Aşk, Tüm Bir İş, Bizse Bir Parçasıyız
Ey aşkı, kutluluk göğünde uçanlara kol
kanat veren, uçanların uçuşunu arttırıp duran sevgili, senin sevda halkanda
ruhanîlere çeşit çeşit hâller gelmede.
* Ben
batanları sevmem sözünde, gerçekten de suretlerden arınış var. Gizli şeyleri
gören gözlere her an senden şekiller, suretler, görünmede.
Gönüller senin yüzünden baş aşağı gelmiş,
yeryüzü bir kan denizi kesilmiş; ey aylardan da üstün, yıllardan da güzel
sevgili, sana ay diyemem ben.
Dağ, gamınla yarılmıştır da o gam, tâ
içine çökmüştür, yalım - yalım yalımlanmadadır; bütün bu keremler, bu
üstünlükler, senin kereminden, senin lûtfundan bir katrecik kan elde etmiştir
de o yüzden gelişip yetişmiştir.
Ey uluların dayancı, güvenci, bizi de
onlardan say, bilirsin ki kuyruklar da başlara uyup gider.
* Topraktan
bir ulu er düzer koşarsın da melekler bile kıskanır onu,- senin peşin parana
karşı can bile müflis bir hâle gelir, bütün mallar mülkler, yerlere döşenir,
ayaklar altında kalır.
Kimin kolu kanadı olursan ne yücelikler
elde eder o, ne ululuklara kavuşur. Hali böyle olan kişinin de benler vardır
yüzünde, güzelleştikçe güzelleşir o.
Tutalım ki tikenim, hem de kötü bir tiken;
fakat tiken de gülle bir aradadır; sarraf, altın tartarken teraziye miskallerle
beraber arpa da kor.
İşler fikirlere uygundur, mallar topraktan
meydana gelir. Şu haller sözlerden belirir, sözler de hallere ibarettir.
10. * Âlemin başlangıcı bir gürültüdür,
bir hayhuy; sonu bir sarsıntıdır, bir deprem. Aşkla şükür, şikâyetle
beraberdir, huzurla rahat, sarsıntılarla eş.
* Şafak
güneşin fermanıdır, Tanrı aşkı devlet tuğrası; buluşma vakti gelip çatmada; bu
yorumu aşk yordu çünkü.
* Âlemlere
rahmet olanın yoksullara bağışladığı yüceliğe, mevkie bak; hırkalar ay gibi
aydın, şallar gül gibi güzel kokuyor.
Aşk, tüm bir iş, bizse bir parçasıyız
onun. O, uçsuz bucaksız bir deniz, bizse bir katrecik. O, yüzlerce deli!
getirmede, bizse o delillerle doğruyu bulabiliyoruz ancak.
* Gök,
aşkla uzlaşıp dönüyor,, aşktan mahrum olunca yıldız bile tutulup sönüyor. Beli
bükük «dal» bile aşkla «elif» gibi doğrulup yücelmede; fakat aşksız kalınca
«elif» bile dallara dönmede.
* Söz
bengisudur, çünkü Ledün bilgisinin aşkından doğmadadır. Aşkı canından eksik
etme de iyi işlerin meyva versin, çoğaldıkça çoğalsın.
Söz, mâna ehline az da olsa çoktur,
uzadıkça uzar, yeter mi yeter.: fakat suret ehline çok söz bile azdır,
kifayetsizdir.
Şiirleri çok söyledilerse ne var ki?
Denizin incilerle dopdolu olması daha iyidir elbet. Deve de şiir zevkiyle
yerden yere göçüp konar konaktan konağa yelip yortar.[1]
[1] Cilt 1,
Gazel,1
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan :
Abdülbâkiy GÖLPINARLI, İstanbul Remzi Kitabevî , Yükselen Matbaası İstanbul —
1957
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar