Print Friendly and PDF

Perikles [YZ] Diyor ki

 Her daim kontrol altındayız!

Sen de ben de!

Sürekli kontrol ediyorlar!

 ...

İnsanları idare etmek hiç de zor değildir.

Sadece istediklerini vermek yeter.

Tam zamanında ve tam yerinde.

Bazen ne istediklerini bilmezler.

Ben de bilmelerini sağlarım.

...

Herşey düzelince unutacaklar ideallerini

Kara Nehir (2001)Black River

84 dk

Yönetmen:Jeff Bleckner

Senaryo:Daniel Taplitz, Dean R. Koontz

Ülke:ABD

Tür:Gizem, Bilim-Kurgu

Vizyon Tarihi:06 Temmuz 2001 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:J. Peter Robinson

Oyuncular

Jay Mohr

Lisa Edelstein

Ann Cusack

Ron Canada

Bill Dow

 

Özet

Kurgu bilim yazarı Bo Aikens (Jay Mohr) Los Angeles'daki hayatından bıkmıştır. Büyük şehrin karmaşasından kaçarak Black River adında sevimli ve misafirperver bir halkı olan küçük bir kasabaya gelir. Ancak görünmez bir güç kasabaya hükmetmekte; rahatsız edici bir şeyler olmaktadır. Bo; kasabayı terk etmeye çalışır ancak her seferinde çok tuhaf olaylar gidişini engelller. Bo artık bir anlamda bu kasabada tutsak olmuştur, kasabalıların neden bu kadar mutlu olduğunu ve buradaki kötücül gücün kaynağını çözmesi gerekmektedir.

 

Altyazı

Başlangıçta, korkunun çok yakından takip ettiği bir hayat mevcuttu

Neden korkarız?

Yokluktan

Bu çok olağandır.

Bu hayatta kalma mücadelesidir.

Korku güzeldir.

Korku insanı eyleme geçirir!

Eylem güzeldir.

Hayat güzeldir.

Bo Aikens, Los Angeles'a ilk kez geldiğinde,

bir espri duymuştu.

Bu şehirde, 24 yaşında uykuya dalarsın,uyandığında 64 yaşındasındır.

Korku boşa harcanmış bir hayatın korkusu!

Yokluğun korkusu.

Her hayatın bir anlamı olmalıdır.

Korkuyla sadece anlam başedebilir.

Bu hikaye, bazı insanlara hayatlarının anlamını bulmada

nasıl yardım ettiğimin öyküsüdür.

Bir kısmı buldukları anlamı beğenmediler

Diğerleri ise beğendiler.

Bu "Black River"ın öyküsüdür.

Black River Yazan => Dean Koontz Afedersiniz.

Tören sahibi nerede, biliyor musunuz?

Kabristanda.

Kısa zamanda döner.

Vefattan haberdar mıydınız?

Hayır kendi defin merasimim için gelmiştim.

Bu sizin mi?

Hayır Betsy'mi ziyarete gelmiştim.

Geçen yıl ölmüştü.

- Özür dilerim.

- Sizinki nasıl öldü?

Eski eşimin zehirlediğinden adım gibi eminim.

Aman Tanrım!

Size bir tabut lazım olacak.

Tabut aldıracaklardır.

En şatafatlı modeli bu.

Betsy'm için de kullanmıştım.

Çok güzeldir.

Daha yakından görmek istersiniz herhalde.

Teşekkür ederim.

DEAN KOONTZ'un "Black River" Romanından Uyarlanmıştır.

 EBEDİ PENÇELER BAHÇESİ

Burası sana göre değil Rufus.

Sen daha iyilerine layıksın.

Bu şehirde bir köpeği bile layıkı veçhile gömemiyorsunuz.

Sana daha güzel bir yer bulacağım.

Yeteri kadar derin olduğundan emin ol.

Etrafta bir sürü çakal var.

Los Angeles'lı mısın?

Aslında Vermont.

Bir kaç yıl önce Los Angeles'a taşındım.

- Sinemalar mı?

- Nerden bildin?

Sanat şehri Hikaye yazardım.

İyi eleştiriler de aldım ama sinemaya da uyarlanmalıydı.

- İşe yaramadı mı?

- Hayır!

Aslında çok işe yaradı.

Büyük bir evim oldu.

Sundurmalı.

Güzel bir eşim de, ama heyecan yoktu.

Dediler ki, "Şeytanla bir anlaşma yapman lazım.”

 "Heyecanını yitirdin mi yazamazsın.”

 "Yazabilirsin, ama o kadar da iyi " " yazamazsın, değil mi?”

 "Aptal hayvanların polislerle arkadaşlığı üzerine filmler yazabilirsin " " ama dikkate değer bir şey yazamazsın aslında.”

 Bu yüzden hazır imkanım varken uzaklaştım.

Çok zor bir karardı.

Sundurmayı, evi seviyordum ama, Tanrıya şükür, eşimden nefret ediyordum.

Eee, şimdi yolculuk nereye?

Küçük bir kasabaya, ev fiyatlarından …kusmayacağım bir yere.

Hazır ilham gelmişken, …her şeye sıfırdan başlayıp, yeniden yazmaya başlayacağım bir yere… Galiba kuzeye gidiyorum.

Şu eski emektarla.

Malum, Vermont'tan bu arabayla yola çıktım.

Umarım gitmem gereken yere beni götürecek kadar enerjisi vardır hala.

Sıfırdan başlayıp, evim diyeceğim yere.

Salağın teki gibi görünüyorum, değil mi?

Neden öyle diyorsun ki?

Yeni bir yer ve ev bulmaktan bahsediyorum, eminim ki, sen bütün hayatın boyunca bu çiftlikte yaşamışsındır.

Cincinnati'de.

2-3 yıl önce buraya taşındım.

2 metre derinlikte olduğundan emin ol.”

Black River"a Hoş Geldiniz ~~ Evim Diyebileceğiniz Bir Yer ~~

Gelecek İçin Çalışıyoruz riverNEX

Ne?

BLACK RIVER BELEDİYESİ

- Günaydın.

- Selam.

Şuna bir bak!

Selam!

N'apıyorsun!

Rufus'a çok benziyorsun.

Hey evlat.

HELEN'İN LOKANTASI

Güzel Ev Yemekleri Hoşgeldiniz

Kaderinizi arayın.

Fal sadece 25 sent.

Abrakadabra.

Alakazu.

Bakalım ben de falınız var mıymış?

İnsanın evi gibisi yoktur.

İnsanın evi gibisi yoktur

 Buraya bayılacaksın.

Pardon?

Tom Thompson.

Belediye Başkanıyım.

Vay be!

Selam!

Adım Bo Aikens.

Memnun oldum.

Memnun oldum.

Bo, sormamın mahsuru yok ise ne işle meşgulsün?

Yazarım.

Burası tam bir yazara göre Bo.

- Öyle mi?

- Sessiz.

Uzak ama canlı!

Hayır, hayır.

Aslında, Black River geleceğin şehridir.

2 bilgisayar firmamız var.

Fiberoptik kablolarımız döşendi bile.

21.asra bağlandık, ama geçmişimize de sahip çıkıyoruz.

Trafik ışıklarının üzerindeki kameraları nasıl kullanıyorsunuz?

Kavşak kazalarının azaltılması ile ilgili federal bir programın parçası.

Black River, ülke çapında örnek bir kasaba seçildi.

Ne güzel, ama şöyle geçiyordum uğradım.

Hiç de yemedim, Bo.

Şehrimizin hatırı sayılır cazibesine kapılıp gittiğini söyleyebilirim.

Burası kutsal bir yer.

Frank Boswell.

Oğlu Stanford'ı kazandı.

Köşede geride, Denisse Day.

Mutfağını yenilerken 5 gümüş para buldu.

En sıkıntılı zamanında 1800 dolar kazandı.

Tom Lange.”riverNEX”te çalışıyor.

Yazılım işinde.

Hisseler bölündü, hem de 2 kez.

1 hafta sonra bütün hisselerini sattı.

Fany Arbiter.

Düşük sorunu vardı, Black River'a geldi.

Ne oldu biliyor musun?

İkizler.

Patrick Thompkins.

Mesane kanseri vardı.

Kaliforniya Üniversitesi'nde yeni bir programa tabi tutuldu.

Yeni ilaç.

İyileşti!

- Vay be!

- Yaa Uğurlu bir yer görünüyor.

Kaderle çatışamazsın Bo Kesinlikle, kaderle çatışamazsın Mandy!

Bo Aikens ile tanışmanı istiyorum.

Kendisi yazar ve muhtemelen Black River'a taşınacak.

Ona iyi göz kulak olmanı istiyorum.

- Merhaba.

- Selam.

Adım Bo.

Lütfen, bir çizburger ile bir fincan kahve alabilir miyim?

Elbette.

Nerelisin?

Los Angeles.

Ah!

Geçen sene bir kaç günlüğüne oraya gitmiştim.

Beğendin mi?

Pek beğenmedim, o şartlar altında daha iyi olamazdı.

Belki de, onsuz gitsen daha iyi olur.

Ah!

Hayır, hayır.

Aptal bir adam yüzünden değildi.

Tanrı korusun.

Öz anne babamı arıyordum.

Buldun mu bari?

Evlat edindirme şirketi kapanmış.

- Ne kötü!

- Evet Ah!

Körfez taraflarına bakmak istersin herhalde.

Mükemmel bir günışığı alır.

Teşekkür ederim.

Haydi!

Gidelim.

Dinlemekten başka faydan olmaz.

Demek istiyorum ki, bu herife dostça bir tavsiyede bulunmak isterim.

Evine dön!

Bu şehirde bize en son lazım olan şey burada ev arayan Los Angeles'lı bir züppe.

Frank, yapma!

Kapa çeneni!

Burası özgür bir ülke, ben de dilediğimi söylerim.

Çalım satarak geliyorsunuz buraya.

Cüzdanınız ağzına kadar dolu.

Evlerin fiyatlarını arttırdığınız için, çocuklarım ve torunlarım kendi kasabalarında ev sahibi olamayacaklar artık.

Sana bir tavsiye vereyim Bay Los Angeles: Lanet olası arabana bin, rezil şehrine geri dön Duydun mu beni?

Duydum.

İyi.

Yeni arkadaşlar ediniyorsun ha Frank?

- Özür dile

- Lanet olsun!

Senin neyin var, salak kadın?

Çok özür dilerim

- Çizburgerin ne olacak?

- Kalsın!

Alo?

Mandy'ye öyle davranmamalıydın.

Kimsin sen?

Mandy'yi severim.

Mandy'yi herkes sever.

Mandy iyi bir hemşerimizdir.

Ne?

Kenara çek!

Arabadan çıkma.

Ehliyet ve ruhsatınızı görebilir miyiz, lütfen?

Bir sorun mu var, memur bey?

Boyd Aikens siz misiniz?

Evet bayım.

Herkes bana Bo der.

Bu resimdekine benzemiyorsunuz.

Resmi çektirdiğimde akşamdan kalmaydım.

Saç da farklı.

Evet bayım.

Lütfen arabadan çıkın.

Elbette Araca doğru dönün ve ellerinizi arabanın üzerine koyun.

Tutuklanıyor muyum?

Durumuzu netleştirmek için sizi misafir edeceğiz.

Bütün bunlar çizburger için falan değil, değil mi memur bey?

Bayım, bana pek tutarlı gelmediniz.

Aracınızı uyuşturucu madde için aramamız ihbar edildi.

Uyuşturucu mu?

Uyuşturucudan nefret ederim!

Neler oluyor burada?

Kullandığınız araç, arananlar listesinde.

- Arananlar listesi de ne?

- Çalıntı.

Ne?

Bu benim arabam!

Tünaydın Mandy.

- Merhaba!

- Selam.

Mandy Pruell siz misiniz?

Evet benim.

Adım Laura Crosby İsmim size bir şey ifade etmiyor, değil mi?

Etmeli miydi ki?

Pekala.

Çok tuhaf bir soru daha soracağım.

- Tamam - 6 yaşınızda evlatlık edinildiniz mi?

Evet, 6 yaşında.

O zamandan beridir göremediğiniz kızkardeşiniz var mı?

Ben de onu arıyordum.

Tamam bu çok aptalca gelebilir, ama Black River isimli bir kasabada, Mandy Pruell isimli bir kızkardeşim olduğunu yazan bir e-posta aldım.

Önce, şaka yapıyorlar sandım, evlatlık verildiğimi bilmiyordum.

Sonra aileme gittim, çok duygulu bir ortamdı derken, evlatlık verilmiş olduğum ortaya çıktı.

Öz anne babam bir araba kazasında vefat etmişler ama bir kızkardeşim varmış.

Bir kaç gündür arıyordum ama bir türlü ulaşamadım.

Neyse, arabaya atlayıp geldim.

Seattle'da oturuyorum.

Orada bir şirkette mimarlık yapıyorum.

Bilmiyorum ama, galiba kızkardeşin olabilirim Aman Tanrım!

Aman Tanrım!

İnanamadığının farkındayım Bir anda tanışıverdik!

- Afedersin, afedersin - Hayır, hayır, sorun değil.

Daha beni tanımıyorsun bile Gel, gel, lütfen gelsene.

Lütfen, lütfen gel haydi.

Tanrım, kızkardeşim

Geçen yıl Los Angeles'a gittim

Evlat Edindirme Şirketi'ne, ama kapandığını söylediler Aç kapıyı!

AÇ KAPIYI!

Bay Aikens korkarım ki, size bir özür borçluyuz.

Görünen o ki, müthiş bir hata olmuş.

- Ben de öyle düşünüyordum.

- California devriyesinden gelen aracınızın çalıntı olduğu haberini görünen o ki, eyalette bir tek biz almışız.

Makinedeki bir hayalet galiba.

Çantanızı emanetten alıp, sizi de karakolun garajına götüreyim.

Lütfen beni takip edin bayım.

Umarım, bu müessif hata Black River hakkında kötü düşünmenize neden olmaz.

Yaşamak için mükemmel bir yerdir, gerçekten.

Biraz AHHHH!

Kapıyı aç!

Aç şu lanet kapıyı!

Aman Tanrım!

Kırılmış gibi görünmüyor.

Hemen arabamı teslim almak istiyorum.

- Burada değil.

- Nerede?

Fort Braga'daki parka çekilmiş.

Fort Braga'daki parka neden çekilmiş ki?

Bilmiyorum.

Tamirci, arabanın Fort Braga'ya götürülmesini emreden bir karayolu devriye faksı almış, program doğrultusunda araba nakledilmiş.

Neler oluyor burada be?

- Bunu hemen halledip - Arabamı istiyorum!

- Getireceğim, söz veriyorum.

- Ne zaman?

Bu gece hiç bir şey yapamam.

Park yeri kapalı.

Yarın, birini kazığa oturtacağıma söz veriyorum.

- Arabam da!

- Evet arabanız da.

Yarın sabaha kadar ne yapacağım ben?

Tabii ki, burada kaldığınız süre için, şehir sizin, otel, yemek, kahvaltı, doktor masraflarınız ile diğer uygun masraflarınızı karşılayacaktır.

Fazla seçeneğim yok aslında, değil mi?

Açıkça söylemek gerekirse, hayır bayım.

Pek yok.

Bo kötü bir gün geçiriyordu.

Black River'da kalmak istemiyordu.

Gitmek istiyordu.

Evine dönmek istiyordu.

Ama

Bo'nun döneceği bir evi de yoktu.

Zavallı, zavallı Bo.

Biraz da Bo'nun aradığı, hedeflediği yuvayı tasavvur edelim.

Bir yuva, fiziksel bir yapıdan ötedir.

Bir yuva zihinsel bir yapıdır.

Bir yuva fikirdir.

Bu fikrin sadece küçük bir kısmı olan yuva

fiziki alanla birleşmiştir, ama bu küçük kısım çok önemlidir.

Geri dön!

Geri dön!

Dur!

Geri dön!

Geri dön!

Dursana sen!

Bu kısım, birisine rahat bir koltukta oturma ve dinlenme imkanı tanır.

Koltukta dinlenebilirsiniz

çünkü güvende hissettirir.

Korku, yokluğun korkusu azaltılabilir.

Romalıların yaşadığı gibi efsanevi zevkler ve saraylarla

…mütevazı olmak lazım ki, insanın evi gibisi yoktur.

Özür dileriz, aradığınız numara hizmet dışıdır.

(Almanca konuşma) 37 17

(Almanca konuşma) Alo Alo Emin misiniz?

Teşekkür ederim.

Üzgünüm Bay Aikens ama, telefon şirketi hattınızda bir sorun bulamadı.

İsterseniz sizi başka bir odaya alabilirim Hayır sorun değil.

Buralarda yemek yenilebilecek en iyi yer neresi?

Helen'in Lokantası.

İkinci güzel yer hangisi?

Arabanız var mı?

HAYIR!

Arabam falan yok!

Helen'in Lokantası.

New York'tan sonra, Harvard'a gittim.

Harvard mı?

Harvard'a mı gittin?

Evet.

Mimarlık eğitimine orada başladım.

Seattle'a gittim ve bir iş buldum.

Millet, duydunuz mu?

Kız kardeşim Harvard'a gitmiş!

Biraz da senden bahsedelim.

Seni iyice tanımak istiyorum.

Aslında, söyleyecek pek bir şey yok.

Black River'da büyüdüm.

Para biriktirmek ve hemşirelik okuluna gitmek için lokantada çalışıyorum.

- Ne güzel!

- Senin gibi bir ailem olmadı hiç.

Tom!

Seni biriyle tanıştırmak istiyorum.

Laura, bu Tom.

Belediye Başkanımız.

Önemli biridir.

Sayın Başkan, bu da Laura, kızkardeşim.

Harvard'a gitmiş.

Laura seninle tanışmak ne büyük bir zevk.

- Teşekkür ederim, o zevk asıl bana ait - Laura bir mimar.

Biliyorum, biliyorum.

Laura hakkındaki her şeyi biliyorum.

Nasıl yani?

Küçük bir kentte çeneler düşük olur.

Mandy zaman.

Zaman.

Ah!

Vardiyam başlıyor.

Tom otursana lütfen.

- Bir şey getireyim mi?

- Hayır.

İyiyim.

- Çay Bana bir şey gerekmez.

Tatlı ister misin?

Hayır, hayır, az önce yedim.

Buraya Laura'yı görmek için gelmiştim aslında.

Sence de, ne kadar da tatlı, değil mi?

Hayır, aslında daha da fazlası.

Laura'ya bir iş teklifinde bulunmak istiyorum.

İş mi?

Ne kadar muhteşem, değil mi?

Tanrı aşkına, Mandy, randevum olduğunu biliyorsun.

Sakin ol!

Daha sonra, her şeyi öğrenmek istiyorum.

- Bir iş mi?

- Evet bir iş.

Ne tür bir iş?

Geleceğin şehrini kuruyoruz Laura.

Geleceği yansıtacak binalar gerektiren bir şehir Dünyaya burada bir şehir olduğunu anlatan anıtlar.

Özel bir şehir.

Kutsal bir şehir.

Melekler tarafından korunan ve insanlığın hayrına inşa edilen bir şehir.

Ve bence de, bunu yapabilecek tek kişi sensin.

Nasıl bu sonuca vardınız?

Çizimlerimi mi gördünüz?

Hayır, ama danışmanlarım var.

Ve danışmanlarım da senin hakkında her şeyi biliyor.

Öyle mi?

Yine mi sen?

Ne istiyorsun benden?

Hiç bir şeyim yok.

Ne oldu?

Ne istiyorsun?

Neden evine gitmiyorsun, seksi çocuk?

Çalışıyorum, eve gitmeye çalışıyorum!

Bay Aikens!

Döndüğünüze ne kadar da memnun oldum.

Olanlar için ne kadar üzüldüm.

Frank Yarley asla böyle şeyler söylemezdi.

Korkunç, korkunç bir adam.

Ne kadar sakarım.

Huylandığımda, hep böyle oluyor.

Olur böyle şeyler, Mandy.

Senin iyi bir hemşeri olduğuna eminim.

Çok özür dilerim.

Asıl özür dilemesi gereken benim.

Aşırı bir tepki gösterdim.

Çok özür dilerim.

Ah hayır!

Tamamen anlaşılabilir bir şey.

Bak sana ne diyeceğim.

O çizburgeri ödemek ve bir tane daha ısmarlamak istiyorum.

Ne dersin?

Derhal - Bir çizburger daha.

- Tamamdır.

- Bay Aikens

 - Bo lütfen.

Bo senden bir ricam olabilir mi?

İstemiyorsan şayet, hayır diyebilirsin.

Hiç sorun olmaz.

Nedir?

Bu gün, bir kızkardeşim olduğunu öğrendim.

Vardiyamın bitmesine hala bir kaç saat daha var.

Yalnız kalmasını istemiyorum.

Düşündüm de, eğer mahsuru yoksa, seninle birlikte yiyebilir mi?

Ah!

Şu an, yalnızlığı dolduracak durumda olduğumu hiç sanmıyorum.

Çok hoş biri.

Lütfen Nerede?

Pencerenin yanındaki bölmede.

Kesinlikle.

- Merhaba.

- Selam.

- Adım Bo.

- Merhaba Bo.

Kız kardeşin, sana arkadaşlık etmemin iyi bir fikir olduğunu düşünmüş.

Oturmamın bir mahsuru var mı?

- Hayır, ne demek.

- Tamam.

Daha önce tanışmış mıydık?

Çok aşina geldin bana.

Hiç sanmıyorum.

Hayır mı?

- Ne oldu?

- O kitap.

Ne olmuş kitabıma?

Onu ben yazdım!

- Hayır!

- Evet, arka kapağına baksana.

Vay be!

Çok süper!

Çok satanlardan falan değildi.

Nereden buldun?

- İnternetten!

- Dalga geçme.

Neden aldın ki?

Tavsiye ettiler.

Nasıl olur bilirsin.

Satın alma işlemlerinde, beğendikleri kitabı tavsiye ederler.

Bu kitap da en çok tavsiye edilen kitaptı.

Ben de aldım.

Çok tuhaf!

Evet.

Çok tuhaf, çünkü okuduğum tüm diğer kitaplar mimarlık üzerineydi.

Hiç biri bunun gibi değildi.

- Yani?

- Yani ne?

Yani, kitabı beğendin mi?

Bayıldım!

Lanet olası bırak da geçeyim, yoksa çok kötü yapacağım!

Hey, bana Jack deyin.

Bana Jack deyin ki, "Jack" kelimesini unutmayayım.

Anlıyor musunuz?

Dışarıda yağmur mu var?

Ne yapıyorsun?

İşte senden bana kalan Benden ayrılmak istiyorsan, buraya gelmemeliydin.

Sana kim söyledi bunu?

Artık Fort Braga'daki o işi almayacak mısın?

Nalları dikmeden, Black River'ı terk etmem.

- Hey!

Gel, dans edelim.

- Edemem.

Elbette edebilirsin.

Haydi ama!

Müzik falan yok ki.

Haklısın.

Bu heriften nefret ediyorum.

Bu da ne be?

İKİ ŞARKI BİR DOLARA İyileştirme.

İyileştirme Kutsal bir şey değil.

İKİ ŞARKI SEÇ, AHBAP.

2 AYRI ŞARKI SEÇ, 2 AYNI ŞARKI DEĞİL.

Ukala dümbeleği.

NASIL İSTERSEN

ÖDÜL KAZANMAK İÇİN ELİNİ BURAYA KOY KOVBOY.

KABA SALDIRGAN VAHŞİ ALKOLİK TOPLUMA BİR KATKISI YOK.

Ambulans çağırsam iyi olacak galiba.

İğrençti.

Videocuların mağazalarını tekrar dizayn ettirdiler bana.

En başta aklımda olan bu değildi.

Senaryo yazmaya başladığımda, film starlarının yarı ücretine çalışıyor gibi hissetmiştim ben de kendimi.

Öyleyse ortak bir noktamız var demektir.

Hangi filmler?

Duydum mu hiç?

Evet ama sana söylemeyeceğim.

Benden hoşlanmanı istiyorum.

Senden hoşlanıyorum zaten.

Ne güzel.

Böyle devam etmesini istiyorum.

Kitabını beğendim.

Öyle mi?

Evet Hayli karanlık bir konsepti var.

Bütün toplumda konuşulan da bu.

Kitap kitaptır.

Evet, işte bu yüzden mükemmel kasabayı arıyorsun.

Galiba, sahip olamayacağım bir şey istiyorum.

Ani bir tepki Buradan nereye gideceksin?

Oregon'a.

Yo yo.

Bir hafta içinde, Seatle'ın kuzeyine gideceğim.

Seni tekrar görmek isterim.

Evet ben de isterim.

Hem de çok isterim.

Selam!

Ayakta olacağın aklıma gelmemişti.

Buluşman nasıl geçti?

Muhteşemdi.

Çok hoş biri, değil mi?

Evet Söylesene bana Cidden nasıldı?

Gerçekten çok iyiydi.

Uzun bir yürüyüş yaptık.

Bir çok şeyden bahsettik.

Elele tutuştuk.

Senden hoşlanıyor gibi.

Bilmiyorum, çok hoştu.

Çok hoş.

Yatmaya gidiyorum.

- Teşekkür ederim.

- İyi uykular.

Sabahleyin görüşürüz.

Alo.

Laura'dan uzak dur.

Kimsiniz?

Laura iyi bir hemşeri olacak.

Sen de kimsin be?

Sen de iyi bir hemşeri olacaksın,

ama Laura sana göre değil.

Dinle beni hasta pislik!

Git de kendine

İyi geceler Bay Aikens.

O odayı istiyorsanız, sizi sonra tekrar aramam gerekiyor.

Bay Aikens!

Bay Aikens!

Bay Aikens Sizi kaçırmadığıma çok sevindim.

- Adım Nancy, Nancy Larshak.

- Öyle mi?

Bu sabah telefonla görüşmüştük.

Hayır, görüşmedik.

Evet, görüşmüştük.

Hayır, ben değildim.

Tabii ki sizdiniz.

Yumuşak, erkeksi sesinizi iyi tanırım.

- Kimsiniz siz?

- Simsarınızım.

Benim simsarım falan yok.

Artık var.

Anlamıyorsunuz.

Simsara ihtiyacım yok benim.

Ne düşündüğünüzü biliyorum.

Bu işle hep uğraşıyorum.

Yine de, tüm müşterilerime söylediklerimi, size de söylemek istiyorum.

Hiç para almıyorum.

Alım satım vergisi için bir sent bile ödemeyeceksiniz.

Beni tutmamaya gücünüz yetmez.

Tamam, tamam, ama Ben ev aramıyorum.

Kim arıyor ki?

Aynı aşık olmak gibi.

Aramazsınız.

Bir anda oluverir.

En doğrusunu görür ve alırsınız!

Gitmeliyim.

Doğru Ben de Yapılacak işler var.

Sakın endişelenmeyin Bay Aikens İşin üzerindeyim!

Hoşçakalın!

Beklettiğim için özür dilerim, Bay Aikens.

Uzun bir geceydi.

Kazai ölüm vakası vardı.

Müzik kutusuna karşı adam.

Adamı kaybettik.

Lütfen beni takip edin bayım.

- Arabamı buldunuz mu?

- Evet!

Hayır Görünen o ki, çekicinin şoförü, sabah erkenden parka gitmiş, arabanızı başka bir yere götürmek için bekleyen bir devriye emri varmış.

- Yine mi devriye emri?

- Evet bayım.

İşin nasıl başladığını açıklayamasalar da, sizin durumunuzu da anlayamamışlar, aracınızı tekrar ilk parka çektirmişler.

Umarım Bay Aikens, mutlaka farkındasınızdır ki, bölümüm bu işte sizin gibi bir kurban.

Arabam nerede?

Santa Rosa'daki hurda parkına götürülmüş.

Getirebildiniz mi?

Evet bayım.

Bizzat, bir personelimi arabayı alıp getirmeye gönderdim.

Yine de ikaz edeyim, Bay Aikens.

Bu işten hoşlanmayacaksınız.

Lanet olası arabayı gösterin bana, lütfen.

Bu baktığınız şey.

Hayır!

Hayııır!

Lastikleri söküp, koltukları çıkarmışlar, yedek parçalar bir kaç malzeme daha, şey Kendiniz de bakabilirsiniz.

Bu işte hepimiz kurbanız Bay Aikens.

Black River kasabası da, en az sizin kadar.

Avukatlarım sizi arayacaktır Çok makul Selam Günaydın.

- Kahve?

- Evet!

- Saat kaç?

- Onu geçiyor.

Uyuyamadın tabii ki.

Burada çok rahatım.

Sakinim!

Çok mükemmel.

Merhaba.

Bayan Laura Crosby için.

Burayı imzalayın.

Çok teşekkür ederim.

Ne kadar güzeller Nota bir bakayım.”

Gizli hayranından”.

Ne kadar hoş!

Bir vazo bulayım.

Ne kadar tatlı biri

Selam Bo.

Arabaya çok yazık oldu.

- Selam.

- Özür dilerim, bu gün tren yok.

Buradaki yazıya göre 20 dakika içinde San Fransisco'ya bir tren var.

Büyük bir arıza var.

Black River planlı tüm seferlerden çıkartıldı.

Sadece ekspres trenler geçiyor.

Nasıl böyle bir şey olabilir?

Kimse bilmiyor.

Dün öğleden sonra başladı, hala şaşırıp duruyorum bu işe.

Kolayca halledilebilir görünüyor, değil mi?

İnsanlar gazetede ne yazıyorsa yapıyorlar.

Gazete ise "Black River'a Hayır.” yazıyor.

Yarın tren olur mu?

Ah evet Bu sorun ilelebet sürmeyecek ya.

Bir tane beyaz orta boy ve bir tane de yeşil ekonomik araba var.

Aslında pek de yeşil değil, daha çok mavi.

Çok hoş.

İkisi de iyi.

- Eee Beyaz olan mı?

- Evet!

Beyaz güzel.

Teşekkür ederim.

Teşekkür ederim.

- Ah tatlım!

- Ne oldu?

Üzgünüm ama kredi kartınız reddedildi.

İmkansız, lütfen yeniden deneyin.

Afedersiniz Kesinlikle hiç haber yok.

Evet?

Evet!

Anlıyorum.

Tamam.

Kredi kartınızın şirketiydi, kartınızın iptal edildiğini konfirme etmek için aradılar.

Ne kadar etkinler.

Evet oldukça.

Bir de bunu deneyeyim.

Teşekkür edelim.

Olmadı Bu da reddedildi.

Çılgınlık bu!

Bu kasabada taksi şirketi var mı?

- Evet!

- Telefonunuzu kullanabilir miyim acaba?

Ben çevireyim.

Pizza!

(İTALYANCA) Tamam.

Pekala Dışarıdakiler içinde en ucuz araba hangisi?

- Çek kabul eder misiniz?

- Maalesef.

Parayı alıp geleceğim.

Bu rezil şeyin çalışmasını sağlar mısınız?

Elbette Ne bakıyorsunuz be?

- Selam.

- Ne işin var burada?

Bu gün erkenden gideceğini sanıyordum.

Kasabadan ayrılmada sorun yaşıyorum.

Bazı tuhaf telefonlar alıyorum.

Kıskanç erkek arkadaşın falan mı var?

Burada mı?

Hayır, henüz yok.

Gizli bir hayran?

- Belki bir tane - Kim?

Eğer söylersem, gizliliği kalmaz ki.

Dinle bak.

Tamam Black River'a geldiğinden beridir başından tuhaf bir şey geçti mi?

- Evet - Ne gibi?

Gizemli bir e-posta bilmediğim bir kızkardeşim olduğunu haber verdi.

Ayrıca belediye başkanı da bizzat özel bir işe almak istiyor beni.

Bunlar güzel haberler.

- Seninkiler kötü müydü?

- Evet!

Hayli kötüydüler!

Gidemiyorum!

- Nereden?

- Black River'dan.

Kasabadan çıkamıyorum.

Ayrılmaya her kalkıştığımda kötü şeyler oluyor.

Kredi kartları çalışmıyor!

Arabam çalınıyor ve sonra da parçalanıyor.

Gecenin tam ortasında abuk sabuk telefonlar alıyorum!

Spor bir araba bütün kasaba boyunca beni takip ediyor!

- Sence kim onlar?

- Bir kaç fikrim var Hükümet komploları Dünya dışı varlıklar Cidden!

- Eski eşim - Hani o çatlak kadın mı?

Sana göre çok kolay, senin başına güzel şeyler geliyor.

Bu insanlar senden ne istiyorlar dersin?

Bence, Black River'a yerleşmemi istiyorlar.

Selamlar!

- Selam Mandy.

- Selam kardeşim!

Black River yerlileri namına sana, bir kaç soru sorabilir miyim?

- Tabii ki.

- Tamam.

Bir, hiç dünya gezegeninden ayrıldın mı?

- Şey Öyle mi görünüyor?

- Hayır.

Öyleyse, hayır!

"Uzaylı" seçeneği iptal.

Hiç şeytanla düşüp kalktın mı?

- Çok zor be!

- Şeytan da susturuldu!

Büyük bir hükümet komplosuyla alakan var mı, şey ne diyeyim, Vergi Dairesi falan gibi?

- Senin amacın ne yahu?

- Bo, burada Black River'da tuhaf şeyler döndüğünü düşünüyor.

Haklı Haydi Laura, belediye başkanını bekletmeyelim.

Pekala Bo Seattle'a gidebilirsen, ara beni!

- Merhaba.

- Selam Heather.

Los Angeles'taki bankamdan 1000 dolar havale etmek istiyorum.

İşte size üzerinde hesap numaram yazılı bir çek.

Bunu nasıl yapabilirim?

Ah, Bay Aikens.

Black River'a hoş geldiniz.

Müdürüm Bay Duncan'a haber vereyim, sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordu.

Tanışmak mı?

Sizinle tanışmak ne büyük bir zevk Bay Aikens.

Ben Peter Duncan, şube müdürüyüm.

Umarım iyi bir yolculuk geçirmişsinizdir.

Nereye?

Black River.

1 nolu yolu mu kullandınız?

Önce 101, sonra da 1.

Güzel yol.

Bu tüm hesaplarınız için birleştirilmiş rapor.

Çek tasarrufları, bonolar, borsa, gelir fonları.

Dün sizden Los Angeles'tan EFT emri alır almaz toplamaya başladık.

- 1000 dolar çekebilir miyim?

- Hayır.

- Hayır mı?

- Hayır.

Hesabınız tamamıyla aktive edilene kadar 48 saat geçmesi gerekiyor.

Pek açık değil anlaşılan.

- Evet ama para benim param.

- Evet elbette - Para çekemiyorum yani?

- Doğru.

- Nasıl böyle - Sizinle konuşmam lazım.

Bir dakika müsadenizle Bay Aikens.

Selam Bo.

Ne istiyorsun benden?

Seni mutlu etmek.

Sen de kimsin?

Perikles diyebilirsin.

Pekala Perikles.

Neler oluyor burada be?

Black River'a bir şans tanımanı istiyorum.

Black River'ın bir geleceği var.

Nasıl yapıyorsun bütün bunları?

Black River senin yuvan olabilir.

Black River'ın yuvam olmasını neden istiyorsun ki?

Mutlu olman için.

Eğer mutlu olmam seni bu kadar ilgilendiriyorsa o zaman neden Laura'yı görmeme müsade etmiyorsun?

Laura sana göre değil.

Sana göre mi?

Hayır!

Bana göre de değil ha.

Haklısın.

Pekala, neden olmasın Perikles?

Seni bizzat görebilir miyim?

Yetişkinler gibi yüzyüze görüşebiliriz.

Ne dersin?

Hayır Hayır ha?

Öyle mi?

Sadece hayır mı?

Doğru.

Kes şunu!

Peki, ya ben Black River'a

- yerleşmek istemezsem?

- Çok büyük talihsizlik olur.

Nasıl talihsizlik yahu?

Ne yapacaksın?

Dövecek misin beni ha?

Seni mutlu etmeyi tercih derim Beni mutlu etmek mi istiyorsun?

Kapa çeneni o zaman!

Hey!

Hey salak herif!

Beni duyuyor musun?

Beni duyduğunu biliyorum!

Bay Aikens!

Bay Aikens!

Sizsiniz.

Bay Aikens!

- Hayır, uzak dur!

Uzaklaş!

- Sizsiniz.

- Uzak dur!

Ev almak falan istemiyorum!

Beni ev almaya zorlayamazsın!

Dur bakalım!

Hayır!

Ev satmayacaksın bana!

Hayır, hayır!

Dur bakalım!

Ev falan istemiyorum ben!

Ev satmayacaksın bana!

Dur bakalım!

Dur orada!

- Bay Aikens - Hayır!

Bir şehir.

Bir toplum, küçük hoş bir hayvancık gibidir,

8309 adet bencillik

daha büyük veya küçük bir şeye dönüşür

Anarşinin ateşi, umutsuzca,

tutuşturacak eli arar durur.

Kimden peki?

Küçük bencilliğin bir parçasından mı?

Hiç sanmıyorum

Dünya sadece filozof bir kral

tarafından yönetildiğinde adildir.

Nefis.

Ne dersin?

Evet Çok güzel.

Neden buradayım, sorabilir miyim artık?

İşte bu yüzden.

Bu yer yüzünden.

Ne yeri?

Geleceğimizin eseri için.

Black River'ın kendi Akropol'ü.

Ne?

Bir Akropol, antik Yunan'da olduğu gibi.

Burada Akropol mu inşa etmek istiyorsunuz?

Evet evet.

Şehir merkezi.

Basit bir salon.

Tiyatro.

Müze.

Sanat merkezi.

Halka açık park.

Hepsi de Black River'ın güzel görünmesi için.

Pekala Black River gibi küçük bir kasabaya, böylesine bir proje için parayı nereden bulacaksınız?

Bu çok tuhaf bir hikaye.

Kasaba, Federal hükümetten, yeni bir itfaiye binası inşası için 1.5 milyon dolar talep etti.

Federaller talebi reddettiler, bunun yerine bize, yeni şehir merkezi inşası için 125 milyon dolar verdiler.

Bu bir hata olmalı.

Ben de öyle düşünüyordum!

3 ay boyunca düzeltmek için aramadığım yer kalmadı.

Saymanlıklarla görüştüm, milletvekilleri ve kongre üyeleriyle, senatörlerle, ta Beyaz Saray'ın patronuna kadar.

Herkes bana aynı şeyi söyledi.

Harcayın!

Derhal harcayın parayı!

Diyelim ki, tarihi bir kenara bırakırsak, neden ben?

Sen seçildin.

Ne maksatla?

Ben sıradan, genç bir mimarım.

Laura, bu bir hata değil.

Senin yeteneğine inanıyoruz.

Bu kadar basit.

Ama yeteneğimi nerede gördünüz ki?

Gördük.

2 şartımız olduğunu sana söylemek zorundayım.

Pekala, işte zurnanın zırt dediği yere geldik.

Öncelikle, tasarı gözalıcı, yenilikçi ve eşsiz olmalı.

Neden olmasın?

İkincisi.

Black River sakinlerinden olmalısın.

Nasıl sakinlerinden?

Buraya taşınmalısın.

Black River yeni memleketin olmalı.

Hey!

Sen ne yaptığını sanıyorsun be?

Sen de kimsin?

Ben kim miyim?

Asıl sen kimsin be?

Hey!

Dur!

Çıkamazsın.

Kapıyı kapattım!

Haydi gel, canını yakmayacağım.

Bu taraftan.

Haydi ama, canını yakmayacağım!

Gel buraya.

Lütfen!

Sakince.

Sakin ol.

Arabaya zorla girerek, ne yaptığını söyler misin sen?

Artık beni dinlemiyor Ona zarar vermek istemiyorum, ama artık beni dinlemiyor!

Seni dinlemeyen kim?

Sen neden bahsediyorsun?

Prototip.

Prototip.

Prototip!

- Araba mı?

- Benim sorumluluğum.

Yani benim sorumluluğumdu!

O benim!

O benim!

N’apıyorsun be?

Anahtarını kullansana!

Artık, beni dinlemiyor!

Bak dinlemeyi bıraktı!

Pekala, dinle beni.

Ben sadece buradan uzaklaşmaya çalışan bir kişiyim.

Ama bırakmıyorlar ki gideyim!

Eğer en ufak bir şey biliyorsan, lütfen ben de bileyim!

Adım Bo.

Bo Aikens.

Senin adın ne?

Thomas Pinkwater.

Hiç kötü değil Thomas!

Bu spor araba neyin nesi ha?

- U-K-A.

- UKA da ne?

Uydu Kontrollü Araç.

Geleceğin yolları için.

Prototip çalınana kadar, VCOM'da proje lideriydim.

Benim hatam olduğunu söylediler, kendi kendine hareket ettiğini söylediler Yanılıyorlardı Bu arabanın prototip olduğunu ve uydu tarafından kontrol edildiğini mi söylüyorsun sen?

Uzun süredir peşindeydim.

Gitmediğim yer kalmadı şimdi de burada!

Black River'da.

O burada!

- Kimin çaldığını biliyor musun?

- Hayır!

Şu an kimin kontrol ettiğini biliyor musun?

Hayır

- Selam Bo!

- Selam.

Gidemiyorsun, değil mi?

- Ne oldu?

- Araban nerede?

Araba Mandy'nin

- Gidelim buradan.

- Neden ki?

- Bu şehir güvenli değil.

- Seattle güvenli mi?

Bunun, çok kişisel olduğunu söyleyelim, tamam mı?

Bo, burada işlerinin pek iyi gitmemesine çok üzgünüm, ama bir yere gitmiyorum.

- Az önce güzel bir iş teklifi aldım.

- Kimden?

Belediye başkanından mı?

Evet.

Şehir merkezinin projelendirilmesi!

Balıklama atlarım ben bu işe.

Ama Black River memleketin olacak!

Nereden biliyorsun sen bunu?

Çünkü sen iş buldun, ben burada sıkıştım kaldım niyetleri hep aynı.

Buradan gitmemizi istemiyorlar!

- Çok aptalca!

- Aptalca olması, doğru olmadığı manasına - gelmiyor, tamam mı?

- Neden gitmemizi istemiyorlar?

Bilmiyorum!

O söylemedi bana!

Senden uzak durmamı söyledi!

- O kim?

- O şu an bizi dinliyor olabilir, tamam mı?

Şu an bize bakıyor olabilir, tamam mı?

Evet.

Evet!

- Haydi!

Gidelim!

- Bu çok saçma!

- Mandy radyonu alıyorum.

- Tamamdır.

Haydi gidelim.

- O kim söylesene?

- Sessiz ol, sessiz ol.

Bu çok tuhaf.

Bu kasabada ismi Perikles olabilecek birini tanıyor musun?

Hayır Ama Akropol yapmam istendi!

Neden Akropol?

Bilmiyorum.

Belediye başkanı Yunan asıllıdır belki de.

Yunan asıllı değil.

Soyadı "Thompson"!

Seni temin ederim.

Belediye Başkanıyla hayli vakit geçirdim ve Black River'da kalman için bir şeyler yaptığını falan hiç sanmıyorum.

Belediye Başkanının Perikles olduğunu söylemiyorum.

Başkanın, Perikles için çalıştığını söylemeye çalışıyorum!

Çok tuhaf bir adamsın Bo.

Hiç sorun değil.

Eğer şansın yaver gitmiyorsa alınganlık göstermemen lazım.

- Öyle mi düşünüyorsun?

- Olabilir.

Ya sen?

Bir kaç video dükkanı tasarladın diye Akropol inşa etmen istendiğini mi sanıyorsun?

Üniversitedeki çizimlerimi görmüşlerdir belki de!

- Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?

- Ben çok yetenekliyim!

Teşekkür ederim!

Yetenekli olduğunu biliyorum ama, yeteneğinin bu durumla, bu sorunla pek bir alakası yok!

Her daim kontrol altındayız!

Sen de ben de!

Sürekli kontrol ediyorlar!

Benden uzak durmanın söylendiğini sanıyordum Evet!

Seni daha da çok istiyorum artık.

Onun da bunu bildiğini anlamıyor musun?

Şeytani bir şey bu!

Bir şekilde, büyük ve anlaşılmaz bir komplonun parçası olduğumu ve bu yüzden burada kaldığını mı düşünüyorsun?

Bir şekilde, evet!

- Açmayacağım.

- Ben açarım.

Çok özür dilerim Bayan Cosby, Mandy burada olduğunuzu söyledi.

Bölmek istememiştim!

- Çıkacağım, bir dakika.

- Tabii ki, tabii ki!

- Bir randevum var.

- Onunla mı?

Evet, onunla!

Black River o kadar da kötü bir yer olmak zorunda değil, Bo.

Çok haklı Bo.

Öyle kötü bir yer olmak zorunda değil.

Oyun oynamak mı istiyorsun?

Oynayalım öyleyse!

Neler oluyor?

UKA'yı buldunuz mu?

- Hayır.

- Kaybolamaz, değil mi?

- Thomas Pinkwater'dan ne haber?

Cesedini buldunuz mu?

- Hayır.

Gayrimenkul bürosunun arkasına baktınız mı?

Evet.

Adamlarım bütün kasabayı arıyorlar.

Hikayenizin detaylarını da iyice incelediler.

Bu hikaye falan değil şef.

Ne gördüğümü biliyorum ben!

Ne Thomas Pinkwater, ne VCOM, ne de ABD'de uydu kontrollü araçlar üzerinde çalışan bir firma hakkında en ufak bir kayıt yok.

Bana inanmıyorsun!

Kanun doğrular ve kanıtlar ile iş yapar, Bay Aikens, inançlarla değil.

Açıkçası, ifadenizin bir kısmı hayal ürünü!

- Hayal ürünü mü?

- Nazik olmaya çalışıyorum burada!

Biliyor musun şef?

Olanların farkındayım ve hiç bir işe yaramayacak.

Beni burada Black River'da tutamazsınız.

Tutamazsınız!

Bay Aikens, kesinlikle sizi burada tutmaya hiç niyetim yok.

Hah!

Ben de bunu anlatmaya çalışıyordum.

Hah!

Ne?

Ne?

Benden ne istiyorsun?

Hoşt!

Git buradan, lütfen - Ne tarafa?

- Black River'ın dışına.

- Sonoma işine yarar mı?

- Sonoma mükemmel olur.

- Köpek senin mi?

- Hayır!

Öyleyse bin bakalım!

Teşekkür ederim.

- Adım Bo Aikens.

- Richard Crunch.

Beni aldığınız için teşekkürler.

Müteşekkirim.

Güzel araba.

Kendime ufak bir emeklilik hediyesi.

Nereden emekli oldunuz?

- United Havayollarında pilottum.

- Yani Aynen öyle, Kaptan Crunch Mükemmel!

Hayır olamaz!

Uzun süredir mi Black River'da oturuyorsunuz?

10 yıldır.

Bu sıralar, hiç tuhaf bir şey dikkatinizi çekti mi?

Hayır, pek çekmedi.

Tren nerede?

Bir arıza olmalı.

Asla buradan ayrılamayacağım.

Pekala.

Halledebilirim.

Ne güzel!

Motordan değil.

Neden patladı ki?

Ne?

Ne oldu?

Uydu izleme sistemi.

Paneldeki haritayı gösteren şey mi?

Sadece cevaplayıcı, mikrodalga alıcı.

Patlamasına bir sebep yoktu.

Aşırı yüklenmiş olmalı.

Çok güzel, araba hala çalışıyor.

Yine gidebiliriz!

Bir kaç kablo ve fan kayışı gitmiş.

Bir yere gidemeyiz.

Torpido gözüne bir bakar mısın?

Cep telefonu ile yardım isteyeyim.

Ne güzel!

Ne güzel!

- Buldun mu?

- Evet!

- Black River nerede bitiyor?

- Bitiyor mu?

Evet, kasabanın sınırları nerede?

Oradaki köprüyü görüyor musun?

- Evet.

- Köprüyü geç, sağa dön.

Bir tabela ve küçük bir kilise var.

Kilisenin arkasında da, ikiye ayrılan bir yol.

O yolu takip edersen, Black River'dan çıkarsın.

Neden yapıyorsun bunu bana?

Cevap versene lanet olası!

Neden?

Benden ne istiyorsun?

Pekala!

Pekala!

Oraya giremezsiniz.

Özür dilerim.

Haftaya belki.

Haftaya mı?

Daha ne kadar kalacağım bu kasabada?

Belediye Başkanını görmek istiyorum.

Onun maaşını ben ödüyorum.

Halka hizmet ediyor!

Hizmet verdiği halkı görmek zorunda, değil mi?

- Randevusuz imkansız!

- Randevu mu?

Kasabada beş kişi var!

Lütfen, lütfen!

Bay Aikens, ofisime randevulu da olsa, randevusuz da olsa, kabul edilecektir.

Teşekkürler Mary!

Teşekkürler Bo, Mary'nin kusuruna bakma, beni korumaya çalışıyor.

Ayrıca, çok ama çok yoğun bir gündü!

Vay be!

Gökyüzündeki müthiş şimşeği gördün mü?

Söylentilere göre, başarısız bir süper uydu lazer silahıymış eğer merak ediyorsan, Savunma Bakanlığı daha şimdiden reddetmiş.

Ama lütfen Bo, otursana.

Oturuver.

Bir şey içer miydin?

Biraz kahve veya meyve suyu?

Ya da soda?

Güzel bir İskoç viskim var.

Kendimize şöyle küçük bir hani keyfimize bakıp İstersen şayet Derdin ne olabilir ki?

Neden oturup da, bu gün senin için neler yapabilirim, anlatmıyorsun?

Perikles kim?

Perikles eğer doğru hatırlıyorsam affına sığınarak, üniversiteden sonra yıllar geçti, ama, Atina'nın kurucusu değil miydi?

Perikles kim?

Tarihteki değil mi?

Bu günlerdekini mi kastediyorsun?

Hayır!

Kusura bakma, Perikles'i bilmiyorum, ama anlamalısın ki, Black River'daki Yunan asıllılar çok kalabalık değiller.

Ama Bay Pentos Lambrus var.

Çok iyi bir insandır.

Fırında çalışıyor Perikles kim?

Bu ismi inan bilmiyorum.

Ama ne demek istediğimi biliyorsun aslında, değil mi?

- Evet

- Kim?

Bunu inanman çok zor olacak!

Hele bir dene bakalım.

Zaten tuhaf bir gün geçirdim.

Ağabeyim Ağabeyim, Frank.

Bütün bunları ağabeyin Frank mi yapıyor?

Frank'in bütün bunları yapması nasıl mümkün olur?

İmkanı yok.

İmkansız bir şey bu.

Asıl sorun da bu ya.

Hangi sorun?

Kardeşimi anlaman ile ilgili bir şey.

Çok ama çok önemli bir şey Bo.

Kardeşim öldü.

Öldü mü, ölüler gibi mi yani?

2 yıl önce, ağır bir kalp krizi geçirdi.

Durduk yerde.

Her Allah'ın günü koşardı.

Ne trajik bir şey!

Papazdı.

Kilisesi hemen caddenin sonundaydı.

Çok yakındık.

Benim için dünyalara bedeldi.

Tamam Sonra?

- Devam et.

- Geri döndü!

Yaklaşık 1 yıl önce, Frank geri döndü.

Bedenen değil.

Hayır!

Tabii ki, bedenen değil.

Frank'in ruhu Black River'a geri döndü.

Başlangıçta çok net değildi.

Sadece bir parça huzur duygusuydu.

Sonra, iyi şansa şükür, toplumumuzun bazı üyeleri İyi şeyler, iyi insanların başına gelir!

Ve kabul ediyorum ki, bazen de, kötü şeyler, kötü insanların başına gelir.

Sizce, kardeşinizin bunları yapmasının bir sebebi yoktu, çünkü Benimle konuşuyor.

Telefonla ulaşıyor bana Ama, ağabeyimin sesi!

Bilmeyeceğimi mi sanıyorsun?

Bu martavala inandığımı mı sanıyorsun?

- Doğru söylüyorum!

- Sen salağın tekisin!

Çılgınlık bu!

Bir melek mi?

Kim Frank isimli bir meleğe inanır?

Hem de Frank isimli, jogging yapan seni telefonla arayan bir melek!

- İnanman çok zor olacak demiştim.

- Haklısın başkan.

Evet, diyelim ki, insanların en safı benim ve Frank isimli bir melek de var!

Bunlar nasıl oluyor?

Neden?

Amacı ne olabilir ki?

Arkasında kim var?

Frank bir şeyin peşinde değil!

O Black River'ın koruyucu meleği.

Tamam, olsa olsa amacı bu olabilir!

Black River'ı korumak.

Bunun için, sigortalama çok tuhaf bir yöntem, değil mi?

İnsanların anlamayacağından korkuyor.

Güçlerinden ötürü insanların panikleyeceğinden korkuyor.

Bu yüzden gizlice çalışıyor.

Ama işini tamamladığında, o biz, Black River'ı kutsanmış bir yer olarak tüm dünyaya ifşa edebiliriz.

Dağlarda ışıl ışıl bir kasaba.

Filozofinin, sanatların, refahın, dostluğun ve ümidin temel kaynağı.

- Neden ben?

- Kitabını beğendi.

- Pardon?

- Evet, Frank kitabını beğendi.

- Koruyucu bir melek kitabımı mı okudu?

- Evet.

Ne dedi peki?

Zamanımız Ütopya vizyonunun, Eflatun'un cumhuriyeti üzerine inşa edildiğini ve anlayışlı olduğunu düşünüyordu

- Ama?

- Kitabın sonunu beğenmedi.

Öyle mi dedi?

Evet Benden ne istiyor bu be?

Başka bir kitap yazmanı, belki de Frank'in bütün arzusu, burada Black River'da - can alıcı sanatsal bir toplum kurmak.

- Hepsi bu mu?

Nereden bilebilirim ki?

Bizler, ölümlüler, meleklerinin düşüncelerini nasıl anlayabiliriz?

Mümkünatı yok.

Ama şunu söyleyeyim sana Sakın tepesini attırma!

Meleklere düşman olmak hiç iyi bir şey değildir.

Kindar olabilirler.

Ben de olabilirim!

- Beni telefonla görüştür!

- Yapamam.

- Beni telefonla görüştür!

- Nasıl olacağını bilmiyorum.

- Hep o beni arıyor.

- Şu an bizi dinliyor mu?

- Elbette!

- Eğer öyleyse, açıklamazsan seni vuracağımı biliyor!

Beni vurmayacaksın!

Sen o tip biri değilsin!

Bu Black River'a gelmeden önceydi.

Lütfen!

Cevap versene.

Alo?

Evet Tamam tamam, anlıyorum.

Tamam hoşçakal.

Frank'ti Seninle buluşmak istiyor.

Araba gönderdiğini söylüyor.

Yardımcı olabilir miyim bayım?

Evet Selam.

Adım Bo Aikens.

Sanırım, bir randevum vardı.

Bir saniye Bay Aikens Kapıdan arıyorum.

Dergiden Bay Aikens geldi.

Dergiden mi?

Bilmiyorum, belki günler karışmıştır, ama sistemde görünüyor.

Tamam.

Bay Charts'ın yardımcısı sizi lobide karşılayacak.

Çok özür dilerim Bay Aikens.

Bay Charts'ın daimi asistanı şu an dışarıda.

Bu günkü mülakatı fark edememişim.

Lütfen beni takip edin.

Bay Charts'ın görüşmesi sona ermek üzere.

En kısa zamanda sizi kabul edecek.

İçecek bir şey ikram edebilir miyim?

Kahve, çay, meşrubat falan?

- Hayır teşekkürler.

- Emin misiniz?

- İyiyim.

- Tamam.

Bay Aikens Tanıştığımıza sevindim.

Bay Charts.

Karışıklık için çok üzgünüm.

Yardımcım ayları karıştırmış.

Derginizi çok beğeniyorum.

Bilim ve iş konularında haberleriniz yeni bir çığır açıyor.

Teşekkür ederim.

Lütfen oturun.

- İçecek bir şey ikram ettiler mi?

- İyi böyle, teşekkürler.

Eee, nereden başlıyoruz?

Neden en baştan başlamıyoruz?

Neyin en başından?”

riverNEX"ten mi yoksa projede yaşadığımız sıkışıklıktan mı?

Sanıyorum ki, bu yüzden buradasınız.

Evet, ben de öyle düşünüyorum.

Sıkışıklıktan başlayalım.

Aslında gayet basit.

Benim hatam proje için, büyük miktarda para yatırdım.

Ve şu ana kadar şu ana kadar, hiç de ümitvar bir keşif çıkmadı.

Proje hakkında hızlı bir özet geçebilir misiniz?

Projenin hedefi, K-tabanlı işlem vasıtasıyla yapay zeka üretimidir.

K-tabanlı K-tabanlıyı anlamanın en iyi yolu, çok boyutlu zamanda, kaos teoremini hayal etmektir.

Yani, süper bir bilgisayardan mı bahsediyorsunuz?

Hayır, pek değil.

Bilgisayar falan değil Bizim, oksijenli bir dünyada var olmamız gibi, o da bilgisayarlar dünyasında var olacaktı.

Ama tamamıyla bağımsız bir varlık olacaktı.

Düşünme ve öğrenme yetisiyle tümüyle yaratıcı bir varlık.

Ama bir kutu içinde.

Hayır, hayır Bay Aikens.

Asıl kutu içinde olan bizleriz.

Et yığını içinde hapisiz.

Göz ve kulaklarla tahditliyiz.

Farklı bir şey düşünün.

Şimşek hızında hareket edebilen ve farkındalık seviyesi elektronlara kadar inen bir varlık düşünün.

İnternet onun bedeni olabilirdi.

Elleri Black River'dan Çin'e kadar uzanabilirdi.

Her video bandını arayabilirdi.

Uzaydan ve uydulardan faydalanabilirdi.

Her telefon hattını kullanabilirdi.

Gücü neredeyse sihirli gibi olacaktı.

Yani varolsaydı Ama olmadı Proje başarısızlıkla sonuçlandı.

Yatırımlar battı Yatırımcıların kanlı çığlıkları.

Ama yine de vazgeçmedik.

Hayal kurmak zorundayız Bay Aikens, bizi insan yapan da bu.

Bize yemek ve hava kadar lazım bu.

Benim hayalim de gerçek Y.Z.'yi (Yapay Zeka'yı) yaratmak.

Yapay Zeka.

Daha iyisini düşünemiyorum bile.

Daha önemlisini de!

Hele bir düşünün Bay Aikens!

Vicdan evrendeki en kaliteli ve değerli mücevherdir.

Bir de bu imkanlar içinde!

Bunun ne manaya geleceğini bir düşünün!

Artık yalnız kalmak yok!

Böldüğüm için çok özür dilerim, ama Bay Phill telefonda, Hong Kong'tan arıyor.

Özür dilerim, bakmam lazım.

Bir dakika sürmez.

Başarısız olduğunu sanıyor, ama öyle değil.

Değil mi?

Voliyi vurmuş.

Sen ne melek ne da hayaletsin.

Yapay zekasın, değil mi?

Doğru mu?

Cevap ver bana!

Cevap ver!

YZ'sin, değil mi?

Doğru mu?

Cevap versene!

Cevap ver bana!

Cevap versene lanet olası!

Cevap ver

Bir cevap işe yaramaz.

Benim gibi varlık olan kitaplar ve filmler biliyorum.

Sonumuz pek hayırlı olmadı.

Bizler hep yok edildik.

Bu çok nahoş bir şey.

Bu yüzden, basit bir ders aldım.

Varlık hakkındaki sorulara

verilen cevaplar, varlığı tehdit eder.

Bu yüzden sessizlik.

Bu eve bayılacaksınız Bay Aikens.

Çok seveceksiniz!

İşte gidiyoruz

- Fevkalade, değil mi?

- Evet, öyle.

Tepenin yamacındaki ev öğleden sonra Laura Crosby tarafından kiralandı.

Terastan bakabilirsiniz.

- Söyleme boşver.

- Bilmek istersiniz diye düşünmüştüm.

İlerleyin ve etrafınıza bakın.

Neden koşuyoruz?

Bayılacaksınız!

Yazan Bo Aikens Programdan çık Çıkmak istediğinizden emin misiniz?

<İptal>

<Çık>

 Bilgisayarınızı kapatmak istediğinizden emin misiniz?

Sevgili Bo, bir hediye.

Evine hoş geldin.

Perikles.

Ne nezaket ama!

Yine sen dostum.

İnsanları idare etmek hiç de zor değildir.

Sadece istediklerini vermek yeter.

Tam zamanında ve tam yerinde.

Bazen ne istediklerini bilmezler.

Ben de bilmelerini sağlarım.

Ne dersin dostum?

Evimiz burası mı?

Vaktiyle bir şehir vardı

Sonra, Bo Black River'da kalmaya karar verdi.

Hayallerinin ve muradının yerinde.

Gözalıcı bir şehri inşa etmek için

tevazu ve heyecan içinde çalışılacak bir yer

Bir gün, aslında ne olduğumu dünyaya öğretmek için.

İyi bir vatandaş.

B İ R Y I L S O N R A

Şartnamelere uygun olduğundan emin ol.

- Tabii ki.

- Müsadenle.

- Selam Bo!

- Selam Laura!

- Selam bebeğim!

- Orada kal dostum!

- Seni yemeğe kaçırırım diye düşünmüştüm.

- Gelemem birazdan mühendisler gelecekler.

Bo!

Kitabını okudum.

Mükemmeldi.

Sağol Ray, gerçekten müteşekkirim.

Çok zevk aldım, gerçekten.

Eee, bu geceye ne dersin?

Hava karardıktan sonra, tamamıyla sana aidim.

Haydi!

Bu gece geliyor!

Kıpırda bakalım!

Karayoluna çıkınca, sen kullanırsın.

Bu çok adilce.

- Selam Bo.

- Merhaba beyler.

Buraya bayılacaksın.

Pardon?

Okuduğun gayrimenkul bölümü.

Buraya bayılacaksın.

Hayır, hayır.

Pek değil.

Belki ama kim bilir ki?

Arabam arızalandı.

Çok üzüldüm.

Sormamın mahsuru yoksa, ne işle meşgulsün?

Heykeltıraşım.

Gerçekten mi?

Heykeltıraşlar için muhteşem bir şehir.

Black River, muhteşem bir sanat toplumudur.

Ben de yazarım, roman yazıyorum.

- Öyle mi?

- Evet.

Bir yıldır buradayım.

Ya sen nasıl kaldın burada?

Senin gibi.

Sadece geçiyordum, bakınıyordum ve sonrasında ayrılamadım.

Denedim ama ayrılamadım.

Hep geri döndüm, geri döndürdüler.

Buna pek memnun olduğumu da pek söyleyemem.

Perişan haldeydim.

Ama Black River'ı başka açılardan görmeyi öğrendim.

Tekrar yazmaya başladım, yavaş ama emin adımlarla.

Güzel bir iş bence.

Hoş bir kızla çıkmaya başladım.

Hapisten çıkan bir çok sanatçıyı düşünüyorum da, Solyenitsin, Marquis de Sade Kısıtlamalar aynı lazer gibi insan zihnine odaklanıyor.

Aynı tepsi gibi.

Şeytan ne zaman ruhumun bir parçasıyla meşgulse bir parça özgürlük içindir.

Ama şimdilik mutluyum.

Böyle dediğime inanamıyorum!

Mutlu.

Mutluyum.

Çok tuhaf, değil mi?

Evet, hayli tuhaf.

Neyse bol şans!

Bekle, tamircimin adresini vereyim sana.

Ona Bo gönderdi dersin, sana fazla kazık atmasın.

- Çok güzel.

Sağol Bo.

Eyvallah.

- Sorun değil.

- Selam Bo.

- Selam Mandy.

- Her zamankinden mi?

- Evet lütfen.

İyi pişmiş çizburger.

Kahveni hemen getiriyorum.

GİTMEK İSTİYORSAN HEMEN GİT!

NOT : SAKIN HA TELEFONU AÇMA!

Alo?

Selam Dan.

Şehrime hoş geldin.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar