Print Friendly and PDF

BAZI SAYILARIN MİSTİK ANLAMLARI

 


BİR:

Teslis vurgusu dolayısıyla, Yahudilik ve İslamiyetteki kadar vurgulu olmasa da Bir( 1 )’e önem atfedilmiştir. Kitab-ı Mukaddesin Efesoslulara bölümünde ‘Rab bir, iman bir, vaftiz bir’   ifadesinde bu vurgu belirgindir. Bunun yanı sıra Gnostik Hıristiyanlarda Tanrı’nın vasıflarını sıralarken tekliğinden söz ederler.  Ayrıca Neoplaniz’in Hıristiyan temsilcileri de Tanrı’yı birli monadla  açıklarlar. Onlara göre: ‘Tanrı arıtılmış birli monaddır.’

İKİ:

Hıristiyanlıkta da 2 sayısı yaratılışı simgeler. Yaratılan her şey bir erkek ve bir dişiden oluşur. Ayrıca canlıların hemen hemen hepsi çift sarmallı DNA kodu üzere yaratılırlar. Düalist bir yapı ile varlığı açıklayan  Gnostik Hıristiyan mezheplerinde de iki sayısına önem atfedilmiştir. Leibniz’in öne sürüdüğü ikili sayı tabanı da bir çeşit düalizm ile açıklanabilir. Zira bu sistemde varlık “1” yokluk ise “0” ile açıklanır.  Böylece bu ikisinin dışında herhangi bir durumdan söz edilmez.

ÜÇ:

Bu sayıya esasen teslis bağlamında büyük önem verilmiştir. Teslis’te yer alan Baba- Oğul-Kutsal Ruh kullanımının yanı sıra üçe vurgu yapılması adına kiliselerde seslendirilen ilahilerde dahi sırası ile anne-bakire-kraliçe üçlemesi yapılır.  Hıristiyan kültürde üç sayısının önemli olmasını şu vakalarda geçen sayıya bağlarlar: -Yunus balığın karnında Hıristiyan kaynaklara göre üç gün kalmıştır.

-St. Paul din değiştirdikten üç gün sonra vecdin etkilerini hissetmeye devam etmiştir.

-Diriliş üçüncü gün olmuştur.

-Dirilen İsa havarilerine üç kez görünmüştür.

-Beytülhem’de çocuğa tapmaya üç müneccim gelmiştir.

-İsa’nın sözleri çoğu zaman üçlemelerden oluşur.

Sözlü ifadelerde yer alan üçlü ifadelerin yanı sıra Hıristiyan mimaride de teslisin gölgesinde üçlü yapılara yer verilir.

DÖRT:

Kâinattaki mükemmeliğin simgesi olarak görülür. Yaratılmış olanların düzeni de yine dört sayısı ile simgelenir. Dört incilin kabul edilmesi, Haçın dört yönü işaret etmesi de dört sayısının Hıristiyanlar açısından önemsenmesinin gerekçelerindendir.

Ayrıca dört elementten ( hava, su, ateş, toprak ) dolayı bu sayı yaratılışla ilişkilendirilir.

BEŞ:

Beş somun ekmekle 5000 kişiyi doyurması  veya beş şehrin helak edileceği ve İbrahim’in Tanrı ile yaptığı pazarlığı hep 5 sayısının katları ile yapması Kutsal metin yorumcuları tarafından rastlantı olarak değerlendirilmemiştir. Nitekim onlara göre her şehirde askari 10 kişinin varlığı tahmin edilir.  Ayrıca burada ‘10 sayısı da rastgele mi seçilmiştir yoksa herhangi bir önem arz etmekte midir?’ sorusu da göz ardı edilmemelidir.

ALTI:

Tanrının kâinatı altı günde yaratması  altı sayısına önem atfedilmesine neden olmuştur.

YEDİ:

Bu sayı tamamlanmış bir seriyi ifade eder. Bu nedenle Tanrı’nın sayısı olarak adlandırılır.  Eski Ahit’te geçen bazı bölümler bu sayının önemini açıklamak için kullanılır: Altı günlük yaratma süresinin tamamlanma aşaması ve Tanrı’nın yarattıklarını temaşa ettiği gün yedinci gündür.

Kitab-ı Mukaddesin Eski Ahit bölümünün farklı pasajlarında da yedi sayısı geçer. Bu da yedi sayısının önemsenmesinin başka bir nedenidir.

-Kan ile 7 serpmeyi  ifadesi Kitab-ı Mukaddes’in çeşitli yerlerinde geçer.

-7 hayvanın kurban edilmesi 

ON İKİ:

Bu sayının Hıristiyanlık içerisinde önemli kabul edilmesinin sebeplerinden biri on iki havarinin bulunmasıdır. Aynı zamanda gök cisimlerinin hareket süreleri de bu sayı veya katları adedincedir. Bu ise on iki sayısının tanrısal olduğu düşünülen üç sayısı ile yaratılmışları simgeleyen dört sayısının katı olması ile açıklanır.    -Ayrıca Göksel Yeruşalemin 12 kaynağı olduğuna inanılır.

-İsa’nın toplum içinde peygamberi sözünü ilk kez 12 yaşında söylediğine   yer verilir.

ON ÜÇ:

Özellikle modern dönemde uğursuzluğu simgelediğine inanılır. Ayın on üçünde işe gitmemek, on üç kişiyi davet etmemek veya uçak, tren ve otobüs gibi araçlarda on üç numaralı koltukların bulunmamasına benzer uygulamalar bu sayının uğursuz olduğu inancından kaynaklanmaktadır. Bu inancın Hıristiyanlık içinde yayılmasının nedeni ise Hz. İsa’nın ayın on üçünde öldüğü düşüncesidir. Benzer biçimde on üçüncü havarinin ihaneti de bu sayıya önyargılı bakışın gerekçesi olarak görülmüştür.

Modern yaklaşımın aksine bazı ortaçağ Hıristiyan bilginleri bu sayının uğursuzluğunun dışında on emir( 10 ) ve teslisi( 3 ) bünyesinde barındırdığı düşüncesinden hareketle hem eski ahidi hem de yeni ahidi kapsadığını düşünmüşlerdir.

Ortaçağ Hıristiyan düşünürlerinin yanısıra Rönesans döneminde rasyonalist görüşün etkisinde kalınsa da sayı sembolizmi etkisini sürdürmüştür. Fakat bu dönemde daha çok matematiksel oyunlar aracılığı ile yapılmıştır.   ”n” sayısını oluşturan rakamların birçok matematikçi tarafından aranması da bu gerekçe ile açıklanabilir.

Dinsel öğelerin çok sık kullanılmadığı Rönesans döneminde sayı mistisizmi ile ilgilenen J. Lefevre d’Etaples 1493 yılında yazdığı De Magia adlı eserinde mistik ve felsefi benzetmeler dizisine yer veriyor. Bovelles, J. Clichtove ve G. Roussel 1510 ve 1521 yılları arasında sayı mistisizmi ile alakalı eserler yayınlamışlardır.  Fakat bu dönemde ve daha sonra yapılan çalışmalarda sayı mistisizmi daha çok evreni anlamak amacıyla kullanılmıştır.

Hıristiyan kabala olarak adlandırılan ve özellikle 14. ve 15. YY da tekrar yaygınlık kazanan sayı-harf eşleştirmesinde Tanrısal isimlerin varlığına inanılmıştır. Francesco Giorgio 1525 yılında yazdığı De Harmonia Mundi isimli kitabında da yer verdiği sayılar üzerine şekillenmiş kozmik ve müzikal bir harmoniden söz etmiştir. Burada verilen bilgilerin kökeni ise Antik Yunan düşünürlerinden Pythagoras’ın görüşleri ve Yahudi kabalası olmuştur.  Daha sonraki dönemlerde ise İncil’de yer alan sayılar incelenmiş. Bunların herhangi bir gizeme sahip olup olmadıkları tartışılmıştır.

Kaynak: Canan AĞYÜREK, Çeşitli Dinlerde Sayı- Harf İlişkileri

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar