Print Friendly and PDF

HADÎKA...Mücahede Hakkında

Bunlarada Bakarsınız

 


Varlıktan yokluğa döndüğünde, mücadele kuşağını kuşan ve yolunu kes.

Ve kemerle kuşanmış durduğunda, tacı kalbin kavşağına koydun mu?

İkbal'in tacını kalbin başına koy ve ruh ve beden kudretini kaldır.

Ve eğer içinizdeki zayıflığın kuvvetliye dönüşmesini isterseniz, önce kürkünü/varlığını ihmalkarlık/tembellik köşküne bırak.

Ve eğer gaflet bu işe gülüyorsa, ancak aklı başında olan bunu kabul eder.

Melik kapısına geldiğinde ridanı at [bedeni varlık elbisesi], yolda ne çok kürk/varlık var.

Âdem'in attığı ilk adımda adaletsizlik kurdu pelerinini yırttı.

Kabil zulme susadığında Habil yokluk ridası/elbisesi giyerek ölmedi mi?

 İdris varlık libasını çıkardığında Cennet kapısının kendisine açık olduğunu görmemiş miydi?

Allah Dostu onların elbiselerini yıldızdan, aydan ve güneşten amansızca yırtınca, gecesi gündüz gibi aydınlandı ve Nemrut'un ateşi bir bahçe ve bir gül çardağı oldu.

Süleyman'a bakın, adaletiyle ümid ridasını kassara/kalp ağartıcıya verince, cinler, insanlar, kuşlar, karıncalar ve çekirgeler (her ikisi de) Kalzam suyunun dibine ve dağın zirvesine çıktılar. Hepsi onun yüzünü güzelleştirdi ve hepsi onun görüşüne itaat etti.

Ve kalp ateşle yandığında, gözyaşları dökülür, ve felek rüzgarlarının omuzlarında yükselir.

Musa Kelim, keder ve ıstırap içinde büyüdüğü Medyen'e yüzünü çevirdiğinde, elini yüzüne vurup, kederli kalbinden dolayı, cevheri/özü keder olan hırkası/bedeni üzerinden ridayı cüppeyi çıkardı

Ta ki gaybın kapısı ruhuna açılıncaya kadar, on yıl boyunca Şuayb'a  hizmet etti.

Böylece eli Mısır'ın gözü gibi (aydınlık) oldu ve ayağı Sina adamlarının başındaki taç oldu.

- Ve o zaman = Allah Teâlâ'nın Ruhu = ruhsal denizden nefes alan Ruh ve Rab'bin inayetine tabi oldu. yolculuğunun ilk aşamasında ridasınıkalplerin temizleyicisine gönderdi.

Daha çocukken, ruhuna parlaklık ve meleklik verdi…

Ebedi Güç tarafından, gizlice teşvik ve açığa çıkan lütufla, benliğini yitirdi;

cüzzamlı beden, yeryüzündeki gölge gibi onun aracılığıyla yeniden karardı, kör göz tahtın basamakları gibi aydınlandı. Onun gibi birisi ne ad, ne de ün peşinde koşarsa, bir kavanozdan on çeşit renk (yiyecek) çıkarabilir.

Yanındaki  taş misk gibi kokardı; ölüler canlı eyleme yükseldi ve konuştu. Onun lütfuyla, kalbin ölü toprağında hayat başladı; gücüyle batağın kalbini canlandırdı.

Kader-Kaza dükkânları kapattığında ve Allah Teâlâ'nın buyruğunun eli yokluğun çukurunda yattığında, dünya kötü tutkularla, pazar serserilerle ve devriyelerle dolup taştı.

Sonra zulmü kaldırmak için bu dünyaya bir halife gönderdi;

Çünkü o halife, kalb semalarından zahir olunca, tertemiz bir beden gibiydi.

Ve adaletsizliği püskürtmek için bu dünyaya bir polis gönderdi.

- Çünkü o, kalb semalarından zahir olunca, tertemiz bir beden gibiydi.

Din yolunda hiçbir zaman bir rida sahibi olmadı, öyleyse onu bütün yeryüzüne neden kassar gibi gönderdi?

Ne zaman ki bu ölümlü dünya, baki hayattan geldi için cemal olarak süslü ve güzeldi.

Onun uğrunda sükût eden herkes ölümsüz oldu (ve sözü hayat oldu). [Emirler sonsuz itaat edince]

Konuşmuyorsa bu tembellik, konuşuyorsa cehaletinden değildir.

O halde ey efendi, çok söz gördün, ve onlarla kalbinin kapısının kalınlaştığını/katılaştığını da gör.

Sessizliğinde eğlenmeyi düşünmüyordu ve konuştuğunda boş konuşmaların naşiri/yayıncısı değildi.

Cehd/ emek, sevgi ve talep, geceliğin ucunu gündüzün cebine taşıdı.

Geceyi ve gündüzü bir adalet ölçüsüyle ayarlamak, her türlü keyfilikten daha hayırlıdır.

Dili olmayan herkesi, onun güzel kokusunu içerde buluncaya kadar sınırlandırır.

- Bu konudaki konuşmamdan şüphe etme ve gözlerini aç ve bir olduğunu hayal et.

Yolda aşıklar ruha ayeti okurlar "(Yer) Üzerindeki her şey fanidir."

Ve bu aptallar yankesici hırsızlar, akılları var, ama yolu kapatmak için kullanıyorlar.

Çünkü onun işi adalet, hikmet ve açıklıktır ve mülkü/hakimiyeti boyun eğdirme, izzet/şeref ve gizliliktir.

Suyun ve çamurun boyun eğdirilmesi bir ar/rezalettir ve güzel bakan bir göz ve kalp onun künhünü görmez/takılmaz bu nedir diye.

Akıl, görme (aldatmacası) ile kirlenmiştir, öyleyse göster bana de ve Musa gibi ol.

Çünkü (Musa'nın) bedeni tecelliden çıktığında, kulağına "sana tövbe ettiğimi" söyledi.

O halde, O'nun zâtının sıfatını ilim ile bil ve O'nun, binbir arınmış isimlerini oku.

Onun bilgi (gücü) altındaki tasviri iyi değildir ve kulağın işittiği her şey O değildir.

Onun özelliği ile nokta, çizgi ve yüzey altı boyutlu bir cisim gibidir.

O, altı boyuttan üçünü  uzaydan, bu üçünü  de zamanın içinden yaratıcısıdır.

Aklı başında kimse onda bir kusur görmez ve O, gaybın içindekini bilendir.

Vicdanları ve sırları bilen O'dur ve henüz yapmadıklarını kalbine yerleştiren de…

**

فى المجاهدة

-       حينما تتحول من وجودك إلى عدم، تمنطق بحزام الجهد وقف فى لطريق.

-       وحينما تقف متمنطقا بالحزام، فإنك تكون قد وضعت التاج على مفرق القلب.

-       فضع تاج الإقبال على رأس القلب، وارفع قدم الإدبار عن النفس والجسد.

٣٢٥-  وإذا أردت أن ينقلب الضعيف فيك إلى قوى، فاعط أولا فراءك إلى القصار.

- وإذا كان الغافل يضحك من هذا العمل، فالعاقل لايقبل إلا إياه.

-    وألق بالرداء فحتى أبواب الملك، ما أكثرالفراء الموجود فى الطريق.

-       ففى أول خطوة خطاها آدم، مزق رداءه ذئب الظلم.

-       وليس مثل قابيل الذى كان متعطشاً إلى الجفاء ، فألبس هابيل رداء الفناء .

٠ ٣٣ - ولكن مثل إدريس الذى ألقى عنه رداءه ، فلم ير باب الفردوس مغلقاً أمامه.

-       ومثل الخليل الذى كشف الرداء عن النجم والشمس والقمر دون أن يلقىا بالا للذلة.

-       فأضحى ليله كأنه النهار المضىء ، وأصبحت نار النمرود ( عليه ) كأنها الروضة الندية.

-       وا نظر إلى سليمان الذى أعطى رداء الأمل إلى القصار من أجل العدل.

-      فأصبح الجن والأنس والطيور والنمل والجراد، ( سواء منها) منهو فى قعر ماء القلزم وعلى رأس الجبل.

-       ٣٣٥     - كلها عظمت وجهه، وصارت جميعها مطيعة لرأية.

-       وحينما إحترق من نار القلب ذرف الدموع، واعتلى كاهل رياح الفلك.

-       وحينيما ترعرع الحزن فى قلب الكليم الكريم، يمم وجهه شطر مدين بخزن وألم.

-       فسحب الرداء عن وجه الخرقة كأجير، وذلك من جوهر الألم.

-       فقام عشر سنوات بخدمة شعيب، حتى فتحت أمام قلبه أ بواب الغيب.

٣٤٠- فأصبحت يده ( مضيئة ) كأنها عين المصر، وأصبح قدمه تاجاًعلى مفرق سيناء .

-       وحينما تنفس=روح الله= من البحر الروحانى، وأصبح قابلاً للطف الربانى.

-       أرسل الرداء منذ أول منزل إلى قصار القلوب.

-       وحينما أعطاه قلبه العظمة الإلهية، أعطاه الملوكية وهو لا يزال صغيراً .

-       فمن الثناء الخفى واللطف الجلى، صار منه يفضل القدرة الأزليه.

٣٤٥- جسم الأبرص كأنه ظل الفرش،وعين الأكمة كأنه  قاعدة العرش. ..

-       وكل من كان مثله يبحث عن العار عن طريق الشرف، يستطيع من دون واحد أن يخرج عشرة ألوان.

-       ويصير البعر لديه كالمسك النافذ الرائحة، ويصبح ( مثله ) يجعل الموتى أحياء :

-       فقد جعل ( عيسى ) طينة القلب من لطف الروح رأساً ، وجعل قلب الجسد من يده كالروح.

-       وحين ختم القضاء علىهذا الدكان، أصبحت يد التقدير فى خطاف الفناء .

٣٥٠- وأصبح العالم مليئا بالهوى والهوس، وأصبح السوق مليئا بالجلادين والعسس

-       وأرسل شرطياً إلى هذا العالم، وذلك من أجل أن يقوم بدفع الظلم.

-       ذلك أنه حينما صار ظاهراً من سماء القلب، كان مثل الروح طاهر الجسد.

-       وفى طريق الدين لم يملك رداء قط، فأى شيىءإذن أعطاه لقصارى الأرضن ؟

-       وحينما جاء من الفناء شطر البقاء ، كان زينة وجمالا لهذا العالم الفانى. -

٣٥٥-  وكل من صار صامتاً من أجله، أصبح خالداً ( وأصبح ) حديثه حياة. -

-       فإذا لم يتحدث لا يكون هذا من الكسل، و إذا تحدث فليس هذا من الجهل.                ٠

-       فلقد رأيت أيها السيد الكثر من الحديث، إن باب قلبك قد صار سميكاً من كثرة الحديث.

-       ففى صمته لم يكن يفكر فى لهو، وعند حديثه لم يكن ناشراً للغو.

-ولقد عقد من الجهد والعشق والطلب طرف رداء الليل على جيب النهار.

.٣٦- فتسوية الليل والنهار بمسطرة الانصاف خير من أى جزاف.

- ويحد كل من لا لسانه لسان ، حينما يجد رائحه الروج من داخله.

- فلا تشك أنت في حديثى هذا، وافتج عينيك وتخيل أنك واحد.

-       وفى طريقه يقرا العاشقون على الروحآية =كل من عليها فان= .

-       وهؤلاء السفهاء اللصوص النشالون، يملكون العقل ولكن من أجل قطع الطريق.

٣٦٥- ذلك أن صنعه عدل وحكمة وجلى، وملكه قهر وعزة وخفى.

-       فجسم الماء والطين من قهره عار، وحسناء العين والقلب عن كنهه عمياء .

-       فالعقل ملوث من (خداع) البصر، فقل أرنى  وكن مثل موسى.

-       ذلك أن جسده حينما خرج من التجلى،قال فى أذنه أن قد تبت اليك  .

-       فاعلم صفة ذاته بالعلم، وأقرأ اسماءه الألف وواحد المطهرة.

٣٧٠-     ووصفه تحت ( سطوة ) العلم ليس خيرا، وكل كما سمعته الأذن ليس هو.

-       ومع صفته تكون النقطه والخط والسطح، كأنها جسم ذات بعد وجهات سته له.

-       وهو مبدع تلك الثلاثه من وراء المكان، وهو خالق هذه الثلاثه من داخل الزمان.

-       ولا يرى عاقل فيه عيبا، وهو ذلك الذى يعلم ما فى داخل الغيب.

-       وهو المطلع على الضمائروالأسرار، وهوالذى يجعل ما لم تقم به بعد يخطرعلى قلبك.


**

On The Surrender Of The Self 

Dost thou desire thy collar of lace to be washed, then first give   thy coat to the fuller.  Strip off thy coat, for on the road to the King’s

gate there are many to tear it. At the first step that Adam took, the wolf of affliction tore his coat : when Cain became athirst to oppress, did not Abel give up his coat and die ? Was it not when Idris    threw off his coat that he saw the door of Paradise open to   him ? When the Friend of God remorselessly tore their garments '    from star and moon and sun, his night became bright as day, and the fire of Nimrod became a garden and a rose-bower. Look at Solomon, who in his justice gave the coat of his hope to the fuller ;8 jinn and men, birds and ants and locusts, in the depth of the waters of the Red Sea, on the tips of the branches, all raised their face to him,   all became subservient to his command ; when the lustre of his nature had been burnt in the fire of his soul,    the heavens laid his body on the back of the wind.  

When the venerable Moses, reared in sorrow, turned his face in grief and pain towards Midian, in bodily labour he tore off the coat from his anguished heart. For ten years he served Shu‘aib,6 till the door of the invisible was opened to his soul. His hand became bright as his piercing eye ; he became the crown on the head of the men of Sinai.    

When the Spirit,  drawing breath from the spiritual ocean, had   received the grace of the Lord, he sent his coat to the cleanser of hearts at the first stage of his journey. He gave brightness to his   soul, He gave him kingship, even in childhood. By the Eternal Power, through encouragement in secret and grace made manifest, he lost the self; the leprous body became dark again through him as the shadow on the earth, the blind eye became bright as the steps of the throne. Whoso like him seeks neither name nor reputation, can produce ten kinds (of food) from one jar. A stone   with him became fragrant as musk ; the dead rose to living action and spoke. By his grace life broke forth in the dead earth of the heart; by his power he animated the heart of the mire.

When predestined fate had closed the shops, and the hand of God’s decree lay in the hollow of non-existence,    the world was full of evil passions, the market full of ruffians and patrols. Then He sent a vicegerent into this world to abolish oppression ; when he   appeared from mid-heaven,  fervid  in soul and pure in body, lie wore no coat on the religious path ; then what could he give to the fullers of the land ?  When he passed from this mortal state to eternal life he became the ornament and glory of this perishable world.

[THIS PART IS MISSING]


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar