Ultima (Kelime'nin Son Hecesi)
Yüce Tanrı kâinata son heceyi göndermeyi murat etmişti.
Ancak onun geleceğini müjdeleyen haberler sanki bir zalim padişahın işlerine
karışmıştı.
Yıllar öncesi kendisi için yapılan mabedini en sevdiği
kelimenin kabilesine vermişti. Onlar, cahiliyye adetinin zirvede olduğu bir
dönemde ahlak abidesi idiler. Çok zengin değillerdi. Cömertlikleri ve
fedakarlıkları nedeniyle bir taşı taş üstüne koymak yerine, bir gönüle
çölyurdunda su sunmak, aş yedirmek...
daha hoş gelir ve mutlu ederdi.
Ancak Tanrı, mabedinin içten içe yıkıldığını gördü. Onlara
bir yakında göndereceği sonhecesine ortamı
hazırlaması gerekiyordu.
Öylede oldu.
Fitnenin doğduğu ülkedeki laf dinlemez şeytanın
temsilcisinin kalbine bir kin ve nefret koydu.
O nefret, o güzel memleketin insanlarını rahatsız edecek ve
müjde olarak göndereceği sonheceye ortam hazırlayacaktı.
"Ultima", kelimenin sonhecesi.
Son hece gelecekti. Ancak öyle korkular ve huzursuzluklar
başladı ki, bu geliş...şeytanın temsilcisini daha varmadan karşıladı.
Gökten yağdırılan kuştaşları.
Zalimi yolunda perişan etti.
yine de hayra vesile bir şey oldu, serveti ve saltanatı
Ultima’ya kaldı. Birşeylerini geri götüremediler.
Sonra...güzel günler geri geldi.
Ultima dünyaya yeniden gibi geldi. Aslında Ultima her zaman
vardı. Bir gün bir adla, başka zaman bir adla, ama bu sefer kendi adıyla
gelmişti.
Ultima.
Çok sevimli ve tatlı biriydi. Varlığına herşey hayran
kalırdı.
Onun bir sadık
sarıköpeği vardı. Onun peşini hiç bırakmazdı. Onunla yer, onunla aç
kalır, onunla sevinirdi. Gece gündüz onu anardı.
Öyleki Ultima’nın penceresinin önünde dizlerinin üzerinde
nefessiz beklerdi.
Sabah, Ultima'nın nefesini özleyen hayat bahçesine
bırakacağı ilk nefesi duymaya çalışırdı.
Ultima...az konuşur, az yer ve çok tefekkür ederdi. Onun bu
yalnızlığı o denli sarmıştı ki, Tanrı bile arada sırada o konuşsun diye
cilveler yapardı.
Çok sabırlıydı. Tanrı sabrı çok sevse de, Ultima’nın
sabrını zorlayıp güzel dudaklarından birkaç kelime dökülmesini isterdi.
İstemeyi bazan Ultima unuturdu. Bu ise Tanrının hoşuna
gitmezdi. İstesindi Ultima, İstesin "bende
hizmet edeyim ona, derdi.
Bir gün Ultima çok üzülmüştü. Tanrı onun bu üzüntüsüne
sebep olan şeylerin hakikatini ona anlatmak istemişti. Ama Ultima kendini
herşeyden soyutlamış düşüncenin ve sesin dahi çıkmadığı odasına kapatmıştı.
Oda.
Tanrının dahi izin alarak girdiği oda.
Herşeyin sahibi Tanrı bile Ultima’ya olan aşkından ondan
izin istiyerek girerdi.
Sonunda kendisi kötülükten uzak olduğu için,-iyilik
olduğunu bilse bile hastasına acı ilaç veremeyen bir sevgili gibi çekingen
Tanrı-çözüm olarak şeytanın temsilcilerine emir verdi...onu meşgul etmelerini
istedi.
Onlarda istemeye istemeye, korka korka onu meşgul etmeye
başladılar. Sonunda Ultima, bu duruma dayanamayıp, Tanrım beni neden terkettin
demeye varacak kadar sıkıldı.
İşte bu..."seni çok özledim Ultima’m ben dahi sana
edebimden yanaşmaya çekindim. Gel bırak bu yanlızlığı insanların sana ihtiyacı
var. Sen kelimemin son hecesisin. Dahası yok ki...
Onlara yardım etmen gerekiyor, müjdeler sunman gerekiyor.
Sen herşeyden korunmuş olarak yaşayacaksın. Gönlün artık bu dünya hayatına razı
olmalı" dedi.
Ultima, olanları anladı. Yeni bir güneş doğuşu ile doğdu.
Bir doğuşla... bütün alem nura gark oldu.
Uzun yıllar onun sözleriyle insanlar güzel hayat yaşadılar.
Onu örnek aldılar.
Ultima sırları en iyi bilen, çözen, yaşayandır.
İyi ki, Ultima’yı tanıdık...
İsmail Hakkı Altuntaş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder