Monanieba (1984) Tövbe...Pİşmanlık
153 dk
Yönetmen:Tengiz Abuladze
Senaryo:Tengiz Abuladze, Nana Janelidze, Rezo Kveselava
Ülke:Gürcistan , SSCB
Tür:Komedi, Dram
Vizyon Tarihi:30 Kasım 1984
(SSCB)
Dil:Gürcüce, Rusça, İtalyanca, Almanca
Müzik:Nana Janelidze
Nam-ı Diğer:Repentance |
Repentance
Oyuncular
Avtandil Makharadze
Ya Ninidze
Zeinab Botsvadze
Ketevan Abuladze
Edisher Giorgobiani
Hakkında
Tövbe (
Gürcüce : მონანიება translit Monaneba, Rusça : Tövbe,
romanize : Tövbe) Tengiz Abuladze'nin yönettiği 1987 Sovyet uzun metrajlı
filmidir . Film 1984'te çekildi, ancak Stalinizm'in yarı alegorik eleştirisi
nedeniyle Sovyetler Birliği'nde yasaklandı . Filmin prömiyeri 1987 Cannes Film
Festivali'nde yapıldı ve burada FIPRESCI Ödülü , Büyük Jüri Ödülü ve Ekümenik
Jüri Ödülü'nü kazandı . Film, Yabancı Dilde En İyi Film dalında Sovyet
yarışmacısı olarak seçildi. ancak bir
aday olarak kabul edilmedi.
Özet
Olay küçük
bir Gürcü kasabasında gerçekleşir. Film, bir kadının kek hazırladığı bir
sahneyle başlar. Koltukta oturan bir adam, bir gazeteden şehrin belediye
başkanı Varlam Aravidze'nin ( Avtandil Makharadze ) ölümü hakkında bir şeyler
okuyor . Cenazeden sonraki gün, belediye başkanının cesedi oğlunun evinin
bahçesinde bulur. Ceset, bahçede yeniden ortaya çıkması için yeniden gömüldü.
Kadın, Ketevan Barateli , sonunda tutuklandı ve bir ceset kazmakla suçlandı.
Kendisini savunur ve Varlam'ın, ebeveynlerinin ve arkadaşlarının ortadan
kaybolmasından sorumlu olan Stalinist terör rejiminden sorumlu olduğu için bir
cenazeyi hak etmediğini beyan eder. Duruşmaya çıkar ve Varlam rejiminin
geçmişinin bir flashback'te anlatılmasıyla tanıklık eder.
Duruşma
sırasında, Varlam'ın oğlu Abel ( Avtandil Makharadze ) babasının herhangi bir
yanlış yapmadığını reddeder ve avukatı Ketevan'ı deli ilan etmeye çalışır.
Varlam'ın torunu Tornike ( Merab Ninidze ), büyükbabasının suçları hakkındaki
ifşaatlar karşısında şoke olur. Sonunda intihar eder. Sonra Abel, Varlam'ın
cesedini şehrin eteklerindeki bir uçurumdan atar.
Filmin
sonunda sahneye bir kadın pasta hazırlarken döner. Pencerede yaşlı bir kadın
ona bu yolun kiliseye çıkıp çıkmadığını sorar. Kadın, yolun Varlam Caddesi
boyunca devam ettiğini ve tapınağa gitmediğini söyler. Yaşlı kadın cevap verir:
"Kiliseye çıkmazsa yol ne
işe yarar?"
Altyazı
Bu filmde klasik bestekârlara ait eserler kullanılmıştır.
Kek ne güzel olmuş ya Keto!
Teşekkürler.
Tanrım!
Talihe bak!
Ne oldu, Apollon?
Ne büyük bir adamı
kaybettik!
Tanrım Akraban falan mıydı?
Akrabadan bile fazlası!
En yakın dostumdu!
Şanslıymışsın.
Şansımın sonuna geldik!
Varlam ölmüş!
Yine de böyle bir adamı
tanıdığın için şanslısın.
Onun gibi bir belediye
başkanı daha gelmez.
Derslerin nasıl gidiyor?
Büyük bir adamı kaybettik!
Büyük bir kayıp!
"Ölüm", ne acı verici!
Ne kadar acı bir kelime!
Başınız sağ olsun.
Neden kahramanlar anıtına
gömmediniz?
Kendisi mi istemedi?
Aferim Varlam, her zaman
kalender biriydi.
Teşekkürler.
Acınızı paylaşıyorum.
Teşekkürler, müteşekkirim.
Varlam ölemez, hayır!
Ruhu burada, üstümüzde, havada
süzülüyor.
Tseretso geldi.
Kendinize çeki düzen verin.
Teşekkürler, patron.
Minnettarım.
Hayırsever Tseretso'yu
selamlayalım!
Hadi alkış!
Hanımlar ve beyler!
Birkaç dakika içerisinde ayrılık çanları çalacak
ve anavatanın büyük bir evladını, ulvi bir ruha, parlak bir zekâya ve iyi bir
kalbe sahip, herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan Varlam Aravidze'yi
toprağa vereceğiz.
Merhumun arkadaşlarının gönderdiği çelenkte
yazan arif mesaj eminim ki dikkatinizi çekmiştir.”
Bazen ölü bir adam binlerce diriye bedeldir.”
Sevgili Varlam faziletli bir adamdı, hepsini
saymaya vakit yetmez.
Onun dostlarını düşmana, düşmanlarını dosta
çevirmek gibi bir yeteneği vardı.
Bu yetenek yalnızca seçili kişilere
bahşedilmiştir!
Öyle bir tabut ki tamamen erdemle dolu engin
bir mezarda.
Suratlarsa sönükleşiyor soluk bir aynada.
Ancak bu bir ölüm değil, sadece günahkâr bir
bedenin ve acı verici korkunun bu dünyaya vedası.
Huzur içinde yat, yorgunluk bilmez emekçi!
Anavatan toprağında huzur bul.
O gider başkası gelir,
dünya böyle.
Aynen.
Cenazeye metresin neden
teşrif etmedi?
Saçma sapan konuşma.
Gerçi o olmayınca her şey
yolunda gitti.
Susar mısın lütfen?
Zavallım!
Yetim mi kaldın sen?
Zavallı Abel Neyin var senin?
Dalga geçmeyi bırak, yeter.
Bu portre neden burada?
Hop-pa.
Bu neden uluyor şimdi ya?
Sen kalkma, ben bakarım.
Abel!
Ne oldu?
Sıkıntı ne?
Varlam orada!
Gitme, Abel!
Yaklaşma, Abel!
Abel!
-Varlam!
-Ne?
Ceset.
-Tutuklayın.
-Emredersiniz.
İlk kim görmüş?
Guliko.
Nasılsınız saygıdeğer
Guliko?
Onu ilk ne zaman gördünüz?
Sabah uyandığımda gördüm, zavallı
şey ağaca dayanmış duruyor.
-Merhumu tutuklamak
zorundayız.
-Tutuklamak derken?
Soruşturma böyle buyuruyor.
Sevgili Varlam bir saat
içerisinde yanınızda olacak.
Tamam o zaman.
Eldivenlerinizi giyin.
Nasıl zamanlardan geçiyoruz
Sonunda Varlam'ı da tutukladılar.
-Ee?
-Gittin mi?
-Gittim.
-Ne oldu?
Beni kabul etmediler.
Birileri bizi engelledi.
Saygıdeğer komşum Abel!
Sana yardım edeceklerini gerçekten
düşündün mü?
Başka ne yapabilirim?
-Bu neden karışıyor?
-Aptal çünkü.
Tavsiyemi dinleyin, mezarın
üstüne demir bir kafes koyun, kapısına da bir kilit vurun, kapatın, anahtarı da
cebinize attınız mı, bırakın denesinler.
Aslan kafeste.
Kimse dokunamaz artık.
Firavunların bile böyle
piramitleri yoktu.
Grubunla şu mezarın
arkasına geçin!
Ben demedikçe adım dahi
atmayacaksınız, yetki bende!
Sen de şuraya geç.
Sigara içmek, konuşmak yok.
Gözünüz, kulağınız açık
olsun.
Herkes yerine geçsin!
Hadi!
Abel, vali bu operasyonu bizzat
takip ediyor.
Evet, iyi kalpli biri, beni böyle bir zamanda yalnız bırakmadı.
Abel, mezarlığın
arkasındaki şu ışık gelen pencereleri görüyor musun?
-Görüyorum.
-Orada bir akrabam yaşıyor.
Evine bir taş atımlık
mesafede olacağımızı duyunca krallara layık bir sofra hazırlamış.
Uğramazsak yanlış anlar,
ayıp olur.
Mezarı bırakalım mı
diyorsun?
Geceyarısından önce kimse
gelmez.
Bir şey olursa nöbetçiler
bizi arar.
-Bilmiyorum, valiye sor.
-Sen tamam mısın?
Hemen dönerim.
-Philip.
Meliton.
-Evet, efendim!
Şu ışıkları yanan evi
görüyor musunuz?
Evet, efendim!
Biz oraya gidiyoruz.
Bir şey olursa hemen bizi
arayın, anlaşıldı mı?
Emredersiniz, efendim!
-İçki içmeyi ne zaman
bıraktın?
-Dün.
Dün mü?
Dostum Philip'in ruhu şâd olsun.
Yeter, öleceksin!
Sıkıcı bir hayat yaşamaya
değmez.
İçki iç, zıbar, sonra yine
içki iç!
Lucretius mu?
Çok afedersiniz, efendim!
Buraya yapılmazmış!
Ne şairdi ama be?
Şairlerin kralı.
Dur!
Kıpırdama!
Yoksa ateş ederim!
Seni boğacağım şerefsiz!
Bırak beni, çekil üstümden!
Mezarımıza, kutsalımıza
saldıran alçak sensin demek?
Üstüne köpekleri salın!
Tanrım, kadınmış bu!
Sanık Barateli!
Ön soruşturmalar esnasında merhumu
tam üç kere mezarından çıkarıp aile evine taşıdığınızı itiraf etmişsiniz.
Bunun gerçekliğini
onaylıyor ve suçu kabul ediyor musunuz?
Gerçekliğini onaylıyorum ama
suçu kabul etmiyorum.
Soruşturma esnasında suçu
kabul etmişsiniz.
Yalan, soruşturmada suçu
kabul etmedim.
Bu sizin küreğiniz mi?
Evet, merhumu bu kürekle
kazıp çıkardım.
Peki benim kolumdan
çıkarılan kurşun nerede?
-Yani, merhumu mezardan siz
çıkardınız?
-Evet.
İşte suçunuz bu, suçu bu
teşkil ediyor.
Evet, onu mezarından ben
çıkardım ama suçu kabul etmiyorum.
Oturun.
Lütfen, oturun ve mahkeme
kurallarına riayet edin.
Duruşma oldu bitti, karar
da verildi.
Oturun!
Ben yaşadığım sürece Varlam
Aravidze huzur içinde yatamaz.
Karar kesindir, temyize
gerek yoktur.
Kader tarafları
bağlamıştır; Aravidze ve ben.
Onu 300 kere daha kazıp
çıkaracağım, üç değil.
Oturun!
Sayın Hâkim, sanık tedirgin
durumda, bu oldukça doğal.
Söz alabilir miyim?
Savunma avukatı söz
alabilir.
Sayın Hâkim, kıymetli
vatandaşlar!
Bugün emsali görülmemiş bir
dava ile uğraşıyoruz.
Merhum mezarından tam üç
kere çıkartıldı!
Üç kere!
Gerekçenin hırsızlık
olmadığı aşikâr: merhumla beraber gömülen kıymetli eşyalara dokunulmamıştı.
Peki gerekçe neydi?
Bu suçun sebebi neydi?
Sanıkla konuşmaya çalıştım ama
bunu reddetti.
Bu yüzden hem bir duruşma hem
de bir soruşturma yürütmeli ve de kararı burada vermeliyiz.
Bu yüzden tüm mahkeme
heyetinden sanığı dikkatlice dinlemesini istiyorum.
Sanık konuşabilir.
Merhuma neden eziyet
ettiğimi merak ediyor olmalısınız.
Ölü bir adamla uğraşmak benim de isteyeceğim son şeydir.
İntikam bana keyif falan vermiyor.
Bu bir talihsizlik.
Gerildiğim çarmıh.
Benim için başka bir yol mümkün
değil.
Peki, Varlam Aravidze
kimdir?
Belediye başkanımız
olduğunda ben sekiz yaşındaydım.
Einstein, ölümünden kısa
bir süre önce sesini yükseltip modern bilim insanının trajedisini dile
getirmiştir.
Vasiyeti şöyle buyurur: "Modern bilim insanının
kaderi trajiktir.
Keşifleri ona berraklık ve manevi bağımsızlık
getirmiştir.
Sarfettiği insanüstü eforla inşa ettiği şey
ise kendi sosyal esareti ve kişilik değerlerinin yıkımıdır.
Bu durum artık öyle bir noktadadır ki politik
otoriteler bile onu susturmaya çalışmaktadır.
Bilim insanlarının entelektüel özgürlük ve
özgür araştırmalar ile insanların hayatını aydınlattığı zamanlar geçti mi?
Bilimsel gerçekliği bulmak için çıktığı bu
kör arayışta insanlığa karşı ahlâki sorumluluklarını ve kendi gururunu unuttu
mu?
Dünyamız, otorite sahiplerinin farkında
olmadığı bir kriz ile tehdit edilmekte.
Atomun saldığı güç düşünme şeklimiz hariç her
şeyi değiştirdi ve bu yüzden şimdiye dek karşılaşmadığımız bir felakete
sürükleniyoruz.
İnsanlığın kurtulması için yeni bir düşünce
şekli edinmesi gerekiyor.
Zamanımızın en güç görevi bu tehlikeyi
defetmektir.
Tarihin karar anlarından birinde sizlere
cılız sesimin yettiğince yalvarıyorum.”
"Dünya'nın en büyük
düşünürleri: Albert Einstein" programımız bitti.
Sırada hafif müziklerle
dolu bir konserimiz var.
Titreşimler sadece
fresklere zarar vermekle kalmamış.
Kilisenin duvarları da
çatlak içinde.
Eğer böyle devam ederse kilise
yerle bir olacaktır.
Bu arada, kilise kazıkların
üstünde duruyor.
Kilisedeki laboratuvar
deneylerinizi derhal sonlandırmanızı ve Araştırma Enstitüsü için de elinizden
geldiğince çabuk bir biçimde yeni bir bina inşa etmenizi istiyoruz.
Bilime ve ilerlemeye karşı
mısınız yani?
Eski anıtları yok eden
bilime karşıyız.
Saygıdeğer Varlam!
Şehrin belediye başkanı
olarak bu kiliseyi sadece siz kurtarabilirsiniz.
Yardım edeceğine
güveniyoruz.
Doksopulo, kiliseyle
alakalı yönerge ne diyordu?
Kilise köhnemiş diyordu.
-Kim köhnemiş diyor?
-Neredeyse yıkılmak üzere.
Neredeyse.
Duydunuz mu?
Neredeyse!
Bina yıkılmak üzere, resmen
enfeksiyon yuvası.
Temellerinde yılanlar ve
kertenkeleler ürüyor.
Kimsenin geldiği de yok.
İnsanı Tanrı'nın
yarattığına inanılan zamanlar geçti.
Hepimizin maymundan geldiği
gerçekliği kesinleşti.
Kilisenin yerine bilim
merkezi yapılmasının sebebi de
Dur bakalım, Doksopulo, dur!
Saygıdeğer Doksopulo!
Meryem Ana Katedrali Hristiyanlığın
erken dönemlerinin en büyük anıtlarındandır.
Kültürel bir varlıktır!
Onu yok etmek, insanlarımızı besleyen ve
zenginleştiren, onlara hayat veren kökleri kesmek demektir.
Rustaveli'nin ve Dante'nin
eserlerini ateşe atmaktır.
Bach'ı, Beethoven'ı, Verdi'yi
susturmaktır.
O zaman St. Peter Kilisesi'ni, Notre Dame'ı,
Svetitskhoveli'yi yıkalım
Saygıdeğer Varlam!
Kilisemize ait eşsiz kalıntılar
vardı.
Atalarımız onları bugüne
dek asırlarca korumuştu.
Ama hepsi ortadan kayboldu.
Şimdi de bina çöküyor.
Ama biz Doksopulo, laboratuvarla alakalı yönergeyi
ver.
Bakın burada ne diyor: "Laboratuvar
için yeni bir bina yapılmasını uygun görüyorum.
Ancak eksik kaynaklar
nedeniyle, geçici olarak geri durmak gerekmektedir.”
Gördünüz mü, biz de endişe
ediyoruz.
Ama görünüyor ki daha fazla
erteleyemeyiz.
Beni ikna ettiniz.
Doksopulo!
Annen var mı?
Evet.
-Kaç yaşında?
-Çok yaşlı.
Onunla ilgilenmen gerekmez
mi?
Aynısı bu kilise için de
geçerli, 6.
yüzyıldan kalma bir anıt, gururumuz ve de
tarihimiz.
Bir evlat annesini asla
ilgisiz bırakmamalı.
Bunu unutma.
Gözlerimizi açtıkları ve
bize doğruyu gösterdikleri için bu insanlara minnettâr olmalıyız.
Bu sorunu çözmek için
elimden geleni ardıma koymayacağıma söz veriyorum.
Ve bildiğim kadarıyla
buradaki deneyler minimum kapasitede yapılıyor.
Yeni bir bina yapılana
kadar da böyle devam eder.
Eğer yüksek voltaj
yüklemeleri devam ederse sadece kilise değil tüm şehir patlayacak.
Ne diyorsun sen?
Bu belgeyi sizlerin
karşısında parçalıyorum.
Sen gidebilirsin.
-Sizin için başka ne
yapabilirim?
-Hepsi bu, teşekkürler.
O zaman size biraz biyografik
detaylardan bahsedeyim.
Saygıdeğer Miriam ve
Mosse'nin biyografilerinden.
Mavi kanın temsilcileri bana yabancı değildir.
Saygıdeğer Sandro, tek bir
gerçeklik ilgimi çekiyor.
Sevgili Sandro!
Tarasi Taraskaneli'yi
duydun mu?
Elbette duydum.
Tarasi Taraskaneli büyük
büyük dedem olur.
Demek aynı soya dayanıyoruz.
Ben de Tarasi
Taraskaneli'nin soyundan geliyorum.
-Nasıl yani?
-Evet, öyle.
ama onu sonra konuşuruz.
Şimdi bana şunu söyle.
Şehir merkezindeki şu iki
katlı evde yaşıyorsun, değil mi?
Seremoni esnasında bir kız camdan
baloncuklar üflüyordu.
Orası senin dairen mi?
Evet.
Her şeyi görüyorum, her
şeyi fark ediyorum.
Yani, bana dikkat edin.
Neyse, şakanın sırası değil.
Aslında hayat böyle.
Kimi
baloncuk üfler, kimileri halk düşmanlarını kovalar.
Siz sanatçılar yaratıcılıkla
tutuşursunuz.
Fakirler dilenir, katiller
öldürür, fahişeler, afedersiniz, fahişelik yapar.
Ama bu normal mi?
Normal mi bu?
Eskiden böyleydi ama artık öyle
olmayacak.
Bu şehri bir cennete
dönüştüreceğiz.
Sizin yardımınızla değerli halkım, sizin rehberliğinizle.
Oturum bitmiştir.
Belki Aravidze bilmiyordur?
O yaşlı insanları neden
tutukladılar, bunu açıklayabilir misin?
Ajanlarmış güya!
Onların hiçbir suçu yok.
Kilise yüzünden işte.
Sakin ol.
Sırf kendi yönergesini yırttı
diye yaptı bunu.
Kapısına dayanacağım, o
yaşlı insanları bir an önce serbest bırakmak zorunda, ya da beni de tutuklasın.
Sakin ol, sevgili Sandro.
Senin bununla ne alakan var?
Onları Aravidze'ye ben
götürdüm.
Bunun sorumlusu benim,
kilise yüzünden -Kilise yüzünden değil.
-Neden o zaman?
-Bilmiyorum.
-Bilmiyorsun?
Sandro, sakin olmalısın.
Söz veriyorum, elimden
geleni yapacağım.
Varlam olayı inceleyip bana
rapor verecektir.
Bunda bakılacak ne var ya?
Ne?
Haksızlık etme, Sandro.
Aravidze'den ne istiyorsun?
O burada değil Kuruntularını bırak.
Eve git ve bırak da ben
ilgileneyim Efendim, Varlam.
Varlam, böyle konularda ağzımız
sıkı olmalı.
Hayır.
Evet, elbette.
Teşekkürler, görüşürüz.
İlginç bir adamsın, Sandro.
Aksi adamsın.
Varlam dosyayı incelemiş ve
onları serbest bırakmış.
Şimdi ne diyorsun?
Anne!
Sandro Barateli, büyük
Botticelli'ye rakip olabilir mi bilmiyorum ama Nino Barateli kesinlikle Botticelli'nin
Meryem Ana'larına benziyor.
Umarım sizi
korkutmamışımdır, güzel Nino?
Sıradan bir faninin eli öpülür, ancak tanrıça ve azizlerin karşısında boyun
eğmek gerekir.
Sevgili Nino, sizlerin
methini çok duydum, sanatçı Sandro Barateli ve güzel eşi.
Sizlerle tanışmayı ve
resimlerinizi görmeyi diliyordum.
Ama Mikhail ve Yelena beni
biraz bekletti.
Bu bir iftira, saygıdeğer
Varlam.
Sürekli meşgul olan sendin,
özellikle de son zamanlarda.
Sevgili Sandro, hevesli
asistanlarımı bağışlayın.
Haksız yere ceza alan o insanların
hakkını savunmana sevindim.
-Orada ne kadar kalmışlar?
-24 saat.
-Zavallılar, kormuş olsalar
gerek?
-Pek sayılmaz, kolay
korkmazlar.
Onlar eski muhafizlar,
değil mi?
Saygıdeğer Mosse ve güzel
Miriam.
Ve bu da ailemizin en
önemli üyesi, Keti Barateli.
Sevgili Keti!
Sevgili Keti, lütfen!
Teşekkürler.
Keti, Abel'i odana götür de
oynayın.
Sandro, saygıdeğer Kaiosro
Doksopulo ile tanıştı.
Geno Ricrafelov'a gelecek
olursak İsmi ebelemece oyununu andırıyor.
Sopayla diğer çubuğu
dürttüğün hani.
Neyse, iki yaverim de birinci
sınıf müzisyendir.
Bravo!
Bu da bir yetenek sayılır,
sevgili Nino.
Biraz sarhoş olmamızı
bağışlayın, çok konuşur, şarkı söyler, hatta biraz da tökezleriz.
Ama fazla vaktinizi
almayacağız.
Sandro!
Eserlerin dünyanın en iyi
müzelerinde bile sergilenebilir.
Afedersin, Nino.
Bunlar tam da bizim
ihtiyacımız olan işler: ciddi, düşünce içeren ve de derin.
Sevgili Sandro!
Çağdaş sanat
galerilerimizin hepsi birbirine benzeyen klişeleşmiş eserler yerine böyle
ruhani şekilde aydınlanmış yüzleri sergilemesi gerçekten imkânsız mı?
Neden emekçi bir kadını Meryem Ana olarak resmedemiyoruz?
Çalışan bir insandan daha güzel
ne olabilir ki?
Ama o zaman birçok düşman
edinirdin, değil mi Yelena?
Elbette ki doğru.”
Bu sanata ne gerek var?
" derler.
Bu olsa olsa ev sanatı
olur, küçük oda için.
Hatta, bu kaçışçılıktır.”
Ve ben de onlara derim ki, "Bazen kaçışlar daha büyük
bir gerçekliğe dalmaktır.
İnsanlarımızın büyük gerçekliğe ihtiyacı var.
Ama sizce düşmanlarımız bunu nasıl yorumlar?
Anarşiye çağrı olarak.
Evet, bir anarşi çağrısı olarak.
Şu kim peki?
Oldukça güzel Sandro,
oldukça güzel.
İşte bu da Nino'nun.
Harika!
Beyinlerini incelemek
ilginç olurdu.
İçeride neler oluyor acaba?
Sevgili Sandro, en azından
okuma yazma biliyorlar.
Bu meslekte de kara
cahillerle uğraşmak zorunda kalıyorsun.
-Bu doğru, değil mi sevgili
Yelena?
-Kesinlikle doğru.
Bugünlerde yanımızda senin
gibi sanatçılara ihtiyaç var.
Görevin büyük.
Halkı aydınlatmalı ve kültür
seviyelerini yükseltmeliyiz.
Sevgili Varlam!
Sizce benim tablolarım ya da siz ve sizin
çabalarınız "Kaplan Postlu Şövalye"yi yaratmış bir halkı
aydınlatabilir mi?
Halkın aydınlanmasının tek yolu ruhani bir
liderdir.
Manevi bir kahraman.
Tevazu bir erdemdir.
Haklısın, Sandro, ben ruhani bir lider
değilim.
Ama biraz sabret, bizi aceleye getirme.
Bize biraz zaman tanı.
Kahramanlar kendi ömürlerinde doğar.
İkimizin de sınanacağı zamanlar yakındır
belki de.
Hz. İsa neden işkence gördü?
Gerçekler için.
Korkma, İsa ölmedi.
Ölümden geri döndü ve bir
kuş gibi göklere uçtu.
Şimdi gökyüzünde.
Orada sadece iyi insanlar
var.
Kötüler oraya giremiyor.
-Neden?
-Kötüler ağır.
-Neden ağırlar ki?
-Bilmiyor musun?
Günahlar yüzünden.
İyi bir insanın ruhu ise
temiz ve bir kuş kadar hafifmiş.
-Nereden biliyorsun?
-Annem söyledi.
Bu mucizeleri yerine
getiren bir haç.
Uyumadan önce ya da ay
hilale döndüğünde dilediğin her şey gerçek olur.
-Her şey mi?
-Evet, her şey.
Gerçekten mi?
Dilediğim her şey olacak mı?
Her şey!
Annemi geri getirebilir mi?
Annen yok mu?
Annen seni seviyor.
O yaşıyor, cennette,
meleklerle beraber ve seni izliyor.
Seni düşünüyor.
-Nino, biraz gelir misin?
-Geliyorum.
Bravo!
Bizim gitmemiz lazım, çocuğun
yatma vakti geldi.
Abel!
Abel!
Babandan biraz daha kalman
için izin isteyeceğim.
Varlam Amca, Abel bir
dakika daha kalabilir mi?
-Bir dakika daha kalsın.
-Teşekkürler.
Ama sadece bir dakika daha.
Sayın Varlam, bir şarkı
daha söyler misiniz?
Başka bir şey söyleyin
lütfen.
Reddetmeyin, rica ediyorum,
sevgili Varlam!
Büyük bir zevkle.
Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam: Bakın
gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,
İşte en temiz inanç kalleşçe çiğneniyor, işte
utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan, işte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,
işte haksızlığa uğradı dört başı mamur olan, işte kuvvet kör-topal, devrilmiş
boyu bosu, işte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle, İşte
en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış, işte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;
William Shakespeare, 66. Sone.
Bir idareci, idarecidir.
Abel, hadi bakalım!
Ziyaretinize tekrar geleceğim.
Anne, atladı!
Tam bir komedyen, bir
palyaço.
Afedersiniz Nino, yine ben.
Şaşkın oğlum haçınızı almış.
Keti'nin verdiğini söylüyor.
Onun annesini
canlandıracağına inanmış.
Fark ettiğime sevindim.
Ona iyi bakın, oldukça
değerli bir parça.
Sevgili Nino.
Beni hayranlar listenize ekleyebilir
misiniz?
Lütfen!
Sandro!
-Ne oldu?
-Berbat bir rüyâ gördüm,
Sandro.
Bu şehirden gidelim hadi, uzaklara
gidelim.
Buradan olabildiğince uzağa.
Eğer isterlerse nerede
olursak olalım bizi bulurlar.
Tanrım!
Rüyâm tam da buydu!
Nino, bana duraksızca koşan tavşanı hatırlatıyorsun.”
Nereye koşuyorsun?
" diye sordu.”
Kurtları avlıyorlar" dedi tavşan.”
Peki bunun seninle ne alakası var?
" "Beni yakalarlarsa, kurt
olmadığımı kanıtlayamam! "
Minik pısırık seni.
Sandro, bu onlar.
Sandro Onlar
olduğuna eminim!
Huzurunuz bol olsun.
Sandro Barateli siz misiniz?
Evet.
Bizimle geliyorsunuz.
Nasıl isterseniz.
Merhaba, saygıdeğer Mikhail.
Dün Sandro Barateli'yi hangi
sebeple tutuklattın?
Nedir bu?
Okuyun.”
Sözde ressamlardan oluşan grup son
zamanlarda bireyciliği benimsemiştir.
Bu kibirli ve fanatik sanatçının ise
Anarşist şairlerle iltisakı bulunmaktadır.
Bir önceki gün, yoldaş sanatçılarının olduğu bir ortamda Meryem Ana
Katedrali'ne dokunan her kim olursa dedesinin hançeriyle ellerini keseceğine yemin
etmiştir.
Bu sapkın şahsın kişisel sergilerine kimin destek verdiğini merak
etmekteyiz.
Anarşist Barateli'nin sanatsal çalışmaları kültürümüze leke sürmektedir.
Toplumumuz
için tehlikelidir.
Eğer bu ne idüğü belirsiz karakter ile başa çıkmazsanız gerekli
makamlara başvurmaktan çekinmeyiz!
Sanatçılar grubu.”
Barateli'nin tutuklanma
gerekçesi bu mektup mu yani?
Sana soruyorum.
Onu bu saçmalıktan, bu
pislikten dolayı mı tutukladın?
Bu ulusun düşmanları bu
mektubu yazanlardır!
Zıvanadan çıkmışlar, bu saçmalık!
Barateli benim dostumdur.
Dahası, o benim talebemdir ve
onunla gurur duyuyorum.
Sen şimdi bana, benim
dostumun ve talebemin bir düşman olduğunu
mu söylüyorsun?
Anlıyorum ama dedikleriniz bu
metni yazanlar için bir argüman değil.
Belki sanatçının yeteneği
de onlar için argüman değildir?
Duruşunu göz önünde
bulundurmuşlar.
Neden bahsediyorsun sen?
Yetenek bir zarafet ve bir
duruştur zaten!
Sandro Barateli'nin
dostunuz ve talebeniz olmasını anlıyorum.
Bu arada, benim de akrabam
olduğunu biliyor muydunuz?
Hayır Bunu bilmiyordum.
Yakın akraba bile sayılırız.
Bir itiraz yazın,
saygıdeğer Mikhail.
Barateli tutuklandı, ama
hükmü verilmedi.
Ben halkın iradesini yerine
getirdim, o mektubun arkasındaki çoğunluğun.
Ve çoğunluktan gelen her söz benim için kutsaldan da kutsaldır.
Bir itiraz dilekçesi yazın
sayın Mikhail.
İtiraz dilekçesi mi?
Evet, buna bir itirazım yok.
Dur bakalım Ne demek "itirazım yok"?
Gerçekliğe ne gibi bir itirazın olabilir?
Gerçekliğe mi?
Asla olmaz.
Tamam o zaman, yazarım.
Buyurun yazın.
Ama mektubu da göz önünde bulundurun.
O şer dolu mektubun bununla
ne alakası olabilir?
O provokasyonun?
O mektup birçok yerden onay
aldı, provokasyon diyemezsiniz.
-Nereden onay aldığı beni
bağlamaz.
-Yanılıyorsunuz, sayın
Mikhail.
Benim çoğunluktan yana olmam gerekir, çünkü kararı çoğunluk verir.
Hangi çoğunluk?
Sen neden bahsediyorsun?
Mantıklı tek bir kişi binlerce aptalı bastırır.
Benden bahsettiğinizi
anlıyorum.
Onun hakkını savunun, bir
kişi için savunma yapmak büyük bir mesele değil.
Ama unutmayın, mektubu
yazanların gözünde düşmanı koruyor olacaksınız.
Evet, sizin arkadaşınız ve
benim akrabam, artık bizim düşmanımız.
Ve biz de onun
kurbanlarıyız.
Düşman kim?
Düşman kim?
Çocuklar öne geçer,
çocuklar öne.
Bırakın geçelim.
Çocuklar öne geçer.
-Baakashvili.
-Belgeniz.
Parsel onaylanmış.
Koreli, Elizbar.
Yazışma hakkı olmaksızın
sürgün edilmiş.
Nereye sürgün edilmiş?
Nereye?
Bana artık yaşamadığını
söyleyin, öldüğünü söyleyin.
Bize işkence etmeyi bırakın!
Öldüğünü söyleyin Parsel onaylanmış.
Barateli.
Yazışma hakkı olmadan
sürgün.
Tatlım, oraya giremezsin.
Mikhail Korisheli
tutuklandı.
Senin de başın belaya
girmeden git buradan.
Saygıdeğer Varlam!
Bize yardım edin lütfen!
Sandro zeval içinde.
Kurtarın onu!
Yalvarırım, saygıdeğer
Varlam!
Yardım edin, saygıdeğer
Varlam!
Nino hala, istasyona kütük
getirmişler.
Üstlerinde sürgüne
gönderilenlerin isimleri ve adresleri yazıyormuş.
Belki Sandro amca da kendi
ismini yazmıştır.
Beni annem gönderdi.
Keti, kalk hadi!
Acele et, gidiyoruz.
Amiran Abashidze.
Buldum.
Buldum, anne!
Anne!
Sandalyeye oturun.
Sigara içer misiniz?
Teşekkürler, sigara
kullanmıyorum.
İnanın bana, içten bir
itiraf sizi çok rahatlatacaktır.
Bizzat gizli örgütün lideri
Mikhail Korisheli örgütün aktif üyelerinden biri olarak sizin isminizi verdi.
Yalan delil alabilmek için dürüst
bir kişiye iftira atmak ahlak dışıdır.
Çoğunluğun iyiliği için
yapılan her şey ahlaki sınırlardadır.
Bir masumun hüküm giymesi çoğunluğa
neden fayda sağlasın ki?
"Masum"ların halk
düşmanı olduğuna dair reddedilemeyecek deliller var.
Benim gibi yani.
Bana inanmıyor musunuz?
, Beni hiçbir kanıtınız
yokken tutuklamanıza rağmen size nasıl inanabilirim?
Şimdi de yalan ifademi
alabilmek için her yola başvuruyorsunuz.
Yalan mı?
Peki sizi Mikhail Korisheli
ile yanyana getirirsek o zaman ne diyeceksiniz?
Mikhail Korisheli'nin
düşmanım olduğuna kimse beni inandıramaz.
Onun gibi dürüst insanlar bile tutuklanıyorsa o zaman tüm ülkeyi tutuklamanız
gerekecek.
Mikhail Korisheli'yi
getirin.
Pontoss ajanı olduğunuz
doğru mu?
Evet.
Ajan olarak göreviniz neydi?
Mumbai'den Londra'ya tünel
kazmak.
Size kimler yardım etti?
-Bütün iş birlikçilerimiz.
-Yani?
-Kaç kişi?
-2,700.
İsimleri hatırlamıyorsunuz
tabii ki?
İş birlikçilerin listesi
mevcut.
Kolayca bulabilirsiniz.
Ne konuda sabotaj planı
yapıyordunuz?
Mısır hasatına zehir
karıştırıp ülke nüfusunu kıracaktık.
Sandro Barateli bu örgütün
üyesi miydi?
Evet, öyleydi.
Şimdi ikiniz
konuşabilirsiniz.
İkinizi bir süre başbaşa bırakacağım
ve işimi görüp döneceğim.
Dinle Sandro, Çok düşündüm,
gecelerce düşündüm.
Verebildiğimiz kadar
isim verip onları halk düşmanı olarak göstermeliyiz.
Hepsini tutuklasınlar.
Sonra da suçlananların
sayısı astronomik bir sayıya çıkınca tepedekiler bir daha düşünecektir ve
olağanüstü toplanıp hükûmeti yanıltan bütün suçluları açığa çıkaracaklardır.
Anladın mı, Sandro?
Buna taktik derler.
Kurnazca, zekice bir taktik.
Her şeyi imzalayacağız ve
bu işi saçma bir hâle getireceğiz.
Binlerce absürt ifade
vereceğiz.
Mumbai'den Londra'ya olan
tünel gibi.
Hükûmet eninde sonunda her
şeyi anlayacaktır.
Uğradığı yanılgıya kızacak ve
demir eliyle kötülerin boğazını kavrayıp onları ezecektir.
Hayal gücü
Bunların hepsi hayal gücü.
Beni anladın mı, Sandro?
Kimseye
güvenemeyiz, ne sözlerine ne de hareketlerine!
Düşmanı tanıyabilmek için açıkgözlü
olmalıyız.
Bu en büyük görevimizdir ve
hafife alınamaz, hanımlar ve beyler!
Hatta incelikle düşünülmelidir çünkü
üç kişiden dördü düşmanımız.
Hiç şaşırmayın!
Bir düşman, bir dosttan
fazlasıdır!
Bu her zaman böyleydi.
Ve bugün de öyle!
Hanımlar ve beyler, anavatanımız
tehlike altında!
Halkımız sımsıkı bir yumruk
olmalı, Çin Seddi hâline gelip düşmanın aşmasını engellemelidir.
Çin'in bilgeliğinden
yararlanmak da pekâlâ uygundur.
Konfüçyus şöyle buyurmuştur: "Karanlık
bir odada siyah bir kedi yakalamak zordur.
Özellikle de kedi yoksa.”
Şüphesiz ki görevlerin en
zorlarından biriyle karşı karşıyayız.
Ama birlikte aşamayacağımız bir
engel yoktur.
Eğer yeterince istersek karanlık odadaki kediyi yakalarız.
Odada kedi olmasa bile.
Nino!
Gelmene sevindim.
Ne var ne yok?
Bekle biraz, ben öğrenirim
şimdi.
3-17, lütfen.
Nika, benim.
Nino yanımda.
Adamımız hakkında bir
gelişme var mı?
Evet, anladım.
Pekâlâ.
Her şey istediğimiz gibi
olacak.
Sandro ve Mikhail'in
tutuklanması tabii ki de bir hata.
İkimizin de sabırlı olması
gerek.
Görürsün, Nika elinden
geleni yapar.
Araştırıp onları tahliye
edecekler.
Senin güçlü olman lazım.
Keti var, unutma.
Sen ondan da sorumlusun.
Hayırlısıyla bitince her
şey yoluna girecektir.
Gerçeği bulup Sandro'yu
tahliye etmekle yükümlüler.
Bundan eminim!
Nino, kızını düşünüyorum
da Keti'nin iyi bir vatandaş ve onurlu bir
kadın olması gerek.
Senin bahtsızlığın onu
yanlış yönlendirmemeli.
Unutma, daha büyük bir
davamız var.
Gelecek nesiller bizimle
gurur duyacak.
Ama olaylar o kadar büyük
ki bazen hatalar kaçınılmaz oluyor.
Masumlar bile suçlu duruma
düşebiliyor.
Ama en sevdiğimiz Beethoven
parçası "Neşeye Övgü"yü duyar gibiyim, eminim ki yakın zamanda da tüm
dünyada yankılanacaktır.
Ne oldu, anne?
Atamızı kaybettik
Ne?
Kiliseyi patlattılar.
Kapıyı niye çalıyorsunuz ki?
Kimse yok.
Yelena'yı tutukladılar.
Dairesinin mühürlü olduğunu
görmüyor musunuz?
Evet, anladım.
Anlıyorum.
Onları getirdim, saygıdeğer
Varlam.
Evet, kesinlikle.
Tamam
Görüşmek üzere.
Kimi getirdin?
Darbaisseli'leri.
Emrinizi yerine getirdim.
Hangi Darbaisseli?
Getirmemi istediklerinizi.
Ben mi emrettim?
Delirdin mi sen?
Saygıdeğer Varlam, Darbaisseli
isimli herkesi bulup getirmemi istediniz.
Neredeler?
Arabadalar.
Hepsini bırak.
Bana teşekkür edersiniz
sanmıştım.
Size araba dolusu düşman buldum.
Ya siz, minnettâr olmak
yerine Rictafelov tek bir casusu takip
etti diye zam ve terfi aldı.
Bazı insanlar neden bu
kadar şanslı?
Dediğimi yap.
Yoksa onlar yerine seni
içeri atarım.
Bırak evlerine gitsinler!
Saygıdeğer Varlam!
Onca işi boşuna mı yaptım?
Bu lanetleri bir aydır
kovalıyorum, hepsini yakaladım.
Onları bir kodese tıkalım, ileride
elbet bir işimize yararlar.
Git onlardan tek tek özür
dile ve hepsini serbest bırak.
Sonra da buraya gelip şu
masaya otur Şu masaya mı?
Ve istifa dilekçeni yaz.
Ama benim okumam yazmam yok.
Çık dışarı!
Doksopulo'nun çıkışına izin
vermeyin.
Sen de buraya gel.
Tüm bunlar ne demek açıklar
mısın?
Doksopulo, canım benim, gel
içeri.
Tamam, öyle olsun,
tutukla gitsin hepsini!
Teşekkürler, sayın Varlam!
Beni endişe etmeden dinle.
Bu akşam sizi tutuklamaya
gelecekler.
Burada biraz para ve tren
biletleri var.
Acele ederseniz kendinizi
kurtarabilirsiniz.
Anne, kimdi o kadın?
Keti, çabuk hazırlan.
Gitmemiz lazım!
-Nereye gidiyoruz?
-Kırsala.
Kırsala mı?
Evet, kırsala.
Acele et!
-Hemen dönecek miyiz?
-Evet.
Huzurunuz bol olsun.
Nino Barateli siz misiniz?
Evet.
Çekin ellerinizi!
Bırakın onu!
Anne!
Anneciğim!
Keti, korkma!
Anne!
Nino Barateli'nin geçmişi elinden alındı.
Hikâyem böyle sonlanıyor.
Buradan, suçsuz yere cezalandırılmış herkes adına Varlam Aravidze'nin kendi
akrabaları tarafından mezarından çıkarılmasını talep ediyorum.
İtiraz ediyorum.
Hepsi yalan ve iftira!
İftira mı?
Kanıtla o zaman!
Merhumun gömülü kalmasına karşı mı
çıkıyorsunuz?
Evet, onu gömemezsiniz!
Bırakın da leş kargaları onu
parçalara ayırsın!
Onu gömmek affetmek demektir, işlediği
tüm suçlara göz yummaktır.
Beyanımı tüm kamuoyuna tekrar duyuruyorum:
eğer onu oradan siz kazıp çıkarmazsanız ben çıkarırım, ona asla huzur
vermeyeceğim!
Tam bir kaçık, hanımlar ve beyler,
bu kadın delirmiş!
Duruşma hakkını elinden alın.
Deli o, her şeyi yapabilir, sürtük!
Mahkeme salonunu hemen terk
edin!
Terk etmek mi?
Siz de burada oturup o manyağı
dinleyin!
Biz de aydan gelmedik ya!
Yemeyiz bu numaraları!
Sanığa sorusu olan var mı?
Duruşma ertelenmiştir.
Kimse günahsız değildir,
evlat.
Hepimiz günaha doğarız.
Yardım et, Tornike.
Güneş doğuyor!
Güneş!
Korkma, dede.
Karanlıktayız zaten, bir şey olmaz.
Orada bir huzme var!
Görüyor
musun?
Benden ne istiyor?
Neden beni rahatsız ediyor?
Hadi karartalım onu, yoksa her yerim
kanayacak.
Neden kanasın ki, dede?
Parmaklarıma bak.
Süzülen kan damlalarını görüyor musun?
Güneş doğduğunda ben kanamaya başlarım.
Hadi karartalım onu, çabuk, yoksa vücudumdaki
tüm kan akacak.
Kes şunu, dede!
Biraz dur ve sakin ol artık!
Neden beni rahatsız ediyorsun?
Neden vicdanımı uyandırıyorsun?
Neden tüm bu vicdan muhasebesi?
Seni karartacağım!
Seni söndüreceğim!
Gördün mü?
Söndürdüm onu.
Tamamen söndü.
Dedem öldü!
Anne!
Anne!
Dedem öldü!
Sevgili Guliko, üzgünüm ama
artık gitmeliyim.
Babam kötü bir adammış, onu
yattığı yerden çıkartmam gerekiyor.
Bütün bunları biliyor
muydun?
Neyi?
DEDEM HAKKINDAKİLERİ.
DEDEN YANLIŞ BİR ŞEY
YAPMADI.
O ZAMANLAR ORTALIK
KARIŞIKTI.
ŞİMDİ AÇIKLAMASI ZOR.
BUNUN ZAMANLA NE ALAKASI VAR?
TABİİ Kİ DE VAR!
DURUM FARKLIYDI.
ÖLÜM KALIM MESELESİYDİ.
ETRAFIMIZ DÜŞMANLARLA
ÇEVRİLİYDİ.
HEPSİ BİR OLUP BİZE
SALDIRIYORDU.
NE YANİ, DÜŞMANIMIZIN
SIRTINI MI SIVAZLASAYDIK?
AMA BARATELİ DÜŞMAN
DEĞİLDİ.
ELBETTE ÖYLEYDİ.
İYİ BİR SANATÇI OLABİLİR
AMA BİRÇOK ŞEYDEN DE HABERİ YOKTU.
BİZİM HATAMIZ OLMADI
DEMİYORUM.
AMA MİLYONLARCA İNSANIN
CANI TEHLİKEDEYKEN TEK BİR İNSANIN NE ÖNEMİ VAR Kİ?
O ZAMANLAR VAZİFELERİMİZ
BÜYÜKTÜ.
BUNU HERKESİN HATIRLAMASI
VE BİRAZ DAHA AÇIK GÖRÜŞLÜ OLMASI LAZIM.
İNSANLARIN HAYATLARININ
ARİTMETİK HESAPLAMASINI YAPIYORSUN.
ÖNEMLİ OLAN PORSİYONU İYİ
AYARLAMAK, DEĞİL Mİ?
BANA İRONİ YAPMA UKALA
HERİF!
KAMU GÖREVLİLERİ İÇİN KAMU
YARARI KİŞİSEL KAYGILARIN ÜSTÜNDEDİR, ARTIK BUNU BİLECEK YAŞTASIN!
EVET, KİŞİSEL KAYGILARIN ÜSTÜNDEDİR!
İNSAN ÖNCE İNSAN OLARAK
DOĞAR, SONRA KAMUYA MAL OLUR.
SENİN KAFAN HÂLÂ BULUTLARIN
ÜSTÜNDE AMA GERÇEKLER BAŞKA.
VARLAM'IN REHBERİ HER ZAMAN
İÇİN TOPLUMUN ÇIKARLARI OLMUŞTUR.
AMA BAZEN KENDİ İRADESİ
DIŞINDA DA KARARLAR VERMEK ZORUNDA KALDI.
DÜNYA'YI YOK ETMESİNİ
İSTESELER, BUNU YAPAR MIYDI?
BİLİYOR MUSUN?
SENİN DEDEN KENDİ ELLERİYLE
KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİ!
SEN İSE BİR İNSANA ATEŞ
ETTİN!
SEN NE AHLAKINDAN
BAHSEDİYORSUN?
KİME ATEŞ ETTİĞİMİ
BİLMİYORDUM.
NE FARK EDER?
BİR İNSANA ATEŞ ETTİN!
EVET, ETTİM VE BU KABAHATİMİZİ DAHA DA BÜYÜK BİR HÂLE
GETİRİYOR.
-KİMİN KABAHATİNİ?
-DEDEMİN, BENİM VE SENİN.
BENİM SUÇUM NEYMİŞ?
DEDEMİ AKLAMAYA ÇALIŞMAN VE
ONUN ADIMLARINI TAKİP ETMEN.
SEN BENDEN BİLE BETERSİN,
ÇÜNKÜ O KADINA ACIMIYORSUN BİLE.
NEDEN ACIYACAKMIŞIM?
SEN KAFAYI MI YEDİN?
AF DİLENMEK YERİNE ONU
BOĞAZLAMAYI YEĞLERSİN.
BU KADAR SALAK OLDUĞUNU
TAHAYYÜL EDEMEZDİM!
O BENİM BABAMI MEZARINDAN
ÇIKARACAK BEN DE GİDİP ÖZÜR DİLEYECEĞİM?
BİR AN ÖNCE KENDİNE
GELMEZSEN SENİ DE, ONU DA BOĞAZLARIM!
MERHUMA SALDIRMASINA İZİN VEREMEM!
SENDEN NEFRET EDİYORUM.
NEFRET!
KİMSE GÜNAHSIZ
DEĞİLDİR HEPİMİZ GÜNAHA DOĞARIZ GENÇ BİR ERKEĞİN PSİKOLOJİSİ OLDUKÇA
DENGESİZDİR.
Depresyon, insomnia ve de günlük düzeninin
bozulması
Her gün ölü bir insan gören bir yetişkin bile
depresyona girerdi.
Dinlenmeye ihtiyacı var.
Günde üç kez bu ilaçtan verin.
Tornike güçlü çocuktur, endişelenmenize
gerek yok.
Şok hâli genelde uzun
sürmez.
Yarın tekrar aramıza
dönecektir diye düşünüyorum.
Heyetten ceza çıkacaktır
elbette.
Ama o vakte kadar ne
yapacağım, her gün babamı mı gömeceğim?
Hak ettiği cezayı alacaktır.
Sanmam, en fazla bir yıl
ceza alır.
Onu da para cezasına
çevirirler.
Nasıl yani?
CEZA ÖDEYİP SERBEST Mİ
KALACAK?
Tanrım, kanunlarımızın
hâline bak!
Bahçemize her gün ölü bir
adam bırakıyorlar ve faili hapis cezası almıyor.
Abel, Varlam mezardan bir
daha çıkarılırsa kafayı yiyeceğim.
Eminim artık!
Abel, dinle bak beni.
Peşine benim çocukları
takayım, bak o zaman nasıl kuzuya dönüyor.
Hayır, işe yaramaz.
Kendi bileceği iş, onu o
mezara domuz gibi gömerim.
Saçmalama lütfen.
Abel, her şeyin bir sınırı
vardır, aklını başına topla.
Oğlumu kaybetmek üzere
olduğumu anlamıyor musunuz?
Dedesi öldüğünde kafayı
sıyıracaktı, bir tane daha mı ölüm görsün?
Oğlumuzu bahane etme.
Benim oğlum bir korkak
değil.
O sürtüğe tüfeğiyle ilk o
saldırdı!
Seni anlıyorum, Abel.
Oğlunu koruyorsun.
Ama günü gelince dedesini
mezardan kaldırırlarken senin hiçbir şey yapmamanı sorgulayacaktır.
Eğer burada bir hata
yaparsan seni asla affetmez.
Onunla bir daha anlaşmaya
çalışalım mı?
Söz konusu dahi olamaz.
Parayı duyunca resmen
çılgına döndü.
Galiba gerçekten kafayı
yemiş.
Söylesene, kafasına
baktırdınız mı?
Evet, bir sorunu yok.
Doktorun teşhisi başka
gerçeklik başka.
Sence bu davranış normal
addedilebilir mi?
Tüm intikamını aldı
zaten; Varlam'ın ebediyetini bozdu, tüm şehrin karşısında gururunuzla oynadı.
.
Daha ne istiyor ki?
Hedefine ulaştığı aşikâr
işte!
Ama hâlâ onu mezarından
çıkarmaya devam edeceğini söylüyor, delilik!
Artık fark etmez.
Uzmanlar akli dengesinin yerinde
olduğunu söyledi.
Dur bakalım Ne demek fark etmez?
Eğer sanık mental açıdan
sağlıklı değilse duruşma gerçekleştirilemez.
Tedavi amacıyla hastaneye
sevk edilir.
Sonsuza kadar.
-Bunu nasıl yapabiliriz?
-Çok basit.
Dzhui Bey, yani Abel'in
avukatı, muayenenin tekrarını isteyecek.
-Baş uzman kim peki?
-Dorofey.
Duydun mu, Abel?
Bizim Dorofey.
Bu bizim aklımıza nasıl
daha önce gelmedi?
Bu işin buralara geleceğini
kimse tahmin edemezdi.
Sayın Hâkim, saygıdeğer
Savcı, saygıdeğer kamu üyeleri!
Sabredin, henüz çalışmaya
başlamadık.
Dikkatinizi isteme sebebim
tam da bu!
Bu duruşma devam edemez.
Sanık hasta.
Tıbbi uzman raporu dosyada.
Tıbbi uzman raporu dosyada.
Madde No. 76.
Dediğine göre: "Sanık
akıl hastası değildir.
Psikopatik kişiliğe sahip
olup yaralayıcı eylemlere meyillidir.”
Size bir soru soruyorum: Bu
tip bir kişilik böyle çılgın bir fikir üretebilir mi?
Elbette üretebilir!
Davanın başından beri sanığın
dediklerini dikkatlice dinledim.
Talihsiz hayat hikâyesinin bazı
anları gözlerimi doldurdu.
Ama sanığın, 100 yıl ceza
verilse bile merhumu mezarından kaldırmaya devam edeceğini tekrarlaması, ve bu
beyanın son derece mutlak olması bu düşüncenin saplantılı düşünceyi aşıp çılgınlığa
dönüşmesidir.
Ve çılgınlık da akıl
sağlığı sorunudur.
Kanunlar ise bu kişilerin mahkemeye
çıkarılmasını yasaklar.
Çok güvenilir doktor ve
hemşirelerimizin bu konudaki fikirlerini bildirmesi zaruridir.
Sanığın yüce mahkeme
tarafınca bir hastaneye gönderilmesini talep ediyorum.
Sayın Hâkim!
Meslektaşımın bu derece yüzeysel
bir akıl yürütmesi beni şaşırttı.”
Bu tip bir kişilik böyle çılgın bir fikir üretebilir mi?
" diye gaipten bir soru
soruyor.
Ve de kendi kendine cevap
veriyor: "Elbette üretebilir.”
Müvekkilimin çılgın fikirler
tarafından ele geçirildiği imajını yaratıyor, hem de resmî evraklar bu kişi
için "Akıl sağlığı yerindedir.”
demişken.
Umarım meslektaşım beni
affeder, uzun süreler acı çekmiş bir kişi için böyle baştan savma bir yargıda
bulunmak düpedüz hürmetsizlik, saygısızlıktır.
Yaşadığı ağır zihinsel
travma ve sıradışı yaşam koşulları müvekkilimin sağlığını etkilemiş ve
psikiyatristlerin de dediği gibi, kişiliğini deforme etmiştir.
Ancak aklındaki intikam
fikri yıllarca planlanmış değil, geçici bir cinnettir, bu bir psikoz değil bir
protesto biçimidir!
Sayın Hâkim!
Jüri üyeleri!
Sizden müsamaha
göstermenizi istemiyorum, istediğim şey öncesinde söylenenleri dikkate almanız ve
sonucunda da sanık için "Suçsuzdur" kararını vermenizdir.
Tanrım Ne oldu oğul?
Günah çıkarmaya geldim,
Peder.
Çok günah işledim, ruhum
ikiye bölündü.
İnsanoğlu yasak meyveyi
tattığı gün ikiye bölünmüş ve iyi ile kötüyü ayırt etmiştir.
Bu büyük bir günah değildir.
Ben öyle bir bölünmeden
bahsetmiyorum.
Benim vicdanım ikiye
bölündü, vicdanım.
Ateizmi düşünürken boynumda haç ile geziyorum.
Belki de hayatımdaki
karmaşanın sebebi budur.
Aklında ateizm varsa kiliseye gidip günah çıkarman
gerekir.
Hayır, beni anlamıyorsun.
Ben ahlaki prensiplerimi
yitirmekten korkuyorum.
Benim için artık iyi ile
kötü arasında bir fark kalmadı.
İnancımı kaybettim!
İnancımı!
Hangi inancını?
Herkesi ve her şeyi, affetmeye hazır gibi
hissediyorum.
Her türlü iğrençliği bile; muhbirliği,
ihaneti, korkaklığı, hileyi, rezilliği.
O zaman sen İsa
peygambersin, oğul!
Şikâyet etmeye hakkın yok.
Yalan söylemiyorsun, değil
mi?
Hayır Bunlar mutlak gerçekler.
Öyle mi?
Kimi kandırmaya
çalışıyorsun sen, riyakâr herif?
Sen önüne çıkana toz
yutturursun.
Yanağına tokat yediğinde diğer
yanağını dönmezsin, aksine karşındakinin boynunu kırarsın.
Senin türünün vicdanı
bölünmez!
İyilik ya da kötülük
umurunda değildir.
Vicdanın ikiye bölündü diye
değil, korkudan ölüyorsun!
Ne korkusu?
Kendinden korkuyorsun.
Tüm hayatın boyunca
prestijin peşindeydin, model ailenle gurur duyuyordun, şimdiyse kurduğun dünya
çöküyor.
-Hayır!
-Evet.
Baban mezarından kovuldu, sen
gücünü kaybediyorsun, oğlun sana karşı isyan ediyor.
Abel Aravidze'nin bir arada
tuttuğu her şey senden uzaklaşıyor.
Ve yalnız kalıyorsun,
çaresiz ve güçsüz.
-Hayır!
-Evet, korkuyorsun!
Yalnızlık korkun seni yiyip
bitiriyor.
Yalnız ve imansız kişi yalnızca
ölümü düşünür.
Evet, korkuyorum!
Dört bir yanım boşluk.
Hayatım boyunca bundan
kaçmaya çalıştım, rol yaptım, yalan söyledim.
Ailem de, mesleğim de tamamen
kendimi kandırmak içindi, yalnız kalmaktan korktuğum için.
Düşünmeye korkuyordum.
Neyi düşünmeye?
En önemli olanı.
Sen kimsin?
Neden yaşıyorsun?
Varlığının sebebi ne?
Kimsin sen?
Neden var oldun?
Ya sen?
Ya sen?
Sen kimsin?
Sen kimsin, Abel Aravidze?
Abel Aravidze Biz kimiz?
Bu dünyaya neden geldik?
Tüm bu aceleyle nereye
gidiyoruz?
Dur şimdi.
Tüm bu saçmalıkları unut.
Yarın her şey normale
dönecek ve sen de her zamanki gibi yaşayacaksın.
Günah mı çıkaracaksın?
Sen bir korkaksın, hepsi bu!
Eğer bana kalsaydı seni
doğrudan cehenneme yollardım.
Kimsin sen?
Cevap ver bana!
Beni tanımadın mı, oğlum?
Demek günah çıkarmaya diye şeytana
geldin?
Abel, neyin var?
Bu ne?
Ne o?
Gerçeklik yalan, artık sona
geldik.
Hayatım sona erdi.
Sen iyi misin?
Yut şunu.
Kendine gel.
Herkes bize bakıyor.
Savcı ne demek ister?
Davanın yeniden
değerlendirilmesini, duruşmaya resmen başlanmasını ve "Aravidze,
Barateli'ye karşı" ismiyle anılmasını talep ediyorum.
Size söylüyorum, Aravidze
toprakta huzur bulamayacak.
Serbest kalır kalmaz onu oradan
kazıp çıkaracağım.
Umarım ki Barateli hanım, ahlaki
bir hedefe bir merhumun hatırasına saygısızlık etmek gibi ahlaksız bir
hareketle ulaşabileceğini düşünmüyordur.
Söylediğiniz mümkün, çünkü
Aravidze yaşıyor!
-Yaşadığını mı
düşünüyorsunuz?
-Evet, o yaşıyor!
Ve siz onu savundukça da
yaşamaya ve toplumu yozlaştırmaya devam edecek.
Bir dakika.
Affedersiniz.
Onun yaşadığını mı
söylüyorsunuz?
Evet.
Sayın Hâkim, jüri üyeleri,
ve sayın Savcı!
Sanık Barateli'nin muayene
için bir psikiyatri hastanesine gönderilmesini talep ediyorum.
Ben de sanığın aklının
başına olduğunu söylüyorum!
Uzman kontrolünün sonucu
budur, ve dosyada bulunan raporda da böyle geçmektedir.
Jüri kararı nedir?
Ben de öyle düşünüyorum.
Mahkemenin ertelenmesi kararı
alınmıştır.
Görüşeceğiz, sayın mahkeme
heyeti ve saygıdeğer kamu üyeleri.
Onu nasıl olsa kazıp
çıkaracağım.
Akşam üstü, bahar vakti ve
gölgeler toplaşıyor.
Ağacın dalında bir kuş
zıplamakta.
Doğmakta yeni bir rüya.
Solmakta olan Ay uyarıyor
Dünya'yı.
Ben Tornike Aravidze, Varlam
Aravidze'nin torunu.
Ne istiyorsun?
Ben Af istemek için geldim.
Tanrı değilim ki
günahlarını affedeyim.
Sana ateş ettim.
Ben bir katilim.
Tanrım, ben nasıl talihsiz bir
gecede doğmuşum ki senin gibi masum bir çocuğu bile bir katil hâline getirmişim?
Akşam üstü, bahar vakti ve
gölgeler toplaşıyor.
Ağacın dalında bir kuş
zıplamakta.
Benimle dalga mı geçiyorsun?
Ben deliyim, bilmiyor musun?
Deli.
Gerçekten de deliyim.
Yarın gelecekler ve beni
kollarımdan tutup beni bir deli hastanesine götürecekler.
Deli hastanesi mi?
Baba, ne yaptın sen?
Ne demek şimdi bu?
Beni neyle suçluyorsun?
Mahkeme onun deli olduğuna ve
hastaneye kapatılmasına karar verdi.
Bunu ben istemedim.
O deli falan değil, hayır!
Bir suçu da yok!
Hadi lan oradan, suçsuzmuş!
Bu yalanlarla daha ne kadar
yaşayacaksın?
O sürtük yüzünden dedeni
mezarından çıkarmamı mı istiyorsun?
Evet!
Yaptığınız iğrenç!
Daha fazla yalana
katlanamıyorum!
-Sakin ol, Tornike.
-Bırak beni!
Hiç mi utanmıyorsunuz
kendinizden?
Kendinizi kurtarmak için başkasının boğazını kesmeye hazırsınız, masum
birini suçlamaya, aklı başında birini delilikle yaftalamaya!
Sizin hiç mi kutsalınız yok?
Vicdanınız da mı sızlamıyor?
Dedemin neden o sığınakta saklandığını
biliyor musunuz?
-Kapa çeneni, hain!
-Çünkü utanıyordu!
-Yapma Tornike!
-Bırak beni!
Nefret ediyorum, hepinizden
nefret!
Burası bir ev değil, bir
mezar!
Kapa çeneni, aşağılık seni!
Sen erkek falan değilsin.
Tornike, aç kapıyı hemen!
Duyuyor musun beni?
Tornike, aç şu kapıyı dedim!
Tornike, kapıyı aç.
Aç şunu.
Abel
SEVGİLİ TORUNUMA DEDESİ VARLAM'DAN
Allah senin belanı versin yaşadığın
hayatın da, yaptıklarının da, Abel Aravidze!
Ne yaptın sen!
Canavar!
Damarlarındaki kanın her
damlası su gibi aksın, ağzındaki ekmek lokması kum olsun!
Bedenindeki tüm etler cehennem ateşinde yansın, tıpkı baban gibi bu dünyada hiçbir mezarda huzur bulma, huzura kavuşama!
Neden doğdun ki şeytanın soyu, Abel Aravidze.
Baban neden doğdu ki?
Evladın?
Artık her şey kapkara,
zifiri karanlık!
Tanrım, her şey çok
anlamsız!
"Görevini başarıyla
tamamlamış anavatanın hayırlı bir evladını, örnek bir vatandaşı, ve kusursuz
bir insanı kaybettik.
Mübarek anıları
arkadaşlarının ve yoldaşlarının kalbinde sonsuza dek yaşayacaktır.”
Aravidze'yi iyi tanıyordun
demek?
Benden 15 yaş büyüktü.
78 yaşındaydı.
Kocaman, dolu dolu bir
hayat yaşadı.
İyi bir adamdı, harika
biriydi!
Ama insanlar günahlarının
ona rahat vermediğini söylüyor.
Yok öyle bir şey canım!
İnsanlar boş konuşuyor.
Şu dünyaya onun kadar sempatik bir kişi daha gelmemiştir.
Onun tek düşüncesi insanlara faydalı olmaktı.
Pardon, bu sokak kiliseye çıkar mı?
Bu sokağın kiliseye çıkıp çıkmadığını soruyorum.
Hayır, burası Varlam Sokağı ve bu sokak kiliseye çıkmaz.
O zaman ne işe yarar ki?
Kiliseye çıkmayan bir sokağı kim ne yapsın?
KATILANLAR VERIKO AN
DZHAPARIDZE BORIS TSIPURIA AKAKY KHIDASHELI LEO ANTADZE, REZO ESADZE, AMIRAN
AMIRANASHVILI, AMIRAN BUADZE DATO PAPUASHVILI SHOTA SKHIRTLADZE BESSO
KHIDASHELI VE DİĞERLERİ
SON
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar