Print Friendly and PDF

HADÎKA...Şükretmek Hakkında

Bunlarada Bakarsınız

 

Bekâ Evini Hatırlama Hakkında

Sır evinin anahtarı olarak ölüm gelir; ölüm olmadan hak dinin kapısı açılmaz.

Bu dünya var olduğu sürece o dünya yoktur ve sen var olduğun sürece senin için ilah yoktur.

Bil ki, canın mühürlü bir sandıktır ve bu mührün boncuğu imanının nurudur.

Geçmiş yazıyı mühürledi ve senin için Geleceğe teslim etti; hayatını erzeli ömre kadar yaşasa orada ne olduğunu bilemezsin.

Sadece ezelin eli, Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabının bağını çözecektir.

İnsanın soluğu senden uçup gitmedikçe, ruhunun doğusunda gerçek imanın sabahı doğmayacak.

Zamanın tatlısını ve ekşisini tatmadıkça, İlâhi Saray'ın kapısına ulaşamazsın.

Şu anda kusurları erdemlerden ayırt edemediğinizden  görünmez dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz.

Ve bu [baki]dünyanın sureti  olmadığı gibi, bu dünyanın hallerininde devamı da onda yoktur.

Ruh O'nun huzuruna ulaşır ve huzur içindedir; ve eğri olarak görülen şey, o zaman düz görülür.

Ruh [ilâhi] huzuruna vardığın zaman, bir kuşun kafesini bahçeye bırakması gibi ferahlar ve dinin atı yemyeşil çayırlara aşina olur.

 Sen yaşarken gerçek din görünmüyor; senin ölüm gecesi gündüzünü doğurur.

Bu konuda sözü müftünün kararı gibi olan bir bilge adam dedi ki:

"İnsanlar şehvetle ve haddi aşarak uyudular; ölüm yüzünü gösterdiğinde uyanırlar." Ecel zamanı gelince "Dikkat et!" der

Dünyanın bütün mahlukları derin bir uykuya dalarlar ve hepsi (surla dirilince) bu güzel kapılar âlemindedir.

Şimdiden önce var olan bu heva-i nefs, dinden değil, gösterişten/örf ve adet/gelenekten geliyordu.

Çünkü bu hayatta (var olan) din bir din değil, bir saçmalıktır.

Yokluğun kapısını çalmak din ve talihtir;

Din ve devlet hiçliğin kapısını çalıyor, azlık (yokluk) ise (kapısını) çalmamaktan geliyor.

Kim bu dünyanın cismine az değer verirse ona de ki:

“Mustafa'ya [salla'llâhü aleyhi ve sellem]ve Âdem'e [aleyhisselâm] bak”;

Kim de artmak isterse ona de ki: "Ad'a ve Karun'a bak. ; Bir ayağı binemez, diğeri panik içinde kaldı.

Böylece dünyanın ayakları şunun ayağını kaptı ve bunun elini vicdan azabı kamışa çevirdi

Şiddetli rüzgarı Ad'a eşlik etti ve lanetin tozu Karun'a layık yurt oldu.

Zarar korkusundan vahşi bir keder gibi, bir fidye yapsanız ne kaybınız olur?

Yol adamlarının önünde yüzünü kaldırma ve kendini buhur gibi yak.

Eğer Allah Teâlâ'nın önünde üstün olduğunu iddia ediyorsan, sende bir akılsızın bilgeliğine ve dinine sahipsin.

Ve aslan (içine konduğu) kafesi kırarsa, adam kendi etrafına tuzak kurmasın.

Kendinden memnun olana gelince, bu açlıktır ve pişmanlığa kapılan sizler, bu ruku/diz çökmektir.

Kendi bedeninden ve ruhundan kurtulduğun zaman, yalnızlık ve yücelik bulursun.

Ve asla şehrin önünde ışıl ışıl yüzünü gösterme ve eğer yaparsan, git ve buhur yak.

Nedir bu güzelliğin?

Bu senin şekerin mi ve yaktığın o çubuk ne? O "ud" senin kendi varlığındır.

Dudağınız hak dinin eşiğine değdiği zaman, Meryem oğlu İsa, kolunuz olur.

 Bu arayışta kendinizi eritirsiniz; hayatını ve ruhunu sadakat yolunda maceraya atın

Yokluk Hakkında

Yokluktan var olasın diye, Allah'ın şarabından sarhoş olmaya gayret edin.

Çünkü dini var eden odur, zamanın küresi ve asası onun elinde olacaktır.

Ve ne zaman ruhun bu iksirle sarhoş olursa, Ve yüceliğin en yüksek mertebesinde, kölesi olursun.

O yerin her azadlısı ayağında pranga ve kulağında halka  bir köledir, ama, bu bağlar kısmet atından daha iyidir;

Ama o pranga, Arabistan'ın çizgili elbiselerinden ve o halka arştan daha hayırlıdır.

O'nun yüklediği kayıtlar/bağları, bir tac; ve eğer sana bir çul verirse, onun brokar ipek olduğunu düşün.

 Çünkü O, rızık verir, güzellik verir; O lütufkârdır ve O cömerttir.

Muhtaç olduğunu görünce, her ikisini de bir bedelle satın aldın,

Sevinçten ve akıllılıktan ne kazandın ki?

O'ndan râzı olun ve O'nun dininde akıllı olun ki, O'nun katında kabul ve şeref bulasınız.

Yüce olan onu yükseltendir, mutlu olan ise onu bırakmayandır.

Ve onun kölesi olan ve her şartta ondan razı olan kimse için bundan büyük talih olur mu?

Bu (verimli/güzel) dallardan nasipsiz kalma, muhakkak  ölümü kucaklayacaksın.

Hayat âleminden bir haber bulursan,  bir daha asla ölüm dünyasını inkâr etme.

Ne zaman elin ölümün dalına ulaştığında, ayağın güç sarayına basar;

Hidayet semasından uzak olan ayak ayak değildir uzak olan ayak, ayak değildir,

Beynim bunlardan dolayı sarhoştur.


Şükrü Söylemek Hakkında

Nankörlüğün tek koltuğu keder kapısıdır;

Kişi Hakk'ın tarafına sa'yederse/koşarsa ve buna şükrederse onun için daha faziletli/hayırlıdır.

Şüphesiz O, şekilsiz, bedensiz, yediler, dörtlülerden  değildir. O, tek İlah ve güçlü, cebbar yaratıcıdır.

Şekil, beden, tabiat ve tebdil/değişim, aylara ve yıllar dönüşüm içinde olan insana aittir.

Hazinenin başında şükürden başka merci' yoktur. Bunlara inanmayanlar da kederler içinde ölsün.

O'nun hükmüne sabrettiysen, sana 'şükreden' adını verecek;

 Kim Allah'a yönelirse, tatlılığını nasıl anlatabilir ve Allah'a şükretmeden konuşmaz.

Dünya ve gayb alemde daha fazla şükür söyleyin?

Şükretmenin sarhoşluğunu kim bırakabilir ve O'nun adını anmanın/ zikrinin incisini/ özünü kim delebilir?

Her zaman sabit tutan ve mükâfat da veren O'dur, söyleyen de O'dur, cevap veren de O'dur.

Senden bir iyilik veya bir sevgi gösterisi olarak ne aldıysa, aynısını veya daha fazlasını sana geri verir.

 Görüyorum ki şiir sünnet olsaydı hepsi şükretsinler diye, her dilde bin ruh olurdum

- Öyle ki, hepiniz O'na şükrünü artırsın diye… ama, size verdiklerine nasıl teşekkür edebilirsiniz ki?

O halde insanlar O'nun merhametlerine şükretmeye çalışsınlar; eğer onları söylerlerse, bunu bile O'nun aracılığıyla yaparlar.  Hüküm için beden ve ruh şükreder ve kalp şarkı söyler " öyle Ya Rabbi, sana şükürler olsun ".

O zaman ilim ve basiret yoluna gelince, kadın ve erkek, genç ve yaşlı, heves dünyasında göz kör, karıncalar ve sinekler gibi bedenleri çıplak kalır.

**

فى ذكر دار البقاء

إن الأجل هو مفتاح بيت السر، وباب الدين لا يصبر مفتوحا بدون الأجل.

وما دامت هذه الدنيا موجودة فتلك الدنيا لا تكون موجودة، وما دمت موجودا فلا إله لك.

 ٦٢٥- واعلم أن روحك صندوق محكم الرتاج، وخرزة هذا الختم نور إيما نك.

ومن قبل أن تخلق هناك من أجلك كتاب مغلق، ومن أجلك أودعك خاتمك.

وحتى إن عشت إلى أرذل العمر، فأنت لا تعلم ما هو موجود هناك.

والذى ختم هذا الخطاب هوالله عز وجل، ولا تفضه إلا يد الأزل.

وما دام النفس البشرى لا يستريح منك، فإن صبح دينك لا ينبثق من مشرق الروح.

٠ ٦٣ - وما دمت لم تذق حلو الزمان ومره، فأنك لا تستطيع أن تصل إلى باب القصر الالهى.

وليس لك خبر بعالم الغيب، ولا تستطيع أن تعرف الفضائل من العيب.

وأحوال تلك الدنيا لا صررة لها، كما أن الأحوال الأخرى( احوال الدنيا) لا دوام لها ٠

وتصل الروح إلى الحضرة فتستريح، وما هو معوج تبدو فيه الاستقامة.

وحينما تصل إلى حضرة الامر، تيطر على الروح إذن من هناك.

٦٣٥- ويصير جواد الدين عارفا بمرعاه ، مثل الطائر حين ( يكسر ) القفص ويطير إلى الحديقة.

وما دمت حيا لا يظهر عليك الدين، فليلة مرتك يولد صبح الدين

وقد قال رجل عظيم فى هذا المعنى، فكلماته كأنها الفتوى؛

الناس نيام من الحرص والغلو، وحين يحين الأجل يقول =فانتبهوا=

وكل خلق العالم يغطون فى النوم العميق، وكلهم ( يعيثون ) فى هذاالعالم ذى الابواب-الخرية.

 ٦٤٠- وهذا الهواء الذى كان موجودا قبل الآن، كان من الرسم والعادة وليسمن الدين.

ذلك أن الدين الذى هو ( موجود ) فى هذه الحياة، ليس دينا وإنما هو ترهات.

والدين والدولة قرع لباب العدم، وقلة ( العدم ) تأتى من قله القرع ( على بابه ) .

وذلك الذى قلل من القرع على هذا العالم؛ قل له : أنظر إلى المصطفى وآدم.

وذلك الذى يطلب الزيادة، قل له : أنظر إلى عاد وقارون.

٦٤٥-فهذا بقيت قدمه عاجزة عن الركب، والآخر بقى نهبا للفزع.

فاختطفت قدم العالم قدم ذاك، وحطم الندم يد هذا.

و إقترنت ريح الهبية بعاد، وأصبح تراب اللعنة جديرا بقارون .

فأية خسارة تكون لو أنك جعلت نفسك فدى للحسان كأنك العود من خوف الأذى .

فلا ترفع وجهك أمام رجال الطريق، واحرق نفسك كأنك البخور.

٦٥٠-فأى عقل ودين لك أيها الأبله، إذا كنت تجعل رأسك من رأس الحق.

وإذا كان الأسد يكسر القفص ( الذى يوضع فيه)، فإن الرجل لا يقيم شركا حول نفسه -فيامن اكتفيت بنفسك هذا هو الجوع، ويا من صرت منحنيًا من الندم هذا هو الركوع.

فإذا برئت من جسدك ومن روحك، طفت حول الوحدة والرئاسة.

ولا تظهر وجهك أبدا متألقا أمام المدينة، وإذا فعلت فاذهب واحرق البخور.

٦٥٥-فأى شىء يكون جمالك ؟ هو سكرك، وأى شى٠ يكون العود الذى تحرقه ؟ هو وجودك.

وحين تكون الشفة على عتبة الدين، تكون قرينة لعيسى بن مريم.

فذوب نفسك فى هذا الطلب، وقامر بروحك وجسدك فى طريق الصدق.

فى الوجود عدم

جاهد حتى تصيرمن العدم وجوداً ، وأن تكون ثملا من شراب الإله.

فلذلك الذى صنع الدين وجوده، تكون كرة الدهر وصولجانه فى يديه.

.٦٦ - وحين تصير روحك ثملة من هذه الجرعة، وتكون فى ارقى درجات الرفعة تصير ذليلاً .

وكل من كان حرا هنالك، تكون الحلقة فى أذنه والقيد فى قدمه.

لكن ذلك القيد أفضل من مركب الحظ، وهذه الحلقة أفضل من حلقة العرش.

فالقيد الذى يضعه =هو= عده تاجا، ولو أعطى الخرقة فعدها ديباجا.

فمن ذلك أنه محسن أيضا ومجمل، ومن ذلك أنه مكرم أيضا و مفضل.

٦٦٥- فأى شىء تفعله من أجل أنك محتاج، إلا الفرح والسرور والانشراح.

فكن فرحا به وكن فى رفعة من دينه، حتى تظفر برضائه وتمكينه.

والرفيع هو ذلك الذى يرفعه هو، والسعيد هو ذلك الذى لا يتركه.

وما أسعد حظ ذلك الشخص الذى يكون عبده، ويكون راضيا عليه فى كل الأحوال.

ولو صرت بلا نصيب من هذه الفروع ( المثمرة ) ، فإنك تكون معانقا للموت.

٠ ٦٧ - وإذا وجدت خبرا من عالم الحياة، لا تنكر ثانية عالم الموت.

وحينما تصل يداك إلى حاصل الموت، تسرع قدما ك حول قصر المؤونة.

والقدم التى تكون بعيدة عن سماء الهدى،ليست قدما وأنا هى دماغ خمورة.

يقىول فى الشكر

إن الإنسان ليسرع نحو الحق، ومن الأفضل له أن يأخذ فى شكره.

وهو بلا شكل ولا جسم ولا سبعة ولا أربعة، هو الله الفرد والخالق الجبار.

٦٧٥ - والشكل والجسم والطبائع والتبديل، للآدمى الذى هو عديل الشهور والسنين.

و ليسمو ضع الكفرإلا فى الكدح، وليس مرجع لشكر إلا رأس لكنز.

وحينما تصبر على قضائه صابرا، يسميك حينذاك شاكرا.

فاقرأ الشكر من أجل الزيادة، ( اقرأه) لعالم الغيب والشهادة.

ومن ذا الذى يستطيع أن يترك عنه سكر شكره، و من الذى يستطيع أن يثقب جوهر ذكره. ٦٨٠-هو الذى يهب وهو أيضا يثيب، هو الذى يقول وهو الذى يجيب.

وكل ما يأخذه من نعمك وعزك، يعطيك أفضل منه أو يعطيك إياه.

وإننى لأرى أنه لو للشعر السنة، لكان لكل لسان ألف روح.

حتى تزيد كلها فى شكره، فكيف تشكر أنها وفقت إلى الشكر ؟

فهم يميلون إذن إلى شكر نعمته، وإذ يتحدثون فهم يتحدثون إليه.

٦٨٥- والجسد والروح من أجل القضاء فى شكر، والقلب مترنم =أن يا رب لك الشكر=.

وإلا فإغهم فى طريق العلم والتدبير، من النساء والرجالر ومن الشبان والشيب.

عمى الأبصار فى عالم الهوس، وعرى الأجاد كالنمل والذباب.

**

Concerning The House Of Deception

Death    comes as the key of the house of the Secret; without  death the door of true religion opens not. While this world stays, that is not; while thou existest, God is not thine. Know, thy soul is a sealed casket; the love-pearl within is the light of thy faith.  The Past sealed the writing, and delivered it for thee to the Future ; as long as thou shalt depend for thy life upon the revolutions of Time,   thou shalt not know what is inside. Only the hand of death shall unloose the binding of the book  of God, the Exalted, the Glorious. So long as the breath of man flies not from thee, the morning of thy true faith will not dawn in thy soul’s East.

Thou wilt not reach the door of the King’s pavilion without experiencing the heat and cold of the world : at present thou knowest   naught of the invisible world, canst not distinguish faults from virtues ; the things of that world are not those of sense, are not like   the other things of wont. The soul reaches His presence, and is at rest; and what is crooked then is seen to be straight.

When thou arrivest in the presence of the decree   the soul sets forth, and like a bird leaves its cage for the garden ; the horse of re­ligion becomes familiar with the verdant meadow.  Whilst thou livest true religion appears not; the night of thy death brings forth its day. On this subject a man of wisdom, whose words are as a   mufti’s decision,  said, “Through desire and transgression men have gone to sleep; when death shows his face, they awake.” All the people of this world are asleep, all are living in a vicious world : the desire that goes beyond this  is use and custom, and not religion ; for the religion which is only of this life is not religion, but empty  trifling.

To knock at the door of non-existence is religion and fortune ; knocking little comes of being little.  He who esteems of small account the substance of this world, say to him, “ Look thou on Mustafa and Adam” ;'    and he who seeks for increase, say to him, “ Look thou on ‘Ad and on Qarun. ;      the foot of the one clave to   his stirrup, the other lived pierced through, with terror ; the Eternal destroyed the foot of the one ;  remorse turned the hand of the other into a reed; the dire blast falls on ‘Ad, the dust of execration is the abode of Qarun.

What harm is it, if from fear of misfortune thou sacrifice thyself like wild rue for the sake of virtue ?  Inflame not thy cheek before  the men of the Path ; burn thyself, like wild rue ; thou hast the wisdom  and religion of a fool if thou pretendest to eminence before God. Let not man weave a net about himself ; rather the lion will break his cage.

O thou, who art sated with thyself,—that is hunger ; and thou, who bendest double in penitence,—that is prayer? When thou art freed from thine own body and soul, then thou findest isolation  and eminence. Display not at all thy city-inflaming countenance ; when  thou hast done so, go, burn wild rue? What is that beauty of thine ?

 it is thy lust; and what is thy wild rue ? it is thine own being. When thy lip touches the threshold of true religion, Jesus, son of Mary, becomes thy sleeve.  In this quest do thou melt thyself; ad­venture thy life and soul in the path of fidelity ; strive thou, that so through non-existence thou mayest pass to existence ;

About Absence

that thou mayest be drunk with the wine of God. The ball and stick of the universe are in the hand of him whom true religion makes to live when thy soul becomes drunk with this draught, thou hast reached  the summit; from being naught thou comest into existence.

Every freed man of that place is a slave, bound by the foot, with   a ring in his ear j  but those bonds are better than the steed of fortune ; but that ring is better than the striped garments of Arabia and a throne. The bonds that He imposes, account a crown; and if He  gives thee sackcloth, reckon it brocade ;'  for He bestows benefits, and He gives beauty ; He is kind, and He is bounteous.

Seeing that thou art needy, what dost thou with Gladness, and what with Cleverness, both bought with a price ?  Be glad in Him, and clever in His religion, that thou mayest find acceptance and honour with Him. That man is wise whom He lifts up ; joyful   is he whom He abandons not; and fortunate, who is His slave, approved by Him in all his works. When thou hast cast these branches,  and hast grappled with death, thou wilt no longer turn away from death, and shalt come to know the world of Life. When thy hand reaches the branch of death,  thy foot treads the palace of power ;  the foot which is far from the dome of right guidance   is not a foot,—it is a drunken brain.

On Giving Thanks

Ingratitude’s only seat is the door of sorrow; thankfulness arrives with certainty at the treasure..  Utter thy thanks for the sake of increase, of the hidden world, and of the sight of God ; then when

thou hast become patient of His decree He will name thee ‘ giver of thanks ’ ; whoso presses forwards towards God, speaks not without ’ uttering his thanks to God.  Who can tell the sweetness of

giving thanks to Him ?  Who can pierce the pearl of the celebration of His name ? He bestows, and He gives the reward ; He speaks, and He imparts the answer.  Whatsoever He took away from thee of kindness or show of love, the same or more than that He gives back to thee.  If every hair became a tongue, and each an interpreter   at thanksgiving’s door to swell thereby His thanks, they could not utter due thanks for the divine grace of the power to give thanks.

Then let men seek to give thanks for His mercies ; if they utter them, it is even through Him they do so,—body and soul drunk 35 with His decree, the heart singing "  Lord, thanks " And if not, then as far as regards the path of knowledge and prudence, woman and man, young and old, are blind of eye in the world of lust, are naked of body like ants and flies.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar