Benim İçin Üzülme (2006) Je vais bien, ne t'en fais pas
92 dk
Yönetmen:Philippe Lioret
Senaryo:Philippe Lioret, Olivier Adam
Ülke:Fransa
Tür:Dram
Vizyon Tarihi:31 Temmuz 2006 (Fransa)
Dil:Fransızca
Müzik:Nicola Piovani
Oyuncular
Mélanie Laurent
Kad Merad
Isabelle Renauld
Julien Boisselier
Aïssa Maïga
Özet
Lili, İspanya tatilinden dönüşte, ikiz erkek
kardeşinin babası ile tartışmalarından sonra evi terk ettiğini öğrenir.
Ailesinin bu olayı hafife almasını ve babasının umursamaz tavrını onaylamaz.
Lili umutsuzca kardeşinin telefonunu bekler fakat herhangi
bir haber çıkmaz. Bir süre sonra Lili depresyona girer ve yemek yememeye
başlar. Beklenmedik bir anda kardeşinin gönderdiği kartpostal eline ulaşır.
Altyazı
Geliyorum!
Bavullarımı alayım.
İşte bu.
Teşekkürler.
Ben iyiyim, merak
etmeyin Merhaba bir tanem.
Çok uzun sürmedi,
değil mi?
Aşağı yukarı 11
saat.
Ailem Lea.
PARIS 25 Ağustos Thomas
Lili.
Ve ailesi.
- Yarın
haberleşiyoruz o zaman.
- Tamamdır.
Görüşürüz.
Hoşçakalın.
Biz bu taraftan
gidiyoruz.
Bu kıza bayıldım.
- Çok iyi birine
benziyor.
O kızı çok sevdim.
- Senden biraz
büyük gibi, değil mi?
- 25 yaşında.
Ne kadar güzel,
görmedin mi?
Üniversiteye
gidiyor.
Doktora yapıyor.
- O ne öyle?
- Master'dan sonra
yapılıyor.
Benim uyduruk
diplomamla mukayese edilmez yani.
Kardeşin gitti.
- Döndü mü ki?
Tatili nasıl geçmiş?
- Bilmiyorum.
Nereye gitti peki?
Bilmiyoruz.
Beş gün oluyor.
Bir şey mi oldu?
Ufak bir tartışma
yaşadık.
Bana kızdı.
Seni aramadı mı?
Hayır.
Yani 2 hafta önce aradı.
Niçin kavga ettiniz?
Sebepsiz.
Anlatsanıza.
Sebepsiz yere.
Odasıyla ilgiliydi.
- Nerede olduğunu
bilmiyor musunuz?
- Hayır.
Loic, benim.
Döndüm.
Beni ara.
Öptüm.
Ne yapıyor bu adam
böyle?
A6 yolunda 20km
boyunca tüm Paris'te trafik felç vaziyette.
A10'da da işler pek
farklı değil Duş almaz mısın?
Bana bir not bile
bırakmamış.
Öylece çekip gitti
işte.
Odasıyla ilgili
bunca tantana neden çıktı?
Gayet derli toplu işte.
Ben toparladım.
Yapma anne.
Loic'i bilirsin.
Tezcanlıdır ama
uzun sürmez, döner.
Evet.
Yemek hazır.
- Geliyorum.
Merhaba, ben Loic.
Lütfen mesajınızı
bırakın.
Benim.
Niçin aramıyorsun?
Neler oldu,
bilmiyorum.
Ama çok üzgünler.
Ara beni.
Öptüm.
O arkadaşınla
İspanyolca konuştunuz mu?
Tabii ya, ne
demezsin?
İspanya'da bir ay kalınca, bülbül gibi şakır
insan.
Çok Fransız var
mıydı?
Dolu!
2 Lyonlu kız, Brittany'li muhteşem bir çocuk.
O zaman Bretonca da
öğrenmişsindir.
Barcelona'da mı
kaldın?
Turlar olmadı mı?
Bir defasında sahil
turu oldu.
Ama Barcelona
inanılmaz bir yer!
Franco döneminde, orası
polislerin şehriydi.
Bizler için de pek
"inanılmaz" değildi.
Değil mi?
Evet.
- Al.
- Teşekkürler.
Yememişsin.
Gitarını almış.
Akustik gitarını.
Evet.
Gerçekten neler
oldu?
Odası ile ilgili
olamaz.
Kendimi bildim
bileli dağınıktır odası.
Odası yüzündendi.
Ama büyüdü.
Ben yumruk yumruğa girişeceklerinden korktum.
Bilirsin onları.
Çay ister misin?
Geliyor musun?
Ben yürüyüşe
çıkıyorum.
Bu saatte mi?
Manş Denizinden
bulutlar gelmekte
fırtına ise İtalya
istikametinde seyrediyor.
- Nasıl, iyi miydi?
- Harikaydı.
Dosdoğru geri
dönesim var.
Loic'i gördün mü?
- Dönmüş mü?
Evet, ama
gelmesiyle gitmesi bir olmuş.
Seni aramadı mı?
Hayır.
Çok sık aramaz,
bilirsin.
Onunla gitmedin o
halde.
Hayır.
Camille beni
yürüyüşe götürüyor.
Keşke onunla tırmanışa
gidebilseydim.
Son yaptığımızı
dinlemek ister misin?
Daha doğrusu, onun
son yaptığını.
Nerede olduğu
hakkında hiçbir fikrin yok mu?
Muhtemelen bir
hatun bulmuştur.
Bunu senin için
yazmış.
Adı
"Lili".
Lili
Şu sahte yaşamından sıyrıl
bir daha
Ne olursun, bırak
tüm alışkanlıklarını
Göreceksin,
yaşanıyor ihtiyaç olmadan yardıma
Pek çoğu var öğreneceğin
dahası
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde bulunmadığın
mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında
Lili
Biliyorsun bizim
gibiler için bir yer var hâlâ
Her damarda dolanır aynı
kandan
Seni melek yapanın kanatlar
olmadığını anlarsın
Tek yapacağın çıkarmak
kötülükleri aklından
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde
bulunmadığın mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında Merhaba güzelim.
İyi misin?
- Evet, sen?
Buralar tuhaf
geliyor, değil mi?
Ne o?
Sıkıcı şeyler işte.
"Mozambik'te
Politikacıların Nüfuzu.
" Sanırım
sıkıcı şeylerden zevk alıyorum.
- Siz ne alırdınız?
- Aynısından.
Yarı zamanlı bir iş
buldum.
Ne işi?
Bir süpermarkette
kasiyerlik.
Gayet güzel.
Geldin mi havalı?
Gökyüzü güneşli, o
yüzden rahat olabiliriz.
"Havalı",
benim hava durumcusu olduğumu betimliyor.
- Biliyorum.
Onunla bir ay
geçirince, her şeyi öğrenmişsin bakıyorum.
Şapşal şey.
Hava durumunu bilmekten
nefret ederim.
Al benden de o
kadar!
Eğlenceli olan
kısım, Patagonya'yı, Vladivostok'u bilmek.
Ama sadece yerel hava
durumuna bakıyor.
Uydularla tüm
dünyayı görebiliyorsun.
Geçen gün, 2 saat
Azores'in açıklarındaki balinaları izledik.
Balinalara
bayılırım.
Neyin var?
Ne oldu Lili?
Hiçbir şey.
Sadece Kardeşim çekip gitmiş.
İkizin mi?
Geri dönecektir ama beni aramıyor ve sebebini bilmiyorum.
Neden gitmiş?
Babamla atışmışlar.
Döndüğümde gitmişti.
Daha önce böyle
gider miydi?
Hayır, ama hep
kapışırlardı.
Tüm bunlardan
bıkmıştı.
Buralardan,
Vigneux'den.
Bizimkilerden.
Gideli 6 gün oluyor.
Geri dönecektir,
sıkma canını.
Vigneux'lü müsün?
Ben de
yakınlardanım.
Draveil.
Montgeron lisesine
mi gittin?
Benim kardeşim de
oradan mezun.
Ben de oraya
gitmiştim.
Son sınıfa kadar.
İlginç, değil mi?
Neyse Afedersiniz.
Seni arayacaktır.
Üzme kendini.
Nasılsın?
Tren kafamı şişirdi.
Nasılsın?
Günün nasıldı?
Neler oldu baba?
Nasıl yani?
Biliyorsun!
Odası yüzünden
çekip gitmezdi!
Neler oldu?
Bilmek istiyorum,
anlat bana!
- Hiçbir şey olmadı.
Sana söyledik
olanları.
Sana inanmıyorum,
doğruyu söyle!
Doğruyu söyledim
Elise.
- Sana inanmıyorum!
- Yeter Lili.
Ne yeter?
!
Loic kayıp!
Başı dertte
olabilir!
Sense hiçbir şey
yapmıyorsun.
İşe gidiyorsun, mektupları
okuyorsun.
Senin yüzünden evi
terketti!
Ne yapabilirim
yavrum?
Polise gidebilirsin!
Zamanı gelmedi mi
sence baba?
Zaten gittim.
- Ne zaman?
- Unuttum, bir
hafta oldu.
Sonuç?
Hiçbir şey.
Gittiğini söyledim.
Ne dediler peki?
Kahretsin!
Cevap versene!
Sakin ol.
Reşit olduğunu ve dilediğini yapmakta özgür
olduğunu söylediler.
Peki arayacaklar
mıymış?
Telefon bıraktım.
Bir gelişme
olduğunda arayacaklar.
Harika!
Kendini yıpratma.
Faydası yok.
Faydası yok demek!
Baş belaları!
Yemeğe geliyor
musun?
Hayır.
Ne yapıyorsun?
Hiçbir şey.
Birazcık da olsa
yemez misin?
Aç değilim.
Dün gece de bir şey
yemedin.
Anne, yalvarırım
beni rahat bırak.
2 EYLÜL
2 gün önce
Tunus'taydım.
- Nasıldı?
- Muhteşem!
Greg, Leo'yu gördün
mü?
Okul değiştirdi.
Neden?
Çok umrunda sanki!
Geliyor musunuz?
Benim sınıfım değil.
- Siz hangisini
arıyordunuz?
- 17.
17, F binasında.
Teşekkürler.
Bu seneki müfredata
göre derslerinize ek olarak bir şirkette stajyerlik de yapmanız
gerekiyor.
Şirketler üzerinde
araştırmaya başlasanız iyi olur.
Bu araştırma süreci
de, eğitiminizin bir parçası.
Tren 15 dakika
rayda kaldı.
Kim bilir neden!
İlk günün nasıl
geçti?
Okula da gelmemiş.
İster misin?
Belki de ölmüştür.
Saçma sapan konuşma.
Aksi takdirde
arardı.
Bir sorunu olsa
haberimiz olurdu.
Hayatta olsa beni
arardı.
Beni arardı!
Onunla ben kavga etmedim!
Mesajlarımın
hiçbirine cevap vermedi!
Sesli mesajları ise
dolmuş!
Baba, elimizden
hiçbir şey gelmiyor.
Böyle bir şey
olamaz!
Kabul etmiyorum!
Anladınız mı?
Etmiyorum!
Ne diye bana öyle
bakıyorsunuz?
Lanet olsun!
Belli bir zarar
meydana geldiğinde bundan söz edebiliriz
10 EYLÜL ve ortada bir kusur varsa ya da hata ile kusur arasında var olan bir bağ olması durumda.
Şayet iki koşul da
mevcut durumdaysa Hukuki Sorumluluk kusur
sahibine belli müeyyideler karşılığında yansır.
Bayan Tellier bize Hukuki Sorumluluğun üç koşulundan
bahsedebilir mi acaba?
Ya da bu dersin
neden bahsettiğinden?
Hukuki Sorumluluk.
Anlamadım?
Ayağa kalkın lütfen.
Kalkıp, yüksek
sesle söyleyin.
Cevabınızı hepimiz
merak ediyoruz.
Çekilin!
Bayan!
Beni duyuyor
musunuz?
Yanında şekeri olan
var mı?
Bir bardak su
getirir misiniz?
Bayan.
Uyanın!
Bayan!
Ne zamandır yemek
yemiyorsun?
- 8-9 gündür.
Kendisine sordum
hanımefendi.
Bilmiyorum.
Tansiyonun çok
düşük.
Yemek yememeye
devam edersen, hastalanacaksın.
Bir şeyler
yemelisin.
Çok değil, ama
düzenli olarak.
Midenin bitap düşmesini
engellemelisin.
Anlaşıldı mı?
- Evet.
Bu arada yataktan
çıkmayacaksın.
Sorunun ne olduğunu
biliyor musunuz?
Kardeşiyle ilgili.
Kendisi evi terk
etti.
Hiç aramadı.
Hafif bir
sakinleştirici yazıyorum.
İsterseniz sizin
için de yazabilirim.
Teşekkürler, gerek
yok.
- Siz ister misiniz
hanımefendi?
- Ben zaten
alıyorum.
- Elise'ydi ismi
değil mi?
- Evet.
Yemek yememeye
devam ederse, hastaneye aldırmamız gerekecek.
Risk alamayız.
- İyi misin bir
tanem?
- Bir şey oldu mu?
Yavaşça, yavaşça.
Acele etme.
Kıpırdayabiliyor
musun?
- Evet.
Yerleşip,
giyinebilirsin.
Yardım ister misin?
Hayır, teşekkürler.
Ne yapıyorsun?
Cevap ver!
Ne yapıyorsun?
Bunlarla vedalaş
küçük hanım.
Bir şeyler yiyene kadar bunlar bizde kalacak.
Telefon olmaz.
Ver onu.
Ver şunu!
Bir telefon
bekliyorum!
Görüşme yapmak
yasak.
Önce yemek yenecek,
sonra bakarız.
Haydi, çekil.
Haydi ama, çekil.
Çekil yoksa birini
çağırırım.
Pijamalarını giyin.
Birazdan gelirim.
Genelde vak'aların
kaynağı düşündüğümüz şey değildir.
Bundan eminiz.
Onun ikizi.
Çok yakınlar.
Emin olduğumuz tek
şey, ağır bir depresyon geçirdiği.
Sebebini öğrenmemiz
gerekiyor.
Siz kardeşi
olduğunu söylüyorsunuz.
Belki etkisi vardır.
Ama çok daha derin
bir sebebi olsa gerek.
Araştıracağız ve
bulacağız.
Ziyaretin yasak
olduğunu bilmeniz gerekiyor.
Size bile.
Nasıl yani?
Ağır gelebilir.
Ama bu da tedavinin bir parçası.
Öncelikle yemek
yiyip, kilo almaya başlasın, sonra ziyaret edebilirsiniz.
İyi akşamlar
hanımlar.
Biraz yemeğe çalış.
İyice çiğne.
Nasılsın?
Yarın bir tartalım
seni, ne dersin?
Haydi, bir iki
lokma bir şey ye.
Telefonumu alamaz
mıyım, lütfen?
Öncelikle yemeğini
yemelisin.
Lütfen, sadece
telefon.
Hayır, yemek
yemelisin.
Haydi.
Ben bekliyorum.
İşte böyle.
Böyle devam et.
Şimdi alabilir
miyim?
Veremem, sana
söyledim.
Sen yemeğe devam et.
10 dakika sonra
gelirim.
Yemediğin sürece
miden büzülecek.
Gitgide
zayıflayacak, gelişim bozuklukları gösterecek, adetlerini kaçıracaksın.
Bunun yanında,
hafıza yitimi yaşayacak, saçlarını ve dişlerini kaybedecek ve kaçınılmaz kalp sorunları ile
karşılaşacaksın.
Kalp bir kastır.
Ve senin şu an
kasların eriyor.
Ölmek istemiyorsun,
değil mi?
Françoise!
Neyin var?
Bir geceyi bile
rahat geçiremez misin?
Françoise!
Lea, ben Lili.
Evry Hastanesi'ne
kapatıldım.
Kim o?
Ne?
Nereye?
- Evry Hastanesi.
Lili?
Neler oluyor?
Bir sorun mu var?
15 EYLÜL Merhaba
doktor.
Bay Tellier, Bayan
Tellier.
Burada
olmamalısınız.
Onu
göremeyeceğinizi söylemiştim.
Aramanız yeterdi.
3 gündür arıyoruz.
Ama hiç haber
alamadık!
Demek ki haber
yokmuş.
Sabırlı olmalısınız.
Onu kendi iyiliği
için bakıma aldık.
Onu bize
göstermemenin hiçbir faydası olmaz!
Bay Tellier, 50
yıllık psikiyatriyi sorgulamayın lütfen.
Ne yaptığımızı
biliyoruz.
Hâlâ bizimle
mücadele ediyor.
Ama üzerinde çalışıyoruz, bize güvenin.
- Sizinle mücadele
mi ediyor?
- Biraz.
İyileşecek.
Kurallara riayet
ederse, son derece hızlı iyileşecektir.
Tek yol bu.
Endişelenmeyin,
tamam mı?
Sizi haberdar
edeceğim.
Eminim edersin!
Merhaba.
Tabii ya.
Merhaba.
Burada olduğunu
bilmiyorduk.
Nasıl?
- Ziyaret yasak.
Neden?
İnsanları tedavi
etmek için, bir deliğe tıkıyorlarmış da ondan!
- Kes şunu!
- Neyi keseyim?
O gerizekâlıyı
duymadın mı?
Bir bildikleri
varmış diye, kızımızı hapsettiklerini söylemedi mi?
Sıçarım 50 yıllık psikiyatrisinin
içine!
Ne biliyorlar ki?
Kahrolasıcalar!
Afedersiniz.
411.
Yapma!
Kim o?
Biziz.
Geldiğiniz için
teşekkürler.
Sizi yakalarlarsa İyi misin?
Siz nasılsınız?
İşin nasıl?
İşim mi?
Marketteki mi?
İyi, güzel.
Sizi de uyandırdık.
Kusura bakmayın.
Çok kalmayız.
Senin için ne
yapabiliriz Lili?
Bilmiyorum.
Bak sana ne
getirdim.
Adı "Denizi
İzlemeye Gitmek".
Güzel fikir, değil
mi?
Beni buradan
çıkartabilir misiniz?
Burada öleceğim.
İyi misin?
Telefonumu almam gerek.
Nerede?
Hemşirelerin
odasının yanındaki odada.
Loic ararsa diye.
Lütfen.
Kilitli dolapta.
Anahtarı bulmalısın.
Lütfen.
Ne yapıyorsunuz
burada?
Kimsiniz?
Jean!
Jean!
Ne oldu?
Orada!
Acele et!
Al, tut şunu.
Durun!
Durun dedim!
Neler oluyor böyle?
Kimsiniz siz?
Gitmek istiyorum.
Onu rahat bırakın!
Baksanıza haline!
Verin onu!
Buradan öylece
çıkamazsınız!
Küçük hanım odanıza
lütfen.
Jean, ona yardım et.
- Dokunma ona!
- Tamam, bitti.
Bırakın onu.
Böyle bir şeye
müsamaha göstermemiz yakında bir kaosa neden olacaktır.
Psikiyatri koğuşu, ciddi
vak'alar barındırır.
Kusura bakmayın.
Oturun.
Dürüst olmam
gerekirse, kızınızın sağlık durumu beni endişelendiriyor.
Şüpheli emareler
gösteriyor.
Yemek yemeği
reddediyor.
Serumla beslenmeye
devam edecekti.
Ancak onu da söküp
atmış.
Kardeşinin öldüğünü ve kendisi de ölmek istediğini söylüyor.
Bunu size söylemek
istemezdim.
Ancak gerçekler
bunlar.
Onu yatağa bağlamak
zorunda kaldık.
Ne?
Serum verebilmek
için.
Glikoz olmasa,
ölürdü.
Ona zorla yemek
yediriyoruz.
Bu vahşilik!
Resmen işkence bu!
- Paul!
- Ne Paul'ü?
!
Bay Tellier,
öfkelenmekte haklısınız.
Yetti artık.
Girip onu göreceğiz.
İzin veremem.
Bu onun sinirlerini
daha da etkileyecektir.
Ölümcül tehlike
arzediyor.
Geyik avına
köpeklerle çıkmak adettendir.
Buna kısaca
"Aport" deniyor.
Aport, avın
kutlamasını temsil eden bir kelime.
At sırtında, avın
izini sürerken
"Aport"
kelimesi duyulursa
av borazanı çalar
ve Randevunuz var mıydı?
Hayır, ama bu
kızım, Elise Tellier'le alâkalı son derece önemli bir mevzu.
Onu görmeniz mümkün
değil.
- Doktor beyle
görüşebilir miyim?
- Randevu almanız
gerekiyor.
Kardeşinden mektup
geldi Doktor.
Kardeşi, ona mektup
yazmış!
Gelin.
Bunu okuması lazım.
Girin.
Oturun lütfen.
Onu bundan haberdar
etmeliyiz!
Bu imkânsız, siz de
biliyorsunuz.
Ne imkânsızı?
!
Ama bu kardeşinden
geliyor!
Artık yemeye
başlayacaktır.
İşler o kadar kolay
değil Bay Tellier.
Oturun lütfen.
Bana gerizekâlı
muamelesi yapmayın!
Kızımın
ihtiyaçlarını bilirim!
Mektupta ne yazıyor?
Açmadım.
Ona gelmiş, bana
değil.
Eğer ona siz
vermezseniz, ben vereceğim.
28 EYLÜL Girin.
Merhaba, bir tanem.
İyi misin?
Televizyonun yok mu?
Yok.
Al bakalım.
Güzel bir albüme
benziyor.
Teşekkürler.
Diskman'in nerede?
Hâlâ vermediler.
Sadece kitaba izin
veriyorlar.
O halde Bir dahaki sefere kitap getiririm.
Yemeğe başladın mı?
Evet.
Ne diyor?
Rouen'deymiş.
- Görmüştüm.
- Görmüş müydün?
Zarfın üzerindeki
mühürde yazıyordu.
Ne yazmış?
İyiymiş.
Deliye dönmüş, mantıklı
düşünemez olmuş.
Kafasını boşaltması gerekmiş.
Beni arayıp
sormadığı için üzgünmüş.
Bu kadar mı?
Sizi çok öpüyor.
Yemek!
Afedersiniz.
2 EKİM Bana bırak.
Yine sana.
Çay ister misin?
Evet, teşekkürler.
Ne diyor?
"Lili, Rennes'e
yeni geldim.
Çok güzel bir şehir
sanırım bir süre
kalacağım burada.
Geçici bir iş
arıyorum.
Belki bir barda gitar çalarım, belli mi olur?
O sinir herifi
görmemek
öyle güzel bir
duygu ki!
Rezil hayatını, o
meymenetsiz suratını!
Benim için
endişelenme.
Ben iyiyim.
Seni seviyorum.
Çok öpüyorum.
Annemi de.
Loic.
" Sütlü mü,
limonlu mu?
Sütlü.
Anne, aralarında
neler geçti?
Anne?
Sana anlattığı gibi.
İkisini de
anlamakta zorluk çekiyorum.
Lanet olsun!
Annenin ayağı sürekli
takılır oldu.
Artık her şeyi
kırıyor.
Pazartesi okula
başlayacak mısın?
Bilmiyorum.
15 EKİM Lea burada
değil.
Biliyorum.
Bir şey lazım oldu.
Benim değil o.
Üzgünüm, yeniyim de.
Bay Reynaud!
3 No'lu kasadan bekleniyorsunuz.
Son girdiyi iptal
etmem gerekiyor.
Fazladan bir ürün
okutmuşum.
Uyanık ol biraz!
Sizi bu kasaya
alabilirim.
Dikkat et evlat!
Tam iş çıkışı saati.
27,50 Euro lütfen.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
- Kusura bakmayın
tekrar.
Bu kadar mı?
Hiç iyi bir müşteri
değilsin.
Neden?
Komisyon mu alıyorsun?
Öyleyse, biraz daha
alabilirim.
Hayır, gerek yok.
7'de mi çıkıyorsun?
Evet, 7'de paydos
veriyoruz.
Bir Perrier alayım,
lütfen.
Lea bu gece
hocasıyla mı buluşacak?
Evet.
Kardeşinden haber
var mı?
Dün bir kart geldi.
Le Mans'dan.
Oradan oraya
dolaşıyor desene.
Evet.
Ne yaptığını bilmiyorum.
Söylemiyor mu?
Geçici işlerde
çalıştığını söyledi.
Bazen barlarda
gitar falan çalıyormuş.
Çok iyi gitar çalıp
söyler.
Birkaç gün bazen bir hafta kalıp, ayrılıyor.
Rennes'den iki kez
mektup gönderdi.
Sonra yine gitti.
Beni görmek
istemiyor.
Büyükbabamların
evinin orada, bir gün, bir genç evini terk etmiş.
Hiç kimse sebebini
anlamamış.
Yıllarca tek bir
haber alamamışlar.
Tek bir mektup bile.
Sonra bir gün,
ailesi evden 300 kilometre uzakta onu
görmüş.
Kaldırımda yatmış bir köpek gibi yalvarıyormuş.
Bana neden bunu
anlatıyorsun?
Bilmiyorum.
Bir insanın aklını
okuyamayacağını göstermek için sanırım.
Belki birisiyle
tanışmıştır Gazeteye bir ilan verip adresini veya telefonunu istemelisin.
Beni görmek
istemiyor.
Sana söylemek
istediğim bir şey var.
Hastaneye gelmeniz çok hoştu.
Kitap da öyle.
Güzel, değil mi?
Mutlu son olmasa da
güzeldi.
O son kimine göre
güzel, kimine göre kötü.
Hayat böyle zaten.
Şurası.
- Mavi kapılı olan
mı?
- Evet.
"Thruman
Show" burada oynuyor işte.
Loic buraya
Kızılderili arazisi gibi derdi.
Yerleşimden
kilometrelerce uzak.
Her gün bu eziyet
çekilmez.
Kiralık yer buldun
mu?
Hayır.
Ya çok pahalı, ya da tutulmuş.
Kapıcımız yakında
evi boşaltıyor.
Ona sorayım mı?
Kirasına bağlı.
Zaten içi bu araba
kadar.
Çok pahalı değildir.
Olur o zaman.
Tamam.
Görüşürüz.
Dönüş yolunu
bulabilecek misin?
Tabii.
Olmadı bir
Kızılderili'ye sorarım.
Nasılsın?
Hayırdır?
- Bir selam vereyim
dedim.
- Ben de çıkıyordum.
Evdeler mi?
Başka nerede
olacaklar?
Ben kaçtım.
Geciktim bayağı.
- Görüşürüz.
- Görüşürüz.
Markette eski
İngilizce öğretmenini gördüm.
Okulu bırakmamanı,
seneye geri dönmeni istedi.
Dönmeyeceğim,
söyledim size.
Hayatını bir kasiyer
olarak mı sürdüreceksin?
Bir şeyler bulurum.
Lise diplomasıyla
mı?
Sende o bile yoktu.
Benim başka şansım
yoktu.
Gece okuluna gittim.
Keşke imkânım
olsaydı da üniversiteye gidebilseydim.
Artık diplomasız
insanlara iş vermiyorlar.
Diploması olmayan,
serseri, uyuşturucu satıcısı ya da fahişe oluyor.
Yani ben de mi
fahişe olacağım?
Loic'ten haber var
mı?
İyiymiş.
Angers'deymiş.
Beğenmemiş,
kalmayacakmış.
"Ama o sinir
heriften kurtuldum
"odanı
topla" ve "gürültü yapma"larından kurtuldum.
Yakamı ondan
kurtardım.
Artık yaşadığımı
hissediyorum.
Umarım iyisinizdir.
Annemi benim için
öp.
Seni seviyorum.
Öptüm Loic.
" Bir daire
buldum sanırım.
Ben de ayrılıyorum
evden.
31 ARALIK Kaybolmuş
gibi bir halin var.
Tanıdığın birileri
var mı?
Lea ve Thomas'la
beraberim.
Lea şu siyahi olan.
O Lucille'in
arkadaşı.
Çok iyi biridir.
Nerede tanıştınız
onunla?
- Aynı yerde
çalışıyoruz.
Sen de mi
üniversitedesin?
Hayır, süpermarketteyim.
Onun dışında ne
yapıyorsun?
Hiçbir şey.
Ben bir kasiyerim.
Hayır, ondan başka
yani?
Ben sadece
kasiyerim.
Gerçekten mi?
Evet, gerçekten.
Ben bir içki
alacağım.
Sen de ister misin?
- Hayır teşekkürler.
Merhaba, ne arzu
etmiştiniz?
Biraz şundan alayım.
- Buyrun -
Teşekkürler.
Çok sıkılmadın ya?
Hayır, iyi gidiyor.
Kafamı dağıtmak
için içiyorum.
Bir şeyler de
yemelisin.
Harika somon balığı
var orada.
Yahudi anneler gibi
sürekli yemek yedirme bana.
Lili!
Gelsene, biriyle
tanıştırayım seni.
- Hayır, sağol.
Thomas!
Biraz gelsene.
Sen git haydi.
Ben de sigara
içeceğim.
Lea'yla geldin
değil mi?
Üniversite sınavına
onunla beraber girmiştik.
Ama ben giremedim.
Ne yapıyorsun peki?
İşletme son
sınıftayım.
Sen?
Süpermarket
Kasiyerliği hazırlıktayım.
Ne yapıyorsun orada?
Barkodları
ezberliyorsun.
Sonra fiyatlardan vize ve finale sokuyorlar.
Bu teori dersleri.
Pratikte ise üç dakika içinde ödenen parayı kasaya
işleme ve hızlı para üstü verme uygulamaları
oluyor.
Çok zor bir iş gibi
duruyor.
5 4 3 2 1 Mutlu Yıllar!
Mutlu Yıllar!
Mutlu Yıllar!
Eve gitsem ayıp
olur mu?
Emin misin?
Haklıydın.
Bir serseri oldu ve
benimle görüşmekten utanıyor.
Aşka, sağlığa ve
paraya!
Chateau Beychevelle
1995.
Hayırlı olsun!
Aromasını vermesi
için havalandırmalıydın.
Unuttum.
Ne diyorsun?
Gayet güzel.
Bir ara rengi çok
tuhaf oldu.
Tuz var mı?
- Ben alırım!
- Hayır, hayır.
Yemene bak sen.
Yeni yılın ilk
gününde, egzotik bir yemek deniyor.
Çılgınca değil mi?
Pek hoş olmamış.
Bir dünya pişirmiş.
Bütün hafta ben
yiyeceğim onları.
Bu yeni Alsas yemek
tarifi.
Almaz mısın?
- Olur.
Dün gece, parti
nasıldı?
- Güzeldi.
Siz ne yaptınız?
- Hiçbir şey.
Leducs'lerle
görüşmediniz mi?
Bu yıl değil.
İki gün önce
yollamış.
Yeni ulaştığını
yazmış.
Hâlen orada olmalı.
Ben de oraya
gideceğim.
Reims koca şehir!
Onu hayatta
bulamazsın.
Yarın pazar.
Kalabalık olmaz.
Otelleri kontrol
edeceğim.
Şehir merkezinde
onun karşılayabileceği gibi dört tane otel var.
Sahi mi?
Onun
karşılayabileceği rakam nedir?
Daha iyi bir fikrin
mi var?
Kıçını serip oturmaktan
iyidir.
Benimle gelir misin?
İkimiz daha iyi
sonuç alırız.
Beni reddediyor.
Görmek
istemeyecektir.
Bu sefer ne demiş?
Söylesene!
- Yapma baba!
- Paul!
Ne?
Eğer benimle ilgiliyse bilmeye de hakkım var
demektir!
"Lili,
Reims'deyim.
Burası rezalet!
Neyse ki gitarım var.
Aptal babam beni çalarken hiç dinlemedi!
Onun o kahrolası
suratından ve perişan hayatından
kurtulmak çok
güzel.
Nice mutlu senelere
kardeşim.
Hep aklımdasın.
Annemi benim için öp.
Loic.
" Öyle demek
istememiştir.
Yapma anne.
Perişan hayatıymış!
Ne perişanlığı?
25 yıl kıçımı
sıkıp, it gibi çalışmaktan çok mu zevk aldım?
Buranın parasını
kim verdi?
Motorsikletinin,
gitar derslerinin, dağ tırmanışı kurslarının parasını kim verdi?
Yeter Paul.
Anlıyorum seni baba.
Görüşürüz.
Onunla çok yakın
iletişim kurmadığım doğru, değil mi?
- Bilemiyorum.
- Ben biliyorum.
Onun hiçbir
şarkısını dinlemediğim de doğru.
Onunla beraber
hiçbir şey yapmadım.
Beraber top bile oynamadık.
Yanımda kendi hazırladığı
bir CD'si var.
Sana bırakabilirim.
İyi olur.
Harika olduğunu
göreceksin.
Onu görürsem, dinlediğini
söyleyeceğim.
Hoşuna gidecektir.
Lili
Şu sahte yaşamından sıyrıl
bir daha
Ne olursun, bırak
tüm alışkanlıklarını
Göreceksin,
yaşanıyor ihtiyaç olmadan yardıma
Pek çoğu var öğreneceğin
dahası
İleriye atacağın her
adımda
Karşına çıkacak her
sorunda
Ben olacağım senin
yanında
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde bulunmadığın
mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında Merhaba.
Birini arıyordum.
20 yaşlarında.
Adı Loic.
Loic Tellier.
O da gitar çalar.
Evsiz mi?
Bilmiyorum.
O elemanın adı
neydi?
Loic değildi
sanırım.
Neyse kusura
bakmayın.
Teşekkürler.
Şehir merkezine
nereden çıkabilirim acaba?
- Şehir merkezi burası.
Teşekkürler.
Şehir merkeziymiş!
Kafası güzel
herhalde.
O isimde bir kayıt
yok.
Sağ taraftaki St.
Andre'ye bir sorun.
Sağolun.
Merhaba.
Birini arıyordum.
Monopol Otel'inden
söylediler.
Adı nedir?
Loic Tellier.
Evet, Tellier kaldı
burada.
Şu an burada mı?
Hayır.
Ücreti ödeyip,
çıkışını yaptı.
Ne zaman?
Dün gece ödeme
yaptı.
Ben saat 8'de
geldim sabah.
Saat 8:45 gibi
ayrıldı o da.
Hepsi bu mu?
Evet.
Hayır, pardon.
İyi görünüyor muydu?
Üstü başı temiz
miydi?
İyi görünüyordu.
Ama müşterileri
koklamam.
Gitarı yanında
mıydı?
Mavi gitar kılıfı
olması lazım.
Evet, mavi bir bez
çantası vardı.
Tamam mı?
Teşekkürler.
Hoşçakalın.
Bitti.
Ne?
Thomas ve ben.
Ondan ayrılıyorum.
Şu anki halimizden hiç
memnun değilim.
Bu şekilde devam
ettirirsek, çok daha kötü bitecek.
Hiç olduğumuzdan
öteye gidemedik.
Birlikte yaşayan iki
arkadaştan öte.
Bir daha
görüşmeyecek misin?
Arkadaş olarak
tabii ki görüşeceğiz.
Selam kızlar.
Kız kardeşimle bir
ev kiralıyoruz.
Hemen yüzünü
düşürme.
Büyütülecek bir şey
değil.
Umarım öyledir.
Neyse!
Küçük bir doğumgünü
hediyesi.
Bu benden.
Bu benden, bizden.
Bu da sana.
- Benim doğumgünüm
değil ki.
- Kızmazsın değil
mi?
"Denizi
İzlemeye Gitmek"in yazarından.
Muhteşem bir kitap.
Ayrıca mutlu sonla
bitiyor bu.
Sonunu
söylemeseydin.
Paket kâğıdım
kalmamıştı.
Sana inanamıyorum!
Bu muhteşem!
Ama çok pahalıdır.
Birlikte aldık.
Çok teşekkürler.
Nasıl teşekkür
edebilirim size?
Nice senelere!
Bu da ne böyle?
Benimkini aşırınca,
bir tane de sana lazım olduğunu düşündüm.
- Hâlâ öpebilir
miyim?
- Keyfin bilir.
- Bir de bu hediyem
var.
- Harikaymış!
Loic'ten.
Hediye.
Bizimkilerin evine
göndermiş.
Bak, bu o.
Tıpatıp sen.
Öyle değil mi?
Artık yiyelim mi
bir şeyler?
Önce kadeh
kaldıracağız.
Sana!
Doğrum gününe.
20.
yaşına!
Sizlere.
Sana.
Üçümüze!
Ve ona da!
Loic'e!
bunun üzerine kız
arkadaşı; "O kahvelik değil, CD-Rom" demiş.
Sarışın da dönüp: "Ama
kahveliğe çok benziyor!
" İş yerinde bu
saçmalıklarla uğraşıyoruz sürekli.
Eminim.
Babamdan öğrendim
çalmasını.
İlk kez duyunca
şaşırıyor insan.
Görüşürüz hayatım.
Nereye gidiyorsun?
Kız kardeşime.
Sabah 8'de dersim
var.
Görüşürüz yakışıklı.
Pekâlâ.
O öyle biri işte.
Çok ani kararları
vardır.
Sence de biraz
fazla ani olmadı mı bu?
Ayrılığınız yani.
Bir süredir işler
pek iyi gitmiyor.
Bilmiyordum.
Benim hatam.
Onun değil.
Kurtulamadığım bir
saplantımdan dolayı.
Hayır sağol.
Bir şey içmem.
Biliyorum.
Uyumam gerek.
Fırtına bulutları
yaklaşıyor.
Havada bir kasvet
var.
Atmosferik mânada
yani.
İyi geceler.
10 HAZİRAN Pekâlâ Lea aramızdan ayrılıyor.
Sonbaharda da nereyeydi?
- Mozambik'e.
Öyle bir yer olduğunu
bile bilmiyordum.
Ona!
Sana evlat!
Mozambik'e!
Tatile!
Gerisini boşver,
direk tatile içelim!
Tatil demek, ondan
kurtulmak demek zaten.
Orada ne yapacaksın?
- Tezimi
tamamlayacağım.
- Nasıl
geçineceksin?
- Bursum var,
çalışacağım da.
- Oraya gitmek için
para mı verdin?
Bana da para
vermeleri gerek.
Sen nereye
gideceksin tatilde?
Creuse'e.
Zulu'lardan daha
güzel olduğu belli ama ben yine de almayayım.
Ne zaman gidiyorsun?
- Cumartesi.
Bu gece
gidemeyeceğimi söylemiştiniz.
Evet, doğru.
Dört gün için sadece iki kasiyerim kaldı.
Creuse'un neresine?
Ben oralıyım.
- Neresiydi orası?
- Crozant.
Evet, Crozant
güzeldir.
Nehir kenarındaki
bir evde, ona eşlik edeceğim bu tatilde.
Ben de nişanlımla
gideceğim.
Bana da yer yok
mudur hiç?
Hayatta olmaz.
Neden?
Zululu dostlarımla
olacağım.
Haliyle onlar da
beyazları yer.
Kapıcı değilim!
Benim.
Gel.
Çalışmıyor muydun?
2 saat izin aldım.
Bavulunu topladın
mı?
- Evet.
Bir araba kiraladım.
Seninkinin
aynısından hem de.
Creuse'e, bir
Smart'la mı gideceksin?
En ucuzu oydu.
Benimle birlikte
Brittany'ye gelmeyecek misin?
Hayır.
Bu gece
bizimkilerde kalacağım.
Yarın Crozant'a
gidip, Lea'ya katılırım.
Biraz olsun kafam
dağılır.
Yüzüp, uyuyup, bir
şeyler yerim.
Düşünmemek demek.
Tatil anlayışın bu
mu?
Evet.
Başka bir şey
yapmayı denemeyecek misin?
Thomas, benim için
çok özelsin.
Ciddiyim.
Ama, tüm bunların bir
parçası olmak istemiyorum.
2 hafta boyunca,
beni toparlayacak bir uyku çekeceğim.
Bu tam bir saçmalık
Lili.
Geri dönmeyecek.
Bunu sen de
biliyorsun.
Hayır bilmiyorum.
Kes şunu!
Hayatına devam
ediyor.
Neredeyse bir yıl
oldu.
O senin bu halinden
hoşnut olur muydu?
Nasıl bu şekilde
yaşayabilirsin?
Hiç kimseyle
beraber olmayan, Marketin Kendini Salmış Kraliçesi gibi mi?
Ne istiyorsun?
Sevişmek mi
istiyorsun?
Bu mudur?
Öyleyse, durma!
Haydi.
Bitirelim şu işi.
Yapma.
Sana daha fazlasını
veremem.
Maalesef.
Denizi izlemenin
keyfini çıkart.
- Selam anne.
- Selam bir tanem.
Demek tatile
gidiyorsun.
- Evet.
Kuzu kebabı yaptım.
Hemen geliyoruz.
Gel bak.
Babanın önünde
okuma.
Çok üzülüyor.
St.
Aubin Sahil Kasabasını biliyor musun?
- Normandiya'daki
mi?
- Evet.
Ne demiş?
Tatildeymiş,
yüzüyormuş.
İkimizi çok öpüyor.
Baban için?
Aynı şeyler.
Okusana.
Haydi gelin!
Ana yemek geliyor!
Pişmek üzere.
Harika kokuyor.
Kimyon.
Güzel bir sos ile birlikte tadından yenmez.
İstediğin kadar al.
Kuzu biraz pembe
kalmalı.
Çok pişerse hiçbir
şeye benzemez.
Creuse'un neresine
gideceksin?
Crozant'a.
Şu akülü arabayla
mı?
Çok güzel bir
yermiş.
Gürültücü komşular
yok.
Ağustos'ta bile
sakin.
İş yerinden
arkadaşlar Brittany'ye gittiler.
Brittany de artık
bizim toprağımız.
Güzel bir yer,
değil mi?
Alain ve Myriam da
St.
Malo'da bir ev satın aldılar.
Aldığımız mezar
çadırı hatırlıyor musunuz?
Nerede biliyor
musunuz?
Garajda olmalı.
Evde kalmayacak
mısın?
Çok kalabalık
olacağız.
Birkaç yatak da
olabilir.
Çok pişirmek
mahveder dememiş miydin?
Bir şey yok!
Hafif kararmış.
Ama iyi.
St.
Malo demişken orası beni çok cezbediyor.
Bayılıyorum.
Hayatımın sonuna kadar orada yaşayabilirim.
Sanırım hafiften
kömürleşmişler.
Bu yıl bir yere gitmeyeceğimizi
kararlaştırmıştık.
Tatile gitmeyeceğiz
ki.
Yaşamaya gideceğiz.
St.
Malo'ya mı?
Nasılsa artık
çocuklarımız da gitti.
Bizi ziyarete
gelebilirsin.
Trenle sadece 2
saat.
Hem deniz de var.
Ne yapacağız ki
orada?
İşin ne olacak?
Bir gözlemeci
açarız.
St.
Malo ahalisinin yeni bir gözlemeciye daha
ihtiyacı vardı zaten.
Başka bir şey olur.
Ne bileyim, biftek evi falan İşinden ayrılmak mı istiyorsun?
Paris'ten, evden?
Satarız gider.
Tabii yine sen
bilirsin.
İnternette, koca
bahçeli, çiçekli, harika bir ev gördüm.
Denize sıfır.
Giriş katı
gözlemeci, ama istemezsen değiştirebiliriz.
Şefim, yine yangın
çıktı.
Demek denizi
izlemeye geldin.
Burada ne arıyorsun?
Beni nasıl buldun?
Creuse'dan burada olduğunu
söylediler.
Önce Creuse'e
gidip, sonra buraya mı geldin?
Smart'la mı?
Al, giyin şunu.
Biraz daha fıstık
ezmeli ekmek alabilir miyiz?
Kaç dilim olsun?
Dört.
6 tane de ayçöreği.
Sonunda yiyorsun.
Ne oldu?
Hemen geliyorum.
O muydu?
Onunla konuştun mu?
Piç kurusu bana hiç
mektup yazmamış.
Hiç!
Loic değilmiş Loic değilmiş
Parisliler'in dün
gece izledikleri havai fişek gösterisi ile başlıyoruz.
Birazdan bu görsel
şölene ortak olacaksınız Kim o?
Benim.
Cumartesi
dönmeyecek miydin sen?
Sıkıldım.
Dün gece döndüm.
Bir şeyler yedin mi?
Tatlı ister misin?
Hayır teşekkürler.
Creuse güzel miydi?
Evet.
3 günde her yerini
gördün demek.
Mektubun var.
Gördüm.
Açmayacak mısın?
Açacağım.
Dondurma ister
misin?
Hayır, teşekkürler.
- Pek keyfin yok
gibi.
- Daha yeni gelmiş,
üstüne varma!
- Sen dondurma
ister misin?
- Hayır, sağol.
Ne yazmış?
St.
Aubin'deymiş hâlâ.
Ama kalmayacakmış.
Gidebildiği kadar
uzağa, deniz aşırı bir yere gidecekmiş.
"Böylece o
pisliğin yüzünü bir daha görmem
Takım elbisesini,
kravatını
abonman trenini,
televizyonunu, hiçbir şeyini görmem.
Canım kardeşim,
seninle bu hayatta konuşmasına izin verme.
Kendin için bir
şeyler yapmaya çalış.
Düşlerini kovala.
" Biraz
kestirmek ister misin?
Hayır.
Biraz hava alacağım.
Bisiklet turuna ne
dersin?
Şimdi mi?
Evet.
Annenle konuştuk.
St.
Malo'ya ısınmaya başladı.
Sen ne dersin?
Çocuklarımın
odaları boş bu eve artık katlanamıyorum.
Seni St.
Aubin'de gördüm baba.
Mektubu postalarken
gördüm seni.
Annene söyledin mi?
Söyle.
Artık bildiğine
göre, söyle.
Seninkini de
koyayım.
Fransa Bisiklet
Turu'nu kim kazandı?
Bilmem.
Afedersin.
Sanırım St.
Malo mevzusunu konuştunuz.
Evet.
Sonuç?
Sen ne diyorsun?
Karar veremiyorum.
Baban çok istekli
görünüyor.
Ne oldu?
O mektupları Loic
yazmamış anne.
Ne?
Bana hiç yazmamış.
Babammış.
Elyazısını taklit
edip, onun adına gönderiyormuş.
Neler oluyor,
anlamıyorum.
Ben Crozant'a
gitmedim.
Babamı St.
Aubin'de gördüm.
Mektupları babam
göndermiş.
Hepsini.
En başından beri.
Ona kızma.
O mektuplar olmasa,
şimdiye ölmüştüm.
Beni o kurtardı.
Size söylemem
gereken bir şey var.
Birisiyle tanıştım.
Onunla tanışmanızı
istiyorum.
Olur tabii.
Pazar günü gelin
öyleyse.
Olmaz ama.
Pazar günü babanın
doğumgünü.
Ne olacak?
Bilakis Pazar günü gelsin.
Daha iyi bile olur.
20 TEMMUZ Geldin mi
canım?
Bir uğrayayım dedim.
Pazar sabahı mı?
Arayabilirdin.
- Kim o?
- Thomas.
Yaşadığımızı
hatırladın mı sonunda?
- İşin nasıl
gidiyor?
- İyi.
Ne zaman hava
durumunu izlesem aklıma sen geliyorsun.
Teyzenlerde yemek
yiyeceğiz.
Gelmek ister misin?
- Gelemem.
Senin yapacak daha
önemli işlerin vardır.
Önce büyükanneni ziyaret edeceğiz.
Bir zahmet gelirsin artık!
- Mathieu nerede?
- Arkadaşıyla
dışarıda.
Tabii, arkadaşlar her
şeyden önce gelir!
Nasıl biri?
Güzel mi?
Evet.
Büyükannemi tanısa onu
çok severdi.
En azından Pazar günlerini
ailesiyle geçiriyor!
Geliyor musun?
Geliyor musun?
- Merhaba.
- Merhaba.
Lili'yi görmeye mi
geldiniz?
- Evet.
Siz onun
arkadaşısınız!
Bize söylememişti.
Sizin olduğunuzu
yani.
- Evet, benim.
Girin.
Şu an burada değil,
ama gelir birazdan.
Umarım gelir, yoksa
rosto yanar.
Paul, Elise'nin
arkadaşı geldi.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Thomas.
- Tabii ya.
Paul.
Haydi bir şeyler
içelim o halde.
Geç otur.
Ne içersin?
Viski mi, Porto
Şarabı mı?
Porto Şarabı
uygundur.
Arkadaşınız nasıl?
Lea mı?
Artık görüşmüyoruz
onunla.
Ne tuhaf.
Hâlâ Lili'nin
komşususunuz değil mi?
Evet.
Ama aslen
Draveil'liyim.
Onun gibi, ben de
Montgeron Lisesi'ne gittim.
Sahi mi?
Şu işe bak.
Birbirinizden bihaber, yanyana büyümüşsünüz.
Evet.
Ailem hâlen orada
yaşıyor.
Buraya gelmeden
önce yanlarına uğradım.
Büyükannemin
mezarını görmeye, mezarlığa gittik.
Dreveil Mezarlığına.
Bilir misiniz orayı?
Ne oldu ona?
Dağ tırmanışı.
Dağ tırmanışı
kursunda olmuş.
Düşmüş.
Lili İspanya'dayken.
Bir yıl önce.
Ona söylemezsiniz.
Değil mi?
Siz çıldırmışsınız!
Lütfen.
- Buyrun.
- Teşekkürler.
Bana selam yok mu?
Merhaba tatlım.
Geliyorum.
Nasılsın?
İçki alır mısın?
- Hayır.
Biraz Porto Şarabı
al.
Kadeh kaldıralım.
Doğum gününe.
Şerefe!
Ne yapıyor içeride?
Anne!
Kadeh kaldırıyoruz, gelecek misin?
Ne oldu?
Rosto yanmış.
Ne olmuş?
Neden kendini
üzüyorsun?
Önemli değil.
Başka bir şey
yaparız.
Makarna yaparız.
Makarna kolay olur.
Onun için de sorun
olmaz.
Tabii.
Dışarıda yemeğe ne
dersiniz?
Hayır, burada yeriz.
İzin verin, sizi
yemeğe çıkarayım.
Yakınlarda
"Jean'ın yeri" var.
Yürüyerek gideriz.
O zaman, biz sizi
götürüyoruz.
- Ben götürmek
istiyorum.
- Haklı.
Orası daha iyi olur.
Sana söylemek
istediğim bir şey var.
Benim de sana.
Seni seviyorum.
Ben de seni.
Buradan başka bir
yere çekip gitsek ya.
Olur.
Nereye istersin?
Bilmem.
Nereyi istersen.
Denizi izlemeye
dönelim mi?
Olur.
Lili
Şu sahte yaşamından sıyrıl
bir daha
Ne olursun, bırak
tüm alışkanlıklarını
Göreceksin,
yaşanıyor ihtiyaç olmadan yardıma
Pek çoğu var öğreneceğin
dahası
İleriye atacağın her
adımda
Karşına çıkacak her
sorunda
Ben olacağım senin
yanında
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde
bulunmadığın mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında
Lili
Biliyorsun bizim
gibiler için bir yer var hâlâ
Her damarda dolanır aynı
kandan
Seni melek yapanın kanatlar
olmadığını anlarsın
Tek yapacağın çıkarmak
kötülükleri aklından
İleriye atacağın her
adımda
Karşına çıkacak her
sorunda
Ben olacağım senin
yanında
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde
bulunmadığın mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında Lili
Bir busedeki göz
açıp kapanmada bulacağız cevabı
İt tüm korkularını gölgelerin
derinlerine
Benzeme sakın renksiz
bir hayalete
Çünkü hayatın en
güzel resmi senin içinde
İleriye atacağın her
adımda
Karşına çıkacak her
sorunda
Ben olacağım senin
yanında
Ortasından geçeceğin
her sokakta
Evvelinde
bulunmadığın mekânlarda
Ben olacağım senin
yanında Şarkı Çeviri: daedalus
Çeviri: Baronio aydinisitemiz@yahoo.
com||
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar