Print Friendly and PDF

Gizli Kuvvet (1978) The Fury

 

 118 dk

Yönetmen:Brian De Palma

Senaryo:John Farris

Ülke:ABD

Tür:Korku, Bilim-Kurgu

Vizyon Tarihi:01 Kasım 1981 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:John Williams

Oyuncular

 

    Kirk  Douglas

    John   Cassavetes

    Carrie  Snodgress

    Charles   Durning

    Amy Irving

Özet

Özel bir yeteneğe sahip oğlunun kaçırıldığını öğrenen bir ajanın mücadelesi... Her şey oğlum için! Hükümet ajanı Peter Sandza'nın oğlu, psikokinetik güçleri yüzünden kaçırılır. Oğluyla benzer güçlere sahip Gillian Bellaver'ın yardımıyla evladını bulmaya çalışan baba, özel yetenekleri olan çocukları katile dönüştüren Ben Childress'ın peşine düşer

Altyazı

Ben kazandım.

 Bu da ne demek?

 Kazanmadın.

 Kazandım.

 Bu yaşlı adam hala onu alt edebiliyor.

 Hadi, yapma baba.

 Sen gördün değil mi, ben kazandım.

 Yakındı, gerçekten yakındı.

 Pekala, madem öyle tekrar yarışalım.

 Hadi

- Dur biraz, seni daha kaç kez yenmem gerek?

 Ne?

 Evet, seni altettim.

 - Tamam!

  kabul, sen kazandın!

  - Hey.

 Hey.

 Babanı rahat bırak.

 Tüm bunlar beni acıktırdı.

 Hadi baba.

 Kabul sen kazandın.

 Hayır, hayır sen kazandın.

 Hayır, sen kazandın.

 Hayır, sen kazandın.

 Hayır, sen.

 Bay Childress, size telefon var efendim, terasta.

 Ne kadar erken gelirsen o kadar iyi.

 Peter'a ben söylerim.

 Ne zaman Amerika'da da böyle yaşayacağız baba?

 Bilmiyorum.

 Uzun zaman oldu.

 Evet, annemin ölümünden beri.

 Evet.

 Neden Chicago?

 Senin için iyi bir okul.

 En iyisi.

 Futbol için fırsatın olacak.

 Futbolu boşver.

 Futbol Amerikada çok populerdir.

 Futbolcular da kızlar arasında çok populer.

 Baba  Bilemiyorum.

 Okul ve spor, tüm bunlar-

- Bunlar bana göre değilmiş gibi.

 Ucube gibi hissediyorum.

 Ne demek bu?

 Bilmiyorum.

 Sorunumun ne olduğunu bir bilsem.

 Senin bir sorunun yok.

 Tabi Hayvanat bahçesinde yaşıyor olsaydım.

 Bu yaptığın nedir senin?

 Kendine mi üzülüyosun?

 Bak, senin insanları şok edecek bir yeteneğin var.

 İyi yönde kullanabileceğin bir yetenek.

 - Baba  - Utanılacak birşey değil bu.

 Childress bunun farkında.

 Bu yüzden seni Chicago'daki şu okula götürmek istiyor.

 Seni diğer, senin gibi

- Özel çocuklarla tanıştıracak.

 Robin, Her zaman yanında olacağım.

 Eğer işe yaramazsa, Biz de kendi yolumuza gideriz.

 Robin, bir iyilik yaparmısın.

 Babanla bir dakika yalnız konuşmam gerek.

 Tabi.

 Terasta olacağım baba.

 Tamam.

 Peter  Şu antikacıdaki kadının telefon numarasını vermelisin.

 Antikacı değil.

 Herşeyci.

 Seni özleyeceğim.

 Ama ben seni özlemeyeceğim.

 20 yıl birlikte aynı dairede çalışmak bana yetti.

 Bana çok şey öğrettin.

 - Ah.

 - Evet, öyle.

 eğer bu acıklı bir vedaya dönüşecekse, hemen çekip buradan.

 Gözyaşı yok.

 Sadece gülmek var.

 Doğru.

 Oğluna bir hoşçakal diyeyim.

 Aa, garson.

 Günün yemeğinden, iki kişilik.

 Anh.

 Baba?

 Gel buraya.

 Robin'i götür buradan!

  - Baba.

 - Baban için endişelenme.

 O bir profesyonel.

 Onlar babamın peşinde.

 Onlar hepimizin peşinde.

 Aah!

  Aah!

  Tanrı aşkına!

  Aah!

  Baba?

 Aah!

  Onlar babamı öldürdü.

 Çok üzgünüm.

 Üzgünüm.

 Babamı öldürdüler.

 Geçti.

 Robertson, Nerede kaldın?

 Silahı ver.

 Güvenliği bozanı bulacağım.

 - Ben kontrol ederim.

 - Hayır!

  Bu çocuğu çıkar buradan.

 - Hadi, Robin.

 - Uzaklaştır onu buradan.

 Gidelim.

 Arabaya.

 Hadi.

 Acele et.

 Herşey düzelecek, Robin.

 Herşey düzelecek.

 Üzgünüm, efendim.

 Sorun yok.

 İyi iş yaptınız.

 - Sizinle gurur duyuyorum.

 - Sağolun.

 - Tepeye gidin.

 Hadi.

 - Peki.

 Filmi bana ver.

 Sonra şöyle dedim, "Benden ne istiyorsun anne?

 Yani, harika bir işin var.

 Tüm dünyayı geziyorsun.

 Seni belki de -şanslıysam- ayda bir görebiliyorum, değil mi?

 Tamam, senin için seviniyorum, gerçekten" Sonra da, "Sadece, birkaç günlüğüne eve geldiğinde anne rolüne soyunup benim hayatıma karışarak, beni yönlendirmeye çalışma.

" Hı-hı.

 Anlıyorum.

 Sadece.

.

nasıl davrandıklarının farkında değiller Sonra, açıklamaya çalışınca da üzülüyorlar.

 Gerçekten.

Her neyse, bakalım bunları biliyormusun.

 Hmm, 10 Ocak 1946.

 Birleşmiş Milletler genel kurulu ilk kez, Londra'da toplandı.

 Güzel.

 Söylemiştim, tarihleri asla unutmam.

 Pekala, Başkanlığa kim seçilmişti?

 Şu isimlerle başım dertte.

 Aa  LaRue, söylemesene.

 Ben birşey söylemedim.

 Evet söyledin, "Raymond" dedin, duydum.

 Söylemedim.

 Raymond mı?

 Adı Raymond değil.

 Onun adı, aa

- Raymond Dunwoodie.

 Raymond Dunwoodie de kim?

 Bilmiyorum.

 Sadece

- Bu isim sadece aklımdan geçti.

 Bilemiyorum.

 Cevap ne peki?

 Aa  Paul Henri Spaak.

 Belçikalı.

 Oh, evet, Paul Henri Spaak.

 - Peki.

 Sıradaki - Bunlarda daima bir hata yaparım.

 "BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi " Ah, United States, Rusya  Biliyorum.

 Tüm bunları boşver.

 Boşver mi?

 Çıldırdın mı?

 - Finallerimiz var.

 - LaRue, bunları biliyorum.

 saat 2'de finalimiz var.

 Biliyorum, ben bu sınavı geçeceğim.

 Sana söz.

 - Hey, baksana.

 - Ne?

 Bir dostumuz var.

 Aman tanrım, şu

- şunun haline bak.

 Şimdi de geri geri yürüyor.

 Ona para vermeli miyiz sence?

 Hayır, tanrım.

 Ne yapmaya çalışıyosun?

 Bilmiyorum.

 Sorun çıkaracak gibi gözükmüyor.

 Umarım geçeriz.

 Tabii ki.

 2 patlamış mısır, lütfen.

 Alo?

 Bay Johnson?

 Evet.

 Ben Raymond Dunwoodie.

 Ne oldu, Raymond?

 Bakın, fikrim değişmedi.

 Yani, ben sizin için birşey yapamam, Fakat oğlunuzun yerine birini bulabilirim.

 Zamanımı boşa harcamasan daha iyi edersin.

 Bak

-bakın, şimdi plajdayım, Bir bağlantı kurdum.

 Bir kız var

- belki 17'sinde

- ve o bir psişik.

 Emin misin?

 Evet, o bir psişik.

 Onu buraya getir.

 Ona henüz ulaşmış değilim, ama onu getirebilirim.

 Bakın.

 Bay Johnson  Bu size pahalıya patlar.

 Ne kadar?

 Ben 50 yada 100'lükten bahsetmiyorum.

 Bu kız için yetmez.

 Ne kadar, Raymond?

 1,000 dolar.

 O parayı veremem.

 Bu üzücü bir hikaye, Bay J.

 Oğlunuzla ilgili anlattığınız hikaye kadar üzücü.

 Dunwoodie bize borcunu ödüyor.

 İzlemeyi tamamladık.

 Sanza'yla konuşuyor, Plymouth Hotel'de.

 İçeri gel.

 Tabi efendim.

 Bu adam buraya geldi mi?

 Bilmiyorum.

 Yarım saat önce geldim.

 Birkaç gündür burada olduğunu düşünüyoruz.

 Siz polis değilsiniz, değil mi?

 Oh, evet.

 Anlaşılan oldukça faalsiniz, fakat daha önce sizden bahsedildiğini hiç duymadım.

 Halkla ilişkiler için harcama yapmayız.

 Evet, peki  Bu Bay R.

V.Johnson olmalı, oda 512, soldaki koridordan.

 Hey, memur bey, lütfen, kapılarımı tekmelemeyin.

 Anahtarı kullanın.

 Takip 1'den Takip 2'ye

- O kayboldu, anlaşıldı mı?

 Kaçtı, anlaşıldı mı?

 Takip 1'den Takip 2'ye

- Kaçtı, anlaşıldı mı?

 TV: Hanambi Müslüman Mezhebi mücahitleri hala 3 Washington binasını ellerinde tutuyorlar.

 Oh, kahretsin!

  Vivian, şunu duydun mu?

 Ha?

 Ha?

 İşte, bundan bahsediyorum.

 Washington'daki şu serseriler tüm ülkeye saldırıyorlar.

 Onları meşru kılan tüm mahkemeleri ele geçirdiler.

 Evet, eğer bana insanlık nereye gidiyor diye soruyorsan, Açıkça söyleyeyim.

 tüm dünya şiddet yüzünden eriyip yok oluyor.

 Hah, ettiğin lafa bak.

 Ne cehenneme sürüklendiğimiz belli değil.

Vivian!

  Tamam, Nuckells anne, Geliyorum.

 Bir kez de tuvaletini kendin halletsen ne çıkar?

 Odamda biri var.

 Pekala, kimseye birşey olmayacak.

 Sadece kıyafet istiyorum.

 Penceremden geldi.

 Kim olduğunu biliyor musunuz?

 Melrose Park'a gidelim demiştim.

 Şimdi Melrose Park'ta olsaydık bunlar olmazdı.

 Sen, e-e-elbise istiyorsun?

 Eskileriniz, ne olursa.

 Görüyorsunuz ki kıyafete ihtiyacım var.

 Bu halde hiçbir yere gidemem.

 Sadece  kıyafet  Evet.

 Ayrıca, otelden aceleyle ayrıldım, Fazladan birkaç dolarınız var mı?

 Biliyordum.

 Bu, bir biyo-dönüşüm örneklemesidir.

 Bu treni hareket ettirebilmek için, çok düşük voltajdaki alfa dalgalarını elektrik enerjisine dönüştürüyoruz.

 Ve bu treni hareket ettiren sadece arkadaşım Hester'in alfa enerjisi.

 Şimdi, umduğunuz gibi, birçok alanda biyo-dönüşüm çalışmaları uygulanabilir.

 Beyin dalgalarını düzenlemeyi öğrenebilirseniz, kalp hızınızı, kan basıncınızı baş ve sırt ağrılarını, hatta bayanlar, ayak üşümelerinizi bile kontrol altına alabilirsiniz.

 Ben Paragon enstitüsünde, sıradışı duyusal algılama konusu üzerinde çalışıyorum, ve biz insan aklının neredeyse sınırsız olan enerjisini yönetebilmek için biyo-dönüşüm tekniklerini kullanıyoruz, - şu an konuştuğum şey !

  - telepati olarak da bilinen, düşünce dalgalarının gücüdür.

 Bu cihazın adı magnetometre.

 Deneyimiz sırasında, insan elektromanyetik alanındaki dalgalanmaları kaydediyor, ve umarım Haster'da vardır.

 Teşekkürler, Hester.

 Burada vurgulamak istediğim şey, bunun için özel bir yeteneğe sahip olmak gerekmediğidir.

 Herhangi biri de biraz sabırla  bunu başarabilir.

 Denemek ister misin?

 Tabi.

 Unutma, alfa enerjin bu devrenin anahtarıdır.

 Peki.

 Boş bir tiyatroda oturduğunu düşün.

 Önünde siyah bir ekran  bırak ekran zihnini doldursun.

 Tamam?

 Tamam.

 - Gillian.

 - Hayır, hayır.

 İyi misin?

 Ne yapıyor bu kız?

 Hiç bir fikrim yok.

 Onları umursama.

 Geçti.

 Sen iyi misin?

 Gıcık.

 Bu yaşıma rağmen, hoş bir sesim olduğunu söyledim.

 Mesela, kollarım ya da diğer organlarımdan sadece birini kullanabilsem bile bunu dert etmem.

 Yüce Yahova da bir çok parça halinde yaratılmıştır.

 Ama yaşlı kalp pes ettimi, herşey biter.

 İşte tüm gerçek bu.

 Daha ne kadar kalmayı düşünüyorsun?

 Kes sesini, Vivian.

 Bırak da kahvaltısını bitirsin.

 Teşekkürler.

 Senden istedikleri ne?

 Büyük bir güvenlik sorunum var.

 Ohh.

 Aldın mı?

 Hayır.

 neredeyse 2 ayı geçti

- Susacakmısın, Betsy?

 Yo, öyle değil.

 Demek istediğim

- Gillian, orayı Cheryl için ayırmıştım.

 Ne yazık.

 Cheryl şuraya da oyurabilir.

 Tanrım.

 Ne yapacağım şimdi ben?

 Oh, Cheryl, üzgünüm.

 Sandalyeni tutmaya çalıştım, ama Gillian oturdu.

 Benim sandalyemi alabilirsin.

 Hey, dikkat et.

 Tanrı aşkına Pam, git de masturbasyon yap, sinirini alır.

 Hazırlandın mı?

 Yarın için hazır mısın?

 Siz ikiniz, çok şekersiniz.

 Ne zaman evleniyorsunuz?

 Bu gün hiç hayalet gördün mü, Gillian?

 Cheryl, hiç komik değilsin.

 Gillian'a ne demeli!

  Yani, dikkat çekmek için daha olgun davranışlar var, Ne dersin, Gillian?

 Bay Watkins'in yeni kız arkadaşını gördünüz mü?

 Oh, evet.

 Nereden bulmuş onu.

 Aklımı oku.

 Ne?

 Ne düşünüyorum, söyle.

 Hadi, şimdi.

 Aklımı oku.

 Herkes yapabildiğini söylüyor, öyle değil mi?

 Hayır, akıl okumayı bilmiyorum, Cheryl.

 Çok saçma.

 - Dinle, Cheryl

- - Kapat çeneni, LaRue.

 Ben sadece öğrenmeye çalışıyorum, hepsi bu.

 Hadi, yapmayın.

 Harika.

 Güzel.

 Dikkat, millet.

 Gillian bize bir gösteri sunacak.

 Yapacağımı söylemedim

- Cheryl, bak, bu konuda hiçbir şey bilmiyorum, tamam mı?

 Yani, çoğu zaman kendi düşüncelerimi bile bilemiyorum  rahat bırakın beni.

 Gillian, sen tam bir pisliksin.

 Cheryl, sen de başbelasısın.

 Kes sesini.

 Onun sorunu başından aşkın.

 Bir başkasını daha düşünmek zorunda.

 Ne dedin sen?

 Cheryl, herkesin hamile olduğunu bilmesini istemiyorsun değil mi?

 - Cheryl.

 - Ne!

  Bütün bunları açıklamak zorundasın.

 Bunları nasıl bilebiliyorsun?

 Üzgünüm, ben

- - Bırak beni, Cheryl.

 - Hadi, söyle!

  - Bırak.

 - Söyle!

  - Söyle bana.

 - Cheryl, lütfen bırak gideyim.

 - Cheryl.

 - Hadi, söyle.

 Cheryl, hayır!

  Aman tanrım.

 Oh, tanrım.

 Oh, tanrım.

 Oh, tanrım!

  Yardım edin.

 Oh, tanrım.

 Yardım edin.

 Oh, tanrım.

 Senin için kurabiye hazırladım.

 Daha sonra acıkabilirsin.

 Teşekkür ederim.

 Saçın nasıl?

 Kurudu mu?

 İyi oldu.

 Hey, ne yapıyorsun?

 Güzel.

 Yıkayınca çıkar.

 Serbest bırakmak için uzaklaşmamı beklersen sevinirim.

 Uzaklaşmak mı, sabaha kadar beklerim.

 Böylesi daha iyi olacak.

 Dinlemeye değer şeyler söylemiyorlar zaten.

 Hepsini daha önce de duydum.

 Peter.

 Bu senin gerçek adın mı?

 Evet.

 Umursamama rağmen  niçin, makyajın konusunda yalan söylediğini anlamıyorum.

 Sana yalan söylemem, Nuckells anne.

 Biliyorsun.

 O halde, umarım oğlunu bulursun.

 Eğer hala hayattaysa, onu bulacağım.

 Eğer federaller karşına çıkarsa hepsini vur.

 Hepsi bunu hakediyor.

 Onlardan çok var.

 Gelmeye devam ederler.

 Onları da öldür , onları da öldür.

 Kendini çok yorma, Nuckells anne.

 Bu, yaşlı kalbin için iyi olmaz, unutma.

 Teşekkürler.

 Şimdi bizi çözecek misin?

 Hadisene, anne.

 Oh, lütfen.

 Lütfen.

 Konser salonu işi kafamı kurcalıyor, Hadi gidip bir bakalım.

 Nereye gidiyorsun, hiç yolu yok, biliyorsun.

 - Anladım, adamım.

 - Hiç bir yolu yok.

 Hey, şu ihtiyara bak.

 Hadi bakalım ihtiyarın torbasında ne var.

 "Sabit" temiz.

 Anlaşıldı mı?

 Tamam babalık, paketi ver bakalım.

 Şuna bak, silahı var.

 Hadi gel, eve gitmek istiyorum.

 - Eve mi?

 - Benle eve gel.

 Asla seninle eve gitmem.

 Hadi.

 Bütün gece dışarıda mı kalmak istiyorsun?

 Eve gitmek istemiyorum.

 Hemen şimdi gidelim.

 - Hey, çekilin.

 Korna nasıl ama?

 Eve gitsem ne olacak ki?

 Şu stereo'yu dinle.

 Hayatında bunun gibi bir ses duydun mu sen?

 Bunun Sanza olduğundan nasıl eminsin?

 Bu civarda olmalı.

 Bekleyeceğiz.

 Onunla çalıştım.

 Tarzını bilirim.

 Şimdi ne yapıyor, tamam?

 Önümüzdeki Cadillac'takiler.

 Boştaki polisler gibi duruyor.

 Yapabileceği birşey yok.

 Nasıl yardım edebilirim babalık?

 Tutuklusunuz.

 Ne?

 Sahte polisçilik oynamaktan tutuklandınız.

 Hey, hey, hey, hey, dikkat et!

  Ne oluyor

- Elinde birşey var.

 Koltuk altıma dayalı.

 Pekala, ne yapmamı istiyorsun?

 Dar yoldan aşağı doğru sür.

 Hızlı.

 Delirdin mi sen, aşşağılık herif!

  Sağa dön, Lower River yoluna.

 Daha hızlı.

 Lanet!

  Hassktr!

  Daha mı hızlı süreyim?

 - Hayır, yavaşla.

 - Yavaş?

 Birlikte güvende hissedeceğim tek sizsiniz.

 Bu ortaklıktan keyif almanızı umarım.

 Tabi, anladım.

 Tabi ki.

 Neden olmasın?

 Etrafta biraz dolaşırız.

 Sonrasında belki konuşmak istersin.

 Tabi.

 Adın ne?

 Peter.

 Ben, Marty O'Ryan.

 Silah rahatsız ediyor mu?

 Yo, hayır hayır.

 Ortağımla tanışmanı istedim, Memur Haggleston.

 Aa, merhaba Peter.

 Bana Bob de.

 Merhaba, Bob.

 Güzel araba.

 Evet.

 Oldukça yeni.

 Aslında yarım saat önce almıştım.

 Başına birşey gelsin istemem.

 Seni suçlayamam.

 Aa  Şu başındaki ayakkabı boyası mı, Peter?

 Öyle.

 Bu kamuflaj.

 Başarılı bir kamuflaj.

 - Ama işe yaramadı.

 - Evet.

 Beni bekliyorlardı.

 Tüm gün beklemiş olmalılar.

 Şu Childress'a o kadar da yardım etmiştim.

 Aşşağılık herif.

 Peşinde birileri var, öyle mi?

 O polislere ne söylüyor dersin?

 Farketmez, ona inanmazlar.

 Daha önce duymadığınız bir teşkilatta devlet için çalışıyorum.

 Oğlumu benden aldılar.

 Onlar için gerekliydi, ve onu aldılar.

 Ellerini önünde tut, Marty.

 Bu adamların elinde büyük bir güç var.

 Herhangi birini, istedikleri an ortadan kaldırabilirler.

 Biri onları durdurmalı.

 Evet, tabi, yanlış anlamazsan belki bir katkımız olur yardımımız dokunabilir.

 Tabbi Peter, aa, Marty ve ben bilirsin işte

- kötü adamlarla anlaşma konusunda tecrübeliyizdir.

 Başbelaları.

 Bir fikrim var.

 Hey, bu harika bir fikir, Marty.

 Kahve içmek için durmaya ne dersin?

 Hayır!

  Sürmeye devam et!

  Sakin sakin oturacağız!

  Tamam.

 Sakin ol adamım, tamam.

 Biz senden yanayız.

 Yardım etmeye çalışıyoruz.

 Takip 1 'den Merkeze.

 Onları bulduk, yakın takipteyiz anlaşıldı mı?

 Takip 1 , anlaşıldı.

 Size doğru geliyoruz.

 2 sedan bizi takip ediyor.

 Her zamanki usuller.

 Haklı.

 Onlar

- - Bob.

 - Evet, efendim?

 O arabaları atlatmanı istiyorum.

 - Atlatmak?

 - Aynen öyle.

 Pekala, ne tarafa doğru gitmeliyim sence?

 Köprüyü geçince bir şantiye var.

 Oraya varınca benim söylediklerimi aynen yapacaksın, anladın mı?

 Bob  eğer beni yok edeceklerse, seni de yok edeceklerdir.

 Tüm arabalar  Cadillac'a yanaşın.

 Bakalım Peter'ın aklında ne var.

 Burada birşeyler oluyor.

 Federallere benziyorlar, ne dersiniz?

 Kim bilir.

 Peter, şu silahı diyorum, hani kaza eseri bir çukura falan girsersek, patlamasın.

 Endişelenmen gereken başka şeyler var.

 Köprüyü ışıklar yanınca mı geçeceğiz?

 Işıkları beklemeyeceğiz, Bob.

 Beklemeyecek miyiz?

 Yürü!

  Oh, tanrım, lütfen yeni arabama birşey olmasına izin verme.

 Takip 1'den Merkeze, siste köprüyü geçiyor.

 Göz temasını kaybettim.

 Tamam.

 Kaçtılar.

 Eve dönelim.

 Mm.

 o- çocuğu.

 Hey, gittiğin yere dikkat et.

 Bu kargaşada hiçbirşey göremiyorum.

 Ne tarafa?

 Bilmiyorum.

 Sen düz git, ben sola gideyim.

 Tamam.

 Ya şimdi?

 Bilmiyorum.

 Birşey duydun mu?

 Bilmiyorum.

 Ya sen?

 Evet.

 Birşey duyduğuma eminim.

 Takip 1, Takip 1.

 Cadillac'ın peşindeyiz Onu gördüm.

 Onu gördüm, orada.

 Sağdan dön.

 Yüce İsa.

 Nereden bile

- Oradalar.

 Hadi, hadi, yürü!

  Aah!

  Pekala, ikiniz de dışarı.

 Motoru çalışır bırak.

 İnanamıyorum.

 Daha ne istiyorsun.

 Şu aletleri göle atın.

 Ne yapacaksın, Peter?

 Childress'ı gördüğünüzde, ona kolunun nasıl olduğunu sorun.

 Koluna ne olmuştu, Peter?

 Onu vurmuştum.

 Makineliyle.

 Hey, Peter, bekle.

 Childress'a beni izlemesini söyleyin!

  Bu kez izlemesini ben istiyorum!

  Benim arabamla olmasın ama.

 Dikkat et, Bob!

  Hey, hayır, Peter!

  Hadi, şunu konuşalım!

  Gillian, biliyorum üzgünsün ama bu anlamsız.

 Cheryl'in burnu hep kanar.

 Buz torbasını koyunca kanama 5 dakikada kesildi.

 Ama bu kez benim yüzümden oldu diyorum.

 Oh, bu imkansız.

 Pekala, anne senin başına gelene ne demeli?

 Birkaç hafta önceydi, hatırladın mı?

 Yani, kendin söyledin, o yara iyileşmişti.

 Sonra tekrar açıldı, yani

- Sakın!

  Neden?

 Çünkü sana da olabilir.

 Gillian, uzun bir uçuştan geldim ve çok yorgunum.

 Şimdilik bu haliyle bırakalım.

 Deliymişim gibi davranma.

 Tatlım, hayır.

 Her zaman olanları birbirimize anlatabiliriz.

 Herşeyi, ne olursa.

 Evet.

 Anne, seni seviyorum, ama korkuyorum.

 Sana dokunmamdan mı?

 Evet.

 Canım, ben yanındayım ve ihtiyacın olduğu sürece burada olacağım, söz.

 Ancak, artık birileriyle konuşma zamanı geldi.

 Steve Brenneman, terapide oldukça başarılı

- Anne, psikiyatriste gitmeyeceğim.

 Alo?

 Oh, sensin.

 Oh, bu iyiydi.

 Gerçekten ateşli.

 Ben  senin  Ben  Bak, ben bir hemşireyim, ve beni arayıp  telefondan ulaşamazlarsa  Bu akşam başkasının telefonuna üflesen.

 Ben  Ben senin  senin  ben  Sana ihtiyacım var, bebeğim!

  Hadi, bebek, benim!

  Oh.

 Tanrım.

 Neden her seferinde bu karavan'da buluşuyoruz?

 Bu seferlik bana gidemezmiyiz?

 Çok tehlikeli.

 Şöyle düşünsek, mesela, enstitüdeki herkesin telefonu dinlenirken, benimkini atlamışlar!

  Olamaz mı?

 Daima izlerler.

 Raymond Dunwoodie bir psişik, yeterli zamanı olsaydı, Robin'i bulabilirdi.

 Ama Childress onu izliyor.

 Başka türlü beni nasıl bulacaklardı?

 Neden bu adamdan bu kadar korkuyorsun?

 Childress'tan korkmuyorum.

 O benden korkuyor.

 Oğlumu geri alacağımı biliyor.

 Şimdi.

.

 dosyalar ne oldu?

 Uh, ben sadece, orada çalışan biriyim.

 Önemli dosyalara ulaşma yetkim yok.

 Yani Paragon'da o dosyalara bakma şansın olmadı.

 Hayır, oldu.

 Ve?

 Robin  ee, O  Öldü.

 Kayıtlara göre

- Kayıtlar öyle söyleyecek tabi.

 Childress kayıtları sakladı.

 Ya doğruysa?

 Hester, bana bak.

 kanıtı Benim  benim oğlum yaşıyor, öyle olmasaydı neden Childress beni uzak tutmak istesin?

 Tanrıya şükür, buradayım.

 Bana yardım edebilecek bir tek sen varsın.

 Benden bir işaret almak için peşimde ne kadar koştun?

 Çok fazla.

 Hah.

 Teşekkür ederim.

 Peşimi bırakmadığın için.

 Biliyormusun, Hester?

 Ne kadar güzel olduğunu hayal bile edemezsin.

 Hmm?

 Onlar biryerlerde   Paragon'dakinden daha karmaşık  işler çeviriyorlar.

 Tanrı bilir, oğluma neler yapıyorlar.

 Peter  Eğer Robin hala  Robin'i bulman için elimden geleni yapacağım, sana söz.

 Sen fazlasıyla yaptın zaten.

 İnsanlara umut veriyorsun.

 Paragon Enstitüsü.

 Kulağa şarlatanların yeriymiş gibi geliyor.

 Ama referansları çok iyi.

 Şu ilerde soldaki yer.

 Gil, bu konuda düşündüm de, belki bu yaptığımız, çok da doğru bir hareket olmayacak.

 Anne, Dr.  Lindstrom'u sevdim.

 Neyse, ne olduğunu anlayacak kadar büyüdüm.

 Söylemek istediğim, bazı sorularıma cevap almadan, seni bırakmaya niyetim yok, Gillian.

 Peki.

 Merhaba, Gillian.

 Merhaba.

 - Bn.

 Bellaver.

 - Evet.

 - Ben Ellen Lindstrom.

 - Nasılsınız?

 - Lütfen içeri buyurun.

 - Teşekkürler.

 Dr.  McKeever bazı testlerle meşgul, birazdan bize katılacaktır.

 Belki etrafa biraz gözatmak istersiniz.

Teşekkürler.

 Buraya daha önce de gelmiştim.

 Burası Babe Gifford'un eviydi.

 Evet, evi Gifford'lardan aldık.

 Çok iyi dekore edilmişti.

 Biz de mümkün olduğunca az değişiklik yaptık.

 Aslında Gillian'ın odası da oldukça güzel.

 Gillian'ın neden burada kalmasını istediğinizi anlamış değilim.

 Bu benim fikrimdi, Bn.

 Bellaver.

 Oh, Gillian ve Catherine Bellaver, yöneticimiz Jim McKeever.

 Bn.

 Bellaver.

 Nasılsınız?

 Gillian.

 Merhaba.

 Değerlendirme programımız sırasında  birçok genç bizimle kalır.

 Teşekkürler, Ellie.

 Psişik yeteneleri değerlendirilirken, ne kadar az dikkati dağılırsa o kadar iyidir.

 Elbette, ne daima iş, ne de hep oyun olur.

 Burada iyi bir kütüphanemiz ve, koridorun sonunda da bir oyun odamız var.

 Tavla oynar mısın, Gillian?

 Tabi.

 Güzel.

 Ve kahyamız, Chicago'nun en iyi İrlanda yemekleri aşçısı, Aslında bunun için üzgün olduğumu söyleyebilirim.

 Ne tür bir programdan bahsettiğinizi bilmek isterim, Doktor.

 Oh, rica ederim.

 İsterseniz çalışmalara bir bakalım.

 Telepati, iletişimin zaman ötesi formudur.

 Kızım 5 yaşında iken bu konu oldukça basitti.

 Tabi, duyularımızın bize anlattıklarını daha iyi anladıkça, durum daha kompleks bir hal alıyor.

 Tüm bunları Gillian da yapacak mı?

 Evet.

 Bu ve personelim gözetiminde diğer benzer testler.

 Ona çok iyi bakacağız, Bn.

 Bellaver.

 Ben iyi olacağım.

 Meraklanma, birkaç hafta sonra görüşeceğiz, tamam mı?

 Pekala, tamam, Paris'e inince seni arayacağım.

 Eğer fikrini değiştirisen nerede olacağımı biliyorsun.

 Anne, iyi olacağım.

 Güle güle.

 Güle güle.

 Güle güle, Bn.

 Bellaver.

 Tanıştığımıza sevindim.

 - Güle güle, Gillian.

 - İyi uçuşlar.

 Oh, Tanrım.

 Çok güzel.

 Beğendin mi?

 Tanrım, şuna bak.

 Aah!

  Harika!

  Ha ha ha!

  Oh.

 Kendi teybim var.

 Eşyalarını yerleştireyim, sen de keyfine bak.

 Bu çok güzel.

 "Paragon-" burası en iyisi, değil mi?

 Bazı şeyler kıyaslanmaz, tıpkı inanılmaz güçleri olan insan zihni gibi.

 Hmm.

 Sahip olduğun hediyeyi keşfetmek için bu gücü kullanmayı öğrenmeni umuyoruz.

 Ha ha.

 Hediye mi  Daha çok ne zaman ısıracağını bilemediğin kötü bir diş gibi.

 Ha ha.

 Bunun sebebi, zihninin bir kısmı, henüz kullanmadığın için hassas davranıyor.

 Neye?

 "Bioplazmik evren'e" Nasıl?

 Bioplazmik evren.

 Ve bu evrende, tüm insanlığın izleri, kelimeler, olaylar kaydediliyor  - Geçmiş ve gelecek yaşam.

 - Hmm.

 Zaman zaman, zaman ötesi yaşam ile, fiziksel yaşam arasında bazı bağlantılar kurarsın.

 Kahinlerin gördüklerini görürsün.

 Ama, bunlar benimle ilgili değil, di mi?

 Yani, bana hiç böyle olmadı da.

 Ve olmasını da istemezdim.

 Benimki hangisi?

 Benimki savrulup duruyor.

 Hester!

  Beni vurmayı kes.

 Mmm.

 Bu harika.

 Bak ne diyeceğim, Küçük birşey yapabiliriz.

 Sadece kendimize.

 Ne gibi?

 Kocaman birer dondurma kupu.

 Vanilya ve çikolatalı dondurma.

 Hester.

 Muzlar, Maraska Kirazları, hindistan cevizi, üstüne çilek, ve tepeleme krem şanti.

 Hayır.

 Dur.

 Ta-da!

  Tanrım, sizi gidi.

  Yakında, bu testleri bitirdiğimde, öyle şişmanlayacağım ki, çıkarmak için beni yuvarlamanız gerekecek.

 İyi eğlenceler.

 Teşekkürler.

 Hadi, bunu hakettin.

 Doğru.

 Kim takar

- Ayrıca, neden öyle diyorsun ki?

 Harika görünüyorsun.

 Bundan sonra öyle olmayacak.

 Erkek arkadaşın var mı?

 Hayır, özel biri yok.

 Ya senin?

 Burada kıtlık var herhalde.

 Evet.

 Paragon sadece iş.

 Peki, erkek arkadaşın var mı?

 Evet bir erkek arkadaşım var.

 Nasıl biri?

 Oldukça çekici.

 Ayaklarımı yerden kesiyor, parkta.

 Parkta mı?

 Evet, beni parkta tavladı.

 Nasıl başardı bunu?

 Mm  O, yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi.

 Ne tarz ama.

 Sen ne diyorsun, işe yaradı.

 Doğrudur.

 Ne iş yapar?

 Ne mi?

 O, o etrafta dolanır.

 Nerede?

 Oh  her yerde.

 Oh, şehre gelince partilere gideriz.

 İnsanları sever.

 Beni dansa götürür, hediyeler alır.

 O, çok iyi giyinir, ve iyi bir dansçıdır.

 Öyle mi?

 Tek sorun, elde tutması zor biridir.

 Evvet!

  Saldır.

 Şuna bak, ağzına kadar dolu.

 Mmm.

 Ve ben senin yaşlarındayken büyük bir hayalim vardı.

 - Neydi?

 - Fred Astaire olmak.

 Oh, Tanrım.

 Gördüğün gibi, çuvalladım.

 Birkaç yıl dans dersleri almıştım.

 H-hıh.

 - Evet.

 Annemin ısrarıyla.

 - Ha ha.

 Görüyormusun, benim başka türlü zarif olamayacağımı düşünmüş.

 Ohh!

  Ohh!

  Uhh.

 Ohh!

  Aah!

  Ohh.

 Hayır, daha fazla dokunmayın bana.

 Lütfen, bana dokunmayın.

 Tanrım!

  Ne oldu?

 Yarın, Gillian'ı olabildiğince zorlayacak, bazı geçek testler yapacağız.

 Nelson, Gillian psikometrik yetenek çalışmasına erkenden başlamalı, testin tüm ses ve görüntü kaydını istiyorum.

 Barod A.K.'de çalışacak mı?

 Hayır, hayır.

 Bu kız sahte değil, O gerçek.

 Şimdi  Aranızda kanaması olan var mı?

 Yok.

 Son 3 ayda herhangi bir cerrahi operasyon geçiren?

 I-ıh.

 Ülseri olan?

 Uh-uh.

 Hester, Kristen, Lorraine, aranızda aybaşı olan varsa, Gillian'ın testi sırasında etrafta olmanızı istemiyorum.

 Sen ciddi misin?

 Çok ciddiyim.

 Gillian'ın gücü aniden ortaya çıkabiliyor.

 Çok güçlü bir elektromanyetik alan yaratıyor.

 Maruz kalan hemen herkeste kanamalar oluyor.

 Kiminde küçük kanamalar.

 Kiminde daha fazla.

 Ne bu çocuk böyle, vampir mi?

 Burada çalışmaya devam etmek istiyormusun?

 O halde bu tür komiklikler duymak istemiyorum.

 Bunu nasıl açıklıyorsun?

 Bunu açıklayamıyoruz.

 Şimdilik.

 Gillian, Beni duyuyor musun?

 Jim, Evapil'in etki göstermesi birkaç dakika alır.

 Ellie, lütfen.

 Gillian  Merdivenlerde ne gördün?

 Bir oğlan.

 Robin.

 Onu daha önce görmüş müydün?

 Evet.

 Görmüştüm.

 Gillian ve Robin telepati ile iletişim kurmuş.

 Eğer Robin yaşıyorsa ne yapmalıyız onu düşün.

 Onu evine göndereceğim.

 Jim  Neden?

 Gillian Bellaver'ın sorumluluğunu almak istemiyorum.

 Sanıyorum buna

- Ellie, bunu daha fazla konuşmak istemiyorum.

 Geç oldu.

 Ve ikimiz de aşırı tepki verdik.

 Bak, bir şeyi anlamıyorum.

 Bu bizim için harika bir fırsat.

 Robin'i sadece birkaç gün elimizde tutabildik, ama sanıyorum Gillian gerçekten bizimle çalışmak istiyor, ve o psişik araştırmalar için gördüğüm en iyi denek.

 Ellie  En geri kalmış türlerde de, dünya üzerindeki en ilkel kültürlerde de Robin Sanza'nın doğum gününü kutlanırdı.

 Ve o zamanlarda, onların sihirbazları, peygamberleri, onların şifa dağıtıcıları olurdu.

 Ancak bizim kültürümüzde onlara yer yok.

 Çünkü onlar bizim kutsal kıldığımız herşeyden daha güçlüler.

 Ve asimile edilememiş kültürler  yok olurlar.

 Jim, Robin Sanza'ya gerçekten ne oldu?

 Merdivenlerden yukarı koşar adım  2şer 3er tırmandı, ve  pencereden dışarı kaydı.

 Evet ama, neden koşuyordu?

 Bilmiyorum, Ellie.

 Burada değildim.

 Jim  Neden bana gelmiyorsun?

 Yani atıştırmaya birşeyler

- Hayır.

 Ben, uh

- Bunu bitirmeliyim.

 Sonra birkaç saat  kanepede kestiririm.

 Hm  saat kaç?

 benimki durmuş.

 4'ü çeyrek geçiyor.

 Ohh.

 Kusura bakma.

 Düşündüğümden de geç olmuş.

 Teşekkürler Ellie.

 Peki  İyi geceler, Jim.

 Günaydın.

 Ne istiyorsun?

 Kolum acıyor.

 Bitti.

 Neden hala ağrıyor?

 Beyin uzmanı sensin.

 Söyle bana  hepsi kafamda mı, Doktor?

 Bu, ah  basite indirgeme, ancak benim yapabileceğim birşey yok.

 Buraya bunun için gelmedim.

 Bana Gillian Bellaver'den bahset.

 Benimkiler daima burada neler olduğunu bilirler, sen, benim istihbaratımı yavaşlatsan bile.

 Bu kız, başka bir Robin Sanza mı olacak?

 Hayır.

 Öyle mi?

 Hmm.

 Zavallı Peter.

 Artık Robin'in önemsemediğini bilmeli.

 Babasının ölmüş olup olmamasını önemsemediğini.

 Ne yaptınız bu çocuğa siz böyle?

 Oh, ona bir prens gibi davranılıyor.

 O.

 Kraliyetten biri gibi.

 Özel.

 Çinlilerde yok.

 Sovyetlerde de yok.

 Dünyada Robin Sanza gibisi yok

 Bu kız ortaya çıkana kadar.

 İhtiyaçlarını nasıl karşılayacaksınız, hiç düşündünüz mü?

 İhtiyaçları mı?

 Robin'in neye ihtiyacı olduğunu sen anlamazsın.

 Biz anlıyoruz.

 Bu gün şu kızı test ettiniz mi?

 O  Testleri başaramadı.

 Hataymış.

 Evine gönderdim.

 Böyleleriyle harcayacak vaktim

- Bunu bana yapma, Doktor.

 Sakın bana yalan söylemeye kalkma.

 Tanrı aşkına, o sadece bir çocuk.

 Birşey bildiği yok.

 Yaptıklarını kontrol edemiyor.

 Robin de ilk geldiğinde birşey bilmiyordu, ham bir yetenekti.

 Doktor, onu bir de şimdi görmenizi isterim.

 Aman tanrım.

 Kendini toparlamanı istiyorum.

 Sorumluluklarını hatırla.

 Bu kız benim için önemli.

 Güvenliği arttırıyorum.

 Neden?

 Peter'ı tanıyorsam, sizin güvenliğinizi çoktan aşmıştır.

 Muhtemelen Gillian Bellaver'ın elimde olduğunu da biliyordur.

 Kim yardım ediyor bilmiyorum, ama bulacağım.

 Oh  Sorun yok.

 Şunu dene.

 Evet, evet.

 Kristen, Dr. McKeever nerede?

 Aşağıda, aletlerin orada, yeni test cihazlarını deniyor.

 Ne zaman döner?

 Akşam yemeğinden önce dönmeyeceğini söyledi.

 Gillian nerede?

 Kahvaltı yapıyor.

 Oh.

 Kendime bir fincan kahve alayım.

 Sinek.

 Günaydın, Gillian.

 Çok yemiyorsun.

 Çok aç değilim.

 Dün olanları duydunuz mu?

 Dr. McKeever'ın eli kanamaya başladı.

 Evet, bunu duydum.

 Peki, ne yapacaksınız?

 Yani bunun için buradayım, değil mi?

 Yani  kimse bana yardım edemez mi?

 Gillian, birlikte çalışmamız gerek.

 Gillian  Dün gece neler konuştuk hatırlıyor musun?

 Dün gece?

 Siz burada mıydınız, Dr.  Lindstrom?

 Evet  Dr.  McKeever'laydın, ve seni üzen bazı görüntüler gördün.

 Bir süreliğine kötüleştin.

 Sana sakinleşmen için birşeyler verdik, ve senin bilinçli olarak seni üzen olayları unuttuğun yönünde bir tez ileri sürmüştüm.

 Ve bu benim düşündüğümden de etkiliymiş.

 Robin Sanza hakkında hiçbirşey hatırlamıyorsun, öyle mi?

 Hayır, Robin Sanza kim?

 Senin yaşlarında bir oğlan  Senin gibi güçleri var.

 Benim gibi mi?

 Nerede şimdi?

 Onunla konuşabileceğimi mi düşünüyorsun?

 Onu tanıyor musun?

 Öyle hissediyorum.

 Onun hakkında bana ne söyleyebilirsin?

 O

- Çok net değil, o

- Sanki rüyada gibi  henüz  uyanmamış.

 ilaç almış gibi.

 Yeter!

  Sakin ol, Robin.

 Gevşe.

 İyi olacak.

 Gillian, neredesin?

 Şu ışığı onun üzerinden çekin.

 Son P.K parametrik rezonansının  manyetik alanında bozulmalar var, frekans 5 devir.

 Magnetometre kontrolü yapalım.

 Kızılötesi alan tarama sistemi hazır.

 Bu kez, alanın potansiyel 3-boyutlu görüntüsü istiyoruz.

 Elektrostatik alanda hafif bir dalgalanma var.

 "P" ve "T" dalgaları aralığı değişiyor, kalp atımları düzensizleşiyor.

 Elektrolograf sonuçlarını alabilirmiyim lütfen.

 Nabız : 66.

 Basınç : 114 / 92.

 Nabız : 67, sabit.

 Basınç : 115 / 94.

 Robin, bir film göstereceğiz.

 Sana zarar verecek birşey yok, izlemeye devam etmen gerek  Tamam mı?

 Nabız : 73, yükseliyor.

 Basınç : 115 / 94.

 Magnetometre 640'da sabit.

 Nabız : 78.

 Basınç : 129 / 101.

 Hayır, izlemeye devam et.

 İzlemeye devam et.

 Elektrostatik alanda hafif bir dalgalanma var.

 Vücut ısısı : 89.

59 Nabız : 65, sabit  Robin, lütfen, izlemeye devam et.

 Hayır!

  Hayır!

  Robin, lütfen, tanrı aşkına, ekrana bak.

 - Gillian.

 - Hafif artış  Gillian!

  Robin şimdi nerede, Gillian?

 Aah!

  Aah!

  Babam!

  Babamın peşindeler!

  Baba!

  Hayııır!

  Ah  Ah  Oh  Ah  Hester!

  Aman Tanrım!

  Aman Tanrım, dinle  Annemle konuşmam gerek.

 Annemi arayabilir miyim

- Bir süre sonra annenle konuşabilirsin, ancak ciddi bir şok yaşadın ve dinlenmelisin.

 İşte.

 Ne

- Nedir bu?

 Sakinleştirici.

 Aspirin gibi.

 Aspirin alırsın, değil mi?

 Suyu al.

 Bol su iç.

 İşte, uslu kız.

 - Dr.  McKeever'ı görmeliyim.

 - Tabi.

 Ellen'a ne olduğunu bilmem gerek.

 Birazdan burada olurlar.

 Sadece

- Ben seninle kalacağım.

 Sadece uzan ve sakinleş.

 Hayır, buradan çıkmalıyım.

 Eve  gitmem gerek.

 Geçti, Gillian.

 Hepsi geçti.

 Sana iyi bakacağız.

 Artık endişelenme.

 Ellen'ın filmleri olumlu.

 Bilinci yerine geliyor.

 Beyninde bir tür iç kanama olmalı.

 "O bir hata" , Onu eve göndermelisiniz demek.

 Sizden alabileceğim işbirliği bu mu, Doktor?

 Yarın Gillian Bellaver'ı P.S.I. binasında görmek istiyorum.

 Annesine bildirmeli miyiz?

 Varlıklı.

 Güçlü dostları var.

 Gillian'ın ayrılması

- Peter, bu imkansız.

 O kızı oradan asla çıkaramam.

 İşi batırırım.

 Paragon'dan çıkmak oraya girmekten daha kolay.

 Gillian'a ne söyleyeceğim?

 Ne istersen söyle.

 Robin'e ne yaptıklarını anlat.

 Aynını ona da yapacaklarını.

 Dinlemek istemezse

- Bak, fazla zamanım yok.

 O kız beni Robin'e götürebilir.

 Son gördüğümde ilaç verilmişti

- Herşey yarına ayarlandı.

 Yarın mı?

 Yardımın gerek, lütfen.

 İyi misin, Robin?

 Yaptığının akıllıca olmadığını biliyorsun, değil mi?

 Çok daha kötü yaralanabilirdin.

 Neden o yöne kaçıyordun?

 Yani pencereyi kullanman gerekmezdi.

 Kapı dururken.

 Tabi, kapıdan çıkıp gitmeme izin verirlerdi 

Neden bana gelmedin?

 Sen de onlardansın çünkü.

 Sadece buradan gitmek istiyorum.

 Buradan nefret ediyorum  Bu doktorlardan ve testlerden.

 Beni deli ediyor.

 Uyuyamıyorum bile.

 Benden de uzaklaşmak istiyorsun, öyle mi?

 Umurunda mı?

 Hem de çok.

 Robin'e ne oldu?

 Artık bana güvenmiyor mu?

 B-Bilmiyorum.

 Ama buradan gitmek istiyorsun öyle değil mi?

 Evet.

 Peki o zaman, birlikte gidelim.

 Nereye?

 Gillian!

  Chicago'nun kuzeyinde, Lakeview'da, kır evim var.

 Gillian?

 Ne istersen yapabilirsin.

 Kimseyi görmek zorunda değilsin.

 Kimseyle konuşmak zorunda değilsin  Benimle bile.

 Gerçekten mi?

 Evet, gerçekten.

 Bunu istermisin?

 Tabi.

 Gillian?

 Gillian?

 Merhaba, Hester.

 Heryerde seni arıyordum.

 Bu oda, buradayken Robin'indi.

 Evet öyle.

 Çok büyük bir sorunu var.

 Şu insanlar, ona yardım etmeliler.

 Kimler?

 Robin'in yanındakiler  Ama onu yalnız bırakıyorlar.

 Yani, sanki oradakiler onu bilerek incitmeye çalışıyorlar.

 Hester

- Sakın!

  Bekle, bekle.

 Buraya gel.

 Tamam  Tamam.

 Bana birşey olmadı.

 Robin nerede biliyor musun?

 Evet, biliyorum.

 Onu görmek ister misin?

 Onu görmem gerek.

 Sanırım bunu yapabiliriz.

 Nasıl?

 Dr.  McKeever, bunları seni mutlu ve zararsız  tutmak için vermem gerektiğini söyledi.

 Ne demek istediğimi anladın mı?

 Hayır.

 Nedir

- Şimdi bunları alır gibi yap, çünkü seni yarın buradan çıkarmam gerek.

 Yoksa başını büyük derde sokacaksın.

 Neden bahsediyorsun sen?

 Neler oluyor?

 Oh, tatlım  Sana gereğinden çok şey söyledim.

 İçecek birşey istermisin?

 Yorgun görünüyorsun.

 Yorgunum.

 Harika çocuk nasıl?

 Babasının ölümüyle ilgili şu filimler inanılmaz bir duygusal güç yaratıyor.

 Adeta bir atom reaktörüyle yarışıyor veya bir atom bombasıyla.

 Sakinleştirmek için ne veriyorsunuz?

 Her gün 3,000 milligram phenobarbital, ve 1,000 milligram prolixin alıyor

- Ne diyorsunuz?

 Bunlar onu öldürmeye yeter.

 Artık ilaçlar ona fazla etki etmiyor.

 Uzun zamandır onu zorluyoruz.

 Tamamen dengesi bozuldu.

 Tahammül sınırlarını aşıyor.

 Tehlikeli olabilir.

 Neyi kanıtlamaya çalışıyor?

 Zihinsel olarak Robin, her tür makine ile mükemmel şekilde psikotronik bağ kurabiliyor, tabi doğal olarak aynı şeyi şimdi kendi bedeninde denemek istiyor.

 Ancak fiziksel olarak çok yeterli durumda, ve başarısız olunca, buna dayanamıyor.

 Yatakta nasıl?

 Robin beni mutlu etmek istiyor.

 Önemli olan bu, değil mi?

 Dinlenmesi gerek.

 En azından bir ay test yapılmadan.

 Üzgünüm.

 Aşırı baskı altında.

 Sadece ikimiz için bir kaçma planı yaptık.

 Hayır, bir kez onu kaybediyorduk, Susan.

 Söz verdim, kaçacağımıza dair söz verdim.

 Pekala.

 Onu şehre götür, etrafı gezdir  ama 24 saat içinde geri getir.

 Demek buradasın.

 Bunlar kim?

 Enstitüden arkadaşlarım.

 Sonrası için plan mı yapıyordunuz?

 Hayır, Robin.

 Ben seninleyim.

 Hatırladın mı?

 İlk hanginiz yapacaktınız?

 Robin, buraya gel.

 Hadi.

 Uzak dur benden.

 Robin, lütfen.

 - Aah!

  - Aah!

  Oh, Tanrım!

  Merkez 2, Burası Merkez 1.

 Hiç kahven kaldı mı?

 Olumlu, Merkez 1.

 Bir fincan kadar soğuk kahvem var.

 Karşılığında ne vereceksin?

 Merkez 2, Hershey bar'da bir karşılık buluruz.

 Merkez 1, Anlaşıldı.

 Bademli mi, bademsiz mi?

 Pekala, Ahmak 1 ve Ahmak 2, frekansı meşgul etmeyin.

 Dr.  McKeever hala dönmedi mi?

 Oh, korkarım hayır, Hester.

 Hala hastanede Ellen'la birlikte.

 Nasıl yardım edebilirim?

 Dr.  McKeever bu sabah Gillian için ilaç vermişti, ancak tamamen unutmuşuz.

 Non-barbiturat'ları kullanmada çok hassas.

 Sanırım eczaneye insem iyi olur.

 Güzel.

 Hey  bunlar postalanacak değil mi?

 Evet, neden?

 Senin için aşağı, postaneye bırakırım.

 Oh.

 Bu harika olur.

 Oh, Bunu unutmayacağım, Hester.

 Bunlar da içeri

- Damgalanmış olanlar

- Ve, ah, bunlar da.

 Hoops.

 Atlı posta geliyor!

  Oh, merhaba, uzağa mı gidiyorsun?

 Oh, hayır.

 sadece

- eczaneye gitmem gerek.

 Ve postaneye.

 Yapacak çok şeyim var, Gün yetmeyecek.

 Oh, Ne aptalım.

 Kart olmadan gidemem.

 Kapının kartı  Nerede bu kart?

 Kafam çok dağınık.

 Gillian nasıl?

 Oldukça iyi.

 Güzel.

 - Gillian?

 - Ha?

 Biraz domuz eti, salata ve domatesli sandviçe ne dersin?

 Peki.

 İyi kız.

 Oh, kahretsin!

  Ha ha!

  Oh, sana yardım edeyim.

 Zahmet etme, zahmet etme.

 Zahmet olur mu.

 Ben hallederim, tamam.

 Oh, tanrı aşkına, hadisene.

 Oh, ben alırım, Gillian.

 Bunlar da var, Hester.

 Unh!

  Onu öldürdüm.

 Ona ilk merhaba dediğim zamanı hatırlıyorum.

 Yardım etmesini istemiştim.

 Benim için herşeyi yapardı.

 Hey, biraz uyusan iyi olur.

 Durma.

 Konuşmaya devam et.

 Gözlerimi kapatmaya korkuyorum, kapatınca göreceklerimden.

 Bir yudum al.

 İstemiyorum.

 Al bir yudum, daha iyi hissedersin.

 Bu diş ağrısı için dünyadaki en iyi şeydir.

 Bana Robin'den bahset.

 Hmm.

 Sen söyle.

 Ben sadece  bazen ona neler olduğunu biliyorum, ne  düşünüyor, ne hissediyor.

 Ben  bir alıcı gibiyim, Ve Robin bana resimler gönderiyor.

 Yüce İsa, bu inanılmaz.

 İkizler gibi.

 O yakışıklı çocuktur.

 Bilirsin, sen de Robin'in hoşlanacağı türden bir kızsın.

 Onu ben büyüttüm.

 Annesi onun doğumunda öldü.

 Neden tekrar evlenmedin?

 Hiç kimse olmadı.

 Hester?

 Evet  Hester.

 Oh, hayır  Hey  Hey, Robin'i en son ne zaman gördün?

 Oh, yaklaşık 11 ay oldu.

 Çok hızlı gelişiyor.

 Bilirsin, ben iyi bir atletimdir, ama o benden de iyi.

 En son klüpte, havuzda 10 tur yarışmıştık, beni geçmişti ama, ben kazandım demiştim.

 "Hayır" dedi, "sen kazanmadın" be "kazandım" demiştim.

 "Hayır, kazanmadın" dedi, havuza atladı, oradan bana, "Madem öyle, tekrar deneyelim, bu kez 20 tur" dedi.

 Ben

- çok bitkindim, sudan zorlukla çıktım.

 "Peki, peki, sen kazandın.

" Ha ha ha!

  Söylesene, Gillian  O nasıl?

 O iyi.

 İyi  Peki.

 Hepimiz iyi olacağız.

 Sana söz.

 Peter!

  Durun!

  Lütfen, ineyim!

 Burada inmeliyim!

  Oh!

  Peter!

  Ne yaptığını sanıyorsun sen?

 Beni terkediyorsun!

  Bak, beni burada bırak.

 Uzak dur.

 O benim oğlum.

 Bu benim savaşım.

 Tanrım, artık kime güveneceğimi bilemiyorum!

  Bak, bu otobüs seni Seattle'a götürecek.

 Sürücüye ödeme yaptım, güvende olacaksın.

 Beni bırakamazsın!

  Oh!

  Bin şu otobüse ve orada kal!

  Peter  seni ona götürebilirim.

 Peter, daha önce yalan söyledim.

 Robin iyi değil, bize ihtiyacı var.

 Bak bu çok tehlikeli.

 Etrafımdaki insanlar öldürülüyor.

 Lanet olsun, benim etrafımdaki insanlar da yaralanıyor!

  Her tarafları kanıyor!

  Robin bana yardım edebilir!

  Lütfen  Oh, Tanrım!

  Bunu neden yaptın?

 İçki kokmandan hoşlanmadığımı biliyorsun, değil mi?

 Beni bir süre yalnız bırakır mısın lütfen, Robin?

 Seni beklemekten yoruldum.

 Daha ne kadar sürecek?

 Banyoya ve biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

 Çok uzadı artık bu!

  Herşey yolunda mı, Dr.  Charles?

 Evet, herşey yolunda.

 Geldikleri zaman onları ah merdivenlerde bir süre bekletebilir misin?

 Onunla birkaç dakika yalnız kalmam gerek, tamam mı?

 Sana seslenirim, teşekkürler.

 Robin?

 Özür dilerim.

 Üstümdeki baskıyı anlamaya çalış.

 Senin için çok endişe ediyorum.

 Özür dileme.

 Öyle davranmak istememiştim.

 Ben böyleyim.

 Artık iyiyim.

 İyiyim.

 Güzel.

 Açlıktan ölüyorum, birşeyler yemek ister misin?

 Tabi.

 Bunlar harika görünüyorlar.

 Düşünüyorum da Robin, belki birkaç günlüğüne uzaklaşsak, gölden ileri tekneyle açılabiliriz mesela.

 Ne dersin?

 Neden yaptın bunu?

 artık kimse içeri giremez.

 Neler oluyor, Robin?

 Sen neler olduğunu biliyorsun.

 Hayır bilmiyorum, nedir?

 Kahrolası şu kız.

 Hangi kız?

 Şu benim gibi olan.

 Ne demek senin gibi?

 Burada olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

 Dışarıda biryerde.

 Öyle bir kız yok.

 Bu bir yalan!

  Hayır değil, Robin.

 Benim yapabildiğim herşeyi yapabiliyor değil mi?

 Ve sen beni unutmayacaksın, ha!

  Ne demeye çalışıyorsun, Robin?

 Kurul geliyor.

 Evet, bunu biliyorsun.

 Sen olacaksın  Ben varım  ve Dr.  Ives  ve Childress.

 Ve o kızla 5 ediyor.

 Hayır, sedece dördümüz Robin.

 Göreceksin masa 4 kişilik hazırlandı.

 Doğru  Tabi ben olmayacağım.

 Ben ölmüş olacağım.

 Sen beni zehirleyince o kız benim yerimi alacak!

  Oh!

  Ne oldu, Susie?

 Oh, Tanrım!

  - Oh, Tanrım!

  - Ne oldu?

 Hatırladın mı?

 Sana seni incitmek için dokunmayacağımı söylemiştim.

 Robin, lütfen dur!

  - Kes şunu!

  - Seni incitiyorum!

  Çünkü artık seni sevmiyorum!

  - Aah!

  - Senden sıkıldım!

  Onu öldüreceksin!

  Yapma!

  Gillian: Dur  O  Onu  Öldürecek 

Hayır  Unh  Oh  Susie, kalk.

 Kalk dedim.

 Robin, Tanrım, dur.

 Seni kaldırabilirim.

 Unh  Dön.

 Yukarı.

 Robin  Yukarı.

 Oh, Tanrım  Robin  Yukarı.

 Oh  Rob  lütfen  Ohh  Oh, Tanrım  Dön.

 Tekrar.

 Daha hızlı.

 Daha hızlı.

 Daha hızlı!

  Daha hızlı!

  Daha hızlı!

  Dön!

  Tekrar!

  Ha ha!

  Dön!

  Daha hızlı!

  Hadi şuraya.

 İşte, elini ver.

 Oh, Yüce İsa!

  Merhaba, dostum.

 Şöyle bir uğrayıp merhaba diyeyim dedim.

 Uzun zaman oldu, ha?

 İyi görünüyorsun.

 Ha ha ha!

  Ah, çok kötü, Peter.

 Neredeyse başarıyordun.

 Oğlum nerede?

 Neden vazgeçmiyorsun?

 Seni anası

- Oh, kahretsin!

  Hayır!

  - Hayır!

  - Hey!

  Hayır!

  Pekala, Peter.

 Oğlunu görmek istiyordun.

 Git ve al onu.

 Robin?

 Beni duyabiliyor musun?

 Robin?

 Lütfen cevap ver.

 Tanrım.

 Robin!

  Nerede o?

 Sana ne yaptılar böyle?

 Oğlum?

 Biliyorum sana öldüğümü söylediler.

 Yollarından çekilmemi istediler.

 Asla vazgeçmedim.

 Sürekli seni aradım.

 Hadi, Robin  Hey  Senin ihtiyarı tanımadın mı?

 Aah!

  Peter!

  Hayır!

  Tutun, Robin.

 Diğer elinle tırman.

 Hadi.

 Ceketimden tırman.

 Üzerimden tırman.

 İşte böyle, hadi.

 Yapabilirsin.

 İşte böyle.

 İşte böyle.

 Aah!

  Hayır!

  Oh, Tanrım!

  Robin!

  Aah!

  Pekala.

 Alın bunları buradan.

 Gözüm görmesin.

 Günaydın.

 Kahve yaptım.

 Biraz ister misin?

 Hayır mı?

 Ateşte ısındı.

 İyi uyudun mu?

 İyi miydi?

 Bir çok gece buradaydım.

 Sanırım hatırlamıyorsun.

 Ateşe yaklaş biraz.

 Son birkaç günde neler yaşadığını biliyorum.

 Bu kadar bitkin olmanı anlıyorum.

 Bir gecelik uykudan fazlasına ihtiyacın olacak.

 Ne hissediyorum, Peter arkadaşımdı.

 Belki de en iyi arkadaşımdı.

 Ama bunu yapmalıydım.

 Olanları gördün.

 Peter Robin'i kurtarabilirdi.

 Oysa, onu bıraktı.

 Bilerek kendi oğlunu öldürdü.

 Umarım beni acımasızca yargılamazsın.

 Yaptıklarıma doğru yada yanlış diyemem.

 Tek bildiğim, oynadım  ve bu oldu.

 Robin gitti.

 Peter gitti.

 Ve şu an önemli olan sadece sensin.

 Biliyorum bu acı veriyor.

 Ölmek isteyecek kadar acı veriyor, ama hayatta kalmalısın.

 Sen sağlıklı, güçlü, genç bir kızsın, ve sen ayakta kalmalısın.

 Bu olayların hepsini geride bırakacaksın.

 Yardımımı kabul edersen eminim bu daha kolay olacaktır.

 Hakkımda duyduğun olumsuz şeylerin hiçbiri gerçek değil.

 Ben kötü biri değilim.

 Senden tek istediğim bana güvenmen.

 Zaman acılarını dindirecek.

 İşte açık gerçek bu.

 Ağlamak iyidir.

 Ağlamaktan korkma.

 Ağlamak şu an ihtiyacımız olan tek şey.

 Senin için iyi bir baba olacağım, Gillian.

 Buna inanabilirsin.

 Gillian!

  Gillian!

  Neredesin?

 Neredesin?

 Buraya gel!

  Buraya gel!

  Tanrım!

  Cehenneme git.

 Oh, Tanrım!

  Oh, hayır!

  Aah!

  Aah!

  Aah!

  Aah!

  Aah!

  Aah!

  Aah!

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar