Print Friendly and PDF

Lux Aeterna

 

Hazırlayan: Elif Nur KARLIDAĞ

Lux Aeterna’nın Yaratılış Süreci ve Genel Yapısı

Ligeti , Requiem adlı eserini tamamladıktan hemen sonra 1966 yazında , Schola Cantorum Stuttgart konservatuarının şefi Clytus Gottwald’tan aldığı bir teklif üzerine eşliksiz koral bir eser üzerinde çalışmaya başladı . Bu eser için , Mass adlı eserinden arta kalan bölümlerden birini değiştirdi ve “Lux Aeterna” olarak adlandırdı . Gottwald’ın teklifi , bir mektup aracılığı ile Ligeti Viyana’da bir hastanede ciddi şekilde hastayken ulaştı . Bu dönemde Ligeti kalın bağırsağından acil ameliyatlar geçirmişti ve durumu ölüme yakın görülüyordu . Kalın bağırsağında açılan delikler nedeniyle o kadar ağır bir şekilde morfin ile yatıştırılıyordu ki , iyileşmesini takip eden iki ay boyunca sokağa yalnız çıkması yasaklanmış ve üç yıl boyunca morfin bağımlılığı devam etmişti.

Gottwald’ın mektubunu okur okumaz Ligeti “inanılmaz parlak” bir uyum tekniği oluşturdu ve eserin perde yapısının taslaklarını hemen hazırladı . O dönemde yeni başladığı Çello konçertosunu bir kenara bıraktı ve Lux Aeterna üzerine yoğunlaştı . Eser içerisinde yavaş yavaş geliştirdiği uyum kümeleri Ligetide derin izlenimler yarattı . Kasım 1966’daki ilk prömyerinin ardından hemen bir kayıtta yayımladı ve böylece diğer eserleriyle beraber Ligeti Batı’da isimini geniş kitlelere duyurmayı başardı.

Doğrusunu söylemek gerekirse , Lux Aeterna saflığı ile Ligeti’nin tüm yapıtları içerisinde çok farklı bir yerde bulunmaktadır .”Dies İrae”, “Aventures” ve “Nouvelles Aventures” adlı eserlerinin sahip olduğu “espritüel” karakteri içermemektedir . Eserde koro onaltı bölüme ayrılmaktadır . Requiem’deki “İntrofus”’un rafine edilmiş ve kümelenmiş mikropolifonisi karşımıza çıkar . Aynı bu eserde olduğu gibi Lux Aeterna’da da her vokal grup kendi içinde tekrar bölünmüştür . Her yığın ya da örgü grubu tutarlı kanonik hareketler gösterir . Tüm onaltı parti içerisindeki kanonik hareketler , aynı perdelerin tekrarından meydana gelir . Ancak her birinin kendi ritmik yapısı mevcuttur . Eser içerisinde hiçbir vokal grup baştan sona söylememektedir . Her grup girişinde bir önceki grubun ona bıraktığı perde hareketini yakalar ve benimser . Bu işleme şekli , Ligeti’nin taslaklarında bir melodik hareket olarak belirtilmiştir , bu perde hareketi cantus firmus olarak not edilmiş ve altı çizilmiştir .

Hem Guillaume de Machaut’nun hem de Phillipe de Vitry’nin kullanmış olduğu ölçeksel notalama tekniği Lux Aeterna içerisinde kendini gösterdiğinden daha önce bahsetmiştik . Bu noktada Ligeti ünlü besteci Nono ile birleşir (İl Canto Sospeso’nun koral bölümlerinde gözlemlenebilir).Ligeti tüm kompozisyon boyunca her vuruşun 3-4-5 oranında bölünmüş kesirlerden kaynak aldığı süreleri , farklı sesler ile ilişkilendirir . Lux Aeterna’da birinci soprano partisi üçe bölünmüş olarak hareket eder (üçlemelerle) , ikinci soprano partisi beşli olarak (beşlemelerle) , üçüncü soprano partisi ise dörtlü olarak (dörtlemelerle) bölünmüştür . Bu düzen diğer 13 ses partisinde de (4 soprano partisinden 4 bas partisine kadar) tekrar edilir , böylece eser 4/4’lük olarak yazılmış olmasına rağmen müziğe akıcılık kazandırılmış olunur . Eser içinde aksan olmadığı gibi , ses ve sessizlik arasındaki geçişte fark edilir duruma getirilmiş ve kümelenmelerin sonundaki konsonanlarda silinmiştir . Eserin dokusu üzerinde merak uyandıran bir diğer nokta ise , perdeler üzerindeki sekileme hareketinin , genel olarak , her partide küçük parçalar alınarak oluşturulmasıdır . Bu hareket nazik ve düzensiz bir kalp atışı hissini uyandırır.

Alıntı ezgi incelendiğinde , bölümlerin sadece diyezli , sadece bemollü , bazende sadece natürel notalarla kullanıldığı görülür . Eser’in müsvettelerine bakıldığı zaman Ligeti’nin eseri oluşturan şiirin her bir cümlesine ayrı bir melodi oluşturduğu görülmektedir . Bütün bu detaylar , Ligeti tarafından ön-kompozisyon olarak hazırladığı notlarda çalışılmıştır . Birkaç ölçü dahilindeki ses partileri legato yazılmıştır , bununla beraber mikropolifonik ve kanonik ağ hiçbir “karmaşa” olmadan devam eder . Vokal partilerinin limitleri zorlanmıştır ve uç noktalarda

hareketler gözlemlenir . Bu uç noktalardaki girişler genellikle unison olarak karşımıza çıkar , diğerleri ise artiküle basit akorlarla gelir. Alıntı ezgisi ve kanonları üçe bölünmüş olan eser başından sonuna kadar kümelenmiştir . Bu aşırı derecede parlak uyum tekniği Ligeti’nin aklına hastanede gelmiştir . Genellikle tam dörtlü aralığı kullanılarak oluşurlar (örnek olarak bir küçük üçlü ve büyük ikili gibi ) . Bu tip oluşumlar “tipik Ligeti işareti” olarak tanımlanır . Örnek olarak aklımıza 37. (fa diyez,la,si) ve 61. ( sol, si bemol ve do) ölçüler , 87. ve 90. ölçüler arası (gerçi burada bölünmüş bas sesleri çok pes bir ses söyledikleri için parlaklığı daha zor hissedilir ) ve 100. ölçü gelir . Gerçeği söylemek gerekirse , Lux Aeterna ’nın armonik yapısı bütün olarak önceki eserlerinden daha az kromatiktir ; Requiem’in finali olan “Lacrimosa”da nispeten sağlam armoniler çizilmiştir ve ses sekvenslerinde diyatonik elementler kullanılmıştır .

Lux Aeterna’nın üzerinde yaptığı son çalışmaları da tamamlandıktan sonra, Ligeti partitürün sonuna 7 adet boş ölçü eklemiştir ve “tacet” olarak işaretlemiştir . Metronom sayısı olarak dörtlük=56 belirtilmiştir ; bunun sonucu olarak , eserin sonunda yaklaşık yarım dakika süren tam bir sessizlik meydana gelir . Bu “Cage-vari” çevresel seslere yönelik bir buluş değildir ; ancak müzik içinde kaybolan seslere ilgi çekmek amacıyla yazılmış olabilir . Ayrıntılara bakıldığı zaman , son derece zarif koral kümelerin yönelişlerinin sonucunda bu sessizlik çok uygun görülür . Drama yoktur . Lux Aeterna Ligeti’nin yazdığı eserler arasında en sakin ve “dikişsiz” eseridir . Koyultular çok yumuşak bir şekilde ortaya çıkar . Partisyonun başlangıcında “Sostenuto Molto Calmo , Wies Aus der Ferne –çok uzaklardan- “ notu bulunur .

Lux Aeterna içerisindeki tınılar ve uyum tekniği yavaş yavaş polikromatik ses sislerine dönüşür . Bu buharlaşmış doku içerisindeki tınılar çekilir ve akışır . Bazen bu tını “sisleri” neredeyse açıktır ; bunun sebebi onları kavrayan uyumlu birleşimlerin ortaya çıkmasıdır . Tıpkı “Atmospheres” adlı eserinde olduğu gibi konu yoktur , fark edilebilir bir ritim , ortaya çıkan bir ezgi yoktur . Boşlukta gezinme hissi tam olarak hissedilir . Ligeti bu akışkanlığı çok büyük bir ustalık ile kontrol eder ; böylece oluşan bu büyük tını , sarhoş edici bir vizyon halini alır . Tıpkı güneşin Paris’teki Saint-Chapelle’in lekelenmiş camından içeri girmesi gibi ; Ligeti’nin “sonsuz ışığı” bize pek çok ilham verir.

  Lux Aeterna’nın Orkestra ile Yeniden Doğuşu: Lontano

Lux Aeterna ve Çello Konçertosundan sonra Ligeti , son derece esrarengiz müzikal keşiflerde bulunan ve sonsuz noktalara dokunan bir eser ortaya çıkarmıştır . Bu tek bölümlük orkestra eserinin adı Lontano’ dur ve Mayıs 1967’ de tamamlanmıştır . Bu eser , Lux Aeterna’ nın tekrar bestelenmiş , yada genişletilmiş halidir denilebilir . 16. yüzyıl parodi mass formunda yazılmıştır. Palestrina’nın Missa Assumpta est Maria isimli eseri gibi Lontano’da bir motet’i temel alır ve bu eseri içine gömerek genişletilmiş bir kompozisyon meydana getirir .

Dokusal akışı iki ana bilgi alanını inceler . Bunlardan biri titreşimseldir , ki bu rengi sürekli değişen enstrümantansal “bağırışlar” şeklindedir . Geri planda armonikler vardır ; bunlar kendi başlarına bir düzlem oluşturmazlar, ancak her birinin arka planına bakıldığında irili ufaklı yığınlar göze çarpar . Atmospheres’ deki fazsal girişim , burada daha ince yapılmıştır . Bu , perspektifin en derin halidir ve sonik varlık duygusunu ortaya çıkarır ; azalır ve geri çekilir , Ligeti bu durumu ‘Distant’ başlığı ile belirtmiştir .

Lontano , Lux Aeterna gibi 4/4’lük ölçü birimiyle yazılmıştır . Ancak bu sadece senkronizasyon içindir , asla vurgulamalar hissedilmez . Vuruş yoktur . Ligeti notanın önsözünde “müzik pürüzsüz bir şekilde akmalıdır ve vurgular (birkaç titizlikle yapılmış ayrıntı haricinde) esere yabancıdır” diyerek bu durumu belirtmiştir . Mikropolifonik ritimler düzenli ölçü ayrımlarında , esnekliklerinden hiçbir şey kaybetmeden notaya alınmıştır . Ligeti bu dokuları onbeş yıl öncesinden hayal etmiş , ancak Lux Aeterna ‘da ilk kez kullanmıştır .

Lontano’nun yazısında ön plana çıkan hiçbir öğe bulunmadığı için notasını okumak , bir meydan okuma gibidir . Tam olarak ne işitiriz ? Duyduğumuz tınılar tam olarak notanın neresindedir ? Eser , çalgısal sesleri karıştırmada verilen bir ders gibidir ve ayrıntılarında büyük işçilik vardır . İlk sesin artikülasyonu adına , Ligeti ondört enstrümana aynı sesi çaldırarak , oldukça yumuşak bir şekilde ard arda giriş yapar . Her biri crescendo yapan bu sesler , hafifçe diminuendo yaparlar ve bu müzikte ard arda dalgalanmalar yaratır . Müzik kendini bizim üzerimizde çok uzaklardan geliyormuş gibi bir his yaratır . Eserin adının kelime anlamının , İtalyanca “uzaklardan” olduğunu burada belirtelim . Eserin rengi belli belirsiz bir şekilde değişir ve kulak bu değişimi zorlukla fark eder , ne zaman ve nasıl olduğunu anlayamaz . 6. ölçüde yeni bir ses geldiğinde bu bir pus yığını içinde kendini zorlukla hissettirir . Eserin devamında altmış ayrı ses –çok meydana çıkmamakla beraber- kendi çizgilerinde ilerleyerek müzik içerisinde küçük birer evrim yaratır . Sadece istisnai durumlarda tek bir ses yada renk değişimi ortaya çıkar . Bununla beraber Ligeti’nin bu dokuyu işlemedeki ustalığı ortadadır . İlk hissedilebilir ses 13. ölçüde obuadadır ve parlak bir tam dörtlü ile kendini gösterir . Yaylıların titreşim yarattığı sırada trompet rengi bir an için parlatır . 73. ve 75. ölçüler arasında dört korno ünsiondan üç notalık ilgi çekici bir cümleyi öne çıkarırlar ; bu üçlü küçük üçlüyü kapsayan tam dörtlüden meydana gelir (Lux Aeterna’nın dörtlüsü) . Eser içerisinde en çok şaşırtan nokta şudur ; ses kümelerinin en çok geliştiği yaklaşık 40 ölçülük bir bölüm içerisinde yedi oktavlık bir boşluk vardır . Burada sadece iki ses işitilir ; bunlardan biri orkestra için yazılabilecek en kalın nota olan Re bemoldür ; başından sonuna kadar bu sesi sürdinli bas-tuba çalar . Diğeri ise solo kemanlarda flajöle çalınan bir Do’ dur . Bu etki dinleyiciye kendini bir “kara boşluk” içerisinde hissettirir ve “uzaklardan gelen” bir ıslık sesi etkisi ortaya çıkarır .

Bundan sonraki bölümde açık sekizlilerin etrafında dönen bir gelişim ve anlaşılması güç kontrpuantal bir doku vardır . Bu doku sebebiyle notayı incelemek daha da güçleşir ve bütün kompozisyonun aslında tek bir sekvens etrafında döndüğü görülür . Lontano bir “monodi”dir . Aslında tüm eser kanonik yinelemeler etrafında döner ve Ligeti’ nin önceki mikropolifonik eserlerine benzer . Ligeti önceki eserlerinde de aynı renk denemelerinde bulunmuştur ancak , hiçbirinde Lontano’nun yoğunluğunu yakalayamamıştır . Bu kadar akışkan bir yapıya sahip olmasına ve ince dokular içermesine rağmen minik bir ayrıntı bile eserin içerisinde olgunlaşır .

Buradaki ses sekilemeleri Lux Aeterna’ dan türemiştir . Eserlerin ilk bölümlerindeki ezgiler aynıdır ; Lontano’ da küçük üçlü olarak transpoze edilmiştir . Ancak Lux Aeterna’ nın ikinci ve üçüncü bölümleri Lontano’da ters çevrilmiştir ve farklı aralıksal yapılara sahiptir . Buna ek olarak , Lontano’nun ikinci bölümündeki cantus iki ekstra parça içerir (biri dokuz notalık ,diğeri üç notalık) , ayrıca son bölümün ondört sesi tersten bir kanon meydana getirir . 6

Lontano da ritmik olarak alıntı ezginin üretiminde belirli bir kural yoktur ; her bir alıntı ezgi kendi kimliğine sahiptir . Ligeti Lontano’ nun ritmik yapısında da Lux Aeterna’ da kullandığı aynı oran sistemini kullanmıştır . Flütün ilk notasından klarinetlere , fagotlara ve oradan kornoya metrik bölümler parti parti ayrılmıştır ; en üst partiye beşlemeler , bir sonrakine dörtlemeler , üçüncüye ikilemeler verilmiştir ve bu bölünme diğer çalgı grupları içinde tekrar edilir . Her parti kendi ritmik bölünmelerinden meydana gelmiştir , görünüşte şematik diyebileceğimiz bu teknik olağanüstü biçimde bulanık bir dokuyu bize sunar .

Lontano’nun Lux Aeterna’nın genişletilmiş hali olduğundan bahsettik , o halde ezgisel yapısını anlamak için Lux Aeterna’nın Latince metnini incelememiz gerekir mi ? Tabii ki hayır . Çünkü Lux Aeterna’da kullanılan alıntı ezgiler bu metine uyacak şekilde üretilmiş olmasına rağmen Lontano içerisinde bu metinden tamamen ayrı bir karakter içerisinde kendini gösterir . Besteci iki eseride , Altdorfer’ ın The Battle of Alexander (İskender’in Savaşı) isimli tablosuyla kurduğu karşı koyulmaz birlik sonucunda ortaya çıkardığını belirtir . Bu tabloda görülen savaş , acı , şiddet ile beraber , mavi ve gri bulutların ardında altın sarısı güneşin parladığı görülür . Bu “çok uzaklardan” gelen altın sarısı güneş Ligeti’nin sonsuz ışığı olmalıdır . Bu noktada Lux Aeterna’nın Türkçe anlamının sonsuz ışık olduğunu da belirtmemiz gerekir .

-Lux Aeterna’nın Metni

-1 Lux Aeterna’nın Orijinal Metni

Lux aeterna

Luceat eis

Domine

Cum sanctis tuis

İn aeternum quia pius es

Requiem aeternam dona eis

Domine

Et lux perpetua

Luceat eis

Lux Aeterna’nın Metninin Türkçe Karşılığı

Lux Aeterna’nın “yaklaşık olarak” Türkçe karşılığı aşağıdaki gibidir:

 

Sonsuz ışık

Aynı parlaklıkla aydınlatmaya devam ediyor

Sahibim

Senin azizlerinle beraber olduğu için

Kutsal sonsuzluğun içinde olacak

Ebedi huzura kadar

Sahibim

Ve ışık daima

Aynı parlaklıkla aydınlatmaya devam ediyor





Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar