Print Friendly and PDF

Gönlündeki Nedir, Söyle; Şimdi Kimsecikler Yok, Bir Sen Varsın, Bir Ben

Bunlarada Bakarsınız

 

  

III

Bâ leb-i o çi hoş boved goft-o şenîd-o mâcerâ

Hâssa ki der goşâyed-o gûyed hâce ender â

Onun dudağıyla konuşup görüşmek, baştan geçtiler anlatmak ne güzeldir; hele kapıyı açar da hoca gir içeriye derse.

* Kupkuru dudaklara Hızır kaynağından bahseder; aşkının terzisi insanın boyuna elbise biçer, diker.

Gözünün bakışlarından gözler sarhoş olur; ağaçlar seher yelinin önünde oynarlar ya hani, tıpkı onun gibi.

Bülbül gül fidanına der ki: Gönlündeki nedir, söyle; şimdi kimsecikler yok, bir sen varsın, bir ben.

Gül fidanı der ki: Sen senliğindeyken hiç umma bunu, düşme bu ümide; çalış, çabala da senlik pılını pırtını çek, götür burdan.

îyiden iyiye bil ki heves iğnesinin gözü dardır; ipliği iki kat gördü mü, yol vermez ona.

Boğazına dek ateş içindesin; bir güneşe bak da onun yüzünden yeryüzü ışıklarla dolsun.

* Tanrı Kelîm’i ateşten ağaca doğru gidince, ben Kevser suyuyum dedi ağaç, ayakkabılarını çıkar da gel.

Ateşimden hiç korkma, çünkü ben suyum, güzel bir su; devletin bulunduğu tarafa geldin, başköşe senin, merhaba.

Kuyumcusun, lâ’l madenisin, mekânın da canısın, mekânsızlığın da; zamanede görülmemiş bir şeysin sen; halk nerde, sen nerdesin?

Aşk avcunda her şey bağış tapısı kesilir; senin yüzünden de vefasız dünya, vefa iş yurdu haline gelir.

Daha gün başlarken geldin, elinde de koskoca bir sağrak; hadi, gel diye ne vakit çekeceksin canımı meclise?

Gönlün eli, bir güzelin elini tuttu mu ne hale gelir gönül? Bakır, kimyanın çağrısını, sesini duyunca ne olur?

Arap gibi, elinde mızrak, şaşılacak bir güzel çıkageldi. Dedim ki: Bir isteğin mi var, bir iş mi çıktı? Evet dedi, yanımıza gel dedi. 

Gönlüm, ben koşayım diye sıçradı; aklım, ben gideyim dedi. Güzel, lütfetti de ikiniz de gelin dedi.

Gökyüzünden sofra geldi mi elini de yıka, ağzını da; yıka da elinden soğan, pırasa kokusu gelmesin.

Alımlıysan, âşıksan bak da gör, tat tuz madeni geldi; kâseyi bırak, kadehi al; coşkunluğu seç, çorbayı değil.

Şu iki dudağımı yumayım da gündüzle gecenin mumu, yalım diliyle size hikâyeyi anlatsın.

 

Kaynak: Cilt 7-1

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar