve sanatta görünüşün
ötesinde bir yeri vardır. Güzelleştirmek sanatın en önemli özelliklerinden
biridir ancak bu sanatın da daha yüksek değerleri vardır. Her heykelin sadece
rengi ve şekli değil, aynı zamanda kendine has anlamıyla görünmez ve ezoterik
bir anlama sahiptir.
Sanatın terminolojisi zarafet ve
güzellikle doludur. Renk, stil, görüntü ile oynar ve elleriniz ve
parmaklarınızla konuşur. Sanat dili sembol ve imge ile ilişkilidir. Bir eser
yaratan her sanatçı aslında eseri içindeki belirli zihinsel ve duygusal
durumlarda, kazandığı saf sanatsal deneyimi özetlemeye çalışır ve onu başka
insanlarla paylaşmak ister ve eserin verdiği anlamın heyecanını izleyiciye
tattırmağa çalışır.
İnsanoğlu ruhsal, zihinsel ve psikolojik
seviyelere sahip olduğu için içgüdü alanının ötesine geçer ve sanatın ve sanat
eserlerinin derin etkilerini anlamaya çalışır. Yani, insanlar, diğer canlıların
aksine, eğitilebilir özelliğine sahipler. Böylece yapıtın çeşitli yönlerini
anlayabilir ve kişisel ve ruhsal gelişim için bundan faydalanabilirler. İran
sanatının oluşumunda, en önemli faktörlerden biri, sanat ile dinden türetilen
manevi görgü kuralları arasındaki yakın ilişkidir. İran sanatının önemli
özelliklerinden biri, sanatçının sanat eserine manevi bakış açısıdır.
Parviz Tanavoli’nin hiç eserleri benim
ilham kaynağımı oluşturmaktadır. Oryantal felsefesindeki hiçlik ve sanatçının
eserlerindeki hiçin anlamı bana hiçin boş olmadığını vurgulamaktadır. Bende bu
düşünceye inanarak, yaşadıklarım ve aldığım kültürden etkilenip kendi
uygulamalarımda izleyiciyi düşünmeye ve eserin arkasındaki anlamını keşfetmesini
arz etmekteyim. İnsanların, yüksek anlayışları ile birbirileriyle yalnızca
sanat dili aracılığıyla iletişim kurabilecekleri ve kendileri ve diğer insanlar
için sevgi dolu bir dünya yaratabilecekleri günün geleceğini umuyorum.
Bazı insanlar farkında olmadan cehalete
doğru yürürler. Ben bu çalışmayı platonun mağara alegorisinden esinlenerek
gerçekleştirdim. Dışarıda olan insanlar, gerçek ışıkta olduklarının farkında
olmayıp aynadaki ışığın yansımasına inanarak karanlık bir mağaraya girmekteler.
Kitaplar mağarayı temsil ediyorlar. Mağara ise karanlık olduğundan cehaleti
temsil etmektedir. İnsanlar birbirlerini taklit ederek sonsuz bir karanlığa
adım atmaktalar.
Kitap ve boynuz çalışmamda, iki var olan
nesneyi bir araya getirerek cehalete karşı mesaj vermek istedim. Kitap bu
uygulamada hayat bilgisi sembolü ve boynuz ise İran eski tarihinden gelen bir
güç sembolüdür. İnsan hayatı boyunca bu gizemli dünyadan bilgi almaya ve her
daim öğrenmeye hazır olmalıdır.
Benim kitabımın ismi
hayattır. Hayat kitabını okuyan ve bilgi edinen insan her zaman güçlüdür. Bu
güç insanı mutluluğa, başarıya ve manevi büyüklüğe götürmektedir.
Boşluğun ağırlığı adlı eserde, Tanavoli’nin düşüncelerinden
esinlenerek, hiçin görünmeyen gücü ve ağırlığıyla, oryantal sanatta hiçliği
göstermeye çalışmaktayım. İnsani değerlerin ne kadar hafife alındığını ve
insanlar genelde kendilerinin kutsal varlıklarına değer vermediklerini
yansıtıyor.
Resim 5.8. ve 5.9. ’deki Kader adlı
çalışmada, kaderi vurgulamaya çalışmışımdır. Peki, insanlar kaderlerini
değiştirebilirler mi? Bu soruya okunamayan kaderin insanların önüne serildiğini
göstererek cevap bulmaya çalışmaktayım.
Resim 5.10. ve 5.11. ‘deki Yolculuk isimli
çalışmada, gemi bir yolculuğun temsilcisidir. İnsan bu dünyaya adım attığı
andan itibaren bir yolculuğa başlar. Bazı insanlar hayat yolculuğunda
mutludurlar ve yol boyunca heyecanla zevk almaktalar. Bazıları ise yolculuğun
farkında bile değiller ve sadece hasretle gemidekileri izliyorlar ancak bu
biletsiz hayat gemisine binmek için sadece istek gerekir. Bu gemiye binip ama
kuşku duyarak inmek isteyenlerde vardır. Bu gemi insanı kemal yolculuğuna
götürüyor.
İnsan dünyaya geldiği günden beri bazı değerleri aileden ve
yaşadığı toplumun kültüründen almaktadır. Büyüdükçe ve ne kadar bilgisiz
kaldıkça o değerler bazen hiç farkında olmadan hapis gibi bir hayat yaşatırlar.
Deforme olan insan figürleri bu çalışmada bilgisizliklerine hapsolan insanları
temsil etmektedir.
Tanavoli, yarım yüzyılı aşkın bir süredir
hayatını sanat eserleri yaratmaya adamış bir sanatçıdır. Bu sanatsal
yaratımların sonucu, elbette dünyanın modern tarzını ve yöntemini kullanarak
İran yaklaşımları ve fikirleriyle (hem eski hem de İslami İran) bir eserler
koleksiyonunun yaratılmasıdır.
Sanatı, modernlik ve post modern batı
sanatından, formalite, modern malzemelerin kullanımı (modern sanatın
özellikleri) ve geçmişe dönüş, işaret ve sembollerin kavramsallaştırılması ve
uygulanması gibi özelliklerle ödünç alınmıştır. (Post modern sanat
özellikleri).
Sanatçının eserlerinde estetik özellikler
bolca görülebilir. Bu özelliklerin eserler sistemindeki ilk tezahürü düzen,
boyut, oran ve uyumun ve eserin unsurlarının ve bileşenlerinin birliğidir. Bu
disiplinin toplanması, estetik süreç boyunca, net, açık ve eksiksiz bir
mükemmellik ile sonuçlanmıştır.
Ancak önemli olan, bu çalışmalardaki
temsil kategorisine dikkat etmektir. Çünkü aslında görsel temsilini kaybeder ve
sembolik ve alegorik bir yorum bulur, izleyiciden görünüşün ötesine geçmesini
ve sembolleri araştırmasını ve yorumlamasını ister. Tanavoli, bu eserlerin
yaratılmasında fikir ve fikirlerini din, edebiyat, folklor ve geleneksel
sanatlar, İran toplumundaki gelişmeler, modern sanat ve batı Post- Modernizmi,
batı felsefesinde Hiçlik, oryantal felsefe, mistisizminde Hiçlik ve oryantal sanatlarda
Hiçlik ile harmanlayarak oluşturmuştur.
Sonuç olarak bu tez çalışmasının
Tanavoli’nin yenilikçi bir sanat akımı olan Saqqa- Hane sanat akımının yanı
sıra İran geleneksel/kültürel ve inanç değerlerini bazen modern bazen ise çağdaş
sanat yaklaşımlarıyla harmanladığı özgün eserlerinin tanıtılması ve dünya sanat
literatürüne aktarılmasında önemli bir rolü olacağı düşünülmektedir. Bu
bağlamda tezde kullanılan kuramsal ve görsel verilerle oluşturulan
örneklemlerin de genç kuşaklar için yeni esin kaynağı ve sanatta kültürel
etkileşimleri destekleyen bir anlam aralığı oluşturması umut edilmektedir.
Araste khu, M. (2002). Sanat
Eleştirisi. Tahran: Çappahş Yayınları.
Askarchya, J (1997). Safevi,
Zand, Qajar Sanatı. (Çev. Yaghoub Ajand). Tahran: Molly Yayınları.
Garebaghi, A. (2006).
Sanat Eleştirisi, Golestane dergıısı, (30).
Hasheminejad, A (2006).
Hat Estetiği. Tahran Sanat Dergisi, (7), 190-197.
Hudşaniyan, A. (2002). Heykel:
Modernite ve Iran. Tahran: Chap-Pakhsh Yayınları.
Marrison. D. (1971), Iran’s
first sculptor back with unique works, The Minneapolis star.
Pakbaz, R. (1999). Sanat
Ansiklopedisi. (Birinci Baskı). Tahran: Çağdaş Kültür Yayınları.
Pakbaz, R (2002). Modernist
İran Sanatının Öncüleri; Parviz Tanavoli. Tahran: Çağdaş Sanat Müzesi
Yayınları.
Pakbaz, R., Emdadian,
Y. (2003). Heykel: Iran Modern Sanat Tarihi Tanavoli. Tahran: Çağdaş
Sanat Müzesi Yayınları.
Pakbaz, R. (2005). İran
Resim. (Üçüncü Baskı). Tahran: Zarrin ve Simin Yayınları.
Saqqa-Hane Sergi
Broşürü (1979) Tahran.
Shahrokhinejad, A.
(2009). Heykel: Hiç Aynı Hiç, Tanavoli ile röportaj, Tandis Dergisi,
(12), 9-12.
Sudaver, A. (2001). Iran
Saraylarındaki Sanat. (Çev. Nahid Muhammed Şirani). Tahran: Karang
Yayınları.
Tanavoli, P. (1999).
Heykel Ötesinde, Üç Aylık Tavuskuşu dergısı, (1), s. 97.
Tanavoli, P. (2006). Heykel:
Tanavoli’nin günlüğü. Tahran: Bongah Yayınları.
Tanavoli, P. (2011). Hiç,
Bon-Gah Yayınları.
Tebrizi, S. (1999). Saqqa-Hane'nin
Resmi buradan başlatıldı... . Tahran üniversitesi, Görsel Sanatlar
Enstitüsü, ( 6 ), 95-98.
Vagami, sh. (2012).
Heykel: Saqqa-Hane Akımında Modernizm, Mahe Honar Dergısı, (151), 126.
Zarshenas, Sh. (2007). Nihilizm.
Tahran. Andishe Javan Yayınları.
İnternet Kaynakları:
www.tehranauction.com/auction/parviz-tanavoli-b-1937-11/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.honargardi.com/portfolio/Jj1-2-jjjjj/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır)
(adresinden 14.11.2019
tarihinde alınmıştır)
www.emadarthouse.com/index.php?mod=content&met=content_more&id=82 (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır)
www.tehranauction.com/auction/hossein-zenderoudi-b-1937-2-2/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.tehranauction.com/auction/nasser-ovissi-what-became-of-riders/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www. tehranaucti on. com/aucti on/
sadegh-tabrizi -l overs/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.tehranauction.com/auction/2-1362-1316jjJjJ- jj^'J/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.hamshahrionline.ir/news/134500/1386-1309-^jW-J-“jlj-<4jjliij (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.tehranauction.com/auction/mansour-ghandriz-1935-1965/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
www.tehranauction.com/auctionJjj-j^%c2%ad1319-1375-JJ/ (adresinden 14.11.2019 tarihinde alınmıştır).
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar