Print Friendly and PDF

Sicilya (2009)Baarìa

Bunlarada Bakarsınız

 

 Neden herkes bizim karakterimizin kötü olduğunu düşünüyor?

 Çünkü belki de bu doğrudur.

 Ya da  
Ya da dünyayı kucaklayabileceğimizi sanıyoruz   
ama bunun için kollarımız kısa.

Filmden

150 dk

Yönetmen:Giuseppe Tornatore

Senaryo:Giuseppe Tornatore

Ülke:İtalya   Fransa

Tür:Komedi, Dram

Vizyon Tarihi:02 Eylül 2009 (İtalya)

Dil:Sicilian, İtalyanca, İngilizce

Müzik:Ennio Morricone

Oyuncular

Francesco   Scianna

Margareth   Madè

Lina   Sastri

Ángela  Molina

Nicole   Grimaudo

Özet

Faşizme ve mafyaya karşı oldukları için komünist partiye üye olan, yoksul Sicilyalı ailenin 1930 lardan günümüze dek süren macerasını, Francesco Scianna nın yorumladığı Peppino karakterinin çelişkilerle dolu renkli yaşamı anlatılıyor

Altyazı

Vay canına!

 Bu çok hızlı!

 Hoşuna gitti mi?

 Pietro, buraya gel!

 Sana söylüyorum.

 Buraya gel!

 Buraya gel!

 Ne istiyorsun?

 Gidip bana sigara al.

 İthal ve filtresiz.

 Oyun oynuyorum.

 Yere tükürdüm   eğer kurumadan geri dönersen, sana 20 liret veririm.

 Çabuk, Pietro.

 Tükürük çabuk kurur!

 Koş, Pietro!

 Koş, Pietro, koş!

 Koş Pietro!

 Hadi!

 Hadi, koş!

 Peppino, acele et!

 Çabuk!

  bir barış halkı.

 Sesinizi yükseltin!

 Şunu söyleyen halk: Diktatör!

 Diktatör!

 Diktatör!

 Peppino Torrenuova.

 Sen neden söylemiyorsun?

 Cevap ver!

 Dilini mi yuttun?

 Kitabını çıkar!

 Kitabını ve ödevlerini nereye koydun?

 Konuş!

 Kitap nerede?

 Cevap ver bana, huzur bozucu!

 Sana söylüyorum, kitaba ne oldu?

 Onu "Crapa" yedi!

 - İtatyanca konuş!

 - "Crapa" yedi!

 "Crapa", he?

 Beni aptal yerine mi koyuyorsun?

 Tekil  çoğul.

 Öğrenci  Öğrenciler  Sofonisba'nın rüyası!

 Rüyamı yorumlaması için Karthalo'yu getirin!

 Amma da can sıkıcı!

 Serseriler!

 Kraliçeyi çağırmayın.

 Fakat Kraliçe beni çağırıyor.

 Gurzil için, savaş tanrısı   ve bizim tanrılarımız için   demirimi adıyorum!

 - Ne dedi?

 - Demirim.

 Kılıcım!

 Ona kılıcı sunuyor!

 Sen de mi körsün?

 Bir soru soramayacak mıyım?

 Sessiz olun, cahil budalalar!

 Vahşiler!

 Böylece kraliyet büyücüsünün kurnazlığıyla   inatçı Numida Roma inancını terk etmeye ikna edilir.

 Berbat!

 Bu kadar saçmalık yeter!

 - Bu Cicco Torrenuova'ydı!

 - Doğru değil!

 Çık dışarı seni şişmiş gayda!

 Ben değildim, yemin ederim!

 Kendini daha akıllı sanıyorsun, çünkü okumayı biliyorsun.

 O sendin!

 Isır onu, Cicco!

 Hadi, Cicco!

 - Kim o?

 - Bagheria'dan Cicco.

 Yine beni kazıkladın.

 - Size teşekkür etmeme gerek yok.

 - Bravo, Cicco.

 Pelte gibi bir beyin   ve çelik gibi dişler.

 Ne diyorsun?

 Diğeri daha gençti.

 Fiyatı en az 300 liret düşürmelisin.

 300?

 Niye?

 Çocuklarım yemek yemek için senin evine mi geliyorlar?

 Bırak gelsinler.

 Herkese yetecek kadar ekmek ve soğanım var.

 İşe!

 Çabuk, hadi!

 Hadi.

 Çalışmaya!

 Şu tembel serserilere bakın!

 Hadi, işinizin başına!

 Boynuzlu!

 10 tane olmalı.

 Unutma.

 - Nino, ne dedi?

 - Hiç.

 Acele et, geç kaldık.

 Bu yarı çürümüş zeytinleri de mi yürütemeyiz?

 Neyi yürüteceğiz.

 Eğer bunu yaparsak, başımız Don Giacinto ile belaya girer.

 Bugün kaç zeytin yürüttün?

 Zeytinler?

 - İyi akşamlar, Don Giacinto.

 - Merhaba, Bidoti.

 Yedi ve üç.

 10!

 Yıkıl karşımdan!

 Git de kız kardeşini mıncıkla, ucube!

 - Kime göre ucube?

 Kime?

 - Defol!

 Evimde sorun istemiyorum.

 Yeter!

 Seni bir daha görmek istemiyorum.

 Seni ve soyunu!

 Sekiz ve iki.

 10!

 Dokuz buçuk.

 Bu sadece yarı dolu.

 Küçük serseri!

 - Yetiştirememişim, Don Giacinto.

 - Sen kimin oğlusun?

 Cicco Torrenuova'nın.

 Üzgünüm.

 Anlaşma anlaşmadır.

 10 sepet olması gerekiyordu.

 - Nino - Bırakın onu!

 - O daha bebek!

 - Pislik seni!

 - Hoşuna gitti mi?

 - Evet, onu gerçekten tanıyor musun?

 O benim kuzenim.

 At şu pisliği!

 Dikkat et.

 Ellerini kımıldatma.

 Yalnızca bir saatliğine   seni istiyorum.

 Sana bilmediğin   bir şey söylemek için.

 Bu kendini espritüel sanıyor.

 O çok iyi!

 Hayatımı   senin için   verirdim.

 Biz seninle ne yapacağız?

 Huzur bozucu!

 Yalnızca bir saatliğine  Pataklayın onu!

 Hadi!

 Bırakın ekmeğimi kazanayım.

 Şarkıyı ben yazmadım.

 Ben sadece söylüyorum.

 Cicco, kitaplar soyunma odasında.

 Al onları.

 Kitaplar, he?

 - Gülen sendin!

 - Ben mi?

 Şaka mı yapıyorsun?

 - Shakespeare  ve Manzoni.

 - Evet.

 Baba, kuzenini neden tutukladılar?

 Bunu eve gidince konuşuruz.

 Erken kalkman gerektiğini biliyorsun, değil mi?

 Evet, biliyorum.

 Ne kadar kalmam gerektiğini biliyor musun?

 Bir buçuk ay, belki iki.

 Ne?

 Korkuyor musun?

 Dikkatli ol, oğlum.

 Minicu amcanın her dediğini yap.

 - Tamam.

 - Anladın mı?

 Hoşça kal, anne.

 - Hoşça kal, Nino!

 - Hoşça kal, Peppino.

 Kendine iyi bak.

 Bu pek anlaştığımız gibi değil.

 Bir rulo peynir ve ricotta daha eklerim.

 Daha fazlasını yapamam.

 3 kaşkaval ve 4 rulo yap, ayrıca o bir ay daha sende kalsın.

 Peki, Cicco.

 Seni mutlu edecekse.

 - Gidip ekmeğini kazan, Peppino.

 - Herkese benden selam söyle.

 Talih yanında olsun!

 Arada bir ders de çalış!

 - Günaydın, Don Carlo.

 - İyi pazarlar.

 Tanrı seni korusun, Don Carlo.

 Sıra kimde?

 - İlk Don Carlo olsun!

 - Çok naziksiniz.

 - Bir kilo sığır eti.

 - Neresinden istersiniz?

 Boyun?

 Yoksa kalça mı?

 Boyun, teşekkürler.

 Dikkat et, kendini kesme.

 Kedi için bana biraz artıklardan verir misin?

 Anne?

 - Sen delisin.

 - Çılgın da olsam umurumda değil.

 Komşuların bir haftadır yemek yemediğimizi bilmelerine gerek yok.

 - Peki ya açlıktan ölürsek?

 - Boş versene!

 İftira atılmasındansa ölmek daha iyidir.

 Bunu unutma.

 - Bugün nasılız, Tana?

 - Halimden şikâyetçi değilim, çok şükür.

 Oradaki üç tepeyi görüyor musun?

 O kayaların altında bir define var.

 Define mi?

 Eskiler der ki, eğer bir taşa atıp üç kayayı da vurursan   içi altınla dolu bir mağara açılırmış.

 Hepimiz yüz yıllardır deniyoruz.

 - Bu çok zor!

 - Bu yüzden kimse başaramadı.

 - Demek ki bu tamamen palavra.

 - Kim bilir?

 Bir taş üçünü de vurana kadar   bunun doğru olmadığını söyleyemeyiz.

 Bir daha dene!

 Kahretsin, kitabımı yiyorlar!

 Ne güzel sosis bu böyle!

 Harika sosis.

 Taze.

 Ne güzel sosis!

 Yarım litre lütfen.

 Ne güzel sosis bu böyle!

 Bakın ne güzel!

 Tamamen domuz eti!

 Şişko bir domuz.

 Ne güzel sosis bu böyle!

 Şuna bakın!

 Şu güzelliğe bakın.

 Tamamen domuz.

 Bakın ne güzel!

 Defol git buradan.

 Tamamen domuz!

 Alın bunu!

 Tamamen domuz!

 Tamamen domuzdan yapıldı.

 Çok güzel!

 - Onu nereye götürüyorlar?

 - Hapse.

 Tamamen domuz.

 Bu sosis tamamen domuzdan!

 Peppino, bana üç çeyreklik yap ve karıma götür.

 Ne istiyorsun?

 - Git, vaktini başka yerde harca!

 - Korkma.

 - Mükemmel.

 - Ne mükemmel?

 Dört kızartmalı yarım sandviç.

 Kızarmalı sandviç  O tek bir sandviç için ne kadar zamana ihtiyacın var?

 Ben olsaydım, dört ısırıkta kırıntı bile bırakmazdım.

 Bana dört kızartmalı bir tane ver!

 İyi düşündün.

 Karnımız doyacak.

 Gel buraya.

 - Dört mü dedin?

 - Evet, dört.

 Bir   iki   üç ve dört.

 En küçüğünü al.

 Bakalım sözünü tutabilecek misin?

 Yut!

 - Onu boğacaksın.

 - Sen sus!

 Ye!

 Çiğne, seni pislik!

 Şimdi hepsini bir bir yiyeceksin yoksa senin kafanı koparırım.

 - Evinize gidin.

 - Utanmalısın!

 Sen, ye şunu!

 - O sadece bir çocuk.

 - Ona zaman ver  - Ayıp.

 - Sandviçleri al.

 Üstat, bu mücadele daha sürecek mi?

 Sessiz olun!

 Utanmaz sersemler!

 Eğer kımıldarsanız asla bitiremeyiz!

 Kaç defa söylemem gerek?

 Eğer konuşmanız gerekiyorsa, konuşun ama kımıldamadan!

 Bunu neden yaptım?

 Tanrım beni affet.

 Renato!

 Güzel olacağına emin miyiz?

 Peder, bunu sormak manasız.

 Bunu ancak bittiğinde söyleyebilirsiniz.

 Gerçekçilik, bunu anlayabilirim.

 Fakat neden meleklerin ve havarilerin yüzleri   bu yoksul sersemlerin yüzleri?

 Peder, istersen eve gidebiliriz.

 - Yerlerinize dönün!

 - Bitkiniz ve kötü muamele gördük!

 - Utanmaz!

 - Tanrım  Sen de tartışmak istiyorsun?

 Peki, kutsal bakire, onu buldun mu?

 - Evet.

 İki tane.

 Çok güzeller.

 - İki mi?

 - Kutsal bakire daime bir tanedir!

 - Hâlâ birini seçmem gerekiyor.

 Ya prensesin kızı ya da şarap tüccarının kızı.

 Aman Tanrım!

 Oyalanmasana!

 Peppino, nasıl kesilsin istersin?

 - Nasıl Rudolph Valentino yapıldığını biliyor musun?

 - Hayır, bayım.

 - O halde ne halt biliyorsan öyle yap.

 - Huysuz!

 Ne yaptım ki?

 Doğru otur.

 Torrenuova'ya mektup!

 Oğluna, Nino.

 Ne?

 Baba.

 Askerlik celbim geldi mi?

 Bu sefer işler karanlık görünüyor.

 Yarım litre.

 - Ama Stalin ne yapacak?

 - Ne yapmalı ki?

 - Peppino, çık dışarı.

 - Kimseyle konuşmam.

 Sen hâlâ çok gençsin.

 Sabret.

 Pekâlâ, hoşça kalın.

 Ignatius'un önündeki şu üçlüye bakın.

 Bu hiç hoşuma gitmedi.

 - Sen Ignazio musun, şair olan?

 - Siz kimsiniz?

 - Joachim Corrao, Palermo'dan.

 - Peki, ne istiyorsunuz?

 Ben hapisteydim, siyasi sebepten.

 - Benden ne istiyorsun?

 - Bazı arkadaşlar yardım edebileceğini söyledi.

 Sana öyle söylediler, he?

 Eğer bana bir Marxsss kitabı verebilirsen.

 Marxsss?

 - Peki, onlar kim?

 - Arkadaşlar.

 Marxsss?

 Neden gidip Miki Fare okumuyorsun, pislik?

 Kıçımın faşistleri!

 Gazetemi kapattığınız yetmedi mi?

 Ağzımdaki ekmeği de mi almak istiyorsunuz?

 Hepinize lanet olsun!

 Savaşmaya gitmeyeceğim.

 - Nino!

 - Peppino!

 Buradayım!

 Rica ediyorum, yaşlılara göz kulak ol!

 Rica ediyorum!

 Vurulma!

 Güle güle!

 Don Mariano!

 Beni hasta olduğum için mi kovdunuz?

 Bu benim kızım Sarina.

 Gençtir ve katır gibi çalışır.

 - Dört adama bedeldir.

 - Zaman kötü, Tana ana.

 İşler kesat.

 Kaç adamım var görüyor musun?

 Haziranın sonuna kadar yarısını yollamam gerekiyor.

 Koşun!

 Koşun!

 Buttitta sokağında bir adam öldürdüler.

 Yemin ederim.

 Karanlıkta mı?

 Sen nasıl gördün?

 - Üzerine düştüm.

 - Düştün mü?

 Peki, bir kadın değil de, bir erkek olduğunu nasıl anladın?

 Hadi, cevap ver.

 Şu sersemlere bakın.

 Onu benim öldürdüğümü sanıyorlar.

 O tek bir sandviç için ne kadar zamana ihtiyacın var?

 Ben olsaydım, dört ısırıkta kırıntı bile bırakmazdım.

 Aferin sana o zaman.

 Kafalara dikkat!

 Çabuk!

 Kaç, Peppino!

 Rosalie, sen de!

 Merak etme, sığınağa gideceğiz.

 - Yaprak gibi titriyorsun.

 - Ben bombalardan korkmam.

 Ama annelerin çığlıklarından korkuyorum.

 Sakin ol.

 Palermo'yu bombalayacaklar, burayı değil.

 Peppino!

 Amerikalılar'ın indiğini söylüyorlar!

 B  ktan gömleğini yırt.

 Sana benimkini veririm.

 Yoksullar partisi!

 Gel!

 Vay be!

 Bir kasa!

 Bunu deneyin!

 Bana verin onu.

 Yol açın!

 Küçük bir el!

 Hayır.

 Öyle değil!

 - İşte bu!

 - Bu Peppino!

 Elini içeri sok.

 Ne buldun?

 Hissettiğin nedir?

 Para var!

 Pislik!

 Parayı bana ver!

 Kahretsin!

 Pislik herif!

 Para!

 Onu ilk ben gördüm!

 Dur!

 Dur, hırsız!

 Bölüşelim!

 Bölüşelim!

 Geldik.

 Mannina, çekirge gibiler!

 Baba, çok geç geldik.

 Pislikler!

 Bir şey bırakmışlar mı?

 Hadi başka bir yeri deneyelim.

 Gerçekten hiçbir şey yağmalamadan eve mi gideceğiz?

 Hadi.

 Dur biraz  - Bununla ne yapabiliriz?

 - Ne bileyim ben?

 - Bir pencereyi genişletip oraya koyarız.

 - İyi fikir.

 En azından savaşın bitişinden bir hatıramız olacak.

 - Bu zaten kırık.

 - Ne?

 Peynirden mi yapılmış?

 Bu iyi.

 "Affedersiniz!

" "Soğan var mı?

" Ne?

 "Soğan salatası.

" - Mannina, anlamıyorum.

 - Sanırım salata diyor.

 Defol git başımdan!

 Soğa!

 Soğa!

 Hangi lanet şeyden bahsediyorlar?

 Soğan!

 Anne, soğan istiyor.

 Bunlar?

 O  çocuğu.

 Daha önce söyleyemez miydin?

 Hediye.

 - Nedir bu?

 - Paraşüt.

 Bununla ne yapacağız biz?

 Tarlalara gitmeyin!

 Orası Amerikan bombalarıyla dolu!

 Bombaların içinde oynayacaklar!

 Madonna!

 Mammina, biraz büyük yap ki, seneye de giyebilsin.

 Ne dersin?

 Yeterince kumaş var mı?

 İşte bir kemer.

 Dümdüz gerin.

 Bir.

 İki.

 Üç.

 O kemer sahiden 1 metre mi?

 Fıçı gibi beli var.

 Bizzat kendim ölçtüm.

 Tam 1 metre.

 Ne?

 Don Giacinto'ya güvenmiyor musun?

 Tanrı aşkına, hayır, Don Giacinto.

 Ama ben toprağımı satmak istemiyorum.

 Yapma.

 Makul bir fiyat veriyorum.

 Bu fakir adamı kazıklıyor musun?

 Senden konuşmanı kim istedi ki?

 Benim kemerim bir metre ve bir hamsi kadar zayıfım.

 - Torrenuova!

 - Evet, Torrenuova.

 Atıp tutuyorsun ama sen hâlâ benim arazimden ot çalıyorsun.

 - Satın alınca senin olacak.

 - Her bir sap otu yerine bırak.

 Yoksa sana şaka espri yapmamayı öğretirim, hırsız!

 Peppino Torrenuova.

 İşte üyeliğin.

 - Çok teşekkür ederim, Turiddu.

 - Rica ederim.

 - Enişteme de bir tane verebilir miyiz?

 - Hayır, o olmaz.

 Neden?

 O hep İşçi Zamanı'nı okur.

 Okuduğu kesin ama her sabah iki yumurta yiyor.

 Bu arada bunu oku.

 Parti üyelerinin görevleri 

Her komünist parti üyesi   eylem ve düşünce olarak kendi çalışma kapasitesini   artırmak zorundadır.

 Daima diğer parti üyeleriyle dayanışma içinde olmalı   ve özel, dürüst ve örnek bir hayata öncülük etmelidir.

 Dudaklarını ıslat.

 - Neyle ıslatabilirim ki?

 - Tükürüğünle.

 Yala onları.

 Bu gülme de ne?

 Daha az gül!

 Eğer istersem gülerim.

 Buraya bir amaç için geldim.

 Gülmek için mi?

 Bu kadar komik olan nedir?

 Onu ben bilirim.

 Sen sadece fotoğraf çek.

 Bu seni memnun edecekse  Nefes alma.

 - Kafesler fare için.

 - Kentte kaç fare var?

 Nedir onlar?

 Tavuk kafesi mi?

 Onlar referandum için oy sandıkları.

 Cahil.

 Ne yani, soramaz mıyım?

 Don Carlo Mina'ya baksana.

 O gençleşiyor mu?

 - O onun yeğeni.

 - Küçük olan.

 Amcası gitgide yaşlanıyor  Ama yine de o hâlâ  Öyle görünüyor ki, yeğen de işlere girmek istiyor.

 Merhaba, Mannina.

 Günaydın, Tituzza.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Nakış dersine.

 Başka nereye gideyim?

 - Aferin.

 - Teşekkür ederim.

 - Sersem!

 - Ayaklarımızı mı yıkamak istiyorsun?

 Merak etmeyin, yalnızca taze süt.

 Sus!

 Ağzınız tatlansın diye.

 Maruzza, gelip dans etsene!

 Bir, iki, üç, dört  Seni köpek!

 Sen kız arkadaşına böyle mi davranıyorsun?

 - Demek benim kız olduğuma karar verdin.

 - Politikacı rahatsız mı oldu?

 Hiç rahatsız olma.

 Buradaki tek kız benim.

 Nonoşlar!

 - Sen anarşist misin?

 - Cumhuriyetçiyim.

 O halde evlenebiliriz.

 Onofrio Pace.

 Peppino Torrenuova.

 Memnun oldum.

 Teresa, sen ne zaman evleneceksin?

 Önce bütün Bagheria'lı erkekleri eğitmem gerekecek.

 Kimi istiyorsunuz?

 Kral   ya da cumhuriyet?

 Kral kimin çıkarlarını koruyor ki?

 Kral kendi çıkarlarını korur.

 O halde cumhuriyet kimin çıkarına hizmet eder?

 Bir cumhuriyet herkesin çıkarını gözetir.

 Hileli bu!

 Bu fakir insanlar için  Komünist o  çocukları!

 Dolar satın alırım!

 Dolar satın alırım!

 Krala dokunmayın!

 Seni geberteceğim!

 Benim!

 Dur, benim!

 Nino!

 Aptal!

 Savaş beni öldürmedi ama sen becereceksin galiba?

 Onlar akraba!

 Bana bu iyiliği yap.

 - Ama sadece bir.

 - Sadece bir.

 Davetsiz misafir için bir dans!

 Eğlenin!

 Küçük bir Palermo köşkü  Ne de keyifli  Hanımefendi.

 Bana bu dansı lütfeder misiniz?

 Kahretsin, kadınlarla erkekler dans ediyor.

 - Kim o?

 - Nereden bileyim?

 - Ama onları durdurmadın.

 - O zaman neden sen durdurmadın?

 Bagheria'nın kadınları ve erkekleri  Bu bağımsızlık atılımı ve gelişim için teşekkürler!

 Cumhuriyetin zaferinden sonra bu geceki dans   sosyalizmin başlangıcı olacak.

 - Sosyalizm  Ne demek o?

 - Sen dans etmeyi biliyor musun?

 - Hayır.

 - O zaman anlayamazsın.

 Kendimi tanıtabilir miyim?

 Gerek yok   adını biliyorum.

 Sana bir şeker alabilir miyim?

 Ya da badem şekeri?

 Ya da bir keçiboynuzu şekeri ya da başka bir şey.

 Hatırım için birini al.

 - 35 sent.

 - Evet  şey  - Hesabı sonra kapatırız.

 - Sosyalizm çok yaşa!

 Gir içeri!

 Sevgili Mammina, umarım bu mektup eline geçer.

 Bir takım işler için günlerdir yoldayım.

 Bu sebepten birbirimizi pek göremedik.

 Ağır bir iş  ama neyse ki iyi kazandırıyor.

 Hep seni düşünüyorum.

 Seni tekrar görmek ve seninle olmak için sabırsızlanıyorum.

 Ayrıca da ailenle konuşmaya karar verdim.

 Fakat önce bilmen gereken bir şey var.

 Ben bir komünistim.

 Ve insanlar bizim hakkımızda pek çok şey söylüyorlar.

 Örneğin, bizim bebekleri yediğimizi.

 Sevgili Mannina, bunun doğru olmadığına inan.

 Bu yalnızca bir dedikodu.

 Dahası sana şerefim üzerine yemin ederim ki   asla yemedim, tek bir tane bile.

 Bu iğrenç dedikoduya karşı bilgilendirilmen en doğrusuydu.

 Çünkü seni seviyorum, bildiğin gibi.

 Ama dürüstlük daima önce gelir.

 En azından ikimiz arasında.

 Merhaba.

 Matem rozeti var mı?

 - Kaç tane?

 - Hepsi.

 - Ama burada 200'den fazla var.

 - Daha var mı?

 Ne kadar?

 60 liret.

 55 liretimiz var.

 Kâfi.

 - Başınız sağ olsun.

 - Teşekkürler.

 Kim bilir kim öldü.

 "1 Mayıs kutlamaları Ginestra'daki katliamı körükledi.

" Sevgili Peppino.

 Ben iyiyim.

 Umarım sen de öylesindir.

 Dün caddede seni asık suratlı görmüş olsam da.

 Varlıklı olduğunu söylemiştin ama ailem güvendikleri birilerinden   senin meteliksiz olduğunu ve ailenin  savaşın bitiminde bulduğu paralarla   inek aldığını duymuş.

 Sonra hepsi bir bir hasta olmuş ve ağlamaktan gözyaşlarınız sel olmuş.

 Ama bu bir şey değil.

 Bazıları diyor ki siz komünistler   bebekleri yemeseniz de   ineklerinizi vuran hastalıktan daha betermişsiniz.

 Ben buna inanmıyorum aşkım.

 Ancak okuma yazma bilmeyen ailem   beni bir sürü arazileri olan biriyle nişanlamaya karar verdi.

 Yardım et bana, Peppino.

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 Dolar alırım!

 Dolar alırım!

 Çocuklar, gidin!

 Kalk!

 Burada duramazsın!

 Kalk diyorum!

 Aptal.

 Öldüğümü göremiyor musun?

 Evet, tabii.

 Kalk!

 Beni bu zevkten de mi mahrum edeceksiniz?

 Pietro Lanza öldü!

 - Neden yüzüğümü takmıyorsun?

 - Çok sıkıyor.

 Gerçekten çok dar.

 - Bana ver, ben genişletirim onu.

 - Birazcık.

 Peki, nasıl  gidiyor  şey  Neden bana güvenmiyorsun?

 Ne zaman gelsem işe gidiyorsun.

 Eğer hoşuna gitmiyorsa evde kalırsın.

 Onu öptüysen söyle.

 Kendimi öldürürüm.

 Hele bir denesin!

 Onu bıçakla doğrarım.

 Güzel.

 Kadın özgürlüğünü kendisi kazanmalıdır.

 Parti öyle diyor.

 Parti sevdiğin kadını kaçırmanı söylüyor mu?

 Öyle söylemiyor   ama bunu düşünüyorum.

 O zaman beni kaçır.

 - Bu dert ne zaman bitecek?

 - Bu o!

 Sen boynuzlarını başka bir yerde kırdığında!

 Konuşsanız daha iyi olmaz mı?

 Kız arkadaşıma aldırma!

 Birbirinizle konuşsanıza!

 Birbirinizle konuşsanıza!

 Birbirinizle konuşsanıza!

 Peki.

 Konuşalım.

 Hadi konuşalım.

 Hadi konuşalım.

 Birbirinizle konuşun!

 Hadi konuşalım.

 Sessiz olun!

 Hadi konuşalım.

 Birbirinizle konuşun!

 - Ne söyleyeceğiz ki?

 - Pislik!

 Baba!

 Baba!

 Eve gidersen senin için daha iyi olur.

 - Neden hayatımı mahvetmek istiyorsun?

 - Evde konuşuruz.

 Fark etmez.

 Herkes zaten biliyor.

 Gözlerime bak.

 Ben bunu hak ediyor muyum?

 - O zengin.

 Anlıyor musun?

 - Ama o bir geri zekâlı.

 - Nişanlanacağım kişiye ben karar veririm.

 - Sen zaten nişanlısın.

 Beni nişanladığın gibi serbest bırak!

 Yüzüğü geri al.

 Değer biçtirdim: Sahteymiş.

 Ve fotoğraf.

 O kadar çirkin ki, bakamıyorum.

 Ona bir daha buralara gelmemesini söyle!

 Unutma, istediğin erkek arkadaş   asla benim evime ayak basmayacak!

 Kız haklı, onu kaçır.

 Herkes öyle yapıyor.

 Onu nereye götüreceğim, Grand Otel'e mi?

 - Bir liretim bile yok.

 - Bir süre ofiste kalabilirsiniz.

 Orayı temizleriz.

 Kusura bakmayın ama karım ve ben   ilk gecemizi Stalin resminin altında mı geçireceğiz?

 Eğer film Amerikan ise neden İtatyanca konuşuyorlar?

 Sersem, ses sistemi İtatyan değil mi?

 Kahretsin.

 Doğru söylüyorsun!

 Ben bunu düşünemedim.

 Doğru.

 Ben bunu düşünemedim.

 Bugünlük gidebilirsin.

 Kim o?

 Peppino!

 Burada ne yapıyorsun?

 Ya biri gelirse?

 Sakin ol.

 Kimse gelemez.

 Seni düşünüyordum.

 Sefil!

 Kızımı mahvettin.

 Ben şimdi ne yapacağım?

 - Ben şimdi ne yapacağım?

 - Çocuklar, yine öpüşüyorlar.

 İn aşağı!

 Çekil oradan yağmacı!

 Biz ikimiz buradan çıkmayacağız!

 Buna alışın!

 Canım kızım, konuş benimle.

 Ne diyeceğim ki?

 Beni çoktan kaçırdı.

 Daha evden dışarı bile çıkmadan nasıl bir kaçırma bu?

 Bana yardım edin, eğer kocam onları orada görürse, kıyamet kopar.

 Elimden geleni yaparım.

 Peppino?

 Nino.

 Seni duydum, Nino!

 Sen kendi işine bak!

 Peppino, cevap verme.

 Bırak konuşsunlar.

 - Öyleyse ben gitmeli miyim?

 - Türkçe mi söylemem lazım?

 - Hâlâ orada mısın?

 - Katırın başı!

 Bay Cicco.

 Tanrı sizi mükâfatlandırsın.

 Peppino!

 Benim, baban.

 Hadi, benimle gel.

 Bunu ben halledeceğim.

 Çiftliğe gidin.

 Evde görüşürüz.

 Sokakta uyusaydık bundan daha kötü olur muydu?

 Ne sokağı?

 Burada her türlü konforumuz var.

 Hadi.

 Hadi.

 Çabuk olalım.

 Yürüyün!

 Bak Pinnazza, şu diğerinde o tutuklu.

 - Yüzükler  - Evet.

 Yüzükler.

 - Yüzüğünüz bile yok mu?

 - Sarina  Ah gençlik  Peki  Babası kendisini asmış ve o da mülkünü kumara yatırmış.

 Maria Anna Ascalia.

 Bu adamı kocan olarak  - Giuseppie Testasecca - Torrenuova.

 - Terranuova  - Torrenuova!

 Her neyse.

 Aynı şey.

 Kuzenim, siroz olan.

 Daha genç görünüyor.

  hayatınızın her gününde  Bunu nasıl yapabiliriz?

 Eğer bu kadar kötü bir iş çıkaracaksan o halde hiç uğraşmayalım.

 Sen komünist Peppino değil misin?

 Görüyorsun, buraya gelmeyi hiç istememiştim zaten.

 Tanrı ne diyorsa odur.

 Sıradaki çifti getirin.

 Peder, bize bir iyilik yap.

 Ne olmuş yani o komünistse?

 Resimde azizlerin arasındaki yerini almış bile.

 - Onu alacak mısın, almayacak mısın?

 - Elbette alacağım!

 Kanı alın.

 Kan!

 Kanı alın.

 Teker teker.

 Sıcakken iç.

 Emin misin?

 Annene hamileyken ben de kansızdım.

 Bana iyi gelmişti.

 İç.

 Korkma.

 Güzel değil mi?

 Ben babanla konuşurum.

 Şimdilik onun evine git.

 Tek üzüldüğüm şey   sen doğururken ben burada olmayacağım.

 Zavallı şey.

 Ne trajedi ama.

 Ne oldu?

 Yumurtalar kırıldı, oğlum.

 Üzgünüm.

 Kırık yumurtalar mı?

 Nasılsın?

 İyi  Çok fazla hayal kırıklığı var.

 Beni Point Guglia'ya kaça götürürsün?

 Atla, Peppino.

 Gidelim.

 O çok iyi.

 Napoli'den taze taze!

 Yeni gibi Amerikan giysileri!

 - Şu elbiseye bak.

 - Giyemeyecek olmam ne yazık.

 Şu İskoç Prensi elbisesine bak.

 Peppino'ya yakışmaz mı?

 Yakışır.

 Ama o Amerikan o hiç elbisesi giyer mi?

 Baksana, bu yağlı.

 Ver onu bana.

 Philip!

 Bu elbiseyi temizlemek satın almaktan daha pahalıya gelecek!

 - Ne yani?

 Farkı mı istiyorsun?

 - Hayır, hakkım olanı istiyorum.

 - Bedavaya ver, ödeşmiş olalım.

 - Tanrı, İsa ve kutsal ruh.

 O Roma'dan dönmeden, parti kongresinden önce hazırlarsak iyi olur.

 - Bakma!

 - Neden?

 Villa Palagonia canavarlarına bakan hamile kadınların   çocukları yarı insan, yarı hayvan olur.

 - Aman Tanrım!

 - Gel.

 Michael, Angela, bakın kim geldi?

 Michael!

 Gel buraya!

 Baba!

 Sosyalist bir hükümette bir aşçı bile başkan olabilir.

 Peki ya ben?

 Ben ne olurum?

 Bu aşçılıkla   seni hemen tutuklarlar.

 - Neden?

 Güzel değil mi?

 - Tabii ki güzel.

 Şaka yapıyordum.

 İktidara geldiğimizde, seni Papa yapacağız.

 Peki, bu aptallığı öğrenmek için komünistlerle çalışman mı gerekecek?

 Mannina.

 O derslerde Sosyalist İdeolojinin büyük çalışmalarını öğrendim.

 Siyaseti öğrendim   toplantı yönetme sanatını öğrendim.

 Kısaca tüm İtatya'yı değiştirecek olan öncü olmayı öğrendim.

 Geleceğimizi düzeltmek için  Eğer hep çoban kalmak istemiyorsan, git de Peppino Torrenuova'ya bir iş bul.

 Hadisene, seni aptal inek!

 Togliatti ile tanıştın mı?

 Nasıl biriymiş?

 Hadi.

 Bana anlatacak bir şeyin yok mu?

 Kimseyle tanışmadın mı?

 - Evet, evet, Togliatti ile tanıştım.

 - Peki, ne dedi?

 - Ahırı ve hayvanları ateşe vermemi söyledi.

 - Huysuz seni.

 Amerikalıların kontrolünde bir Avrupa gücü oluşturmak istiyorlar.

 Bunlar ne diyor?

 Kanımı ve canımı bir Amerikan generaline vermemi mi?

 Dolar alırım!

 Peki, kim bu general?

 Ya benim oğlum ölürse, ya hasta olursa  Onu hastanede nasıl ziyaret edeceğim?

 Londra'da, Brüksel'de, Amsterdam'da, Asya'da  Bu ülkeler nerede?

 Oraya nasıl gideceğim?

 Su.

 Dolar alırım!

 Sicityalı kadınlar   bu Avrupa gücünün ne demek olduğunu anlıyorlar.

 Ve 1940'tan 1946'ya kaç tane evladın   bulunamadığını anlıyorlar.

 Onlar tüm dünyaya yayıldılar!

 Ve bu bir daha tekrarlanmamalı!

 Su.

 Dolar alırım!

 General Eisenhower İtatya'ya geldiğinde   Sicityalı kadınlar "Savaşa Hayır" demek için   sokaklara döküldüler!

 Yazıklar olsun size Amerikalılar: Sicitya halkı kimsenin harcanacak askeri olmayacak!

 Su!

 Dükkân iznim hazır mı?

 - Hazır mı?

 Bu 6 ay sürer!

 - Daha erken yapamaz mısın?

 Eğer kanun 6 ay diyorsa, 6 aydır!

 Aslında beni Don Carlomina gönderdi.

 Büyük olan mı, küçük olan mı?

 Küçük olan.

 Olur.

 Yarım saat bekle.

 En fazla 15, 20, 30 metrelik bir teras.

 Ne yapacaktım ki?

 Önce inşa et, sonra endişe et.

 Kimlik?

 Unuttun mu?

 Başkanım.

 Ona ben kefilim.

 Kendisi eşimdir.

 Evrakları yok.

 Peki.

 Devam edin.

 Lütfen hanımefendi, bu tarafa.

 - Unutma, sol üstten ilk.

 - Nedir bu, seçim propagandası mı?

 - Torrenuova, bu dördüncü oldu!

 - O benim eşim.

 Azize Rosalie de olsa umurumda değil!

 Müdahale edemezsin.

 Pardon.

 Yüce Tanrım!

 Peppino!

 Yine!

 Torrenuova, oy verme kabinine giremezsin!

 Başkanım.

 Bu acil bir durum!

 Sekizinci ayında!

 - Hatta belki dokuzuncu!

 - Bu bir numara!

 Ne de şeker!

 Babasına benziyor.

 Tam 4,2 kilo.

 300 gram bile yememiş.

 Ama bana şişmanlamış gözüktü.

 - Hesabıma yaz.

 Sonra öderim.

 - Lafı bile olmaz.

 Madam Rosa, bana 150 liret borç verebilir misiniz?

 - Size ay sonunda öderim.

 - Kızım  - Ne oldu?

 - Bak.

 Aziz Joseph!

 Affedersiniz, Don Giacinto.

 Bu maskaralık bitmeli.

 Bir "okuduğun için", bir "uyuduğun için"  Bu iğrenç koyunların hepsinin kafasını keseceğim.

 - Kasıtlı yapmadım ki!

 - Hırsızlık için bahane.

 - Sen çok konuşuyorsun artık.

 - Ne?

 Beni ısıracak mısın?

 O ağzındaki çürümüş dişlerle?

 Birkaç tane dişim olabilir   ama sana yıllarca emeğim var, saygıyı hak ediyorum!

 Saygısız alçak!

 Baba, seni bekliyorduk.

 Yiyin, çocuklarım.

 Öksürüğüm için buhar çekmeyi bitirmem gerek.

 Ne kadar süre buhar çekmelisin?

 Baba!

 - Hayır  - Ne oldu?

 Bir şey yok.

 Yere düştüm.

 İlk sen iç.

 Dolar alırım!

 Merhaba, Don Giacinto.

 Ne var, Torrenuova?

 Çocuklar, koşun!

 - Don Giacinto  - Yardıma gerek yok.

 Eğer babama bir daha dokunursan, senin gözlerini oyarım.

 Ayıp!

 Beni evimde soymaya geldiler   ve ben çenemi kapamak zorundayım?

 Komünizm bu mudur?

 Soyulduğunda polisi ararsın.

 Alçak herif.

 Bir ihtiyarı hırpalamazsın.

 - Kim bu?

 - Komünist Peppino.

 Babasının oğulları!

 En azından o giyinmeyi biliyor.

 Onu rahat bırak  Sen de benim canımı sıkma!

 Dolar alırım!

 Burada pek çok isim görüyorum   mesela yoldaş Torrenuova.

 Kendisi burada mı?

 Buradayım, yoldaş Corteccia.

 Burada birçok şeyden sorumlu olduğunu görüyorum, sendikadan bile.

 Ancak dürüst olmalıyım   yoldaş Torrenuova, tek bir kitap bile yazmamışsın.

 Diploman bile yok.

 Keçilerin kabahati.

 Kremlin'e ne katkıda bulunabilirsin?

 Geriye ne getirebilirsin?

 Her şeyden önce bu bir tatil değil.

 Hazırlandın mı?

 Ne anlamda?

 Kalın bir palton var mı?

 Peki, şimdi ejderhanın kafasını kim koparacak?

 Eyalet federasyonunun sözcüsü.

 Altında imzasın olanların ayvayı yiyeceğini biliyordum.

 Yoldaşlar, ne hoş sürpriz!

 Liborio!

 Affedersiniz, ama  Ne büyük keyif.

 - Sizi görmek güzel.

 - Pace!

 Büyümüşsün.

 Oturun!

 Palermo'dan haberler nasıl?

 Pek bir şey yok.

 Bu aralar pek haber gelmiyor.

 - Bu şerefi neye borçluyum, yoldaşlar?

 - Dinleyin, yoldaş  Özel dikim bir palto aldığınızı duyduk.

 Yasak mı?

 Size kim söyledi?

 Bolşevik karşı-casusluk.

 Eve ama taksitle ödüyorum.

 - Ben zengin değilim.

 - Paltoyu görebilir miyiz?

 Ne renk?

 Koyu gri.

 - Sebebini sorabilir miyim?

 - Parti emirleri.

 Güzel!

 Kıçı bir ev kadar büyük.

 Biraz uzun.

 Kısalttırmam gerekiyor.

 Neyi kısalttıracaksın?

 Palto gayet iyi.

 Bugün pazar, Mingo'nun kafasını koparacağız.

 Mingo yok, biz de kralın kafasını koparacağız.

 - Anne, daha çok var mı?

 - Neredeyse geldik.

  askerler savaşta  - Kafanı dışarı çıkarma, düşeceksin.

 - Anne, onunla konuşabilir miyiz?

 - Ona sadece bakabilirsiniz.

 Ama   onunla konuşursanız, sizi duyabilir.

 Peki, bizim olduğumuzu anlar mı?

 - Bizi görebilir mi?

 - Ne?

 Ben Çince mi konuşuyorum?

 Elinizi bana verin, gözlerinizi kapayın   ve benimle yürü.

 Ben üç deyince, gözlerinizi açın.

 Burada durun.

 Kafanızı kaldırın.

 Bir, iki   ve üç.

 - Ben bir şey görmüyorum.

 - Babam nerede?

 Annicchia, azizler ve kutsal Meryem'e ne oldu?

 Kardinal üzerini boyattı.

 Çok fazla dedikodu vardı.

 Yazık.

 Gidelim.

 Yani babamı göremeyecek miyiz?

 - Evet, ama beklemelisiniz.

 - O nerede?

 Çok çok büyük bir ülkede.

 Herkesin zengin olduğu bir ülke.

 Geri döndüğünde bana oyuncak asker getirecek mi?

 Yüce Meryem, bakamıyorum!

 İyilik, sağlık ve takdiri ilahi!

 İşte.

 - Teşekkürler, sonra ilaç için uğrarım.

 - Öğle yemeğinden sonra gel.

 Nişanlım iyi!

 Nişanlım iyi!

 İyilik, sağlık ve takdiri ilahi!

 Nişanlım iyi!

 İyilik, sağlık ve takdiri ilahi!

 İyilik, sağlık ve takdiri ilahi!

 - Tana ana!

 - Hayır, yavrum.

 Benim adım Masina.

 Bu mümkün mü?

 Anlıyorum.

 Annen bir süre önce rahmetli olmuş.

 - İçeri gelin!

 Oturun.

 Bir şeyler yiyin.

 - Teşekkür ederim, Paula.

 Gelin, benim evin, sizin de eviniz.

 Mannina  Annemin tam bir portresi değil mi?

 - İyice bak.

 - Doğru.

 Nişanlım iyi!

 Nişanlım iyi!

 - Aileden biri uzakta mı?

 - Evet.

 Michael!

 Angela!

 - Tanrım, bakın!

 - Baba!

 Nişanlım iyi!

 Dolar alırım!

 Peppino, döndüğünden beri bitkin görünüyorsun.

 Corteccia haklıymış, bu turistik bir seyahat değilmiş.

 Ama soğuktan dolayı değil  Ama sonuçta Sovyetler Birliği'nde işler nasıl?

 Onofrio   dehşet verici şeyler gördüm.

 Sağanak geliyor.

 Geliyor!

 Geri gidin!

 Çok yaşa San Giuseppe!

 Dolar alırım!

 Herkes dursun!

 Aziz Giuseppe içeri girene kadar, Tanrı bile giremez!

 Ne oldu?

 Yılanlarla ilgili bir kâbus  zift gibi siyahlardı.

 Şimdi ne olacağını kim bilir?

 Ne olabilir ki?

 Mafya gelip yine canımıza okuyabilir.

 - Ya da polis tutuklayabilir.

 - İşte oradalar!

 Vay canına, çok fazla insan var!

 Hadi millet, uyanın!

 Selam yoldaş, seni görmek güzel.

 Yoldaşlar!

 İşçiler!

 Bu topraklar Carleone halkına aittir!

  üç, dört, beş  Yapacak pek bir şey kalmadı.

 Onun neyin yaşattığını bilmiyorum.

 Üzgünüm, çok üzgünüm.

 Peppino  Peppino şimdi geliyor.

 Merak etme.

 Peppino geliyor.

 Onu makamında   yemin ederken görmek isterdim.

 Neden görmeyesin?

 Senatör olur olmaz   trene atlayıp, onu Roma'da buluruz.

 Siyaset güzeldir.

 Siyaset güzeldir 

Ne dedi?

 Siyaset güzeldir dedi.

 Bakın!

 Yeter artık bu maskaralık!

 Defolun!

 Bakın!

 Burası sizin toprağınız değil!

 Defolun!

 Dikkat edin, yoldaşlar!

 Durun!

 Gidin buradan!

 Cicco amca, son kocam Bautista'ya selam söyle.

 Ve Afrika'da ölen oğlum Cosimo'ya   hep onu düşündüğümü söyle.

 - Ve sevgili rahmetli anneme.

 - Diego'ya çocukların iyi olduğunu söyle.

 - Oğluma selam söyle.

 - Ve kız kardeşim Soluzza   acaba İspanyol gribinden mi öldü?

 Eğer unutmazsan.

 Benim için bunların hepsini yazsanıza.

 Yoksa unuturum.

 Agrope bölgesindeki bu sabahki alçakça mafya saldırısı.

 Kalabalık protestocular Kırsal Arazi Reformunu   desteklediklerini gösteriyorlardı  Peppino geldi.

 Çok şükür.

 Baba  Peppino  Seni bekliyordum.

 Size söylüyorum!

 Kabahatli sizsiniz!

 Siz cemaattekiler   ilgisiz numarası yapıyorsunuz.

 Piponuzdaki nefesleriniz arasında.

 Sizler isli başlığı olan   küllerden kararmış   bir bacasınız.

 Size söylüyorum!

 Kabahatli sizsiniz!

 Şu surata bakın.

 Kemiklerinin üzerindeki deride bir iz yok   fakat açlık kurdu tarafından kemirilmiş.

 Eve ebe   doğduğunuz gün size mirasınızı vermiş:  ekmek ve soğan.

 Hadi eve gidelim.

 Dolar alırım!

 Çocuklar, hepiniz biliyorsunuz ki, yalnızca fakirler okulda öğle yemeği alırlar.

 Accomando: Baban ne iş yapıyor?

 - Meyve satıyor.

 - Zengin.

 Balistreri  - Balıkçı.

 - Fakir.

 - Sciortino.

 - Berber.

 Zengin.

 - DiQuarto - Kasap İşçi.

 İşçi.

 Bekçi.

 Marangoz.

 Kömürcü.

 Ne yazacağız, Torrenuova?

 İşsiz.

 İş istiyoruz!

 Torrenuova, Onofrio, parti bir şey yapacak mı?

 Herkes sakin olsun.

 Belediye başkanıyla bir toplantı istedik.

 Belediye başkanıyla konuşmak istiyoruz!

 Başkan, dışarı çık!

 Hadi!

 Hep beraber!

 Hep beraber belediye binasını ateşe verelim!

 Yoldaşlar, bu yanlış olur!

 Bir temsilci göndermeliyiz!

 Başkan kaçıyor!

 Onu öldürelim!

 Onu öldürelim!

 Durun!

 Dayanın, yoldaşlar!

 Başkan, Bagheria'lı işçilerin çileden çıktıklarını görmenizi istiyoruz.

 - Bu şartlar altında  - Kuzen, nasılsın?

 Vay canına, onlar kuzenmiş!

 Ve sen bunu bilmiyor muydun?

 Üçüncü sınıftan beri.

 - Hepsi bu işin içinde!

 - Doğru!

 - Dikkatli ol.

 - Kendine iyi bak.

 Merak etme.

 Merak etme.

 - Günaydın.

 - Günaydın.

 Bayan Sorrina, kusura bakmayın.

 Radyomuz çalışmıyor da.

 Lafı mı olur?

 Girsene, bize katıl.

 Mannina, Bayan Matilda.

 Memnuniyetle.

 Lütfen, oturun.

 Bugün bütün büyük kentlerde Tambroni hükümetine karşı   büyük gösteriler var.

 En çarpıcı ayaklanmalar Genova, Milano   Roma ve Palermo'da.

 Buralarda birçok kişi yaralandı ve öldü.

 İçişleri bakanı Sparado   protestoculara ateş açması için   polise emir verdiği yönündeki suçlamaların hepsini reddetti.

 Polis, koşun!

 Mimo!

 Sana ne yaptılar, Mimo?

!

 Kendini bir budala gibi dövdürdün mü?

 Hey, millet, polis!

 Babamız dayak yemiş!

 Burada da kan var!

 Buz!

 Adamı öldüreceksin.

 Şu buzu bana ver.

 - Senin de engel olman mı gerekirdi?

 - Ne yaptım ki?

 Tüm bu yaygara, daha kötü görüneceğini mi sanıyorsunuz?

 Herkes dışarı!

 Ben daha ölmedim!

 - Hadi gidelim.

 - Dayan.

 Artık kafanı bulutlardan çıkaracak mısın?

 Benim kafam bulutlarda değil.

 Siyasetin sana ne faydası var?

 İneklerle daha fazla kazanmıyor musun?

 Neden sen de gitmiyorsun buradan?

!

 Hiçbir şey anlamıyorsun!

 Huysuz!

 Bu hepimiz için kara bir gün.

 En değerli arkadaşlarımızdan birini kaybettiğimiz için değil.

 En çok siyasi anlamda   kendi durumumuza olan bakışımızdaki kayıp.

 Çünkü bu günlerde parti siyasetine uymayan   tüm parti üyeleri için alarm vermeliyiz.

 Söyleyeceklerim bunlar arkadaşlar.

 Ne oldu?

 Yoldaş Onofrio Pace bizi bırakıp sosyalistlere katıldı.

 Vay canına.

 Peki, kırsal reformları ne aşamada?

 İflas.

 En iyi araziler toprak sahiplerinin elinde.

 Ve arazi almak için borca giren işçiler   iflas ettiler.

 Orası Sciara.

 Yoldaş Sal Carnivale'yi öldürdükleri yer.

 O dağın ardında büyük sendika lideri Placido Insoto'yu öldürdüler.

 Cesedini orada bırakmışlar   Busada Burnunda bir oyukta.

 Orada, Campo Reale'de   federasyon sekreteri Angelosi'yi öldürdüler.

 Ve o şehir.

 Orası Scicca.

 Bir mafya üyesi Acusi Mirago'yu öldürdü.

 - İşçi sendikası lideri?

 - Evet.

 Ve orada Befano Lepuni'yi öldürdüler.

 İşçilerin lideri.

 Peki, yoldaş Torrenuova   seni niye öldürmediler?

 Baba, anneannem diyor ki, otobüs ve yemek parası burada.

 Angela!

 - Al o parayı.

 - Hayır.

 - Buraya gel.

 - Hayır.

 Sen babana bir şeyi böyle mi veriyorsun?

 Angela, babanın dediğini yap.

 - Baba, ben alırım.

 - Hayır, dur.

 - Al onu.

 - Hayır!

 - Parayı al!

 - Angela, parayı al!

 O parayı alsan iyi edersin.

 - Al o parayı!

 - Hayır!

 Son kez.

 Son kez!

 - Al o parayı!

 - Hayır!

 Küpem düştü.

 Louis, pencereyi aç.

 Burası duman oldu!

 O çok başarılı  En iyi tavrınızı takının.

 İyi bir izlenim bırakmak istiyorum.

 Eğer soru sorarsa, cevaplayın.

 Terbiyeli olun.

 Bu yorucu, biliyorum.

 Ama yarın plaja gideceğiz.

 - Beğendin mi?

 - Evet.

 Sen, sen, sen ve sen.

 Benimle gelin.

 Affedersiniz, neden biz yokuz?

 Yönetmen.

 Çekil!

 Michael, bunlar nedir?

 Canavar gibi görünen insanlar ve insan gibi görünen canavarlar.

 - Onları kim yapmış?

 - Idunno.

 Onun yarı deli bir prens olduğunu söylüyorlar.

 Bu Villa Paligonia'yı nasıl seçtiniz?

 1780'lerdeki büyük gezginlerin notlarından çok etkilendim   ve de Renato Guttuso'nun sanatından.

 Ve filmimdeki en iyi grotesk atmosferi yakalamak için   burası dünyadaki en iyi yer.

 Ve şu da var  bu sadece küçük bir bölümü.

 Nasıl yani?

 Villa burada bitmiyor.

 Bu yol aslında o kapıya ulaşmak için.

 Cadde boyunca her iki yanda   yüzlerce korkunç heykel   artık kayıp bir tarih.

 Neden bu kadar uzun sürüyor?

 Koşsana!

 Koşsana!

 Eğer seni yakalarsam, kafanı koparıp köpeklere yedireceğim!

 Bir adamı öldürmek için yeterince keskin!

 Bu mükemmel bıçaklardan alın!

 Neye bakıyorsun?

 İçinde ayağı eksik ayakkabılar.

 Yeni gibi!

 - Ne diyor?

 - Ona ucu vermeni istiyor.

 Hadi.

 Ucu ona ver.

 Korkma.

 Sana zarar vermez.

 Al.

 Eğer hızlı ve hafif olsun istiyorsan ona bir sinek getir  canlı!

 - Anladım.

 - Sinek mi?

 Mükemmel!

 Artık bir sinek gibi hızlı ve hafif olacak!

 Böyle sinek ölmeyecek mi?

 Kapıyı kapa yoksa her şey uçacak.

 - Cehennem gibi!

 - Çocuklar terden sırılsıklam olmuşlar.

 Bırak bunu ben düşüneyim.

 - Anne, neden?

 - Şimdi görürsün.

 Biz ne yapıyoruz?

 Soyunun.

 Ne güzel, serin.

 Anne, babam Fransa'da daha kalacak mı?

 Kalacak.

 Neden?

 Her ay bize para yollamak için.

 Anne, kimse küpemi bulmadı mı?

 Her yere baktık.

 Onu toprak yuttu.

 Çabuk!

 Eğer topal görürse, bizi kemeriyle kamçılar!

 Michael.

 Hadisene!

 Sana evde kalmanı söylemiştim.

 Koş!

 Vay canına.

 Bir sürü var.

 Topal kuzenimi limon çalarken yakalamış.

 Soyulmuş, ağaca bağlanmış ve kırbaçlanmış.

 Daha aşağıdan birkaç limon kopar.

 Ben topalı hiç görmedim.

 O kocaman, kıllı   tek gözü yok ve topallıyor.

 Hırsız!

 Topal!

 - Koşun!

 - Eğer yakalarsam, kafanızı koparacağım!

 - Hadi!

 - Piçler!

 Eğer aldığınız  Michael, kardeşini al!

 Aman Tanrım!

 Ne oldu?

 Sağlık ve iyi talih.

 Tanrı iyiliğinizin karşılığını verir.

 Nişanlım iyi!

 Nişanlım iyi!

 Bayan Masina!

 Çok uzun zaman oldu.

 Oğlum kaçtı.

 Nişanlım iyi!

 Onu bir ay sonra buldum.

 Nişanlım iyi!

 Annem sizi hep bekledi.

 Gelin bir tabak makarna yiyin.

 Çok teşekkür ederim.

 - Mektubu okudun mu?

 - Ne mektubu?

 Torrenuova'ya posta!

 Buraya!

 Nişanlım iyi!

 Sevgili Mannina, ben iyiyim.

 Umarım sen de öylesindir   Pietro, Angela, Paulo ve Michael de iyidir.

 Ne?

 Benim ismimi koymamış?

 - Hayır.

 - Sen hep en sona saklar.

 Burada Paris'te bir işçi için hayat zor.

 Çok yağmur yağıyor.

 Ve hava hep soğuk.

 - Sen okumak ister misin?

 - Ne dedim ki?

 Sizi sık sık düşünüyorum, özellikle de çarşambaları   yerel sinemada göçmenler için film gösterdiklerinde.

 Geçen gece bir Fellini filmi izledim.

 - Demek sinemaya gidecek parası var.

 - Sevgili Mannina   geçen gün arkadaşım Gino Artania beni görmeye geldi.

 Beni çok sevindirdi.

 - Çok sevindirdi mi?

 Peki ya biz?

 - Kesin artık!

 Sizinle tek satır okuyamıyorum!

 Her bir ayrıntıya takılmasak olmaz mı?

!

 Baştan başlasana, anne.

 Beni çok sevindirdi   ve beni dönüp partiyle çalışmam için cesaretlendirdi   ki şehir meclisi için beni aday olarak düşünüyorlarmış   ve bir Sicitya şirketinde bana iş bulabilirlermiş.

 Babam geri dönüyor!

 Karar vermeden önce sizin fikrinizi almak isterim.

 Dolar alırım!

 Dolar alırım!

 Peppino!

 Ne yapıyorsun?

 Gidiyor musun?

 Nereye gidiyorsun?

 İlk trenle buradan gidiyorum.

 Herkese selamlar!

 Bravo!

 Biz bile artık burada zar zor yaşıyoruz.

 Genç olsaydım ben de giderdim.

 İyi yolculuklar, iyi şanslar.

 Minicu amca!

 Beni tanıdın mı?

 - Tabii ki seni tanıdım.

 Peppino?

 - Ta kendisi.

 Hayır, kalkma.

 Hastayım ama yine de dayanabiliyorum.

 - Neden?

 Neyin var?

 - Evlat, kımıldayamıyorum bile.

 Savaştan kaçmak için ayağımı kırdım, kolumu da   bir %30 daha yardım almak için.

 Eğer çatıdan atlayıp üç kaburgamı kırmasaydım   maluliyet kurulu onu vermeyecekti.

 Aşağılık herifler!

 Ve geciken maaşlar hariç.

 İyi görünüyorsun.

 - Minnicu amca: 1 - 1 - LoCoco: 2 - 2 Lo Coco'lar dönektir.

 Sana oy vermezler.

 - Nereden biliyorsun?

 - Onları tanırım.

 Kızlarıyla büyüdüm.

 - O halde çıkar onları.

 - Çıkardım.

 - Ciara ailesi: 4 - 4 Baba, eğer seni seçerlerse, para verecekler mi?

 Encümen üyesi belediyenin kararlarını kontrol eder.

 Tartışır.

 Vatandaşların çıkarı için çalışır.

 - Boşuna bir sürü çaba!

 - Neden hep bunu söylüyorsun?

 Kartaca savaşlarına hangi ülkeler katıldı?

 Kartaca.

 Evet.

 Bir düşünelim  Kartaca, Kartaca  Bilmiyor.

 Bunları herkese dağıtın.

 İyi akşamlar Dinle, Peppino.

 Bu mektubu aldım.

 Ne diyor?

 Ne diyor?

 Sorun var mı?

 Bu sosyal yardım bakanlığının kararı, ne yazık ki   aile yardımı talebinizi reddetmek durumundayız, diyor.

 Ve sen bir şey yapmıyor musun?

 Gaspar  Başka bir başvuru denemeliyiz.

 Başka başvuru mu?

 Başvuru, başvuru, başvuru!

 Gerçek şu ki, hiçbiriniz benim sorunlarımı umursamıyorsunuz!

 Dürüst olalım  Sen, sendika, parti, Roma, Moskova ve Yüce Tanrı!

 O  çocuğu!

 Şimdi ne oldu?

 Seni öldürdü mü?

 Bitti artık.

 Bu ilaç yağ gibidir.

 Bir gün yağ, bir gün sirke.

 Ama her seferinde bana pembe filleri gösteriyor!

 Oğluma oy vermeyi unutma.

 Orak ve çekiç, 39 numara.

 Tavsiyemi dinle: 3 ve 9.

 Gerçekten benim kocam bir ayrılıkçı.

 Hâlâ mı?

 Garibaldi birleştir ve o ayırır!

 Artık kararımızı verelim.

 Anneanne, önce babam için yaptın ve şimdi  Onun için yapmadım   parti için de değil.

 Neden o zaman?

 Mafyanın bir tarafına girsin diye, babama yaptıklarından dolayı.

 Ona ne yaptılar?

 Eskiden babam zengindi ve güzel bir arabası vardı.

 Bir sabah çorak bir arsası olan yeğenini   yanına aldı.

 Ve elinde olmadan   çocuğun sulama için ona su vermeyen   şüpheli birileriyle tartıştığını gördü.

 Her ne oldu, ya da olmadıysa   bir daha o yeğenden haber alınamadı.

 Zavallı çocuk  Ortadan kayboldu.

 Babam durmadı ve hep sorular sordu.

 Her gün başka başka sorular  Güzel bir pazar günü   bazı arkadaşları onu köyde bir partiye davet ettiler.

 Ona bol bol yedirdiler, içirdiler   ve sonra: Üç ay sonra babamı ben teşhis ettim.

 Onu çizmelerinden tanıdım.

 Her sabah onun çizmelerini ben parlatırdım.

 Peki, onu öldürenlere ne oldu?

 Ülke o pisliklerle dolu!

 Şimdi anladın mı?

 Evet, komünistleri sadece mafyaya karşı oldukları için seviyorsun.

 20 yıldan fazla süredir, Hıristiyan Demokratlar   bizi yönetiyorlar.

 Düzenleyici planın benimsenmesine engel oldular.

 Bunların tümü şehrimizin sosyal ve   kentsel planlamasının gelişimini geciktirdi.

 Ve çok değerli sanat mirasımızı yok edecek   her türlü düşünceyi   desteklediler.

 Birçoğu zaten yok olmuş olsa da.

 Lütfen  Komünist durum  - Çakmaklar!

 - Sessizlik!

 Alderman, benim inşaat iznime ne oldu?

 Sen sadece inşa et, onlara da defolup gitmelerini söyle.

 Peppino, şevkin kırılmasın.

 Encümen üyesi, elektrikler gelene kadar beklemek ister misiniz?

 Yoksa yerinizi terk etmek mi istersiniz?

 Evet, onun okumayı öğrenmesini bekleyelim!

 Yeter artık.

 Bırakın konuşsun.

 Komünist durum gidişatın   rezalet olduğuna işaret ediyor!

 - Ne buldunuz?

 - Hiç satyangoz buldunuz mu?

 Bakın!

 Vay canına!

 Antenlerini çıkarmışlar bile!

 - Gıdıklamıyorlar mı?

 - Biraz.

 Bayan Sarina, koşun!

 O öldü!

 Topal!

 Kahretsin, Tanrı varmış!

 Gidelim çocuklar!

 Otur.

 Otur şuraya.

 Evet, kemerle, kaskatı kesilmeden önce.

 Hadi.

 İt!

 Birazdan soğuyacak.

 Eğri büğrü kalacak.

 Zavallı şey.

 <i>"A bon locova.

" Baba, "A bon locova" ne demek?

 İyi bir dilek.

 Anlamı   "mekânın güzel olsun".

 Peki ölen biri için söylendiğinde?

 Ölen biri için söylediğinde   Tanrı'ya git.

 Cennete git demektir.

 Bunu nereden duydun sen?

 Anneannemden.

 Baba, kötü insanlar cennete gidebilir mi?

 Teoride, hayır.

 Ama kötü görünen iyi adamlar vardır.

 Bazıları iyi görünürler ama kötüdürler.

 Farkı nasıl anlarsın?

 Bu zordur  Çocuk için bilet gerekiyor mu?

 - Hayır, o çok küçük.

 - O halde bir tane alayım.

 Yani birinin iyi ya da kötü olduğunu söyleyebilmek için   iyice düşün.

 Anladın mı?

 Karanlık.

 Gidelim.

 Ama ben burada değil miyim?

 Baban?

 Girsene.

 Sinema harikadır.

 Palermo'yu, Inter' ve Tarihteki Harikaları eklerim.

 Peki ya peynir?

 Peki.

 Zaten beğenmedim.

 Bütün hepsi değil.

 Bazıları Roma'da ve Capitol'da bulunmuş.

 Titanların Savaşı.

 İtatyan Tugayı.

 Zincirler.

 Salvatore Agiuliano.

 Matthew'un İncili.

 İyi, kötü, çirkin.

 Yanlış Anlaşılma.

 Virginia Woolf'tan kim korkar?

 Bakın, kırıştırıyorlar!

 Delikanlılar   eğer sessiz olursanız, izlemenize izin veririm.

  belediye başkanının ofisi civarında güçlendirip  İyi günler.

 Hey Peppino.

 Bu civardaydım da   bu mektubu aldım.

 Gaspar  Üzgünüm, aile yardımı talebini yine reddetmişler.

 Sizin hayatımı mahvetmek istediğinizi biliyordum!

 Sorun nedir?

 Başvuru yaparız.

 Başvuru, başvuru!

 Sürekli bu lanet olası başvuru!

 Ben sizin umurunuzda değilim.

 Kafalarınızı koparıp, denize de atabilirim.

 - Atlasana, baba!

 - Belki sonra.

 Bay Terrenuova.

 Umarım sizi rahatsız etmiyorum.

 Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, Encümen üyesi Bartalote.

 Acaba protesto etmeden bir gün geçiriyor musunuz diye merak ediyorum?

 Gün geçmiyor ki bir encümen üyesini   bir meclis üyesini ya da başka birini protesto etmeyin.

 Demokrasi çok güzel çünkü aklımızdakileri söyleyebiliyoruz.

 Çok güzel, çok güzel, çok güzel  Siz hepiniz bir ülkeyi mahvediyorsunuz   ve biz hepimiz bunu yüksek sesle ihbar ediyoruz.

 Ama beni düdükleyerek değil!

 Size karşı bir saldırı hatırlamıyorum.

 Ben de onu diyorum.

 Ben hariç herkesle uğraştınız.

 Ne?

 Sizi kişisel olarak mı rahatsız ediyorum?

 Neyi yanlış yaptım?

 Affedersiniz, sanırım anlamıyorum.

 Gayet iyi anlıyorsunuz.

 Doğrusu, Torrenuova  Gözden düştüm, artık partide hiçbir değerim yok.

 Koz sinekken olduğunda iki kupa kadar değerliyim.

 Tabirimi bağışlayın.

 Gülünecek bir şey yok.

 En güçlü aday.

 En güçlüler kimler, Torrenuova?

 Herkesin ağzındaki isimler.

 Gündem konusu, broşürler, yargı denetimi   imzasız mektuplar.

 Biz imzasız mektup yazmayız.

 Ne söylersek, insanların yüzüne söyleriz.

 Bana karşı güzel protestoda bulunsanız.

 Her şekilde anlaşırız.

 Bana inanın, cebinizi doldururum.

 Böylece bana yaptığınız bu eski iyiliği unuturuz.

 Kimin umurunda?

 Geçer gider.

 Gençlik akılsızlığı.

 Elbette ikimizin arasında kalacak.

 Sadece siz ve ben.

 Encümen üyesi Bartalote  Bizlerden çok var.

 Hepsi yazıyor!

 6 kalem 100 liret!

 Hepsi yazıyor!

 Dönsene.

 Ona çok yakıştı, he?

 Biraz yürü.

 Tekrar dön ve yürü.

 6 parmak uzat.

 O çok uzun.

 Eski moda.

 Bütün arkadaşlarımınki dizlerinin üzerinde.

 - 8 ekle.

 - Anneannem gibi görünüyorum.

 Burada giyenler var.

 Neden benimki daha da aşağıda?

 Belki yarım?

 Kimsin sen, mini etek başkanı mı?

 Dizin üzerinde çirkin görünüyor.

 Ama konuşmalarında kadınları özgürleşmesi için büyük konuşuyorsun.

 Özgürleşme santimetreyle mi ölçülüyor?

 Etek ne kadar havadar olursa, kadın o kadar özgür mü oluyor?

 Faşist.

 O küpelerin parasını hâlâ ödüyoruz.

 Senin dediğin gibi, dört parmak.

  bunlarla anlamak zor  Bakın, dinleyin  Size başka bir ceket deneteyim  Ben   artık renk konusunda emin değilim.

 Nasıl yani?

 Ne diyorsunuz siz?

 Ne kadar güzel olduğunu gördünüz mü Bay Pace?

 - Tamamen farklı.

 - Çok hoş.

 Ne?

 Artık birbirimize selam vermeyecek miyiz?

 Günahkâr benim.

 Senin benim için dua etmen gerek.

 Seni arsız herif!

 Benim için bir kardeşten farksız olduğunu biliyorsun.

 Benim için de sen öylesin.

 Ama unutma, ben bir hainim.

 Ama sen daima partinin dışındakiler için çok solda   ve içindekiler için çok sağda olacaksın.

 Bu karışıklığı kim çözebilir?

 Devrimci solun militanları olan bizler   mafya ile siyasi gücü elinde bulunduranlar arasındaki   hileli çözümleri artık kabul edemeyiz   ki bu emekçi sınıfının bakış açışıyla ortaya çıkmıyor.

 Geleneksel sol kanat partileri, sosyalizme ihanet edenler   kendi yönetici sınıflarının fırsatçılığıyla   engelleniyorlar.

 Örneğin, şu pislik reformcu Peppino Torrenuova gibi.

 Mafya ile gerçekten savaşmamıza engel oluyorlar.

 Ve partinin her tutumunu propagandayla kırıyor   ve artık işçiler buna daha fazla katlanamıyor.

 Bakalım kim daha fazla yiyecek?

 Üç saattir seni arıyorum.

 Neredeydin?

 - Sonra gösteririm.

 - Al, soğumadan.

 Hoşuna gitti mi?

 Şöyle böyle.

 Sen hiç tatmin olmaz mısın?

 Baaria  Baba, reformcu ne demek?

 Bir reformcu   kafanı duvara vurduğunda   kırılacak olanın kafan olduğunu bilendir.

 Duvar değil.

 Bir reformcu   dünyayı sağduyu ile değiştirmek isteyendir   kafaları koparmadan.

 - Bunu kimden duydun?

 - Kimseden.

 Kimden duyabilirim ki?

 Sizin için ne yapabilirim?

 Beni öldürecek bir şey verin.

 Ne oldu?

 Hiç  ölmek istiyorum.

 Peki  nasıl ölmek istiyorsunuz?

 Çabuk mu?

 Yoksa yavaş yavaş mı?

 Eve dönecek zaman istiyorum.

 Elbette.

 Bu zaman alır.

 Peki, o halde  bir bakalım.

 İşte bu.

 İşte oldu.

 Büyük bir yudum alın.

 Tanrı size karşılığını versin.

 Aslında 120 liret.

 - Cehennemde görüşürüz.

 - İyi yolculuklar.

 Nerede o?

 İçeride.

 Hey!

 Beni duyuyor musun?

 Peppino  Seni duyuyorum, Peppino.

 Ama ben seni nasıl duyuyorum ki?

 Saat kaç?

 5:30.

 - Ben nasıl hâlâ buradayım?

 - Sabırlı olmalısın.

 Yavaş bir ilaç olmalı.

 Normal seyrini izlemeli.

 Seyrini  evet.

 Ne dersin?

 Bu geceden önce ölür müyüm?

 Sanırım.

 Bu ilacın ne kadar süreye ihtiyacı var ki?

 Çok şükür!

 Yazık

 Seçimler de yaklaşıyor.

 Yardımın işime yarayabilirdi.

 - Zaten kazanamayız.

 - Belli olmaz.

 Şahsen ben?

 Evet ya da hayır.

 Kabul ettim.

 Ne?

 Adaylık.

 Roma parlamentosuna mı?

 Evet.

 Ne utanç verici?

 Ne diyorsun?

 Eczacı benimle kafa mı yaptı?

 Bunu yalnızca umut edebiliriz.

 Oy kaybetmekten nefret ediyorum.

 Herkes adaylığın konusunda hemfikir mi?

 Herkes değil.

 Yine de çoğunluk kazanır.

 - Ne yani  

Kalkmalı mıyım?

 - Eğer öyle hissediyorsan.

 Bu akşam saat 6:30'ta  Kutsal Ana Meydanında  İtatyan Komünist partisi toplanacak.

 Tebrikler!

 Adayımızla tanışın!

 - Kıçımın komünistleri!

 - Lanet olsun.

 Alın, hayatınızda bir kez komünistlere oy verin.

 Meydan çok dolu değil.

 Ve gençler yok.

 Delege tam 6:30 dedi.

 Yoldaşlar, yaklaşın.

 Sahneye yaklaşın.

 Başlayalım.

 Luigi amca!

 - İyi akşamlar.

 - Nino.

 Hepsi yazıyor!

 Üç kalem 100 liret.

 Bagheria'lı kardeşler, vatandaşlar  Ne kırıldı?

 Yumurtalar mı?

 Hayır, neden?

 Konuşsanıza.

 Sadece düşündüm ki  Bu iki yumurtayı yaptım.

 Umarım beğenirsiniz.

 Nişanlım iyi.

 Anne, kaç yumurta kaldı?

 Sadece bu ikisi vardı.

 Daha alayım mı?

 Hayır.

 Onu al.

 Onunla belediye binasına git.

 Seçim belgesini al.

 Onu doktora götür.

 Onun %100 kör olduğuna dair bir belge al.

 Ve sonra onu oy vermeye götür.

 - Önceden plan yap, yoksa kusar.

 - Elbette.

 Ve unutmayın  Körlerin oy verme kabininde kendilerine eşlik edilmesine hakkı vardır.

 İstersen onunla evleneyim, he?

 Attanasio, merhaba demeyecek misin?

 Elbette, Attanasio.

 Don Carlo bize iyi bakıyor.

 Don Carlo'ya endişelenmemesini söyle.

 Sersemler!

 Bize oy vereceklerini onlara söyledim.

 Attanasio!

 İyi günler.

 Cumhuriyetçilere de mi gidiyor?

 Bitmiş sayılır.

 İnsanlar hep rüzgâra parmak tutar.

 - Sorunuz var mı?

 - Sözüme güvenebilirsiniz.

 Attanasio, benden vazgeçtin mi?

 Sana tek bir lafım var  Kayınvalidem Hıristiyan Demokratlara oy veriyor.

 Eşim sosyalistlere.

 Baldızım liberal partiye.

 Oğlum bir cumhuriyetçi.

 Ve ben çekiç ve orağım.

 Yani böylece herkesi memnun ediyoruz.

 Gerçekte kime oy vereceklerini kim bilir?

 Sonny!

 Bana yıldızları saydırdın.

 Kimin ben, Aziz Joseph mi?

 İşte buyurun.

 - Ne?

 Onu red mi edeceksiniz?

 - Çok komik.

 İki numaralı kabin.

 Biz seçmenlerin isteklerine saygı gösteririz.

 Tanrı korusun, başkan!

 Tanrı'nın ellerindeyiz.

 Bir saatte iki kör, iki topal   ve bir kötürüm.

 Bunun fabrikası mı var?

 Sonrasında beni kocamın mezarına götürür müsün?

 Önce oy ver, Ciccina teyze.

 Sonra seni nereye istersen götürürüm.

 - Ama önce çiçekçide duracağız.

 - Madem 30 kez duracağız, neden 31 olmasın?

 - Peki, oyunu kime vereceksin?

 - Tanrımıza.

 Tanrımız orada değil.

 Ben körüm ama aptal değilim.

 Seni kerata.

 Hıristiyan demokrat.

 Komünist parti.

 Boş.

 Başkan, boş?

 Seçmenin niyetini belirlemeliyiz.

 Niyet mi?

 Ne niyeti?

 Burada hiçbir şey yok!

 Yalnızca  küçük bir iz.

 Ve sen bu küçük iz C.

D. İşaretinin üzerine tesadüfen mi geldi?

  79. Komünist parti 81.

 - Bu 30 oy daha aldık demektir!

 - Kazandık!

 Sakin.

 Sakin!

 Son seçimlerle mukayese edildiğinde, bir puan kaybetmişiz.

 Peki, federasyon sekreteri ne diyor?

 Ya Roma?

 Henüz erken.

 Her neyse.

 Sonra konuşuruz.

 Hepsi yazıyor!

 Üç kalem 100 liret!

 Hâlâ nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz.

 Her halükarda, iyi şanslar dilerim.

 Teşekkürler, encümen üyesi.

 En iyi dileklerimle, Peppino.

 Dinle, şu mektubu bana okusana.

 - INPS'den.

 - O kadarını ben de anlıyorum.

 Diyorlar ki, başvurunuz onaylanmış   ve aile yardımı ve geçmiş ödemeleri kabul ediyorlar.

 Tebrikler.

 Herkese iyi akşamlar.

 Tamam millet.

 Size kapsamlı sonuçları okuyacağım.

 Büyükbaba derdi ki   iyi haberler kutlanmalı.

 - İyi haber nedir?

 - Zengin mi olduk?

 - Keşke!

 - Yine mi zengin olmadık?

 Henüz değil ama  Hadi.

 Tahminlerinizi görelim.

 Seçilmemiş olsa bile, babam bir sürü oy aldı.

 Bu genç insanlar.

 Hiçbir şey anlamıyorlar.

 Anne ve baba   küçük bir kardeş bekliyor!

 - Ya da kız kardeş.

 - Her ne ise işte.

 - Hâlâ mı?

 - Tabii, ne sanıyordun?

 Ya bir yatak daha alalım ya da birbirimize sarılalım.

 Sarılalım!

 Oğlana!

 Kıza!

 Kıskananlar çatlasın!

 Bagheria'ya!

 Renato Guttuso'nun sağlığına içelim.

 Üstat, bize bir resim yap!

 Nefes alın.

 Ağzınızı açın.

 Lütfen giysilerinizi çıkarın.

 Oğlunuzun çıkmasını ister misiniz?

 Hayır, hayır, kalabilir.

 Otur.

 - Bu seni etkiledi mi?

 - Hayır.

 Merak etme, sağlıklıyım.

 - O kim biliyor musun?

 - Kim?

 Şehir planlama müşaviri.

 - Şehir planlama.

 - Evet.

 Ama projeleri, şehir planlarını nasıl görüyor?

 Bir projenin ilerlemesi için prosedürler vardır.

 Onun için özel modeller yaptırıyorlar.

 Parayı getirdiniz mi?

 Güzel.

 Çok güzel.

 Neden herkes bizim karakterimizin kötü olduğunu düşünüyor?

 Çünkü belki de bu doğrudur.

 Ya da  Ya da dünyayı kucaklayabileceğimizi sanıyoruz   ama bunun için kollarımız kısa.

 Pekâlâ.

 Git de ekmeğini kazan.

 Pek de ikna edici değildin!

 Sıkma sen canını!

 İyi akşamlar, hergele!

 Bomba bile seni uyandıramazdı.

 Çekilsene yolun ortasından!

 Ben ne zaman rüya gördüm?

 Önce mi  şimdi mi?

 - Bırak onu, hırsız!

 - O benim kızımın!

 - Evet ya, karının!

 - Hırsız!

 Suçlu, eğer yakalarsam kemiklerini kıracağım!

 İşte sigara.

 Bu kadar uzun mu sürdü?

 Zamanında döndüm!

 Yarım dakika bile gecikmedim!

 O tükürük kuruyalı bir ömür geçti!

 Sigarayı nereden aldın, aydan mı?

 - 20 lireti kaçırdın.

 - Yavaştan alman senin hatan.

 Gel buraya!

 Sana yine de 20 lireti vereceğim.

 Artık istemiyorum!

 Bununla kumar oynarsın!

 Benimki en hafifi, bakın!

 İkiye böldü!

 Karpuz gibi ikiye bölündü!

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar