Kasîde-i İstişfâiyye
Bu
kaside-i mübareke ile hastalıklarınıza dertlerinize şifa isteyebilirsiniz.
Mefa’îlün
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Vücûd-ı
akdesin ‘ayn-ı beşaret Yâ Rasûla’llâh
Zuhûr-ı
pür-sürûrun mahz-ı rahmet Yâ Rasûla’llâh
[akdes: en kutlu, en kudsî / ayn: aslı,
kendisi / beşâret: müjde]
[pür: dolu / sürûr: mutluluk / mahz: tam ta
kendisi, aslı]
Sen
ol mahbûb-ı memdûh-ı güzîn-i Hazret-i Hakk’sın
Kudümün
bâ’is-i âsâr-ı ni’met Yâ Rasûla’llâh
[memdûh: medholunmuş, övülmüş / güzîn:
seçilmiş, seçkin]
[kudüm: gelme, ayak basma / bâ’is: sebep olan
/ âsâr: eserler, izler]
Seni
idrâk için ‘akl-ı beşer izhâr-ı ‘acz eyler
‘Ukûl-i
âdeme gelmekde hayret Yâ Rasûla’llâh
[izhâr-ı acz: acziyetini ortaya koymak] [Ukûl:
zihinler, akıllar]
Senindir
bunca devletler şu’ûnât hep seninçündür
Senindir
her iki ‘âlemde rif’at Yâ Rasûla’llâh
[şu'ûnât:
hâdiseler, olaylar] [rifat: yükseklik, yücelik]
Senin
mir’ât-ı hüsnünden göründü Hazret-i Allah
İle’l-âhir
sana olsun tahiyyât Yâ Rasûla’llâh
[mir’ât-ı
hüsn: güzellik aynası]
[ile’l-âhir:
ebede kadar / tahiyyat: selâmlar, hayır dualar]
Hadîs-i
kâ’inâtın metni hem tafsîlîdir el-hak
Sana
ma’lûm bidayetle nihayet Yâ Rasûla’llâh
[hadîs:
haber / tafsîlî: ayrıntılı] [bidâyet: başlangıç]
Ser-â-pâ
pür-hakâyık bir kitâbu’llâh-ı ekbersin
Tecellî-gâh-ı
esrâr-ı hüviyyet Yâ Rasûla’llâh
[ser-â-pâ:
baştan ayağa / hakâyık: hakikatler / ekber: en büyük]
[tecellîgâh:
görünme yeri / esrâr: sırlar / hüviyet: mahiyet, hakîkat, asıl]
Güzelsin
pek güzelsin tâb-ı hüsnünle cihan pür-nûr
Gelir
îmânıma her demde kuvvet Yâ Rasûla’llâh
[tâb:
ışık, parlaklık / hüsn: güzellik]
Tahassür
canıma te’sîrini gösterdi bî-tâbım
Gönül
göz hepsi ister Hakkı rü’yet Yâ Rasûla’llâh
[tahassür:
(kök: hasret) hasret çekme / bî-tâb: takatsiz]
[rü'yet:
görme, bakış, görüş]
Gözümde
tütmede dîdâr-ı nûr enver-i tâb-nâkin
Canım
cânân-ı kalbim kıl ‘inayet Yâ Rasûla’llâh
[dîdâr:
cemâl, yüz / enver: nurlar / tâb-nâk: parlak, ışıklı]
Gözüm
sende, gönül sende, ümidim cümleten sende
Veliyyü’n-ni’metim
genc-i melâhat Yâ Rasûla’llâh
[veliyyü'n-ni'met:
nimet sahibi /genc: hazîne / melâhat: güzellik]
Tulû’
et mihr-i rahşânım gönül göz rûşenâ olsun
Senin
‘aşkınladır âmâl-i vuslat Yâ Rasûla’llâh
[tulû:
doğuş / mihr: güneş / rahşân: parlak / rûşen: aydın, parlak]
[‘âmâl:
ameller / vuslat: sevdiğine kavuşma]
Tenezzül
eyle lütfen dîde-i canım hayât bulsun
Buyur
bu ‘âşık-ı şeydâna re’fet Yâ Rasûla’llâh
[dîde:
göz] [şeydâ: aşktan aklını kaybetmiş; dîvâne / re’fet: merhamet etmek]
Gezip
vâdî-i hasretde arar mahbûbunu ruhum
Beni
yakmakdadır nâr-ı muhabbet Yâ Rasûla’llâh
Tahammülsüz
olan hicrin beni dîvâne etmişdir
Bana
olsun visalin zevki kısmet Yâ Rasûla’llâh
[hicr:
hasret] [visâl: kavuşmak]
Ra’ûfsun
hem Rahimsin, kimseyi mahrum buyurmazsın
Hayâlinle
gönül bulmakda lezzet Yâ Rasûla’llâh
[Râ’ûf:
merhametli]
Efendimsin,
cânımsın, bâ’is-i feyz ü hayâtımsın
Devâ-yı
derd-i rûhumsun, sehâvet Yâ Rasûla’llâh
[bâ'is:
sebep] [sehâvet: cömertlik]
Kapından
başka yokdur mültecâ mahbûb-ı Rahmanım
Dahîl-i
bâb-ı ihsanım ‘inayet Yâ Rasûla’llâh
[mültecâ:
ilticâ edilecek, sığınılacak yer]
[bâb:
kapı / inâyet: lütuf, ihsan]
Beni
dûr etme, cananım bi-hakk-ı Hazret-i Zehra
Senin
Kıtmîr-i babındır himâyet Yâ Rasûla’llâh
[dûr:
uzak] [himâyet: sahip çıkma, esirgeme]
Âmân
cânân-ı zî-şânım terahhum kıl kerem-kânım
‘Ubeyd-i
sâdıkındır eyle şefkat Yâ Rasûla’llâh
[zi-şân:
şanlı / terahhum: merhâmet etme / kân: maden, kaynak]
Medâr-ı
iftihârımdır kapında ‘abd-i mahz olmak
Kerem
ey ma’den-i hilm ü beşaret Yâ Rasûla’llâh
[mahz:
katkısız, sade, ta kendisi, aslı / hilm: yumuşaklık / beşâret: müjde]
Gönül
titrer mu’azzam nâm-ı pâkin yâd olundukça
Safâ-bahşâ-yı
erbâb-ı basiret Yâ Rasûla’llâh
[safâ-bahşâ-yı
erbâb-ı basiret: kalp gözü açıklara safa veren]
Gözüm
giryân, gönül nâlân, esîr-i mihnet-i hicran
Yetiş
imdadıma kenz-i sa’âdet Yâ Rasûla’llâh
[giryân:
ağlayan / nâlân: inleyen / mihnet: gam, musibet / hicran: ayrılık]
[kenz-i
sa'adet: mutluluk hazinesi]
Bu
hasret imtidâdından tahammül kalmadı bende
Sana
ma’lûm bunu ‘arza ne hacet Yâ Rasûla’llâh
[imtidâd:
uzama, uzun sürme]
Seherlerde
yanıp yakılmada bu haste dil bi’llâh
Eder
her ihtiyâcı kesb-i şiddet Yâ Rasûla’llâh
[haste
dil: hasta gönül] [kesb-i şiddet: şiddet kazanmak]
Geceler
leyle-i yeldâ ana hem-dem gam-ı ferdâ
Nevâl-i
lutfuna kandır semâhât Yâ Rasûla’llâh
[yeldâ:
uzun / hem-dem: can-ciğer sohbet arkadaşı / ferdâ: yarın, gelecek zaman]
[gam-ı
ferdâ: yarın endişesi / nevâl: talih, kısmet, bağış / semâhât: cömertlik]
Misâl-i
bülbül-i nâlendeyim gülzâr-ı vaslında
Marîz-i
‘aşkınım ver feyz-i sıhhat Yâ Rasûla’llâh
[nâlende:
inleyen / gülzâr-ı vasl: vuslatın gül bahçesi]
[marîz:
hasta]
Beni
dünyâyı gafletden rehâ-yâb et halaskarım
Kulunda
kalmasın asla kesafet Yâ Rasûla’llâh
[rehâ-yâb:
kurtulan, kurtulucu / halaskar: kurtaran]
[kesâfet:
(nefisten kaynaklanan) bulanıklık, berrak olmama]
Görünsün
neş’e-i vahdet mübarek vech-i pâkinden
Safây-ı
cân ile gelsin letafet Yâ Rasûla’llâh
[vech:
yüz, cemâl]
Hakâyık
gülşeninde sırr-ı tevhîdden haberdâr et
Bu
gönlüm olmasın dûçâr-ı gaflet Yâ Rasûla’llâh
[hakâyık:
hakikatler / gülşen: gül bahçesi]
Nigâh-ı
iltifatınla beni dil-şâd buyur canım
Dil-i
nâ-şâdıma gelsin meserret Yâ Rasûla’llâh
[nigâh:
bakış, bakma / dil-şâd: gönlü sevinçli]
[nâ-şâd:
gamlı, kederli, mahzun /meserret: sevinç, şenlik]
Âmân
ey mefhar-ı ‘âlem sığındım bâb-ı ihsana
Hümûm-ı
mâsivâ etmekde savlet Yâ Rasûla’llâh
[mefhâr:
övünmeye sebep olan / bâb: kapı]
[hümûm:
gamlar, kederler / savlet: hücûm]
Tulû’-ı
mihr-i dîdâra dü çeşmim intizâr eyler
Kerem
ey şems-i iklîm-i hidâyet Yâ Rasûla’llâh
[tulû’:
doğma, doğuş / mihr: güneş / dü çeşm: iki göz / intizâr: bekleyiş, gözleme]
[şems:
güneş]
Cemâl-i
enverin kılmak temâşâ bir sa’âdetdir
Olur
mu hîç ona takdîr-i kıymet Yâ Rasûla’llâh
[enver:
nurlu / temâşâ: bakma, seyretme]
Hitâb-ı
“len terânî”de bulunma merhamet eyle
Tecellî
eyle ey sâhib-risâlet Yâ Rasûla’llâh
[len
terânî: Beni göremezsin (Arapça) bknz. A'raf:i43]
[sâhib-risâlet:
Resullük makamının hakîkî sahibi]
Gönül
mehcûr-ı dîdâr-ı melîhin olmasın yoksa
Görünmez
gözüme in’âm-ı cennet Yâ Rasûla’llâh
[mehcûr:
perdelenmiş, terkolunmuş / melîh: çok güzel]
[in’âm:
nimetler]
Açılsın
gonce-i âmâl kerem bağında îmânım
Görünsün
kalbime envâr-ı behcet Yâ Rasûla’llâh
[âmâl:
ameller] [envâr: nurlar behcet: sevinç, güzellik]
Günahkârım,
şerm-sârım, reh-i gufrânına düşdüm
Bi-nezd-i
Hazret-i Mevlâ vesâtet Yâ Rasûla’llâh
[şerm-sâr:
utangaç, mahçup / reh: yol]
[vesâtet:
araya girme, vasıta olma]
Der-i
devlet-me’âba intisabım tâ ezeldendir
Medâr-ı
mefharetde, arza nisbet Yâ Rasûla’llâh
[devlet-meâb:
devlet sahibi]
[medar-ı
mefharet: iftihar duyma vesilesi]
Kemâl-i
‘aşk ile geldim der-i ihsanına canım
Dahîlek
ey şeh-i mülk-i melâhat Yâ Rasûla’llâh
[dahîlek:
sana sığındım / mülk-i melâhât: güzellik ülkesi]
Yüzüm
sürsem be-tekrâr ravza-i pâk-i ‘ıtırnâke
Bu
cism-i pür-’ilel’de kalmaz ‘illet Yâ Rasûla’llâh
[ıtırnâk:
güzel kokulu] [pür-ilel: hastalıklarla dolu]
Tehalük
etmede kalbim o ‘âlî südde-i pâke
Edeb
ta’zîm ile etsem ziyaret yâ Resûlallâh
[tehalük:
can atma, koşma / südde: kapı, eşik]
Şeb-i
mi’râc’daki esrâr-ı halvet ‘aşkına eyle
Dem-i
eyyâm-ı gurbetde vikâyet Yâ Rasûla’llâh
[vikâyet:
koruma, esirgeme]
Husûsâ
son dem-i ‘ömrümde de eltâfa muhtacım
O
ân-ı hevl-nâk’de ver selâmet yâ Resûlallâh
[eltâf:
lütuflar] [ân-ı hevlnâk: korku veren an]
Tenezzül
eyle lütfen ihtizârımda nasîb olsun
Bu
yolda ‘arz-ı teslîm-i emânet yâ Resûlallâh
[ihtizâr:
can çekişme]
Temâşâ-yı
cemâl-i eltafınla mest olup hayran
Gidersem
dâr-ı ‘ukbâya ne devlet Yâ Rasûla’llâh
[eltâf:
lütuflar] [dâr-ı ukba: öbür dünya]
Durmuşum
bağlayıp dergâh-ı ihsana yüzüm tutdum
Yegâne
matlabımdır sırr-ı vuslat yâ Resûlallâh
[matlab:
taleb edilen şey, meram]
‘Umûm
ahvâlimi teşrîhden maksaddır istimdâd
Dahîlek
yâ nebiyya’llâh sahabet yâ Resûlallâh
[teşrîh:
şerh etme, açıklama / istimdâd: yardım isteme, imdada çağırma]
[sahabet:
sahip çıkma, koruma, arka olma]
Ümîdvârım
ki mahrûm-ı şefâ’at eylemezsin sen
Senin
şânındadır, rahmet, mürüvvet yâ Resûlallâh
[mürüvvet:
mertlik, cömertlik]
Senin
âzâd kabul etmez kulundur ‘âşıkın Vassâf
Bu
‘abd-i rû-siyâha kıl şefâ’at yâ Resûlallâh
[vassâf:
vasıflarını, özelliklerini sayarak anlatan kimse]
[abd-i
rû-siyah: kara yüzlü kul]
Kasîdem
elde ‘aşkın dilde geldim bâb-ı ihsana
Dahîlek
ey Habîb-i Hazret-i Hak yâ Resûlallâh
Tarik-i Uşşakiyye Meşayihinden
El-Hâcc Hüseyin Vâssaf Hazretleri (v.929)
*********************************
El-hâc
Hüseyin Vassâf
النَّبِيُّ أَوْلَىٰ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ
أَنْفُسِهِمْ ۖ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
Peygamber,
mü’minlere kendi öz nefislerinden, canlarından, birbirlerinden daha yakındır,
daha ileridir. Eşleri mü’minlerin anneleridir. [Ahzâb:6]
Tarik-i
Uşşakiyye Meşayihinden
El-Hâcc
Hüseyin Vâssaf Hazretleri (v.1929)
Semt-i
illiyyîne uçdu şimdi bir rûh-ı kerîm
Çıka
istikbâle yârân gülşen-i adnânda
Rıhlet-i
cân-sûzuna Sa’dî didim târih-i tâm
Hüseyin
Vassâf bugün rahmet-i Rahmân’da
Hazretim, mah-ı Muharrem’de dünyaya geldiği için Şeyh Ahmed Zarîfî, tarafından kendisine “Hüseyin” ismi verilmiş; “İnşâallah Vassâf-ı Muhammedî olur” diye mahlası da “Vassâf” konmuştur. Eskimeyen kültürümüzle yetişmiş, Arapça, Farsça ve Fransızca’ya vâkıf, edib, şair ve mutasavvıf. Öyle ki zat-ı şahaneleri tam bir Peygamber aşığı. Her üç rüyasından birinde mutlaka peygamber efendimiz salla'llâhü aleyhi ve sellem var…
Maddenin
kasıp kavurduğu gönül derdimize şifa olsun, vesile-i şefaat buyrulsun
niyyetiyle, Hüseyin Vassaf Hazretlerinin Kasîde-i İstişfâiyye’sini ihvan-ı bâ
safa kardeşlerimize teberrüken ikram eyler, dua bekleriz…
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar