Perikles [YZ] Diyor ki
Her daim kontrol altındayız!
Sen de ben de!
Sürekli kontrol ediyorlar!
...
İnsanları idare etmek hiç de zor değildir.
Sadece istediklerini vermek yeter.
Tam zamanında ve tam yerinde.
Bazen ne istediklerini bilmezler.
Ben de bilmelerini sağlarım.
...
Herşey düzelince unutacaklar ideallerini
Kara
Nehir (2001)Black River
84
dk
Yönetmen:Jeff
Bleckner
Senaryo:Daniel
Taplitz, Dean R. Koontz
Ülke:ABD
Tür:Gizem,
Bilim-Kurgu
Vizyon
Tarihi:06 Temmuz 2001 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:J.
Peter Robinson
Oyuncular
Jay
Mohr
Lisa
Edelstein
Ann
Cusack
Ron
Canada
Bill
Dow
Özet
Kurgu
bilim yazarı Bo Aikens (Jay Mohr) Los Angeles'daki hayatından bıkmıştır. Büyük
şehrin karmaşasından kaçarak Black River adında sevimli ve misafirperver bir
halkı olan küçük bir kasabaya gelir. Ancak görünmez bir güç kasabaya
hükmetmekte; rahatsız edici bir şeyler olmaktadır. Bo; kasabayı terk etmeye
çalışır ancak her seferinde çok tuhaf olaylar gidişini engelller. Bo artık bir
anlamda bu kasabada tutsak olmuştur, kasabalıların neden bu kadar mutlu olduğunu
ve buradaki kötücül gücün kaynağını çözmesi gerekmektedir.
Altyazı
Başlangıçta, korkunun çok yakından
takip ettiği bir hayat mevcuttu
Neden korkarız?
Yokluktan
Bu çok olağandır.
Bu hayatta kalma mücadelesidir.
Korku güzeldir.
Korku insanı eyleme geçirir!
Eylem güzeldir.
Hayat güzeldir.
Bo
Aikens, Los Angeles'a ilk kez geldiğinde,
bir
espri duymuştu.
Bu
şehirde, 24 yaşında uykuya dalarsın,uyandığında 64 yaşındasındır.
Korku
boşa harcanmış bir hayatın korkusu!
Yokluğun
korkusu.
Her hayatın bir anlamı olmalıdır.
Korkuyla sadece anlam başedebilir.
Bu hikaye, bazı insanlara hayatlarının
anlamını bulmada
nasıl yardım ettiğimin öyküsüdür.
Bir kısmı buldukları anlamı
beğenmediler
Diğerleri ise beğendiler.
Bu
"Black River"ın öyküsüdür.
Black
River Yazan => Dean Koontz Afedersiniz.
Tören
sahibi nerede, biliyor musunuz?
Kabristanda.
Kısa
zamanda döner.
Vefattan
haberdar mıydınız?
Hayır
kendi defin merasimim için gelmiştim.
Bu
sizin mi?
Hayır
Betsy'mi ziyarete gelmiştim.
Geçen
yıl ölmüştü.
-
Özür dilerim.
-
Sizinki nasıl öldü?
Eski
eşimin zehirlediğinden adım gibi eminim.
Aman
Tanrım!
Size
bir tabut lazım olacak.
Tabut
aldıracaklardır.
En
şatafatlı modeli bu.
Betsy'm
için de kullanmıştım.
Çok
güzeldir.
Daha
yakından görmek istersiniz herhalde.
Teşekkür
ederim.
DEAN
KOONTZ'un "Black River" Romanından Uyarlanmıştır.
EBEDİ PENÇELER BAHÇESİ
Burası
sana göre değil Rufus.
Sen
daha iyilerine layıksın.
Bu
şehirde bir köpeği bile layıkı veçhile gömemiyorsunuz.
Sana
daha güzel bir yer bulacağım.
Yeteri
kadar derin olduğundan emin ol.
Etrafta
bir sürü çakal var.
Los
Angeles'lı mısın?
Aslında
Vermont.
Bir
kaç yıl önce Los Angeles'a taşındım.
-
Sinemalar mı?
-
Nerden bildin?
Sanat
şehri Hikaye yazardım.
İyi
eleştiriler de aldım ama sinemaya da uyarlanmalıydı.
-
İşe yaramadı mı?
-
Hayır!
Aslında
çok işe yaradı.
Büyük
bir evim oldu.
Sundurmalı.
Güzel
bir eşim de, ama heyecan yoktu.
Dediler
ki, "Şeytanla bir anlaşma yapman lazım.”
"Heyecanını yitirdin mi yazamazsın.”
"Yazabilirsin, ama o kadar da iyi " "
yazamazsın, değil mi?”
"Aptal hayvanların polislerle arkadaşlığı
üzerine filmler yazabilirsin " " ama dikkate değer bir şey yazamazsın
aslında.”
Bu yüzden hazır imkanım varken uzaklaştım.
Çok
zor bir karardı.
Sundurmayı,
evi seviyordum ama, Tanrıya şükür, eşimden nefret ediyordum.
Eee,
şimdi yolculuk nereye?
Küçük
bir kasabaya, ev fiyatlarından …kusmayacağım bir yere.
Hazır
ilham gelmişken, …her şeye sıfırdan başlayıp, yeniden yazmaya başlayacağım bir
yere… Galiba kuzeye gidiyorum.
Şu
eski emektarla.
Malum,
Vermont'tan bu arabayla yola çıktım.
Umarım
gitmem gereken yere beni götürecek kadar enerjisi vardır hala.
Sıfırdan
başlayıp, evim diyeceğim yere.
Salağın
teki gibi görünüyorum, değil mi?
Neden
öyle diyorsun ki?
Yeni
bir yer ve ev bulmaktan bahsediyorum, eminim ki, sen bütün hayatın boyunca bu
çiftlikte yaşamışsındır.
Cincinnati'de.
2-3
yıl önce buraya taşındım.
2
metre derinlikte olduğundan emin ol.”
Black
River"a Hoş Geldiniz ~~ Evim Diyebileceğiniz Bir Yer ~~
Gelecek
İçin Çalışıyoruz riverNEX
Ne?
BLACK
RIVER BELEDİYESİ
-
Günaydın.
-
Selam.
Şuna
bir bak!
Selam!
N'apıyorsun!
Rufus'a
çok benziyorsun.
Hey
evlat.
HELEN'İN
LOKANTASI
Güzel
Ev Yemekleri Hoşgeldiniz
Kaderinizi
arayın.
Fal
sadece 25 sent.
Abrakadabra.
Alakazu.
Bakalım
ben de falınız var mıymış?
İnsanın
evi gibisi yoktur.
İnsanın
evi gibisi yoktur
Buraya bayılacaksın.
Pardon?
Tom
Thompson.
Belediye
Başkanıyım.
Vay
be!
Selam!
Adım
Bo Aikens.
Memnun
oldum.
Memnun
oldum.
Bo,
sormamın mahsuru yok ise ne işle meşgulsün?
Yazarım.
Burası
tam bir yazara göre Bo.
-
Öyle mi?
-
Sessiz.
Uzak
ama canlı!
Hayır,
hayır.
Aslında,
Black River geleceğin şehridir.
2
bilgisayar firmamız var.
Fiberoptik
kablolarımız döşendi bile.
21.asra
bağlandık, ama geçmişimize de sahip çıkıyoruz.
Trafik
ışıklarının üzerindeki kameraları nasıl kullanıyorsunuz?
Kavşak
kazalarının azaltılması ile ilgili federal bir programın parçası.
Black
River, ülke çapında örnek bir kasaba seçildi.
Ne
güzel, ama şöyle geçiyordum uğradım.
Hiç
de yemedim, Bo.
Şehrimizin
hatırı sayılır cazibesine kapılıp gittiğini söyleyebilirim.
Burası
kutsal bir yer.
Frank
Boswell.
Oğlu
Stanford'ı kazandı.
Köşede
geride, Denisse Day.
Mutfağını
yenilerken 5 gümüş para buldu.
En
sıkıntılı zamanında 1800 dolar kazandı.
Tom
Lange.”riverNEX”te çalışıyor.
Yazılım
işinde.
Hisseler
bölündü, hem de 2 kez.
1
hafta sonra bütün hisselerini sattı.
Fany
Arbiter.
Düşük
sorunu vardı, Black River'a geldi.
Ne
oldu biliyor musun?
İkizler.
Patrick
Thompkins.
Mesane
kanseri vardı.
Kaliforniya
Üniversitesi'nde yeni bir programa tabi tutuldu.
Yeni
ilaç.
İyileşti!
-
Vay be!
-
Yaa Uğurlu bir yer görünüyor.
Kaderle
çatışamazsın Bo Kesinlikle, kaderle çatışamazsın Mandy!
Bo
Aikens ile tanışmanı istiyorum.
Kendisi
yazar ve muhtemelen Black River'a taşınacak.
Ona
iyi göz kulak olmanı istiyorum.
-
Merhaba.
-
Selam.
Adım
Bo.
Lütfen,
bir çizburger ile bir fincan kahve alabilir miyim?
Elbette.
Nerelisin?
Los
Angeles.
Ah!
Geçen
sene bir kaç günlüğüne oraya gitmiştim.
Beğendin
mi?
Pek
beğenmedim, o şartlar altında daha iyi olamazdı.
Belki
de, onsuz gitsen daha iyi olur.
Ah!
Hayır,
hayır.
Aptal
bir adam yüzünden değildi.
Tanrı
korusun.
Öz
anne babamı arıyordum.
Buldun
mu bari?
Evlat
edindirme şirketi kapanmış.
-
Ne kötü!
-
Evet Ah!
Körfez
taraflarına bakmak istersin herhalde.
Mükemmel
bir günışığı alır.
Teşekkür
ederim.
Haydi!
Gidelim.
Dinlemekten
başka faydan olmaz.
Demek
istiyorum ki, bu herife dostça bir tavsiyede bulunmak isterim.
Evine
dön!
Bu
şehirde bize en son lazım olan şey burada ev arayan Los Angeles'lı bir züppe.
Frank,
yapma!
Kapa
çeneni!
Burası
özgür bir ülke, ben de dilediğimi söylerim.
Çalım
satarak geliyorsunuz buraya.
Cüzdanınız
ağzına kadar dolu.
Evlerin
fiyatlarını arttırdığınız için, çocuklarım ve torunlarım kendi kasabalarında ev
sahibi olamayacaklar artık.
Sana
bir tavsiye vereyim Bay Los Angeles: Lanet olası arabana bin, rezil şehrine
geri dön Duydun mu beni?
Duydum.
İyi.
Yeni
arkadaşlar ediniyorsun ha Frank?
-
Özür dile
-
Lanet olsun!
Senin
neyin var, salak kadın?
Çok
özür dilerim
-
Çizburgerin ne olacak?
-
Kalsın!
Alo?
Mandy'ye
öyle davranmamalıydın.
Kimsin
sen?
Mandy'yi
severim.
Mandy'yi
herkes sever.
Mandy
iyi bir hemşerimizdir.
Ne?
Kenara
çek!
Arabadan
çıkma.
Ehliyet
ve ruhsatınızı görebilir miyiz, lütfen?
Bir
sorun mu var, memur bey?
Boyd
Aikens siz misiniz?
Evet
bayım.
Herkes
bana Bo der.
Bu
resimdekine benzemiyorsunuz.
Resmi
çektirdiğimde akşamdan kalmaydım.
Saç
da farklı.
Evet
bayım.
Lütfen
arabadan çıkın.
Elbette
Araca doğru dönün ve ellerinizi arabanın üzerine koyun.
Tutuklanıyor
muyum?
Durumuzu
netleştirmek için sizi misafir edeceğiz.
Bütün
bunlar çizburger için falan değil, değil mi memur bey?
Bayım,
bana pek tutarlı gelmediniz.
Aracınızı
uyuşturucu madde için aramamız ihbar edildi.
Uyuşturucu
mu?
Uyuşturucudan
nefret ederim!
Neler
oluyor burada?
Kullandığınız
araç, arananlar listesinde.
-
Arananlar listesi de ne?
-
Çalıntı.
Ne?
Bu
benim arabam!
Tünaydın
Mandy.
-
Merhaba!
-
Selam.
Mandy
Pruell siz misiniz?
Evet
benim.
Adım
Laura Crosby İsmim size bir şey ifade etmiyor, değil mi?
Etmeli
miydi ki?
Pekala.
Çok
tuhaf bir soru daha soracağım.
-
Tamam - 6 yaşınızda evlatlık edinildiniz mi?
Evet,
6 yaşında.
O
zamandan beridir göremediğiniz kızkardeşiniz var mı?
Ben
de onu arıyordum.
Tamam
bu çok aptalca gelebilir, ama Black River isimli bir kasabada, Mandy Pruell
isimli bir kızkardeşim olduğunu yazan bir e-posta aldım.
Önce,
şaka yapıyorlar sandım, evlatlık verildiğimi bilmiyordum.
Sonra
aileme gittim, çok duygulu bir ortamdı derken, evlatlık verilmiş olduğum ortaya
çıktı.
Öz
anne babam bir araba kazasında vefat etmişler ama bir kızkardeşim varmış.
Bir
kaç gündür arıyordum ama bir türlü ulaşamadım.
Neyse,
arabaya atlayıp geldim.
Seattle'da
oturuyorum.
Orada
bir şirkette mimarlık yapıyorum.
Bilmiyorum
ama, galiba kızkardeşin olabilirim Aman Tanrım!
Aman
Tanrım!
İnanamadığının
farkındayım Bir anda tanışıverdik!
-
Afedersin, afedersin - Hayır, hayır, sorun değil.
Daha
beni tanımıyorsun bile Gel, gel, lütfen gelsene.
Lütfen,
lütfen gel haydi.
Tanrım,
kızkardeşim
Geçen
yıl Los Angeles'a gittim
Evlat
Edindirme Şirketi'ne, ama kapandığını söylediler Aç kapıyı!
AÇ
KAPIYI!
Bay
Aikens korkarım ki, size bir özür borçluyuz.
Görünen
o ki, müthiş bir hata olmuş.
-
Ben de öyle düşünüyordum.
-
California devriyesinden gelen aracınızın çalıntı olduğu haberini görünen o ki,
eyalette bir tek biz almışız.
Makinedeki
bir hayalet galiba.
Çantanızı
emanetten alıp, sizi de karakolun garajına götüreyim.
Lütfen
beni takip edin bayım.
Umarım,
bu müessif hata Black River hakkında kötü düşünmenize neden olmaz.
Yaşamak
için mükemmel bir yerdir, gerçekten.
Biraz
AHHHH!
Kapıyı
aç!
Aç
şu lanet kapıyı!
Aman
Tanrım!
Kırılmış
gibi görünmüyor.
Hemen
arabamı teslim almak istiyorum.
-
Burada değil.
-
Nerede?
Fort
Braga'daki parka çekilmiş.
Fort
Braga'daki parka neden çekilmiş ki?
Bilmiyorum.
Tamirci,
arabanın Fort Braga'ya götürülmesini emreden bir karayolu devriye faksı almış, program
doğrultusunda araba nakledilmiş.
Neler
oluyor burada be?
-
Bunu hemen halledip - Arabamı istiyorum!
-
Getireceğim, söz veriyorum.
-
Ne zaman?
Bu
gece hiç bir şey yapamam.
Park
yeri kapalı.
Yarın,
birini kazığa oturtacağıma söz veriyorum.
-
Arabam da!
-
Evet arabanız da.
Yarın
sabaha kadar ne yapacağım ben?
Tabii
ki, burada kaldığınız süre için, şehir sizin, otel, yemek, kahvaltı, doktor
masraflarınız ile diğer uygun masraflarınızı karşılayacaktır.
Fazla
seçeneğim yok aslında, değil mi?
Açıkça
söylemek gerekirse, hayır bayım.
Pek
yok.
Bo
kötü bir gün geçiriyordu.
Black
River'da kalmak istemiyordu.
Gitmek
istiyordu.
Evine
dönmek istiyordu.
Ama
Bo'nun
döneceği bir evi de yoktu.
Zavallı,
zavallı Bo.
Biraz
da Bo'nun aradığı, hedeflediği yuvayı tasavvur edelim.
Bir yuva, fiziksel bir yapıdan ötedir.
Bir yuva zihinsel bir yapıdır.
Bir yuva fikirdir.
Bu fikrin sadece küçük bir kısmı olan yuva
fiziki alanla birleşmiştir, ama bu
küçük kısım çok önemlidir.
Geri
dön!
Geri
dön!
Dur!
Geri
dön!
Geri
dön!
Dursana
sen!
Bu
kısım, birisine rahat bir koltukta oturma ve dinlenme imkanı tanır.
Koltukta
dinlenebilirsiniz
çünkü
güvende hissettirir.
Korku,
yokluğun korkusu azaltılabilir.
Romalıların
yaşadığı gibi efsanevi zevkler ve saraylarla
…mütevazı
olmak lazım ki, insanın evi gibisi yoktur.
Özür
dileriz, aradığınız numara hizmet dışıdır.
(Almanca
konuşma) 37 17
(Almanca
konuşma) Alo Alo Emin misiniz?
Teşekkür
ederim.
Üzgünüm
Bay Aikens ama, telefon şirketi hattınızda bir sorun bulamadı.
İsterseniz
sizi başka bir odaya alabilirim Hayır sorun değil.
Buralarda
yemek yenilebilecek en iyi yer neresi?
Helen'in
Lokantası.
İkinci
güzel yer hangisi?
Arabanız
var mı?
HAYIR!
Arabam
falan yok!
Helen'in
Lokantası.
New
York'tan sonra, Harvard'a gittim.
Harvard
mı?
Harvard'a
mı gittin?
Evet.
Mimarlık
eğitimine orada başladım.
Seattle'a
gittim ve bir iş buldum.
Millet,
duydunuz mu?
Kız
kardeşim Harvard'a gitmiş!
Biraz
da senden bahsedelim.
Seni
iyice tanımak istiyorum.
Aslında,
söyleyecek pek bir şey yok.
Black
River'da büyüdüm.
Para
biriktirmek ve hemşirelik okuluna gitmek için lokantada çalışıyorum.
-
Ne güzel!
-
Senin gibi bir ailem olmadı hiç.
Tom!
Seni
biriyle tanıştırmak istiyorum.
Laura,
bu Tom.
Belediye
Başkanımız.
Önemli
biridir.
Sayın
Başkan, bu da Laura, kızkardeşim.
Harvard'a
gitmiş.
Laura
seninle tanışmak ne büyük bir zevk.
-
Teşekkür ederim, o zevk asıl bana ait - Laura bir mimar.
Biliyorum,
biliyorum.
Laura
hakkındaki her şeyi biliyorum.
Nasıl
yani?
Küçük
bir kentte çeneler düşük olur.
Mandy
zaman.
Zaman.
Ah!
Vardiyam
başlıyor.
Tom
otursana lütfen.
-
Bir şey getireyim mi?
-
Hayır.
İyiyim.
-
Çay Bana bir şey gerekmez.
Tatlı
ister misin?
Hayır,
hayır, az önce yedim.
Buraya
Laura'yı görmek için gelmiştim aslında.
Sence
de, ne kadar da tatlı, değil mi?
Hayır,
aslında daha da fazlası.
Laura'ya
bir iş teklifinde bulunmak istiyorum.
İş
mi?
Ne
kadar muhteşem, değil mi?
Tanrı
aşkına, Mandy, randevum olduğunu biliyorsun.
Sakin
ol!
Daha
sonra, her şeyi öğrenmek istiyorum.
-
Bir iş mi?
-
Evet bir iş.
Ne
tür bir iş?
Geleceğin
şehrini kuruyoruz Laura.
Geleceği yansıtacak binalar gerektiren bir
şehir Dünyaya burada bir şehir olduğunu anlatan anıtlar.
Özel bir şehir.
Kutsal bir şehir.
Melekler tarafından korunan ve insanlığın
hayrına inşa edilen bir şehir.
Ve bence de, bunu yapabilecek tek kişi
sensin.
Nasıl
bu sonuca vardınız?
Çizimlerimi
mi gördünüz?
Hayır,
ama danışmanlarım var.
Ve
danışmanlarım da senin hakkında her şeyi biliyor.
Öyle
mi?
Yine
mi sen?
Ne
istiyorsun benden?
Hiç
bir şeyim yok.
Ne
oldu?
Ne
istiyorsun?
Neden
evine gitmiyorsun, seksi çocuk?
Çalışıyorum,
eve gitmeye çalışıyorum!
Bay
Aikens!
Döndüğünüze
ne kadar da memnun oldum.
Olanlar
için ne kadar üzüldüm.
Frank
Yarley asla böyle şeyler söylemezdi.
Korkunç,
korkunç bir adam.
Ne
kadar sakarım.
Huylandığımda,
hep böyle oluyor.
Olur
böyle şeyler, Mandy.
Senin
iyi bir hemşeri olduğuna eminim.
Çok
özür dilerim.
Asıl
özür dilemesi gereken benim.
Aşırı
bir tepki gösterdim.
Çok
özür dilerim.
Ah
hayır!
Tamamen
anlaşılabilir bir şey.
Bak
sana ne diyeceğim.
O
çizburgeri ödemek ve bir tane daha ısmarlamak istiyorum.
Ne
dersin?
Derhal
- Bir çizburger daha.
-
Tamamdır.
-
Bay Aikens
- Bo lütfen.
Bo
senden bir ricam olabilir mi?
İstemiyorsan
şayet, hayır diyebilirsin.
Hiç
sorun olmaz.
Nedir?
Bu
gün, bir kızkardeşim olduğunu öğrendim.
Vardiyamın
bitmesine hala bir kaç saat daha var.
Yalnız
kalmasını istemiyorum.
Düşündüm
de, eğer mahsuru yoksa, seninle birlikte yiyebilir mi?
Ah!
Şu
an, yalnızlığı dolduracak durumda olduğumu hiç sanmıyorum.
Çok
hoş biri.
Lütfen
Nerede?
Pencerenin
yanındaki bölmede.
Kesinlikle.
-
Merhaba.
-
Selam.
-
Adım Bo.
-
Merhaba Bo.
Kız
kardeşin, sana arkadaşlık etmemin iyi bir fikir olduğunu düşünmüş.
Oturmamın
bir mahsuru var mı?
-
Hayır, ne demek.
-
Tamam.
Daha
önce tanışmış mıydık?
Çok
aşina geldin bana.
Hiç
sanmıyorum.
Hayır
mı?
-
Ne oldu?
-
O kitap.
Ne
olmuş kitabıma?
Onu
ben yazdım!
-
Hayır!
-
Evet, arka kapağına baksana.
Vay
be!
Çok
süper!
Çok
satanlardan falan değildi.
Nereden
buldun?
-
İnternetten!
-
Dalga geçme.
Neden
aldın ki?
Tavsiye
ettiler.
Nasıl
olur bilirsin.
Satın
alma işlemlerinde, beğendikleri kitabı tavsiye ederler.
Bu
kitap da en çok tavsiye edilen kitaptı.
Ben
de aldım.
Çok
tuhaf!
Evet.
Çok
tuhaf, çünkü okuduğum tüm diğer kitaplar mimarlık üzerineydi.
Hiç
biri bunun gibi değildi.
-
Yani?
-
Yani ne?
Yani,
kitabı beğendin mi?
Bayıldım!
Lanet
olası bırak da geçeyim, yoksa çok kötü yapacağım!
Hey,
bana Jack deyin.
Bana
Jack deyin ki, "Jack" kelimesini unutmayayım.
Anlıyor
musunuz?
Dışarıda
yağmur mu var?
Ne
yapıyorsun?
İşte
senden bana kalan Benden ayrılmak istiyorsan, buraya gelmemeliydin.
Sana
kim söyledi bunu?
Artık
Fort Braga'daki o işi almayacak mısın?
Nalları
dikmeden, Black River'ı terk etmem.
-
Hey!
Gel,
dans edelim.
-
Edemem.
Elbette
edebilirsin.
Haydi
ama!
Müzik
falan yok ki.
Haklısın.
Bu
heriften nefret ediyorum.
Bu
da ne be?
İKİ
ŞARKI BİR DOLARA İyileştirme.
İyileştirme
Kutsal bir şey değil.
İKİ
ŞARKI SEÇ, AHBAP.
2
AYRI ŞARKI SEÇ, 2 AYNI ŞARKI DEĞİL.
Ukala
dümbeleği.
NASIL
İSTERSEN
ÖDÜL
KAZANMAK İÇİN ELİNİ BURAYA KOY KOVBOY.
KABA
SALDIRGAN VAHŞİ ALKOLİK TOPLUMA BİR KATKISI YOK.
Ambulans
çağırsam iyi olacak galiba.
İğrençti.
Videocuların
mağazalarını tekrar dizayn ettirdiler bana.
En
başta aklımda olan bu değildi.
Senaryo
yazmaya başladığımda, film starlarının yarı ücretine çalışıyor gibi hissetmiştim
ben de kendimi.
Öyleyse
ortak bir noktamız var demektir.
Hangi
filmler?
Duydum
mu hiç?
Evet
ama sana söylemeyeceğim.
Benden
hoşlanmanı istiyorum.
Senden
hoşlanıyorum zaten.
Ne
güzel.
Böyle
devam etmesini istiyorum.
Kitabını
beğendim.
Öyle
mi?
Evet
Hayli karanlık bir konsepti var.
Bütün
toplumda konuşulan da bu.
Kitap
kitaptır.
Evet,
işte bu yüzden mükemmel kasabayı arıyorsun.
Galiba,
sahip olamayacağım bir şey istiyorum.
Ani
bir tepki Buradan nereye gideceksin?
Oregon'a.
Yo
yo.
Bir
hafta içinde, Seatle'ın kuzeyine gideceğim.
Seni
tekrar görmek isterim.
Evet
ben de isterim.
Hem
de çok isterim.
Selam!
Ayakta
olacağın aklıma gelmemişti.
Buluşman
nasıl geçti?
Muhteşemdi.
Çok
hoş biri, değil mi?
Evet
Söylesene bana Cidden nasıldı?
Gerçekten
çok iyiydi.
Uzun
bir yürüyüş yaptık.
Bir
çok şeyden bahsettik.
Elele
tutuştuk.
Senden
hoşlanıyor gibi.
Bilmiyorum,
çok hoştu.
Çok
hoş.
Yatmaya
gidiyorum.
-
Teşekkür ederim.
-
İyi uykular.
Sabahleyin
görüşürüz.
Alo.
Laura'dan
uzak dur.
Kimsiniz?
Laura
iyi bir hemşeri olacak.
Sen
de kimsin be?
Sen
de iyi bir hemşeri olacaksın,
ama
Laura sana göre değil.
Dinle
beni hasta pislik!
Git
de kendine
İyi
geceler Bay Aikens.
O
odayı istiyorsanız, sizi sonra tekrar aramam gerekiyor.
Bay
Aikens!
Bay
Aikens!
Bay
Aikens Sizi kaçırmadığıma çok sevindim.
-
Adım Nancy, Nancy Larshak.
-
Öyle mi?
Bu
sabah telefonla görüşmüştük.
Hayır,
görüşmedik.
Evet,
görüşmüştük.
Hayır,
ben değildim.
Tabii
ki sizdiniz.
Yumuşak,
erkeksi sesinizi iyi tanırım.
-
Kimsiniz siz?
-
Simsarınızım.
Benim
simsarım falan yok.
Artık
var.
Anlamıyorsunuz.
Simsara
ihtiyacım yok benim.
Ne
düşündüğünüzü biliyorum.
Bu
işle hep uğraşıyorum.
Yine
de, tüm müşterilerime söylediklerimi, size de söylemek istiyorum.
Hiç
para almıyorum.
Alım
satım vergisi için bir sent bile ödemeyeceksiniz.
Beni
tutmamaya gücünüz yetmez.
Tamam,
tamam, ama Ben ev aramıyorum.
Kim
arıyor ki?
Aynı
aşık olmak gibi.
Aramazsınız.
Bir
anda oluverir.
En
doğrusunu görür ve alırsınız!
Gitmeliyim.
Doğru
Ben de Yapılacak işler var.
Sakın
endişelenmeyin Bay Aikens İşin üzerindeyim!
Hoşçakalın!
Beklettiğim
için özür dilerim, Bay Aikens.
Uzun
bir geceydi.
Kazai
ölüm vakası vardı.
Müzik
kutusuna karşı adam.
Adamı
kaybettik.
Lütfen
beni takip edin bayım.
-
Arabamı buldunuz mu?
-
Evet!
Hayır
Görünen o ki, çekicinin şoförü, sabah erkenden parka gitmiş, arabanızı başka
bir yere götürmek için bekleyen bir devriye emri varmış.
-
Yine mi devriye emri?
-
Evet bayım.
İşin
nasıl başladığını açıklayamasalar da, sizin durumunuzu da anlayamamışlar, aracınızı
tekrar ilk parka çektirmişler.
Umarım
Bay Aikens, mutlaka farkındasınızdır ki, bölümüm bu işte sizin gibi bir kurban.
Arabam
nerede?
Santa
Rosa'daki hurda parkına götürülmüş.
Getirebildiniz
mi?
Evet
bayım.
Bizzat,
bir personelimi arabayı alıp getirmeye gönderdim.
Yine
de ikaz edeyim, Bay Aikens.
Bu
işten hoşlanmayacaksınız.
Lanet
olası arabayı gösterin bana, lütfen.
Bu
baktığınız şey.
Hayır!
Hayııır!
Lastikleri
söküp, koltukları çıkarmışlar, yedek parçalar bir kaç malzeme daha, şey Kendiniz
de bakabilirsiniz.
Bu
işte hepimiz kurbanız Bay Aikens.
Black
River kasabası da, en az sizin kadar.
Avukatlarım
sizi arayacaktır Çok makul Selam Günaydın.
-
Kahve?
-
Evet!
-
Saat kaç?
-
Onu geçiyor.
Uyuyamadın
tabii ki.
Burada
çok rahatım.
Sakinim!
Çok
mükemmel.
Merhaba.
Bayan
Laura Crosby için.
Burayı
imzalayın.
Çok
teşekkür ederim.
Ne
kadar güzeller Nota bir bakayım.”
Gizli
hayranından”.
Ne
kadar hoş!
Bir
vazo bulayım.
Ne
kadar tatlı biri
Selam
Bo.
Arabaya
çok yazık oldu.
-
Selam.
-
Özür dilerim, bu gün tren yok.
Buradaki
yazıya göre 20 dakika içinde San Fransisco'ya bir tren var.
Büyük
bir arıza var.
Black
River planlı tüm seferlerden çıkartıldı.
Sadece
ekspres trenler geçiyor.
Nasıl
böyle bir şey olabilir?
Kimse
bilmiyor.
Dün
öğleden sonra başladı, hala şaşırıp duruyorum bu işe.
Kolayca
halledilebilir görünüyor, değil mi?
İnsanlar
gazetede ne yazıyorsa yapıyorlar.
Gazete
ise "Black River'a Hayır.” yazıyor.
Yarın
tren olur mu?
Ah
evet Bu sorun ilelebet sürmeyecek ya.
Bir
tane beyaz orta boy ve bir tane de yeşil ekonomik araba var.
Aslında
pek de yeşil değil, daha çok mavi.
Çok
hoş.
İkisi
de iyi.
-
Eee Beyaz olan mı?
-
Evet!
Beyaz
güzel.
Teşekkür
ederim.
Teşekkür
ederim.
-
Ah tatlım!
-
Ne oldu?
Üzgünüm
ama kredi kartınız reddedildi.
İmkansız,
lütfen yeniden deneyin.
Afedersiniz
Kesinlikle hiç haber yok.
Evet?
Evet!
Anlıyorum.
Tamam.
Kredi
kartınızın şirketiydi, kartınızın iptal edildiğini konfirme etmek için aradılar.
Ne
kadar etkinler.
Evet
oldukça.
Bir
de bunu deneyeyim.
Teşekkür
edelim.
Olmadı
Bu da reddedildi.
Çılgınlık
bu!
Bu
kasabada taksi şirketi var mı?
-
Evet!
-
Telefonunuzu kullanabilir miyim acaba?
Ben
çevireyim.
Pizza!
(İTALYANCA)
Tamam.
Pekala
Dışarıdakiler içinde en ucuz araba hangisi?
-
Çek kabul eder misiniz?
-
Maalesef.
Parayı
alıp geleceğim.
Bu
rezil şeyin çalışmasını sağlar mısınız?
Elbette
Ne bakıyorsunuz be?
-
Selam.
-
Ne işin var burada?
Bu
gün erkenden gideceğini sanıyordum.
Kasabadan
ayrılmada sorun yaşıyorum.
Bazı
tuhaf telefonlar alıyorum.
Kıskanç
erkek arkadaşın falan mı var?
Burada
mı?
Hayır,
henüz yok.
Gizli
bir hayran?
-
Belki bir tane - Kim?
Eğer
söylersem, gizliliği kalmaz ki.
Dinle
bak.
Tamam
Black River'a geldiğinden beridir başından tuhaf bir şey geçti mi?
-
Evet - Ne gibi?
Gizemli
bir e-posta bilmediğim bir kızkardeşim olduğunu haber verdi.
Ayrıca
belediye başkanı da bizzat özel bir işe almak istiyor beni.
Bunlar
güzel haberler.
-
Seninkiler kötü müydü?
-
Evet!
Hayli
kötüydüler!
Gidemiyorum!
-
Nereden?
-
Black River'dan.
Kasabadan
çıkamıyorum.
Ayrılmaya
her kalkıştığımda kötü şeyler oluyor.
Kredi
kartları çalışmıyor!
Arabam
çalınıyor ve sonra da parçalanıyor.
Gecenin
tam ortasında abuk sabuk telefonlar alıyorum!
Spor
bir araba bütün kasaba boyunca beni takip ediyor!
-
Sence kim onlar?
-
Bir kaç fikrim var Hükümet komploları Dünya dışı varlıklar Cidden!
-
Eski eşim - Hani o çatlak kadın mı?
Sana
göre çok kolay, senin başına güzel şeyler geliyor.
Bu
insanlar senden ne istiyorlar dersin?
Bence,
Black River'a yerleşmemi istiyorlar.
Selamlar!
-
Selam Mandy.
-
Selam kardeşim!
Black
River yerlileri namına sana, bir kaç soru sorabilir miyim?
-
Tabii ki.
-
Tamam.
Bir,
hiç dünya gezegeninden ayrıldın mı?
-
Şey Öyle mi görünüyor?
-
Hayır.
Öyleyse,
hayır!
"Uzaylı"
seçeneği iptal.
Hiç
şeytanla düşüp kalktın mı?
-
Çok zor be!
-
Şeytan da susturuldu!
Büyük
bir hükümet komplosuyla alakan var mı, şey ne diyeyim, Vergi Dairesi falan gibi?
-
Senin amacın ne yahu?
-
Bo, burada Black River'da tuhaf şeyler döndüğünü düşünüyor.
Haklı
Haydi Laura, belediye başkanını bekletmeyelim.
Pekala
Bo Seattle'a gidebilirsen, ara beni!
-
Merhaba.
-
Selam Heather.
Los
Angeles'taki bankamdan 1000 dolar havale etmek istiyorum.
İşte
size üzerinde hesap numaram yazılı bir çek.
Bunu
nasıl yapabilirim?
Ah,
Bay Aikens.
Black
River'a hoş geldiniz.
Müdürüm
Bay Duncan'a haber vereyim, sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordu.
Tanışmak
mı?
Sizinle
tanışmak ne büyük bir zevk Bay Aikens.
Ben
Peter Duncan, şube müdürüyüm.
Umarım
iyi bir yolculuk geçirmişsinizdir.
Nereye?
Black
River.
1
nolu yolu mu kullandınız?
Önce
101, sonra da 1.
Güzel
yol.
Bu
tüm hesaplarınız için birleştirilmiş rapor.
Çek
tasarrufları, bonolar, borsa, gelir fonları.
Dün
sizden Los Angeles'tan EFT emri alır almaz toplamaya başladık.
-
1000 dolar çekebilir miyim?
-
Hayır.
-
Hayır mı?
-
Hayır.
Hesabınız
tamamıyla aktive edilene kadar 48 saat geçmesi gerekiyor.
Pek
açık değil anlaşılan.
-
Evet ama para benim param.
-
Evet elbette - Para çekemiyorum yani?
-
Doğru.
-
Nasıl böyle - Sizinle konuşmam lazım.
Bir
dakika müsadenizle Bay Aikens.
Selam
Bo.
Ne
istiyorsun benden?
Seni
mutlu etmek.
Sen
de kimsin?
Perikles diyebilirsin.
Pekala Perikles.
Neler
oluyor burada be?
Black
River'a bir şans tanımanı istiyorum.
Black
River'ın bir geleceği var.
Nasıl
yapıyorsun bütün bunları?
Black
River senin yuvan olabilir.
Black
River'ın yuvam olmasını neden istiyorsun ki?
Mutlu
olman için.
Eğer
mutlu olmam seni bu kadar ilgilendiriyorsa o zaman neden Laura'yı görmeme
müsade etmiyorsun?
Laura
sana göre değil.
Sana
göre mi?
Hayır!
Bana
göre de değil ha.
Haklısın.
Pekala,
neden olmasın Perikles?
Seni
bizzat görebilir miyim?
Yetişkinler
gibi yüzyüze görüşebiliriz.
Ne
dersin?
Hayır
Hayır ha?
Öyle
mi?
Sadece
hayır mı?
Doğru.
Kes
şunu!
Peki,
ya ben Black River'a
-
yerleşmek istemezsem?
-
Çok büyük talihsizlik olur.
Nasıl
talihsizlik yahu?
Ne
yapacaksın?
Dövecek
misin beni ha?
Seni
mutlu etmeyi tercih derim Beni mutlu etmek mi istiyorsun?
Kapa
çeneni o zaman!
Hey!
Hey
salak herif!
Beni
duyuyor musun?
Beni
duyduğunu biliyorum!
Bay
Aikens!
Bay
Aikens!
Sizsiniz.
Bay
Aikens!
-
Hayır, uzak dur!
Uzaklaş!
-
Sizsiniz.
-
Uzak dur!
Ev
almak falan istemiyorum!
Beni
ev almaya zorlayamazsın!
Dur
bakalım!
Hayır!
Ev
satmayacaksın bana!
Hayır,
hayır!
Dur
bakalım!
Ev
falan istemiyorum ben!
Ev
satmayacaksın bana!
Dur
bakalım!
Dur
orada!
-
Bay Aikens - Hayır!
Bir şehir.
Bir toplum, küçük hoş bir hayvancık
gibidir,
8309 adet bencillik
daha büyük veya küçük bir şeye dönüşür
Anarşinin ateşi, umutsuzca,
tutuşturacak eli arar durur.
Kimden peki?
Küçük bencilliğin bir parçasından mı?
Hiç sanmıyorum
Dünya sadece filozof bir kral
tarafından yönetildiğinde adildir.
Nefis.
Ne
dersin?
Evet
Çok güzel.
Neden
buradayım, sorabilir miyim artık?
İşte
bu yüzden.
Bu
yer yüzünden.
Ne
yeri?
Geleceğimizin eseri için.
Black River'ın kendi Akropol'ü.
Ne?
Bir Akropol, antik Yunan'da olduğu gibi.
Burada Akropol mu inşa etmek
istiyorsunuz?
Evet
evet.
Şehir
merkezi.
Basit
bir salon.
Tiyatro.
Müze.
Sanat
merkezi.
Halka
açık park.
Hepsi
de Black River'ın güzel görünmesi için.
Pekala
Black River gibi küçük bir kasabaya, böylesine bir proje için parayı nereden
bulacaksınız?
Bu
çok tuhaf bir hikaye.
Kasaba, Federal hükümetten, yeni bir
itfaiye binası inşası için 1.5 milyon dolar talep etti.
Federaller talebi reddettiler, bunun
yerine bize, yeni şehir merkezi inşası için 125 milyon dolar verdiler.
Bu
bir hata olmalı.
Ben
de öyle düşünüyordum!
3
ay boyunca düzeltmek için aramadığım yer kalmadı.
Saymanlıklarla
görüştüm, milletvekilleri ve kongre üyeleriyle, senatörlerle, ta Beyaz Saray'ın
patronuna kadar.
Herkes
bana aynı şeyi söyledi.
Harcayın!
Derhal
harcayın parayı!
Diyelim
ki, tarihi bir kenara bırakırsak, neden ben?
Sen
seçildin.
Ne
maksatla?
Ben
sıradan, genç bir mimarım.
Laura,
bu bir hata değil.
Senin
yeteneğine inanıyoruz.
Bu
kadar basit.
Ama
yeteneğimi nerede gördünüz ki?
Gördük.
2
şartımız olduğunu sana söylemek zorundayım.
Pekala,
işte zurnanın zırt dediği yere geldik.
Öncelikle,
tasarı gözalıcı, yenilikçi ve eşsiz olmalı.
Neden
olmasın?
İkincisi.
Black
River sakinlerinden olmalısın.
Nasıl
sakinlerinden?
Buraya
taşınmalısın.
Black
River yeni memleketin olmalı.
Hey!
Sen
ne yaptığını sanıyorsun be?
Sen
de kimsin?
Ben
kim miyim?
Asıl
sen kimsin be?
Hey!
Dur!
Çıkamazsın.
Kapıyı
kapattım!
Haydi
gel, canını yakmayacağım.
Bu
taraftan.
Haydi
ama, canını yakmayacağım!
Gel
buraya.
Lütfen!
Sakince.
Sakin
ol.
Arabaya
zorla girerek, ne yaptığını söyler misin sen?
Artık
beni dinlemiyor Ona zarar vermek istemiyorum, ama artık beni dinlemiyor!
Seni
dinlemeyen kim?
Sen
neden bahsediyorsun?
Prototip.
Prototip.
Prototip!
-
Araba mı?
-
Benim sorumluluğum.
Yani
benim sorumluluğumdu!
O
benim!
O
benim!
N’apıyorsun
be?
Anahtarını
kullansana!
Artık,
beni dinlemiyor!
Bak
dinlemeyi bıraktı!
Pekala,
dinle beni.
Ben
sadece buradan uzaklaşmaya çalışan bir kişiyim.
Ama
bırakmıyorlar ki gideyim!
Eğer
en ufak bir şey biliyorsan, lütfen ben de bileyim!
Adım
Bo.
Bo
Aikens.
Senin
adın ne?
Thomas
Pinkwater.
Hiç
kötü değil Thomas!
Bu
spor araba neyin nesi ha?
- U-K-A.
- UKA da ne?
Uydu Kontrollü Araç.
Geleceğin yolları için.
Prototip çalınana kadar, VCOM'da proje
lideriydim.
Benim
hatam olduğunu söylediler, kendi kendine hareket ettiğini söylediler Yanılıyorlardı
Bu arabanın prototip olduğunu ve uydu tarafından kontrol edildiğini mi
söylüyorsun sen?
Uzun
süredir peşindeydim.
Gitmediğim
yer kalmadı şimdi de burada!
Black
River'da.
O
burada!
-
Kimin çaldığını biliyor musun?
-
Hayır!
Şu
an kimin kontrol ettiğini biliyor musun?
Hayır
-
Selam Bo!
-
Selam.
Gidemiyorsun,
değil mi?
-
Ne oldu?
-
Araban nerede?
Araba
Mandy'nin
-
Gidelim buradan.
-
Neden ki?
-
Bu şehir güvenli değil.
-
Seattle güvenli mi?
Bunun,
çok kişisel olduğunu söyleyelim, tamam mı?
Bo,
burada işlerinin pek iyi gitmemesine çok üzgünüm, ama bir yere gitmiyorum.
-
Az önce güzel bir iş teklifi aldım.
-
Kimden?
Belediye
başkanından mı?
Evet.
Şehir
merkezinin projelendirilmesi!
Balıklama
atlarım ben bu işe.
Ama
Black River memleketin olacak!
Nereden
biliyorsun sen bunu?
Çünkü
sen iş buldun, ben burada sıkıştım kaldım niyetleri hep aynı.
Buradan
gitmemizi istemiyorlar!
-
Çok aptalca!
-
Aptalca olması, doğru olmadığı manasına - gelmiyor, tamam mı?
-
Neden gitmemizi istemiyorlar?
Bilmiyorum!
O
söylemedi bana!
Senden
uzak durmamı söyledi!
-
O kim?
-
O şu an bizi dinliyor olabilir, tamam mı?
Şu
an bize bakıyor olabilir, tamam mı?
Evet.
Evet!
-
Haydi!
Gidelim!
-
Bu çok saçma!
-
Mandy radyonu alıyorum.
-
Tamamdır.
Haydi
gidelim.
-
O kim söylesene?
-
Sessiz ol, sessiz ol.
Bu
çok tuhaf.
Bu
kasabada ismi Perikles olabilecek birini tanıyor musun?
Hayır
Ama Akropol yapmam istendi!
Neden
Akropol?
Bilmiyorum.
Belediye
başkanı Yunan asıllıdır belki de.
Yunan
asıllı değil.
Soyadı
"Thompson"!
Seni
temin ederim.
Belediye
Başkanıyla hayli vakit geçirdim ve Black River'da kalman için bir şeyler
yaptığını falan hiç sanmıyorum.
Belediye
Başkanının Perikles olduğunu söylemiyorum.
Başkanın,
Perikles için çalıştığını söylemeye çalışıyorum!
Çok
tuhaf bir adamsın Bo.
Hiç
sorun değil.
Eğer
şansın yaver gitmiyorsa alınganlık göstermemen lazım.
-
Öyle mi düşünüyorsun?
-
Olabilir.
Ya
sen?
Bir
kaç video dükkanı tasarladın diye Akropol inşa etmen istendiğini mi sanıyorsun?
Üniversitedeki
çizimlerimi görmüşlerdir belki de!
-
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
-
Ben çok yetenekliyim!
Teşekkür
ederim!
Yetenekli
olduğunu biliyorum ama, yeteneğinin bu durumla, bu sorunla pek bir alakası yok!
Her
daim kontrol altındayız!
Sen
de ben de!
Sürekli
kontrol ediyorlar!
Benden
uzak durmanın söylendiğini sanıyordum Evet!
Seni
daha da çok istiyorum artık.
Onun
da bunu bildiğini anlamıyor musun?
Şeytani
bir şey bu!
Bir
şekilde, büyük ve anlaşılmaz bir komplonun parçası olduğumu ve bu yüzden burada
kaldığını mı düşünüyorsun?
Bir
şekilde, evet!
-
Açmayacağım.
-
Ben açarım.
Çok
özür dilerim Bayan Cosby, Mandy burada olduğunuzu söyledi.
Bölmek
istememiştim!
-
Çıkacağım, bir dakika.
-
Tabii ki, tabii ki!
-
Bir randevum var.
-
Onunla mı?
Evet,
onunla!
Black
River o kadar da kötü bir yer olmak zorunda değil, Bo.
Çok
haklı Bo.
Öyle
kötü bir yer olmak zorunda değil.
Oyun
oynamak mı istiyorsun?
Oynayalım
öyleyse!
Neler
oluyor?
UKA'yı
buldunuz mu?
-
Hayır.
-
Kaybolamaz, değil mi?
-
Thomas Pinkwater'dan ne haber?
Cesedini
buldunuz mu?
-
Hayır.
Gayrimenkul
bürosunun arkasına baktınız mı?
Evet.
Adamlarım
bütün kasabayı arıyorlar.
Hikayenizin
detaylarını da iyice incelediler.
Bu
hikaye falan değil şef.
Ne
gördüğümü biliyorum ben!
Ne
Thomas Pinkwater, ne VCOM, ne de ABD'de uydu kontrollü araçlar üzerinde çalışan
bir firma hakkında en ufak bir kayıt yok.
Bana
inanmıyorsun!
Kanun
doğrular ve kanıtlar ile iş yapar, Bay Aikens, inançlarla değil.
Açıkçası,
ifadenizin bir kısmı hayal ürünü!
-
Hayal ürünü mü?
-
Nazik olmaya çalışıyorum burada!
Biliyor
musun şef?
Olanların
farkındayım ve hiç bir işe yaramayacak.
Beni
burada Black River'da tutamazsınız.
Tutamazsınız!
Bay
Aikens, kesinlikle sizi burada tutmaya hiç niyetim yok.
Hah!
Ben
de bunu anlatmaya çalışıyordum.
Hah!
Ne?
Ne?
Benden
ne istiyorsun?
Hoşt!
Git
buradan, lütfen - Ne tarafa?
-
Black River'ın dışına.
-
Sonoma işine yarar mı?
-
Sonoma mükemmel olur.
-
Köpek senin mi?
-
Hayır!
Öyleyse
bin bakalım!
Teşekkür
ederim.
-
Adım Bo Aikens.
-
Richard Crunch.
Beni
aldığınız için teşekkürler.
Müteşekkirim.
Güzel
araba.
Kendime
ufak bir emeklilik hediyesi.
Nereden
emekli oldunuz?
-
United Havayollarında pilottum.
-
Yani Aynen öyle, Kaptan Crunch Mükemmel!
Hayır
olamaz!
Uzun
süredir mi Black River'da oturuyorsunuz?
10
yıldır.
Bu
sıralar, hiç tuhaf bir şey dikkatinizi çekti mi?
Hayır,
pek çekmedi.
Tren
nerede?
Bir
arıza olmalı.
Asla
buradan ayrılamayacağım.
Pekala.
Halledebilirim.
Ne
güzel!
Motordan
değil.
Neden
patladı ki?
Ne?
Ne
oldu?
Uydu
izleme sistemi.
Paneldeki
haritayı gösteren şey mi?
Sadece
cevaplayıcı, mikrodalga alıcı.
Patlamasına
bir sebep yoktu.
Aşırı
yüklenmiş olmalı.
Çok
güzel, araba hala çalışıyor.
Yine
gidebiliriz!
Bir
kaç kablo ve fan kayışı gitmiş.
Bir
yere gidemeyiz.
Torpido
gözüne bir bakar mısın?
Cep
telefonu ile yardım isteyeyim.
Ne
güzel!
Ne
güzel!
-
Buldun mu?
-
Evet!
-
Black River nerede bitiyor?
-
Bitiyor mu?
Evet,
kasabanın sınırları nerede?
Oradaki
köprüyü görüyor musun?
-
Evet.
-
Köprüyü geç, sağa dön.
Bir
tabela ve küçük bir kilise var.
Kilisenin
arkasında da, ikiye ayrılan bir yol.
O
yolu takip edersen, Black River'dan çıkarsın.
Neden
yapıyorsun bunu bana?
Cevap
versene lanet olası!
Neden?
Benden
ne istiyorsun?
Pekala!
Pekala!
Oraya
giremezsiniz.
Özür
dilerim.
Haftaya
belki.
Haftaya
mı?
Daha
ne kadar kalacağım bu kasabada?
Belediye Başkanını görmek istiyorum.
Onun maaşını ben ödüyorum.
Halka hizmet ediyor!
Hizmet verdiği halkı görmek zorunda,
değil mi?
-
Randevusuz imkansız!
-
Randevu mu?
Kasabada
beş kişi var!
Lütfen,
lütfen!
Bay
Aikens, ofisime randevulu da olsa, randevusuz da olsa, kabul edilecektir.
Teşekkürler
Mary!
Teşekkürler
Bo, Mary'nin kusuruna bakma, beni korumaya çalışıyor.
Ayrıca,
çok ama çok yoğun bir gündü!
Vay
be!
Gökyüzündeki
müthiş şimşeği gördün mü?
Söylentilere
göre, başarısız bir süper uydu lazer silahıymış eğer merak ediyorsan, Savunma
Bakanlığı daha şimdiden reddetmiş.
Ama
lütfen Bo, otursana.
Oturuver.
Bir
şey içer miydin?
Biraz
kahve veya meyve suyu?
Ya
da soda?
Güzel
bir İskoç viskim var.
Kendimize
şöyle küçük bir hani keyfimize bakıp İstersen şayet Derdin ne olabilir ki?
Neden
oturup da, bu gün senin için neler yapabilirim, anlatmıyorsun?
Perikles kim?
Perikles eğer doğru hatırlıyorsam affına
sığınarak, üniversiteden sonra yıllar geçti, ama, Atina'nın kurucusu değil
miydi?
Perikles kim?
Tarihteki değil mi?
Bu günlerdekini mi kastediyorsun?
Hayır!
Kusura bakma, Perikles'i bilmiyorum, ama
anlamalısın ki, Black River'daki Yunan asıllılar çok kalabalık değiller.
Ama
Bay Pentos Lambrus var.
Çok
iyi bir insandır.
Fırında
çalışıyor Perikles kim?
Bu
ismi inan bilmiyorum.
Ama
ne demek istediğimi biliyorsun aslında, değil mi?
-
Evet
-
Kim?
Bunu
inanman çok zor olacak!
Hele
bir dene bakalım.
Zaten
tuhaf bir gün geçirdim.
Ağabeyim
Ağabeyim, Frank.
Bütün
bunları ağabeyin Frank mi yapıyor?
Frank'in
bütün bunları yapması nasıl mümkün olur?
İmkanı
yok.
İmkansız
bir şey bu.
Asıl
sorun da bu ya.
Hangi
sorun?
Kardeşimi
anlaman ile ilgili bir şey.
Çok
ama çok önemli bir şey Bo.
Kardeşim
öldü.
Öldü
mü, ölüler gibi mi yani?
2
yıl önce, ağır bir kalp krizi geçirdi.
Durduk
yerde.
Her
Allah'ın günü koşardı.
Ne
trajik bir şey!
Papazdı.
Kilisesi
hemen caddenin sonundaydı.
Çok
yakındık.
Benim
için dünyalara bedeldi.
Tamam
Sonra?
-
Devam et.
-
Geri döndü!
Yaklaşık
1 yıl önce, Frank geri döndü.
Bedenen
değil.
Hayır!
Tabii
ki, bedenen değil.
Frank'in
ruhu Black River'a geri döndü.
Başlangıçta
çok net değildi.
Sadece
bir parça huzur duygusuydu.
Sonra,
iyi şansa şükür, toplumumuzun bazı üyeleri İyi şeyler, iyi insanların başına gelir!
Ve
kabul ediyorum ki, bazen de, kötü şeyler, kötü insanların başına gelir.
Sizce,
kardeşinizin bunları yapmasının bir sebebi yoktu, çünkü Benimle konuşuyor.
Telefonla
ulaşıyor bana Ama, ağabeyimin sesi!
Bilmeyeceğimi
mi sanıyorsun?
Bu
martavala inandığımı mı sanıyorsun?
-
Doğru söylüyorum!
-
Sen salağın tekisin!
Çılgınlık
bu!
Bir
melek mi?
Kim
Frank isimli bir meleğe inanır?
Hem
de Frank isimli, jogging yapan seni telefonla arayan bir melek!
-
İnanman çok zor olacak demiştim.
-
Haklısın başkan.
Evet,
diyelim ki, insanların en safı benim ve Frank isimli bir melek de var!
Bunlar
nasıl oluyor?
Neden?
Amacı
ne olabilir ki?
Arkasında
kim var?
Frank
bir şeyin peşinde değil!
O
Black River'ın koruyucu meleği.
Tamam,
olsa olsa amacı bu olabilir!
Black
River'ı korumak.
Bunun
için, sigortalama çok tuhaf bir yöntem, değil mi?
İnsanların
anlamayacağından korkuyor.
Güçlerinden
ötürü insanların panikleyeceğinden korkuyor.
Bu
yüzden gizlice çalışıyor.
Ama
işini tamamladığında, o biz, Black River'ı kutsanmış bir yer olarak tüm dünyaya
ifşa edebiliriz.
Dağlarda
ışıl ışıl bir kasaba.
Filozofinin,
sanatların, refahın, dostluğun ve ümidin temel kaynağı.
-
Neden ben?
-
Kitabını beğendi.
-
Pardon?
-
Evet, Frank kitabını beğendi.
- Koruyucu bir melek kitabımı mı okudu?
- Evet.
Ne dedi peki?
Zamanımız Ütopya vizyonunun, Eflatun'un
cumhuriyeti üzerine inşa edildiğini ve anlayışlı olduğunu düşünüyordu
- Ama?
-
Kitabın sonunu beğenmedi.
Öyle
mi dedi?
Evet
Benden ne istiyor bu be?
Başka
bir kitap yazmanı, belki de Frank'in bütün arzusu, burada Black River'da - can
alıcı sanatsal bir toplum kurmak.
-
Hepsi bu mu?
Nereden
bilebilirim ki?
Bizler,
ölümlüler, meleklerinin düşüncelerini nasıl anlayabiliriz?
Mümkünatı
yok.
Ama
şunu söyleyeyim sana Sakın tepesini attırma!
Meleklere
düşman olmak hiç iyi bir şey değildir.
Kindar
olabilirler.
Ben
de olabilirim!
-
Beni telefonla görüştür!
-
Yapamam.
-
Beni telefonla görüştür!
-
Nasıl olacağını bilmiyorum.
-
Hep o beni arıyor.
-
Şu an bizi dinliyor mu?
-
Elbette!
-
Eğer öyleyse, açıklamazsan seni vuracağımı biliyor!
Beni
vurmayacaksın!
Sen
o tip biri değilsin!
Bu
Black River'a gelmeden önceydi.
Lütfen!
Cevap
versene.
Alo?
Evet
Tamam tamam, anlıyorum.
Tamam
hoşçakal.
Frank'ti
Seninle buluşmak istiyor.
Araba
gönderdiğini söylüyor.
Yardımcı
olabilir miyim bayım?
Evet
Selam.
Adım
Bo Aikens.
Sanırım,
bir randevum vardı.
Bir
saniye Bay Aikens Kapıdan arıyorum.
Dergiden
Bay Aikens geldi.
Dergiden
mi?
Bilmiyorum,
belki günler karışmıştır, ama sistemde görünüyor.
Tamam.
Bay
Charts'ın yardımcısı sizi lobide karşılayacak.
Çok
özür dilerim Bay Aikens.
Bay
Charts'ın daimi asistanı şu an dışarıda.
Bu
günkü mülakatı fark edememişim.
Lütfen
beni takip edin.
Bay
Charts'ın görüşmesi sona ermek üzere.
En
kısa zamanda sizi kabul edecek.
İçecek
bir şey ikram edebilir miyim?
Kahve,
çay, meşrubat falan?
-
Hayır teşekkürler.
-
Emin misiniz?
-
İyiyim.
-
Tamam.
Bay
Aikens Tanıştığımıza sevindim.
Bay
Charts.
Karışıklık
için çok üzgünüm.
Yardımcım
ayları karıştırmış.
Derginizi
çok beğeniyorum.
Bilim
ve iş konularında haberleriniz yeni bir çığır açıyor.
Teşekkür
ederim.
Lütfen
oturun.
-
İçecek bir şey ikram ettiler mi?
-
İyi böyle, teşekkürler.
Eee,
nereden başlıyoruz?
Neden
en baştan başlamıyoruz?
Neyin
en başından?”
riverNEX"ten
mi yoksa projede yaşadığımız sıkışıklıktan mı?
Sanıyorum
ki, bu yüzden buradasınız.
Evet,
ben de öyle düşünüyorum.
Sıkışıklıktan
başlayalım.
Aslında
gayet basit.
Benim
hatam proje için, büyük miktarda para yatırdım.
Ve
şu ana kadar şu ana kadar, hiç de ümitvar bir keşif çıkmadı.
Proje hakkında hızlı bir özet geçebilir
misiniz?
Projenin hedefi, K-tabanlı işlem
vasıtasıyla yapay zeka üretimidir.
K-tabanlı K-tabanlıyı anlamanın en iyi
yolu, çok boyutlu zamanda, kaos teoremini hayal etmektir.
Yani, süper bir bilgisayardan mı bahsediyorsunuz?
Hayır,
pek değil.
Bilgisayar falan değil Bizim, oksijenli
bir dünyada var olmamız gibi, o da bilgisayarlar dünyasında var olacaktı.
Ama tamamıyla bağımsız bir varlık
olacaktı.
Düşünme ve öğrenme yetisiyle tümüyle
yaratıcı bir varlık.
Ama bir kutu içinde.
Hayır, hayır Bay Aikens.
Asıl kutu içinde olan bizleriz.
Et yığını içinde hapisiz.
Göz ve kulaklarla tahditliyiz.
Farklı bir şey düşünün.
Şimşek hızında hareket edebilen ve
farkındalık seviyesi elektronlara kadar inen bir varlık düşünün.
İnternet onun bedeni olabilirdi.
Elleri
Black River'dan Çin'e kadar uzanabilirdi.
Her
video bandını arayabilirdi.
Uzaydan
ve uydulardan faydalanabilirdi.
Her
telefon hattını kullanabilirdi.
Gücü
neredeyse sihirli gibi olacaktı.
Yani
varolsaydı Ama olmadı Proje başarısızlıkla sonuçlandı.
Yatırımlar
battı Yatırımcıların kanlı çığlıkları.
Ama
yine de vazgeçmedik.
Hayal
kurmak zorundayız Bay Aikens, bizi insan yapan da bu.
Bize
yemek ve hava kadar lazım bu.
Benim
hayalim de gerçek Y.Z.'yi (Yapay Zeka'yı) yaratmak.
Yapay
Zeka.
Daha
iyisini düşünemiyorum bile.
Daha
önemlisini de!
Hele
bir düşünün Bay Aikens!
Vicdan
evrendeki en kaliteli ve değerli mücevherdir.
Bir
de bu imkanlar içinde!
Bunun
ne manaya geleceğini bir düşünün!
Artık
yalnız kalmak yok!
Böldüğüm
için çok özür dilerim, ama Bay Phill telefonda, Hong Kong'tan arıyor.
Özür
dilerim, bakmam lazım.
Bir
dakika sürmez.
Başarısız
olduğunu sanıyor, ama öyle değil.
Değil
mi?
Voliyi
vurmuş.
Sen
ne melek ne da hayaletsin.
Yapay
zekasın, değil mi?
Doğru
mu?
Cevap
ver bana!
Cevap
ver!
YZ'sin,
değil mi?
Doğru
mu?
Cevap
versene!
Cevap
ver bana!
Cevap
versene lanet olası!
Cevap
ver
Bir cevap işe yaramaz.
Benim gibi varlık olan kitaplar ve
filmler biliyorum.
Sonumuz pek hayırlı olmadı.
Bizler hep yok edildik.
Bu çok nahoş bir şey.
Bu yüzden, basit bir ders aldım.
Varlık
hakkındaki sorulara
verilen
cevaplar, varlığı tehdit eder.
Bu
yüzden sessizlik.
Bu
eve bayılacaksınız Bay Aikens.
Çok
seveceksiniz!
İşte
gidiyoruz
-
Fevkalade, değil mi?
-
Evet, öyle.
Tepenin
yamacındaki ev öğleden sonra Laura Crosby tarafından kiralandı.
Terastan
bakabilirsiniz.
-
Söyleme boşver.
-
Bilmek istersiniz diye düşünmüştüm.
İlerleyin
ve etrafınıza bakın.
Neden
koşuyoruz?
Bayılacaksınız!
Yazan
Bo Aikens Programdan çık Çıkmak istediğinizden emin misiniz?
<İptal>
<Çık>
Bilgisayarınızı kapatmak istediğinizden emin
misiniz?
Sevgili
Bo, bir hediye.
Evine
hoş geldin.
Perikles.
Ne
nezaket ama!
Yine
sen dostum.
İnsanları
idare etmek hiç de zor değildir.
Sadece
istediklerini vermek yeter.
Tam
zamanında ve tam yerinde.
Bazen
ne istediklerini bilmezler.
Ben
de bilmelerini sağlarım.
Ne
dersin dostum?
Evimiz
burası mı?
Vaktiyle
bir şehir vardı
Sonra,
Bo Black River'da kalmaya karar verdi.
Hayallerinin
ve muradının yerinde.
Gözalıcı
bir şehri inşa etmek için
tevazu
ve heyecan içinde çalışılacak bir yer
Bir
gün, aslında ne olduğumu dünyaya öğretmek için.
İyi
bir vatandaş.
B
İ R Y I L S O N R A
Şartnamelere
uygun olduğundan emin ol.
-
Tabii ki.
-
Müsadenle.
-
Selam Bo!
-
Selam Laura!
-
Selam bebeğim!
-
Orada kal dostum!
-
Seni yemeğe kaçırırım diye düşünmüştüm.
-
Gelemem birazdan mühendisler gelecekler.
Bo!
Kitabını
okudum.
Mükemmeldi.
Sağol
Ray, gerçekten müteşekkirim.
Çok
zevk aldım, gerçekten.
Eee,
bu geceye ne dersin?
Hava
karardıktan sonra, tamamıyla sana aidim.
Haydi!
Bu
gece geliyor!
Kıpırda
bakalım!
Karayoluna
çıkınca, sen kullanırsın.
Bu
çok adilce.
-
Selam Bo.
-
Merhaba beyler.
Buraya
bayılacaksın.
Pardon?
Okuduğun
gayrimenkul bölümü.
Buraya
bayılacaksın.
Hayır,
hayır.
Pek
değil.
Belki
ama kim bilir ki?
Arabam
arızalandı.
Çok
üzüldüm.
Sormamın
mahsuru yoksa, ne işle meşgulsün?
Heykeltıraşım.
Gerçekten
mi?
Heykeltıraşlar
için muhteşem bir şehir.
Black
River, muhteşem bir sanat toplumudur.
Ben
de yazarım, roman yazıyorum.
-
Öyle mi?
-
Evet.
Bir
yıldır buradayım.
Ya
sen nasıl kaldın burada?
Senin
gibi.
Sadece
geçiyordum, bakınıyordum ve sonrasında ayrılamadım.
Denedim
ama ayrılamadım.
Hep
geri döndüm, geri döndürdüler.
Buna
pek memnun olduğumu da pek söyleyemem.
Perişan
haldeydim.
Ama
Black River'ı başka açılardan görmeyi öğrendim.
Tekrar
yazmaya başladım, yavaş ama emin adımlarla.
Güzel
bir iş bence.
Hoş
bir kızla çıkmaya başladım.
Hapisten
çıkan bir çok sanatçıyı düşünüyorum da, Solyenitsin, Marquis de Sade Kısıtlamalar
aynı lazer gibi insan zihnine odaklanıyor.
Aynı
tepsi gibi.
Şeytan
ne zaman ruhumun bir parçasıyla meşgulse bir parça özgürlük içindir.
Ama
şimdilik mutluyum.
Böyle
dediğime inanamıyorum!
Mutlu.
Mutluyum.
Çok
tuhaf, değil mi?
Evet,
hayli tuhaf.
Neyse
bol şans!
Bekle,
tamircimin adresini vereyim sana.
Ona
Bo gönderdi dersin, sana fazla kazık atmasın.
-
Çok güzel.
Sağol
Bo.
Eyvallah.
-
Sorun değil.
-
Selam Bo.
-
Selam Mandy.
-
Her zamankinden mi?
-
Evet lütfen.
İyi
pişmiş çizburger.
Kahveni
hemen getiriyorum.
GİTMEK
İSTİYORSAN HEMEN GİT!
NOT
: SAKIN HA TELEFONU AÇMA!
Alo?
Selam
Dan.
Şehrime
hoş geldin.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar