DELİ VE DELİLİK
а. Deli kavram- terim
Hüseyin
Kazım “Büyük Türk Lûgâtı”: Batı Türkçesinde sıfat; aklını kaybetmiş, mecnun,
çılgın, kaçık”
Reşat
Ekrem Koçu, İstanbul A. C.8, İstanbul 1966, s. 4352
“Halk
ağzında akıl ölçüsü dışında cesaret gösterenler, aklına geleni yapanlara, aşırı
farfara ve gürültücü olanlara, toplum hayatı icabı bazı edeb ve terbiye
nizamlarına riâyet etmeyenlere de mecâzen “deli” denilir, hatta bu gibilerin
çoğu deli sıfatını lakab olarak taşımışlardır:
Deli
Hüseyin Paşa, Deli Fuad Paşa, Deli Sâlih, Deli Hürmüz, Deli Veysel gibi.
* Bazen rüzgarda, denizde şiddet, azgınlık
yerinde kullanılır:
“Deli
poyraz yine başladı...”
“Şileye
kışın gideceksin, deli denizi seyredeceksin..” denilir.
DELİ,
DELİLER: Azgın, câniyâne tecavüzleri olmayan delileri, İstanbullular,
İslâmiyet’in şefkat kaynağından gelen duygunun altında gayetle hoş tutmuş, hata
halkın
1. Akıl ve
şuuru yerinde olmayan, Mecnun, divâne, meczup
2. Zorlu, söz ve davranışlarında korkusuz
3. Tutum ve davranışlarında aşırılık,
taşkınlık görülenler için kullanılır, çılgın.
4. Düşkün, bir şeye fazla meraklı veya
tutkun, müptelâ.
5. Coşkun, azgın, gür.
б. Osmanlı ordusunun en gözü peklerden
seçilmiş fedâî bölükleri.
(Örnekleriyle
Türkçe Sözlük, MEB. Yay., Ankara 1995, C.I)
* deli alacası: Birbirine uymayan değişik
ve parlak renkli şey
* deli bal: Arıların zehirli çiçeklerden
topladıkları bal
* deli balta: Zâlim, merhamatsiz kimse
* deli bozuk: Bir yaptığı bir yaptığına
uymayan, aklına eseni yapan
* deli çıkmak: 1. Çıldırmak, 2. Çok
sinielenmek
* deli danalar gibi: Ne yapacağını
şaşırmış kimseler için kullanılır
* deli divâne: Aklı yerinde olmama,
çılgın.
* deli divâne etmek
* deli divâne olmak
* deli dolu: Patavatsız, düşünmeden
konuşan
* deli dolu söylemek
* deli duman: Delice, cesur.
* deli etmek
* deli fişek: Delicesine işler yapan,
şımarık ve atak
* deli gibi: Çılgın bir şekilde, çılgınca
* deli gömleği:
* deli gönül
* deli ırmak: Çok şiddetli akan coşkun
nehir
* deli kızın çeyizi gibi
* deli olmak:
* deli olmak işten bile değil:
* deli orman:
* deli pösteki sayar gibi:
* deli Raziye:
* deli saçması:
* deli saraylı:
* delinin eline deynek vermek:
* delini zoruna bak.
* deliye dönmek
* deliye her gün bayram:
* ne oldum delisi:
* zır deli:
* deli dere: Birdenbire kabaran ve kısa
bir zaman sonra çekilen akar su. (Örnekleriyle Türkçe Sözlük, MEB. Yay., Ankara
1995, C.I)
“Deli
ineğin deli de danası olur.
Deli
ile sarhoşun meydanı birdir.
Deli
sarhoştan korkar.
Deliden
korkmayan adam delidir.
Deliye
dediler:-Niçin deli olmuşsun?
Dedi:-Akıllıların
derdini çekmekten.
Deliyi
zincirle değil, tedbirle tutarlar.
Deliyi
korkutmak, ölüyü diriltmektir.
Deliye
sorgu yok.
Deliye
uyan zırdelidir.
Deliyi
zincirle değil, tedbirle tutarlar.” Mesut Azmanoğlu, Türk Dünyası Atasözleri,
Turan vakfı, İstanbul 1999, S. 53-54
“hafiften
tahtası eksik”
“tozutmak”
“iyice
tozuttu”
“üşütmek”
“Tımarhane”
“Akıl
ve Ruh Sağlığı Hastanesi
Deli,
akıl ve ruh dengesi bozulmuş olan kimsedir. Delilik akıllılığın karşıtı
değildir. Akıl yokluğundan değil, çokluğundan daha tehlikelidir. Aksine her
akıl kendi basamağındaki delilikle eserini verir. Akıl hastası, düşünme gücü ve
ruh sağlığı yerinde olmayan kimsedir.
AKIL,
AKILLI VE DELİ KAVRAMLARI:
***Üç
deli varmış:1. Deli, 2. Zırdeli, 3. Niğdeli Mahmut Tezcan, Türk Kişiliği ve
Kültür-Kişilik İlişkileri, Kültür Bakanlığı, Ankara 1997, s. 248.”
b. Deli, delirmek, delilik kelimeleri
karşılığında başka kelimeler
c. Deli-akıllı
d. Tasavvufta “deli” ve “delilik”
Tasavvufta
cezbeye tutulmuş dervişlere verilen ad. Bunlara Abdal yahut Mecnun da
denmiştir. Saçma gibi görünen hikmetli sözleri, garip davranışları ile halk
tarafından benimsenen kimselerdi. Evliya Çelebi, ilâhî cezbeye tutulmuş
delilerden bazılarının isimlerini naklederek, kısa hal tercümelerini ve
haklarındaki bazı menkıbeleri eserinde zikreder.
Ussunu
kogıl bugun, yaylada görgil düğün,
Delü
gibi oynagıl kim bilesin Tanrıyı.( VASFİ MAHİR, TEKKE ŞİİRİ
Ne
âkılem ne divâne Mecnun oluban yürürüm
e. Divan
Edebiyatında “deli”
Divan
edebiyatında “deli” genellikle gönlün vasfıdır. Bunun sebebi âşıkın sevgilinin
saçlarına olan düşkünlüğüdür. Sevgilinin saçları ise zinciredir. Deliler
zincire vurulur. Âşık ise bunu istemektedir. Çünkü aşkın verdiği hararet ile
hasıl olan mecnunluk hali böylece dindirilebilecektir.
Ey
delü gönlüm sana zincir ile olmaz ilâc Ki ol müselsel zülf ucındandur senin
sevdâlıgun
Sevgili
periye benzetilince, âşık da deli olur. Çünkü perilerle ancak deliler yakınlık
kurabilir. Ayrıca deli ne yaptığını bilmeyen ve yaptığı şeyin sonucunu
düşünmeyen kimsedir. Meselâ ayâr ile kumar oynamak deliliktir. Gönül bunu
sevgilinin gözü ile yapar. İnsanın gamzesi büyü olunca ona maruz kalan gönül de
çıldırır. Gönlün şeydalığı sevgilinin saçlarının dağınıklığına işaret edilerek
ele alınır. Çünkü deliler dağınık ve perişan bir haldedirler. (T.D.E.
ansiklopedisi, C. 2, Dergah yay. İstanbul 1977, s.225-226).
HALK
EDEBİYATINDA DELİ VE DELİLİK
a. Atasözleri- deyimler Akıl, akıllı ve deli
kavramları:
Bu
kavramlar atasözlerinde farklı şekillerde işlenmiştir. Kavramlarla ilgili
hükümlerin yanı sıra, bireylerin davranışlarına bakarak da bu kavramlara
değişik açılardan düşünceler getirilmiştir.
Songar’a
göre (Çeşitleme,s. 26) akıl, insanın diğer canlılar arasındaki üstünlüğünü
sağlayan kudrettir. Çünkü akıl; kişin sadece hayat mücadelesindeki başarısını
sağlamakta kalmaz, şuur altı dünyası” adı verilebilecek ve asıl büyük
çatışmaların meydana geldiği iç âlemi düzenler, ruhî olayların bir plân içinde
oluşmasını sağlar. Bireyin ruhî hayatını, heyecan, korku, çapraşık arzular,
ihtiraslar, ahlâksız eğilimler gibi bir çok tesirlerden korur.
Türk
atasözlerinde “akıl” ve “akıllı” kavramları yalnız başına kullanıldığı gibi,
baen de “deli” kavramlarıyla birlikte de kullanılmaktadır. Şu atasözüne göre
“Herkesin bir delilik damarı vardır.” “Akıllı sözünü akılsızca söyletir” “Uslu
deliye uymaz”. Akıl insanlarda önemli bir güç olduğu için, idare ve düzenleme
fonksiyonuna sahip olduğundan “Kırk deliye bir uslu koymuşlar ”dır.
Yapılan
bir araştırmanın tespitlerine göre, halk arasında “deli” adı verilen ruh
hastalarının kendi kendine konuşmak, gülmek, saldırmak, kaçıp gitmek şeklinde
davranışlar yapmadığı sürece, araştırılan toplum tarafından tanınmadığı ve
hasta kabul edilmediği görülmüştür. Atasözlerinde de benzer bulgular
doğrultusunda davranışların gözlemlenmesi sonunda algılananların ortaya konduğu
söylenebilir. Yani sadece bireylerin normal dışı davranışlarına bakarak “deli”
olduğu şeklinde hükümler verilebilmiştir. Mesela manik tepkilerin en hafif
seyreden türü olan hipomanide birey sürekli olarak kendini çok mutlu
hissettiğinden söz ederek, sebepsiz oynama ve gülme davranışları gösterir. Bu
kişiler için “Deliye her gün bayram”, “Deli ağlamaz, akıllı gülmez” gibi
atasözleri söylenmiştir. Ayrıca hebefrenik şizofreninin belirtilerinden biri
de, bireyin kendi kendisiyle sürekli konuşmasıdır. “Deli kısmı kendi söyler
kendi işitir” atasözünde de, böyle bir gözlem neticesi ortaya konmuş olsa
gerektir. Nitekim bir çok atasözünde “deli” denen kişinin, ya da kişiliğinin, “Deli
alacayı sever”, “Taş ne kadar ıslanırsa deli o kadar uslanır”, “Deli deliyi
görünce çomağını gizler” sözleriyle açıklanmaya çalışıldığı söylenebilir.
“Deli”nin neyi sevip neyi sevmediği, akıllanmasının ne kadar mümkün
olabileceği, “deli”nin “deli”ye karşı davranışları bu atasözlerinde anlatılmak
istenmektedir.
“Deli”
ile “akıllı”nın iletişim ve ilişkilerinin sürekli bir gelişim içinde
olamayacağı da şu atasözlerinde belirtilir: “Deli ile çıkma yola başa gelir
türlü bela”, “Deli ile helva yemekten uslu ile savaş yeğdir”, “Deli ile Pazar,
alt yanı mide bozar”, “Deli söylemiş, akıllı inanmış”.
Halk
arasında “deli” olarak adlandırılan ve ağır davranış bozuklukları olan
bireylerden bazılarının konuşmalarında düzensizlikler, anlamsızlıklar görülür.
Konuşmalarının anlaşılması güç olur. “Delinin sözü kaleme alınmaz” atasözünde,
bu tip kişilikler işaret edilmiştir. Yine “deli” olarak isimlendirilen
bireyler; uyumsuz davranış ve hareketleriyle, en yakınından başlayarak
çevresini çok güç duruma düşürülebilir. Bunlarda süper ego zayıfladığından ,
toplumca onaylanmayan benzer davranışları yineleyebilirler. Bunun için olsa
gerek; “Deliye yasak olmaz”, “Deli arlanmaz soyu arlanır”, “Ölü ile deli
sahibinidir” sözleri söylenmiştir. Bu tür kişiliğe sahip olan bireylerin davranışlarını
etkileyen bazı uyaranlar karanlıkta daha etkili olabilir. Bunun için “Deli
akşamdan sonra azar” şeklinde ifade edilen atasözü, bu doğrultuda
değerlendirilebilir. (İhsan Kurt, Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım,
Kültür Bakanlığı yay., Ankara 199, s.95-96)
Akıllılık-
Delilik:
Akıllı
ol da deli sansınlar
Akıllı
gam yer, deli kamçı
Akıllı
bildiğini söyler, deli söylediğini bilmez
Uslu
deliye uymaz
Akıllı
düşmandan korkma, del dosttan kork
Akıllı
sözünü delilerle, deli yeminlerle
Al
Allahım kulunu, zaptet delini
Ağlama
ölü için ağla deli için
Baktın
deli, savul geri
Bir
deliye bir akıllı koymuşlar
Deli
ağlamaz, akıllı gülmez
Delinin
efendisi olmaktansa akıllının uşağı olmak yeğdir
Yusuf
Çotuksöken, Atasözlerimiz:
Ağlama
ölü için, ağla deli için
Akıllı
düşününceye kadar, deli oğlunu everir
Akıllı
köprü arayıncaya dek, deli suyu geçer
Bie
adama kırk gün deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur.
Bir
delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz
Boş
yere gülene deli derler
Deli
arlanmaz, soyu arlanır Deli deliden hoşlanır, imam ölüden Deli deliyi görünce
değneğini saklar Deliden al uslu haberi
Deli
dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun Deli ile çıkma yola, başına getirir
türlü bela Deliye her gün bayram
Deli
kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş
Deliye
taş atma, başını yarar
Devletli
ile deli bildiğini işler
Düğün
olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya
İki
deliye bir uslu koymuşlar
Karaya
sabun, deliye öğüt neylesin
Oğlum
deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin
Ölüsü
olan bir gün ağlar, delisi olan her gün ağlar
Parayı
zaptetmek deliyi zaptmekten zordur
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar