THE SALT OF THE EARTH ... Toprağın Tuzu (2014)
Sebastião Salgado, ( d. 8 Şubat 1944
) Brezilyalı bir sosyal belgesel fotoğrafçısı ve foto muhabiridir
Belgesel fotoğrafcılığın efsane
isimlerinden Sebastiao Salgado üzerine etkileyici bir belgesel. Açlığı,
yoksulluğu, savaşları, göçleri göstermeyi tercih etmiş yıllarca.
İnsan, 25-30 yıl
önceki çekilmiş fotoğraflar ile dünyada neler oluyor, neden çabucak unutuluyor,
demekten kendini alamıyor.
Ayrıca belgeseli izlerken yer yer
gözünüzü ekrandan kaçırıyorsunuz, ağlamamak için kendinizi zor tutuyorsunuz.
Yönetmen: Juliano Ribeiro Salgado, Wim Wenders
Senaryo: Wim Wenders, Juliano Ribeiro Salgado, David Rosier
Ülke: Fransa,
İtalya, Brezilya
Tür: Belgesel, Biyografi
Rating: 8.4
Vizyon Tarihi: 01 Mayıs 2015 (Türkiye)
Süre: 100 dakika
Müzik: Laurent Petitgand
Oyuncular: Sebastião Salgado, Wim Wenders Juliano Ribeiro
Ribeiro, SalgadoJuliano, Wim Wenders, Hugo Barbier, Jacques
Barthélémy
Özet
Fotoğraf sanatçısı ve kaşif Sebastião Salgado, kırk yıl
boyunca insanlığın her daim değişime uğrayan karakterinin izini sürüp dünyanın
yakın tarihte deneyimlediği açlık, göç ve uluslararası anlaşmazlıklar gibi
önemli olaylara tanık olmuş ve bunları ölümsüzleştirmişti. Sanatçı bu kez
modern uygarlık tarafından henüz zarar görmemiş toprakların keşfine çıkıp
Vrangel Adası, Batı Papua ve Brezilya'nın Panatanal bölgesi gibi yerlerde
sıradışı çekimler yapıyor. Belgesel, bir fotoğrafçının oğluyla çalışma ilişkisine
ve Salgadoların aile yaşantısına da değinen dokunaklı bir çalışma. Salgado'nun
bu doğa turunda yönetmenlik olarak ona eşlik eden isimler, kendi oğlu Juliano
Ribeiro Salgado ve ünlü yönetmen Wim Wenders.
Belgesel, yakın tarihteki uluslararası uyuşmazlıklara,
açlığa ve toplu göçlere tanıklık eden dünyaca ünlü fotoğrafçı Sebastião
Salgado’nun, gezegenin güzelliğini, el değmemiş toprakları, vahşi hayvan ve
bitkileriyle muazzam insanlık manzaralarını keşfetme öyküsünü anlatıyor.
Fotoğrafçı Sebastio Salgado, oğlu Juliano ile çıktıkları bir
seyahate, dışarıdan üçüncü bir bakış açısı olarak Wim Wenders’ın da eşlik
etmesini isteyince, Wenders bu seyahatleri belgesel filmi yapmaya karar verir.
Belgesel, bir fotoğrafçının çalışmasını hayata geçirdiği sırada baba-oğul
ilişkisine ve Salgadoların aile yaşantısına da değinen dokunaklı bir çalışma.
http://www.gunesintamicinde.com/sebastiao-salgado-belgesel-fotografin-dahisi/
Belgesel
Metni
Belki kelimenin nerden geldiğini hatırlamak iyi bir
başlangıç olur. Yunanca da, "Photo" "Işık "
anlamına "Graph" ise yazmak ve çizmek. " anlamındadır
Bir fotoğrafçı aslında ışıkla resim çizendir Dünyayı ışık ve
gölgeyle yazan ve yeniden yazandır. Serra-Pelada, Brazilya'nın altın madeni. Önümde. .
O devasa çukurun kenarına ulaştığımda,
Vücudumdaki bütün tüyler diken diken oldu. Daha önce bunun gibi birşey görmemiştim!
Burada, bir saniyede, benden önceklileri gödüm. İnsanlığın hikayesi. Piramitlerin, Babil Kulesinin, Ve Kral Solomonun Madenlerinin inşasının
tarihi. Bir makinenin bile sesi
duyulmazdı. Tek duyabileceğin. Büyük bir delikteki 50. 000 insanın
vızıltısıydı. Konuşmalar, Sesler,
İnsan sesleri. İşçilerin sesiyle
karışmıştı. Zamanın şafağına
dönmüştüm. Neredeyse bu insanların
ruhlarında ki altın fısıltısını duyabiliyorudum. Tüm bu toprak taşınmalıydı. Hepsi altın değil. Elemanlar büyüklerine yönlenen. küçük merdivenlere tırmanmak zorundaydı, Yeryüzüne çıkmak için. Oraya düşmek istemezdin!
Eğer zirveden
düşersen diğerlerini de düşürme riskini alırdın. Günde birkaç kez tırmanırdım. Fakat düşebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Çünkü kimse düşmez. Çuvalları taşımak için ordaydık, düşmek için değil. Bu çocuklar buna bir günde 50 veya 60 sefer
çıkarlardı. Böyle bir yamaçtan inmenin
tek yolu. Koşmaktır. Eğer durursan, düşersin.
Tüm bu insanlar beraber son derece organize bir dünya
biçimlendirdiler. Ama tam bir delilik
içinde. Köle gibi gözükebilirler, Fakat tek bir köle yoktu. Sadece zengin olma fikri içindeki
kölelerdi. Herkes zengin olmak
ister. Orada her şeyi bulabilirdin:
Aydınlar, üniversite mezunları. Tarım işçileri. şehir çalışanları. Hepsi bir fırsat için gelmişlerdi. Çünkü bir altın damarını vurduğunda, Madenin o küçük bölgesinde ki çalışan
herkes Bir çuval seçmek zorundadırlar.
Ve seçtikleri o çuvalda,
Kölelik saklanıyordu. Ve
seçtikleri o çuvalda Hiçbirşey yada bir kilo altın olabilir!
O anda kişinin
özgürlüğü tehlikededir. Altına bulaşan
birisi Onu asla bırakamaz. Bu resmi ilk
defa burada gördüm, bir galeride 20
seneden daha da önce. Onu kim aldığı
hakkında hiçbir fikrim yoktu. O kimse
iyi bir fotoğrafçı ve iyi bir maceracı olmalıydı, diye düşündüm. Arkasında bir damga ve bir imza vardıi
Sebastiao Salgado. Bir kopya aldım. Galerici aynı fotoğrafçıdan olan daha fazla
fotoğraf çıkardı. Gördüğüm beni çok
derinden etkiledi, Özellikle bu
resim, Kör bir Tuareg kadının
portresi. Ağlatsada onu hergün
görüyorum. O zamandan beri masamın
üzerinde. Sebastiao Salgado hakkında
çoktan bildiğim şey, O gerçekten
insanları düşünüyordu. Bu benim için çok
manalı. Günün sonunda, İnsanlar Dünyanın Tuzudur. Sonunda onun hayatı ve işi hakkında görüşüp
konuşana kadar oldukça zaman geçti.
Dünyanın Tuzu Eğer bir yere birçok fotoğrafçı koyarsanız. . Çok farklı resimler çekeceklerdir. Çünkü onlar illaki. . çok çok değişik yerleden gelirler. Her biri hikayelerine göre. görme yollarını şekillendirirler. Bence benim hikayem Görme şeklimi burda
öğrendiğimdir. Burada ideal bir Dünyaya
sahipim. Babamla uzun yürüyüşler yapıp
Buraya izlemeye gelirdik. Her dağın
arkasında bir hikaye, görülecek birşey
var. Burada çok hayal kurdum. Bu dağların ötesine gitmek isterdi, Bilmek isterdi.
**
Her insan öldürüldüğünde Dünya'nın da bir parçası ölür. Son kez veda etmek için baba, çocuğunu defin için hazırlar. Genellikle ölüme hazırlayan ailedir. Ve burda hükümet yiyeceği elinde tutup. populasyona ulaşmasını engeller. Etiyopya'nın kuzeyinde ki bu olay Zalim bir
politik dürüstsüzlüktü. Etiyopya Tigray
Bölgesi, 1984 Etiyopya'ya 1984'ün sonlarında
döndüm. O zamandan sonra gerillalar
anladı ki hükümet bölgeyi yağmalıyordu. İnsanları Sudan'a
göndermeye başladılar. Tigray bölgesi
boyunca gittiler. 2 helikopter
tarafından bir saldırı vardı Onlar Mi-24 savaş helikopterleriydi ve çok
hızlılardı. Makineli tüfeklerle
insanları vurdular. Bir resim çekip
kaçtım. Birçok hamile kadın vaadedilen
topraklarda yemek ve içmeyi umduğu için yürüdü.
Oraya en az 2 ay daha gitmeliydim.
Ve Sudan'a ulaştığımda, Bu
insanların ulaşmalarıyla ilgili bir sürü işim vardı. Bu adam Etiyopya'dan geldi. Oğlu bitkindi, belki ölü, fakat adam yinede taşıyordu. O kadar yürümeden sonra doktorlara ulaştığında, çocuk ölmüştü.
**
Bu benim hayatımın
öyküsü. Fotoğrafları gezegenimiz
hakkında binlerce hikaye anlatan adam,
Bize müthiş bir hikaye ve müthiş bir hayal bırakıyor: Doğanın yıkımı
geri çevirilebilir. "Terra
Enstitüsü'nü yine binlerce çeşme suluyor.
Çoktan dikilmiş 2. 5 milyon ağaç var.
Vahşi hayat geri döndü,
jaguarlar bile. Toprak artık
Salgado'nun mülkü değil, şimdi herkese
ait bir ulusal park. Harap olmuş
herhangi bir toprak ormana dönüşebilir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar