BLACK MÜSLİM HAREKETİNİN DİN LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ
Hazırlayan: Tahsin NART
Batı'da
özellikle Amerika Birleşik Devletleri ’nde, sosyal tabakalaşmanın ve
farklılıkların meydana gelmesi ve bu tabakalaşma olayında dinin oynadığı aktif
rolün sosyolojik ve psikolojik açıdan ele alınarak, bunların sebep ve
sonuçlarını, amaçlarına ulaşıp ulaşamadıklarını araştırmak ve günümüze kadar
gelen bu meselelerin çözüme kavuşturulması için hangi çarelere başvurulduğunu
ortaya çıkarmak incelememizin esasını teşkil edecektir.
Sosyal
tabakalaşma hadisesinde dinî yapının teorik, pratik ve toplumsal yönleriyle ele
alındığında, hangi metodun takip edilmesi ile daha iyi sonuca götüreceğini
düşündük. Dinî bir yapı gibi görünen 'Black Müslim Hareketi' ni
araştırmak için nereden başlanması gerektiğini, Hareketin temelinde yatan
sosyal, kültürel ve ekonomik meselelere rağmen, neden dinî bir mahiyet arzeden
bir ismin tercih edildiğini izah etmeğe çalıştık. Aynı zamanda 'Black Müslim
Hareketi ' nin seyrini hızlandıran veya yavaşlatan etkenleri örnekleriyle
ortaya koymağa gayret ettik.Böy- lece konumuzun sınırlarını aşağı yukarı
belirlemiş olduk. Ayrıca 'Black Müslim Hareketi ' din literatürüne nasıl
girmiştir, Hareket'in din literatüründeki yeri nedir, bu Hareket günümüze kadar
ne gibi aksiyonlarla gelmiştir, gibi sorularla, bu soruların cevaplarını araştırmak
da konumuzun kapsamı içindedir.
Bugünkü
Amerika Birleşik Devletleri ’nin topraklarında yaşayan insanların çoğunluğunu
teşkil eden beyaz insanların sosyo-ekonomik, kültürel ve dinî hayat yönünden,
azınlıkta olan siyah insanlara karşı takındıkları tavrı ve bu tavrın ortaya
çıkardığı sonuçları -olumlu veya olumsuz- araştırmak, Black Müslim Hareketi
'nin din literatürüne girişini en iyi şekilde izah edeceği kanaatindeyim.
Diğer
taraftan Black Müslim Hareketi ’nin, Amerika'daki dinî hareketler arasındaki
yerini araştırarak, gelecekte bu hareketin İslam Dinine verebileceği hizmetleri
izah etmeğe çalışmak, gerekirse bu konuda başkalarının yapacakları
araştırmalara ışık tutmak en büyük amacımızdır.
Yukarıdan
beri sıralamağa çalıştığımız sebeplere bağlı olarak Black Müslim Hareketi,
aktüel olarak ele alındığında, neleri yapabilir hale gelmiştir, çoğunluğu beyaz
olan Birleşik Devletler'de siyah insanlar bugün için fonksiyonel halde midir,
yoksa tamamen pasifize edilmiş, köleliklerine ve sefil hayatlarına devam eden
bir durumları mı var, gibi meseleleri araştırmak esas maksadımızdır. Bu
sorulara doyurucu cevaplar verebildiğimiz zaman araştırmamız, nisbeten hedefine
ulaşmış sayılacaktır.
Black
Müslim, başlangıcı itibariyle ele alındığında, bir çok sürprizlerle,
maceralarla ve hatta hayal kırıklıklarıyla dolu manzaralarla karşılaşmak
mümkündür. Onun temelinde yatan meselelerin başında Siyah Nasyonalizm
gelmektedir. Siyah insan ırkçılığında başarılı olabilmek için gereken bütün
çarelere başvurmuştur.
Konumuzun
sınırlarını bu şekilde belirledikten sonra, takip ettiğimiz araştırma
metodlarına da biraz değinelim.
Amerika
Birleşik Devletleri'nin yapısını inceleyen araştırmacıların vardıkları ortak
sonuç şudur: İçlerinde atletlerin ve değişik sanat dallarında isim yapmış olan
insanların da bulunduğu birçok Afro-Amerikalıya hitap eden İslâmiyet, fikir ve
görüşlerini farklı yayın organlarıyla halka duyurabilmektedir. Birleşik Devletlerin
cezaevlerinde olan müslümanlara bile cuma namazı kılabilecek yerlerin temin
edildiğini, domuz eti yemek istemedikleri taktirde kendilerine özel yemekler
verildiği,cezaevlerinde ramazan orucu tutmak isteyenlere sahur ve iftar
yemekleri temin edilmiş olduğunu biliyoruz ve bütün bu haklar, Black Müslim'in
çalışma ve gayretleri sonucu elde edilmiştir. Diğer taraftan Amerikan Deniz
Kuvvetleri, orduda uygulanmak ve okutulmak için müslüman liderlerden din
kitapları istemiş ve bunları öğretecek elemanlar temin etmişti.
Daha
önceleri Arap kültürü olarak bilinen İslâm Dini, günümüzde özellikle gençler
arasında bir yayılma gösteren ve gittikçe taraftarı artan bir din haline
gelmiştir.
Başlangıç
itibariyle mesele ele alındığında, Amerika'ya ilk yerleşen müslümanlar sayısal
olarak pek az değildir. 1875-1967 yılları arasında ve günümüze kadar devam eden
göçmen dalgalarıyla çok sayıda müslüman Amerika Birleşik Devletleri'ne gelmiş
ve yerleşmiştir. I. ve
II.
Dünya Savaşlarından sonra Amerika Birleşik Devletleri göçmenlerle ilgili yeni
yasalar çıkarmıştı. Bu yasalardan istifade eden çok sayıda göçmen Lübnan'dan,
Filistin'den ve Ürdün'den gelmişlerdi.
Bunlar genelde eğitimsiz ve iş konularında tecrübeleri olmayan kişilerdi. Daha
sonra bir grup şii gelmişti ve bunların da Lübnan'dan geldikleri tahmin
edilmekte idi. Bu insanların çoğu bir miktar para kazandıktan sonra tekrar
ülkelerine dönmeyi düşünüyorlardı. Daha sonra büyük bir göçmen kafilesi geldi.
Bu kafileyi oluşturanlar Sovyet Rusya'nın rejiminden kaçan insanlardı.
Tatarlar, Çerkezler, Kırgızlar, Türkler ve Yugoslavlar'dan meydana gelen
kalabalık insanın hepsi müslüman idi.
Şu
anda Amerika'daki müslüman cemaatine baktığımız zaman altmıştan fazla ülkeden
gelen insanların teşekkül ettirdiği bir müslüman topluluğunu görebiliriz.
Birleşik Devletlerinde kısmen yerleşmiş olan müslümanların dışında en az yarım
milyon müslüman öğrenci vardır. Doğuştan müslüman olan siyahlar, başka bir inanç
sistemini bırakarak müslüman olanlar ve müslüman ülkelerden gelen öğrenciler
bir araya gelince Amerika'daki müslümanların sayılarının epeyce kabarık
olduğunu görmek mümkündür.
Elijah Muhammed'in yerine geçen oğlu
Wallace, Black Müslim Hareketi'ni feshettiği zaman teşkilatın elinde 140 camii
ve bir çok okul vardı.
Camiilerin bakım ve onarımı için Suudi Arabistan her yıl belirli miktarda para yardımında
bulunmaktadır .Hatta Arabistan, öğrencilere yardım olarak yine bir miktar
para göndermektedir. Pakistan'dan ise yetişmiş elemanlar gelmekte ve siyah
müslümanlara eğitim yönünden yardımcı olmaktadır. Öğretmen, konferansçı ve ders
aletleri bakımından Pakistan Amerika'daki siyah müslümanlara devamlı yardım
etmektedir. Elijah Muhammed zamanında bu yardımı daha çok Abd-al Nasır
sağlıyordu. Ezher Üniversitesi belli bir süre Amerika'daki siyah müslümanların
eğitimi için gayret göstermiş ise de Mısır'ın ekonomik ythden ve Orta Etğu
olayları sebebiyle zayıflaması sonucu desteğini çekmek zorunda kalmıştır.
Özetle,
günümüz Amerikasında müslümanlar, renk ve ırka dayalı farklılıkları ortadan
kaldırırak tek bir vücut halinde hareket etmeleri gerektiği inanç ve şuuru
içinde ortak bir tavır almaya başlamışlardır. Müsİdmanlar nasıl ki hac
ibadetinde aralarında hiç bir fark gözetmeden bir araya gelebiliyorlar, aynı
safa durabiliyorlarsa Amerika'dakicamilerde de aynı şekilde bir araya gelme
gayreti içine girmişlerdir. Artık onlar için İslam Dini birleştirici bir
unsurdur ve din birliği inananları bir araya getirmeğe başlamıştır.
Şunu
da eklemek gerekir ki Amerika Birleşik Devletleri son zamanlarda müslümanların
bir araya gelmeleri, ibadetlerini, daha rahat ve huzur içinde yapabilmeleri
konusunda, eski katı tutumunu değiştirerek daha hoş görülü bir politika takip etmeğe
başlamıştır.
Son
söz olarak şunu söyleyebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri Müslümanlara bu
imkanı, Black Müslim Hareketi'nin son liderlerinden imam Warith Dean
Muhammed'in ılımlı ve yumuşak tutumundan dolayı sağlamış olsa gerek.
Black Müslim Hareketi, Elijah Muhammed
zamanında, kendi grubundan olmayanları özellikle Ehl-i Sünnete mensup olan
beyaz müslümanları devamlı küçük düşürmeğe gayret eden bir davranış ve tutum
İçerisinde iken oğlu daha mantıklı hareket etmiş ve Amerika'daki ve hatta
dünyanın diğer bölgelerindeki müslümanlarla irtibatı sağlayabilmiştir. Bu katı tutunandan
dolayı Elijah Muhammed çok tenkid edilmiştir. Onun tenkid edildiği noktalardan
biri de Birleşik Arap Devletlerinden ve hatta onların aracılığıyla Komünist
Partisinden yardım almış olduğu hususdur. Fakat Elijah bu suçlamaları red
ederken onlardan yardım görmediğini, ancak politik yönden onların bazı
tavsiyelerine uyduğunu kendisi bizzat ifade etmektedir(23).
Bugün
Amerika Birleşik Devletlerinde sayıları 20.000.000'un çok üstünde olan ve bir
çok eyaletlerde ve hatta devlet başkanlığına adaylığını koyabilecek kadar
cesaretle hareket eden siyah insanlar, gerek Müslüman olsun gerekse Hristiyan
olsun, belli konularda ortak hareket etmekte ve ırkçılığını sürdürmektedir.
Onlar öyle inanıyorlar ki günün birinde yönitem kendilerine geçecek ve
beyazlardan intikam alacaklardır, bu konuda oldukça kararlı ve azimli
görünmektedirler. Yirmibirinci yüzyıl onlara neler getirecektir, bekleyelim
görelim.
Amerika
Kıtası keşfedildiği sıralarda Avrupa'da kilisenin halk üzerinde yoğun bir
baskısı vardı. Kilise kendinden başka otorite tanımıyor, herşeyi tekelinde
bulundurmak istiyordu. Bu tutumunun yanlış olduğunu ve görevi dışına çıktığını
söylemek istiyenleri kilise, acımasız bir şekilde cezalandırıyordu. Başta
araştırmacılar ve düşünürler olmak üzere halk Avrupa'dan başka yerlere göç
etmeyi düşünüyordu. Avrupa'daki kargaşanın devam ettiği sırada yeni kıta
keşfedilmiş ve oraya göçler başlamıştı.
Yeni
kıtaya göç edenler beraberlerinde bazı hizmetçileri de götürmelerine rağmen her
şeyin insan eliyle yapılması gereken bu yeni yerleşim yerinde çok sayıda
çalışabilecek insana ihtiyaç vardı.
0
tarihlerde İspanyol ve Portekiz gemileri Afrika'dan siyah insanları getirerek
işçi ihtiyacı olan yerlere veriyorlar ve bu yolla para kazanıyorlardı.
Gemiciler yeni kıtada, yani Amerika'da, çok sayıda işçiye ihtiyaç olduğu
haberini alır almaz rotalarını değiştirerek işçileri Amerika'ya götürmeye
başladılar. Böylece beyaz insan ile siyah insan, Amerika kıtasında ilk kez bir
araya gelmiş oldu.
Siyah
insan beden veya fiziksel yönden daha giiçlü olduğu için iş alanında, beyaz
insandan çok daha verimli oluyordu. İşçi olarak tercih edilmesine rağmen, beyaz
işçilere verilen haklar siyah işçilere verilmiyordu. Bu durum siyah insanlarda
huzursuzluk meydana getiriyordu. Bunu protesto eden siyah işçiler, patronlarına
zarar verebilmek için işi yavaşlatmağa, işverenin araç ve gereçlerine zarar
vermeğe ve hatta mahsulün değer kaybına uğraması için yabancı maddeler
karıştırmağa başladılar. Böylece iki ırk arasında çatışma meydana gelmiş oldu.
İşçilerin eylemlerine engel olmak için işverenin aldığı tedbirler siyah insana
yapılan baskıların ilki olmuştu.
Çatışmanın
temelinde yatan sosyal ve ekonomik kayba, renk ve ırk gibi farklılıklar da
eklenince iki grup arasındaki sürtüşme, zamanla iç savaşa dönüştü. Beyaz insan
kilisesinde, lokantasında, eğlence yerlerinde ve hatta taşıma araçlarında hiç
bir şekilde siyah insanı görmek istemediğini ilan etti. Hal böyle olunca, siyah
insanda kendine hizmet verecek kiliseler, lokantalar, eğlence yerleri açmak ve
hatta siyahların binebilecekleri taşıma araçları temin etme yoluna gitmek
zorunda kaldı.
Siyahlar
her ne kadar ayrı kilise açmışlarsa da beyazlarla aynı dinin müntesibi olmak
istemiyorlardı. Çünkü beyaz insanın dini olarak bilinen Hristiyanlık siyah
insana hiç sahip çıkmamıştı. Diğer taraftan siyah insanlar Afrika'dan
getirilirlerken bile aralarında İslam Dini'ni bilen kimseler vardı.
Siyahlar arasından Marcus Garvey ve
Noble Drew Ali gibi bazı liderler çıkarak onları belli inanç ve ideolojiler
etrafında toplamak istemişlerse de kesin bir sonuç elde edemediler. Kısacası,
siyasi ve dini alandaki kargaşa 1930'lara kadar devam etti.
1930
yılında siyahların yoğun olduğu Detroit'in ghettolarında,ipekten yapılmış kadın
elbiseleri satan bir seyyar satıcı ortaya çıktı. Adının Wallace D.Fard olduğunu
söyleyen bu zat, elindeki eşyayı satmaktan çok, insanların araşma girerek
onlara bazı yeni şeyler anlatmağa çalışan bir tutum içinde idi. Etrafına önce
kadınları toplayarak işe başlayan Fard, kısa zamanda cemaatin sayısını
çoğalttı. Onlara İslam Dini ile ilgili bazı şeyleri anlatarak, siyah insanın
esas dininin İslamiyet olduğunu, Hıristiyanlığın ise beyaz insanın dini
olduğunu, bu yüzden kurtuluşa ermek için, siyah insanın İslamiyet! tercih
etmesi gerektiğini ifade ederek onları ikna etmeğe çalıştı. Çok geçmeden Fard;
'The Nation of İslam' isimli bir teşkilat kurdu ve bu teşkilatın da lideri
oldu. Detroit'te kurulan ve İslam Cemaati adını alan bu teşkilatın ilk işi yine
Detroit'te bir Temple açmak oldu. Temple, aslında tam manasıyla bir ibadet yeri
değildi. Toplantıların yapıldığı, kararların alındığı, konuların tartışılarak
karara bağlandığı bir yer idi.
Daha sonra Chicago'ya giderek orada da
bir Temple açmak isterken polisin yakından takip etmeğe başlaması üzerine,
ortaya çıkışı gibi yine esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan W.D.Fard,
teşkilatın başına Elijah Muhammed'i getirmişti.
Elijah Muhanmed, 1933 yılından itibaren
İslam Cemaati'nin liderliğini yapmağa başladı. Amerika Birleşik Devletleri'nin yönetim
biçimini ve siyahlara karşı takındığı tavrı sert bir dille eleştiren Elijah, kısa
zamanda siyahların, kendi görüş ve talimatları doğrultusunda hareket etmelerini
sağlıyabildi. Güçlü bir hatip ve cesaretli bir lider olan Elijah, basın yoluyla
sesini Birleşik Devletleri hin her tarafındaki siyah insanlara duyurabildi.
Önceleri
"İslam Cemaati" adıyla faaliyet göstermeğe başlayan teşkilat, Amerika
Birleşik Devletleri'nin her tarafına sesini duyurabilecek bir güce ulaşınca,
isim değişikliği yaparak cemaat terimini kaldırmış ve yerine "Black
Müslim" adiyle mücadelesine, hem Birleşik Devletler'de, hem de dünyanın
diğer bölgelerinde devam edeceğini ilan etmişti. Böylece 'Cemaat' kavramı, daha
geniş ve evrensel olan 'Hareket' kavramına dönüşmüştü.
Siyahların
ileri gelenlerinden ve 'Ünlü Din Savaşçıları' adıyla isim yapmış olan
kişilerden biri, yani Malcolm X'i de yardımcılığına getiren lider, teşkilata
bağlı olarak 'İslam Üniversitesi' ni ve 'The Fruit of İslam' adıyla 'İslam'ın
Nimetleri Örgütü' nü kurdu. Bu örgüt daha çok teşkilatın polisiye görevlerini
yürütecekti.
"Black
Müslim Hareketi" resmen varlığını ilan ettikten sonra basın ve yayın aracılığıyla
geniş halk kitlelerine hitap etmeğe başladı. Radyo ve televizyonlarda açık
oturumlara katılıyor, Amerikan Üniversitelerinde seri konferanslar
veriyorlardı. Açık oturumlarda, halkın önünde beyazlarla tartışmak ve onları
sert bir şekilde eleştirmek, gazete ve dergilerde yazılar yazmak suretiyle
seslerini, hem Amerika'da,hem de dünyanın her tarafına duyurmak için herkes
elinden gelen gayreti gösteriyordu.
Gerek
Lider Elijah, gerekse onun en yakın çalışma arkadaşı olan Malcolm X, başta Orta
Doğu Ülkeleri olmak üzere gezilere çıkmağa ve oralardaki siyah müslümanların
desteklerini kazanmak için çabalar sarfetmeğe başladılar. Özellikle, Suudi
Arabistan ve Mısır'dan destek gördüler. Afrika'daki belli başlı devletlerin
ileri gelenlerini Amerika'ya davet etmek suretiyle onlarla yakın ilişki ve
işbirliğine gitmek ve hatta oralarda temsilcilikler kurmak istediler.
Black
Müslim Hareketi yoğun faaliyetlerde bulunduğu sıralarda Amerika Birleşik
Devletleri de J.F.Kennedy'i başkan seçmişti. John Fitsgerald Kennedy, gerçekten
yıllardır çözüme kavuşturulamayan zenci meselesini halletmek için büyük
gayretler sarfediyor, başkanın bu gayret ve destekleri siyah insanları
davalarında biraz daha haklı gösteriyordu.
1963 yılında J.F.Kennedy bir suikast
sonuçu öldürüldüğü zaman Black Müslim Hareketi bir bildiri yayınlayarak suikast
ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmamasını istemişti. Hareketin bildirisine
uymayarak kişisel görüş beyan eden ve teşkilatın en güçlü adamlarından biri
olan Malcolm X, bu açıklamasından dolayı geçici olarak hareketten ihraç edilmişti.
Malcolm
X'in ihraç edilmesi teşkilat içinde bazı huzursuzluklara sebep olmuştu.
Sempatizanlarının teşviki ile Malcolm X, Afro-Amerikan Birliği Örgütü'nü kurmuş
tu. Malcolm X bu örgütü kurmakla,Pan-Afrikanizm'i geliştirerek inanç sistemleri
ve dinleri ne olursa olsun, bütün dünyadaki siyahları bir bayrak altında
toplamak istiyordu. Böyle bir düşünceyi gerçekleştirmek için bazı Afrika
ülkelerine geziye çıkan Malcolm X, hac mevsimi olması dolayısıyla, bu farizayı
da yerine getirmek istemişti.Bu maksatla Arabistan'da bulunduğu sırada siyah
insanlardan çok beyaz insanlardan ilgi görmüştü. Beyaz insanlardan gördüğü bu
ilgi ve yakınlığın, İslam'daki kardeşliğin en güzel örneği olduğunu söyleyen
Malcolm X,özellikle Türk hacı adaylarından ve hele Kasım Gülek' ten gördüğü
alâkayı hiç unutmıyacağını ifade ediyordu. Arabistan'dan döndükten sonra Amerika Birleşik
Devletleri'nde konferanslarına devam eden Malcolm X, 1964 yılında bir konferans
sırasında öldürülmüştü.
Black
Müslim Hareketi'nin lideri Elijah Muhammed, tek adam ve tek lider olarak, gerek
teşkilatın, gerekse teşkilatın yan kuruluşları olan eğitim merkezlerinin, aynı
zamanda 'The Fruit of İslâm (İslâm'ın Nimetleri) Örgütü' nün başkanlığını 1975
yılına kadar sürdürmüştü. Bu tarihte Elijah Muhammed'in ölümü üzerine yerine
oğlu Wallace D.Muhammed teşkilatın başına getirilmişti.
Nallace
D.Muhammed, babasının liderliğini pek beğenmiyen ve onu sık sık eleştiren bir
zat idi. Babasından daha kültürlü ve İslam! bilgileri kitaptan öğrenmiş olan
bir kişi olarak babasının sağlığında yaptığı sert eleştirilerden dolayı zaman
zaman hareketten ihraç edilen Wallace, lider olduktan sonra teşkilatta
babasından tamamen farklı bir uygulama başlatmıştı.
Babasının
ırkçılığına karşı çıkarak, ırkçılıktan çok müslümanlığın siyah insanlar
arasında, bir bağ olmasını savunan Wallace, Black Müslim Hareketi'ni fesh
ederek o zamana kadar faaliyet göstermiş olan mabed durumundaki bütün
Temple'leri kendi başlarına hareket edebilen, bağımsız birer ibadethane şekline
getirdi. Ayrıca fesh edilen teşkilatın yerine 'Dünya Müslümanlar Birliği' gibi
çok geniş kapsamlı bir isimle faaliyetlerine devam etmek ve oldukça farklı bir
politika uygulamak niyetinde olan Nallace, daha çok ılımlı hareketleriyle
taraftarların sempatisini kazanmak istiyordu.
1970'li
yıllarda ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne gelen Müslümanlarla da
yakın ilişkilerde bulunan Nallace, bu tutumundan dolayı Amerika'daki ırklar
arasında devam eden çatışmaları, eskiye oranla, biraz daha azaltmıştı.
Siyah
insanın Amerika'da karşılaştığı ve çözmek zorunda olduğu mesele sadece din
konusu değildi. Yukarıda da ifade etmeğe çalıştığımız gibi sosyal, ekonomik ve
kültürel gibi çözüm bekleyen bir çok konular, siyah insanın ana meseleleri idi.
Bütün bu problemler varken siyah insan teşkilatına dini bir isim koymakla acaba
nereye varmak istiyordu?
Amerika'daki
siyah insanların oluşturduğu toplumda, bireylerin davranışları aile, kabile ve
benzeri faktörlerce kontrol edilmemişti. Siyah toplumda düzenli bir aile hayatı
olmadığından, yeni yetişen nesil bir başıboşluğun içinde idi. Siyah nesli bu
başıboşluktan kurtaracak olan da ancak din faktörü idi.
Din
teoride toplum hayatını düzenleyici normlar koyduğuna göre,Müslümanlık da Black
Mislim Hareketi'ni benimsemiş olan topluluğa bazı yeni şeyler getirecekti.
Sosyolojik
açıdan ele alındığında din, topluma bazı kurallar ve semboller getirir ve
bunlar sayesinde toplumdaki sosyal davranışların düzenli olmasını sağlar. Kendi
müntesibleri arasında birliği temin ettiği gibi dışa karşı savunmayı sağlar ve
üyelerini bu şartlar altında yetiştirir ve birleştirir.
Müslümanlık,
siyah toplumun hem sosyal hem de dini yönünü düzenlemeğe çalışırken Hristiyan
olan beyaz insana karşı da savunma görevini yerine getirecekti. Din aynı
zamanda kültürün en ilkel basamaklarından başlamak üzere aile, oymak ve kabile
gibi birliklerle hep yakın ilişkilerde bulunduğundan ve bu birliklerin
örgütlenmesinde de etkin olduğundan, siyah insan kurduğu teşkilata böyle bir
isim koyma ihtiyacını duy-muştu. Yani, siyah insan Müslümanlıktan bütün bunları
beklerken aynı zamanda ırkçılığını da böyle bir perde arkasında saklamak
istiyordu.
İslâmiyet'ten
bütün bunları bekleyen siyah insan, Amerika'ya ilk ayak bastığında kendisine
iyi davranılsaydı, sosyal ve ekonomik konularda beyazlarla eşit muamele görmüş
olsaydı yine de 'Black Müslim Hareketi' ni kurup Hristiyanlığa karşı mücadele
verecek miydi? Yahut, Hristiyanlığın Amerika'da kurmuş olduğu düzen içerisinde
hiç bir şeye karışmadan hayatını devam ettirecek miydi?
Black
Müslim Hareketi 'ni konu alan bu çalışmamız, bir çok sürprizlerle, enteresan
olaylarla, maceralarla ve hatta dinî manada tezatlarla doludur. Bu araştırmadan
anladığım kadarıyla siyah müslümanlar, beyazların sonunun geldiğine veya en
kısa zamanda beyaz insanların saltanatlarının sona ereceğine inanırlar.
Siyah
insanın amacı, beyaz insanlarla tartışmak değildir. Ona göre, beyaz insan ölmek
üzeredir ve ölmek üzere olan bir kimse ile tartışılmaz ve mücadele edilmez.
Siyah insanın arzu ettiği şey, sağlam ekonomik temellere dayalı, kendi kendine
yeterli olabilen ve siyah insanda eskiden mevcut olan yüksek ahlak seviyesine
yeniden kavuşmasıdır. O aynı zamanda, asırlarca beyaz insana boyun eğmek zorunda
bıraktığı için Hristiyanlıktan da kurtulmak arzusundadır. Kısacası onun
zihninde yerleşmiş olan kölelik kavramının tamamen sökülüp atılmasını da arzu
etmektedir.
İşte Black Müslim Hareketi bu esaslar
üzerine kurulmuştur. Hareket tamamen zenci-beyaz ayırımı yapmaktadır. Hareket
'in lideri olarak Elijah Muhammed, daha bir çoğu okuma yazma bile bilmeyen
cahil taraftarların kafalarına, mitolojik, inatçı ve uydurma bazı tertipler
sokmuş, onların kafalarını hayali şeylerle doldurmağa çalışmıştır. Bunun en
canlı örneği ise, beyazların kötü ve şer yaratıklar olduğunu, beyaz
olmıyanların iyi yaratıklar olduğunu onların kafalarına yerleştirmek olmuştur.
Böylece dinleyici ve okuyucu durumunda olan kimsenin kafasında beyaz-siyah
ayırımı derhal kendiliğinden teşekkül etmiş olacaktır.
Hristiyanlık;
Amerika'daki siyah insanlara ne eşitlik, ne de insana yakışır bir saygınlık
getirmiştir. Siyah insana yardım edebilecek veya etmesi gereken yerlerde hep
engellemeğe gitmiştir. Aynı zamanda bu din, doğruyu söylemek zorunda kalınca
çekimser davranmıştır. İnanan insanları renklerine göre ayırmıştır. Halbuki
onun misyonu, Hz.İsa'nın talimatlarına göre hareket ederek universal kardeşliği
yaymaktı. O halde, Hristiyanlığın sevgisi, yardımları ve her yönüyle destekleri,
kısacası her şeyi beyaz insanlar içindi. Buna göre beyaz olmayan insanlar için
bir tek ümit kapısı kalıyordu ki, o da İslâmiyet'ti. Siyah insanın geleceği,
güveni, adaleti ve eşitliği ancak İslâm ile mümkün olacaktı. Siyah insan böyle
bir dünya kurmak zorundadır veya öyle istiyor.
İslâm'a bu kadar güvenen siyah insanlar
kendilerini sıradan müslümanlar olarak görmediklerinden dolayı, Amerika'da
mevcut olan beyaz müslümanlarla hiç bir yakın ilişkide bulunmamışlar, kendileri
için 'Müslim' kelimesini uydurmuşlardır. Bu kelime aslında 'müslüman' terimini
karşılamakla kalmıyor aynı zamanda siyah insana göre 'Black Man' yani 'Siyah
İnsan' manasına da gelmektedir. Gerçekten müslümanlığı bir bağ olarak
görselerdi, siyahlar da beyazların kullandıkları ’Moslem' kelimesini kullanır
ve onlarla bir bütünlük içinde olurlardı. Siyah insan her zaman ve her yerde
beyaz insana anti-tez olarak dünyaya geldiğini ve sürekli onunla mücadele
edeceğini ifade etmektedir, hareketleri de bunu göstermektedir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar