Print Friendly and PDF

Siyasi Hayatta Liyakatin Esamisi Aranmaz…Sadece Özünde Menfaat-Zarar Ve Sadakat-İhanet Çelişkisi Vardır

 


İtiraflar ( Fransızca : L'aveu ) - 1970 Fransızca. -Yves Montand ve Simon Signoret ile birlikte Costa Gavras'ın yönettiği İtalyan filmi .

1952 Prag Mahkemeleri (Slánský Mahkemeleri) döneminde Çekoslovakya'da Slansky davasında suçlanan solcu Arthur London'ı suçlayan bir Çekoslovak komünistin gerçek hikayesine dayanıyor . Gavras, filmi komünizm karşıtı bir film olarak değil , totaliterliğe ve özellikle Stalinizme karşı bir çağrı olarak tasarladı .

Anton Ludvik (aka Gerard) - Çekoslovak Sosyalist Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı . Bir gün tutuklanır ve hiçbir açıklama yapılmadan hücre hapsine alınır. Soruşturma sırasındaki zihinsel işkenceyi ve saygın bir üst düzey yetkilinin ihaneti itiraf etmeye nasıl zorlandığını gösteriyor. Gérard (yalnızca şu anda varsayılan adı), İspanya İç Savaşı'ndaki Uluslararası Tugay'ın bir üyesi olmaktan, Nazilere karşı Fransız Direnişi için çalışmaya kadar hayatının büyük bir bölümünde sadık bir Komünist olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi olduğu için bir toplama kampına hapsedildi. Fransız karısı Lise, başka bir kampta hapsedildi; hamileydi, bu da onu hemen idam edilmekten kurtardı ve oğullarını orada doğurdu. Şimdi 1950'lerin başında Çekolovakya'dalar; Yahudi olduğu için Dışişleri Müsteşarı olarak görev yapmaktadır. Aynı kampta olmamasına rağmen, Fransız karısı Lise de bir kampa hapsedildi ve orada oğullarını doğurdu, hamile olması onu idamdan kurtaran tek şeydi. Şimdi 1950'lerin başında, Çekoslovakya'dalar, Dışişleri Müsteşarlığı görevi onlara hükümetin ayrıcalıklarından yararlanmalarını sağlıyor. Birkaç gündür açıkça takip edildiğini fark etti ve diğer hükümet yetkilileri onu kimin takip ettiğini kesin olarak bilmese de, Uluslararası Tugay'ın bir parçası olan çoğu kişi son zamanlarda çeşitli şekillerde hedef alındı. Sonunda, onu izleyenler onu yakalar ve resmi bir suçlama olmaksızın sorgulanmak üzere tutar. Başlangıçta tek bildiği, kendisini kaçıranların Sovyet rejimiyle birlikte olduğu ve ondan itiraf etmesini istedikleridir. Gérard, standart beyin yıkama önlemleriyle - uyku yoksunluğu ve ileri geri yürümeye zorlanma -serpiştirilmiş ardı ardına sorgulama yoluyla, kendisini tutsak edenler tarafından Amerikalılarla işbirliği yaparak Troçkist, Titocu, Siyonist ve Sovyetler Birliği'ne karşı hain olmakla suçlanıyor. Aynı sorgulama yöntemlerine tabi tutulan diğerlerine karşı kullanmak üzere imzalı "gerçekleri" bir araya getirirken ondan bir itiraf almak için ne gerekiyorsa yapar. Onu kaçıranlar, Komünist Partiye olan bağlılığını göstermek için bu suçları itiraf etmesi gerektiği şeklindeki mantıksız argümanı kullanıyorlar. İtiraf ederse, ölümle cezalandırılabilecek suçları kabul edecektir. Gérard bu süreçten geçerken, inançlarına sadık kalmaya çalışırken, Komünistlerle işbirliği yaparsa yakında serbest bırakılacağına inanan Lisa'ya hapsedilmesiyle ilgili başka şeyler anlatılıyor. . Hükümet, karısı Lisa'yı ve çocuklarını karanlıkta tutuyor ve onlara kendi iyilikleri için işbirliği yapmalarını söylüyor; Liza daha sonra tanınmış bir radyo haber spikeri olarak işinden kovulur ve parti onu bir fabrikada çalışmaya zorlar. Kocasına inanmasına rağmen, partinin bilgeliğine ve üstün nezaketine de güveniyor.

Onu kaçıranlar, Komünist Partiye olan bağlılığını göstermek için bu suçları itiraf etmesi gerektiği şeklindeki mantıksız argümanı kullanıyorlar. İtiraf ederse, ölümle cezalandırılabilecek suçları kabul edecektir.

Ayrıca arkadaşlarının da tutuklandığını ve kendisini devlete karşı suç işlemekle suçladığını öğrenir. Arthur sonunda iddia edilen suçlarını itiraf ettikten sonra , radyoda canlı yayınlanacak ve sinemalarda gösterilecek olan halka açık bir " mahkeme " için hazırlanıyor . Onu kaçıranlar ona önceden hazırlanmış cevapları ezberlemeyi öğretirken, yıllarca süren yorgunluğun ardından görünümünü iyileştirmek için güçlü yiyecekler, vitamin enjeksiyonları ve güneş ışığı verilir.

Duruşmada, Arthur ve meslektaşları rollerini dürüstçe oynuyorlar. Utanç verici bir şekilde Liz, kocasını inkar eden ve duruşma sırasında yayınlanan partiyi öven yazılı bir açıklama yapmak zorunda kalır. Mahkumlar farklı şekillerde cezalandırılır: ölüm veya ömür boyu hapis, ikincisi Arthur'a. Müfettişleri kendilerine dönmeyince mahkûmlar paniğe kapılarak temyize gitmekle tehdit ediyor, ancak mahkeme tarafından atanan avukatlar onlara cezaların yalnızca bir taraf lehine olduğunu ve itiraz etmedikçe infaz edilmeyeceğini söylüyor. Hükümlüler, kararlarını kabul etmek ve temyiz hakkından feragat etmek için son kez yargılanıyor.

Ardından, Arthur ve bazı meslektaşları yavaş yavaş serbest bırakılır ve 1956 ile 1963 yılları arasında rehabilite edilir . Geri kalanlar idam edilir ve yakılır ve külleri yola saçılır. Aynı zamanda, bu çilenin arkasındaki bir dizi yetkili, Arthur'un müfettişi Kohoutek de dahil olmak üzere kendi tacizleriyle karşı karşıya kaldı. Arthur daha sonra, Arthur'un işkencesindeki rolünü küçümsemeye çalışan, sadece emirlere uyduğunu ve partinin ne istediğini asla anlamadığını iddia eden rütbesi düşürülen Kohoutek ile karşılaşır.

Aralarında… 

BİZE NELER OLDU BEYEFENDİ?

  Olanlara anlam verebiliyor musunuz?

  1956'da sizi serbest bıraktıklarında   ben hapisteydim.

  Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kimse bilmiyor.

  Fakat o emirleri verenler hâlâ iktidardalar.

  Ben emirlere uydum.

  Beni izlemek için mikrofonlar takmışlardı.

  Size bir bira ısmarlamak isterim.

  Eşiniz iyi mi?

  Duydum ki duruşmanın ardından masum olduğunuzu görünce   burada ve Fransa'da sizin için yapmadığını bırakmamış.

  Peki sağlığınız nasıl?

  Daha mı iyi?

  Kendinize dikkat etmeniz lazım.

  Öyle.

  Güzel bir iş buldum.

  Bir daha beni göremezler, asla.

  Adınıza sevindim beyefendi.

 

1968'de Arthur, esaretteki deneyimleriyle ilgili anılarını tamamlar ve bunları yayınlamak için Çekoslovakya'ya döner. O zamana kadar, "Prag Baharı" sırasında  her şeyi organize eden gerici unsurlar parti tarafından iktidardan uzaklaştırıldı ve Arthur artık partinin bu olaylar sırasında neler olduğuyla ilgili gerçeği ortaya çıkarmak istediğine inanıyordu.

Yves Montand, rolünü oynamak için 15 kilogramdan fazla zayıfladı. Montand, 1956'da Macaristan'daki olaylar karşısında şok oldu ve daha sonra film hakkında, "[Bu rol için] yaptıklarım bir kefaret eylemi gibiydi " dedi.


İtiraf (1970) L'aveu

 139 dk

Yönetmen:Costa-Gavras

Senaryo:Lise London, Artur London, Jorge Semprún

Ülke:Fransa İtalya

Tür:Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:29 Nisan 1970 (Fransa)

Dil:İspanyolca, Fransızca

Müzik:Giovanni Fusco

Nam-ı Diğer:The Confession

Oyuncular

Yves Montand

Simone Signoret

Gabriele Ferzetti

Michel Vitold

Jean Bouise

Özet

Artur london'ın Çekoslavakya'da 50'lerin başında dışişleri bakan yardımcısı iken uğradığı bir iftira sonucu başına gelenleri anlattığı aynı isimli romanından yola çıkılarak Costa Gavras tarafından sinemaya uyarlanmıştır.

Gavras bu kez oklarını Komünist Parti'ye döndürmüş. Filmde, Batı ile en ufak bir ilişki şüphesi olan herhangi bir kişinin bile zorla bir itiraf imzalattırılıp vatana ihanetle suçlanabileceği gayet çarpıcı bir şekilde anlatılırken, çözüm olarak, kişilere dayalı bürokratik yönetim anlayışı yerine, halka dayalı yönetim anlayışıyla sistemin sağlıklı işleyebileceği mesajını da veriyor

Altyazı

  - Yine mi geldiler?

  - Hayır, hayır.

  - Sizin arabalardan biri mi?

  - Benim teşkilatıma ait değil.

  Ben önemli kişileri takip etmiyorum.

  Takip ediliyorsun, orası kesin.

  Onun teşkilatından olmaları lazım.

  Bir açıklaması olmalı.

  İhtiyatlı davrandıkları söylenemez.

  Bunu neden yapıyorsun?

  Ne istiyorsun?

  En baştan alalım.

  - Ne kadar oluyor?

  - Üç gündür.

  - Emin misin?

  - Oradalar yahu!

  İyi.

  Birazdan geliyorum!

  Bu aracın Güvenlik'e ait olduğunu düşündüren nedir?

  Eğer öyle değilse beni korumak için önlemler almalısın.

  Haklarım var.

  Beni takip eden araçların plakaları.

  Bana Pavel'i bul.

  Yoldaşlığımızı unutuyorsun.

  Eğer bana silah çekilmişse, sana da çekilmiş demektir.

  Ve diğer tüm İspanya gazilerine.

  Bıktım artık.

  Neden Noël Field ile yüzleştirilmiyorum?

  Macaristan'da tutuklu bulunduğunu iyi biliyorum.

  Evet!

  Bunun arkasında kimler var?

  İspanya gazilerinin peşindeler.

  İşgal esnasında Fransa ya da Londra'ya kaçanların peşindeler.

  Güvenlik Bakanlığı'nda olduğun için kaçabileceğini mi sanıyorsun?

  Loebl, Pavlik, Feigl de yüksek mevkilerdeydiler.

  Şimdi hepsi hapisteler.

  Güvenlik Bakan Yardımcısı ise kukla olarak Parti Okulu'nda duruyor.

  Otto işinden oldu.

  Bugün sıra bende.

  Peki yarın?

  Sırada kim var?

  - Araçlar Güvenlik'e mi ait?

  - Evet.

  İşinde olan bitenden haberdar değilsin.

  Gelen emirleri kontrol et.

  Emirler tahmin ettiğim yerden geliyorsa tehlikeli olabilir.

  - Haberleri yok mu?

  - Böylesi daha iyi.

  Neden daha iyiymiş?

  Bundan onlar da etkileniyorlar.

  - Beraber mi geldiniz?

  - Hayır, yolda rastladık.

  - Öyle mi?

  İzlediğimiz kişiler İspanya gazileriyse, rastlantı diye bir şey yoktur.

  - Görünen o ki Tugaylar toplantısı var.

  - İzlemek, izlemek!

  Bazı sorunlar var.

  Fakat kimse beni izlemiyor.

  Sen işinden oldun.

  Sling hapishanede.

  Bense Parti Okulu'ndayım.

  Bana diyalektiği öğretiyorlar.

  Olumlu ve olumsuz yönlerini.

  Sosyalizm inşa edilirken   sınıf çatışmalarının derinleşmesi.

  Bakan Yardımcısı takip ediliyor, Güvenlik amirinin bundan haberi yok.

  Terzi kendi söküğünü dikemez.

  Haklarından feragat et, işini bırak, özeleştiri yap.

  Her şeyden elimi ayağımı çekmediğim sürece feragat etmemi kabul etmezler.

  Bölüm Amirleri toplantısı için şunu daktilo et.

  Fakat toplantı bu sabahtı.

  Bu ne anlama geliyor?

  - Bakan gelmene lüzum olmadığını söyledi.

  - Herkes de ona inandı.

  Gérard, artık hiçbir şeye inanmıyorum.

  Bu işin sonu nereye varacak merak ediyorum.

  Parti, yanlış anlaşılmalara açıklık getirme kararı almıştır.

  Bu aşikârdır.

  - Karar üst kademeden gelmedikçe ayrı.

  - Mesele Field sanmıştım.

  Bakanlık meselenin o olmadığını söyledi.

  Bederich dedi ki: Field davası sona erdi.

  Genel Sekreter  Bu görüşmenin boşuna olduğunu söylüyor.

  Fakat Gérard ısrar ediyor.

  Kendisi için önemliymiş.

  Evet.

  Evet, tamam.

  Çok işi varmış.

  Seni arayacakmış.

  Parti'ye gelecek olursak, tehlike geçti.

  Güvenlik'te işler nasıldır bilirsin.

  Hayat memat meselesi.

  Fakat orada senin de dostların var.

  Güvenlik'te senin de yetkilerin var.

  Onun da başında sorunlar var.

  Kendisi de Noël Field'i tanırdı.

  İşleri kendi usulümüzle yürüteceğiz.

  - Hayır, artık şartlar değişti.

  - Şartlar olduğu gibi duruyor.

  Ülkemizdeki casusları, vatan hainlerini ve Titocuları bulacağız.

  Yerime geçen kişiyle konuştun mu?

  Yeni Bakan ile yani.

  Kendisi de böyle düşünüyor.

  Berbat bir sicilin var.

  Bu mevzu burada bitmedi.

  Her yerde çözülmeler başladı; Mesela Polonya, Almanya  Onunla görüşmelisin.

  Gelin gidelim.

  İspanya'yı yâd etmek için toplandığımıza inanmazlar.

  Şimdiden kendimizi suçlu hissediyoruz, değil mi?

  - Hadi.

  - Unutma.

  Hâlâ bekliyorlar.

  Bakan'dan seninle görüşmesini isteyeceğim.

  Gérard yanımda, sizinle konuşmak istiyor.

  Çok endişeli.

  Söyle ona yarın gelsin.

  Field mevzusundan beri gözden düştü.

  İşgal zamanlarında birçok yoldaş Field ile beraberdi.

  - Parti bundan haberdar.

  - Kimin düşman olduğunu bilemiyorduk.

  Vatana ihanet ve ölüm Devrim'in bir parçasıdır.

  Bunu biliyorduk.

  Şimdiyse, Devrim'in devam edebilmesi için   ihaneti ve ölümü bizler tadacağız.

  Önemli olan bu, devam edebilmesi!

  Bizlerin ölmesi gerekse bile.

  Git onunla yarın görüş.

  - Yapacak başka ne var ki?

  - Hiçbir şey.

  Parti'ye güven.

  Kimmiş?

 Sen o Fransız kadın mısın?

  Kocan yakında asılacak.

  Ne diyorlar?

  Hiç.

  Yanlış numara.

  Kimsiniz?

  Ne istiyorsunuz?

  Bırakın beni!

  Bırakın beni!

  Kelepçeleri çıkar.

  Yetkili Parti yöneticisiyle görüşmek istiyorum.

  Kes sesini.

  Hiçbir şey isteyemezsin.

  - Kimsiniz?

  Bir yetkiliyle görüşmeyi--

- Kes sesini!

  Elbiselerini çıkart.

  Şunları giyin.

  Faturalar, garip kâğıtlar.

  Bir adet kalem.

  Bir adet dolma kalem.

  Saat, anahtarlar.

  Ayakkabıları çıkar!

 Alyans.

  Cüzdan.

  - 350 Kron

- 350 Kron.

  - Parti kartları.

  - Kartlar.

  Aile fotoğrafları.

  İşte o Fransız kadın.

  - Aileme haber verin.

  - Kaçtığını düşünecek.

  Darex hisseleri.

  Değeri 1200 Kron.

  Biz sosyalizmi inşa etmek uğruna   kendimizi feda ederken, sen yabancı diplomatlar gibi   özel ticaret yaparak burjuva gibi yaşadın.

  Bırak onu!

  Sicil numaran 3225.

  Sakın unutma.

  Yürü!

  Oturamazsın!

  Ayakta bekleyemezsin!

  Yürü!

 Yürü!

 Yürü!

  Parti daima haklıdır.

  Bir yanlış anlaşılma var.

  Her şey açıklığa kavuşacaktır.

  İyi niyetini göstermek adına kurallara uymalısın.

  Eğer durursan ağzını burnunu dağıtırız!

  Yürü!

 Yürü!

 Çorba!

 O daha hak etmedi.

  Yürü!

  Bugün Gérard'ı gördünüz mü?

  İşe gelmedi, öyle mi?

  Affedersiniz, bugün Gérard'ı gördünüz mü?

  İşe gelmedi mi?

  Ossik orada mı?

  Kapatmalıyım, kusura bakmayın.

  - Bu bir aramadır.

  - Nereden çıktı bu?

  Nereden çıktı bu?

  Orası olmaz.

  Orada çocuklar uyuyor.

  - Ne demek oluyor bu?

  - Arama için emir aldık hanımefendi.

  Arama mı?

  Merkez Komite'yle doğrudan telefon hattım var.

  Genel Sekreter'i arayacağım.

  Bakalım ne diyecek.

  - Arama izniniz var mı?

  - Lüzum yok.

  Size söyledim hanımefendi.

  Arama yapmak için emir aldık.

  Ben de size söylüyorum.

  Buna müsaade etmeyeceğim.

  Anne, yatağına git.

  Siz kalın hanımefendi.

  O en büyük oğlum.

  Fransa'da, La Roquette hapishanesinde dünyaya geldi.

  - Paris'te bir hapishanedir.

  - Neden tutuklanmıştınız?

  1942'de Almanlar komünistleri tutukladılar.

  İdama mahkûm edilmiştim.

  Hamile olduğum için beni öldürmediler.

  - Hapishanede uzun süre kaldınız mı?

  - Ravensbrück'e nakledildim.

  Oğlum, Fransa'nın en genç siyasi mahkumudur.

  Kocam ise Mathausen toplama kampına gönderilmişti.

  GS, Gece ve Sis.

  Daha önce duymuş muydunuz?

  Onlar kocamın İspanya İç Savaşı'nda   ve Direniş esnasında Fransa'daki fotoğraflarıdır.

  Rica ederim, kızım geldi.

  Saklayın onu.

  İyi akşamlar canım.

  - Babam nerede?

  - Birazdan gelir.

  Beyler Bakanlıktan.

  - Eğlendin mi?

  Yemek güzel miydi?

  - Evet.

  Şimdi doğru yatağa.

  Git bak çocuklar nasıl da uyuyorlar.

  Olur.

  Kahve ister misiniz?

  Kahveleriniz.

  Arama izni.

  Hayır!

  Naziler gibi davranıyorsunuz.

  Arama emrini göremedim.

  Her zamanki gibi çalışırlar.

  Tek kelime etmezler.

 - Bakan Bey'le görüşmek istiyorum.

  - Sabahın 05:00'inde mi?

  Okuldan sonra Bakanlığa gideceğiz.

  Önemli bir şey olmadı.

  Yalnızca mektupları, resimleri, evrakları aldılar.

  15 yıldır evliyiz.

  İspanya'dan kalan hatıraları   hapishanede yazılmış mektupları götürdüler.

  Gérard resmi evrakları evde tutmaz.

  Bu mevzuyu çözeceğiz.

  Doğrudan hattımız var, arayabilirsin.

  Dün gece Dr.

  Dymer ile randevumuz vardı.

  - Kocam akciğer sorunları yaşıyor.

  - Elbette.

  Doktora görünse iyi olur.

  Dediğim gibi, tecride alındı.

  Siz ve aileniz için değişen bir şey yok.

  Bakanlığın tahsis ettiği araba ve şoför hâlâ hizmetinizdedir.

  - Bakanla görüştünüz mü?

  - Evet.

  Gérard tutuklanmamış   sadece birkaç yoldaşla beraber bazı sorunları çözmek adına   tecride alınmış.

  Yardımına ihtiyaç duyulmuş.

  Sıkıcı ve gizli Parti meseleleri.

  Konuşmasına izin veriyorlarsa çok iyi.

  Daha kötüsünden korkuyordum.

  Bir ihtiyacınız olursa bana güvenebilirsiniz.

  Değişen bir şeyin olmadığını söyledi.

  Hanımefendi, bundan sonra size ben hizmet edeceğim.

  Arabanız bu.

  Dinle!

  Dinle!

  Şikâyetin nedir?

  Parti'den bir yetkiliyle görüşmek istiyorum.

  - Kendini tanıt.

  - Dış İşleri Bakan Yardımcısı-- Sen hiçbir şeysin!

  Sicil numaran nedir?

  Numaran!

  Sen 3225 numarasın.

  Bir daha tekrar etmeyeceğim.

 Yürü!

  Şunları giy.

  Olduğun yerde durma.

  Yürü!

  Suçlarını itiraf etmek üzere buradasın.

  Hepsini itiraf et.

  Neyi itiraf edeyim?

  Kimsiniz?

  1 Şubat.

  Suçlarını itiraf et!

  Kim olduğunu itiraf et!

  - Dış İşleri Bakan Yardımcısı--

- Sen hiçbir şeysin!

  Yalnızca bir numarasın.

  Numaranı söyle!

  - Numaranı söyle!

  - Numara 3225.

  Belirgin sorular sorun.

  Neyle suçlanıyorum?

  Herkesten iyi biliyorsun!

  Adın ne?

  - Eğer Parti bundan haberdar--

- Parti hakkında konuşma!

  Parti'nin adını ağzına almayacaksın!

  İtiraf etmek üzere buradasın.

  İtiraf edeceksin.

  - Bana yetkili birini çağırın.

  - İtiraf et!

  - Belirgin sorular sorun!

  - İtiraf et!

  - İtiraf et!

  - Buranın yetkilisiyle görüşmek istiyorum.

  Sana itiraf ettireceğim!

 Başlarda insan Parti'ye yardımcı olmaya  neden orada olduğunu, ne yaptığını anlamaya çalışıyor.

  Özeleştiri yapmaya  partiye zarar veren hataları kabul etmeye açık oluyorsunuz.

 Mücadele ve disiplinle geçen yıllar boyunca aldığımız eğitim  Parti'nin asla yanılmayacağına, SSCB'nin her daim  haklı olduğuna inanmamıza yol açmıştı.

  Burada yalnız değiliz.

  Danışmanlarımız var!

 Birçok defa, Parti'nin içindeyken hata yapmanın  Parti'nin dışında haklı olmaktan iyi olduğunu gururla söylemiştik.

  İtiraf et!

  Suçlarını itiraf et!

  Hepsini itiraf et!

  İyi de neyi itiraf edeyim?

  Belirgin sorular sorun!

 Ye!

 Yeter.

  Yürü!

  Yeter.

  Ayağa kalk!

  Yürü!

  Yürü!

  Ayağa kalk!

  Düşman gibi davranma.

  İtaat et!

 Yürü!

  Lütfen.

  Sabah 2 mi yoksa akşam 2 mi?

  Çok önemli bir sebepten dolayı buradasınız.

  Tutuklanmanızı Parti emretti.

  Sizi sorgulamamız gerekiyor.

  Konu uluslararası casusluk   Sovyetler Birliği'ne ve ülkemize ihanet.

  Göreviniz, gerçeğin açığa çıkarılmasına yardım etmektir.

  Yalnız değilsiniz.

  İşin içinde birçok üst düzey memur bulunuyor.

  Kendinizi kurtarabilirsiniz.

  Uzun süredir Parti'nin mensubusunuz.

  Sizi Sovyetler Birliği'ne ve Parti'ye yardım etmeye davet ediyorum.

  Diyecek bir şeyiniz var mı?

  Tek isteğim, Parti'nin bu karışıklığı çözmesidir.

  Her soruya cevap vermeye hazırım.

  Pekâlâ.

  Soruşturmaya başlayacağız.

  4 Şubat, Salı.

  Beyan ederim ki  Allan Dulles öncülüğünde sürdürülen Amerikan Gizli Servisiyle   temaslara ne zaman ve nerede başladınız?

  Amerikan casusu Noël Field sizi nasıl üye yaptı?

  Noël Field haricindeki Amerikan casuslarıyla işbirliği yaptınız mı?

  - Asla!

  Hiç kimseyle işbirliği yapmadım!

  - Kapat çeneni!

  Soruya cevap ver!

  Birçok kelle uçacak!

  Elimizde kanıt var.

  Hayal dahi edemeyeceğin yöntemler kullanacağız!

  İtiraf edeceksin!

  Kaderin kendi ellerinde!

  Ya kendini kurtarmak için itiraf edeceksin   ya da ölene dek Sovyetler Birliği'nin ve Parti'nin   bir düşmanı olarak kalacaksın.

  Soruya cevap ver!

  Yürü.

 Yeter!

  Bu yemeği emeksiz kazandın!

  Yeter!

  Hadi, yürü.

  Artık uyuyabilirsin.

  Sırt üstü standart pozisyonda uyuyacaksın.

  Kollar önünde olsun.

 Ayağa kalk!

  Sicil numaranı söyle!

 Uyuyabilirsin!

  Ayağa kalk!

  Ayağa kalk!

  Sicil numaranı söyle!

  - Sicil numaranı söyle!

  - 3225.

  Uyuyabilirsin.

 Sicil numaranı söyle!

 Ayağa kalk!

  Sicil numaranı söyle!

  Sicil numaranı söyle!

  Emirlere itaat edin bayım!

  Sen ve o pis ırkın aynısınız.

  Gaz odaları görevini tamamlayamadı.

  Parti'nin armasını takıp böyle mi konuşuyorsun?

  Bir vatan haini bana nutuk mu çekecek?

  Sen Parti'yi istiyorsun ama o seni defediyor.

  İhraç edildin!

  Yalan söylüyorsun, olamaz.

  Bu yönetmeliğe aykırı.

  Mevzuat oldukça açık.

  Parti demokrasisinin burjuva mefhumu işte!

  Merkez Komite dilediğini yapabilir.

  Parti kimlikleriniz; Seninki, Valés'inki   ve Güvenlik amiri Zadovsky'ninki.

  İspanya ve Fransa'daki mücrim eylemlerinizden haberdarız.

  Danışmanlarımız sağ olsun.

  Parti'den ihraç edildin.

  - Ayrıca, eksik kimlikleri bulacağız.

  - Siz Merkez Komite'de değilsiniz.

  Hayır, Merkez Komite'nin üzerindeyiz.

  Merkez Komite'dekiler dâhil tüm vatan hainlerini bulmamız gerekiyor.

  Proleter kuvveti canlandırıyoruz.

  Koruduğun arkadaşların buradalar ve konuşuyorlar.

  Sen de onlar gibi yapacaksın.

  Sorulara cevap vereceksin.

  Her şeyi itiraf eden Zavodsky gibi.

  Kendisi Güvenlik'in başıydı.

  Eğer itiraf ederse kendini kurtaracağını biliyordu.

  Zavodsky mi?

  İtiraf mı etti?

  İyi de neyi itiraf etti?

  Tutuklanmasından önceki gün gizli bir toplantıya gittiniz.

  - Ne kararlar alındı?

  - Toplantıyı sen mi organize ettin?

  Uluslararası Tugaylardaki Troçkist grubun lideri sendin.

  Maskenin düşürüldüğünü biliyordun.

  Ne kararlar alındı?

  İspanya'da Troçkist fikirlerini serbestçe söylüyordun.

  Çalışmalarını nasıl organize ediyordun?

  Yani sabotaj çalışmalarını?

  Rajk ile İspanya'da tanışmıştın.

  Amerikan casuslarıyla iletişime geçmeni o mu sağladı?

  Rajk'ın maskesi düşürüldü, mahkemeye çıkarıldı ve Macaristan'da idam edildi.

  Senin de başına bunlar gelecek.

  Rwal ve Winkler ile olan ilişkilerin ne yöndeydi?

  İspanya'da Dapceviç'i korudun mu?

  Diğerleri itiraf etti.

  Sen de itiraf ederek kendini kurtarabilirsin.

  Onlardan daha çabuk olup, daha çok bilgi verirsen tabii.

  Hele ki yetkili olan kişinin sen olduğu düşünülürse.

  Burada zararlı otları ayıklıyoruz.

  Köklerinden söküyoruz!

  Rajk ile İspanya'da mı tanıştın?

  Amerikan casuslarıyla iletişime geçmeni o mu sağladı?

  Bartons da İspanya'daydı.

  Onun hakkında ne biliyorsun?

  Kaçtığını biliyoruz.

  Jares ekibinizin bir üyesiydi.

  Onu hatırlıyor musun?

  Burada, kendisinin Troçkist eğilimleri olduğunu belirten bir rapor var.

  Buradaki ve yurtdışındaki tüm bağlantıların gibi!

  Bağlantılarım Fransız ve İtalyan komünist partileriydi.

  Bu raporun kaynağı nedir?

  Şunu anlaman gerekiyor, her şeyi biliyoruz.

  Sovyet yoldaşlarımızın tecrübe ve yardımlarıyla   başını çektiğin casusluk ağını gün yüzüne çıkardık.

  Zavodsky her şeyi itiraf etti.

  Troçkist grubunuzun mücrim eylemlerinden bahsetti.

  Yanlış.

  Zadovsky öyle demiş olamaz.

  Bu ne peki?

  Onun imzası değil mi?

  Hepsi imzalanmış!

  İmza onun mu değil mi?

  - Olamaz.

  Olamaz.

  Marsilya'da mı?

  - Evet, olabilir.

  "Marsilya'da Amerikan Gizli Servisi için yaptığım faaliyetler.”

 İmzasını tanımıyor musun?

  Zavodsky ve diğerleri seni kandırmış.

  Nasıl bir işe bulaştığını bilmiyordun.

  İyi niyetini kanıtlamak adına bildiklerini anlat.

  - İtirafların Parti'ye faydalı olacaktır.

  - Kimse için casusluk etmedim.

  Çok öznel bir bakış açın var.

  Senden sonra derhal tutuklanan Zavodsky tek seferde itiraf etti.

  İtiraf etmeye de devam ediyor.

  Tek çıkış yolunun bu olduğunu biliyor.

  Fakat bütün bunlar yanlış.

  Fransız Komünist Partisi ve Direniş Örgütünün elinde   faaliyetlerimi teyit eden resmi belgeler var.

  Onlar bu itirafların yanında solda sıfır kalır.

  Diğerleri de aynı şeyleri itiraf ediyorlar.

  İnan bana.

  Burada herkes itiraf eder.

  Lider olan sensin.

  Kaçamazsın.

  Aileni düşün.

  Başlarına gelecekleri düşün.

  Dinle: "Hükümeti devirmek için A. B. D.  adına casusluk yaptım.

  Bu faaliyette direktifleri aldığım kişi " Bak, senin adın yazıyor.

  Apaçık ortada.

  Buna karşı ne yapabilirsin ki?

  Susadın mı?

  Senin direktiflerinle suçların en büyüğünü işlediği için kendini suçluyor.

  Mahkemede kime inanırlar?

  Her şeyi inkâr eden sana mı?

  Yoksa kendini suçlayan ona mı?

  - Hâlâ da konuşmakta.

  - Bu doğru değil.

  Önemli olan itiraf ediyor olması.

  Zavodsky neden hayatına mal olacak şeyleri itiraf etsin ki?

  Canını kurtarmak için.

  Tek seçenek olduğunu biliyor; itiraf etmek.

  Parti'ye yardım etmeyi ben de isterim.

  Fakat itiraf edeceğim bir şey yok.

  Parti'nin adını ağzına alamazsın!

 Parti, arkadaşlarım, yoldaşlarım benden vazgeçti.

 Suçlu olduğumdan kimsenin şüphesi yok.

 Rajk Davası'nda ben de aynı tepkiyi vermiştim.

 Hangi komünist dehşete kapılmazdı ki?

 Hatta insanın yanılmaz zannettiği Parti'nin masum insanları  itirafa zorladığına nasıl akıl erdirilir?

 Neden?

  Parti'ye ve halkına yaptığın ihaneti ortaya çıkarmak için her şeyi yapacağız.

  Zavodsky, Amerikan casusunun bağlantılarından haberdardı.

  Bunu sakladı çünkü sen de onun Gestapo'yla olan bağlantılarını biliyordun.

  Dostun olan Valés İngiliz Polisi ile   işbirliği yaptığını itiraf ediyor.

  Sen Yahudisin ama toplama kampında ölmedin.

  Neden?

  Çünkü sen de Gestapo'yla işbirliği yaptın.

  Amerikan casusu Dulles, Gestapo'nun listesini ele geçirdi.

  Bu şekilde üye yapıldın.

 Yürü.

  Her gün mahkûmların davranış ve   işbirliği yapışlarına dair rapor hazırlıyoruz.

 - Numara 3225.

  Burada.

  - Yüksek sesle!

  Numara 3225.

  Burada.

  Ne suç işledin?

  Neden buradasın?

  Bilmiyorum.

  Uyumama izin vermiyorlar.

  Ben masumum.

  Bekle.

  Seninle ilgili emirler verdiler.

  Sen özel bir durumsun.

  Kimseye söyleme yoksa bana ceza verirler.

  Parti'den bir yetkiliyle görüşmek istiyorum.

  Bir suçu itiraf edeceğim.

  10 gündür ne yemek yedim, ne su içtim, ne de uyudum.

  Bir yetkili belirgin sorular sorsun, cevap vereceğim.

  Uyumadın ve yemek yemedin mi?

  Bunu soruşturacağım.

  Gardiyanlar istediğini yapıyor.

  Hazırız, Holdos da geldi.

  Ekibin tamamlandı.

  Tüm İspanya Gazileri.

  Buradakiler, Macaristan, Polonya ve   Almanya'dakiler.

  Mevzu Uluslararası Tugayların tamamını kapsıyor.

  Bunlar Rajk yargılandığında sorulan soruların aynısı.

  Görünen o ki, o davaya çalışmışsın.

  Her soru Rajk'in itiraflarından fazlasını ortaya çıkardı.

  Fakat sen bildiklerini, daha iyi saklamak için kullandın.

  Biz de Rajk'i tasfiye eden Macarlar gibi yapacağız.

  Macar yoldaşlarımız tarafından maskesi düşürülen   casus ve vatan haini Laszio Rajk'ın   mahkûm edilmesini teklif eden kararı açıklıyorum.

  Karara katılanlar el kaldırsın.

  Bu duruşmada epey İspanya gazisi bulunuyor.

  İspanya'dayken hepimiz iyi değilmişiz.

  Umarım bu meselenin ardından daha fazlası çıkmaz.

  Güzel, devam edelim.

  "Çalışmalarımda dikkatsizliğe bağlı   bazı hatalarda bulundum.”

 "Casus Field ile irtibat kurmaktan suçlu bulunan Kohnova, Vesela, Pavlik   ve Feigl ile temaslarda bulundum.”

 Hayır, Vesela suçlu bulunmadı.

  Duruşma esnasında intihar etti.

  Evet, Vesela'yı sil.

  "El altından yürüttüğüm işler için   Amerikan emperyalistlerinden para aldım.”

 Hepsi bu.

  İmzala.

  Şimdi daha iyi, değil mi?

  Artık biraz uyuyabilirsin.

  Bilincim yerinde değildi.

  Dediklerimi inkâr ediyorum.

  - Buna zorlandım.

  - Ne?

  - Evet, fiziksel olarak buna zorlandım.

  Bunun itiraf olduğunu mu zannediyorsun?

  Bu özeleştiri bile değil!

  Paşa paşa imzaladığını göreceğim.

  En baştan başlayın!

  Konuşacaksın!

  Aksi takdirde bu işe noktayı koyarım!

  Başla.

  İlk önce hayat hikâyeni anlat.

  Yürü.

  Yürü!

  Hayat hikâyeni anlat.

  En baştan başla.

  Doğum tarihin?

  Doğum tarihin?

  11 Şubat 1915'te, Ostrava'da doğdum.

  - Babam demiryolu işçisiydi.

  - Sana neden Gérard diyorlardı?

  Fransız Direnişi'ndeki lakabım buydu.

  Yabancı bir ülkede direnişe katıldın demek.

  Yahudisin ve komünistsin.

  Gestapo'nun eline düştün ve kaçtın.

  Çok şüpheli.

  Devam et.

  Oğlum hapishanede doğdu.

  Adı Gérard çünkü annesi   bir daha görüşüp görüşemeyeceğimizi bilmiyordu.

  Beni etkilemeye çalışma.

  Devam et!

  Babam, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde Moravyalı bir   demiryolu işçisinin sekiz çocuğundan beşincisiydi.

  Daha sonra İsviçre'ye gitmiş.

  Yeni yüzyılın başlangıcında Amerika'ya gitmiş.

  Kısa sürede İngilizceyi öğrenmiş.

  Whitman'dan şiirler, Paine'in ya da Jefferson'ın yazılarını ezberlemiş.

  New York'ta bir diğer göçmen olan annemle tanışmış.

  Beraber memlekete dönmüşler.

  Savaş vaktinde sedyecilik yapmış.

  Rus mahkûmlarla bir arada kalınca   Bolşevik unsurlarla tanışmış.

  Bana Rosa Luxemburg'dan bahseden ilk kişi oydu.

  Spartakistlerden, Lenin'den, Kanton Komünü'nden.

  Heinrich Heine'ı okumamı sağladı.

  Komünist Gençliğe giden yolu babam gösterdi.

  1930 yılında Ostrava Belediye binasını havaya uçurmak istedik.

  Havaya uçurdunuz mu, uçurmadınız mı?

  Dün gece meslektaşıma aksini söylemişsin.

  Hayır, 15 yaşındaydık.

  Yalnızca dikkat çekmek istiyorduk.

  Bir şeyleri havaya uçurarak yapmanın rüyasını görüyorduk.

  Rüya mı görüyordun?

  Bu sabah aksini söylüyordun.

  Üç ayrı şekilde anlattın.

  Bir sabah, bir öğleden sonra, bir tane de gece.

  Baştan başla, dördüncü şekil var mıymış diye bir bakalım.

  Dinliyorum.

  11 Şubat 1915'te, Ostrava'da doğdum.

  Arkadaşın Wagner'in 1935'te, sen henüz İspanya'ya gitmeden   ortadan kaybolduğunu söylemiştin.

  Oysa geçen gün onunla ilgili   hiçbir şey bilmediğini söylemiştin.

  Hangisine inanayım?

  Baştan al.

  Wagner ile Moskova'da tanıştım.

  Çin'den dönüyordu  Hayır!

  En baştan al.

  Ne zaman doğdun?

  Devam et, devam et.

  Baban Heinrich Heine'ı okutmuştu.

  Başka?

  Heinrich Heine.

  Komünist Gençliğe giden yolu babam gösterdi.

  Sacco ve Vanzetti davası bizleri ilgilendiriyordu.

  Onunla birlikte Ostrava sokaklarında yürüdüm.

  Bakunin'in fiziksel cesaretine saygı duyuyordum   Kropotkin'e her zaman önem verirdim.

  Tüm yazılarını bilirdim.

  Fakat anarşistlerin temel ideolojisine katılmıyordum.

  Sosyalist fraksiyonun eski üyesi   şehrin Komünist Partisinin kurucularından biriydi.

  Ateist olduğu için halkın dindar kesimi ve Yahudi cemaati   kendisini vatan haini olarak görüp boykot ettiğinden   ve din karşıtı organizasyonlara üye olduğundan   ona iş bulmak epey zordu.

  Ailesi de ona yardım etmiyordu.

  Ona ders veren amcası Sigmund hariç.

  Babamı en son 1935 yazında Moskova'da gördüm.

  Çok yaşlanmıştı.

  Yanındaki birkaç kişiyle   buraya bir gezi   düzenliyordu.

  Eşimle tanışmak istiyordu.

  Her şeyimle ilgileniyordu.

  Bazen cevap veremeyeceğim sorular soruyordu.

  Cevap veremiyordum.

  Moskova'yı pek beğenmemişti.

  Bazı şeyleri anlayamıyordu.

  Fakat kendi rüyasını gerçekleştirmişti: Kızıl Meydan'ı ve Lenin'in mozolesini görmek.

  Ayrıldığımda üzüldü.

  Birbirimizi bir daha ne zaman görebileceğimizi sordu.

  Onu bir daha görmedim.

  Ne onu, ne annemi, ne kardeşim Jean'ı.

  Ne de kız kardeşim Juliette'i.

  Hepsi toplama kamplarında öldüler.

  4 metreye 5 metrelik bir odadayız.

  Yeşile çalan gri renginde bir gardırop ve daktilo var.

  Boş bir bira kupası ve bir fincan kahve, ekmek

 Aşağılık hain!

  Dışarı!

  Daha sonra konuşacağız.

  Gidelim, işini bitirin.

  Namussuz.

  Troçkist haydut!

  Pis işlerine Moskova'dayken başlamışsın.

  Hadi.

 Beni asacaklar.

  Konuş yoksa işini bitiririz!

 Wagner'in Moskova'da kayboluşu gibi beni de yok edecekler.

  Parti kartımı aldılar.

  Bana Troçkist diyorlar.

  Aşırı üzüntüden intihar ettiğimi söyleyecekler.

  İntihar etmiş.

  İşlediği suçlarla yüzleşememiş.

  Şanslısın.

  Fakat sonun yine de darağacı olacak.

  Halkımız intikamını alacaktır.

  Emirler tahmin ettiğim yerden geliyorsa tehlikeli olabilir.

  Yoldaşlar duruşmaya kadar hayatta kalmanı istiyorlar.

  Sovyet Güvenlik danışmanlarına tüzüğü verdim   ve diplomatik bir ekip kurma şansı tanıdım.

  Onlar polis, diplomat değiller.

  Moskova'da edindikleri tecrübeden faydalanacağız.

 Ekipte danışmanların bulunmasını doğal karşılamıştık.

 SSCB'nin sosyalist ülkelere yaptığı teknik  ve ekonomik yardımın bir parçasıydı.

  Süreç Ağustos'ta başlayacak.

  İtiraf etmek için beş ay süren var.

  Moskova'da Radek'e üç ay vermişlerdi.

  Gördüğün gibi epey pay bırakıyoruz.

  Yoldaşlar birer birer kayboluyor.

  Büyük bir duruşma olacak.

  Hemen itiraf et yoksa seni asmak üzere 20 kişiyle beraber yargılarım!

  Biyografimi yazdırdılar.

  Unutmuş olduğum ufak bir ayrıntı buldular.

  Troçkist olduğunu itiraf et!

  İtiraf et!

  1936'da Moskova'da Troçkist casuslarla temaslarım oldu.

  İspanya'ya gittiğin için maskeni düşüremediler.

  Wagner uzun yıllardır Komünist Enternasyonal Partisindeydi.

  Gorky Caddesindeki otele beni görmeye gelmişti.

  Bu yüzden unutmuşum işte.

  Biyografilerimi incelediler.

  Evraklarımı, parti kartımı, işimi, oteli elimden aldılar.

  Olamaz.

  Stalin'in bundan haberi yoktur.

  Stalin'in bundan haberi yoktur.

  Hazır şefim.

  İtiraf etmeye başladı.

  Beyanatlarına bakın.

  Konuşmaya başladı.

 Bir cümle aklımdan hiç çıkmıyordu: "İNSAN SUÇLUYA DÖNÜŞÜYOR. SUÇLU OLDUĞU İÇİN DEĞİL, BUNA İNANDIĞI İÇİN.”

 Bakın, ne kadar güzel bir ifade.

  "Uluslararası Tugayların içinde bulunan   Troçkist grubun eylemleri hakkında söyleyeceklerim bunlardır.”

 Bu ifadenin üzerinden işe başlayabiliriz.

  Yazan, arkadaşın Tonda.

  Parti, yanlış anlaşılmalara açıklık getirme kararı almıştır.

  Troçkist grup!

  Arkadaşın biliyormuş!

 Üç haftadan fazla uykusuzluk ve açlık.

  Konuşuyor.

  Her şeyi itiraf ediyor.

  - İmzalamamış.

  - Bu bir kopyası!

  Arkadaşımızın itiraf ettiği üzere bir "Troçkist Casus Organizasyonu"   tanımı yapmak zorundayız.

  İmzalaması gereken bu.

  Sen de imzalayacaksın.

  Hele ki liderin sen olduğu düşünülürse!

  Parti'deki yoldaşlarım buna müsaade etmez.

  Binlerce insan ortadan kaybolurken sen ne yaptın?

  Delirdin mi, ne oldu?

  Benim yerimde sen olsan ne yapardın?

  - İtiraf et!

  - Neyi itiraf edeyim?

  Casus olduğumu mu?

  Yerimde sen olsan ne yapardın Gérard?

  Bırakın, yoruldu.

  Stalin, idamlıkların içinde en değerli olanın bu adam olduğunu söyledi.

  Eğer boğulursa kafasını sudan çıkarın.

  Ara veriyoruz.

 Smola'nın dediklerine bakın: "Bırakın onu.

  Daha sonra devam ederiz.”

 Beni yerde uzanmış halde bıraktılar ve harika bir hayal gördüm.

 Monte Carlo'da, daha önce hiç gitmediğim çok güzel bir sahildeydim.

  Fransa'ya döndüğümde ilk işim   gidip orayı görmek oldu.

  Doktorlarım da bunu tavsiye ediyor.

  Havası ciğerlerime iyi geliyor.

  - Sesinizi yükseltmelisiniz Gérard.

  - Hangi konuda?

  - Tüm bunlar hakkında.

  Herkes bilmeli.

  - Kim?

  Kitap yazın.

  Tanıdığım yayıncılar var.

  - Kimin için yazayım?

  - Bizim için.

  Komünistler bu gerçekleri anlayamaz.

  Kol kırılır yen içinde kalır diyecekler, düşmanın ekmeğine   yağ sürdüğümü söyleyecekler.

  Hatta ateş olmayan yerden   duman çıkmaz diyecekler.

  O dönemde Parti ruhu yoktu.

  Açıkçası daha çok erken.

  Erken bile olsa o kitabı yazmalısınız.

  Bu duruşmaları yapanlar hâlâ iktidarda.

  Bu tür beyanlara meydan vermezler.

  - Burada Fransızca olarak yayınlayın.

  - Olmaz, ilk önce orada olmalı.

  Kitap yaşandığı dönemde ortaya çıkmalıydı.

  - Sessiz mi kalacağız?

  - Jean, kimseye borçlu değilim.

  - Toplum hazır değil.

  - Aynen öyle.

  Ayrıca ölenlerin adına kim konuşacak?

  Adımıza kim konuşacak?

  1952'deki halimizden kim bahsedecek?

  Sen mi?

  Duruşmalar esnasında dediklerini hatırlıyor musun?

  Kudurmuş köpeklerdik, Titocu kozmopolit casuslardık.

  Troçkist haydutlardık.

  Parti, Fransa'daki tüm eylemlerimden   haberdardı ama kimse konuşmadı.

  - Şahsen sen ne yaptın?

  - Hiçbir şey.

  - Neden?

  - Beni Parti'den ihraç ederlerdi.

  Evet, tabii ki.

  Peki suçlu olduklarını düşündün mü?

  Yeterli bilgi bulunmuyordu.

  1956'daki 20.

  oturumda haberimiz oldu.

  Burjuva basınını okuyor ve duruşmalara   hava cıva gözüyle bakıyordunuz.

  Yine de aynı dünyada yaşıyordunuz.

  Tarih bu mevzunun, bu cehennemî sürecin detaylarına inmez.

  Fakat varlığı iyi biliniyordu.

  Bir senatör vakti zamanında şöyle yazmış: "Prag duruşmaları   bize şeytanın aklına gelmeyen şeyleri hatırlatmaktadır.”

 Aynı kişi Hindiçini Savaşı'nı haklı çıkarmıştır.

  Aynı şekilde bir milyon kişinin ölümüne neden olan Cezayir Savaşı'nı da  Bunlar "Nasıl?

 " sorusunu cevaplıyor.

  Peki ya "Niçin?

 " sorusu?

  Stalin en iyi, en zeki insanları ortadan kaldırdı.

  O Stalin ki, eski bir papaz okulu öğrencisinden başkası değildi.

 İmanını ağzıyla açıklayanın kurtuluşu, iman edenin utandırılmaması.

  Ayrıca mutlak biriydi.

  Sene 1949, Soğuk Savaş dönemi.

  Halk demokrasileri sağlam değildirler.

  Kaynaklarını devrimlerden değil Sovyet askeri zaferlerinden almaktadırlar.

  Ortada büyük ekonomik ve sosyal sorunlar bulunmaktadır.

  Stalin, bağımsız sosyalist güçlere güvenmez.

  Rus modelini örnek almaya yanaşmayan Tito'ya da güvenmez.

  Tito'nun emperyalist bir casus olduğu ilan edilir.

  Titocu kelimesi casus ile eş anlamlıdır.

  Aynı durum "Troçkist" kelimesinde de vardır.

  - Sonra?

  - Macaristan'daki Rajk Davasının ardından   Parti Sovyet danışmanların gelişine onay verdi.

  Bu bir güven gösterisidir.

  Yoldaş danışmanlarımızın direktifi altında   çalışacak olan özel bir gruptur.

  Cumhurbaşkanı ve Parti Genel Sekreteri olarak   sadece sorularına cevap vereceğiz.

  Parti içinde bulunan hiçbir oluşum, bu faaliyeti kontrol edemeyecektir.

 Bir ay sonra tekrar nakledildim.

  Şubat'ın sonlarıydı.

 Hayır, bu arabalar daha yeniydi.

 1951'de arkası uzun Tatraplan arabaları vardı.

 Kendimi normal bir hapishanede bulmam bana umut vermişti.

 Uyuyabilirsin.

  Halini bir görsen, korkarsın.

  Bugün 6 Mart.

  35 gündür işbirliği yapmayı reddediyorsun.

  Parti olumsuz davranışından haberdar.

  En baştan başlayalım.

  - Tek şartla cevap veririm.

  - Ne şartı yahu?

  Mevzubahis olan hayatın!

  Tek sorumluluğun var: Hepsini itiraf etmek!

  Götürün.

  Sorguya hazırlayın.

  4 saat uyuyabilirsin.

  Soyun.

  Standart pozisyon!

  Suçluluğunu itiraf etmelisin.

  Parti'nin bir üyesi olarak duruşmaya katılmalısın.

  Eğer Troçkist bir casussam disiplinli bir komünist olarak   neden duygularıma sarılayım?

  Eğer iyi bir komünistsem, burada ne işim var?

  Komutanım, telefon.

  Gözün üzerinde olsun.

  Koridordaki o mu?

  - Bitkin düşmüş olmalı.

  - Zor ama kendini kurtardı.

  Ya ben?

  Bana ne olacak?

  Her şeyi unutmak için 4-5 yıl boyunca uzak bir yerde çalışacaksın.

 Zavodsky 1954'te herkesin ardından idam edildi.

  Eşinden mektup geldi.

  "Elbette ki aileyi bir arada tutmak kolay değil   fakat Parti'nin yardımlarıyla geçiniyorum.”

 Akıllıca davranıyor.

  Seni reddetti.

  Şaşırdın mı?

  İlk kez olmuyor ki.

  Arkadaşlarından biri, kendisinin sevgilisi olduğunu itiraf etti.

  Şerefsiz!

  Hepsi burada yazıyor ahmak!

  Troçkist arkadaşların beş para etmezmiş.

  Eşinin Fransız olduğunu biliyordum ama o!

  Ofisinde basılmışlar.

  Eşin başını onun omzuna dayamış haldeymiş.

  "Yani kendisiyle sıkı fıkı mıydınız?

 " Cevap: "Sıkı fıkı değildik, yalnızca iyi dosttuk.”

 Soru: "Başını omzunuza dayamış mıydı?

 " Cevap: "Evet.”

 "Sözlüğe göre bu sıkı fıkı olmaktır.”

 Cevap: "Tamam, öyleyse sıkı fıkıydık.”

 Metresi olduğunu itiraf etmiş.

  - Kimin aklından çıktı bu?

  - Bil bakalım!

  Önemli olan şu: O seni reddetti ve kendisini Parti'nin tasarrufuna bıraktı.

  - Gelen yeni bilgi var mı?

  - Her günkü gibi.

  Hız vermemiz lazım.

  Gérard'la ilgili haberleri bana yollamanı istiyorum.

  Evet?

  Kocamın başına gelenler nedir?

  Bir sürü mektup yollamışsın.

  Yoldaşlarımız ömürlerini yolladığın mektupları okumakla geçirecek değiller.

  Sekreterim seninle görüşmemi istedi.

  Ne istiyorsun?

  Başına gelenleri bilmek istiyorum.

  2 ay oluyor.

  Bana göre kocan şerefini epey lekelemiş.

  - Tüm mevzu kendisiyle ilgili.

  - Tutuklu mu değil mi?

  Eğer tutukluysa bunu ve nedenini bilmek hakkım.

  - Onun karısı ve Parti'nin bir üyesiyim.

  - Suçlu bulunmuş değil.

  Fakat aydınlatılması gereken bazı karanlık işler var.

  Gérard'ın yaşamı hep saydam olmuştur.

  Son 16 yılı birlikte geçirdik.

  Hiçbir şey bilmiyorsun.

  Günün birinde bir şey keşfedilir ve işler sarpa sarar.

  - Mevzubahis Gérard'sa o olmaz.

  - Onu sevdiğin için böyle diyorsun.

  İşçi Hareketi'nde her zaman hainler, provokatörler   polisler olmuştur.

  Eşleri, onları asla bulamamıştır.

  1941'de Fransız Parti'sinde   organizasyonun genel sekreterinden kurtulmaları gerekmişti.

  - Gitton'dan mı bahsediyorsunuz?

  - Gitton.

  Yıllar boyu polis muhbirliği yapmış.

  Organizasyonun genel sekreteri  Son zamanlarda garip davranmıyor muydu?

  Seni evde bırakıp, geç gelmiyor muydu?

  Parti onu özel yaşamı için mi tutukladı?

  - Ona ahlak dersi mi vereceksiniz?

  - Suçlu bulunmadığını söylemiştim.

  Ailenle Fransa'ya dönsen iyi edersin.

  Öyle mi?

  Onu mahkûm eden ilk kişi ben mi olayım?

  Hem neden gideyim ki?

  Müsaade edin onunla görüşeyim.

  Buradaki hayatın kolay olmaz.

  Radyo'daki işini bırakmak zorunda olduğunu söylemek görevim.

  Neden?

  Yönetim, Fransızca programlardaki   en iyi gazeteci ödülüne beni aday gösterdi.

  Bir önemi yok.

  Artık resmî hizmette çalışamazsın.

  - Bir fabrikaya gidebilirsin.

  - Bu cezalandırma mı?

  İktidarda olan işçi sınıfının  -  sinir bozucu bir takdiri.

  - Buna karar veren ben değilim.

  Sovyetler Birliği'nde sorunlar böyle halledilir.

  Anne, eşyalarımızı götürüyorlar.

  Engel olamıyorum.

  Ne yapıyor bunlar?

  Baba, gazeten.

  - Ne demek oluyor bu?

  - Bakan'ın emri var.

  Evi boşaltmanız gerekiyor.

  - Başka bir eve geçeceksiniz.

  - Nereye?

  İşte burası.

  Daha kötüsü olabilirdi.

  Çocukları buraya yerleştirebilirsin.

  - Bu kadın kim?

  - Bir arkadaşım.

  Ağabeyi babanla beraber.

  Artık birlikte çalışacağız.

  Ağabeyi babamla beraber hapiste mi?

  - Kim dedi onu?

  - Okuldaki herkes böyle diyor.

  - Siz Bayan Londonova mısınız?

  - Evet.

  Kocamı tanıyor musunuz?

  Kendisinin ve birkaç yoldaşın adını duymuştum.

  İş arıyorum ve acilen bulmam lazım.

  - Hangi iş nasıl yapılır bilmiyorum.

  - Önemli değil, öğretiriz.

  - Ya siz?

  - Autorenova'da bir ev buldum.

  Güzel, hemen yan tarafta.

  Komşu olacaksınız.

  Eğer arzu ederseniz ay sonunda işe başlayabilirsiniz.

  Memnun olurum.

  Teşekkürler.

  - Beraber çalışmak istiyoruz.

  - Eğer mümkünse.

  Tamam, elimizden ne gelir bir bakayım.

  Gel.

  Gelsene!

  - Benim yüzümden gittiler.

  - Hayır, hayır.

  Evet, benim yüzümden gittiler.

  Alıştım artık.

  Gördün mü?

  Parti Genel Sekreter'ini tutukladılar.

  Ne zaman son verecekler merak ediyorum.

  Ona Gérard için mektup yazmıştım.

  - Mektup eline geçmedi.

  - Artık her şey bitti.

  Bu tutuklamayla her şey gün yüzüne çıkacak.

  - Gazetende ne yazdınız?

  - Tutuklamalardan onun sorumlu olduğunu.

  Gérard'ın tutuklanması dâhil.

  Alçak ekonomik politikalarını saklamak için   kendisine karşı çıkanları tasfiye etmiş.

  Onları tanıyorum.

  Bana nasıl eziyet çektirdiklerini bir bilsen  Göreceksin.

  Gérard yakında salıverilecek.

 Parti'nin gazetesinin baş editörüydü.

 Haftalar sonra tutuklandı.

 Devlete karşı komplo kurmakla suçlanan 14 kişiden biri olduğu itiraf ettirildi.

 İdama mahkûm edildi ve cezası infaz edildi.

  İşte burada.

  Umarım daha iyi vakit geçirirsin.

  Otur.

  Otur, otur.

  Altı aylık sürede 12 sorgucu eskitmişsin.

  Hatta komutanı bile.

  Ama merak etme.

  Mühim değil.

  En baştan başlayacağız.

  Daha çok adamımız   ve daha da önemlisi bolca vaktimiz var.

  Gerekirse bir sene ya da daha uzun sürebilir.

  Tek yapman gereken her şeyi itiraf etmek.

  Sana itiraf ettirmek için beş ay sürem var.

  Acelem yok.

  Seni bekleyen eğlenceyi hayal edemezsin.

  Şunu giyin.

  Ayağa kalk lütfen.

  Yürü.

  Yürü.

 Sonradan öğrendim ki Kohoutek  eskiden ve Nazi işgali esnasında  komünistleri bastırmadan sorumlu bir polis komiseriymiş.

  "1947'de Cenevre'de Noël Field ile temasa geçtim.”

 - İmzala lütfen.

  - Parti bunu biliyor.

  Rapor yazmıştım.

  Bitir artık.

  İmzala.

  Parti bunu oldukça iyi biliyor.

  "Bu temaslar için   Noël Field bana şu miktarda para vermiştir.”

 - Ne kadardı?

  - Hayır, hayır.

  "Bu temaslar için" değil, "Bu temaslar esnasında" olmalı.

  Para sağlık giderleri içindi.

  Parti bundan haberdardı ve izin vermişti.

  Aksini söyleyen kim?

  Ne kadar para verildi?

  - Öyle mi?

  - Ne kadardı?

  - Hatırlayamıyorum.

  Beş sene önceydi.

  - Yürü.

  Toplama kampında verem hastalığına yakalanmıştım.

  Parti, Field'in sürgün edilmişlere verdiği sağlık hizmetinden haberdardı!

  Devam et.

  Field sana ne kadar vermişti?

  300 İsviçre Frangı mı?

  Fazlası mı?

  Azı mı?

  - Fazlası.

  - Ne kadar?

  İki katı, belki fazlası.

  Yüzünü duvara dön.

  800 Frank mı diyorsun?

  İşte gerçeklere ulaşmaya başlıyoruz.

  İstediğim de bu.

  "1947'de  Yaklaş.

   Noël Field bana 800 İsviçre Frangı   para vermiştir.”

 İşte oldu.

  İmzala lütfen.

  - Ama Parti biliyor ki  - Devam et.

  Rajk Davası'nda idama mahkûm edilen Szony   yalnızca 300 Frank almıştı.

  - Ama benimki--

- Sağlık giderleri içindi.

  Aksini söyleyen yok.

  "1947'de İsviçre'de   Amerikan casusu olan Noël Field ile temas kurdum.”

 Şurayı imzala.

  Hayır, 1947'de Field'in casus olduğunu bilmiyordum.

  - Noël Field Amerikan casusu mudur?

  - Evet.

  - Rajk Davası Field'in Amerikan casusu olduğunu kanıtlamamış mıdır?

  - Evet.

  Bu karar vatan haini Rajk'ın mahkûm edilmesi için Parti'de oylamaya sunulmuştu.

  - Kararı imzalamış mıydın?

  - Evet.

  - Kendini korumak için tabii.

  - Hayır!

  Rajk Davası 1947'de Field'in casus olduğunu kanıtlamamış mıydı?

  Evet ama 1947'de casus olduğunu bilmiyorduk.

  Maskesi 1949'da düşürülen bir Amerikan casusuyla   1947'de temasta bulunduğunu söyleyebilir miyiz?

  - Evet.

  - Söyle öyleyse.

  "1947'de İsviçre'de   Amerikan casusu olan Noël Field ile temas kurdum.”

 Evet ama 1949'da ortaya çıkana dek 1947'de kim olduğunu bilemezdim.

  1947'de Noël Field'in casus olduğunu kimse bilemezdi.

  Güzel, çok güzel.

  Şimdilik her gerçeği nesnel olarak ele alalım.

  Öznel açıdan ele almayı sonra yapacağız.

  Noël Field bir Amerikan casusuydu.

  Sen de onunla temas halindeydin.

  Öyleydim çünkü  - Ne tür bir temasın vardı?

  - Temastaydım çünkü  Casusluk.

  Casusluk temasları.

  - Gerçekten öyle değildi.

  - Kabul et.

  Hayır, hastaydım ve hiç param yoktu.

  Bu yüzden Field'in verdiği   sağlık hizmetleriyle bağlantıya geçtim.

  Sosyal hizmet çalışanı değilim bayım.

  Field'le olan casusluk temaslarını nasıl kurdunuz?

  - Casusluk temaslarında bulunmadım.

  - Bu beyanatları imzaladın.

  "1947'de İsviçre'de   Amerikan casusu olan Noël Field ile temas kurdum.”

 "1947'de Noël Field bana 800 İsviçre Frangı para vermiştir.”

 Gerçekleri göz önünde bulundur.

  Bir Amerikan casusu komünist bir memurun masraflarını neden ödesin?

  Yalnızca gerçekleri sıralıyoruz, tekrar ediyorum: Öznel açılar   daha sonra ele alınacaktır.

  Tamamdır.

  "1947'de Noël Field'le temas kurdum.

  Amerikan casusu olduğundan ötürü " Senin için en uygun şekilde özetledim.

  " ve onunla temas kurduğumdan dolayı   tarafsız açıdan bakılırsa casusluktan suçluyum.

  Tam o esnada Field bana 800 İsviçre Frangı vermiştir.”

 Tamamdır.

  Eğer imzalarsan  Öznel takdirleri çıkardım.

  Affedersin.

  Şuraya da imza at.

  Tercüme için.

  Teşekkürler.

  Tamamdır.

  Bu danışman yoldaşlar için.

  Az kalsın unutuyordum.

  Eşinden gelen bir mektup var.

  Ardından bir süre uyuyabilirsin.

  Standart pozisyon.

  Otur.

  Amirim bunu imzalatmayı unutmuş.

  "Uluslararası Tugaylar gazilerinin Troçkist ve vatan hainleri olarak   tanındıkları düşünülürse tarafsız olarak bakıldığında   onlardan sorumlu olmam beni de onlarla aynı konuma koyar.”

 İmzala.

  Ondan sonra ailene mektup yazabilirsin.

  "Komünist Gençlik yapılanmasında   Troçkist geçmişi herkesçe   malum olan Smirkovsky'nin   emri altında çalıştım.”

 - Asla öyle bir şey demedim.

  - Smirkovsky ile çalışmadın mı?

  Evet ama onun Troçkist olduğunu asla demedim.

  Kendisi söyledi.

  - İmzasını tanıyor musun?

  - Hayır.

  Onun imzası.

  Kendi itirafını tekrar ileri sürüyor.

  Daha İspanya'ya gitmeden önce Troçkist olduğuna inanıyoruz.

  O kanıya nereden vardınız?

  Şunu temize geç.

  1936'da Parti'den kovulmuş   bir Troçkist olan Wagner'i Moskova'daki oteline getirmişsin.

  Moskova Duruşmalarından şüphe etmişsin.

  Bu sorulara bir şey daha eklemek zorundayım.

  Yaklaş.

  "Moskova'da Troçkistlerle dolu bir otelde kalıyordum.”

 Cumhurbaşkanı   ve Parti Genel Sekreteri ne olacak?

  Onlar da aynı otelde kalıyorlardı.

  Aynen öyle.

  "Eski" Parti Genel Sekreteri de   burada.

  Hemen umutlanma.

  Bu bahane olamaz.

  Bilakis Amerikan emperyalistlerinin   çıkarına iktidarı ele geçirme adına   önemli makamlara seni atadıklarını kanıtlıyor.

  - Bunu diyen siz misiniz?

  - Hayır, kendisi diyecek.

  Sen de onaylayacaksın.

  Zaten öyle demeye başladın bile.

  Bunların hiçbirini imzalamayacağım.

  Evet imzalayacaksın.

  Diğer herkes gibi.

  Parti, Genel Sekreteri iş olsun diye mi tutukladı sanıyorsun?

  Genel Sekreter İngiliz casusu Zilliacus'la yazışıyordu.

  Mektuplar senin teşkilatın aracılığıyla diplomatik çantayla götürülüyordu.

  Kaç mektup vardı?

  - Zilliacus barış hareketindendi.

  - Zilliacus istihbarat casusuydu.

  Ekle: "Alıp gönderdiğim mektup sayısı " - Kaç mektup vardı?

  Dört mü, beş mi?

  - Hayır, iki taneydi.

  Beş.

  Tercüme ettirmeye gidiyorum.

  Daha sonra imzalarsın.

  Giy onları.

  Yürü.

  Yürü!

  Tercüme edildi.

  İmzalayabilirsin.

  Tamamdır.

  Ardından gidip uyuyabilirsin.

  - Durun.

  Bu aynısı değil.

  - Bu bir nüshası.

  - Hayır değil.

  - Öyle, yorulmuşsun.

  - Hayır, bu bir nüshası değil.

  - Evet öyle.

  Uyuyabilirsin.

  İmzaladığın beyanat ve ifadelere göre Gizli Merkez Komite'yi   alenen Gestapo'ya şikâyet etmişsin   ve bu dolaylı olarak Fuçik'in idamına sebep olmuş.

  İfadeler mi?

  Bu adi oyun da neyin nesi?

  Elimizdeki evraklara bir bakalım.

  "Gerekli evrakları tedarik ederek Klecan'ın dönüşünü organize ettim.”

 Klecan'ın Troçkist grubunuza dahil olduğunu   ve onlardan sorumlu olduğunu kabul ettiğini söylüyorsun.

  - Ben emirlere uydum.

  - Otur.

  Ben emirlere uydum.

  Klecan Fransa'daydı.

  Onu hapishaneden çıkardık ve geri dönebilsin diye sahte evrak verdik.

  Gizli Merkez Komite'yi ve Fuçik'i Gestapo'ya şikâyet eden Klecan mıydı?

  - Klecan konuşmadı.

  - Sen orada mıydın?

  - Öyle söyleniyordu.

  - Hiç kanıt yok.

  Troçkist grubun   Merkez Komite'yi suçlaması için emri Klecan'a senin verdiğini söylüyor.

  - Fakat Klecan 

- Neden uzatıyorsun?

  Elimizde ifadeler var.

  Peki ya Gizli Merkez Komite?

  Rejistin'in çoktan imzalamış olduğu sorgusuna ekledim.

  Şunları giy.

  "İspanya'dayken, anarşist liderlere Parti'deki anarşist liderlerden  -  daha çok değer veriyordum.”

 - Bunu imzalamam.

  İspanya'dayken La Pasionaria, Durruti gibi liderlere hayrandım.

  Yürü.

  Yürü dedim!

  Günlerdir bu noktada takıldık kaldık.

  Seyahatimi ertelemek zorundayım.

  - Hep anarşist eylemlerin yüzünden.

  - Hiçbir zaman  -  anarşist eylemlerde bulunmadım.

  - Evet!

  Belediye binasını havaya uçurmak istemiştin.

  15 yaşındaydım.

  Tam da eğilimlerin şekillendiği yaş.

  Dahası, şu muameleyi kaldıralım.

  Kelepçeleri diyorum.

  Seni bununla sınayamayız.

  Bu yalnızca idari bir sorun.

  Parti seni mühim olmayan, eften püften şeylerden   ya da birçok şeyden mahkûm edebilir.

  Tek yapman gereken her şeyinle Parti'ye teslim olmak.

  Tamamdır!

  Artık tatile çıkabilirim.

  Onu da mahvetme.

  "Uluslararası Tugayların Albacete'deki karargâhında  -  Titocu Dapceviç ile buluştum.”

 - Hayır.

  Önceki beyanatlarınızı okuyorum.

  Hayır, sadece Dapceviç'le buluştuğumu söylememiştim.

  Luigi Longo  -  Paglietta, Martí de vardı.

  - Duvara dönün bayım, duvara dönün!

  - O konuya henüz gelmedik.

  - "Titocu" kelimesini hiç kullanmadım.

  O bir kelime değildir bayım!

  Düşmanlarımızı tanımlayan politik bir nitelemedir.

  1937'de İspanya'da Titocular değil  -  Yugoslav komünistler vardı.

  - Bir de Bakan Yardımcısıydınız, öyle mi?

  Diyalektiğin temel kanunlarını unutuyorsunuz.

  Geçmişi, Parti'nin şimdiki gerçekleri ışığında yargılamalısınız.

  Titoculuk nedir biliyor musunuz?

  Söyleyin bayım, söyleyin!

  Titoculuk'un kınanmasını onaylamıştım.

  Onaylamanızdan bahsetmeyin!

  Dapceviç Titocu'dur.

  Tito'nun bir bakanıdır.

  Güneşin doğuşunu mu bekliyorsunuz?

  İmza atmadan uyku yok.

  - Günaydın.

  - Tatiliniz nasıldı?

  - Bana iyi baktılar.

  - Güzel, biz burada hâlâ aynı yerdeyiz.

  Hâlâ sorun çıkarıyor.

  Yahudi olduğuna şüphe yok.

  Öyle mi?

  Eşine Fransa'ya dönmesini söyleyerek iyi ettin.

  Yapabileceği en iyi şey bu.

  Onu gördünüz mü?

  Sana cevap yazmadı mı?

  Otur, otur.

  Parti yönetimi, tüm bu süreci   ve eylemlerinin etkilerini analiz eden bir sorgulama istedi.

  Zaman kazanmak adına projeyi danışmanlar hazırladı.

  - Peki beni asacaklar mı?

  - Yok, hayır.

  Sorgulama mahkemeye gitmeyecek.

  Bu belge içeride kalacak.

  Birlikte suçlandığın insanlar kendi belgelerini çoktan imzaladı.

  Gerçekten.

  Onlarınki daha ağırdı.

  1947'de, Amerikan casusu olduğu herkesçe malum olan   Noël Field ile temasa geçtim   ve verdiğim bilgi karşılığında 800 İsviçre Frangı aldım.”

 Verdiğim hangi bilgi karşılığında?

  Bu imkânsız!

  Parti, bu şekilde konulmasını uygun buldu.

  O adama iyi davran.

  İyi bir komünist olduğunu göster.

  - Troçkist casusu olduğumu imzalamam.

  - Hâlâ bir komünistsin.

  Bu yüzden hatalarını kabul etmiyorsun.

  İtiraf etmek özeleştirinin en yüksek mertebesidir.

  Özeleştiri komünistlerin başlıca prensibidir.

  Düzeltme yapılmasını istiyorlar.

  ARKADAŞIN HADJU, TROÇKİST YERİNE SİYONİST YAZMIŞ.

  YAHUDİ OLACAK, SİYONİST DEĞİL.

  HALK DEMOKRASİSİYLE YÖNETİLİYORUZ.

  "YAHUDİ" KELİMESİ HAKARETTİR.

  - "SİYONİST" OLARAK BIRAKALIM.

  - SİYONİST, POLİTİK BİR NİTELEMEDİR.

  SSCB'DE YASAKTIR.

  ONLAR "MUSEVİ" KELİMESİNİ KULLANIYOR.

  "MUSEVİ" YAZIN.

  SİYONİST AYNI ANLAMA GELMİYOR.

  "MUSEVİ" KULAĞA HOŞ GELMİYOR.

  "SİYONİST" OLACAK, EMİR BÖYLE.

  Tamamdır.

  Devam edelim.

  Bekle.

  Bu iddianame belgesi.

  Ardından, tarafından yazdırılacak olan savunmanı alacağız.

 Savunma diye bir şey hiç yazdırılmadı.

  Troçkist, Titocu, Nasyonalist, Burjuva kelimelerini uzun süre duyunca   kelimeler anlamını yitirmeye başlıyor.

  Benden "Troçkist oğlum Michel en büyük çocuğumdur" yazmamı isteseydiniz, imzalardım.

  Tek çıkış yolum vardı: İntihar.

  İki kez teşebbüs ettim.

  Ve yine de komünistsiniz.

  Anlayamıyorum.

  Bu imandır.

  Kiliseden nefret eden inananlar.

  Hangisinden?

  Bir sürü kilise var.

  Tanrı öleli çok oluyor.

  - İnsan bu günlerde komünist olabilir.

  - Peki Field'e ne oldu?

  1955'te Macaristan'da tekrar ortaya çıktı.

  Onu serbest bıraktılar ve rehabilite ettiler.

  Hâlâ oradadır.

  Batı'ya dönmek istemedi.

  İyi de neydi o adam?

  Amerikan casusu muydu?

  Rus casusu muydu?

  - Belki bir gün kitabında yazar.

  - Peki neden onu seçmişlerdi?

  İspanya İç Savaşı'ndan kısa süre sonra Marsilya ve Cenevre'deki   mültecilere yardım eden bir ekibi yönetiyordu.

  Orta Avrupa'daki birçok komünistle buluşuyordu.

  Onlara yardım ediyordu.

  İsviçre'deki bir Amerikan bilgi ağını yöneten   Alan Dulle ile hâlâ temastaydı.

  Hitler'e karşı savaşta SSCB ile ABD müttefikti.

  Ne zamanki Soğuk Savaş çıkageldi, ABD Field'i   fazla komünist tanıdığı için kovdu.

  Sovyetler Birliği ise onu Amerikan casusuymuş gibi lanse etti.

  - İşte böyle.

  - Sorgulamaların 20.

  ayına geldik.

  Bu soru ve cevapları beynine kazı.

  Götür şunu.

  Gözbağını tak.

  Soru: "Devlete karşı bir komployu yönettiğinizi itiraf ettiniz mi?

 " "Evet, saklayacak bir şeyim yok.

  Ne o esnada ne de mahkeme karşısında.

  Devlete karşı kurulan komplonun merkezinde bulunduğumu kabul ediyorum.”

 Konuşmasını bitirdikten sonra metindekileri söyle.

  Tıpkı tekrar ettiğimiz gibi.

  - Güzel, işte buradasın.

  - Metnini biliyorsun.

  - Çıkar şunu.

  İyi görünmüyor.

  Ne sıklıkta güneş görüyor?

  - Son 21 ayda hiç güneş görmedim.

  - Ne demek hiç görmedim?

  Neyse ki süreç bitmek üzere.

  Hiçbir zaman kolay olmadı.

  Tak şunu.

  Şimdi liderin ve suç ortaklarınla yüzleşeceksin.

  Gel.

  Parti, davranışlarınla ilgili bir rapor istedi.

  Gözbağını çıkar.

  Otur.

  Halk demokrasisiyle yönetilen yerlere sık sık gidiyordum.

  Polonya'da Domoulka'yla   Yugoslavya'da Tito ve faşistleriyle   Macaristan'da Rajk'la ve Bulgaristan'da Kosto'yla temaslarım oluyordu.

 Nihayet hepimiz buluşmuş, aynı tuzağa düşmüştük.

 İlk tutuklama emrini veren Parti Genel Sekreteri  ve Sovyet danışmanlarla bu süreci hazırlayan  Devlet Güvenlik Bakanı.

  Devlete karşı yapılacak komplonun çekirdeğini   birkaç düşmanla birlikte ben oluşturdum.

 Sonradan öğrendim ki, Genel Sekreter kendini duvara çarparak  intihara teşebbüs etmiş.

 Bunu önlemek için hücresini yastıkla kaplamışlar.

 Bir başka seferde odayı kilitleyip  kendini asmaya çalışmış.

 Tam zamanında kapıyı kırmışlar.

 Kendisini kurtarana başarısından ötürü madalya verilmiş.

  Savaş öncesi ve sonrasında Batı'da yaşayan kişilerdi.

  Bu şekilde Genel Sekreter ile tanıştırdığım kişiler   burjuva nasyonalisti olan Bederich Geminder   Güvenlik Bakanlığı'ndan J.

  Pavel ve Karel Svab   Dışişleri'nden Bakan Yardımcısı Neden burada yapılıyor ki?

  Kim bilir.

  Parti, davranışlarınla ilgili bir rapor istedi.

  Eğer itiraf edersen kapalı kapılar ardında bir duruşma yapılacak.

  Kurtulmalısın Gérard.

  Doğruları söyleyeceksin.

  Tüm bunları imzaladın.

  Parti Genel Sekreteri tarafından yönetilen   komplonun bir parçasıydım.

  Dışişleri Bakanlığı'ndaki Troçkist gruptan ben sorumluydum.

  Metne bağlı kalarak çok iyi ettin.

  Halka açık duruşmada da yapman gereken bu.

  Genel Sekreter grubun ideolojik yönetimindeki   rolünü sınırlandırmak istiyor.

  Moskova'da aynısını Bukharin yapmıştı ama hayatına mal olmuştu.

  Güzel.

  Şimdi tüm bunları öğrenmen gerekiyor.

  Merak etme.

  O gün gelecek.

  Savcı: "Zilliacus'a diplomatik kuryelik yoluyla kaç adet   casusluk mektubunu götürdünüz?

 " Cevap verin.

  İki, belki beş.

  Gönderilen ve gelen mektupların hesabını tutmadım.

  Savcı: "Daha belirgin olun.

  10 mektuptan bahsediliyor.”

 - Cevap verin.

  - Belki de 10 taneydi.

  İlaç vakti.

  Kalsiyum.

  İnsanın içi ısınıyor, değil mi?

  Yüzün kireç gibi.

  Buna bir çare bulmamız lazım.

  "Burjuva içgüdülerimin rehberliğinde bir kariyer sahibi olmak " Hayır.

  "Burjuva içgüdülerimin rehberliğinde bir kariyer sahibi olmak " Hayır, "bencil".

  "Burjuva ve bencil".

  "Burjuva ve bencil içgüdülerimin rehberliğinde   bir kariyer sahibi olmak ve servetimi Batı'da   güvence altına almak için kozmopolitleştim  -  ve burjuvazi saflarına katıldım.”

 - İşte bu.

  Çok güzel.

  Hayır, hiç de iyi değil.

  Metin iyi.

  Fakat bu şekilde konuşursan suçlu olduğuna kimse inanmaz.

  Daha inandırıcı olmalısın.

  Şanslısın ki ben varım.

  Baş suçlu sen değilsin.

  İlaç mı?

  - Evet, beş iğne daha kaldı.

  - Güzel.

  Yüzüne renk gelir.

  Onu çıkar.

  Dr.

  Novak, mahkeme başkanıdır.

  - Daha önce tutuklanmış mıydınız?

  - Evet, iki kez.

  1931-1932 yıllarında tutuklanmıştım.

  Bir de 1942'de Paris'te.

  - Tutuklanma sebepleriniz nelerdir?

  - İlki komünist eylemlerden dolayı.

  İkincisi Nazilere karşı mücadele yer almaktandı.

  Bunları kayda geçmeye gerek yok.

  Avukatınız var mı?

  - Yok, olmasına da istemiyorum.

  - Bu yasal bir zorunluluktur.

  Devlet size bir avukat temin edecektir.

  Bu avukatınız Dr.  Ruzick.

  Durumunuzun vahametine rağmen Devlet size epey iyi bakıyor.

  - Sizi şımartıyor.

  - Beni kaz gibi semirtiyor.

  - Efendim?

  - Durumum vahim mi demiştiniz?

  Büyük bir cezayla karşı karşıyasınız, hak ettiğiniz de bu.

  Mahkemenin de niyeti bu zaten.

  Suçu kabul eder, iyi halde bulunursanız   belki daha hafif bir ceza alırsınız.

  "Komplodaki rolünüz neydi?

 " "Genel Sekreter'in planlamış olduğu komplonun bir üyesi olarak   Bakanlığın diplomatik posta sistemi vasıtasıyla   İngiliz casus Zilliacus'la temasa geçtiğimi kabul ediyorum.”

 "Dahası Amerikan casusu Noël Field ile temas halindeydim ve  -  kendisine gizli bilgiler verdim.”

 - Avukatla konuştum.

  - Sonra?

  - Durumu en hafif olanın senmişsin.

  En fazla 15 sene alırsın.

  Demiştim, tek şansın bu.

  Akılcı davran.

  Aksi halde bedelini ailen öder.

  Yoldaş Güvenlik Bakanı seninle görüşmek istedi.

  Parti ve Cumhurbaşkanı adına   senden mahkeme kayıtlarına bağlı kalmanı rica ediyorum.

  Parti'ye büyük bir iyilikte bulunmuş olursun.

  Durum vahim.

  Savaş riski bulunuyor.

  Parti, kendi menfaatleri doğrultusunda davranacağını umuyor.

  Bu göz önünde bulundurulacaktır.

  Aileni Parti'nin koruduğunu unutma.

  Bu duruşmanın sonuçlarını ailen çekmesin.

 Duruşmadan önceki gece evden yeni bir takım elbise getirdiler.

  Kravatı unutmayın.

  - Bunlar mı?

  - Evet.

  - Yakında serbest bırakılacak mı?

  - Bilmiyorum hanımefendi.

  Eve mi geliyormuş?

  Kardeşimin de eşyalarını götürdüler.

  Belki bu gece çıkarlar.

  Okula gidin çocuklar.

 Daha sonra, kendimizi idam edilenlerin  küllerinin yok edilmesinden sorumlu olarak bulduk.

 Kar yolları kapattığından külleri yol kenarına dökmeye karar verdik.

 Şoför espri yapmıştı.

  Tatraplan'ıma ilk kez 14 kişi biniyor!

 Üç kişi biz, 11 kişi de torbalarda.

  Oturumu başlatıyorum.

  Sanıklara sesleniyorum.

  Yüce yargının sizleri mahkeme huzuruna çağırdığı zaman uygun muydu?

  Evet.

  Suçlamaları ve mevzunun gelişim sürecini   okuyarak devam edelim.

  Fikir beyan etme hakkınızı kullanabilirsiniz.

  Kendinizi, gördüğünüz en uygun şekilde savunabileceğinizi hatırlatırım.

  SÖZÜ YOLDAŞ GENEL SAVCI'YA VERİYORUM.

  Devlet Güvenlik Bakanı'nın sorgulanması   Kuzey Amerika emperyalistlerinin   II.  Dünya Savaşı'nın hemen ardından halkların barışına   bir komplo düzenlediğini ortaya çıkarmıştır.

  Halk demokrasilerinde yozlaşmış unsurların bulunduğu   gizli merkezler yaratmışlardır.

  Hepinizi Troçkist, Titocu   Siyonist, Burjuva Nasyonalistleri olmakla;  Amerikan emperyalistleri adına  komplo hücresi oluşturduğunuz için halk düşmanları olmakla;  Batı menşeli casusluklarla  halkın Sovyetler Birliği ile olan ittifak ve dostluğunu bozmakla;  Sosyalizm'in inşasını sekteye uğratıp rejimi değiştirmek  ve yerine Kapitalizm'i kurmaya çalışmakla suçluyorum.

  Komplocular ve yöneticileri Parti'de ve Devletimizde   önemli görevlere yükselmiş olsalar dahi   Yugoslavya'daki Tito misali başarılı olamamışlar   ne iktidara gelebilmiş, ne de menfur emellerine ulaşabilmişlerdir.

  Sovyetler Birliği'ne olan sadakatimiz sayesinde   komplo bertaraf edilmiştir.

  Bu sebeple, sanıklar; Yahudi asıllı Eski Parti Genel Sekreteri  Yahudi asıllı Eski Parti Dış İlişkiler Sorumlusu  Yahudi asıllı Eski Ekonomi Bakanı  Çek, Eski Parti Genel Sekreter Yardımcısı  Slovak, Eski Dış İşleri Bakanı  Yahudi asıllı Eski Savunma Bakan Yardımcısı  Çek, Yahudi asıllı Eski Devlet Güvenlik Bakanı  Dış İşleri Bakanlığı'nın Yahudi asıllı iki Bakan Yardımcısı  Yahudi asıllı  Yahudi asıllı  Dış Ticaret Bakanlığı'nın Yahudi asıllı iki Bakan Yardımcısı  Yahudi asıllı Eski Parti Bölgesel Komite Sekreteri  Yahudi asıllı Eski Parti Gazetesi Personel Şefi  Hepinizi suçladığım hususlar Suçlamaların sürdüğü üç saat boyunca, mahkeme salonunda  mutlak sessizlik hâkimdi.

  Bizi filme çekiyorlar.

  Karanlık odalarda gösterime gireceğiz.

  Oturuma ara verilmiştir.

  Sigara?

  Oturabilirsin.

  Sigara.

  Her şey yolunda mı?

  Otur.

  Durumun iyi mi?

  Sigara.

  Bir hap al.

  Bu siyasi bir süreç.

  Ölümlere lüzum yok.

  Ağzını aç.

  Bu vitamin.

  Yut.

  Bir ihtiyacın var mı?

  Cumhurbaşkanı her şeyin sorunsuz gitmesini istiyor.

  Bu sana bağlı.

  - Her şey yolunda mı?

  - Evet.

  Haberlerim var.

  Büyük cezalar verilmeyecek.

  Parti, kelle değil   yalnızca yüksek seviyeli siyasi bir duruşma istiyor.

  1-2 idam kararı çıksa da, usulen olur.

  Mahkeme önünde bir şey denemeye kalkanlar olursa   mikrofonları derhal kapatılacak ve sesleri duyulmayacak.

  Ama içerdekiler buna şahit olacaklar.

  Sıra benimkinde.

  Oturumu başlatıyorum.

  Devlete karşı komplo davasının   canlı yayınıyla devam ediyoruz.

  Eski Güvenlik Bakan Yardımcısı'nın açıklamalarını dinleyeceksiniz.

  Macaristan'daki duruşmalar sonucu   maskesi düşürülen Amerikan casusu Noël Field   ülkemizde bir casusluk şebekesi kurmuştur.

  Bu sırrı nasıl sakladınız?

  Açıklamalarını örtbas edemediğimiz noktada   soruşturmanın şeklen devam etmesini emrettim.

  Sanıklara savunmalarını hazırlamalarını emrettim.

  Metinde bir değişiklik yapıldı.

  Onu uyar.

  Sırada sen varsın.

  Bir daha tekrar edelim.

  - Biliyorum zaten.

  - Hadi.

  "Cumhuriyet'in düşmanı olarak çalışmanıza yol açan neydi?

 " Çalışan kitlelerle ilişkim olmadan, burjuva bir ailede büyüdüm.

  - Tercüman istiyor musunuz?

  - Hayır.

  - Soruları anlayıp cevap verebileceğinize inanıyor musunuz?

  - Evet.

  - Hangi okulda okudunuz?

  - Ostrava'daki Alman Okulu.

  - En hakim olduğunuz dil hangisidir?

  - Almanca.

  - O dile ne kadar hakimsiniz?

  - Uzun süredir Almanca konuşmuyorum.

  Gerçekte hiçbir dili iyi derecede bilmiyorsunuz.

  Bilindik kozmopolit işte.

 İşçi sınıfına olan tavrınız nasıldı?

  Tavrım  Tavrım duyarsızdı.

  Soruyu anladınız mı?

 İşçi sınıfına karşı olan tutumunuz nasıldı?

 İşçi sınıfının menfaatleri umurumda değildi.

 Hiçbir zaman  İşçi sınıfının menfaatleri umurumda olmazdı.

  Halkıma asla bağlı olmadım.

  Halkımın menfaatleri bana hep yabancı geldi.

  Çıkmaya hazır mısın?

  Unutma.

  Her şey senin tavrına bağlı.

  Burjuva ortamında doğup büyüdüm.

  Çalışan kesim bana her zaman yabancı gelmiştir.

  Burjuva içgüdülerimin beni yönlendirmesine göz yumdum.

  Burjuva ve bencil içgüdülerimin.

 Kariyerime ve şahsi yaşamıma bunlar yön verdi.

 Batı'da geçirdiğim 11 yıl beni değiştirdi.

 O günlerde kozmopolitleştim ve burjuva saflarına geçtim.

 1948'den tutuklanmama kadar geçen sürede  Devlet'e karşı yapılacak olan komplonun  merkezinde yer almaktan suçlu olduğumu itiraf ediyorum.

 Bu sebeple, tüm suçlamaları kabul ediyorum.

  Anne dinlesene, radyoda konuşan adam babam, değil mi?

  - Hayır canım, hayır.

  - Ben de o sanmıştım.

  Sen de git uyu.

 İngiliz casusu Zilliacus ile casusluk yapmaktan  ve bu amaçlar için Dış İşleri Bakanlığı'nın  diplomatik posta sistemini kullanmaktan  ayrıca kendisine bilgi aktardığım  Amerikan casusu Noël Field ile  casusluk temaslarında bulunmaktan suçluyum.

 Eşim Cumhurbaşkanı'na, ben itiraflarda  bulunmadan önceki dönemdeki umarsızlığını bildiren bir mektup yazmış.

 Devlet mahkemesinde yargılanan bir vatan haininin eşi olan  Bayan Londonova'nın Cumhurbaşkanı'na gönderdiği mektubu okuyacağız.

 Cumhurbaşkanı Gottwald'a, Kocamın tutuklanmasının hemen ardından  hayatı boyunca paylaştığım her unsuru, her eylemini düşünerek  kendisinin, Parti içindeki menfur amaçlarını  saklayan hainlerin kurbanı olduğuna inanıyordum.

 Suçlamaları ve itirafları okuduktan sonra  tüm umutlarım soldu.

  Kocam kurban değil  kendi Parti'sine ve halkına ihanet eden biriydi.

 Muazzam derecede üzgünüm.

  Ben de insanım.

 Fakat bir komünist olarak, halkın menfaati ve barışı için  bu komplo hücresinin açığa çıkarılması beni mutlu ediyor.

 Şahsen, yargılanan insanların  adil bir cezaya çarptırılmalarını savunan dürüst insanların tarafındayım.

  Fabrikaya arabayla gelmeyeli erken çıkıyorum.

  Hepsi benim hatam.

  Beni işe almasaydın  Hayır, hayır.

  Ben işçi ailesinde yetişmedim   ve savaş esnasında Batı'daydım.

  Dinle, serzenişte bulunmuyorum.

  Açık yürekli olduğunu biliyorum.

  Fakat o mektup hataydı.

  Onu Cumhurbaşkanı'na yazmıştım, radyoda okunması için değil.

  - Ama kendisini duydun.

  Suçu kabul etti.

  - Kulağıma çok şey çalındı.

  TANIKLIKLARIN, SUÇLAMALARIN, İTİRAFLARIN HEPSİ SAHTE.

  ZİHİNLERİNE KAZINMIŞ.

  Doğru olmasa neden duruşma yapsınlar ki?

  - Teamüller var.

  - Aynen öyle.

  SUÇLAMALARDA YAHUDİ KARŞITLIĞINDAN GEÇİLMİYOR.

  BU KABUL EDİLEMEZ.

  KAHRAMANLAR CASUSLARA, HAİNLERE DÖNÜŞÜYOR.

  Anlayamıyorum.

  Ben buna katılmıyorum.

  Parti'den ayrılmaya karar verdim.

  Olabileceklerin farkında mısın?

  Öyle bir adam neden itiraf eder ki?

  Kendisi söyler.

  Umarım bir gün kendisi söyler.

  Suçlamaları duyduğumda işgal dönemindeki   Reising eylemlerini tekrar düşündüm.

  Julius Fuçik'i ve Gizli Merkez Komite'yi   Gestapo'ya ihbar edenin o olduğuna kanaat getirdim.

  Gizli Merkez Komite hikâyesi mi?

  Geç onu.

  Onu Reising'in itiraflarına biz ekledik.

  O da imzaladı.

  Sizlere Fuçik'in son kelimelerini okumak isterim.

  "Gelecek için yaşayıp   onun güzelliğine hayran olanlar   sonsuza dek yaşarlar.”

 "Geçmişten gelen alışkanlıklarıyla   devrime engel olmak isteyenler   omuzları apoletlerle dolu olsa dahi   yok olmaya mahkumdur.”

 "Dostlarım, hepinizi sevdim.

  Nöbeti teslim ediyorum!

 " Direniş kahramanının dul eşi Fuçikova'nın açıklamaları   yargıçlar üzerinde kolay unutamayacakları bir etki bıraktı.

  Bundan önce komplonun lideri şöyle bir açıklama yapmıştı: "Devlete karşı komplo hücremizin yüzlerce üyesi bulunuyor.

  - Yargıçlara epey iş düşecek.”

 - Ben gidiyorum.

  Tamam geliyorum.

  Devam ediyorum yoldaş.

  Suçlarının ağırlığı altında ezilen bu hain kan emicilerin üç tanesi dinlendi.

  Yurttaşların Parti Sekreteri'nin halini görmeleri lazım.

 O pembe suratını, kalın hain kaşlarını.

 İşlediği suçların ağırlığı altında eziliyordu.

  Artık ölü sayılır.

  Bir köpeğe, köpekçe bir ölüm yakışır.

  Oturumu başlatıyorum.

  1939'da Londra'da bir casusluk şebekesi oluşturdum.

  - Kiminle beraber?

  - Amerikan casusu Emmanuel Troska ile.

  Kendisine Komünist Parti'yle ilgili bilgiler aktardım  -  ve bilgiler İngiltere'nin elindedir.

  - Devam edin, devam edin.

  Buna ek olarak İstihbarat teşkilatından casus Hanz ile   bağlantı kurduğumu itiraf ediyorum.

  1944 Aralık ayında beni   Enformasyon Bakanlığı'nda  İngiliz Enformasyon Bakanlığı'nda   bağımsızlığını kazanmış olan ülkemiz için   yıkıcı nitelikli   davranışlarımdan ötürü beni görüşmeye çağırmıştı.

  Yerinize geçin!

  Oturuma ara verilmiştir!

  Emperyalist oyunların yetmezmiş gibi   bir de adaletle alay etmeye çalıştın.

  Bu, hayatına mal olacak.

  Hain!

  Başında bekleyin.

  Yaptığın hareketle boynuna ilmeği geçirdin.

  Bilerek yaptı.

  Her zaman böyledir.

  Duruşmayla dalga geçmek istiyor.

  Ona pahalıya patlayacak.

  Oturumu başlatıyorum.

  Ayağa kalkın.

  Hükümlerinizi dinleyin.

  Mahkeme, Devlete karşı komplo hücresi oluşturma suçlamalarıyla ilgili olarak   iddia ve savunmaları   20 ila 27 Kasım 1952 tarihleri arasında dinlemiştir.

  Cumhuriyet adına, adı okunanlar idam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  İdam cezasına çarptırılmıştır.

  Cumhuriyet adına, adı okunanlar  Özgürlük haklarının kısıtlanmasına ve müebbet hapse çarptırılmıştır.

  Müebbet hapse çarptırılmıştır.

  Müebbet hapse çarptırılmıştır.

  Sanıklara düşünmeleri için süre veriyorum.

  Avukatlarınıza danışabilir ve verilen hükümleri   kabul edip etmeme kararı verebilirsiniz.

  Mahkeme kendi görüşünü uygulama hakkını saklı tutar.

  Oturuma ara verilmiştir.

  Avukatlarımız nerede?

  Avukatım nerede?

  Avukatım nerede?

  Avukatım nerede?

  Avukatımı görmek istiyorum.

  Avukatımı çağırın.

  Neden burada değiller?

  - Ben temyiz edeceğim.

  - Ben de temyiz edeceğim.

  - Ben de temyiz edeceğim.

  - Ben de.

 Avukatlarınız geldi.

  Bu tür birçok büyük süreç idam istemi ile sonuçlanmıştır.

  Uluslararası durum gittikçe kötüleşiyor.

  Yeni bir Dünya Savaşı kapıda.

  Amerika'da Eisenhower Başkan seçildi.

  Parti'nin sana ihtiyacı var.

  Eğer temyiz edersen savcı hepinize aynı ceza isteminde bulunur.

  Hepiniz asılırsınız.

 Ülkenin her köşesinden idamınızı talep eden dilekçeler geliyor.

 Eğer iyi davranış sergileyip  mahkeme kararını kabul ederseniz affedileceksiniz.

 Parti'ye gereken davaydı, hayatlarınız değil.

  Oturumu başlatıyorum.

  Sanıklara sesleniyorum.

  Verilen hükümleri kabul ediyor musunuz?

  Cezamı kabul ediyor ve temyiz hakkımdan feragat ediyorum.

  Cezamı kabul ediyor ve temyiz hakkımdan feragat ediyorum.

  Cezamı kabul ediyor ve temyiz hakkımdan-- Cezamı kabul ediyorum.

  - Cezamı kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  - Kabul ediyorum.

  Cezamı kabul ediyorum.

  Cezamı kabul ediyor ve  temyiz hakkımdan feragat ediyorum.

  1963'te cezaî rehabilitasyon hepimiz için bitmişti.

  Fakat siyaseten rehabilite edilemeyen hususlar vardı.

  Neden gazeteciler haricinde sözünü geri alan olmadı?

  Komünistler bize inanmadılar.

  Yalnızca düşmanlarımız zafer ilan etmişti.

  Sizi 1963'te serbest bırakıp rehabilitasyona mı aldılar?

  Hayır, beni 1956'da serbest bıraktılar ama işin orası biraz karışık.

  Stalin'in ölümünden bir sene sonra   Sovyetler Birliği Devlet Güvenlik Bakanı Beria'yı   ve duruşmayı organize eden birkaç baş danışmanı idam ettiler.

  1955'te bir komisyon yapılan adli duruşmaları yeniden inceledi.

  Kohoutek ve ekibi görevi kötüye kullanmaktan tutuklandılar.

  Diğerleri hâlâ hapisteler.

 İki sene sonra, diğer duruşmalarda mağdur edilenler  iki-üç sene daha hapiste kalacakları halde Kohoutek'e af çıkarıldı.

  Beni hatırlamıyor musunuz?

  BİZE NELER OLDU BEYEFENDİ?

  Olanlara anlam verebiliyor musunuz?

  1956'da sizi serbest bıraktıklarında   ben hapisteydim.

  Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kimse bilmiyor.

  Fakat o emirleri verenler hâlâ iktidardalar.

  Ben emirlere uydum.

  Beni izlemek için mikrofonlar takmışlardı.

  Size bir bira ısmarlamak isterim.

  Eşiniz iyi mi?

  Duydum ki duruşmanın ardından masum olduğunuzu görünce   burada ve Fransa'da sizin için yapmadığını bırakmamış.

  Peki sağlığınız nasıl?

  Daha mı iyi?

  Kendinize dikkat etmeniz lazım.

  Öyle.

  Güzel bir iş buldum.

  Bir daha beni göremezler, asla.

  Adınıza sevindim beyefendi.

  NİSAN 1968

Kohoutek kısmı.

  Kalmasını istiyor musun?

  "Bize neler oldu beyefendi?

  Olanlara anlam verebiliyor musunuz?

 " 20 AĞUSTOS 1968

Gözüme bir damla uyku girmedi.

  - Gerçekten yayınlatacak mısınız?

  - Yayınlatan ben değilim.

  Çekoslovak Yazarlar Sendikası.

  El yazmalarını bekliyorlar.

  Ortalık bulanık.

  Emperyalist güçler her yerdeler.

  - Almış olduğun risk--

- Düşmanın ekmeğine yağ sürüyor!

  Biliyorum, biliyorum.

  Yine de sizler yanımdasınız, değil mi?

  Yalnız değilim.

  Parti tüm zorluklara rağmen gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor.

  - Umarım pişman olmayız.

  İnsanlar--

- Çok şey söyleyecekler.

  "Senin yerinde ben olsam itiraf etmezdim!

 " diyecekler.

 Yaşayıp ne işe yaradığımı soracaklar.

  Bırakın konuşsunlar.

 Yalnız değilim.

  Parti benim yanımda, bunu onlar da teyit ediyorlar.

 Muhafazakârlar, Çekoslovak Komünist Partisi'nin yönetimini 1968 başlarında yitirdi.

 Yeni bir dönem başladı.

 İNSANLAR, YILLAR SÜREN SESSİZLİĞİN, PASİFLİĞİN, KAYITSIZLIĞIN  VE KİNCİLİĞİN ARDINDAN KONUŞMAYA BAŞLADI.

 ŞU KANITLANMIŞTI: BALIK İÇİN SU NE İSE  KİTLELER İÇİN DE SOSYALİZM, AYNI ŞEKİLDE ÖZGÜRLÜK DEMEKTİR.

 Prag'a vardığım gün ise  Varşova Paktı Ordularının 600 bin asker ve 6 bin tankla  işgal ettikleri ülkede yaşamak zorundaydım.

 UYAN LENİN, BUNLAR ÇILDIRDI.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar