Print Friendly and PDF

Hikâye-i Câmi...Gülüm Canan İline Yakında Bir Sefer Var


Bir gün Hz. Pir:
“Sevgili Gülüm! Seni bizim şehre götüreceğim” dedi.
Gülüm ise meraktan sordu:
“Efendim, siz nerelisiniz ki”
Pir, Gülüm’e bakınca gül olur, Gülüm’de Pir’ine
Birbirine ezelden birlikle bağlı idiler.
Yine de, Gülüm narindir, ancak canı sıkkın bir şekilde…
“Uzun bir yol ise istemem” dediyse de, merakından ve aşkından Hz. Pir’e tabi oldu.
 
Hz. Pir, sefere çıkmadan önce Gülüm’e, yolun ve şehrin bazı hususlarını  şöylece anlattı.
Şehrin dört bir tarafı düzdür.
Orada ölümsüzlük suyu akar. (İşaret gelmeden içme… çünkü biz geri dönüş yapacağız.)
Kapıları da çoktur, ancak biz girerken aşk kapısını tercih ederiz.
Bu  şehirde günlerin adı ve sayısı olmaz.
Ay ve yıldan hiç bahsedilmez.
Güneş batmaz, ay doğmaz.
Dağlarında beyaz laleler ve kırmızı güller vardır.
Her yeri meyve bahçelerinden geçilmez, ağaçları “benden al” diye yerlere  uzanırlar.
Burada içeni sarhoş etmeyen cinsten şarap içilir.
Havası mutedil, yaz ve kış diye mevsimleri yoktur.
Bu şehre giren ve ehlinden olan hakikatten ve sırlardan haberdardır.
Öyle ki kötü sıfatları kalmamıştır/hiçtir denilecek gibi…
Aralarında sen ve ben de yoktur, özleri ve sözleri bal gibidir. 
Her şeyleri Hakk içindir
Bu şehre peygamber ve rasül gelmemiştir.
Çünkü bu şehir halkı peygamberler gibidir.
Düşünceleri Hakk için olunca, desen ki hepsi hakkın kendisi midir?
Daha doğrusu hepsi Rahmânın mazharıdır.
Bir hilaf söz, duyamazsın.
Onlarda anlaşmazlık ve ikilik yoktur
Hakk’a bağlı Yezdân  bir ruhturlar.
Gönülsüz gibi, çok konuşmazlar,
Ruhları birbirleriyile sessiz sevişirler.
Onların yanında olsan/olacaksın
Sana bakarken gözleri,  sohbet edip söylerken
Senden/ konuşandan gönül darlığı giderirler.
Başına devlet kuşu konmuş…
Her korkudan emin olursun.
Çünkü gönülleri Hakkın huzurunda daimi durup sükûn ederler.
Şeytan onları bilmedi ve görmedi…
Nefis denilen eğlencelik halleri de yoktur.
Gülüm, hayretle bakarken Pir, dedi ki:
Bu şehre girmek yüzbinde bire nasip oldu.
Bu şehirde huri ve melek de giremez
Şimdi Sen özledin ya…
Erenler yolunu izle ve pirlere tabi ol.
Burada milletler yoktur, veliler dostlar vardır,
Hakkın adabını gözet  ve yoldan hiç çıkma.
Gülüm! bu şehrin yolunu ehlini bulursan geçersin.
Yalnız başına gidemezsin.
Çünkü yolda yırtıcı hayvanlar çoktur.
Ben seninle arkadaşın hemde dostun oldum.
Beni sevdin… bende seni sevdim.
Bu sevgi hakkına yol bizimdir.
Müşkülat hiç yoktur.
Gel gidelim dediğimiz şehrin insanları, hem güzel ve hem peygamber sıfatlıdır.
Sende öylesin, biliyor musun?
Sen kendinden kendine bir yol uğrattın
Hakkı gördün.
İçinde bir istek kalmadı,
Bizdeki istek nedir biliyor musun?
İsteksizlik…
Sana buranın güzelliğini anlatmakla bitiremem,
Gülüm dedi ki;
Efendim bu şehrin adı nedir?
Pir:
Sen belki cennet sandın, cennet değil.
Bu ilin adı can ilidir ve gölgeden azadedir…
Her ruha ve tene buranın bir esintisi değmiştir.
Ancak bu sırrı çokları anlamaz..
Sen bildin, buldun, göreceksin
Buldun ya… dünya sana zindandır.
Benim sözümü tut
Peşimi bırakma… yakında yeni bir sefer var…
Seni unutmasınlar.
Bu hakikat şehrine gidip ve de gireceksin.
Ömrün var, dünyaya dönmene izin verecekler..
Ancak dünya senin için bir pul tanesi olacak
Ve sana hayran kalacak.
Fakat, kıskanacaklar…
Kimler biliyor musun?
Bütün iyiler dediklerin…


İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar