Sen, Seni Sevdiğinle Bil. O, Seninledir
Dervişin adetidir, hep sızlanarak
Rabbine münacaat ederdi.
Bir gün eline kitap almıştı.
İçinde yazıyordu ki, "bazı dualar göklere yükselmez bir yerlerde
kalır."
Canı sıkıldı. "Melekler
neden duayı çıkarmaz", dedi. Sonra
derviş:
"Allah'ım, zatın için
noksanlık yoktur.
Garip kullarına gazap ettiğini de
düşünemiyorum.
Aramıza bu melekleri niye
sokuyorsun.
Ben küçüksem, zatın çok büyük, bu
aralığa bunca melek neden girsin ki?
İstemiyorum, aradaki perdeleri,
daha da ötesini.
Eğer büyüklüğünü karşıma koyup
benden bir şeyler bekliyorsan,
Acizin, Sana layık kullluğu
yapacak bir kudreti nasıl olur?
Hangi yüzle amellerini sana
sunabilir.
Meleklerin varmış günahı sevabı
yazarlarmış.
Onlar mı karar veriyor, bunlara?
Sonra diyorsun ki "melekler
kalbin içindekini bilmezlermiş".
Beni onların eline bırakmana çok
üzülüyorum.
Aldatmak istedin mi, Senin
hilenden kim aldanmaz.
Aldanıyorum.
Bizi çamurdan yaptın.
Seçilmiş çamurunla başımıza neler
açtın.
İçimizi boş tuttun.
Sonra kokmuş halimize bile
melekler gelmezken
Kıskançlık belasına düşmüş
İblisin ayağını kaydırdığın gibi
Başımıza diktin, onun gibi,
Bizi de kaydırmak mı istiyorsun?
İçimiz hala boş davul gibi.
Çıksa çıksa akordu rahatsız eden
güm sesi.
Şimdi birileri vuruyor, bizde
gümleyip duruyoruz.
Kızıyorsun, bu çirkin sesin
nedir, diye
Ağlıyoruz, sesimiz kısık kalıyor.
Sevinemiyoruz, sevinci de
unutturdun bize.
Birde büyüklüğünü göremiyoruz.
Vermişsin küçücük iki göz birde
gözlükle,
Sonra biri duyan bir duymayan iki
kulak,
Ve anlayışsızsın, aklet miyorsun
diye hesap soruyorsun.
Ben kemdim için söylüyorum
Yüzüme baksan, bir bakan bir daha
dönmez ne çirkin dersin,
Arzuhal etsem, sesimi çıkartınca
vazgeçip dinlemezsin.
Bunca eksik şeyden sonra
birde seni sevmiyorum diyorsun.
Ben seni bu kadar incitecek ne yaptım ki?
Dün rüya gördüm,
Cehennemin bile beni yakmaya
değerli bulmadı.
Dedi ki, yansan ne olur,
İçin boş bir alev bile çıkmaz
senden.
Sen neyin nesisin, içinde bir şey yok.
Hangi katımda yakayım seni diyor,
Sen de bunları hiç duymuyorsun.
Yanında yerimiz yok, dostların
yanında da,
Cehenneminde de
Ben nereye gideyim bari onu
söyle,
…
Onu da söylemiyorsun.
Ağladığım yerim vardı.
Bir kör kuyu onu da kapattılar,
Şimdi yersiz yurtsuz kaldım.
Bir defa olsun demedin,
Bu kulum ne ediyor ne yapıyor,
diye
Ah o meleklerin aramıza
girmeseydi?
Birgün öldü diyecekler, üstüme
çöp dökecekler,
O ölen kimdi, bakın diye onlara soruyorsun.
Her şeyi diyorsun da, nedenini
söylemiyorsun.
İçimde yanacak bir şey kalmadı.
Kalan bir arsız dilim, onu da bir
gün susar görürsen,
Duymayan kulaklarım , görmeyen
gözler ve atmayan kalple
Bu bir işe yaramaz oldu demeyi mi
bekliyorsun.
Allah'ım öyleyse neyi
bekliyorsun"
… dedi.
Derviş düştü bayıldı. Başına bir
gölge geldi. Açıldıkça açıldı, sade bir nur. Sonra dervişi, o nur alıp götürdü.
Sorarlar hala o tekkede
"derviş nereye gitti". Tekkenin şeyhine sordular. "Onları Hızır
da bilmez bizde bilmeyiz Onlar Allah'ın özelleri. Nedir demeye nasıl demeye
kimin sözü varır ki," dedi. Bu sıra hikâyeyi dinleyen diğer derviş sordu,
"bunu bize niye anlattın",
diğer derviş dedi ki
"anlatacak daha neler var,
sen sadece bunu duydun.
Gün var güneş var, hiç sordun mu
güneşe, bu gün senin neyin?
Güneş dedi ki, o benden gibi
görünüyor, ben değil.
Güne sordun mu?
"Sen güneşin neyisin?"
"Ben oyum ama o da benden
değil."
Tekrar sordun
"Sizin aranızdaki bağ
nedir? Sen her gün yeniden doğuyorsun.
Adın Gün ama, dünkü gün değil."
Söz oradaki ihtiyar pire düştü
dedi ki,
"Hergün doğarsın ölürsün,
adın değişmez sende değişmezsin. Bu renkler var ya, ah bu renkler hepsi
beyazken bir gün mavi, bir gün kırmızı say sayabilsen… işte burada sen
olduğunla kal. Olduğun gibisin sen, sen değilsin. Sen seni sevdiğinle bil. O seninledir."
Sohbet uzadı, içinden çıkılmaz
bir mesele idi. Herşey bir tarafa, hikâyeyi yazan ben merak ediyorum "o
derviş nereye gitti?"
İsmail Hakkı Altuntaş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar