Periler Gibi Uykusuz Kalıver, Uyuma Da Ben Raks Edip Oynayayım
LXXXVII
Şu dünyanın kararı, sebatı
yoktur, niceye bir balçıkta karar edip duracağım. Sevgilimin benim sevgime
ihtiyacı bile yok.
Kara toprak değilim ki yel
essin de tozutsun beni; gök kubbe değilim ki boz renkli hırka giyineyim.
O, benim pazarımken,
dükkânımken niçin dükkân tutayım? Can padişahıyım, niçin kul gibi görüp
gözeteyim, hizmet edeyim?
Dükkânı
yıkayım, benim dükkânım onun sevdası; lâ’l madenini buldum, artık nasıl
dükkâncılık ederim?
Başım yarık
değil, neden bağlayayım başımı, söyle. Dünya hekimiyim, ne diye hasta göstereyim
kendimi?
Gönül bahçesinde
bülbülüm, baykuşluğa kalkışırsam ayıptır bana. Onun gül bahçesinde bir gül
fidanıyım, dikenlik edersem yazıktır bana.
Padişaha yakın
oldum, adam olmayanlardan uzaklaşmam gerek. Mademki aşkına kavuştum, kendimden
bezmeliyim ben.
Elimi bir işe
atarsam bağlar zincirle ellerimi; ayık durayım diye niyetlenirsem şarap küpünde
boğar beni.
Ey hoca, şarap
kadehiyim ben, nasıl olur da bir gönlü gamlandırırım? Evin mumuyum, ışığıyım,
nasıl olur da evi karartırım?
Bir gececik gel,
konuk ol bana da ay değirmisini önüne koyayım; gönlünü bana ver de sana
lûtuflar edeyim, gönlünü alayım.
Aşkta cansız bir
hale gelirsen canın da ben olurum, cihanın da; bu da yeter sana. Hırsız
sarığını aşırırsa sana ben sarıklık ederim.
Başkasına gönül
verme, benim gibi bir inci bulamazsın. Kolayca gel, gir içeriye, gam yeme de
ben senin gamını yiyeyim, senin kaydına kalayım.
Nefsimi
tembellikten, usançtan kurtardım, rûhumu korkudan arıttım; ecelsiz ölüm olmaz,
halbuki ben ölüme de kumanda ediyorum, ona da buyruğumu yürütüyorum.
Şükrüm
lezzetlerinedir, sabrım âfetlerine; ey sâkî, kalk, sun şarabı da içeyim, sarhoş
olayım.
Şarap, kaynatıp
yaptığım şarap; zevk, neşe muştuladığım zevk, muştuladığım neşe. Üzümüm olgun,
niçin koruk sıkmaya düşeyim?
Ey görüş sahibi
çalgıcı, seher çağına dek şu perdeyi vur, şu perdeden çal: Diri kaldıkça, başım
sağ esen bulundukça ne vakte dek leş kesileyim?
Tut ki bu gece, gece kuşusun, yahut da bir güzelin
kucağındasın; periler gibi uykusuz kalıver, uyuma da ben raks edip oynayayım, olmuş,
olacak, her şeyden haber vereyim.
And olsun ki
temel direklerimiz kuvvetlendi, delillerimiz apaçık bir hale geldi; hamd olsun
padişahımıza, arslanım ben, ne diye sırtlanlık edeyim?
Zevk, safâ
geldi, hüzünler gitti; şükürler olsun lûtuf, kerem ıssı, dilekleri veren
Tanrı’ya; ey müşteri, diz çök de ben satın alayım seni.
Tanyeri ışıdı
ışıyalı tef çalmadayım, düğünüm var çünkü, duvağı ateşlere vuracağım, yakıp
yandıracağım, ne vakte dek örtünüp duracağım ben?
Tanyeri gibi ben
de şu duvaklarla örtülü gökyüzünden bir bucağa çekildim, Arş ıssını konuk
ettim, kâinata cebbarlık edeceğim, herkesin sınık gönlünü onaracağım artık.
Ev, evi
olmayanındır, mal, malsızın. Sus, susarsan senin için söz söylerim ben.
Tebrizli Şems’le aynı huya sahipsem, yıldızımız birse güneş
gibi altı yöne de nurlar saçmam, altı yanı da ışıklara boğmam gerek.
Kaynak:
Cilt 1
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar