Print Friendly and PDF

Hasılı, Bütün Sözüm Şu Üç Sözden Artık Değil: Yandım, Yandım, Yandım

Bunlarada Bakarsınız

 



LXII

Gönlün boyuna bosuna kaç elbise biçtim, diktim; kaç akıl çırağı uyandırdım, ışıttım.

Durup dinlenmesi olmayan ihtiyar feleğe ne de şaşılacak bir dönüş öğrettim.

Lûtuf, ihsan definesi konak oldu bana; lûtfumla, keremimle yoksulların borçlarını ödedim.

Hasılı, bütün sözüm şu üç sözden artık değil: Yandım, yandım, yandım.

Mum gibi tertemizim ben; ne biriktirdiysem hepsini de döktüm, erittim.

Yeter; nice can İsa’sına ait nice gizli sözleri eşeğin gönlüne, kulağına zorla soktum.

Yeter, çünkü tamamlandıkça noksanı belirir; sus da o şuh güzel, yeter artık demesin.

CXXVII

A benim orucumun, namazımın düşmanı; a benim uzun ömrüm, sürüp giden kutluluğum.

Hangi perdeyi gerdiysem yırttın; artık perde germek çağı geçti gitti.

Ben yeryüzüne benziyorum, baharımsın benim sen; bütün sırlarım senin yüzünden meydana çıkmış.

Av oldum, nasıl uçayım? Sana mat oldum, artık nasıl oynayayım?

Pervanem muma atıldı, yandı, artık neden çekineyim?

Bana aklımdan da yakınsın; artık nasıl sana yönelebilirim ben?

Erit beni; baştan başa tüm şekerim ben; ister donayım, ister eriyeyim, şekerim, şeker.

Bir uğurdan, vefadan el yuma; bir kere daha yalvarışımı duy, gör.

Bir kere daha bana afsun oku; bir kere daha Mesîh’in rûhuyla beze beni.

Baç memuru köprü üstünde; geçmem için buyruk ver ona...

Sus, söylemene ihtiyacı yok onun; zaten ben de kendi sözlerimle yaveler düzmedeyim.

Sus; mademki Eyaz’ım ben, elbette işin sonucu Mahmud olacak, iyi bitecek.

CXV

Bir acı şarap ki bütün acılıklar onun yüzünden tatlılaşır; öylesine bir Çin güzeli ki yüzümüzün buruşmasına bile meydan vermiyor.

Şarabı her an, Hızır’ın abıhayatını çek demede; yüzü her solukta, ebedî cenneti seyret demede.

* Tatlı dili zeytinlerle dopdolu ağaçlar dikmede; tatlı dudakları afsunlarla “Vettîn” sûresini okumada.

*           A yanaklarının aşkıyla binlerce hûrü’l-ıyni yakıp eriten; a sevgisi, ayn sîn kaf, yahut Yâ Sîn gibi, belâları gideren.

Yüzünün ışıkları kuşluk güneşini nurlandıran, onun ışığından da üstün olan; ululuğu yüzünden Tur Dağı’nın yücesine varan.

*           Az ziyaret et de sevgin artsın sözüyle nice âşıkı helâk eder; yüzü kıyamet günü gibi nice ölüyü diriltir.

Boyuna der ki: Bir şey söyleme; aklın eriyorsa bak da gör; bu telkıynle her solukta binlerce ölüyü diriltirim ben.

Hür kişilerin katında susmam yarın sırları açar; harflerin ötesinde anlam ışıklarla belli olur.

Hacetlerini dile dedi mi, bu ümmete bir kulak verir ki can kulağı gibi söylenmedik sözü bile işitir, sen hemen âmin diyegör.

A seher yeli, biz sustuk, bizi bul da ne anlarsan

git, anlat; bir zamana dek, bizim gizlediğimiz şeyleri dirilere naklet.[110]

 

Kaynak: Cilt 5

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar