Print Friendly and PDF

İngiliz Dünyasından İnsanlık Dersleri

 



Scum (1979) İngiliz Borstal denen gençlik ıslahevlerinde geçiyor.

[Borstal, Birleşik Krallık'ta, İngiliz Milletler Topluluğu'na üye birkaç devlette ve İrlanda Cumhuriyeti'nde bir tür genç gözaltı merkeziydi. Hindistan'da böyle bir gözaltı merkezi Borstal okulu olarak bilinir. Borstaller HM Hapishane Hizmetleri tarafından yönetiliyordu ve gençleri reforme etmeyi amaçlıyorlardı.]

Dünyaya insanlık dersi veren -70'lerin sonlarında İngiltere'de olduğu kadar bugünüyle de alakalı-gençlik ıslahevlerindeki  zor hayatın  şok edici hikayesi. Acımasız yönetim, mahkûmları ıslah etmek veya iyileştirmek için hiçbir girişimde bulunulmayan ortam… mahkumu mahkumla terbiye eden kim güçlüyse ona yaşama şansı verilen, İslama yahut Sih olmaya yönelmek isteyen mahkuma bile [Archer] inanç özgürlüğüne izin verilmeyen, adı ıslahevi??? olan vahşi ortam.

“Cezalandırma sistemi çalışmıyor. Mahkumlara, suçluların topluma karşı olduğundan daha fazla cezai eylem dayatılıyor. Borstal'dan alacağım tek şey kötülük."

Finalde Davis ( Julian Firth ) tecavüze uğraması ve intihar edene kadar bazı çocuklar tarafından tecavüze devam edilmesi. Sonunda Carlin tüm yoldaşları ile  bir kafeterya isyanını yönetir. Yöneticilerin Davis'e saldıranları cezalandırmak ya da herhangi bir teselli sunmak yerine, onları azarlaması/dayak atmaları ve bunların olağan olaylar diye  söylemensi acımasızlığın sergilendiği final sahneler. Üstüne tuz biber niyetine-bir dakikalik saygı duruşu- neyi çözecek ki…

Davis'in tecavüzü  ve ardından aşağılanmasına ilişkin sahnelerin peşepeşe gelmesi. ” o kadar acı verici ki, sinema tarihinde zihinlere kök salarak kalacak.

Yasaklanmış filmler arasına düşen hikâyesi ile bu gerçek yaşanmamış oldu…

"Cezalandırma sistemi çalışmıyor"

Scum (1979)

98 dk

Yönetmen:Alan Clarke

Senaryo:Roy Minton

Ülke:İngiltere 

Tür:Suç, Dram

 Vizyon Tarihi:11 Eylül 1979 (Kanada)

Dil:İngilizce

Çekim Yeri:İngiltere, Birleşik Krallık

Oyuncular

Ray   Winstone

Mick   Ford

Julian   Firth

John   Blundell

Phil  Daniels

 

Özet

Acımasız şartları olan bir ıslahevinin kabus dolu dünyasında hayatta kalma mücadelesiyle ilgili güçlü bir drama. Orjinali 1970'de drama dizilerinin antolojilerinden oluşan yapımı "Play for Today" için 1977'de çekilmiş. BBC tarafından yasaklanmış ve televizyonda yayınlanmamış. Bu, Alan Clark ve Roy Minton tarafından yeniden çekilmiş uzun metrajlı film versiyonu. İngiltere'nin kötülüğüyle ün salmış ıslahevindeki çocukların hayatta kalma mücadelesi.

Altyazı

 Dışarı!

 Dışarı!

 Dışarı!

 Hadi, ilerleyin!

 İlerle!

 Hadi.

 daha hızlı!

 Hızlı, hızlı, hızlı.

 Hadi sizi ayrıcalıklı çocuklar.

 İlerleyin!

 İlerle.

 Seni kara piç kurusu.

 Hadi zenci.

 İlerle.

 Geç şuraya.

 Sen!

 İçeri.

 Dik dur evlat.

 Hazır ol!

 - İsim ve numara?

 - 4737 Carlin, efendim.

 Yani bu ağa olan zorlu tip.

 Carlin, değil mi.?

 -Değil mi.?

 - Evet efendim.

 Bana pek ağa gibi görünmedin Carlin.

 Rowley'de  memuru yumruklayan küçük adi sensin demek.

 Kendini çok akıllı sanıyorsun, değil mi Carlin?

 - Memurları yumrukluyorsun.

 - Aynı şekilde karşılık verdim.

 Sana söylediğim zaman konuş delikanlı.

 Seni buraya hizaya sokulman için gönderdiler.

 Bizim hakkımızda bir şey duydun mu Carlin?

 -Duydun mu?

 - Evet efendim.

 -Peki ne duydun?

 - Hiçbir şey efendim.

Peki, şimdi sana anlatacağım delikanlı.

 Duyduğun hiçbir şey doğru değil.

 Çünkü biz, siz kokuşmuş holiganları sert bir şekilde cezalandırıyoruz.

 - Tamam mı?

 - Evet efendim.

 Kaldır onları.

 Kaldır onları dedim.

 İsim ve numara?

 4737 Carlin, efendim.

 -Çıkar onu buradan.

 - Dışarı Carlin.

 İlerle.

 Git.

 Geç şuraya.

 Sen.

 İçeri.

 Dik dur.

 - İsim ve numara?

 - Piç kuruları.!

 Piç kuruları.!

 Piç kuruları.!

 Kaldırın şu ayaklarınızı!

 Durun!

 İçeriye!

 Hizada dur Davis.

 Hazır ol!

 Peki yukarı çıkın.

 İlerleyin!

 Peki.

 Ben Bay Sands.

 Bu da Bay Greaves.

 Kıdemli yetkili benim ve A kanadını ben yönetiyorum.

 Ben.

.

 yönetiyorum.

 - Anlaşıldı mı Carlin?

 - Evet efendim.

 Eğer bu durumu kavramayan biri olursa onu ağır, çok ağır bir şekilde cezalandırırım.

 Anlaşıldı mı?

 -Anlaşıldı mı?

 - Evet efendim.

 Şimdi.

.

 Angel sen tek kişilik odadasın.

 Buradaki bazı arkadaşları önyargılı olarak görebilirsin.

 Diğerleriyle çok konuşmaman önerilir.

 Bu senin ilk ıslahevine gelişin değil mi delikanlı?

 Evet efendim.

 Scrubs haricinde.

 Scrubs'ı unut.

 Tatil bitti.

 İlerle!

 Davis, sen açık ıslahevinden kaçacak kadar aptalsın.

 Ve çok yakında orada olmayı dileyeceksin.

 Sen de tek kişilik odadasın.

 İlerle şimdi!

 İlerle!

 Carlin, sen koğuştasın.

 İlerle şimdi!

 Tamam.

 İçeri gir.

 Soldaki.

 Şu seninki Carlin.

 Kuralları ve neden burada olduğunu biliyorsun.

 Eğer sesin çok çıkarsa tepene binerim.

 - Anladın mı?

 - Evet efendim.

 Bir delikanlı var.

 Şu yatakta yatan Pongo adında iri bir delikanlı.

 Senin geleceğinden haberi vardı.

 Şimdi şuradaki fırçayı kap ve yeri temizlemeye başla.

 Tertemiz olmasını istiyorum.

 Carlin.

 Yatağımızı burada bu şekilde bırakmıyoruz.

 Yatağını aç ve eşyalarını yerleştir.

 Daha hızlı!

 Bir dahaki sefere rapor edileceksin.

 Kaldırın şu ayaklarınızı.

 Ve sessiz olun.

 Banks.

 Önüne bak Banks.

 - Carlin senin koğuşuna yerleştirildi.

 - Bunu duydun mu?

 Kes sesini Richards!

 Üçü birlikte.

 Biraz daha arkadaş edineceksin değil mi?

 Evet efendim.

 - Ve onlardan biri zenci.

 - Peki efendim.

 Sessiz ol dedim Richards!

 Senden bir ses daha çıkarsa rapor edileceksin.

 Peki efendim.

 Kafayı mı yedin sen?

 Muhtemelen.

 Yüce İsa.

 Ben vejetaryenim Carlin ve prensiplerinin yazdığı kitabı okudum.

 Deri bot giymeyi reddediyorum.

 Et yerine fazladan patates alıyorum.

 Ve eğer menüdeyse balık yemeye iznim var.

 Öyle mi?

 Bahse girerim bunun için seni cezalandırıyorlardır dostum.

 Evet cezalandırıyorlar.

 Ama bu onlara çok fazla sıkıntı veriyor.

 - Ne zamandır buradasın?

 - Bir aydır.

 Dover'dan transfer edildim.

 - Kafadan çatlak mıydın?

 - Hayır.

 Onlara İsa olduğumu söyledim.

 Kurnaz bir piçin aklına parlak bir fikir geldi ve onlar da beni buraya postaladılar.

 A, vali inançlı bir manyak.

 B, beni fena şekilde benzetecekler.

 - Ne kadar süre daha buradasın?

 - Onaltı ay.

 Yüce İsa!

 Buna bayılıyorsundur!

 O piç kuruları bana sahip olamaz.

 Kimseye boyun eğmiyorum ve iki yıl boyunca da burada olsam ne yaptıkları umurumda bile değil.

 Buradan koltuk değnekleriyle çıkarım ama yine de bana sahip olamazlar.

 Davis ayağa kalk!

 Davis sen bir hiçsin.

 Burada ağa benim ve bu koğuşu ben yönetiyorum.

 Diğerleri gibi sen de ödeme yapacaksın.

 Ödeme günü sigaranın dörtte birini bize teslim edeceksin.

 - Her hafta.

 Saniyesi saniyesine.

 - Ben sigara içmiyorum.

 Artık içiyorsun pislik!

 Burada renkli şekerler yok, homo!

 Burada ağa benim ve sakın bunu unutma.

 Anlaşıldı mı?

 - Anlaşıldı mı dedim?

 - Peki.

 Pongo Banks, ağa.

 - Evet - Evet Carlin.

 Ünün senden önce buradaydı.

 Ve o genç adamla birazcık sıkıntı yaşayacaksın.

 Dover'dan buraya geldiğimde, çoğu benim bir çeşit kaçık, vahşi ve psikopat olduğumu düşündü.

 Bilirsin işte.

 Ben de onlara bu gözbebekleriyle vahşi bakışlarımı gösterdim.

 Ve beni hiç rahatsız etmediler.

 Evet.

 Sanırım bugünlük idare eder.

 Kendine hiç iyilik etmiyorsun değil mi dostum?

 Carlin, ben sadece gardiyanlara mümkün olduğunca sorun yaratıp, kendi küçük yöntemimle zamanımı geçirmek istiyorum.

 Kendi küçük yöntemimle.

 Tamam mı?

 Kendini o küçük domuzlardan kolla.

 - Woods!

 - Ne var?

 Buraya gel ve sandalyemi sıcak tut.

 Ayağa kalk zenci.

 İsim ve numara?

 Ben buraya girdiğimde hazır olda duracaksın!

 Ayağa kalk dedim!

 Sana ayağa kalk dedi değil mi?

 Nedir bu?

 Ayağa kalk delikanlı.

 Bunun ne olduğunu sanıyorsun?

 Ayağa kalk!

 İsim ve numara?

 - Angel efendim.

 - Numara?

!

 - Hatırlamıyorum efendim.

 - Hatırlamıyor musun?

 Numaran delikanlı.

 Hepiniz bundan ibaretsiniz bir numaradan.

 Bir numara, dört basamaklı.

 Hepiniz bundan ibaretsiniz.

 4736.

 - İsim ve numara?

 - 4736 Angel, efendim.

 - Bunu kim yaptı?

 - Neyi, efendim?

 - Laf ebeliği yapma çocuk.

 Bunu kim yaptı?

 - Hiç kimse efendim.

 - Kavga mı?

 - Hayır efendim.

 - Düştüler mi?

 - Hayır efendim.

 Devlet malına zarar mı veriyoruz seni kara piç kurusu?

 Hayır efendim.

 O zaman ne yapıyoruz kara Brixton pisliği?

 -Hiçbir şey efendim.

 - Kavga.

 Kavgadan dolayı rapor edileceksin.

 - Bu durum valiye bildirilecek.

 Anlaşıldı mı?

 - Kavga etmiyordum.

 Anlaşıldı mı?

 Eller yana!

 Hazır ol!

 İsim ve numara?

 4736 Angel, efendim.

 Daha yüksek.

 4736 Angel, efendim.

 Muz ağaçlarından fırlamış gibisin, ha.?

 Şimdi.

.

 bana inan zenci.

 Beyaz adamların arabalarını çalarsan, beyaz adamın sopasını yersin.

 Değil mi?

 - Evet efendim.

 - Şimdi bu odayı fırçalamaya başla.

 Hızlı bir şekilde!

 Ben buradakilerden daha büyüğüm.

 - Evet?

 - Kütüphanedeki mevcut kitaplar.

.

 .

.

ya işe yaramaz kovboylarla ya da sıradan macera hikayeleriyle ilgili.

 O işe yaramaz şeyleri okuyamam.

 Yani batıda bir kovboy mu yoksa kuzeyde bir ayı avcısı mı olmam gerekiyor bilmiyorum.

 Benim ihtiyaçlarım farklı.

 Kütüphane bütün herkes için.

 Bireylere özel değil.

 Gelen mektuplarımızı denetlemek dışında, ayrıca bize hangi kitapların gönderilmesi gerektiğine de karar veriyorsunuz.

 Evet.

 Peki neden benim için gelen iki Dostoyevski kitabını almaya iznim yok?

 Onlar güvenli bir yere kilitlendiler.

 Salındığın zaman onları alabilirsin.

 Onlara o zaman ihtiyacım olmayacak.

 Başhemşire diyeceksin.

 Onları okudun mu?

 Onlar klasik.

 Archer okudum ya da okumadım.

Suç ve Ceza ve Budala bu kuruluştaki genç bir çocuk için hiç uygun kitaplar değil.

 Çocuk mu?

 Acemi.

 Ayakların iğrenç görünüyor Archer.

 Küstah ve sersemsin.

 Vejetaryenlerin et yemediklerini biliyorum.

 Ama bu onları ayakkabılarını giymekten alıkoymuyor.

 O zaman insanlar çok da dürüst davranmıyorlar değil mi, başhemşire?

 Hepsi bu kadar mı?

 Evet.

 Sanırım yakında herşey çözümlenecek.

 Ayaklarım demek istiyorum.

 Ve diyetim.

 Evet.

 Bir Sih* olmayı düşünüyorum.

[Sih* - Genel olarak 16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Hindistan'da yaşamış olan on gurunun öğretilerini temel alan tektanrıcı bir dindir. 1500'lü yıllar civarında ortaya çıkmıştır. Sihizm'e inanana Sih denir.]

 Valinin bu konu hakkında söyleyecek bir şeyleri olabilir.

 Başhemşire kız arkadaşımla eskiden ne yapardık biliyor musun?

 Terbiyesizleşiyor musun Archer?

 El ele tutuşurduk.

 Eskiden el ele tutuşurduk.

 Konuşman bittiyse Archer?

 Yapılacak işlerim var.

 Evet sanırım.

 Evet.

 Günlerimi bir şekilde atlatıyorum.

 Biliyor musun başhemşire?

 Hücrede yedi gün boyunca tek başıma kaldım, hanımefendi.

 Çok fazla ısrar etmemden dolayı tabi beni kemerle de dövmelerinden sonra bana bir kitap verdiler.

 -Verdikleri kitap İncil'di.

 - İyi.                      

 Ondan sana zarar gelmez.

 Yugoslavca basılmıştı.

 Ve odada onu tercüme edecek biri yoktu.

 Bu da Hristiyanlığın evrensel olduğunu kanıtlıyor, Archer.

 Raporunu yaz Başhemşire.

 Pekala Carlin.

 Burayı ben yönetiyorum.

 Buna karşı çıkarsan öldün demektir.

 Bırak artık tamam mı?

 Ağanın kim olduğu umurumda değil.

 Bela istemiyorum.

 Sadece siktir git.

 Ve buradaki süremin bitmesi için beni rahat bırak.

 Tamam mı?

 Seni rahat bırakacağız seni piç kurusu!

 Slasher.

 Buraya, şuna bak.

 Kabus görmüş.

 Bunun geldiği yerde daha çok var Carlin.

 Sadece lanet ağzını kapalı tut!

 Burada ağa sen değilsin.

 Carlin.

 Evet efendim.

 -Yüzüne ne oldu Carlin?

 - Düştüm efendim.

 Nerede düştün?

 Sus!

 Sana söylediğimde konuş.

 Biri sana vurdu mu?

 - Cevap ver!

 Biri sana vurdu mu?

 - Hayır efendim.

 Seni tanıyoruz evlat.

 Kimdi?

 Düştüm efendim.

 Merdivenlerden düştüm.

 Adımlarıma dikkat etmiyordum.

 Benim kendi hatam.

 Burada dalaverelerinden hiçbirini istemiyorum delikanlı.

 - Bunu anladın mı?

 - Evet efendim.

 Bu bir daha yaşanırsa başın belada, gerçekten belada demektir.

 - Anladın mı?

 - Evet efendim.

 İlerle o zaman seni eli uzun afacan.

 İlerle!

 Bu valiye bildirilecek!

 - 4568 Jackson, efendim - Geç mi kaldın Jackson?

 Hayır.

 Mutfakta fazladan bir kişi vardı.

 Bu yüzden beni buraya gönderdiler.

 O zaman oraya git ve kürelemeye başla.

 Şuna bir bak!

 Hepsi saçıma geldi!

 Sessiz ol Jackson!

 Yoksa kuaförünü de yanında mı isterdin?

 Saçımı daha geçen gece yıkamıştım efendim.

 Sessiz ol seni küçük homo.

 Ve kürelemeye devam et.

 - Efendim?

 - Ne var Angel?

 -Tuvalete gidebilir miyim efendim?

 - Hayır gidemezsin.

 Kürelemeye devam et.

 - Ama efendim çok sıkıştım.

 - Kürelemeye devam et!

 - Woods!

 - Evet efendim?

 - Ne yapıyor olman gerekiyor?

 - Ne efendim?

 - Küreleme efendim.

 - O zaman el arabasına kürele.!

 Anladın mı?

 Yolun diğer tarafında olmasını istersek sana haber veririz delikanlı.

 Tamam mı?

 Evet efendim.

 Devam edin.

 Margate Kumsal'ındaki kumdan kaleler değil bunlar.

 Hadi Archer tembellik etme seni marul kafa!

 Bazen bazı günlerde.

 Nedense cesaretimi kırmaya çalışıyorlar gibi tuhaf bir hisse kapılıyorum.

 Evet.

 Bunu sen istiyorsun değil mi dostum?

 Gidip ayağına bir bot giy.

 - Ne istiyorsun?

 - Sana radyomu getirdim.

 Sana bir tane gönderilene kadar ödünç alabilirsin.

 -Hayır teşekkürler.

 Ona ihtiyacım yok.

 - Bu sana kalmış dostum.

 Biz üç kişiyiz ve bir tane daha radyomuz var.

 Yani bunu özlemeyeceğiz bile, değil mi?

 Buraya bırakıyorum.

 Tamam mı?

 Eğer istemezsen onu daha sonra bize geri verirsin.

 "Nasıl olsa baban karar verecek ve onlar için kalacak bir yer bulacak.

 Eve geldiğinde Bessie hala burada olacak.

 Senin eve ne zaman döneceğini bilmediğimizden bu yavru köpeklere daha fazla katlanamayız.

 Yani umarım Bessie'yi bize bıraktığın gibi bulursun, Donald.

 Oradaki günlerin nasıl geçtğini bize anlat ve iyi bir delikanlı ol.

 Mektubu postaya yetiştirmeliyim.

 Sevgilerle annen ve baban.

" Yavrulardan kurtulamazlar değil mi Ben?

 Yani ben buradan çıkana kadar bakacaklar sonra da onlarla ben ilgileneceğim.

 Bir iş bulacağım.

 O zaman onlara bakabileceğim.

 Onlara göndermem için mektup yazacak mısın Ben?

 Bakarız.

 Bir kere daha okur musun Ben?

 Son bir kere daha.

 -Derslere gitmiyor musun?

 - Gidiyorum.

 Peki sana hala okumayı öğretmediler mi?

 Hayır.

 Ne demek istediklerini anlamıyorum.

 Biliyorsun sormayı da sevmiyorum.

 Sadece bir kere daha oku Ben.

 Ödeme gününde sana biraz şeker veririm.

 Hadi Ben.

 Lütfen.

 - "Sevgili Donald " - Ben.

 Ne?

 Adresi okumayı unuttun.

 "3 Almeida Caddesi Islington, Londra, N1.

" Oldu mu?

 "Sevgili Donald " Ayağa kalk delikanlı.

 4738 Davis, efendim.

 - Bu radyo kimin Davis?

 - Eckersley'in efendim.

 - Senin odanda ne işi var?

 - Bana ödünç verdi efendim.

 Hadi delikanlı.

 Doğruyu söyle.

 Onu yürüttün değil mi?

 -Hayır efendim gerçekten.

 - Onu çaldın delikanlı.

 Benimle kafa bulma.

 Efendim, ona sorun.

 Onu buraya kendisi getirdi efendim.

 Eckersley radyosunun kayıp olduğunu bildirdi ve işte burada senin odanda.

 Bu durum valiye bildirilecek.

 Güzel.

 Bak, valiye sen odadayken onun sana radyoyu ödünç verdiğini söyle.

 Sadece hücrede biraz zaman geçireceksin.

 Bu sadece ne kadar uzun süreceği meselesi.

 Ne yaparsan yap o yaşlı piç kurusuna karşı çıkma.

 - Bu yine de adil değil, değil mi?

 - Bunu duyuyor musun Archer?

 -Evet.

 Ama bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum.

 - Adillikmiş!

 Butlin ıslahevinde hücrede bulundun mu?

 Hayır.

 Bulunmadım.

 Oraya gideceksin dostum ve ben de gideceğim.

 Sadece ağzını kapalı tut ve bu duruma dayan.

 Eğer sıkıntıya sebep olursan seni çok fena benzetirler.

 Onlara direnebilecek birine benzemiyorsun.

 Tasty Reg'e dikkat et.

 O galip olan.

 İnsanlıktan nasibini almamış.

 Nefret dolu.

 - Günaydın Bay White.

 - Günaydın efendim.

 - Günaydın Bay Whittle.

 - Herşey iyi görünüyor.

 Teşekkür ederim efendim.

 - Güzel Bay White.

 - Teşekkür ederim efendim.

 - Günaydın Reg.

 - Günaydın efendim.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4321 Peltier, efendim.

 - Herşey yolunda mı Peltier?

 Güzel.

 - İçeriye.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 3936 Kovias, efendim.

 - Herşey yolunda mı Kovias?

 Güzel.

 - İçeriye.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4511 Chambers, efendim.

 -  Herşey yolunda mı Chambers?

 Güzel.

 - İçeriye.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4427 Smith, efendim.

 - Herşey yolunda mı Smith?

 Güzel.

 - İçeriye.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4396 James, efendim.

 -  Herşey yolunda mı James?

 Güzel.

 - İçeriye.

 - Günaydın efendim.

 - Günaydın.

 Kaçman dışında,daha önce kaldığın ıslahevindeki raporun temiz görünüyor, Davis.

 Ve ben bunu göz önünde bulunduracağım.

 Bundan dolayı sana hoşgörü gösterdiğimi önemle belirtirim.

 Bir daha karşıma çıkarsan o zaman cezan bu kadar hafif olmayacak.

 İ.

 K.

' den misin?

 - Valiye cevap ver!

 - Anlamadım efendim?

 Dini mezhebin.

 İngitere Kilisesi mi?

 - Evet efendim.

 - Güzel.

 Hücrede üç gün.

 Bir hafta hiçbir ayrıcalıktan faydalanamayacaksın.

 Geriye dön.

 Çabuk marş marş.

 Dışarı.

 Dışarı!

 Sen, içeriye!

 Dik dur bacaklar ayrı ve yüzün de valiye dönük olsun!

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4737 Carlin, efendim.

 Kavga, Carlin.

 Evet.

 Evet.

 Şimdi Carlin, buraya transfer edildin.

 Çünkü daha önce kaldığın ıslahevindeki memura saldırdın.

 Seninle ne yapmamı beklediklerini Tanrı bilir.

 Ancak bu kurumda şiddete yer yok.

 Burada şiddet yok.

 - Beni anladın mı?

 - Evet efendim.

 Buraya yerleşir yerleşmezyüzünde izlerin oluştuğunu görüyorum.

 Ben cömert bir adamım Carlin.

 Ama buradaki hiç kimsenin başına buyruk davranmasını kabul etmem.

 Eğer karşıma tekrar çıkarsan, başın çok ciddi bir belada olacak.

 - Anlıyor musun?

 - Evet efendim.

 Şimdi, söyleyecek bir şeyin var mı?

 Pek yok efendim.

 Ancak kavga etmiyordum.

 Düştüm.

 Adımlarıma dikkat etmiyordum.

 Ancak, yüzümün durumundan dolayı memurun ne düşündüğünü anlayabiliyorum.

 Hiçbir mazeretim yok efendim.

 Yani başka ne olduğunu düşünebilirdi ki?

 - İngiltere Kilisesi değil mi?

 - Evet efendim.

 Dinim benim büyük yardımcımdır.

 Güzel.

 O zaman sana düzelmen için rehberlik edebilir.

 Hücrede üç gün.

 İki hafta boyunca maaş yok.

 -Geriye dön!

 Dışarı!

 Dışarı!

 - Hadi Carlin.

 İlerle!

 - İlerle!

 Kaldır ayaklarını.

 - İlerle!

 Daha hızlı.

 Hızlı dedim.!

 - Meakin!

 - Efendim?

 Ziyaretçin var.

 Kimse bunu kabul etmeyecek Banks.

 Etmeyeceklerini biliyorsun.

 Ne yapacaklar o zaman?

 Kağıt paralarla mı dolaşacaklar?

 Kağıt paraya burada izin yok.

 Yoksa var mı, Dougan?

 Küçük takaslar dışındaki şeylerde sert cezalar var.

 Ve payımı düşürmeye çalışan herkes için de sert cezalar var.

 Onların bunu bildiğinden emin ol Dougan.

 Peki.

 Hadi Dougan.

 Şimdi burada tam sekiz sterlin var, değil mi?

 Gardiyandan bir sterlin için 70 peni alacağım.

 Tamam mı?

 Senin payın 5, benimki de 15.

 Geriye 50 peni kalıyor.

 Bir sterlin için elli peni!

 Lanet olası giderlerim var, değil mi?

 O piç kurularının enflasyondan haberleri yok mu?

 Onlara bu 50 peniyi ver ve eğer bundan hoşlanmazlarsa gelip beni görebilirler.

 Gardiyan geliyor.

 Evlenme talebini onaylıyorum Betts.

 Ve umarım bu seni daha sıkı çalışmaya teşvik eder.

 İşbirliği yaparsan buradan en kısa sürede ayrılırsın.

 Bu tamamen sana bağlı.

 Bir ay sonra evlenmen için bir muhafız gözetiminde dört saatliğine salınacaksın.

 - Tamam mı Betts?

 - Evet efendim.

 Teşekkür ederim efendim.

 Bu küçük bir sıkıntıya neden olmaz Betts.

 Bu vergi mükellefine mal olur.

 Ve nikah dairesinde evlenmene memnun olmuş gibi davranamayacağım.

 Bu sadece şuanlık efendim.

 Dışarı çıktığımda uygun bir kilise düğünü yapacağız.

 Çocuk doğmadan salınmanı umalım o zaman.

 Evet efendim.

 Ve güvenimi boşa çıkartma.

 Evet efendim.

 Teşekkür ederim efendim.

 - Peki.

 Dışarı çık.

 - Geriye dön.

 Çabuk marş marş.

 İlerle Betts!

 - Nikah dairesiymiş.!

 - Archer, içeriye!

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4721 Archer, efendim.

 Archer.

 Hala vejetaryensin değil mi?

 -Evet efendim.

 -Ve hala yalın ayaksın.

 Evet efendim.

 Archer, burada herkesin içten inançlarına saygımız var.

 Bireyler desteklenmelidir.

 Hiçbir sorun ve masraftan ödün vermeden senin için plastik bot temin ettik.

 - Buna minnettar mısın?

 - Evet efendim.

 - Plastikte sakınca yok, değil mi?

 - Hayır efendim.

 Güzel.

 O zaman bu işbirliğinin karşılıklı olacağını umuyorum.

 Kesinlikle.

 "Assisi'li Aziz Francis'in Hayatı"nı okudun mu Archer?

 Hayır efendim.

 Yine de en düşündürücü mektup olduğuna eminim efendim.

 Evet öyle.

 1208 yılında Hristiyanlığa dönen zengin bir adamın oğlu, zevk dolu hayatını bırakarak kendini yoksullara ve İncil'in öğretilerine adadı.

 - Onu okumalısın.

 -Doğrusu efendim.

 Ben de size yazılı eserlere ulaşım konusundan söz etmek istiyordum.

 Şöyle ki, Mekke'de bir şeyler şiddetli bir şekilde beni kendine çekiyor efendim.

 Kesinlikle çok şiddetli bir şekilde.

 - Mekke mi Archer?

 - Evet efendim.

 İçimdeki bir şeyleri hareketlendiriyor efendim.

 Ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur efendim.

 Archer yarın papazı göreceksin.

 Ben ateistim efendim.

 Dosyamda yazılı.

 Ateist ve vejetaryen.

 Dover'da onlara İsa olduğunu söylemişsin.

 Yarın papazı göreceksin.

 Bir daha bu kurumda Mekke'den bahsetmek yok!

 - Botlarını verin ona!

 - Geriye dön!

 Çabuk marş marş.

 İlerle Archer.

 Hadi.

 ilerle!

 İlerle!

 Hadi seni piç kurusu ilerle!

 Önüne bak Angel.

 Hizaya gir Davis.

 Hadi ilerleyin!

 Kaldırın şu ayaklarınızı!

 Küçük tatilinizin tadını çıkardınız, değil mi?

 Güzel.

 İçiniz rahat olsun güzellerim.

 Ne zaman bir ara isterseniz her zaman orada.

 Her zaman hizmetinizdedir.

 - Değil mi Carlin?!

 - Evet efendim.

 Şimdi kımıldayın!

 Pılınızı pırtınızı odanıza bırakın ve doğruca yıkanmaya gidin.

 Siz işe yaramazların çalışmasını istiyorum.

 Bol bol çalışmanızı.

 Şimdi kımıldayın!

 Kaldırın ayaklarınızı.!

 Daha hızlı!

 Çekil!

 Peki.

 Ne hakkında konuşalım?

 Problemi olan var mı?

 Hadi.

 Ben bunun için buradayım.

 Neden evimden bu kadar uzaktayım başhemşire?

 - Çünkü o çocuğu öldürdün.

 - Peki Eckersley.

 Formby bunu size sürekli açıklıyorum.

 - Bunu anlamaya çalış

- O 14 yaşında, 14.

 Sessiz ol Archer!

 Ama hiç ziyaretçim olmuyor.

 Bu talihsizlik Formby.

 Majestelerinin isteğine kadar gözetim altında tutulmalısın.

 Şuanda sizin gibi çocuklar için özel yerler olmadığından burada kalmak zorundasınız.

 Burada öğrenme ve kendinizi geliştirme fırsatına sahipsiniz.

 Eğer terbiyeli olup görevlerini istekli bir şekilde yerine getirip ve de kurallara uyarsan belki Majesteleri ya da temsilcilerinden biri senin serbest bırakılmanı ve iyileştirilmeni göz önünde bulundurur.

 Ve tahmin ettiğinden çok daha erken salınma şansın olur.

 Neyden daha erken başhemşire?

 Bu arada hapishaneye geçecek yaşa gelene kadar yıllarca Wormwood Scrub'da tutulan diğer çocuklardan daha şanslı olduğunu hatırlamaya çalış.

 Tamam mı?

 Köpeğimin üç tane yavrusu oldu.

 Üç tane!

 Mektupta öyle yazıyor.

 Evet.

 Onu okudum Woods.

 Bu iyi bir haber değil mi?

 -Nereye gidiyorsun Meakin?

 - Dışarıya.

 - Dışarı nereye?

 - Dışarı işte başhemşire.

 Lütfen oturur musun Meakin?

 - Herşey yolunda mı Toyne?

 - Evet, yolunda başhemşire.

 Güzel.

 Güzel.

 Başka bir şey var mı?

 Güven.

 Anlamadım Archer?

 Güvenin doğası üzerine bir tartışma önermek istiyorum.

 Bunun benimle tartışabileceğin bir konu olduğundan emin misin?

 Görüyorsunuz ki başhemşire güvene yönelik talimalatlarla sürekli topa tutuluyoruz.

 Ama aynı zamanda daima bizim güvenilmez olduğumuz hakkında bilgilendiriliyoruz.

 Gördüğünüz gibi başhemşire, güvenin doğası hakkında açık bir şekilde tartışmamızın belki hepimiz için bir faydası olabilir.

 Ve böyle değerli bir niteliğin geliştirilmesi gereken alanları keşfedebiliriz.

 Geliştirilmesinin engellenmediği ya da yıpratılmadığı alanları.

 Archer'ın önerdiği bu konu hakkında tartışmaya devam etmek isteyen var mı?

 - Başhemşire.

 - Evet Meakin?

 Bakın, bize ön adlarımızla seslenmeniz gibi bir ihtimal var mı?

 Yani söylemek istediğim bu bize önceki kimliklerimizi hatırlatan tek şey.

 Şuan bu konuya girmememiz gerektiğini düşünüyorum.

 Ben de sizin gibi bakanlığın kurallarına uyuyorum.

 Şahsi olarak ne düşünürsem düşeneyim kurallar var.

 Ve hepimiz itaat etmeyi öğrenmek için buradayız.

 Peki hepinize geldiğiniz teşekkür ediyorum.

 Gelecek hafta aynı saatte.

 Eğer bir probleminiz olursa bana gelmekte tereddüt etmeyin.

 Ben yardım edemezsem, Bay Goodyear'ın edeceğine eminim.

 Devam edin.

 Bir rahat ver.

 Sana zararım yok.

 - Gerizekalı!

 Önümde duruyorsun.

 Sorun yok Ben.

 Ne var tuhaf herif?

 Dayak istiyorsun, değil mi.?

 Burada rahat bırakılmış olabilirsin.

 Ama eğer bana küstahlık yaparsan seni bitiririm.

 Geri gel, ispiyoncu!

 Sana geri gel dedim mankafa!

 Evet.

 Devam edin.

 Peki Banks seni piç kurusu.

 Şimdi ağa benim.

 Bir daha ki sefere seni gebertirim.!

 Bunu kim yaptı Richards?

 Kim yaptı?

 - Carlin mi?

 Zenciler mi?

 - Kaydım efendim.

 Sana kaymayı gösteririm.!

 Peki.

 Ayağa kalkın.!

 - Bunu kim yaptı?

 - Neyi efendim?

 - Söyleyin hadi.

 Kim yaptı bunu?

 - Neyi efendim?

 -Banks nerede?

 - Onu görmedik efendim.

 Banks seni aptal piç kurusu!

 Seni alt etmesine izin verdin değersiz herif!

 Kayıp düştüm efendim.

 Bana bununla gelme.

 Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?

 Carlin!

 Carlin'in ismini vermeni istiyorum.!

 Kaydım efendim.

 Carlin!

 Carlin!

 Evet efendim?

 Pekala Carlin.

 Bu sefer gerçekten yandın.

 Banks ve Richards ikisi de senin ismini verdi.

 Bunun için üç yıl daha yiyeceksin pislik!

 Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum efendim.

 Öğreneceksin seni işe yaramaz.

 Bu kanadı ben yönetiyorum.

 Buranın senin gibi pis küçük bir arka sokak kabadayısı tarafından bozulmasına izin vermeyeceğim.

 Aşağıda ifadeni imzalayacaksın.

 Söyleyecek bir şeyim yok efendim.

 Müdürü görmek istiyorum.

 Göreceksin Carlin.

 Göreceksin.

 Ve valiyi efendim.

 Tanığım var.

 Tanıkmış!

 Elimdesin delikanlı.

 Rowley'de o memura vurdun.

 Bundan kolayca sıyrılabilceğini düşünüyor olmalısın.

 Ama o burada.

 O, benim.

 O, bu ıslahevindeki her gardiyan.

 Her birimiz.

 Hadi.

 Bana da vurmak ister misin, ha.?

 - Hadi koca adam.!

 -Hiçbir gardiyana vurmadım.

 Karşılık verdim.

 İkisi birlikte beni fena halde tekmeliyorlardı.

 Peki.

 Hadi karşılık ver.!

 Hadi!

 Seni bitireceğim.!

 Carlin nerede?

 - Carlin.

 - Ne var?

 Baldy, B kanadındaki renkli ağa.

 - Seninle görüşmek istiyor.

 -  Ben hiçbir bok konuşmam.

 Seninle görüşmek istiyor Carlin.

 Ne için olduğunu biliyoruz.

 O anlaşması zor biri.

 Ne zaman olacak?

 Ben onu bulurum.

 Söyle ona Dougan.

 O kara bir piç kurusu.

 Tamam mı?

 Zaten biliyor.

 - Oldukça sıcakkanlı bir adam değil mi sencede?

 - Evet!

 Bu lanet yerde uzun süre kalmayacağım.

 Burası onları kışın sıcak tuttuğu için zencilerin rahatı yerinde olabilir.

 Ama bana hiçbir faydası yok.

 Bütün bunlar hiçbir değeri olmayan, yürütülmüş otuz şilin için.!

 - Şaka yapıyorsun.!

 - Bir boka yaramayan otuz şilin için.!

 Kardeşimin sabıkası vardı.

 Onlar da bana yüklediler.

 - Annem çılgına döndü.

 - Tanrım, işte bu ilginç.!

 - Sen ne yaptın?

 Banka ya da başka bir şey.?

 - Hayır Carlin.

 Hayır.

 Bir kereste tüccarının yanında saygın bir şekilde kariyerimi sürdürmeye çalışıyordum.

 Muhasebeci olarak.

 Annem hastaydı.

 Anlarsın ya.

 Sürekli olarak kırılgandı.

 Ve bir işe bağlı kalma olayı vardı.

 Bu onun canını sıkıyordu.

 Oğlunu güvende ve saygın bir şekilde görmek istiyordu.

 Bütün o saçmalıklar işte.!

 Ben de bu işyerine katlanıyordum.

 Tek sorun çok hırslıydım.

 Öyleydim.

 Küçük harcamalar için ayrılan hesapların faturalarını tutmak beni pek memnun etmiyordu.

 Hayır.

 Ben de nakit parayla çalışmaya başladım.

 Çoğu haftalarda 40 50 sterlin kazanıyordum.

 İşe taksiyle gidiyordum.

 Ben yokken, suratsız bir kadının mutabakat için geri gelmesine kadar.

 Ve işte buradayım.

 - İlk suçun muydu.?

 -Beni bilirsin.

 Hakime birazcık ukalalık yaptım.

 Kuralları bilmiyordum.

 İğrenç suratı ve peruğuyla orada oturuyordu ve beni ıslahevine postalamaya karar verdi.

 Bir sterlin için kırk peni.

 Bu kadar.

 Bununla gidemem Carlin.

 Boğazımı keserler!

 Artık bundan sonra böyle dostum.

 Kırk peni.

 Bu ya da hiç.

 Eğer böyle yaparsan Carlin, bütün herkes üstüne çullanır.

 -Hemen Baldy'nin arkasında!

 - Siktir et onları!

 Anlamıyor musun?

 Banks 50 ödediyse benim onlara daha az vermem gerekir.

 Bu psikolojidir.

 Kaybetmek istemiyorsam ondan daha sert olmalıyım.

 Ya da burada 60 ödeyen bir enayi olurum.

 - Ne demek istediğimi anlıyor musun?

 - Evet.

 Kırk oldukça düşük Carlin.

 Parayı içeriye sokma riskine değmeyecek.

 Tamam.

 Tamam 45 olsun.

 45 alsınlar.

 Ama şunu netleştirmek istiyorum.

 Bu bir iyilik, Dougan.

 - Bana yalvarmak zorunda kaldın tamam mı?

 - Tamam.

 - Bana ricada bulundun değil mi?

 - Evet.

 - Carlin!

 - Efendim?

 - Bay Goodyear'ın ofisine.

 - Peki efendim.

 - Dougan ortak salona.

 - Peki efendim.

 Burada dolanmanı istemiyorum.

 Bu işin en faydalı yönlerinden biri de yeteneğe ve bireyselliğe teşvik etmesidir.

 Ve bunun bir sonucu da tarih boyunca da olduğu gibi doğal liderlerin ortaya çıkmasıdır.

 Fakat Carlin, liderliğin sorumluluk sahibi, iyi bir örnek olmayı ve düzeni sağlamayı gerektirdiğini bildiğinden eminim.

 Liderlik düzen demektir.

 - Bunu anlıyor musun?

 - Evet efendim.

 Güzel.

 Şimdi. buraya kötü bir itibarla geldin.

 Ama seni olduğun gibi bulacağımdan hazırlıklıydım.

 Bu kanatta kendini ispatlamak için her türlü şansı elde edeceksin Carlin.

 Hatta başarısız kaçamaklarından kaybettiğin zamanları da geri kazanacaksın.

 Müdür olarak bu kanadı ben yönetiyorum.

 Bunun kesinlikle anlaşılmasını istiyorum.

 Kimse benim yönetimimde sorun çıkaramaz.

 Birbirimizi anlıyor muyuz?

 - Evet efendim.

 - Peki o zaman.

 Sadece bir şey var efendim.

 Evet?

 Tek kişilik oda istiyorum.

 Sanırım bunu ayarlayabiliriz.

 Bay Greaves?

 - Evet efendim.

 - Başka birşey var mı?

 - Yok efendim.

 -Geriye dön!

 İlerle!

 İçeriye Woods.

 Müdüre ismini ve numaranı söyle.

 Carlin!

 Pekala Carlin.

 Fazla zorlama.

 Eğer bir sıkıntı çıkarırsan seni bitiririz.

 Anlaşıldı mı?

 Anlaşıldı mı dedim?

 Evet efendim.

 Gidebilirsin.

 Üç tane.

 Üç tane yavrusu var.

 Annem onlar için parasının yetip yetmeyeceğini bilmediğini söylüyor.

 Bilirsiniz efendim.

 Onları beslemek gibi şeyler.

 Yani onlar için yuva bulmak istiyorum.

 Benim çıkmamı beklemezlerse diye.

 Bir tanesini ister misiniz diye merak ediyordum efendim.

 Ücretsiz olarak.

 - Woods.

 - Evet efendim?

 Buraya köpeğini konuşmak için getirilmedin.

 - Hayır efendim.

 Ama  - Sessiz ol, Woods!

 - Konuşman istenildiğinde konuş.

 - Seni buraya odanın gerektiği gibi olmadığını söylemek için getirttim Woods.

 Odan pislik içinde.

 Giysilerin darmadağınık.

 Sınıfından gelen rapor berbat.

 Liste uzayıp gidiyor.

 Seni uyarıyorum.

 Eğer yakın bir zamanda genel durumunda belirgin bir değişiklik olmazsa başın ciddi belada olacak.

 -Elimden geleni yapıyorum efendim.

 -Yeterince değil Woods.

 -Her zaman geride kalmış gözüküyorum efendim.

 - O zaman sana söyleneni yap delikanlı.

 Burada sadece kendini düşünemezsin.

 Burada birliksiniz.

 Şimdi.

 Bu yavru köpekleri unut ve kendini ver.

 Bir daha rapor edildiğini görmek istemiyorum.

 Tamam mı?

 Peki efendim.

 Hayır.

 Hayır.

 Hadi ama.

 Hadi.

 Bu ırksal bir şey değil.

 Bu bir oyun.

 Peki.!

 A kanadı bu tarafa.

 B kanadı şu tarafa.

 İlerleyin.!

 Kurallar!

 Surata yumruk yok.

 Taşakları tekmelemek yok.

 Ve ısırmak da yok.

 Bitir şu lanet zenciyi.!

 Çekil yolumdan seni kara piç.

 Taşaklarına vurun!

 Hadi çocuklar.

 Oynayın şu topu.

 - Hadi bitir şu piçi!

 - Bitir onu!

 Bitir onu!

 Siktir git!

 Lanet piç kurusu!

 Lanet zenciler.!

 -Siktir.!

 - Geri çekilin.!

 Geri çekilin.!

 Geri çekilin.!

 Kara piç!

 Merhaba Toyne.

 Ne oldu?

 Hadi ama.

 Ne oldu?

 - Bu.

 Bugün geldi.

 - Evet.

 Onu biliyorum.

 - Okuyacak mısınız?

 - Okudum zaten.

 Tekrar okuyun.

 "Sevgili Ronald, işler yoğun olduğundan uzun zamandır sana yazamadığımız için üzgünüz.

 Neyse Candy'nin geçen hafta öldüğünü ve onu gömdüğümüzden haberdar olmanı istedik.

 Çok güzel ve huzurlu görünüyordu.

 Ve onu uzun zamandır görmediğinden dolayı bunu bilmen gerektiğini düşündük.

 Burada bitirmek zorundayız.

 İşler yoğun.

 İyi şanslar.

 George ve Beth.

" Peki Toyne?

 Birinin evcil hayvanı mı?

 Köpeği?

 Muhabbetkuşu?

 Karım.

 Candy karıma taktığım lakaptı.

 - Karşılıksız mı?

 -Çabuk indir midene.

 Vejetaryenler mi?

 Siktirsinler.!

 Carlin.

 Baldy yarın kazan dairesinde diyor.

 Orada pislik kürekleyen büyük bir kalabalık olacak.

 Sadece sen ve onun olacağını söylüyor.

 Tamam mı?

 Hadi Davis.

 İlerle!

 - Aletin nerede?

 -Ne aleti?

 İşte bu alet.!

 - Biraz daha ister misin.?

 -Dur artık adamım.

 Şimdi sana bir kez söyleyeceğim.

 Sadece bir kez.!

 - Beni dinliyor musun zenci?

 - Evet!

 - B kanadını sen yönetiyorsun.

 - Peki.

 Tamam mı?

 Ama ben.

.

 Emirleri ben veririm.

 - Anlaşıldı mı?

 - Evet!

 Ödemeni alırsın.

 Ama ağa benim.

 Tamam mı ?

 Evet!

 Şimdi o izlerin üzerine biraz kömür tozu sür seni lanet kara piç.!

 Tanrım.!

 Hadi!

 Devam edin.!

 Acele edin.

 Şimdi delikanlılar.

 Gelini getirin.

 Gelini getirin.

 Başkasının karınıza dokunması hoşunuza gider mi?

 Peki.

 Şimdi sizi karı koca ilan ediyorum.

 Gelinle sevişebilirsin.

 Zaten bir zenciyle evlenmem.

 Tamam!

 Tamam!

 Sessizlik!

 Yeterince eğlendiniz.

 Şimdi düzeni sağlayalım.

 Ortak salona geri dönün.

 Betts odana.

 biraz rahatla ve üzerini değiştir.

 İlerleyin!

 Hadi delikanlı.!

 Ne düğün gecesi ama.

 Burada bile mahvedebiliyorlar.

 Hadi Toyne.

 Ara sıra biraz eğlenmenize izin var.

 Orada öyle durmak iyi değil delikanlı.

 - Archer.

 - Efendim?

 Teşekkürler Bay Duke.

 -Bir daha olmaz.

 - Güzelmiş.

 Melekler.

 Her şeyi bildiğini zannedebilirsin Archer.

 Ama kendini kandıran bir aptaldan başka bir şey değilsin.

 Anladım.

 Mahkumiyet süreni uzatacaksın.

 Bunu biliyor musun?

 Yani.

.

 bana sahip olamazlar Bay Duke.

 Siz adi heriflerin beni mahvetmek için kullandığınız yöntemlere rağmen kendimi korumalıyım.

 Bunu başararım ya da başaramam.

 Ama bu benim yöntemim.

 Küstahlık yapma Archer.

 Küstahlığı kabul etmem.

 Konuşmak başka birşey.

 Ama küstahlığa müsamaha göstermem.

 Tamam mı delikanlı?

 Peki efendim.

 Kendine bir bak.

 Yüzündeki o aptal gülümsemeyle burada oturuyorsun.

 Niçin diğerleriyle orada değilsin?

 Ben ateistim.

 Çoğunun ne olduğunu düşünüyorsun?

 Mürit mi?

 Her pazar seni gözetlemesi için görevlendirilmiş bir memur var.

 Kilisede yarım saat boyunca oturmayı reddettiğin için.

 Ve her pazar bize bu kadarını borçlusun.

 "Patron"un nasıl biri olduğunu bilirsin.

 Burada oturarak ölümcül bir günah işliyorsun.

 Onların hepsi ateist.

 Ama bundan bahsetmiyorlar.

 Hintli olmayı düşündüğünü duydum.

 Ben her türlü şeyi düşünürüm.

 Onlardan burada yeterince görmedin mi?

 Neden beladan uzak durup dışarı çıkmıyorsun?

 Can sıkıntısı.

 Hayır.

 O konuda hiç iyi olamadım.

 Zamanını sesini çıkarmadan geçir.

 Beni hiç somurturken görmediniz değil mi Bay Duke, ha?

 Yani gülümserim.

 Çok fazla gülümserim.

 Sen kafadan çatlaksın delikanlı.

 Evet.

 Ben Scrubs'tayken o pis hücrede korkmuş bir şekilde beklerken bu kibrit kutusu vardı.

 Bu kibrit kutusunun üzerinde kaşları çatmak için 60 kasın, gülümsemek için ise sadece 13 kasın çalıştığı yazıyordu.

 Öyleyse enerjimi neden harcayayım ki?

 Gördüğünüz gibi buradaki zamanımı kibrit kutusunun üzerindekine göre geçiriyorum.

 Yüce İsa.

 Burada hiçbir şey yapmıyorsunuz değil mi, ha?

 Hiçbir şey.

 Biliyor musunuz dışarıdayken kendime daima her deneyimden iyi bir şey alabileceğimi hatırlatırdım.

 Buradan aldığım tek şey ise kötülük.

 Çünkü lanet olasıca kurallara uymuyorsun.

 Hayır ondan değil, Bay Duke.

 Hayır.

 Mesela Bay Goodyear'ı ele alalım.

 Sabah, öğlen ve akşam, kişisel gelişim hakkındaki saçmalıklarını sıralayıp duruyor.

 Yani bu imkansız.

 Bu olamaz.

 Kim mahrumiyete dayalı bir yönetim içinde kişiliğini geliştirebilir ki.?

 Bu tek yönlü bir kirlilik.

 İyi güzel zihinler, deli sapkın insanların arasına atılıyor.

 Yani ben burada ne yapıyorum?

 Neden en azından biriyle konuşup medenileşebileceğim başka bir kanatta değilim?

 Sürekli kendimi kollamak zorundayım.

 Bir gardiyandan değilse, bir tutukludan.

 Neden beni açık cezaevine göndermediler ki?

 Burası için fazla büyüksün.

 Sana hak veriyorum.

 Sana hapis cezası vermeliydiler.

 Doğru.

 Haklısınız.

 Hapishanede daha mutlu olurdum.

 Şimdi bir grup sümüklü küçük serseriyle buradaki görevimi tamamlamak zorundayım.

 Emeklilikten önce iki koca yıl daha.

 -Ne kadar süredir bu işi yapıyorsunuz?

 -Uzun bir süredir.

 Bu ağır bir ceza Bay Duke.

 Öyle ya da böyle hapishanedesiniz.

 Kamu hizmeti Archer.

 Bazılarının burada olmaktan hoşlandığını farketmedin mi?

 Evet, buna kurumsallaşma deniyor.

 - Burada güvendeler.

 - Ah, evet.

 Burada davranışlarından dolayı cezalandırılırsın ve sonra özgürsün.

 Ama dışarıda.

 Orada  davranışlarından dolayı vicdanın tarafından cezalandılırsın ve asla özgür olamazsın.

 Bunu hangi küçük kitaptan aldın?

 Buradakinden.

 Burada verilenlerden olmadığı kesin.

 Bay Duke, ben yaptığınız işi hafife almak istemiyorum.

 Ama ceza sistemi işe yaramıyor.

 Yani ıslahevindeki tecrübemden yola çıkarak cezai eylemlerin toplumdaki suçlulardan daha çok cezaevlerindekilere empoze edildiğini düşünüyorum.

 Öyle demek, ha?

 O serserilerin yarısının senin sokağını yönetmesini.

 Annenin o öfkeli grupla mücadele etmesini ister misin?

 Hayır istemezsin.

 Peki bu konuda ne yaparsın?

 Ne yaparsın?

 Önce konuşurum.

 Şuanda yaptığımız gibi.

 Zırvalık.

 Onları içeri tıkarsın.

 Ayrıca ailelerine ne olacağını düşünürüm.

 Ağır ol delikanlı.

 Hadi ama.

 Ben ciddiyim Bay Duke.

 Sizi ele alalım.

 Çalışma hayatınızın çoğunda adamları ve çocukları bir haftalık ücret için içeri tıktınız değil mi.?

 Şimdi. ayağınızdan sarkan şey bir zincir.

 Sizin zinciriniz.

 Ve bu zincirin uzunluğu hizmette geçirdiğiniz zamanı gösteriyor.

 Terfi konusunda şanslı olmayabilirsiniz.

 Ama bu zincirin uzunluğu size, sizinle aynı seviyede olan diğer memurların daha üzerinde bir rütbe veriyor.

 Ama aynı zamanda bütün hayatınızı hapishane hizmetinde geçirmenize rağmen sizin sadece basit bir memur olduğunuzun hatırlatıcısı olarak hareket ediyor.

 Şimdi bunun için kim sopa yiyor?

 Biz.

 Günlük olarak kim aşağılanmaya maruz kalıyor.?

 Ayağa kalk Archer.

 Ve ben yüzüne bir tane geçirmeden şu sırıtmayı kes.

 İsim ve numara.

 4721 Archer, efendim.

 Sana kahvemi verdim.

 Ve sen de buraya oturup benimle alay edebileceğini mi sandın.?

 Hayır efendim.

 Alay etmedim.

 Kendimi ifade etme şansım hiç olmadı.

 Olmaması daha iyi delikanlı.

 Ben sadece buradakilerin haysiyetlerini kaybedebileceği endişesini duyuyorum.

 Tutukluların ve gardiyanların.

 Burada birbirimizden çokta farklı değiliz, biliyorsunuz.

 Küstahlığından dolayı rapor edileceksin.

 Peki efendim.

 Dik dur.

 Tamam.

 İçeriye.

 Onu gördün demek?

 Tanrım.

 Harikaydı.

 Ona dokunabildim.

 Bu ziyaretler beni çılgına çevirecek.

 Hadi hepiniz.!

 Yerlerin haline bakın.!

 Çabuk temizleyin!

 Hareket edin.!

 Hadi.

 İlerle.!

 Sen de dahil Toyne.

 Sands!

 Sands!

 Buraya gel.!

 Duke!

 Seni kara piç.

 Mutluyum.

 - Archer!

 - Evet efendim?

 Ofisime gel.!

 Peki efendim.

 Her ne kadar raporların bireysel olarak tutulduğu görünse de bu hepinizi kapsıyor ve sen üstüne düşeni yapmıyorsun Woods.

 Hücrede üç gün.

 Cezana bir ay daha.

 Dön.

 Dışarı.

 İlerle.

 Archer, içeriye.

 Ayaklar paspasta, bacaklar ayrı ve yüzün valiye dönük olsun.

 - Valiye isim ve numaranı söyle.

 - 4721 Archer, efendim.

 Archer.

 Küstahlık.

 Graffiti.

 -Kabahatin?

 - Yanlış kişiye güvenmek efendim.

 Mekke bu günlerde nasıl, Archer?

 Henüz bir bilgi yok efendim.

 Yine de mümkün olduğunca meditasyon yapıyorum.

 Anlıyorum.

 Alanbrooke'un Churchill kitabını okudun mu, Archer?

 Bu edebi zevki yaşadığımı sanmıyorum efendim.

 Yaşamalısın.

 Yaşamalısın.

 Hücrede yedi gün.

 Cezana bir ay daha.

 Meditasyonun için Archer.

 Dön.

 Dışarı.

 Yürü Archer.

 İlerle!

 Hadi Archer!

 Yürü!

 - İlerle Archer!

 -Hadi Archer.

 Daha hızlı!

 Daha hızlı!

 Daha hızlı dedim.

 Bütün C kanadı balığın kötü olduğunu mu düşünüyor, James?

 Evet efendim.

 - Peki diğerleri?

 - Evet efendim.

 Buna ben cevap verebilirim efendim.

 Söz konusu günü hatırlıyorum.

 İlk olarak, balık o kadar kötü değildi.

 Ama biraz keskin olduğunu kabul ediyorum.

 Keskin, evet.

 Bunu kabul ediyorum.

 Ama kötü değildi.

 "Keskin" derken neyi kastediyorsunuz, Bay White?

 Muhtemelen getirdikleri bu yeni Atlantik balıkları efendim.

 Tatları biraz keskin olabiliyor.

 Yani bilirsiniz.

.

 O zaman bozulmuş olduğunu düşündüğünüz şeyler hakkında şikayette bulunmalısınız.

 Öyle yaptım efendim.

 - Ve?

 - Bay White onu yedi.

 O zaman kötü değildi.

 Değil mi delikanlı?

 Kendimi zehirleyeceğimi mi düşünüyorsun?

 O, benim öğle yemeğimdi.

 Evet.

 O zaman Atlantik balığına dikkat edeceğiz.

 Başka bir şey?

 Harç her zaman yumuşak oluyor efendim.

 Her zaman öyle.

 Yani bütün herkes bundan şikayetçi.

 Bay White.

 Tabi ki de yumuşak olur.

 Çıtır harç yapmak imkansız.

 Seneler boyunca bu tarz kurumlarda yemek yaptım.

 Hiçbir zaman çıtır harç yapmam mümkün olmadı.

 Bunu yapmanın tek yolu toz halde almak.

 Ve bizim de bunun için yeterli bütçemiz yok.

 Gel.

 Çay ister misiniz efendim?

 - Çay ister misiniz Bay Goodyear?

 - Neden olmasın.

 Neden olmasın.

 - Sigara içebilir miyiz efendim.?

 - Hızlıca birer tane için.

 Bay Goodyear'ın müsaedesiyle.

 Teşekkür ederim.

 Ne oluyor?

 Hiçbir şey efendim.

 Dışarı çık.

 Peki efendim.

 İki kanadın da sorunlarının hallolduğunu düşünüyorum, bay White.

 Tabi başka sorunlar da yoksa.

 Ve Meakin harç açıklamasından tatmin olmuştur sanıyorum.

 Meakin?

 Bay Goodyear'a cevap ver delikanlı.

 Ayağa kalk.

 Toyne ölmüş.!

 Scrubs'ta kendisini öldürmüş.!

 O öldü.!

 A kanadında bileklerini kestiğini gördüm.

 Ve siz onu kendisini öldürsün diye Scrubs'a gönderdiniz.!

 O öldü.!

 Lanet ıslahevinize sokayım.!

 Arkadaşımız Toyne'a olanlardan dolayı kötü hissettiğinizi biliyorum.

 Ve hepimiz gerçekten çok üzgünüz.

 Bildiğin gibi Carlin, bu tarz şeyler olabiliyor.

 Çocukların çoğu buraya dengesiz bir halde geldi.

 Ve onların hepsiyle ilgilenebilecek yeterli personelimiz yok.

 Her neyse bu kanattaki çocukların kafalarına göre davranmalarını istemiyorum.

 Bu kimseye bir fayda sağlamaz.

 Sadece işleri kendileri için zorlaştırırlar.

 Senden bu durumu.kontrol altına almanı istiyorum.

 Ne söylemek istediğimi anlıyor musun.?

 Bu durum yakında sona erecek.

 Anlaşıldı mı Carlin?

 Evet efendim.

 Güzel.

 Şimdi gidebilirsin.

 İçeriye.

 Dışarı.

 3318 Meakin, efendim.

 İçeri.

 Dışarı.

 3610 Woods, efendim.

 İçeri.

 Dışarı.

 4721 Archer, efendim.

 - İçeri.

 - Efendim.

 4736 Angel, efendim.

 -Ne var Archer?

 -Bugün egzersiz yoktu efendim.

 Valiyi görmeyi talep ediyorum efendim.

 İçeriye.

 Archer, kurallar kitabı.

 Kurallar kitabı, egzersizin hava koşullarına bağlı olduğunu söylüyor.

 -Bugün yağmur yağacak gibiydi.

 -Ama yağmadı efendim.

 Hücren pislik içinde Archer.

 Bu valiye bildirilecek.

 Bu hatunun yanında olduğunu bir hayal etsene.

 Evet.

 Daha önce birlikte olduğum manitalar gibi.

 Muhteşem göğüsler.

 İstediğin herşeyi.

istediğin her şeyi yapardı.

 Onun gibi manitalarım olmuştu.

 Cılız ama.

 Cılız hatunlar benim için çıldırırdı.

 Buradan çıktığımda, muhteşem şeyler olacak.

 Bazı fikirlerim var.

 Buranın iyi yönlerinden biri de bu.

 Asla fikir sıkıntısı çekmiyorsun.

 Ve nerede hata yaptığını öğreniyorsun.

 Ya da arkadaşlarının hatalarından ders çıkarıyorsun.

 Kafanı kullanırsan burada çok şey öğrenebilirsin.

 Bunda en iyisi Banks.

 Büyük bir iş yaparsın ve sonra hayatını yaşarsın.

 Planlamak, her şey planlamakla ilgili.

 Ve çokça cesaret.

 - İçeri gir güm, ve dışarı çık.

 - Ondan sonra hatun sıkıntısı çekmezsin.

 Ben hiçbir zaman hatun sıkıntısı çekmedim.

 Her zaman peşimde yığınla seksi hatun vardı.

 -Burt Reynolds'a kulak verin.

 - Söylediklerine dikkat et Jackson.

 Sahip olduğun tek hatun yumruk olmuş elin.

 Evet.

 Ve bir dakikaya o yumruğu yiyeceksin.

 Susacak mısınız artık?

 Siz ikinizi dinlemekten bıktık.

 Ah, şuraya da bakın.

 Arkadaşımızı gücendirdik.

 Siz ikiniz birbirinizden mi hoşlanıyorsunuz, ha.?

 Siktir git.

 Siz ikiniz bir boku beceremezsiniz.

 - Seni bitireceğim Rhodes.

 - Kes şunu Richards.

 "Kes şunu Richards.

" Sen biraz yüreklenmiş misin, ha?

 Carlin seni benzettiğinde senin ne kadar büyük biri olduğunu gördük.

 Seni ve arkadaşın Pongo'yu.

 Eğer bir sıkıntı daha yaşanırsa, tekrar edecek.

 Ve Eckersley de çizgiyi aşarsa aynısı ona da olacak.

 Bunu biliyorsun, değil mi mankafa.?

 Yanıma yaklaşan her kim olursa dayağı yer anladın mı?

 Her kim olursa olsun.

 Şunu unutma adi herif.

 İnsanlar gelip gidiyor.

 Ve Carlin sonsuza dek burada senin bakıcılığını yapmayacak.

 Bu yalakalıkla giderse bir aya serbest kalır.

 Ve elde ettiğim ilk fırsatta siz iki piç kurusunu parçalarına ayıracağım.

 Bunu unutma.

 İkinizi de.

 Hızlıca birer sigara içebilir miyiz efendim.?

 Peki.

 Ama fazla oyalanmayın.

 Yapılacak işler var.

 Ne istiyorsunuz?

 Döndür onu.

 Lütfen, hayır!

 Lütfen, hayır.!

 Hadi hepiniz.

 Hadi bakalım.

 Hadi bakalım.

 Hadi dışarı çıkın sizi tembel piçler.

 Davis orada ne yapıyorsun?

 Ne oldu?

 - Delikanlı?

 -Hiçbir şey efendim.

 Hiçbir şey.

 Düştüm efendim.

 Ayağa kalk.

 Burası Kew Gardens değil delikanlı.

 Ayağa kalk.

 Burada yapılacak bir ton iş var ve onlar orada sigara içiyorlar.

 Bugün çamaşırhanedeydim.

 Kanlı bir gündü.

 Cinayet.

 Oradan nefret ettim.

 Yarın öyle değil ama.

 Bahçe işi.

 Orayı seviyorum.

 Temiz hava.

 Tatil gibi.

 Neredeyse bu kokuşmuş çukurda olduğunu unutuyorsun.

 Sen de yarın bütün gün bahçedesin.

 İsmin listedeydi.

 Orada görüşürüz.

 Evet Davis.

 Ne var?

 Konuş.

 Niye zili çaldın?

 Bunun suç olduğunu bilmiyor musun?

 Yalnız hissediyorum, efendim.

 Korkuyorum.

 Gözlerimi kapatmaya cesaret edemiyorum.

 Kabus görüyorum.

 Kendimi kötü ve depresif hissediyorum.

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 Kes şunu Davis.

 Yoksa sana ağlayacak başka birşey veririm.

 Seni ağlak değersiz herif.

 Bir daha zile gereksiz yere basarsan, Sen daha ne olduğunu anlayamadan, seni hücreye tıkarım.

 Şimdi yat da zıbar.

 Yürü!

 Uyanın artık!

 Saat 6:30 oldu.

 Hadi kalkın.!

 Çıkın yataklarınızdan.

 Uyanın.

 Hadi.

 Haraketlenin.

 Hadi.

 Dışarı.

 Hadi hepiniz dışarı.

 Hadi hepiniz.

 Kalkın artık.

 Hadi.

 Canlanın.!

 Hazır ol.!

 Davis, seni tembel dallama.

 Dışarı çık.!

 Pekala Davis.

 Valiye rapor edileceksin.

 Bay Duke onları kilitle.

 Odalarına geri gönder.

 İlerleyin!

 Sen de dahil Archer!

 Hadi.

 İlerleyin.!

 Ve sen de Carlin.

 Yürü.!

 Yiyin!

 Yiyin yoksa çöpe gider.

 Yiyin dedim.!

 Ye dedim Carlin.!

 Öldü.

 Öldü.

 Öldü.

 Öldü.

 Öldü.

 Öldü.

 Ye dedim Carlin!

 Amcık herifler.!

 Lanet piç kuruları.!

 Öldü!

 Öldü.!

 Hadi Archer.

 Öncelikle verdiğiniz hasarın bedelinin ödenmesi gerekiyor.

 Hasar görmüş her eşyanın bedeli ödenene kadar hiçbirinizin kazancı olmayacak.

 Hepiniz çok sıkı çalışacaksınız.

 Ve kasti olarak verdiğiniz hasarı telafi edeceksiniz.

 Kimseye ayrıcalık yok.

 Hiçbirinizine.

 Bunu hak etmelisiniz.

 Şimdi aramızdan ayrılan arkadaşımızla ilgili olarak dışarıda olduğu gibi böyle üzücü ve talihsiz kazaların bu tarz kurumlarda da yaşanabildiğini size hatırlatmak isterim.

 Kazalar olabiliyor.

 Burada bile.

 Bu çok üzücü bir durum.

 Fakat bir daha, geçenlerdeki gibi bir taşkınlık yaşanırsa tolerans göstermeyeceğim.

 Buna müsamaha göstermeyeceğim.

 Şimdi aramızdan ayrılan arkadaşımız için bir dakikalık saygı duruşu.



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar