Print Friendly and PDF

Güzel Adlandırmalar

Bunlarada Bakarsınız

 


Hazırlayan: Ahmet GECEKUŞU

Batı dillerinde “euphemism” adı verilen güzel adlandırma, insanlar üzerinde olumsuz çağrışımlar uyandıran ve toplum tarafından adeta yasak konulan söz veya kelimelerin yerine, söz konusu nesne veya durumun edebe ve inanca uygun, olumsuz etkiyi bir nebze ortadan kaldıracak kelimelerle ifade edilmesidir.

Güzel adlandırma ile gerçekleşen ifadelerdeki incelik, toplumsal incelikten kaynaklanmakta ve toplumun bu tutumu bireylerin olayları, varlıkları dile getirme şekillerine yön vermektedir. Olaylar ve kavramların güzel adlandırma ile ifade edilmesi bireyin dile katmış olduğu bir inceliktir.

Hastalıklarla İlgili Olan Güzel Adlandırmalar

adı batası

: Köstebek de denilen çıban, kemik veremi, sıraca. DS, C.I, s.65

adı bellisiz

: Verem. DS, C.I, s.66

adını eller alsın

: 1) Müzmin yara. 2) Oğlanlık da denilen ateşli bir çocuk hastalığı. 3) Yılan. 4) Akrep. 5) Domuz. DS, C.I, s.66

ağrı tutmak

: Sara hastalığına yakalanmak. DS, C.I, s.111

ağrı

: Tifo. DS, C.I, s.109

akarca

: 1) Kemik veremi. 2) Bulaşıcı beyin hastalığı (hayvanlarda).

 

3) Daima akan çıban, sıraca, fistül. 4) Deri veremi, cüzzam.

 

5) Bel soğukluğu. DS, C.I, s.139

akıl hastalığı

: Delilik, cinnet. TS, C.I, s.65

aklını bozmak

: Üzerine düştüğü konudan başka bir şey düşünemez olmak;

 

delirmek. TS, C.I, s.68

al basma

: 1) Loğusa kadınlarda görülen bir hastalık, loğusa humması.

 

2) Sara hastalığı. 3) Sonradan görmelerdeki gurur, kibir, şımarıklık. DS, C.I, s.207

alınmış

: Felçli, inme inmiş. DS, C.I, s.220

alkın

: Kötürüm. DS, C.I, s.213

ağrı

: Verem. DS, C.I, s.417

büyük öksürük

: Boğmaca. DS, C.II, s.833

can alıcı

: 1) Öldürücü, kahredici. TS, C.I, s.421 2) Azrail. 3) Öldürücü hastalık. DS, C.III, s.854

çiçek

: İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık. TS, C.I, s.535

 

Dedim ucadan,

 

Sesin çıhmaz bacadan,

 

Allah seni gurtarsın,

 

Çiçehden gızılcadan KİA, s.276

değiştirme

: 1) Raşitizm hastalığı. 2) Gürbüz ve sağlam bir çocuğun birden bire zayıflayarak tanınmayacak hale gelmesi. (Şeytanın değiştirdiğine inanılır.) DS, C.IV, s.1402

diyabet

: Şeker hastalığı, şeker. TS, C.I, s.680.

dönük

: Cüzzam hastalığı. DS, C.IV, s.1586

dutargalı

: Saralı, sarası olan. DS, C.XII, s.4488

engi

: 1) Nezle. 2) Bademcik iltihabı. 3) Sancı, ağrı. 4) Felç.

 

DS, C.V, s.1753

engin

: 1) Diş nezlesi. 2) Genellikle çene altının ve yüzün şişmesiyle beliren hastalık. 3) Ağır hasta, durumu ölüme yakın olan (kimse). DS, C.V, s.1755

gelincik

: 1) Verem. 2) Kalp hastalığı. 3) Yılancık hastalığı.

 

4) Arpacık denilen bir çeşit göz hastalığı. 5) Böbrek hastalığı.

 

6) Lenfa düğümü iltihabı, boyun sıracası. 7) Yüzde olan bir çeşit çıban. 8) Süt çocuklarında görülen öldürücü bir çeşit hastalık. DS, C.VI, s.1979

 

9) Bir çeşit mantar. DS, C.VI, s.1980

gelincikleme

: Heyecandan ileri gelen bir çeşit sinir hastalığı.

 

DS, C.VI, s.1980

göğertme gözel hastalık gözenti

: Kolera hastalığı. DS, C.VI, s.2113

 

: Verem. DS, C.VI, s.2178

 

: Karasevda denilen akıl hastalığı. DS, C.VI, s.2180

güzelağrı habis

: Verem hastalığı. DS, C.VI, s.2243

 

: 1) Kötü, fenâ, fâsid. 2) Kötülük eden, alçak, müfsid.

 

3) Anormal hastalıklara veya kanserli urlara verilen isim.

 

TS, C.II, s.1091

hıcılayık

: Boğmaca. DS, C.VII, s.2356

hınam

: Kemik veremi. DS, C.VII, s.2362

içağrısı ileze

: Dizanteri ya da kolera hastalığı. DS, C.VII, s.2503

 

: Veremli, hastalıklı. DS, C.VII, s.2521

ili

: Hayâlet, cin, peri. DS, C.VII, s.2522

ince ağrı ince hastalık

: Verem, kalp hastalığı. DS, C.VII, s.2537

 

: Akciğer veremi. TS, C.II, s.1392

incitme beni

: Kanser hastalığı. TS, C.II, s.1394

inme

: Felç, nüzul. TS, C.II, s.1400

issice

: Verem. DS, C.VII, s.2559

kabaram

: Üzüntüden olan sinir hastalığı, bir çeşit delilik.

 

DS, C.VIII, s.2581

karamübarek

: Şirpençe, kan çıbanı. DS, C.VIII, s.2651

karabakma

: Kuşpalazı, difteri. DS, C.VIII, s.2637

karayatalığ kel hastalık

: Tifo hastalığı. DS, C.VIII, s.2654

 

: Verem. DS, C.VIII, s.2732

kızdırma

: Sıtma. DS, C.VIII, s.2862

kızılcık

: 1) Kızamık hastalığı. 2) Bir çeşit çiçek hastalığı.

 

DS, C.VIII, s.2864

kif

: Frengi hastalığı. DS, C.VIII, s.2870

kirli paçavra köme

: Kolera hastalığı. DS, C.VIII, s.2880

 

: Kızamık hastalığı. DS, C.VIII, s.2956

kötü yara

: Frengi. DS, C.VIII, s.2983

kuruyel

: Romatizma. DS, C.VIII, s.3013

kuruburu

: Dizanteri. DS, C.VIII, s.3011

kurudan

: Verem hastalığı. DS, C.VIII, s.3011

kusah

: Kolera. DS, C.XII, s.4573

kuşkuyruğu

: 1) Büyük çıban. 2) Difteri. DS, C.VIII, s.3016

külleme

: Frengi hastalığı. DS, C.VIII, s.3030

lepra

: Cüzzam. TS, C.III, s.1854

malûl

: İlletli, hastalıklı, sakat, kötürüm, hasta. TS, C.III, s.1894

miskin hastalığı (illeti) :Cüzzam.TS, C.III, s.1993

oturag öğkenli öpke avruu

: Kötürüm. DS, C.IX, s.3295

 

: Süreğen öksürüklü, bronşitli. DS, C.IX, s.3315

 

: Verem. DS, C.IX, s.3343

örde

: Rüşvet. DS, C.IX, s.3344

örken

: 1) Verem hastalığı. 2) Öksürük. DS, C.IX, s.3347

pamukçuk

: Daha çok bebeklerde görülen, dil, ağız ve boğaz çevresinde ortaya çıkan, pamuğa benzer, iltihaplı bir mantar hastalığı, aft. TS, C.III, s.2252

paryandı

: Kızamık hastalığı. DS, C.IX, s.3403

perde inmek

: Katarakt olmak, göz görmez olmak. TS, C.III, s.2289

punta

: Zatürree hastalığı. DS, C.IX, s.3486

seçime

: Frengi, belsoğukluğu gibi hastalık. DS, C.X, s.3564

sedef hastalığı

: Sedefi andıran pulcukların belirmesiyle ortaya çıkan bir deri hastalığı. TS, C.IV, s.2474

sırtı yarma

: Şarbon hastalığı. DS, C.X, s.3619

sökel

: 1) Humma, ateşli bir hastalık. 2) Tifo. 3) Zatürree.

 

4) Sakat. 5) Öldürücü grip. DS, C.X, s.3675

ter

: Tifo. DS, C.X, s.3888

terleme

: 1) Tifo. 2) Akciğer hastalığı. DS, C.XII, s.4753

terletme

: 1) Tifo. 2) Zatülcenp. 3) Humma. DS, C.X, s.3893

tilkiburnu

: Koltuk altında çıkan kan çıbanı. DS, C.X, s.3931

topaç

: Kötürüm. DS, C.X, s.3961

topak

: 1) Bir çeşit çıban. DS, C.XII, s.4768 2) Kabakulak.

 

DS, C.X, s.3962

töker

: Kötürüm. DS, C.X, s.3979

tutaklık

: Sara hastalığı. DS, C.XII, s.4775

tutalga tutulmak

: Sara hastalığı. DS, C.X, s.3998

 

: Felç olmak. DS, C.X.s. 4001

tüberküloz

: Verem. TS, C.IV, s.2943

uzunöksürük

: Boğmaca. DS, C.XI, s.4053

üşütme

: Zatürree. DS, C.XI, s.4078

vahıtsız

: 1) Hasta. 2) Yoksul. DS, C.XII, s.4801

yatağan

: İnme, felç. DS, C.XII, s.4816

yatalık

: 1) Humma ve benzeri ateşli hastalık. 2) Tifo. 3) Zatülcenp.

 

4) Zatürree. DS, C.XI, s.4199

yenirce

: 1) Frengi. 2) Şirpençe. 3) Cüzzam. DS, C.XI, s.4246

yeyilme

: Kanser. DS, C.XI, s.4260

yıldırım

: İnme, felç. DS, C.XI, s.4267

yumrucak zührevi

: Veba. DS, C.XI, s.4316

 

: Frengi ve bel soğukluğu gibi cinsi münasebetlerle bulaşan (hastalık). TS, C.IV, s.3336

 

 

 

 

Korkuyla İlgili Güzel Adlandırmalar

alıcı

: 1) Azrail. 2) Öldürücü, devasız hastalık. DS, C.I, s.215

Allah emri

: Deprem, zelzele. DS, C.I, s.223

ansızına uğramak

: Birdenbire ölmek. DS, C.I, s.280

atılıp gitmek : Birdenbire bayılmak, ölmek. DS, C.I, s.369

bir avuç toprak olmak : Ölmek, toprağa kavuşmak. TS, C.I, s.185

can alıcı

: 1) Öldürücü, kahredici. TS, C.I, s.421

2) Azrail. 3) Öldürücü hastalık. DS, C.III, s.854

cansız at

: Tabut. TS, C.I, s.432

çadır

: Kefen. DS, C.III, s.1032

dağdagezen (dağdaki) : 1) Kurt. 2) Domuz. DS, C.III, s.1324

dünyaya gözlerini kapamak(yummak) : Ölmek. TS, C.I, s.749

dünyaya vedâ etmek : Ölmek. TS, C.I, s.749

el çekmek

: Ölmek. TS, C.I, s.804

elbiz

: 1) Sümüklü böcek. 2) Şeytan, düşman. DS, C.V, s.1704

engebe

: Felaket. DS, C.V, s.1752

esiren

: Kuduz köpek. DS, C.V, s.1782

evran [evren]

: Büyük yılan. DS, C.V, s.1813

ferik

: Sarı akrep. DS, C.V, s.1846

gidergelmez

: Ölüm. DS, C.VI, s.2074

göcemek

: Ölmek. DS, C.VI, s.2119

gözü toprağa bakmak: Ölmek üzere olmak. TS, C.II, s.1049

günleri sayılı (olmak ) : Bir kimsenin ölümü yakın (olmak). TS, C.II, s.1073 günü yetmek (gelmek) : 1) Vâdesi tamam olmak, sonu gelmek, ölmek, eceli gelmek. 2) (kadınlar için) Doğum vakti gelmek.

 

TS, C.II, s.1074

hayata gözlerini yummak (kapamak) : Ölmek. TS, C.II, s.1197

hayatıyla ödemek

: Hayatına mal olmak, ölmek. TS, C.II, s.1198

hece taşı

: Mezar taşı. DS, C.VII, s.2325

hıdırlık

: Mezarlık. DS, C.VII, s.2357

irtihâl

: Dünyadan âhirete göçme, ölüm, vefat. TS, C.II, s.1415

kabir

: Mezar, sin. TS, C.II, s.1467

kabristan

: Mezarlık. TS, C.II, s.1465

karadeve

: Ölüm, ecel. DS, C.VIII, s.2642

kara toprağa aş olmak : Mezara girmek, ölmek, gömülmek. TS, C.IV, s.2907

karadam

: Mezar. DS, C.VIII, s.2641

karayazı

: Ölüm. DS, C.XII, s.4535

karayer

: Mezar, sin; toprak, kara toprak. TS, C.II, s.1547

karayol

: Ölüm. DS, C.VIII, s.2655

kuyruklu lahit

: Akrep. DS, C.VIII, s.3020

 

: Mezar, kabir; sanduka. TS, C.III, s.1841

öcü

: 1) Kurt, domuz vb. zararlı hayvanlar. DS, C.IX, s.3308

 

2) Çocukları korkutmak için uydurulmuş hayali yaratık, umacı.

 

TS, C.III, s.2201; DS, C.IX, s.3308

ruhunu teslim etmek : Can vermek, ölmek. TS, C.III, s.2380

salaca

: 1) Tabut. 2) Ölü. 3) Tutukevi. DS, C.XII, s.4664

sallandırmak

: Asmak, idam etmek. TS, C.IV, s.2427

sallantı

: Deprem DS, C.XII, s.4666

sarıoğlan

: Akrep. DS, C.XII, s.4672

tabanı genişlemek tef

: Ölmek. DS, C.X, s.3797

 

: Kefen. DS, C.XII, s.4745

tehlike

: Deprem. DS, C.X, s.3861

terkili

: Akrep. DS, C.XII, s.4753

toprağa bakmak toprağa düşmek toprağa girmek toprak olmak

: Ölümü yakın görülmek, ölümü yakın olmak. TS, C.IV, s.2907

 

: Ölmek, vurulup ölmek. TS, C.IV, s.2907

 

: Gömülmek, gömülmüş olmak, ölmek. TS, C.IV, s.2907

 

: Ölmek, toprağa karışmak. TS, C.IV, s.2907

ubur

: Hortlak. DS, C.XI, s.4019

uğrağa gelmek uğrak uğramak

: Cin, peri tarafından çarpılmak. DS, C.XI, s.4026

 

: Sara, cin çarpması. DS, C.XI, s.4026

 

: 1) Cine, şeytana çarpılmak. 2) Hastalığa tutulmak.

 

DS, C.XI, s.4027

umacı

: Cin, peri örneği, korkutan şey, yaratık. DS, C.XI, s.4036

uzunböcü

:Yılan. DS, C.XII, s.4790

uzun

: Yılan. DS, C.XI, s.4053

uzunöksürük

: Boğmaca. DS, C.XI, s.4053

vâdesi gelmek yağlı ip yerdegezen

: Eceli gelmek, ömrü sona ermek. TS, C.IV, s.3036

 

: Darağacı, idam sehpası. TS, C.IV, s.3099

 

: Yılan. DS, C.XI, s.4250

Ahlâkî Değerle İlgili Güzel Adlandırmalar

abartmak

: Aşırmak, çalmak. DS, C.I, s.12

abdestsiz

: Korkmaz, çekinmez, senli-benli, saygısız. DS, C.I, s.17

açıkçı ad çekici

: Beleşçi, bedavadan geçinen. DS, C.I, s.59

 

: 1) İftiracı, müzevvir. 2) Yaygaracı. DS, C.I, s.65

ad çekmek

: Bir kişi ve bir aile için kötü şeyler söylemek. DS, C.I, s.65 : 1) Boşboğaz, geveze, sır tutmaz. 2) Hırsız. DS, C.I, s.116 : 1) Ara bozucu, dedikoducu, kovcu. 2) Kötü, kara haber

ağzı açık

vermekten hoşlanan kimse. 3) Kavgacı, dövüşken.

ağzı kara

4) Yalancı. 5) İftiracı. DS, C.I, s.118

ağzı yelli akşamcı

: Yüksekten atan, övünen. DS, C.I, s.118

 

: Her akşam içki içmeyi âdet ve alışkanlık haline getirmiş olan.

 

TS, C.I, s.79

aktarma

: Çalma. DS, C.I, s.163

alkaçıcı

: Kaçırıcı, dolandırıcı. DS, C.I, s.222

alkışçı

: Birinin her yaptığını, her söylediğini beğenip öven, kabul eden ve doğru diye herkese kabul ettirmeye çalışan kimse, şakşakçı, dalkavuk. TS, C.I, s.98

allanmak

: Sarkıntılık etmek. DS, C.I, s.224

alûfte

: İffetsiz, düşkün kadın. TS, C.I, s.112

âmiyâne

: Bayağı, ayak takımına yakışır tarzda, adice. TS, C.I, s.117

anadan doğma anasının kızı

: Çırılçıplak. TS, C.I, s.119

 

: Bakire olmayan kız. DS, C.I, s.253

aparmak

: Çalmak, aşırmak, alıp kaçmak, habersiz götürmek.

 

DS, C.I, s.284

ar damarı çatlamak : Utanma hissi kalmamak, utanç duyulacak şeyleri hiç

 

sıkılmadan yapar olmak, yüzsüz olmak. TS, C.I, s.130

arakçı

: Hırsız. DS, C.I, s.294 ; TS, C.I, s.134

arayışçı aspak

: Dedikoducu. DS, C.I, s.301

 

: Temiz olmayan, derbeder kadın. DS, C.I, s.347

aşırmak

: Çalmak, kimsenin haberi olmadan alıp götürmek. TS, C.I, s.165

aşna fişna

: Gizli dost, flört, oynaş. TS, C.I, s.168

atıcı

: Asılsız şeyler uydurup söyleyen, yalancı. TS, C.I, s.175

ayağa çıkmak başına çökmek

: Orospu olmak. DS, C.I, s.397

 

: Birinin ırzına geçmek. DS, C.II, s.559

baştan çıkmak (çıkarmak) : Kötü yola sapmak, ahlâkı bozulmak; ayartmak, kötü

besmelesiz

yola sürüklemek. TS, C.I, s.266

 

: Çocuklar hakkında “piç” manasında kullanılan bir sövme.

bire bin katmak

TS, C.I, s.306

 

: Bir şeyi olduğundan fazla göstermek, mübâlağa etmek.

 

TS, C.I, s.349

cebine indirmek

: ( para için ) Hakkı olmadığı halde kendine mal etmek.

 

TS, C.I, s.445

çakıştırıcı

: Dedikoducu, fitneci. DS, C.III, s.1045

çapkın

1) Gelip geçici aşklar peşinden koşan kimse. 2) Haylaz, yaramaz, serseri, derbeder, haşarı. TS, C.I, s.488

çenesi kuvvetli

 

: Çok konuşan, söz söylemekten yorulmayan, geveze.

TS, C.I, s.513

 

 

çilesiz

Utanmaz, ahlâksız (Kimse). DS, C.III, s.1217

dalalet

: Doğru yoldan sapma, çıkma, yolunu şaşırma, azma. TS, C.I, s.577

dekolte

: Açık saçık. TS, C.I, s.609

dem çekmek demagoji dilci

: İçki içmek, işret etmek. TS, C.I, s.614

dili güllü

: Halk dalkavukluğu. TS, C.I, s.615

dost tutmak

: Laf taşıyarak ara açmaya çalışan kimse. DS, C.IV, s.1492

dost

: Yüze karşı iyi konuşan fakat arkadan kötü olan kimse, ikiyüzlü. DS, C.IV, s.1494

düşkün

: (Erkek veya kadın) Evlilik dışı ilişki kurmak. TS, C.I, s.706

düzen

: Evlilik dışı ilişki kuran erkek veya kadın. TS, C.I, s.705

düzmece

: Değer ve haysiyetini kaybetmiş; itibardan düşmüş. TS, C.I, s.753

: Hile, dolap. TS, C.I, s.769

: Uydurma, gerçek olmayan, sahte. TS, C.I, s.770

eğri bakmak(eğri gözle bakmak) : Kin, hiddet veya kötü düşünce ile bakmak.

 

TS, C.I, s.791

el açmak

: Dilenmek. TS, C.I, s.803

eli çakır

: Hırsız. DS, C.V, s.1716

eli uzun

: Hırsız. TS, C.I, s.811

ellenmiş dillenmiş

: Kötü şöhretli, iffetsiz (kadın). TS, C.I, s.822

emeksiz

: 1) Üvey evlat, evlatlık. 2) Hizmetçi. DS, C.V, s.1732

 

3) Evlilik dışı çocuk, piç. DS, C.XII, s.4495

ergi

: Fahişe. DS, C.V, s.1768

eteğine eğri

: Kötü kadın. DS, C.V, s.1796

evlilik dışı

: Meşru olmayan, kanuna uymayan, gayri meşru.

 

TS, C.I, s.876

evraksız

: Namussuz, şerefsiz (kimse). DS, C.V, s.1813

genel ev

: Resmî olarak izin verilmiş fuhuş yeri, umumhâne, kerhâne.

 

TS, C.II, s.989

görüşmek

: Gizlice cinsel ilişkide bulunmak, zina etmek.

 

DS, C.VI, s.2164

güvende

: Kötü yola düşen kadın. DS, C.VI, s.2240

handan

: Babası belli olmayan, piç. DS, C.VII, s.2272

haram

: Piç. DS, C.VII, s.2283

harama uçkur çözmek : Nikâhsız olarak birisiyle cinsi münâsebette bulunmak.

 

TS, C.II, s.1151

Havâî

: Arzu ve hevesine uyan, keyfince hareket eden, hafif mizaçlı;

 

uçarı, hoppa. TS, C.II, s.1187

ilişmek

: Irza geçmek. DS, C.VII, s.2528

indir kaldır

: Dedikodu. DS, C.VII, s. 2540

işi pişirmek

: Aralarında gizlice anlaşmak. TS, C.II, s.1435

işlenti

: Faiz. DS, C.VII, s.2564

işletmek

: Şaka ve birtakım yalanlarla birini kandırmak ve gülünç duruma düşürerek eğlenmek. TS, C.II, s.1441

kabak çiçeği gibi açılmak : Çekingenlik ve utangaçlıktan sıyrılarak aşırı davranışlarda

kaçamak

bulunmak. TS, C.II, s.1464

 

: Hoş karşılanmayacak bir şeyi ara sıra gizlice yapma.

 

TS, C.II, s.1471

kara çalmak

: Birine iftira etmek, birinin adını kötüye çıkarmak.

 

TS, C.II, s.1546

kara

: İftira, leke. DS, C.VIII, s.2637

katkılı

: 1) Karışık, arı olmayan, hileli. 2) Evlilik dışı çocuk, piç.

 

DS, C.VIII, s.2684

kaydırmak

: Çalmak, kaçırmak. DS, C.VIII, s.2699

kaynaşık

: Yosma, oynak kadın. DS, C.VIII, s.2705

kazancı

: Dilenci, çingene. DS, C.VIII, s.2710

kefelâlesi

: Utanmaz, arsız. DS, C.VIII, s.2719

kıdım

: Rüşvet. DS, C.VIII, s.2787

kılınmak

: Yaltaklanmak, boyun eğmek. DS, C.VIII, s.2799

kınalı

: Ahlâksız. DS, C.VIII, s.2805

kirlenmek

: (Kadın için) Irzına geçilmek, namusuna zarar gelmek.

 

TS, C.II, s.1700

kirtik

: Rüşvet. DS, C.VIII, s.2883

kucaktan kucağa dolaşmak (gezmek) : (kadın için) Pek çok kimsenin sevgilisi

 

olmak, onlarla düşüp kalkmak. TS, C.II, s.1770

laf atmak

: Yalan söylemek. DS, C.IX, s.3058

lâubali

: Kayıtsız, umursamaz, ciddiyetsiz, saygısız, pervasız.

 

TS, C.III, s.1848

lüpcü

: 1) Hazır yiyici, beleşçi. 2) Rüşvet alan kimse.

 

DS, C.IX, s.3095

mayası bozuk mektep görmemiş

: Karaktersiz, kötü yaradılışlı, soysuz. TS, C.III, s.1916

 

: Kaba, saygısız, cahil, terbiyesi kıt. TS, C.III, s.1932

mercimeği fırına vermek : Gizlice aşk ilişkisi kurmak. TS, C.III, s.1946

mezhebi geniş

: Namus, iffet, ahlâk vb. konularda fazla serbest ve hoşgörülü olan (kimse). TS, C.III, s.1972

muhabbet tellalı

: Bir erkeğin bir kadınla buluşmasını sağlayan, bu işi meslek edinmiş kimse. TS, C.III, s.2008

münasebette bulunmak : Cinsi yaklaşımda bulunmak. TS, C.III, s.2049

mürtekip

: ( para, kazanç karşılığı olarak ) Kötü, uygunsuz işler

 

yapan; rüşvet yiyen, rüşvet alan, rüşvetçi. TS, C.III, s.2054

müstehcen

: Açık saçık, edep veya haya duygularına aykırı; yakışıksız.

 

aykırı; yakışıksız. TS, C.III, s.2060

müzevir

: Söz götürüp getiren, ara bozan. TS, C.III, s.2070

müzmehel

: İçkili, sarhoş. DS, C.XII, s.4601

nâne yemek

: Yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz

 

bir iş yapmak. TS, C.III, s.2083

naylon

: Düzme, sahte. TS, C.III, s.2091

oğrulamah ortaya düşmek

: Çalmak. DS, C.IX, s.3269

 

: (Kadın için) Fahişe olmak, orta malı olmak, sokağa düşmek.

 

TS, C.III, s.2180

oynadanlıh

: İkiyüzlülük. DS, C.XII, s.4618

oynamak

: Kanun dışı cinsel ilişki kurmak. DS, C.IX, s.3302

oynaşmak

: Kadın ve erkek nikahsız yaşamak. DS, C.IX, s.3302

ozan

: 1) Geveze. 2) Sersem, aptal. 3) Dedikodu, dırıltı.

 

DS, C.IX, s.3305

öğütlemek

: Birisini kandırıp bir başkasına karşı kışkırtmak.

 

DS, C.IX, s.3324

ökünmek

: Birinin yaptıklarını, söylediklerini yineleyerek alay etmek.

 

DS, C.IX, s.3327

ölçer

: Ara bozucu, fitne. DS, C.IX, s.3329

önlük

: Kötü kadın. DS, C.IX, s.3341

örünç özü kara

: Rüşvet. DS, C.IX, s.3354

 

: Sütü bozuk, kötü soydan gelen (kimse). DS, C.IX, s.3373

para dönmek

: Rüşvetle iş yapılmak, rüşvet verilmek. TS, C.III, s.2256

payalı

: Kendini beğenmiş, kibirli. DS, C.XII, s.4640

pek yüzlü

: 1) Sıkılmaz, utanmaz, yüzsüz. TS, C.III, s.2282

 

2)Utanmadan, sıkılmadan her şeyi konuşan. DS, C.IX, s.3422

perdesi yırtık (sıyrık): Utanmaz, arlanmaz. TS, C.III, s.2289

salmağ

: 1) Gebe kadın çocuğunu düşürmek. 2) Yellenmek, gaz çıkarmak. DS, C.XII, s.4667

seçme sölegen

: Kötü yolda kadın. DS, C.X, s.3564

 

: Çok konuşan, geveze. DS, C.X, s.3677

söz sav

: Dedikodu. DS, C.X, s.3685

sümbül

: Evlilik dışı doğan çocuk, piç. DS, C.X, s.3709

sütü bozuk

: Kötü soydan gelmiş kimse, soysuz, karaktersiz, aşağılık.

 

TS, C.IV, s.2640

şaşıt

: Söz taşıyan, çaşıt. DS, C.X, s.3751

şatafatçı şişgin talaşmak

: Dalkavuk, yüze gülen. DS, C.XII, s.4721

 

: Onurlu, kibirli. DS, C.X, s.3787

 

: Boğuşmak, kavga etmek. DS, C.X, s.3814

tandırlama

: Dedikodu, asılsız söz. DS, C.X, s.3819

taşbaşı

: Edepsizce, saygısızca. DS, C.X, s.3839

tava kapağı

: İkiyüzlü adam. DS, C.X, s.3845

tensuz

: Kötü (kadın için). DS, C.X, s.3880

terkisalat

: 1) Terbiyesiz. 2) Beceriksiz. DS, C.X, s.3892

ters ayakkabı

: Kötü yolda kadın, erkek. DS, C.XII, s.4754

tok

: Kibirli, burnu büyük. DS, C.X, s.3946

türetmek

: Uydurmak. DS, C.X, s.4013

türküsünü çağırmak : Dalkavukluk yapmak. DS, C.X, s.4014

uçarı

: Çeşitli eğlencelere düşkün, çapkın; sefih. TS, C.IV, s.2959

uçkur çözmek

: Cinsel yaklaşmada bulunmak. DS, C.XI, s.4022

uçurgan

: Hırsız. DS, C.XII, s.4781

uçurmak umumhâne

: Çalmak, aşırmak. DS, C.XI, s.4023

 

: Genel ev. TS, C.IV, s.2975

ustalık

: Kurnazlık, düzencilik. DS, C.XI, s.4043

uygunsuz

: Kötü davranışlarda bulunan, çirkin veya zararlı hareketler yapan, terbiyesiz, ahlâk sız, yoldan çıkmış.

 

TS, C.IV, s.2989

uygunsuz

: Kötü yola sapmış (kadın için). DS, C.XI, s.4049

ünlenmek

: 1) Dile düşmek, adı kötüye çıkmak.

 

2) Onurlanmak, kibirlenmek. DS, C.XI, s.4066

üstüne yatmak vesikalı

: Borcunu ödememek, aldığını geri vermemek. DS, C.XI, s.4077 : Kendisine fuhuş için resmî makamlarca izin verilmiş kadın. TS, C.IV, s.3071

yakınlık göstermek : Cinsel birleşmeye yanaşmak. DS, C.XI, s.4129

yakınlık

: Cinsel ilişki. DS, C.XI, s.4129

yollu

: Kötü yola düşmüş kadın. DS, C.XI, s.4290

İnançla İlgili Güzel Adlandırmalar

ahiret uykusu : Ölüm. TS, C.I, s.55

ahireti (öbür dünyayı) boylamak : Ölmek. TS, C.I, s.55

akşamcık kuşu

: Yarasa. DS, C.I, s.162

alıcı

: 1) Azrail. 2) Öldürücü, devasız hastalık. DS, C.I, s.215

Allah’ın davetine icabet etmek : Ölmek, dünyayı terk etmek. TS, C.I, s.104

asık

: 1) Faiz. 2) Çingene. DS, C.I, s.342

can alıcı

: 1) Öldürücü, kahredici. TS, C.I, s.421

2) Azrail. 3) Öldürücü hastalık. DS, C.III, s.854

33                       Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 1988, s. 1512

çalınmak

: 1) Cin çarpmak.

 

2)          Ölmek üzere olan hastanın dili peltekleşmek.

 

3)          Deli olmak. DS, C.III, s.1055

dağdagezen (dağdaki) : 1) Kurt. 2) Domuz. DS, C.III, s.1324

don değişmek dünyadan göçmek ecel şerbeti içmek erişmek

: Ölmek. DS, C.IV, s.1559

 

: Ölmek. TS, C.I, s.748

 

: Ölmek. TS, C.I, s.776

 

: Şeytan, cin çarpmak. DS, C.V, s.1773

erlenmek

: Cin çarpmak. DS, C.V, s.1775

erleşikli

: Cin çarpmış. DS, C.V, s.1775

esürük

: 1) Cin, peri çarpmış (kimse). 2) Saralı. DS, C.V, s.1787

gara canavar

: Domuz. DS, C.VI, s.1918

gecekuşu

: Yarasa. DS, C.VI, s.1958

geçinmek gergek bulmak

: Ölmek. DS, C.VI, s.1962

 

: Ölmek. DS, C.VI, s.2000

gezer

: 1) Cin, peri, ölü ruhu v.b. hayâlî şeyler. 2) Geceleri kötü niyetle dolaşan kimse. DS, C.VI, s.2022

gılınkuş goncolos gökçe hacıkuşu

: Baykuş. DS, C.VI, s.2042

 

: Hortlak. DS, C.VI, s.2100

 

: 1) Melek. 2) Azrail. DS, C.VI, s.2135

 

: Baykuş. DS, C.VII, s.2248

hayırlı kuş

: Baykuş. DS, C.VII, s.2317

hınzır

: 1) Domuz. 2) Pis ve katı yürekli, gaddar, hain.

 

TS, C.I, s.1243

hümmatun

: Baykuş. DS, C.VII, s.2450

hüpbükkuş iblis

: Baykuş. DS, C.VII, s.2450

 

: Şeytan. TS, C.II, s.1324

ili

: Hayâlet, cin, peri. DS, C.VII, s.2522

ilişik

: Boş inanca göre cin çarpmış kimse. DS, C.VII, s. 2527

iliyer ishak

: Boş inanca göre cinli, perili, uğursuz yer. DS, C.VII, s.2529

 

: Baykuş. DS, C.VII, s.2555

karanlıkkuşu

: Yarasa. DS, C.VIII, s.2651

kayış kanat keçinmek kehten bakan

: Yarasa. DS, C.VIII, s.2701

 

: Ölmek. DS, C.VIII, s.2716

 

: Domuz. DS, C.VIII, s.2722

kelebek

: Yarasa. DS, C.VIII, s.2726

kesegen

: 1) Fare. 2) Erkek domuz. DS, C.VIII, s.2760, 2761

kılın

: Baykuş. DS, C.VIII, s.2798

korkut

: Cin, şeytan gibi hayâlî yaratıklar. DS, C.VIII, s.2926

kötü hayvan

: Domuz. DS, C.VIII, s.2982

kukumav

: Baykuş. DS, C.VIII, s.2992

küpe binmek

: Büyücülük, cadılık yapmak. DS, C.VIII, s.3040

malkadın

: Baykuş. DS, C.IX, s.3113

mekir nekir

: 1) Cin, şeytan. 2) Hortlak. DS, C.XII, s.4590

moza

: Domuz yavrusu. DS, C.IX, s.3212

muratçık obur

: Baykuş. DS, C.IX, s.3220

 

: Hortlak. DS, C.IX, s.3261

oğrak

: 1) İnanışa göre cin, peri çarpması. DS, C.XII, s.4609

 

2) Nedeni bilinmeyip cinlerin çarptığına inanılan hastalık.

 

DS, C.IX, s.3269

orak

: Cin. DS, C.IX, s.3285

öcü

: 1) Kurt, domuz vb. zararlı hayvanlar. DS, C.IX, s.3308

 

2) Çocukları korkutmak için uydurulmuş hayali yaratık, umacı.

 

TS, C.III, s.2201; DS, C.IX, s.3308

ören kuşu

: Baykuş. DS, C.IX, s.3346

öşek

: 1) Dedikodu, abartma. 2) Hortlak. DS, C.IX, s.3356

sayıp

: Peri, cin. DS, C.X, s.3559

sırsıra

: Yarasa. DS, C.X, s.3618

teccel

: Şeytan. DS, C.X, s.3856

uçuk uğraklı

: Cin, peri. DS, C.XII, s.4781

 

: Çarpılmış, inmeli (kimse). DS, C.XII, s.4782

uğu uğukuşu ulukuş

: Baykuş. DS, C.XI, s.4028

 

: Baykuş. DS, C.XII, s.4783

 

: Baykuş. DS, C.XI, s.4035

viranguşu

: Baykuş. DS, C.XI, s.4105

yağız yer

: Cehennem, sin. DS, C.XI, s.4121

yazıcı

: Büyücü. DS, C.XII, s.4817

yazmak

: Büyü yapmak. DS, C.XII, s.4817

Kusurları Gizlemeye Bağlı Güzel Adlandırmalar

abızambak

: Saçma sapan, gelişi güzel konuşan. DS, C.I, s.23

açık ağız ağbaş

: 1) Boşboğaz, geveze. 2) Aptal, salak. 3) Tembel. DS, C.I, s.58

 

: Kel, saçsız. DS, C.I, s.85

ağır ayaklı

: Gebe, yüklü. DS, C.XII, s.4407

ağır canlı ( kanlı )

: Tembel, miskin, uyuşuk. TS, C.I, s.40

ağır gövde

: Şişman, hantal vücut. TS, C.I, s.40

ahraz

: 1) Dilsiz, sağır ve dilsiz. 2) Akılsız, ahmak. DS, C.I, s.133

akbakan

: Beceriksiz, budala. DS, C.I, s.141

akgöz alagöz alazlık

: Korkak, budala, ahmak. DS, C.I, s.149

 

: Korkak. DS, C.I, s.187

 

: Saç çıkmayan baş, kel. DS, C.I, s.204

alîl

: 1) Sakat. 2) kör, gözleri görmez, âmâ. 3) illetli, sık sık gelerek rahatsız eden bir hastalığı olan. TS, C.I, s.97

aklın

: Kötürüm. DS, C.I, s.213

âmâ

: Kör. TS, C.I, s.113

anahalı

: Aybaşı (kadınlarda). DS, C.XII, s.4418

atakçı

: 1) Bunak. 2) Yalancı. DS, C.I, s.365

ayaz

: Kel, seyrek saçlı baş. DS, C.I, s.409

aydaş

: 1) Zayıf, cılız. 2) Bacakları çarpık. 3) Şaşı. DS, C.I, s.410

babalanmak

: Öfkelenmek. TS, C.I, s.215

babalı

: Sinirli, sinir nöbeti geçiren. TS, C.I, s.215

bacağını çekmek bağrı geçmek bahîl

: Topallamak, aksayarak yürümek. DS, C.II, s.456

 

: Zamanında evlenememek, evde kalmak. DS, C.II, s.485

 

: Cimri, hasis. TS, C.I, s.228

bayrambeyi olmak (beğ olmak, bey olmak) : Midesi bozulmak, ishal olmak:

bellik

: Kambur. DS, C.XII, s.4453

boğazsak

: Obur, pisboğaz. DS, C.II, s.728

bozalak

: Kel. DS, C.II, s.749

bozgun

: İshal. DS, C.II, s.751

bozguna düşmek

: İshal olmak. DS, C.II, s.751

böhürmek

: Kusmak. DS, C.II, s.767

cam göz cebi

: Açgözlü, tamahkâr. TS, C.I, s.419

 

: Korkak, ödlek, yüreksiz. TS, C.I, s.435

cürüm

: Suç, kabahat, günah. TS, C.I, s.472

çam devirmek

: Bilmeden karşısındakini gücendirecek söz söylemek, pot kırmak, cahilce ve iş bozucu söz söylemek. TS, C.I, s.484

çehre züğürdü

: Çirkin yüzlü. TS, C.I, s.501

çömez

: Çok oturan, tembel. DS, C.III, s.1286

dedem akıllı

: Sersem, bunak, avanak. DS, C.IV, s.1398

dem

: 1) Kadınlarda ay başı, hayız, âdet, regl.

 

2) Göz yaşı. TS, C.I, s.615

dirayetsiz

: Bilgi ve tecrübesi olamayan, beceriksiz, kabiliyetsiz, zayıf, iktidarsız. TS, C.I, s.672

diyare

: İshal. TS, C.I, s.681

durumsuz

: Fakir. DS, C.IV, s.1608

ebe

: Çok konuşan, geveze. DS, C.V, s.1650

ecene

: Cüce, kısa boylu. DS, C.V, s.1660

edep yeri

: Edep ve terbiye bakımından örtülmesi gereken yerler.

 

TS, C.I, s.779

eğşümük

: Kusmuk, mide bulantısı. DS, C.V, s.1689

ekşi

: Hoşa gitmeyen, somurtkan, asık, gülmeyen.

 

TS, C.I, s.801

eli sıkı

: Çok tutumlu, cimri, pinti. TS, C.I, s.821

erişkin

: İhtiyar. DS, C.V, s.1772

firiklemeğ

: Çok şiddetli ishal olmak. DS, C.V, s.1870

foyası meydana çıkmak : Gizlenen kötülük ortaya çıkmak, kötü vasıflı olduğu

geçük gelişmek gezgin

anlaşılmak, maskesi düşmek. TS, C.II, s.940

 

Bahi her şeyi görmiş, bili. Da foyasi medana çıhacah, o birahi buni, gidi çocuh. DA, s.71

 

: İhtiyar. DS, C.VI, s.1963

 

: Şişmanlamak. DS, C.VI, s.1983

 

: Uykuda gezen (kimse). DS, C.VI, s.2023

gızıl

: Tembel. DS, C.VI, s.2070

göğüslü gövdeli

: İri memeli (kadın). TS, C.II, s.1020

 

: 1) Hâmile. DS, C.VI, s.2167

 

2) Vücutlu, cüsseli, iri. TS, C.II, s.1039

göz buğu

: Körlük. DS, C.VI, s.2176

gözü sönmek

: Kör olmak. TS, C.II, s.1049

hamamcı olmak

: Gusül aptesti alması gerekmek, ihtilam olmak.

 

TS, C.II, s.1137

hasıl

: Şişman (kimse). DS, C.VII, s.2299

hazan

: 1) Fakir. 2) Aç gözlü (kimse). DS, C.VII, s.2322

hemoroyit

: Basur. TS, C.II, s.1224

horasan

: Eksik, normal olmayan (akıl için). DS, C.VII, s.2409

hoylu

: Yarı deli, dengesiz ( kimse). DS, C.VII, s.2422

hüküm giymek

: Mahkemece cezalandırılmak. TS, C.II, s.1298

hükümlü

: Hüküm giymiş olan; cezâ verilmiş olan, mahkûm.

 

TS, C.II, s.1300

ılat

: Kekeme. DS, C.VII, s.2464

ılğın

: Korkak. DS, C.VII, s.2470

ılkış

: Şaşı. DS, C.VII, s.2473

ırşat (irşat)

: Çirkin, suratsız. DS, C.VII, s.2488

ibiş

: Alık, şapşal, hımbıl. TS, C.II, s.1324

kabıklı (kabuklu)

: Sünnetsiz erkek. DS, C.VIII, s.2583

kalabalık ağızlı kamaşık

: Geveze, lafa boğan, lafazan. TS, C.II, s.1495

 

: Beceriksiz, tembel, uyuşuk. DS, C.VIII, s.2613

karnı olmak

: Gebe olmak. DS, C.VIII, s.2667

kaydur

: Topal. DS, C.VIII, s.2699

kaytarmak

: Kusmak, çıkarmak. DS, C.VIII, s.2709

kazak

: 1) Dilsiz. DS, C.VIII, s.2710

 

2) Sünnetsiz adam. DS, C.VIII, s.2709

kısmık

: Cimri. DS, C.VIII, s.2843

kıssa

: Şaşkın, aptal (kimse). DS, C.VIII, s.2844

kıtıpiyos

: İşe yaramaz, sünepe, değersiz, kötü. TS, C.II, s.1675

kıtır atmak

: Yalan söylemek. DS, C.VIII, s.2847

kıtır

: Kel hastalığı. DS, C.VIII, s.2847

kıtmır

: Cimri, pinti. DS, C.VIII, s.2848

kıyafet düşkünü

: Kıyafeti kötü olan kimse. TS, C.II, s.1678

kirli

: (Kadın için) Ay başı halinde olan. TS, C.II, s.1700

körocak

: Çocuksuz aile. TS, C.II, s.1759

kubat

: Kaba, şişman, biçimsiz. DS, C.VIII, s.2987

lokma göz

: İri ve dışarı fırlamış göz, patlak göz. DS, C.IX, s.3084 ;

 

TS, C.III, s.1864

mahmıt

: Avanak, aptal. DS, C.IX, s.3105

malyemez

: Cimri. DS, C.IX, s.3114

mantıcı

: Pinti, cimri. DS, C.XII, s.4586

miskin

: Beceriksiz, elinden bir şey gelmez, mıymıntı, uyuşuk;

 

tembel. TS, C.III, s.1993

muhannet

: Korkak, kadın yaradılışlı adam. DS, C.IX, s.3217

nedir kalmak

: Hastalık, iz bırakmak, sakat kalmak. DS, C.IX.s.3243

nedirli

: Özürlü, eksik, lekeli. DS, C.IX, s.3243

omzu düşük

: Uyuşuk, sersem. DS, C.IX, s.3280

oya

: Dalgacı, tembel. DS, C.XII, s.4617

ozan

: 1) Geveze. 2) Sersem, aptal. 3) Dedikodu, dırıltı.

 

DS, C.IX, s.3305

öğmek

: Kusmak. DS, C.XII, s.4621

öğünsüz

: Doymak bilmeyen. DS, C.IX, s.3321

 

DS, C.IX, s.3324

ökçesiz

: 1) Korkak. 2) Bir şeye dayanamayan, katlanamayan.

 

DS, C.IX, s.3325

özen

: Kör. DS, C.IX, s.3371

paçası düşük sıkı

: Giyimine dikkat etmeyen, pasaklı. TS, C.III, s.2246

 

: Cimri. DS, C.X, s.3605

sis

: Yüzdeki çil. DS, C.XII, s.4698

sislenmek

: Yüz çillenmek, lekelenmek. DS, C.XII, s.4698

sofra

: Kalça. DS, C.X, s.3654

surat düşkünü

: Çirkin. DS, C.X, s.3698

şaşa

: Kör. DS, C.X, s.3751

şehla

: Az ve hoşa gidecek şekilde şaşı (göz). TS, C.IV, s.2672

tabansız

: Korkak, yüreksiz, ödlek, cesaretsiz. TS, C.IV, s.2712

tankuş

: Akılsız. DS, C.XII, s.4737

tat

: 1) Dilsiz. 2) Kekeme. 3) Tanrı. DS, C.X, s.3841- 3842

 

4) Az konuşan. 2) Deli. DS, C.XII, s.4741

tekdamar

: 1) Cılız. DS, C.XII, s.4747

 

2) Korkak. DS, C.X, s.3862

tepegöz

: 1) Sakar (kimse). 2) Herkese çatan, kavgacı.

 

3) Yaramaz (çocuk için). DS, C.X, s.3882

tığ

: Parasız pulsuz. DS, C.X, s.3908

tombul

: 1) Şişman; toplu, etine dolgun. 2) Etli, dolgun. TS, C.IV, s.2899

toplu

: Vücutça dolgun, şişmanca. TS, C.IV, s.2904

törlemek

: 1) Bağırsak bozulmak, sürgün olmak. 2) İşemek (çocuk ya da hayvan için). DS, C.X, s.3984

tutak

: Cimri. DS, C.X, s.3998

tutumsuz

: Müsrif. TS, C.IV, s.2939

tüm

: Saf, bön. DS, C.X, s.4010

uçgun

: Bunak. DS, C.XI, s.4021

uçuhlu

: Korkak, korkulu. DS, C.XII, s.4781

üst

: Aybaşı (kadınlarda). DS, C.XI, s.4074

üstü kirlenmek

: Aybaşı olmak. ( kadın için). DS, C.XI, s.4076

yaka

: Kadın memesi. DS, C.XI, s.4127

yakalı

: İri memeli kadın. DS, C.XI, s.4127

yolsuz

: Parasız. DS, C.XI, s.4291

yünağız

: Geveze. DS, C.XI, s.4331

Deyim Halindeki Güzel Adlandırmalar

baştan çıkmak (çıkarmak): Kötü yola sapmak, ahlâkı bozulmak; ayartmak, kötü yola

 

sürüklemek. TS, C.I, s.226

başına çökmek

: Birinin ırzına geçmek. DS, C.II, 559

büyüklük taslamak şişgün olmah ünlenmek

: Kendini üstün görmeye çalışmak; böbürlenmek, TS, C.I, s.413 : Kin tutmak. DS, C.XI, s.4066

 

: 1.Dile düşmek, adı kötüye çıkmak. 2) Onurlanmak, kibirlenmek. DS, C.XI, s.4066

yasdıhlı konuşmak

: İkiyüzlülük etmek. DS, C.XI, s.4192

uçkur çözmek

: Cinsel yaklaşmada bulunmak. (*Bor-Niğde) DS, C.XI s.4022

Adı batasıca (adını eller alsın): 1. Müzmin yara. (Kuzuculuk * Dörtyol-Hatay) 2. Oğlanlık da denilen ateşli bir çocuk hastalığı. (Baklalı- Adana) 3. Yılan. (Gaziantep; *Andırın, *Elbistan, *Pazarcık, *Göksun-Maraş; Kuzuculuk, *Dörtyol-Hatay) 4. Akrep.

(Gaziantep; * Karaman, Konya ve köyleri; Antalya) 5. Domuz. (*Afşin, *Elbistan, *Göksun ve köyleri, * Andırın, *Pazarcık-Maraş) DS, C.I, s.66

Adı batası: Köstebek de denilen çıban, kemik veremi, sıraca. ( Akışla *Bünyan- Kayseri) DS, C.I, s.65

Adı batsın (batası): Hoşa gitmeyen kötü olan bir varlığın veya bir nesnenin adı anıldığı zaman söylenilen lânetleme sözü. TS, C.I, s.22

Somutlaştırma ve benzetme yoluyla söylenmeyecek sözleri söylenebilir hale getirme deyimlerde de güzel adlandırma yoluyla kendini göstermiştir. Kelime, kelime grubu ya da söz karşılığı olarak kullanılan güzel adlandırma şeklindeki deyimlerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

ağır hastalık

: Tehlikeli ( öldürücü ) hastalık. TS, C.I, s.40

ağız dağıtmak

: Küfretmek, ağzına geleni söylemek, ağız bozmak. DS, C.I, s.96

ağrı tutmak

: Sara hastalığına yakalanmak. DS, C.I, s.111

ağzı kara

: 1) Ara bozucu, dedikoducu, kovcu. 2) Kötü, kara haber

vermekten hoşlanan kimse. 3) Kavgacı, dövüşken. 4) Yalancı.

4) Yalancı. 5) İftiracı. DS, C.I, s.118

ahiret uykusu:

Ölüm. TS, C.I, s.55

aklını bozmak:

Üzerine düştüğü konudan başka bir şey düşünemez olmak;

delirmek. TS, C.I, s.68

aklını kaçırmak (kaybetmek) : Deli gibi olmak, delirmek, çıldırmak. TS, C.I, s.68 aklını yitirmek : Delirmek, çıldırmak. TS, C.I, s.68

Allah’ın davetine icabet etmek : Ölmek, dünyayı terk etmek. TS, C.I, s.104 anadan doğma : Çırılçıplak. TS, C.I, s.119

: Kurnaz, işini bilir, açıkgöz. TS, C.I, s.120

ar damarı çatlamak : Utanma hissi kalmamak, utanç duyulacak şeyleri hiç sıkılmadan yapar olmak, yüzsüz olmak. TS, C.I, s.130 bire bin katmak : Bir şeyi olduğundan fazla göstermek, mübâlağa etmek.

TS, C.I, s.349

burnu havada

: Kendini beğenmiş, hiç bir şey beğenmeyen, mütekebbir.

büyüklük taslamak

: Kendini üstün göstermeye çalışmak; böbürlenmek.

 

TS, C.I, s.413

can vermek

: Ölmek. TS, C.I, s.423

cana kıymak

: Adam öldürmek, cinayet işlemek. TS, C.I, s.424

canı çıkmak

: Ölmek, ruhunu teslim etmek. TS, C.I, s.425

 

orda canı çıhi. gafasını kesi ali. KBAYA, s.110

çenesi kuvvetli ad çekici

: Çok konuşan, söz söylemekten yorulmayan, geveze.

 

: 1. İftiracı, müzevvir. (İncirköy-*Fethiye-Muğla); 2. Yaygaracı.

 

(İncirköy, *Fethiye- Muğla) DS,C.I, s.65.

ad çekmek

: Bir kişi veya aile için kötü şeyler söylemek. (*Elmalı-Antalya)

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar