Print Friendly and PDF

Erzurumlu Emrah

 


 

KOŞMALAR

1.

Elâ gözlerini sevdiğim dilber

Sen benim derdimden deva bilmezsin

Sen nasıl tabibsin, yoktur ilâcın

Yürekte yaramı sarabilmezsin

Sana derdim, sana, ey kalbi hayin

Kimseler çekmesin feleğin yayın

Alıp harab ettin gönül sarayın

Alıp bir taşım koyabilmezsin

Emrah eydür yalan oldu sözlerim

Mahabbeti can evinde gizlerim

Ne durursun ağlaşan a gözlerim

Gitti kaşı kara, görebilmezsin

2.

Ne feryâd edersin dîvâne bülbül

Senin bu feryâdm gülşene kalsın

Bu dünyâda iremezşen murâda

Huzûr-ı mahşer’e dîvân’e kalsın

Nesin medhedeyim bir kaşı kare

Şu sineme açtı onulmaz yâre

Cümle tabib gelse derdime çâre

Derdimin dermânı Lokman’a kalsın

Bir yâr için geçti cân-ü serinden

Vücûdüm kül oldu aşkın nârinden

Emrah, ibûse ister nazlı yârinden

Bu bayram olmazsa, Kurban’a kalsın

Sabahtan uğradım ben bir fidana

Dedim mahmûr musun dedi ki, yok yok

Ak elleri boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır dedi ki, yok yok

Dedim inci nedir, dedi dişimdir

Dedim kalem nedir, dedi kaşımdır

Dedim onbeş nedir, dedi yaşımdır

Dedim daha var mı, dedi ki, yok yok

Dedim ölüm vardır, dedi aynımda

Dedim zulüm vardır, dedi boynumda

Dedim ak memeler, dedi koynumda

Dedim ver ağzıma, söyledi yok yok

Dedim Erz(u)rum nendir, dedi il’imdir

Dedim gider misin, dedi yolumdur

Dedim Emrah nendir, dedi kulumdur

Dedim satar mısın, söyledi yok yok

4.

Bâd-ı sâıbâ selâm eyle o yâre

Mübârek hâtın hoş mudur, nedir

N’ideyİm yitiirdüm bulamam çâre

Mestan ela gözler yaş mıdır, nedir

01 nazlı cânâna uğrarsa yollar

Bize mesken oldu kahveler, hanlar

Yârin meclisinde oturan canlar

Hesap etsin, yıllar beş midir, nedir

Eğil güzel eğil, saçın sürünsün

Aç beyaz göğsünü memen görünsün

Evvel benim idin, şimdi kiminsin

Gündüzün hoş geçen duş mudur, nedir

Emrah eydür can bülbülü kafeste

Benim hasb-i hâlim bildirin dosta

Kendim gurbet ilde, dost kara yasta

Gitmiyor kervanım kış mıdır, nedir

5.

Münevver cemâlin ey kamer-tâVat

Hep görenler mâşaallah dediler

İnsanda bulunmaz bu ahsen sûret

Melek midir bu hüsnü mâh dediler

Cemâl-i pâkinde kâşifü’besrâr

Güzellik kudretin eylemiş izhâr

Bu peyker ne hûrî, ne gilmanda var

Bunu bir yaratmış Allah dediler

Açılsa yüzünden zülf-i siyâhın

Fesh olur ziyâsı mihr ile mâlım

Dergâh-ı lûtfunda sen güzel şâhm

Âşık-ı sâdıktır Emrah dediler         ?

6.

Bâd-ı sabâ bir Mevlâ’yı seversen

Başın için nazlı yâra di gelsin

Vüçûdüm şehrine düştü bir ateş

Yeter oldu sitemkâra di gelsin

Ak elleri boğum boğum kınalı

Altun kemer ince belde minah.

Bir hûrî bakışlı melek sîmâlı

Meftünüyüm o dildâra di gelsin

Emrah eydür yârin desti destime

Rakibler oturmuş benim kasdıma

Tâze merhem koyun yaram üstüne

Yaralarım azgın yara, di gelsin

7.

Ne otlar bitirdin başımda felek

Ben ki bir Leylâ’ya Mecnûn olalı

Hayâl oldu bize okşayıp sevmek

Güzellerde cefâ oyun olalı

Tıfl iken büyüttüm yâri sinemde

Ayş-ü işretlerde safâ-yı demde

Sormaz hatırımı gûşe-i gamda     '

Kalbim kırık, gönlüm mahzûn olalı

Severler güzeli şîvekârından

Candan geçer âşık, geçmez yârından

Geçtim bu cihanın gül-ü harından

Emrah bir dildâra meftûn olalı

8.

Sevdiğim, gurbette yeter yâd oldum

Gözlerim kan ağlar, dilim dâd eyler

Küçücükten gözüm açıp gördüğüm

Bana senden gayri kim imdâd eyler

Ben de bilmem ne diyardan olduğum

Hasretinden sararıp da solduğum

El bağlayıp dîvânına durduğum

Ne öldürür beni, ne âzâd eyler

Açılmadan şu dağların lâlesin

Yıktın, viran ettin gönlüm kal'asm

Emrah eydür çok çekmişim belâsın

Beni koymuş yâd illeri şâd eyler

9.

Dinliyelim dağ başında figânı

Güzelim ne demiş o Leylâ Leylâ

İkimiz de oturalım diz dize

Bir de hû çekelim hû Leylâ Leylâ

Felek çakmağını üstüme çaktı

Beni bir onulmaz derde bıraktı

Vücûdüm şehrini odlara yaktı

Yandım ateşine su Leylâ Leylâ

Felek kemendini eyledi çengel

Yâre varam diyoin koymuyor engel

Ölürsem sevdiğim üstüme sen gel

Çeşmin yaşı ile yu Leylâ Leylâ

Dâim dilimizde Hakk’m kelâmı

Uğra dost yanma eyle selâmı

İsmini sorarsan Emrah gulâmı

Dâim aklımızda o Leylâ Leylâ

10.

Şîmdengeru nazlı yâre küskünüm

Yıktı hâtırımi .barışmam gayri

Âlem gelüp bana recâ ederse

Çevirdim yüzümü görüşmem gayri

Güzel keklik gibi kafeste olsa

Altım vezni ile cevahir tartsa

Yârim Mahşer günü şefaat etse

Giderim Mahşer’e görüşmem gayri

Bu yıl da Emrahî yârsız kışlasın

Varır isem o yâr beni taşlasın

Şimdengeru bildiğini işlesin

Hiçbir umûruna karışmam gayri

11.

Lisânımız çâr gevher-i mücellâ

Bahri seyr-i aşkın dür-efşânıyız

Makâm-ı aşkımız olunmaz inşâ

Hakikat ehlinin bî-nişânıyız .

Vahdette vahidiz ey çeşm-i âhû

Ezkârımız Lâilâhe illâ-hû

Bigâne zannedip hor bakma yâhû

Biz de bu tekkenin dervişâmyız

Emrah dilde gevher kânımız vardır

Bir muazzam âdil hânımız vardır

Dehr içre adımız, şanımız vardır

Zümre-i uşşâkm âlîşânıyız

12.

Bugün keyfiyette dem-ü devranda

Meclisten meclise çim cim’e düştü

Okuduk elif’in satırlarını,

Geldik hecesine mim mim’e düştü

Bugün geçti güzellerin kervanı

Gönül sevd(i) öndeki servi revânı

Evvelâ sürdüğüm dem-ü devrânı

Şimdi tâzelendi aklıma düştü

Emrah bu sözlerin hep vefâya say

Kaşlar mim çekilmiş olmuş kamer, yay

Birgün güzelleri edecekler pay

Gidelim, bakalım kim kime düştü

13.

Bâd-ı sabâ selâm eyle yârime

Çıkıp anacımda gülüp durmasın

Ben doydum, usandım güzel sevmeden

Uğrun uğrun selâm salıp durmasın

Gayri hûblar ile yoktur yazanm

Hilâl kaşlarında kaldı nazarım

Yol üstüne kazman benim mezarım

Yâr gelip geçtikçe yanıp durmasın

O yârin sitemi bana pek çoktur

Aradım cihanı menendi yoktur

Var yürü göğsüne düğmeler diktir

Esen (i) rüzgârlar döğüp durmasın

Emrah eydür bir bahçecik tutalım

Kırmız (ı) gülü goncesine katalım

Gel seninle sarılalım, yatalım

Hasret kıyamete kalıp durmasın

14.

îksir-i a'zamdır nutk-ı ehlu’llâh

Yek nazarda hâki kimya ederler

Hakk’ın esrarından anlardır âgâh

Ve lâkin sûrette ihfâ ederler

Bakma hakaretle dervişânlara

Köhne abâ giyen ârifânlara

Vâris-i enbiyâ demiş anlara

Mürde gönülleri ihyâ ederler

Emrahî cehd eyle hâli hâl eyle

Kâl ehli olandan infisâl eyle

Erenleri bul da imtisal eyle

Seni de vâsıl-ı Mevlâ ederler

15.

Bir nâzenîn bana gel gel eyledi

Varmasam incinir, varsam incinir

Beyaz gerdanından, ince belinden

Sarmasam incinir, sarsam incinir

Kaşına çekilmiş Kudret kalemi

Görmemiş dünyada derd-ü elemi

Her sabah, her akşam verir selâmı

Almasam incinir, alsam incinir

Gene görünüyor yârin illeri

Başımızda esen sevda yelleri

Yârin bahçesinde gönce gülleri

Dermesem incinir, dersem incinir

Nereden nereye sevmişler yâri

Ateşi komuyor yakıyor beni

Âşık Emrah sever böyle bir canı

Sevmesem incinir, sevsem incinir

16.

Ne vefâsm gördüm bezm-i cihanın

Kan ile pür olsun peymâneleri

Ne lütfunu gördüm pîr-i muıgânm

Başına yıkılsın meyhaneleri

Çok çektim feleğin çevr ile kabrin

Bin kerre nûş ettim tas ile zehrin

Boş olsun şarâbı sâkî-i dehrin

Lebinden emzirmez mestâneleri

Emrahî beyhûde sanma emeğin

Elbette dergâha geçer dileğin

Kırılsın dişleri çarh-i feleğin

Nice hor eylemiş merdâneleri

17.

Hiyleye yüz tuttu asırda insan

Mürüvvet, merhamet, hürmet kalmadı

Fısk bir âlûde oldu ‘âbidân

Cihanda bir temiz tıynet kalmadı

Herkes mâil oldu süse, ziynete

Erenler çekildi günc-i vahdete

Bir ehli gelmiyor sadr-ı devlete

Feyz alacak sahib-himmet kalmadı

Bu pendim uşşâka olsun yadigâr

Dâim fitne, fesad oldu âşikâr

Cümlemiz hıfz etsün o Perverdigâr

Pâk-i dâmen ehl-i iffet kalmadı

Gaflette geçirme ömrünü Emrah

Kime arzedersin hâlini Emrah

Hâle tebdil eyle kâimi Emrah

Seni gûş edecek şefkat kalmadı

18.

Söyle sabâ, yâre, ne sebep ağlar

Gelsin, bizim ilde devrân eylesin

Cennet gibi oldu bahçeler, bağlar

Çıkıp gülistânı seyrân eylesin

Agyârla kan ettim her şeb Hân için

Ne cefâlar çektim mihribân için

Bir kul gerekmez mi bir Sultan için

Güzeller bezminde dîvân eylesin

Emrah’ın derdine bir derman ola

Aziz canım yâre hem kurban ola

Gerek bugün hükm-i Süleyman ola

Emrine bağlıyım, ferman eylesin

19.

Bülbül olmuş gülistanı beklerim

Geçti câhil ömrüm güFizâr deyu

Azgındır yaralar kabûl etmez em

Ya kime varayım yaram sar deyu

Birgün bile dost bağına girmedim

El uzatıp gönce gülün dinmedim

Dünyâ güzeline gönül virmedim

Benim sadâkatti yârim var deyu

Emrah devran sürsün bezminde agyâr

Bu gam diyânnda ben kılayım zâr

Sen tek başına gez, taş yürekli yâr

Ben de böyle dolanayım yâr deyu

20.

Dedim dilber sen de sevdâkâr mısın

Dedi senden evvel nâre ben yandım

Dedim doğru söyle bana yâr ıhısın

Dedi sâdık yârim, gönülde andım.

Dedim gel agyân ferâmûş eyle

Dedi terkeyledim, gönlün hoş eyle

Dedim câm-ı aşkı sen de nûş eyle

Dedi çoktan anı nûş edip kandım

Dedim gerdanına frenler dizilmiş

Dedi görenlerin bağrı üzülmüş

Dedim mahmûr musun gözler süzülmüş

Dedi hâb-ı nazdan şimdi uyandım

Dedim Emrah gibi var mı âşıkm

Dedi elbet benim senin lâyıkm

Dedim hâlinden bir hâli y anığın

Dedi bilmez idim anca inandım

21.

Sunma bana sâkî bâde-i nâbı

Câm-ı aşkın mest-ü meşhûnuyum ben

Zerrece kalmamış gözümün tâbi

Külbe-i ihsânın mahzûnuyum ben

Cüda düştüm yârden karârım yoktur

Gamzeleri cellâd kirpiği oktur

Hûrîde, gılmanda emsali yoktur

Bir âhu gözlünün meftûnuyum ben

Titreşir damarda, ilikte kanım

Yaş döker demâdem çemş-i giryânım

Kime arzedeyîm derd-i nihâmm

Kimse bilmez kimin vurgunuyum ben

Emrah bir yâr için sarfeyler emek

Görünmez gözüne emsâl-i melek

Görün kim ne âfet ne şîrîn melek

Bir saçı Leylâ'nın Mecnûn’uyum ben

22.

Yine -bahar geldi donandı dağlar

Sahralara döndü yolu yosmanın

Bahçelerde fidan gibi salınır

Sarmaya münâsip beli yosmanın

Başım alıp bilmem nereye varsam

Varsam da bir zaman eğlenüp kalsam

Gülgûn dudakların ağzıma alsam

Akar leblerinden balı yosmanın

Emrahî der öldüğümü bilseler

Suyum ısıtsalar, tenim yusalar

Sal ağ(a)eımı yol üstüne koşalar

Geçerken uğrasa yolu yosmanın

23.

Hazer kıl, bizlere dahi etme zâhid

Mâdem ki namûs-u ân bilmezsin

Âşık-ı sâdıklar merd-i Hudâ’dir

Anlann sevdiği yârı bilmezsin

Hidâyet ehlinden gel olma menfûr

Sûrette virandır, siyrette ma'mûr

Ne yüzden söyledi «Ene’l-Hak» Mansûr

İşitmişsin amma dârı bilmezsin

Emrahî âh etme cevr-ü fenâdan

Taallûk riştesin ko Mâsivâ’dan

Var sûfî hıfzeyle kendin riyâdan

Sen bu yokluktaki varı bilmezsin

24.

Şarâıb-ı lâ'linle ey gül-i hazân

Güller açtı yüreğime dağların

Hazân-ı âhımdan sarardı soldu

Geçti güzel çağı gönce bağların

iâ.teg-i aşkınla yandım bir zaman

Cevr-i siteminden bulmadım eman

Diyâr-ı gurbette sefil, sergerdân

Gözden İrak olur mu ya ağlar’m

Emrah fânî gördüm ben bu cihanı

Niceler terketti cân-ü cananı

Fırsat elde iken sür bu devrânı

Geçer durmaz bu güzellik çağların

25.

Nasıl vasf etmeyim seni ey meh-rû

Görmedim âlemde misâlin senin

Kalem kanlar saçar güftâra karşı

Şerhini yazınca kemâlin senin

Sakınma âşıktan kıblegâh yüzün

Gedâ görmek ister padişah yüzün

Bezm-i âsümanda döner mâh yüzün

Doğsa güneş gibi cemâlin senin

Emrahî âşıktır serv-i bülendim

Dür etme kapından şâh-ı levendim

Bu cân tende iken canım efendim

Hudâ göstermesin zevâlin senin

26.

Sen de benim gibi dîvâne misin

Bağ ile bend olmuş her yanın, bülbül

Yoksa ki açılmış gülün goncesi

Yetürdün âleme figânın, bülbül

Onbir ay gözlersin bezm-i gülzârı

Edersin güller ile aşk pazarı

Rûz-ü şeb kılarsın âh ile zârı

Bilmez misin solar güllenin, bülbül

Emrah bülbül gibi sevme gülleri

Gözünden akıtma kanlı selleri

Güz gelince eser hazân yelleri

Geçer gülistanda zamanın, bülbül

27.

Sâkıyâ şarâb-ı visâl isterim

Nakzeder aşkımı Câm-ı Cem benim

Cennet-i kûyinden cemâl isterim

Kitâb-ı aşk içre bu hecem benim

Gündüz şeriatın icrâsındayım

Gece hakikatin sevdâsındayım

Sanki iki deryâ ortasındayım

Ne gündüzüm belli, ne gecem benim

Emrahî, Kays veş düşmüş fezâya '

Razıyım Mevlâ’dan gelen kazâya

İntisab eylgdim bâb-ı rizâya ;

Rizâ sofrasında' Câm-ı Cem benim

28.

Ellerin kırılsın hey naşı, hoyrat

Sana kimler dedi boz menevşeyi

Nâzik ellerinle devşir cem'eyle

Ak sinen üstüne düz menevşeyi

Menevşe gül kokar dostun bağından

Bir bûsesin aldım al yanağından

Taramış zülfünü dökmüş sağından

Zülüfleri değer yüz menevşeyi

Bir bölük sunalar indiler bağa

Anlar sâıyesinde bağa nûr yağa

Dürer deste olur sarkar yanağa

Aşk ile devşirir kız menevşeyi

Menevşe açılır bahar yaz olur

Niçin boynun eğri, ömrün az olur

Seni devşirenin gamı şâz olur

Sıdk ile devşirip diz menevşeyi

Nice Süieymanlar tahta irişti

Tahta irişmedi bahta irişti

Emrah’ın bir fenâ vakta irişti

Dahi koklamayız biz menevşeyi

29.

Şevk-ı visalinde külbe-i gönlüm

Pûta-i zer gibi sûzan eridir

Firkatinle dolu bak ki derûnutn

Hazîne-i bağrım hicran yeridir

Senin hasretinle gözleri mestim

Mümkün mü yapılmak kalb-i şikestim

Dâmen-i vaslına ermezse destim

Piyâle gözlerim al kan yeridir

Ne yaman Emrah’ın âb-ü dânesi

Taş doğursaydi ya onun ânesi

Senden ayrılalı gönül hanesi

Baykuşlar çağrışır viran yeridir

30.

Sevdiğim hayâl-i vuslatın beni

Diyâr-ı gurbette hayran gezdirir

Haşredek hayâl-i firkatin beni

Neş’e-i vaslmla giryân gezdirir

Gönül bu hasretten aceb kanalı

Ya Rûz-i mahşer’de böyle yanalı

Bilmem yoksa kader âb-ü dâneli

Vatanımdan cüdâ her ân gezdirir

Emrahî bu gamdan eyleme şekvâ

Demek ki böyleymiş takdir-i Mevlâ

Derd-i aşkın beni ey saçı Leylâ

Mecnûn edip viran viran gezdirir

31.

Bu dil Mahşer’edek olunmaz hûşyâr

Peymâne-i aşkın mestânesidir

Aşk od’una yanar eylemez izhar

Hakikat şem'inin pervânesidir

Her nâre kendini yakmaz gönlümüz

Su giıbi her yana akmaz gönlümüz

Dünya güzel (i) olsa bakmaz gönlümüz

Bir perî-peyker’in dîvânesidir

Bülbül ağlar gülün hazâm için

Emrtahî can verir cânânı için

Pervane dolaşır sûzânı için

Meydân-ı mahabbet merdânesidir

32.

Tavaf eyliyeli Kâbe-i kûyun

Makâm-ı hayretim Hicâz’ı geçti

Tefsir eyliyeli hâdis’i rûyun

Rişte-i himmetim Şîrâz’ı geçti

Evc-i istignâdan inme gehnâza

Mürg-i dil âh ile çıktı demsâza

Bu demde meyletme nâz-ü niyâza

Meyl-i rnahabbetim niyâzı geçti

Emralıî malûmdur bu nâz ehline

Sarây-ı vahdette niyâz ehline

Güzeller nâz etsün mecâz ehli’ne

Benim lıakikat’ım mecâz’ı geçti

33.

Zahmim ilâcından el çek ey tabib

Yaram devâ bulur yâre değildir

Derd-i derûnumdan bî-habersin sen

Benim derdim âşikâre değildir

Hicran âteşiyle yandım, karardım

Berk-i hazan gibi soldum, sarardım

Ben derdim içinde derman arardım

Ve lâkin kâbil-i çâre değildir

Emrah âşıkların gâyet merdidir.

Gülistanda bezm-i gönce verd’idir

içimdeki derd-i aşkın derdidir

Sûret-i zahirde yare değildir

34.

Biz tarîk-ı aşkın âşıklarıyız

Baş-ü cân vermişiz canan bizimdir

Ne gamdan kaçarsın dîvâne gönül

Kâşâne bizimdir, mihmân bizimdir

Bu nükte yetmez mi ârife kâfî

Sırra mahrem olan eylemez lâfı

Çık aradan sûfî değilsen sâfî

Tekke-i aşk içre devran bizimdir

Emrah bu makamda olandır velî

Hakk’a yakın, halka görünür deli

Elbet hatâ bizde demişiz belî

Yazılan ahd ile peymân bizimdir

35.

Gönül sevdin amma hûblar hûbunu

Cevr-ü cefâsına liyâkat mi var

Güzeller şâhına vasf-ı hâlimi

Dilden arzetmeye cesaret mi var

Ahd-ü peymânına sakın aldanma

Pervaneler gibi nârına yanma

Andına aldanıp sadâkat sanma

Zemâne hûbunda sadâkat mi var

Emrah n’eyleyeyim devlet-i devran

Ben mülk-i akşında n’eylerim ihsan

Bir mm nigâh etse eğer o sultan

Bana ondan özge inâyet mi var

36.

Zâlim agyâr dört yanımız alıyor

Bizim ol yâr ile aramız mı var

Bunca demdir gönül hasret kalıyor

Semtine varmaya çâremiz mi var

Benim ağladığım yâre şan gelir

Sanırım cismine taze can gelir

Ah ettikçe yaş yerine kan gelir

Bilmem ki yürekte yaramız mı var

Aşıklık istiyen derd-i ser ister

Âşıklık hilmiyen şîrîn er ister

Zemâne mahbubu sîm-ü zer ister

Ya bizim vermeye paramız mı var

Vatan tutacağım gayri külhanda

Şâd olup gülmedim devr-i zemanda

Niçin ah etmesin Emrah cihanda

Rûyinde benleri karamız mı var

37.

Senden ayrılalı dünya âfeti

Hasretinle kaddim yaya bedeldir

Ağlayı ağlayı her seher vakti

Akan şeşinim yaşı çaya 'bedeldir

Bu bezm-i gülşende ey serv-i kâmet

Müyesser olmadı etmek ikâmet

Ne tende rahat var, ne sabra takat

Bir saatim yüzbin aya bedeldir

Emrahî sermesttir aşkın elinden

Dürler izhar eder gönce feminden

Firkat-i sitemden, gurbet ilinden

Bağrım delik delik nây’a bedeldir

38.

Dedim dilber dîdelerin işlenmiş

Dedi çok ağladım, sel yarasıdır

Dedim dilber yanakların dişlenmiş

Dedi zülfüm değdi, tel yarasıdır

Dedim dilber lebin şeker, bal olmuş

Dedi bugün bana başka hâl olmuş

Dedim dilber ak gerdanın al olmuş

Dedi çiçek sokdum, gül yarasıdır

Dedim dilber Emrah aklımı aldın

Dedi şu cihanda beni mi buldun

Dedim dilber niçin sararıp soldun

Dedi çekdiceğim dil yarasıdır

39.

Açılmadı benim baht-ı siyahım

Mesken tutmuş gönül gamhânesidir

Ne mihnetten hâlî, ne derdden âzad

Bî-nevâ yıkılır vîrânesidir

Bir dem sükût eder düşer hayâle

Hayâle kanar mı bu dil-i nâle

Gönül nice yanmaz nâr-ı visale

Hayâl-i şem‘inin pervanesidir

Sevdiceğim ‘arz-ı dîdar eylemez

Gönül gayrilerle pazar eylemez

Yerinde rahatça karar eylemez

Emrah bilmem kimin dîvânesidir.

40.

Elimden aldırdım gül yüzlü yâri

Ben bir daha buldum illere nisbet

Severim, kötülük değildir kasdım

Dili bülbül olmuş güllere nisbet

Evvelden bulandım, şimdi duruldum

Ben bir hakikatli nazlı yâr buldum

Geceler subhadek ona sarıldım

Sarılalım ince bellere nisbet

Kaşları karadır, dişleri nûrdan

Görenler mest olur çıkınca dardan

Gönlümün dermanı ol beyaz gerdan

Dökülmüş kâküller hâllere nisbet

Emrah bir yâr sevdim onbeş yaşında

Kudretin kalemi vardır kaşında

Çık salın a yosmam yârân içinde

Bizi zemmeyliyen dillere nisbet

41.

Ezel kâtipleri tahrir edince

Benim ikbâlimi kare yazmışlar

Âşıkı ma'şûka tasvir edince

Beni bir vefâsız yâre yazmışlar

;Âşık olup rah-ı aşkı gezenler

Defter-i uşşâka derdi yazanlar

Kıssa-i aşk üzre nâmım kazanlar

Hûb nâmımız cevher-pâre yazmışlar

İçine düşenler aşk’m dolabın

Çekmişler dilberin çevrin, itâbın

Yazanlar Ferhâdrii Mecnûn kitabın

Emrah’ı da bir kenâre yazmışlar

42.

Yine bahar oldu açıldı güller

Bülbül-i şeydâlar bağlarda gezer

Bir saçı Leylâ’ya gönül verenler

Elbet Mecnûn olur dağlarda gezer

Ne yaman ateştir aşkın ateşi

Gittikçe artıyor dilde savaşı

Yâr senin elinden gözümün yaşı

Bahar seli gibi çağlar da gezer

Emrah’ı dinleyin bağrı yanıklar

Bezm-i muhabbette kalbi sâdıklar

Sevdiğinden cüda düşen âşıklar

Rûz-ü şeh âh eder ağlar da gezer

43.

Nev-bahar eyyamı, gönce gül devri

Şeyda bülbül bâğ-ü gülistan ister

Murg-ı dil bir yerde karâr eylemez

Gönceler elinden âşiyân ister

Neyleyim ol bezmi dildâr olmaya

Karşımda bir perî-ruhsâr olmaya

Mey ola, yâr,, ola, agyâr olmaya

Gönül bu saf ayı her zaman ister

Emrah bu derd ile sararıp solsa

Arayıp, izleyip, yârini bulsa

Değme yâri sevmez güzel de olsa

Gönlümüz mahzundur nevcivan ister

44.

Ordu-yı mihnette, kişver-i gamda

Ben müşirim, sevdâ müsteşarımdır

Berk uran savdâdır sûz-ı sinemde

Bu aşkın nişanı iftihârımdır

Ceyş-i gam üstüme oldu muzaffer

İÂyine-i gönül andan mükedder

Mahşer-i a'dâya çekince leşker

Önce dûd-i âhım sancakdârımdır

Emrahî’yim tîg-ı hidâyet belde

Seyfdârım, Nusrıat âyeti elde

Adi ile hemîşe serîr-i dilde

Hükmeyliyen aşk-ı şehriyârımdır

45.

Hâre bend olmuş da bir har-i nâdân

Zu'munca rütbe-i vâlâ (beğenmez

Hayvanlıktan çıkıp olmadı insan

Hâlbuki ârif-i dânâ beğenmez

Bak necâsetten de pistir her işi

Kör olsun gözü de dökülsün dişi

Rabbiyesir’de var sekiz yanlışı

Derste, medresede mâna beğenmez

Emrah söylemezdi böyle mecâzı

Neylesün anlamaz câhil yobazı

Kaz izine benzer yazdığı yazı

Basmahanelerde imlâ beğenmez

46.

Aramızı karlı dağlar alınca

Gayri dost iline gidip gelinmez

Yahşi himmet gerek râh-r talebte

Beyhûde lâf ile menzil alınmaz

Geçti bu devrânın devri bozuldu

Gülistan bezminin gülleri soldu

Çay taşları yahut bahâsın buldu

Cevherler ummana düştü bulunmaz

Emrahî bu razın keşfine delil

istersen evvelce sen kendini bil

Meşhurdur söylenir dillerde ey dil

Sağ iken bir şahsın kadri bilinmez.

47

Şevk-ı hayâlinle hâb arasında

Senin sevdan gelmiş, cana basılmış

Billûr gerdan, tatlı zebân, bal dudak

Tül yaşmak da al yanağı (ı)na basılmış

Karşında kul olup sâil olanlar

Çevrini çekmeye kail olanlar

Güzel endâmma mail olanlar

Pervane tek yana yana basılmış

Emrah’ı eyledin aşk giriftâri

Saldın ieçrime âteşi, nâri

Zülüfler götürmüş Rûm’a askeri

Mesken kurmuş dal gerdana basılmış

48.

Cemâlin görenler ey bedr-i münir

Evc-i melâhatin tek mâhı derler

Yüzünü görenler ey melek sîret

Bir şaha benziyor, ne şâhı derler

Bu nâz-ü nezâket nedir bu sende

Akl-ü dil kalır mî seni sevende

Bu cemâlde, bu kemâlde, bu tende

Yoktur ânın gibi bir dahi derler

Sen bir padişahsın hûbân içinde

Esmâlin bulunmaz devrân içinde

Sevdiğim defter-ü dîvân içinde

Var imiş bir âşık Emrahî derler

49.

Gönül gitmek ister gurbet illere

Ve lâkin bizleri yâr eğlendirir

Ezelden mâiliz gönce güllere

Bülbül-i şeydâyı zâr eğlendirir

Bülbül gibi kaldık güller içinde

Gözümüz kan ağlar seller içinde

Biz ehl-i harabız iller içinde

Bizi ancak namûs, âr eğlendirir

Bir sözüm var âşikâre söylenmez

Söylesem de nâzlı yârce dinlenmez

Zincir ile bağlasanız eğlenmez

Emrah’ı zülfünde yâr eğlendirir

50.

Gönül sahrasında görüp bir âhû

Fezâ-yı aşkında sayyâd olmuştur

Neşter-i aşk ile baş kesüp yâhû

Ol leb-i Şîrîn’e Ferhâd olmuştur

Gönül şâdmândır hubb-ı Mevlâ’dan

Anınçün korkarım vasl-ı Leylâ’dan

Feyz-ü himmet alıp pîr-i sevdâdan

Tarîk-i aşk içre irşâd olmuştur

Çok görüp geçirdim gurbet çillesin

Fark eyledim Benî Adem hiylesin

Çocukluktanberi felek sillesin

Yiye yiye Emrah üstâd olmuştur

51.

Âlim isen gel ol ilminle ‘âmil

Tarîk-ı Hak’dır bu billâh ef endi

Sakın her dergâha sen olma sâil

Dergâh-ı Mevlâ’dır dergâh efendi

Vurma bir kimseye vurulmayasın

Bir amel işle ki sorulmayasın

Bir tarîka gir ki yorulmayasın

Doğru Hakk’a gider o râh efendi

Hakk’ı bul nâ-hakka eyleme tapu

Yâr için agyâra kılma tekâpû.

Bir kapı kaparsa, açar bin kapu

Fâtih-i ebvâb’dır Allah, efendi

Sûfî ister isen Cennet’le hûrî

Getirme kalbine kibr-ü gururu

Sakın câhil sanma ey gözüm nûru

Her fenne âlimdir Emrah, efendi

52.

Bir seher uğradım göl kenarına

Sunam beni gördü, yüzmeye durdu

Çalındı, çırpındı, çıktı kenara

Elâ gözlerini süzmeye durdu

istedim kendimi bu göle atam

Eilimi uzatıp yavruyu tutam

Bir hayâl eyledim sarılıp yatam

Vefasız, gönlümü üzmeye durdu

Emrah şahin almış bugün yalçını

Yel estikçe döker bele saçım

Arz-ı hâl eyledim visal bacını

inci dişlerini dizmeye durdu

53.

Çağrışır bülbüller, gelmiyor bâğbân

Hoyrat, dost bağından gül aldı, gitti

Türlü mihnet ile bir bağ bezettim

Yâri ben besledim, il aldı, gitti

Yüzbin mihnet çektim, bir daha gerek

Hayli ömür ister, bir daha görek

Yâri elden aldı o kanlı felek

Aktı ıgözüm yaşı, sel oldu, gitti

Nâzlı yârdan kem haberler geliyor

Dostlarım ağlıyor, düşman gülüyor

Dediler ki sefil Emrah ölüyor

Kimi kazma, kürek, bel aldı, gitti

.54.

Sun, sâkî, lâ'linden teşne dillere

Mey veren kandırır mestânesini

Al kâseyi, sunam, nâzik ellere

Dolaştır mahabbet peymânesini

Şarâb-ı lâ'linden isterse ağyar

Verme hâ, teşne-dil kim bilir duyar

Meclis-i Cem içre sadakatli yâr

Gözetir âşık-ı dîvânesini

Emrah, bülbül gibi gel düşme zâra

Per-ü bâlin açıp konma gülzâra

Varma bî-tekellüf visâl-i yâra

Yakmaz âteş olmaz pervanesini

55.

Gönül hayli demdir câm-ı visâle

Öyle teşnedir kim dimağlar şimdi

Gel arzu eyleme bâğ-ı cemâle

Senin tek virandır o bağlar şimdi

Yavrumun elinde var bir siyah taş

Yaka yırtar, zülüf saçar, eğer kaş

Güzel gözlerinden döker kanlı yaş

Yârim gelir deyu yâr ağlar şimdi

Behey Emnah gazel döktü bu bağlar

Vuslat-ı cânânsız olmaz bu dağlar

O demleri anıp var mı bir ağlar

Bilmem ne hâldedir o çağlar şimdi

56.

Kaşların, a yosmam çekince yayı

Beni sâyesiyle sâyelendirdi

Düşürdü başıma zıll-i humâyı

Gör, ne devlet ile pâyelendirdi

O mestâne reviş, o güzel cemâl

Dilerim Mevlâ'dan görmesin zevâl

Mihr-i mahabbetin a kaşı hilâl

Aşkı derûnumda mâyelendirdi

Çok nevres civanlar gülistanında

Kul olmuş, bekliyor âşitâmnda

Aşıkm Emrahî vasf-ı şanında

Cihan hûblarını dâyenlendirdi

57.

Sâkî, bir piyâle sun kerem eyle

Düşürdün mahmûr-ı mahabbet beni

Mutrib, başın için, sen de dem eyle

öyle mest etti kim bu sohbet beni

Yine gönül bahri. eleme daldı

Vücûdüm fülkünü’ girdaba saldı

Tende yer komadı birbirin aldı

Derd beni, gam beni, meşakkat beni

Emrah sayyâd olup gezmede her sû

Her dâme düşmiyen o çeşm-i âhû

Câm-ı visalinden sunmazsa bir su

Akıbet yandırır bu hasret beni

58.

Soldu gül, bozuldu gülşen-ü bûstan

Bülbülün gözünde muradı kaldı

Hârâba yüz tuttu bezm-i gülistan

Daha o meclisin ne tadı kaldı

Böyle devrettikçe bu çarh-ı fena

Gün güne artıyor yaptığı cefâ

Her gönül bir derde oldu müptelâ

Ne nâşâdı kaldı, ne şâdı kaldı

Emrah ne şendeki bu zağlı gayret

Devletsiz cihandan umarsın devlet

Ezelden kapandı bâıb-ı mürüvvet

Elsine-i nâs’da bir adı kaldı

59.

Kerem kıl ey sâkî, yüz verme bana

Gönül o yüzlerden karıdı, gitti

Sevdâ illetinden sorma söz bana

O illet bana bir nâr idi, gitti

Ezelden gül gibi olurdum handân

Şimdi bülbül gibi kalmışım giryân

Yâ niçin ağlayıp etmeyim efgan

Yârim sadâkatli yâr idi, gitti

Gözlerine yârin muvâfık ismi

Hüsnüne düşmüştür mutâbık ismi

Ne zaman okunsa bir âşık ismi

Derler ki bir Emrah var idi, gitti

60.

Hâtıx-ı mahzûnum şâdlmân eyler

Bî-nevâ gedâya iltifatınız

Mülk-i tende cana hayat bahşeder

Cilve-i nâzınız, nezâketiniz

Kâfir anı görse gelir îmâna

Küfr-i zülfün döküldükçe her yana

Şafak nûru döker hâne-i cana

Rûy-i pertevdeki beşâşetiniz

Zincir-i sevdâyı Emrah’a takmış

Zindân-ı girdâb-ı gama bırakmış

Ocaklar söndürüp çok canlar yakmış

Tûtî güftârınız, letafetiniz

61.

Bana çok cevretme ey çeşm-i gaddâr

Mahzundur bu dil-i nigârım ağlar

Haberim yetürür o yâre sâibâ

işitir, nâzenîn dildânm ağlar

Dağılır yüzünde zülfünün çini

Zelzeleye verir Çin’i Maçin’i

Yırtar yakasını, yolar saçını

Figan edip nazlı nigârım ağlar

Ey felek Emrah’a saldın bu nârı

Sana intikamım koymaya Tanrı

Bir daha görmezsem o nâzlı yân

Mahşer’edek hâk-i mezârım ağlar

62

Elâ gözlerine kurban olduğum

Bak ki gönül sana düştü nic(e) olur

Böyle sevda kul başına gelmesin

Müptelalık belâsıdır, güç olur

Gel beni ağlatma, sen de gülesin

Hem murada, hem maksûda eresin

Korkarım ki, yâda gönül veresin

İller duyar, altun adın  tug olur

Emrahî der, ben de yandım meraktan

Aşk âteşi çıkmaz oldu yürekten

Ben seni beklerim Ganî Hallak’tan

En son benim olun amma, geç olur

63.

Başımı düşürdüm sevdâ-yı aşka

Halâs olmaya bir çâre görünmez

Vücûdüm gark oldu deryâ-yraşka

Âyine-i gamda kare görünmez

Semâya ser çekti bu âh-ı serd’im

Hâlimden bî-haber ruhleri verd’im

Âh öyle bir derd ki, şu benim derdim

Tutuşur vücûdüm, yâre görünmez

Ne derddir inleten Emrahî seni

Gönce iken soldu gönül gölgeni

Gel tabib, el vurup incitme beni

Senden bu derdime çâre görünmez

64.

Bunca zaman oldu ey kaşı siyah

Oldu gül yüzüne hasret gözlerim

Senden gayrısma eylemez nigâh

Günde görse yüzbin sûret gözlerim

Kan ağlar visale ireyim deyu

Tomurcuk gülleri direyim deyu

Bir de mâh cemâlin göreyim deyu

Kaldı baka baka hasret (gözlerim

Emrah der, üzüldü senden elim yâr

Yâ kime söyleyim vasf-ı hâlim yâr

Behey mürüvvetsiz, kanh zâlim yâr

Çok gördü yolunda mihnet gözlerim

SEMÂÎLER

. ı.

Gönül, gurbet ile çıkma

Ya gelinir, ya gelinmez

Her dilbere meyil verme

Ya sevilir, ya sevilmez

Yüğrüktür bizim atımız

Yârdan atlandı zâtımız

Gurbet ilde kıymetimiz

Ya bilinir, ya bilinmez

Bahçenizde nar ağacı

Kimi tatlı, kimi acı

Gönlündeki derd ilâcı

Ya bulunur, ya bulunmaz

Deryâlarda olur bahrî

Doldur da ver içem zehri

Sunam, gurbet ilin kahrı

Ya çekilir, ya çekilmez

Emrah der ki düştüm dile

Bülbül figan eder güle

Güzel sevmek bir sarp kal'e

Ya alınır, ya alınmaz.

2.

Bu göçü ordan göçürdüm

O dağ olmaz, bu dağ olsun

Şeyda, garib bülbül gibi

O bağ olmaz, bu bağ olsun

Yâri götürdüm yaylama

Sevda derler, -gel kınama

Bir yara vurdum sineme

Hançer olmaz, biçağ olsun

Emrah der kapında kulam

Dîdemde ummana dalam

Al yanaktan bûse adam

Yanak olmaz, dudağ olsun

3.

Ey sâkî-i sâhib-vefâ

Devret şarâbım bu gece

Çal mutrip sen de bir hava

Gör inkılâbım bu gece

Cân müptelâdır varma

Mâilim zülf-i târına

Yandım harâbım nârına

Seyreyle tâbım bu gece

Olmuştum aşkın dolusu

Ref‘ oldu gönül kayıgusu

Uyandı bahtım uykusu

Ne tatlı hâbım bu gece

Güftâra mâil olmuşum

Ruhsâra nâil olmuşum

Dildâra vâsıl olmuşum

Feth oldu bâbım bu gece

Her dem olmaz gönül muğber

Bahta güler pl gönce ter

Gösterdi mîhrinden eser

Bak âfitâbım bu gece

Emrahî çok kıldın dilek

Kâm üzre dönmez bu felek

Mahbûbumdur tâ suhhedek

Güftâr-ı nâbım bu gece

4. .

İki kaşları karanın

Âh elinden, vâh elinden

Siyah perçem mehpârenin

Dâd elinden, vâh elinden

Ağ elleri nakışlının

Ağca ceylân sekişimin

Vurup bağrım yıkışlının

Âh elinden, vâh elinden

Ağ elleri kınalının

O gözleri sürmelinin

Emrah eydür şu sunanın

Dâd elinden, âh elinden

5.

Tutam, yâr elinden tutam

Çıkam dağlara, dağlara

Olam bir yaralı bülbül

İnem bağlara, bağlara

Birin bilir, binin bilmez

Bu dünyâ kimseye kalmaz

Yâr ismini desem olmaz

Düşer dillere, dillere

Emrah eydür bu günümdür

Arş’a çıkan tütünümdür

Yâre gidecek günümdür

Düşem yollara, yollara

6.

Sevdiğimin yaylaları

Pâre pâre duman şimdi

Sevişmesi bir hoş olur

Ayrılması yaman şimdi

Şakırım kaşı karama

Bir merhem sarsın yarama

Dost ile benim arama

Bir pus döktü' duman şimdi

Arasam yâri bulurum

Gözüne kurban olurum

Birgün görmesem ölürüm

Görüşmesi güman şimdi

Gülün çevresi hâr m(ı) ola

Çektiğim âh-ü zar m(ı) ola

Aceb bizi anar m(ı) ola

Ol kaşları keman şimdi

Şimdi benim yârim çıkar

Çıkar da yollara ıbakar

Emrah’ı âteşe yakar

Boyu serv-i revân şimdi

7.

Ben bir seyyah Arap olsam

Giysem karayı, karayı

Yitirdim nâzlı yârimi

Bulsam arayı, arayı

İrak yollar yakın olsa

Her güzelde hakkım olsa

Dostum lokman Hekim olsa

Sarsam yarayı, yarayı

Yârı düşürsem ardıma

Bir ateş düştü yurduma

Benim onulmaz derdime

Bulsam, çâreyi, çâreyi

Emrah’ın da okur, yazar

Hak kalemin kimler bozar

Ayna almış perçem düzer

Zülfün taşrayı, tarayı

8.

Ağalar, gurbetten geldim

Geldim ki cânânım gitmiş

Bir daha saz almam ele

Salınıp gezenim gitmiş

Aynasın verin dizine

Sürmeler çeksin gözüne

Siyah zülfün mâh yüzüne

Tarayıp düzenim gitmiş

îçmişem ezel şarâbı

Gine kavuştum Yâ Rabbi

Destinde aşkın kitâbı

Okuyup yazanım gitmiş

Bir daha içmenem bâde

Sırrımı vermenem yâde

Uçtu göyel kaldı ada

Göllerde gezenim gitmiş

Emrah’ım ben de varırsam

Düşmandan hayıf alırsam

Vâ‘dem yeter, ben ölürsem

Kabrimi kazanım gitmiş

9.

Sevdi gönül bir püseri

San'ati terzi güzeli

Hüsnünü ıbir muhtasarı

Şerh ederek söylemeli

Matla'ımn faikım

Sohbetinin lâyıkım.

Ben gibi bir âşıkını

Eylemiş aşkıyle deli

Tutuldu dilim diline

Gözleri memlû seline

Perçeminin bir teline

Deste-i reyhan dimeli

Süslüce püsküllü fesi

Görmeden oldum sevesi

Sîm-ü zere çok hevesi

Bilmem anı n’işlemell

Mailiyim mah cebine

Durma, sarıl gabgabine

İçliğinin her cebine

Dökmeli altun kümeli

Bu işi kânun idelim

Gönlünü memnun idelim

İğnesin altun idelim

İncinmesin nâzik eli

Şehir içre süslü gezer

Âşıkımn bağrın ezer

İğnesi hem yüksüğü zer

Goncesi sim işlemeli

Ülfet ider tâze ile

Aynası yelpâze ile

Bir gümüş endâze ile

ölçelim ol ince beli

Dikse dikiş nâz iderek

Hem utanıp şâz iderek

Söyledi canım dizerek

Yiyesim geldi o dili

Yoktur işinin kötüsü

Yüzünün ağı, ütüsü

Nazeninin misk kokusu

Nazenin olmuş ezelî

Rublen gül, penbe beden

Nâz-ü edâ hokka dehen

Beş mecidiyye verüben

Bir öpücük istemli

Sofrasına kim ki banar

Nârına elbette yanar

Bûse ile dil mi kanar

Aıgûşunu dişlemeli

Meclisine gelmez ise

Şevka irüp gülmez ise

Doğruca söylemez ise

Bak o zaman şişlemeli

Söz olmaz onun sözüne

Kaşlara, şehlâ gözüne

Hâsılı dünya yüzüne

Gelmemiş aslâ bedeli

Mâderinin nesli perî

Lâ‘l-i Bedehşan güheri

GâÜıbâ ânın pederi

Hûri ve gılman dimeli

İsmini ânın diyemem

Çekmeye gam, gussa, elem

Üçyüz on’a düştü, kalem

Ebcedi harfin temeli

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar