Print Friendly and PDF

HADÎKA...Münacattayken

 


Emniyette tutanım, tüm güçlülerin ruhu ve tüm muhtaçlara armağan verenim.

Bana kendimi iyi hissettirdin, çünkü bana kendimden daha şefkatlisin.

Rahmetine sınır konmaz, lütfunda kesinti olmaz.

O halde kula, verdiğin şeylerden borcunu ver ve onu hoşnut ettiğin bir yoldaş yap.

Kalbimi dinin kutsallığını zikretmekle güzelleştir, insan bedenimi toprağa ve kokumu ateşe ver.

Merhamet etmek ve bağışlamak senin, sendeleyip düşmek benim

Ayık değilim, sarhoş olsam da beni kabul et; kaydım mı, tut elimi.

Beni gizlediğini çok iyi biliyorum; Beni izlemen beni gururlandırdı.

Ezelden beri reddedilmeye mahkûm olanın ne olduğunu bilmiyorum;

Sonunda kimin arayacağını bilmiyorum.

Seni kızdırmaya, uzlaştırmaya gücüm olmadığı gibi, iltifatım da Sana fayda sağlamaz.

Yoldan sapan kalbim şimdi Sana dönmek için [ağlıyor]; insan gözü, pisliğin temizleyicisi olmuştur.

Sapık kalbime bir yol göster, gözümün önünde bir kapı aç ki, Senin işlerinden gurur duymasın, Senin kudretinden korkmasın.

Ey merhametinle bu sürüyü güden, ama bütün bunlar ne konuşmadır? Deme…hepsi Sen'indir.

Bütün mahlukatı yaratan hepsi senin huzurundadır Kurt'ta Yusuf'ta müsavidir.

Ruhuma ve bedenime merhamet et ki, kalbimin kederi içimde yatışsın.

Başkaları sert olduğunda beni onurlandırıyorsun ve diğerleri beni reddettiğinde benimle buluşuyorsun.

Senden başkasıyla nasıl samimi olabilirim? Onlar benim için ölü, sen dost olarak yetersin

Nefsim seninle olduğuna inandığım sürece, "Ben ben" ve "Sen Sen", ikilik söylemiyle neden uğraşayım ki?

Hepsi varlığınla fenâ olmadığı, sürece, hepsinin yok olması için ne yapabilirim.

 Ve nimetlerinin rüzgarları dünyanın varlığıdır, Senden bana gelen ezası dünyanın faydasından daha hayırlı olanım..

Senin kadar çok hayrete düşmüş birini tanımıyorum

Senin yardımın olmadan bir insan hayatta kalabilir mi, yoksa Senin lütfundan ayrı olarak var olabilir mi?

Sana sahip olan nasıl üzülür; ya da Sensiz olan nasıl zenginleşebilir?

Yemeyin dediğini ben yedim  ve yasakladığın şeyleri yaptım; Ve senin altı ciheti tutan zatınla   sağlıklı bir tahıl (bir başak gibi) olurdum ve sensiz değirmencinin (tuttuğunda) kaybolurdum.[ Sensiz, bir değirmenin iniltisiyim]

Ölüm korkusuyla ızdırap çekiyorum; sen benim aşığınım ol ki ölmeyeyim. Neden bana sözünü ve kılıcını gönderiyorsun?

Ben senden değil miyim...Senden başka kim bana yardım edecek?

Ey hiçbir sebebe bağlı olmayan, bir avuç toprağın iyiliği veya kötülüğü ne fark eder?

Toprağın yüceliği budur ki, [Senâi] konuşması överek olmalıdır;

Senin izzetin toprağın onursuzluğunu giderdi, başını Arş'a kadar yükseltti.

Sen izin vermeseydin, senden bu kadar uzak olduğu için kim senin adını söyleyebilirdi?

İnsanoğlu, kusurlu konuşmalarında Seni övmeye cesaret edemezdi

Küçücük  varlığımız aklımız  veya sarhoşluğumuz  neyi açar ki, gerçekten çok küçüğüz.

Senin temiz avucunda bir avuç toprak olan bizi nefsimizin şerrinden bizi arındır/temizle

Senin hükmünün huzurunda, bilgeliğin özü olsam da, ben kimim ki, iyi mi yoksa kötü mü sayayım?

Benim kötülüğüm, kabul ettiğin zaman iyi olur; benim iyiliğim, kötülüğümü reddettiğin zaman mı?

İyiliğim de kötülüğüm ve her şey  sendendir.  Senden  bir kötülük gelmesine şaşarım

Sadece şer olan kötülük yapar; Sadece tamamen sırf iyi olmak seninledir

Sen her zaman kulların için iyilik istiyorsun, fakat kullar hayrın Senden olduğuna dair bilgileri yoktur.

Bu tutku ve şehvet perdesi içindeki cehaletimizi mazur gör, Fakat Sen  Her Şeyi Bilen'den af dileyebilir.

Eğer görevimizde köpekler gibi davrandıysak, içimize aslanların vasfını koymadığın içindir, yine de bizi bağışla.

Cömertlik Sarayının lütuf kapısında, vadettiğin lütfun gerçekleşmesini beklerken,

Sana atfedilen bolluk ve berekettir; Bizim yaptığımız fiiller ise  kusurlu/noksandır.

**


يقول في المناجاة

-بامن أنت نفس لكل الأقوياء ، ويا واهب العطايا لكل المحتاجين.

لقد جعلت فعلى طيبا فى نفسى، فأنت أكثر حنانا على من نفسى.

١٥٦٠-ولينست هناك حدود لرحتك، وليس هناك وسط لنعمتك.

فاعط العبد الدين من ضمن ما تعطيه إياه، واجعله قرينا لرضائك.

وجمل قلبى بذكر قدس الدين، واضرم النار فى نسب ريحى وترابى.

فا لهيبة والعطاء يكونان منك ومنى يكون السقوط والتعثر.

ولست أنا يقظا فخذ سكرى، وأنا عاجز فخذ بيدى.

١٥٦٥-وأنا أعلم يقينا أننى مستور منك، وغطاء سترك جعلنى مغرورا.

وأنا لا أعلم من هو المطرود فى سابق علمك، ولا أدرى أيضا من هوال مستدعى فى العاقبة.

وأنا عاجز عن غضبك وعن رضاك، وشكواى هى الأخرى لا تجدى نفعا.

وقد أصبح القلب الضال باحثا عن الانابة، وصار إنسان العين غاسلا للجنابة.

فبين الطريق للقلب الضال، وافتح بابا أمام إنسان العين.

٥٧ ١ - ذلك أنه لا يكرم من ملكوتك، ذلك الذى يخاف من الاستغناء لديك.

ويا أيها الراعى الرحيم هذا هو قطيعك، وأى حديث هذا يا من الكل أنت.

ويا أيها الواحد الخلق كلها ( متوجهة ) لحظيرتك، والذئب ويوسف ( سواء ) لمنزل تصويرك.

فتجاوز عن ( سيئات ) جسدى وقلبى، فقد قل حزن القلب من أجسادنا.

فأنت تكرمنى إذ يقسو على ا لآخرون، وأنت قابلى إذ نبذنى ا لآخرون.

١٥٧٥- وكيف أتهجد لمن هو سواك وهم موتى وحسبى أنت صديقا.

ولماذا أتعب نفسى بالخطاب بأنت والثنوية، وقد صاريقينا أن=  أنا أنا=، و=أنت  أنت= .

وماذا أصنع بوجودك ليكن الفناء للجميع، فما دمت أنت لا كانوا جميعا.

ورياح نعما ئك هى وجود الدنيا، يا من يكون الأذى منك خيرا من نفع الدنيا.

وأنا لا أدرى أى شخص هذا الذى أصابته الحيرة منك كثيرا.

٥٨ ١ - ولا يكون الشخص حيا إلا بعنايتك، ولا يستطيع أن محيا دون رعايتك.

ومتى يحترق ذلك الذى معك، ومتى يجد الرزق من هو بدونك ؟

فقد شربت ما أمرتنى بعدم شربه، وقد فعلت ما بيتنى عن فعله.

ومعك أكون صحيحا ( كالسنبلة ) ذات ست حبات، وبدونك أكون ضائعا ( فى قبضة ) الطحان.

وأنا من حزن الموت فى عذاب، فكن حبيبا لى حتى لا أموت.

١٥٨٥- فأى حديث وسيف أرسلتهما إلى، ومن أكون منك يا من انت النجدة لى.

وأى خير وشر يكونان فى قبضة التراب مع قبولك أنت يا منزها عن العلة.

وتكفى قيمة التراب أن يكون له لسان من ثنائك.

وعزك رفع ذل التراب، ورفع رأس التراب حتى العرش.

_ولولم تعط الأذن بالكلام، فمن الذى ذكر اسلف مع كل بعده عنك؟

١٥٩٠-وإذا لم تكن للخلق جرأة قط، لمدحوك دائما على المجاز.

وأى شى ء يفتح على عقلنا وسكرنا، إذ أننا صغار ووجودنا صغير.

فطهر أنفسنا من الشرور، فاى شى ء تكون قبضة التراب أمام الطاهر.

وبالرغم من أننى صغير أمام حكمتك، فمن أكون إلا طيب أو شرير.

ويكون شرنا خيرا لو قبلته، ويكون خيرنا شرا إذا لم ترفعه إليك.

١٥٩٥- وخيرى وشرى كله أنت يا رب، وإن كان لا يتأتى منك شر وهذا هو العجب.

فالشرير هو ذلك الشخص الذى يفعل الشر دائما، والخير دائما جدير بك.

فأنت تريد الخير بالعبيد جميعا، وليس لعبيدك عنك خبر.

فأعذر جهلنا فى هذا الحجاب من الهوى والهوس وحسبك علمك.

فإذا كنا قد قمنا بصفات الكلاب فى أعمالنا، فذلك لأفك لم تضع= الأسدية= فينا فاصفح عنا.

 ١٦٠٠-وعلى باب فضلك وحضرة جودك، ومن أجل انجاز لطف موعودك.

-ما هو منسوب إليك فتوفير،وماهو من فعلنا فتقصير.


**

On Being Glad In God Most High, And Humbling Oneself Before Him

Life of all the contented, who grantest the desires of the desirous; the acts in me that are right, Thou makest so,—Thou, kinder to me than I am to myself. No bounds are set to Thy mercy, no interruption appears in Thy bounty. Whatever Thou givest, give thy slave piety ;  accept of him and set him near Thyself. Gladden my heart with the thought of the holiness of religion ; make fire of my human body of dust and wind.  It is Thine to show mercy and to forgive, mine to stumble and to fall. I am not wise,—receive me, though drunk ; I  have slipped, take Thou my hand. I know full well that Thou hidest me ; Thy screening of me has made me proud. I know not what has been from all eternity condemned to rejection ; I know not who will be called at the last. I have no power to anger or to reconcile Thee, nor does my adulation advantage Thee. My straying heart now seeks   return to Thee ; my uncleanness is drenched by the pupil of my eye.

Show my straying heart a path, open a door before the pupil of  my eye, that it   may not be proud before Thy works, that it    may have no fear before Thy might.  O Thou who shepherdest this flock with Thy mercy,—but what speech is all this ? they are all Thee.       .Show Thou mercy on my soul and on my clay, that my soul’s sorrow may be assuaged within me.    Do Thou cherish me, for others are hard ;  do Thou receive me, for others themselves are rent asunder.

How can I be intimate with other than Thee ? They are dead,— Thou art my sufficient Friend. What is to me the bounty of Theeness and doubleness, so long as I believe that I am I, and Thou art Thou ?1 What to me is all this smoke, in face of Thy fire ? Since Thou art, let the existence of all else cease the world’s existence consists  in the wind of Thy favour.  Thou, injury from whom is better than the world’s gain.

I know not what sort of man he is, who in his folly can ever have sufficiency of Thee. Can a man remain alive without Thy succour, or exist apart from Thy favour ? How can he grieve who possesses Thee ; or how can he prosper who is without Thee ? That of which Thou saidst, Eat not, I have eaten ; and what Thou forbadest, that have I done; yet if I possess Thee, I am a coin of pure gold,   and with out Thee, I am a mill-wheel’s groaning.3 I am in an agony   for fear of death; be Thou my life, that I die not.      Why sendest Thou Thy word and sword to me ? Alas for me,who am I apart from Thee ?

If Thou receive me, O Thou dependent on no cause,  what matters  the good or ill of a handful of dust ? This is the dust’s high honour, that its speech should be in praise of Thee;~ Thy glory has taken away the dust’s dishonour, has exalted its head even to the Throne. Hadst Thou not given the word of permission, who, forthat he is so far from Thee, could utter Thy name ? Mankind would not have dared to   praise Thee in their imperfect speech.3 What is to be found in our reason or our drunkenness ?    for we are not, nor have we an exist­ence.

Though we be full of self, purify us from our sins ; by some way of deliverance save me from destruction. In presence of Thy decree, though I be wisdom’s self, yet who am I that I should count as either good or evil ? My evil becomes good when Thou acceptest it; my good, evil when Thou refusest it?

1 Thou art all,  Lord, both my good and ill ;  and, wonderful to say, no ill comes from Thee !   . Only an evil-doer commits evil; Thou canst only be described as altogether good ; Thou wiliest good for Thy servants continually, but the servants themselves know naught of Thee. Within this veil of passion and desire   our ignorance can only ask for pardon at the hands of Thy Omniscience. If we have behaved like dogs in our duty, Thou hast found no tigerishness in us, then pass over our offence.  As we stand, awaiting the fulfilment of Thy promised kindness at the bountiful door of the Court of Thy generosity, on Thy side all is abundance ; the falling short is in our works.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar