HADÎKA...Takdis /Kutsama Hakkında
Kâf
ve Nûn sadece bizim yazdığımız harflerdir, fakat kün nedir, ilâhî hükmün
failinin acele etmesidir.
Geciktirir
veya çabuk davranırsa, bu O'nun zayıflığına bağlı değildir;
Öfkeli
ya da sakin olup olmaması, nefretine bağlı değildir. Onun nedenselliği ne kâfirlikle
ne de imanla bilinir ve ikisi de bilinmez.
Doğası
ile. O, akılsızların sözünü ettiği niteliklerden paktır, ariflerin
söyleyebileceğinden daha saftır.
Akıl,
her ikisi de dünyanın yüzünde topallayan kafa karışıklığı ve varsayımdan
oluşur.
Varsayım
ve düşünce iyi birer rehber değildir; zan ve maksat/gaye nerede ise, O yoktur.
San
ve amaç O'nun yarattıklarındandır; insan ve akıl O'nun yeni olgunlaşan
bitkileridir.
O'nun Doğası hakkında herhangi bir doğrulama,
insanın yetki alanını aştığından, bu, kör bir erkeğin annesi hakkında bir beyanı gibidir;
kör adam bir annesi olduğunu bilir ama onun nasıl biri olduğunu hayal edemez;
onun hayal gücü, şeylerin neye benzediğine, çirkinliğe ve güzelliğe, içeri ve
dışarı dair hiçbir kavrayıştan yoksundur.
Bunun
gibi dualite/çift yönlü bir dünyada, O, senin de O olması yanlış olur.
Eğer
O'nu iddia etmezsen, bu iyi değil; O'nu iddia edersen, kendin iddia edersin, O
değil. (O'nun olduğunu) bilmiyorsan, dinsizsin ve eğer O'nu iddia ediyorsan,
O'na benzeyenlerdensin.
O,
birlik veya çözüm yolu ile değil, cilalı bir aynadaki yüz gibi yanınızdadır.
O
'nerede' ve 'ne zaman'ın ötesinde olduğuna göre, nasıl senin düşüncenin bir
köşesi olabilir?
Yolcular O'na doğru yola çıktıklarında, boş
yere, 'İşte, bakın! Şahin gibi cüretkar adamlar, sokakta bir kumru gibi,
boyunlarında bir tasma, 'Ku…Ku…Nerede, nerede? '
Ve
orada olmayan kumru Ku, (Nerede?) der ve eğer oradaysan, =hu/O=
demedin.
Dilersen ümid et, dilersen kork; Hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır. Yapılan ve yapılacak her şeyi bilir; sen bilmiyorsun, ama bil ki O senin acını dindirecek. O'nun bilgisinde, O'nun hikmetini ve merhametini öğrenesiniz diye boyun eğmekten daha iyi bir şey yoktur.
O,
hikmetinden yarattıklarına, ihtiyacı olana daha büyük kaynaklar vermiştir;
Herkese kâr elde etmek ve zararı önlemek için uygun kaynaklar verdi. Ne gitti,
ne geldi ve dünyada ne var, böyle bir şekilde gerekliydi; aptallığı konuşmana
sokma; O'nun hükümlerine rıza ile bak.
**
فصل فى التقديس
٣٧٥- ليست الكاف والنون الاكتابة لنا، ولكن ماهى كن ؟ إنها سرعة نفاذ القضاء.
- وليس من العجز إمهاله وقضاؤه،
وليس من الطبع غضبه ورضاؤه.
- فاعلم أن علته ليت من الكفر أو الدين، واعلم أن صفته ليست هذه أوتلك.
-
فتعالى وتقدس
عما قاله الغافلون، وزاد تعاليا وتقدسا عما قاله العاقلون.
- ليس الوهم والخاطر دليلا على الخبر، حيثما يكون الوهم والخاطر لا يكون هو.
٣٨٠- فالوهم والخاطر مستحدثات من
خلقه، وآدم والعقل من مستحدثاته أيضا.
- فذاته خالية من الببية والشر والخير والباطن والظاهر.
- ذلك أن إثبات وجوده بالنسبة للعدم، مثل إثبات ام الاعمى.
- يعلم الاعمى أنه له أما، لكنه لا يستطيع أن يتخيل كيف تكون.
- وفى مثل هذا العالم ذى الوجهين، من الشر أن تكون أنت هو وهو أنت.
٣٨٥- فلو لم تقل إليه ليس هذا
بخير، ولو قلت موجود فكأنك ترى أنه ليس موجودا.
- ولو لم تقل ذاك كنت فارغا من الدين، ولو قلت أنك هذا لكنت مشبها.
-
فهو معك كالوجه
فى المرآة المصقولة، ليس عن طريق الاتحاد أو عن طريق الحلول.
١٤٣.
-
ولما كان هو
خارجا عن المكان والزمان ، فكيف تكون زاوية خاطرك متحده معه ؟ .
-
وحينما يسرع
العامه نحو حضرته، يقولون متخبطين :هاهو ذا، هاهو ذا.
٣٩٠- أما الرجال فهم كالفاختة فى الطريق، الطوق فى أعناقهم وهو يقولون :
اين ؟ أين ؟ ( كوكو ) .
-
والفاخته
الغائبة تقول كو،( أين؟)، وإذاكنت أنت حاضرافلم تقول =هو=.
-
فكن راجيا أردت
أو خائفا، لم يخلق الحكيم شيئا عبثا.
-
فهو عالم بكل ما
فعل وكل ما يفعل، وأنت لا تعلم واعلم أن ( جهلك هذا ) يسبب لك الألم.
-
فليس هناك ما هو
أفضل من التسليم فى علمه، حتى تعلم حكمته وحلمه.
٣٩٥- فلقد أعطى الخلق من حكمته، ولكل امرئ الوسيلة أكثر من الحاجة.
-
أعطاهم جميعا
الوسيلة المناسبة، من أجل جلب النفع ودفع الضرر.
- فكاما ذهب فى الدنيا وكل ما
يأتى ( إليها ) وكل ما هو موجود ( فيها ) كما ينبغى أن يكون.
فلا تتحدث فى هذا قط بالفضول، وأنظر إلى كل ما ساق بعين القبول
**
About Consecration
When He shows
His Nature to His creation, into.what mirror shall He enter ? The burden of proclaiming the Unity not everyone
bears ; the desire of proclaiming the Unity not everyone tastes. In every
dwelling is God adored ; but the Adored cannot be circumscribed by any
dwelling. The earthly man, accompanied by unbelief and anthropomorphism,
wanders from the road ; on the road of truth thou must abandon thy passions
;—rise, and forsake this vile sensual nature ; when thou hast come forth from
Abode and Life, then, through God, thou wilt see God.
How shall this
sluggish body worship Him, or how can Life and Soul know Him ? A ruby of the
mine is but a pebble there ; the soul’s wisdom talks but folly there.
Speechlessness is praise,— enough of thy speech ; babbling will be but sorrow
and harm to thee,—have done !
His Nature, to
one who knows Him and is truly learned, is above ‘ How ’ and ‘ What
’ and Is it not’ and ‘ Why.’ His creative power is
manifest, the justice of His wisdom ; His wrath is
secret, the
artifice of His majesty. A form of water and earth is dazzled by His
love, the eye and heart are blinded by His Nature. Reason in her uncleanness,
wishing to see Him, says, like Moses, ‘ Show me ’ ; when the messenger
comes forth from that glory, she
says in its ear, ‘ I turn repentant unto thee.’ Discover then the nature of His Being
through thy understanding ! recite his thousand and one pure names. It is
not fitting that His Nature should be covered by our knowledge ; whatever thou
hast heard, that is not He. ‘ Point ’ and ‘ line ’ and ‘ surface ’ in relation
to His Nature are as if one should talk of His ‘ substance ’ and ‘ distance ’
and ‘ six surfaces ’ ; the Author of those three is beyond place ; the Creator
of these three is not contained in time. No philosopher knows of imperfection in
Him, while He knows the secrets of the invisible world ; He is acquainted with
the recesses of the mind, and the secrets of which as yet there has been formed
no sketch upon thy heart.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar