Print Friendly and PDF

Lamia Büyüsü

 

Kara Büyü (2009) Drag Me to Hell

 99 dk

Yönetmen:Sam Raimi

Senaryo:Sam Raimi, Ivan Raimi

Ülke:ABD

Tür:Korku, Gerilim

Vizyon Tarihi:16 Ekim 2009 (Türkiye)

Dil:İngilizce, İspanyolca, Macarca, Çekçe

Müzik:Christopher Young

Nam-ı Diğer:Spell

1057 kişi izledi 119 kişi izleyecek 60 kişinin favorisi

Oyuncular

Alison Lohman

Justin Long

Lorna Raver

Dileep Rao

David Paymer

Tüm Kadro

Özet

Christine Brown (Alison Lohman), Los Angeles’ta yaşayan bir ev kredisi uzmanıdır. Mesleğinde hırslı ve tutkuludur. Clay Dalton (Justin Long) adında yakışıklı bir erkek arkadaşı vardır. Hayatında herşey tam istediği gibidir. Ta ki, esrarengiz görünümlü Bayan Ganush’un (Lorna Raver) aldığı konut kredisinin vadesinin uzatılması talebiyle bankaya gelişine kadar…

Christine bu noktada kararsız kalır. İçgüdülerinin sesini dinleyip yaşlı kadına istediği süreyi vermeli midir? Yoksa patronu Bay Jacks’ı (David Paymer) etkilemek için süre uzatma talebini reddetmeli midir? İkincisini seçerse ikramiyesini alacaktır. Christine ikincisini seçer; borcuna karşılık evden tahliye edilmesi için gerekli talimatı vererek Bayan Ganush’u zor durumda bırakır.

İntikam hırsına kapılan yaşlı kadın Christine’ye Lamia adıyla bilinen çok güçlü bir büyü yapar. Artık Christine’in hayatı cehenneme dönüşmüştür. Şeytani güçlerin saldırıları ve karamsar erkek arkadaşı tarafından yanlış anlaşılması üzerine ruhunu ebedi lanetten kurtarmak amacıyla Rham Jas (Dileep Rao) adlı bir kahinin yardımına başvurur. Hayatı kabusa dönen Christine’in normal hayatına dönmesi için kahin büyüyü tersine çevirecek çılgınca bir süreç başlatır.

Şeytani güçler giderek yaklaştıkça Christine karar vermek zorunda kalır, lanetten kurtulmak için ne kadar ileri gidecektir?.

Altyazı

 

Pasadena, Kaliforniya, 1969 Hadi, acele et.

 Dikkatli ol.

 Bayan Shaun San Dena!

 Evet.

 Lütfen oğluma yardım edin!

 Üç gecedir bazı sesler duyuyor.

 Bir şeyin peşinde olduğunu sanıyor.

 Söyle ona.

 Onun sesini duyuyorum.

 Sesi gittikçe yükseliyor.

 Çocuk ne yaptı?

 Hiçbir şey.

 Anlatın bana!

 Çingenelerin arabasından   gümüş bir kolye çalmış.

 Geri vermeye çalıştık ama almadılar.

 Kolye nerede?

 Burada.

 Çocuğu içeri getirin.

 Aziz Babamız, senden bu hasta çocuğu kutsamanı istiyoruz.

 Aziz Babamız, senden bu hasta çocuğu kutsamanı istiyoruz.

 Günahlarını bağışla ve  Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Dur yaşıyor yaşıyor!

 Geliyoruz geliyoruz!

 Dikkat et, Juan!

 Juan!

 Juan!

 Yardım et!

 Yardım et!

 Seninle tekrar görüşeceğiz.

 Evet.

 KARA BÜYÜ

Lanetin oluşması için 3 gün Söylenen cümleleri telaffuz edildiği şekilde tekrarlayın.

 Bu mumcunun mumu umudumuzun mumudur.

 Bu mumcunun mumu umudumuzun mumudur.

 Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp.

 Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp.

 Kulpu.

 Kulpu.

 Bence bunu halledebiliriz.

 Öğlende arayıp gelişmeleri bildiririm.

 Çok teşekkürler, sağ olun.

 Rica ederim.

 - Teşekkür ederiz.

 - İyi günler.

 Size de iyi günler.

 - Sağ olun.

 - Güle güle.

 Buyurun Bay Jacks.

 Teşekkürler.

 Bay Jacks?

 Müdür yardımcılığı pozisyonuna ilişkin   bir karara vardınız mı diye soracaktım.

 Şu anda seninle Stu arasında karar verme aşamasındayım.

 Yeni gelen Stu mu?

 Yeni olduğunu biliyorum ama çok girişken   biz de bunu istiyoruz.

 Stu yeri geldiğinde ağırlığını koymayı   ve zor kararlar vermeyi biliyor.

 Ben de zor kararlar vermeyi becerebilirim.

 Kararımı verir vermez sana ileteceğim, tamam mı?

 Sen her ihtimale karşı ona kredi değerlendirme prosedürlerimizi   açıkla, olur mu?

 Tamam.

 Bir de, öğle yemeğine şimdi çıksan olur mu?

 Tabi.

 Dönerken bana da hindili sandviç alır mısın?

 Hindili sandviç, mükemmel bir seçim  Bana da bir tane alır mısın?

 Sağ ol  Acılı ve hardallı  Şuna onay vermeniz gerekiyor, konuştuğumuz kredi.

 Nedir bu?

 Kredi mi?

 Aynen öyle  - Çok iyi değil mi?

 - Bir virgül beşten.

 Evet ve gerisi gelecek.

 İlk haftanızı tamamladığınız için   tebrikler Profesör.

 Çok teşekkürler  - Fırça sakal bırakırsın diyordum.

 - Ben de öyle, hayal kırıklığına uğradım.

 Bu şeyden sıkıldım artık.

 Yeter artık bıraktım.

 Chris, hiç uğraşma.

 Yenisini alacağım.

 Boşuna uğraşıp sinirini bozma, o tamamen   bozuk.

 - Bozuktu.

 - Sen ukala, seksi ve inanılmaz bir kızsın.

 Neredeyse unutuyordum.

 Bankada buldum.

 Nedir bu?

 İnanmıyorum!

 1929 basımı bir çeyreklik ve neredeyse tertemiz.

 Tedavüldeki paraların arasında mı buldun?

 Evet.

 Bu madeni para koleksiyonuma gidiyor.

 - Sağ ol bebeğim.

 - Tamam.

 Beni düşündüğün için teşekkürler.

 - Tamam.

 Hoşça kal.

 - Güle güle.

 - Görüşürüz.

 - Görüşürüz, tamam mı?

 - Doktor Dalton.

 - Merhaba canım.

 - Merhaba anne!

 - Ne yapıyorsun?

 Christine yemek getirmiş   ben de evrakları düzenliyordum.

 - Christine mi?

 Çiftlikten gelen kız mı?

 Neredeyse bir yıldır çıktığım kız anne.

 Birlikte akşam yemeğine geleceğiz, hala geçerli değil mi?

 - Eminim çok tatlı bir kızdır.

 - Öyle, tanıştırmak için.

 Ama babanla benim bazı beklentilerimiz olduğunu biliyorsun.

 - Anne  O beklentileri yerine getiremem.

 - Anladığım kadarıyla Amy Kulick   tenis oynamak için birini arıyormuş.

 - Evet, ben  Yale hukuktan dereceyle mezun oldu.

 Ve şimdi çok başarılı bir avukat.

 - Biliyorum, söylemiştin.

 - Evet, seni o tür bir kızla   görmek isterdim.

 - Anne  O sana hem sosyal yönden hem de   kariyerinde yardımcı olacak bir kadın.

 Şu anda bu tür şeylere kafa yormalısın.

 - Anne, dinle  - Çiftlikten gelen küçük kızlarla   oynamanın zamanı değil.

 Onu gerçekten seveceğini, onu gerçekten seveceğini sanıyorum.

 Artık kendine düzgün bir eş bulmalısın.

 Christine, siparişimi yanlış getirmişsin.

 - Yanlış getirmedim.

 - Mayonez istemiyorum demiştim.

 Öyle bir şey demedin.

 Neyse boş ver, önemli değil.

 Bay Jacks, Lakers taraftarıydınız değil mi?

 Evet, öyleyim.

 Anneme pazar günü yardım etmeliyim, maça gidemeyeceğim.

 - Ciddi misin?

 - Evet, ister misiniz?

 - Bu koltukların yeri harika.

 - Öyledir.

 Sosislileri ayağına kadar getirdikleri yerler.

 Çok doğru, ünlülerle birlikte yiyeceksiniz.

 - Verebileceğine emin misin?

 - Elbette, sorun değil.

 O halde teşekkür ederim Stu.

 Kobe'ye selamımı söylersiniz.

 Elbette.

 Yardımcı olur musunuz?

 Elbette, sizin için ne yapabilirim?

 Bankanın kamyonları evimde.

 Özel eşyalarım dahil her şeyimi topluyorlar.

 Lütfen, durdurun onları.

 - Bayan  - Ganush.

 Bayan Ganush, banka size  Brandon Sokağındaki mülkünüze bugün el koyacağına dair bir ihbarname göndermiş.

 Ama ben 30 senedir o evde oturuyorum.

 Ve gözümü kaybedene kadar da tüm borçlarımı ödemiştim.

 Yakında elime para geçecek, sadece biraz daha zamana ihtiyacım var.

 Bana  Müdürümün vadeyi uzatacağını hiç sanmıyorum hanımefendi.

 Lütfen.

 Bir deneyemez misin?

 - Tamam.

 - Çok yaşa  Çok yaşa!

 Yaşlı bir kadın ev kredisi için   borç vadesinin uzatılmasını istiyor.

 Sabit bir geliri var ve bazı sağlık sorunları olmuş.

 Ona yardım edebilmemizin bir yolu olmalı.

 Ona zaten iki kez uzatma hakkı tanımışız.

 Hem bu tip teminatlı bir borç ödenmediğinde ipotekli mala el koyarız.

 Ve bankamız yüklü miktarda kar elde eder.

 Kadını evinden atmamız gerekecek.

 Bu zor bir karar.

 Sana bırakıyorum.

 Ben halledeceğim.

 Bayan Ganush, çok üzgünüm   ama borç vadesinin bir kez daha uzatılması mümkün değil.

 - Ne?

 - Yardım etmek isterdim ama bankanın  Hayır, lütfen!

 Bu benim yuvam.

 Nerede yaşayacağım?

 Torununuzu kefil göstermişsiniz, onunla kalabilirsiniz.

 Hayır, ona yük olmam.

 Ayrıca yaşlı insanlar için çok güzel bakımevleri var.

 Huzurevi mi?

 Hayır, o yerlerde asla yaşamam ben!

 Gerçekten üzgünüm.

 Ben gururlu bir kadınım, Bayan Brown   ve bugüne kadar hiçbir şey için yalvarmadım.

 Ama şimdi, sana yalvarıyorum.

 - Senin önünde eğiliyorum.

 - Bayan Ganush, Bayan Ganush lütfen.

 - Ayağa kalkın.

 - Ben Sylvia Ganush, sana yalvarıyorum!

 Annemin mezarı üzerine sana yalvarıyorum!

 Lütfen bırakın!

 Bırakın beni!

 Güvenlik!

 Yapmayın!

 - Buraya gel Billy.

 Buradalar.

 - Geliyoruz.

 Beni rezil ettin.

 Sana yalvardım ama sen beni rezil ettin.

 Buradaki işiniz bitti sanırım bayan.

 Gidelim.

 Bayan Ganush  Megalastal!

 Gidin buradan!

 - Yürüyün bayan.

 - Hadi.

 Hiç böyle bir şey görmemiştim.

 Sen iyi misin?

 Sen doğru olanı yaptın.

 - İyi akşamlar.

 Yarın görüşürüz.

 - Görüşürüz.

 Biraz önce McPherson'ın kredi dosyasını tekrar gözden geçirdim.

 - Çok etkileyici bir çalışma olmuş.

 - Teşekkür ederim.

 Akşam eve götürüp bitirebilir misin?

 Çünkü sabahleyin bölge başkan yardımcısına göstermek istiyorum.

 - Seve seve!

 - Harika.

 Sağ olun.

 Müdür yardımcılığı pozisyonuna gelince   şu an listenin tepesindesin.

 Beni rezil ettin.

 Yendim seni ihtiyar pislik!

 Hayır!

 Lamia.

 Yakında sen gelip bana yalvaracaksın.

 - Hemen şurada.

 - Teşekkür ederim.

 Hey!

 Polisler onunla konuştuktan sonra   bir daha seni rahatsız etmeyecektir, tamam mı?

 Artık onu kafana takma.

 Bay Jacks'i arayıp   her akşam seninle eve kadar gelecek birini ayarlamasını rica edeceğim.

 Tamam.

 Şükürler olsun ki iyisin.

 İyisin, değil mi?

 İyiyim.

 Ne?

 Ne oldu?

 Belki de, ona bir uzatma hakkı daha tanıyabilirdim.

 Hayır Chris bunu yapma.

 Banka zaten iki kez uzatma hakkı tanımış, değil mi?

 Üzgünüm ama ev kredini ödemezsen evini kaybedersin.

 Bu kadın ne bekliyordu ki?

 Senin bir suçun yok Bunun için kendini suçlayamazsın.

 Ve elinden gelip de yapmadığın bir şey olsa bile   bu onun saldırmasını haklı göstermez.

 Ne oldu?

 Sorun ne?

 - Bunu duydun mu?

 - Neyi?

 Gerçekten duymadın mı?

 Hayır.

 Neydi?

 Bunun biraz garip geleceğini biliyorum ama falıma baktırmak istiyorum.

 Şimdi mi?

 Dalga mı geçiyorsun?

 Yapma Chris, ben senin falına bakarım.

 Yakın bir tarihte arabaya biniyoruz ve   eve gidip rahatlıyoruz.

 - Bunu cidden yapmak istiyorum.

 O yaşlı kadınla olanlar yüzünden mi?

 Chris, bence şu an eve gitmemiz gerekiyor.

 Bunu benim için yapamaz mısın?

 Neyse ki öğrencilerimden biri beni burada görmedi.

 Sonrasında sadece İkiyüzlülük 101 dersine girebilirdim.

 Burada alınacak çok şey var ama   ne yazık ki benim aradığım kurutulmuş küçük maymun kafası yok.

 Dur dur, o da varmış.

 Ben Rham Jas, falcı.

 - Ben Christine ve bu da Clay.

 - Ama zaten biliyorsunuzdur.

 - Şakaydı.

 - Nasıl yardımcı olabilirim?

 Falıma baktırmak istiyordum.

 Bakabilir misiniz?

 Belirli enerjileri görme yetim var.

 Bazen bu enerjiler yaklaşan şeyleri önceden haber verirler.

 60 dolar lütfen.

 - Cidden mi?

 - Evet.

 60!

 Böyle bir şey için fazla değil mi?

 - Ciddi değilseniz, lütfen gidin.

 - Tamam, gidelim Chris.

 Durun durun ben öderim.

 Bana bırak, ben veririm.

 - Buyurun.

 - Platin kart, çok güzel.

 Teşekkür ederim.

 - Şöyle geç bebeğim.

 - Sağ ol.

 Ne demek.

 Lütfen.

 Tamam.

 Evet, demek kaderini öğrenmek istiyorsun.

 - Evet.

 - Çok güzel.

 Bakalım talihinde neler varmış.

 Freuda göre alın yazısı kaderin bir oyunundan ziyade   bilinçaltımız tarafından, bilinçli tercihlerimizi   yönlendirmek amacıyla yaratılmıştır.

 Bu doğru.

 Ama dünyayı sadece akılla açıklamaya çalışamayız.

 - Carl Jung.

 - Evet.

 "Psikolojik Türler" adlı çalışmasından.

 - Neyse  - Jung, yeni neslin gözdesi psikolog.

 Çünkü Tanrı'yı bu denkleme sokmaktan çekinmiyordu.

 Tanrı'yı denkleme sokmaya mı?

 - Clay Clay!

 Yapma!

 - Tamam, tamam.

 Hadi başlayın.

 - Başlayalım mı?

 - Ben hazırım.

 Pekâlâ.

 Elinizi verin lütfen.

 Tamam.

 Böyle.

 İşin parayla ilgili.

 Doğru.

 Yakında bir şeyini kaybetmişsin.

 - Hayır, sanmıyorum.

 - Hayır, hayır bir şey kaybetmedin.

 Ama senden bir şey alınmış.

 Hayır.

 - Bir düğme!

 - Aman Tanrım.

 Evet!

 Düğmesini kaybettiğini kim olsa görebilirdi.

 Clay, bu çok garip.

 Bugünkü yaşlı kadın kol düğmemi almıştı.

 - Neden öyle bir şey yaptı?

 - İkiniz de sessiz olun lütfen!

 - Bu gecelik bu kadar yeter.

 - Sorun nedir?

 Yorgunum ve saat epey geç oldu.

 Elbette paranızı geri vereceğim.

 Dur dur dur!

 Bir şey mi gördün?

 Sana karanlık bir ruh saldırmış.

 - Ne demek o?

 - Bu çok  Mezarlıkta ölmüş birine saygısızlık ettin mi?

 - Hayır.

 - Cadı tahtasıyla oynadın mı?

 Ya da büyücü arkadaşların oldu mu?

 Hadi ama!

 Ağır ol dostum!

 Clay Clay Clay!

 Hayır, olmadı.

 Seni biri lanetlemiş olabilir.

 - O kadar şeyi nasıl bildi?

 - Neyi bildi?

 Düğme kaybettiğini mi?

 Bu arada pek de bir şey bilemedi.

 Birkaç iyi tahminde bulundu, sonra aklını karıştırıp   kafanda soru işaretleri yarattı.

 Kartını eline sıkıştırmayı da unutmadı.

 Yapma Chris, adam sahtekarın teki.

 Ama parayı istemedi.

 Geri vermeye çalıştı, unuttun mu?

 Yeltendi ama sonuçta parayı aldı, değil mi?

 Öyle galiba.

 Gidip çekici servisiyle görüşmem gerek.

 Sen iyi misin?

 - Evet.

 - Tamam, ona iyi bak kedicik.

 - Bir saate görüşürüz.

 - Tamam.

 Tamam.

 - Al, dudağının üstüne koy.

 - Sağ ol.

 Eve girdiğine inanamıyorum.

 Bu kadarı fazla, polisi arayacağım.

 - O değildi.

 - Kimdi o zaman?

 - Bilmiyorum, kim olduğunu görmedim.

 - Tabii ki odur, başka kim olacak?

 Hayır Clay, hiç kimse yoktu!

 Biri varmış Chris.

 Işıklar sönük olduğundan görememişsindir   ama eminim eve  - Clay, kimse yoktu diyorum.

 Bunu kim yaptı o zaman?

 Yüzüne-yüzüne kim vurdu?

 He?

 Bugün uğradığı saldırı yüzünden oluşan bir tepki olmalı.

 Evet.

 Travma sonrası yaşanan klasik belirtiler, değil mi?

 Evet, panik ve paranoya belirtileri gösteriyor.

 - Sizi geçireyim.

 - Hayır hayır, gerek yok.

 Peki.

 Hey, hey.

 Nasıl oldun?

 - Daha iyiyim.

 - Öyle mi?

 Özellikle de doktorun açıklamasından sonra.

 Dedi ki saldırıya uğrayan kurbanlar travmayı   travmayı tekrar yaşayabilir.

 Farklı anlamlar yükleyip olayı biraz abarttım.

 - Doğaldır.

 - Aslında biraz  - Ne?

  utanıyorum.

 Şaka mı yapıyorsun?

 Hayır.

 Benden utanmana hiç gerek yok  Tamam mı?

 Cumartesi günü küçük bir yolculuğa çıkarız diyordum.

 - Trene atlayıp Santa Barbara'ya gideriz.

 - Sizinkilerin kulübesine mi?

 Tabi sen de istiyorsan.

 - Aman Tanrım!

 Çok isterim!

 - Öyle mi?

 Çok güzel.

 - Çok heyecanlı olacak.

 - Oraya bayılacaksın.

 - Bayılacaksın.

 - Ne güzel.

 Görmen için sabırsızlanıyorum.

 - Ağaçlar var ve ev bize özel.

 - Harika olacak.

 Çok güzel olacak.

 Zaten buna ihtiyacımız var.

 İkimiz, konuşuruz ve bir şeyler yaparız.

 Ne oldu?

 - Sorun ne?

 - Bir türlü uyanamadım.

 Tamam, geçti.

 Gel buraya.

 Sadece rüyaydı.

 Sabah getirdikleri kiralık araba bu tatlım.

 - Tamam mı?

 Önemli değil.

 - Sağ ol.

 - Seni seviyorum.

 - Ben de seni seviyorum.

 Tatlım bugün yaşlı kadınları kızdırmamaya çalış, olur mu?

 Christine?

 - Yeni mi geldin?

 - Nesin sen, koridor gözcüsü mü?

 Çok komiksin Christine.

 Ne istiyorsun?

 Kredi prosedürlerini anlatman için geldim.

 Bugün kafam çok dolu, yarın yapsak olur mu?

 - Tabii.

 - Tamam.

 Bay Jacks'e zamanın olmadığını söyleyeyim.

 - Belki o anlatır.

 - Hayır hayır!

 Tamam, ben anlatırım.

 Peki.

 Mevduat odaklı kredi esaslarında kalmıştık.

 Evet.

 Diyelim ki müşterin geleneksel banka finansmanını sağlayamayan bir şirket.

 - Sonra?

 - Sonra  Evet?

 O iğrenç domuz toynaklarını çek masamdan!

 Christine, Kan, Brown?

 Christine, burnun?

 Elbette.

 Hatta kalır mısınız?

 - Dur sana yardım edeyim.

 - Hayır!

 Her şey kontrolüm altında!

 Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 Neyin var senin?

 Bay Jacks!

 - Ağzıma hiç gelmiş mi?

 - Aman Tanrım!

 - Ağzıma gelmiş mi?

 - Gelin temizleyelim efendim.

 Çok özür dilerim!

 Aman Tanrım!

 - Neydi bu şimdi?

 - Sadece burnu kanadı.

 Ağzıma hiç gelmiş mi?

 Şurada antiseptik olacaktı, hemen temizleriz - Ne var?

 Merhaba.

 Sylvia Ganush'u görmek için gelmiştim.

 Evde mi?

 Sen kimsin?

 Ben, bir arkadaşıyım.

 Bekle.

 Kim olduğunu biliyorum.

 Büyükannem geleceğini söylemişti.

 Sen bankadaki kadınsın, evini elinden alan.

 Evini elinden alan bankaydı.

 Ben sadece orada çalışıyorum.

 Aslında büyük annenizin evini geri alması için uğraştım   ama patronum izin vermedi.

 Kapımda dikilip yüzüme karşı yalan söylemeyi sürdürecek misin?

 - Hayır.

 - Eskiden çok şişman bir kızdın değil mi?

 - Evet.

 - Anlamıştım.

 Burada istenmiyorsun.

 Bekleyin!

 Bekleyin, onu görmem gerek.

 Beni affetmesini istiyorum.

 Evini de geri alabilirim.

 Böylece onun için her şey yoluna girmiş olacak, öyle mi?

 Evet!

 Gir bakalım.

 O nerede?

 - Çekin onu üstümden!

 Çekin onu!

 - Gel buraya!

 Bakma!

 Gelin yardım edin!

 Omzundan tutup kaldırın.

 Tamam tamam, kaldırın.

 - Dikkat edin.

 - Zarları at!

 Hala onun için her şeyi yoluna koyacağına inanıyor musun?

 Başına gelecek her şeyi hak ediyorsun.

 Bir kez daha!

 Bir kez daha!

 Sanırım sana Lamia büyüsü yapılmış.

 "Lamia" O yaşlı kadın bu kelimeyi kullanmıştı.

 Kara Keçi.

 En karanlık amelleri için sadece Çingeneler tarafından çağrılır.

 İlk üç gün, Lamia kurbanına işkence eden kötü bir ruh olarak ortaya çıkar.

 Bundan sonra da ruhların alıcısı olarak görünür.

 Ve lanetli objenin sahibi için gelir.

 Lanetli obje mi?

 Ne objesi?

 Kurbandan alınmış bir şey.

 Lanetlenmiş ve geri verilmiş.

 Bu mu?

 Yaksam olmaz mı?

 Düğmeye her ne yaparsan yap   yine de senin düğmen olarak kalacak.

 Lamia yine de seni götürmeye gelecek.

 Nereye götürmeye?

 - Bundan nasıl kurtulabilirim?

 - Ruhu tatmin etmeyi deneyebilirsin.

 En basit yolu onun için kan akıtmaktır.

 Küçük bir canlı kurban edilebilir, tavuk gibi mesela.

 Hayatta olmaz!

 Bak, ben vejetaryenim!

 Tanrı aşkına hayvan barınaklarına bile gönüllü üyeyim!

 Hayvanları asla öldüremem!

 Lamia senin için geldiğinde yapabileceklerine   kendin bile şaşarsın.

 Burada nasıl yapacağın yazıyor.

 Merhaba.

 Gel pisi pisi  Chris!

 Chris?

 Chris?

 Demek buradasın.

 Ne yapıyorsun burada?

 Bankadan erken çıktığını söylediler   ve telefonlarıma da cevap vermedin.

 Kan mı o?

 Hayır.

 Kan nereden çıktı şimdi?

 Tatlım, hırkanda kan var.

 - Bir yerin mi kanadı?

 - Hayır.

 Domates sosu sıçramış.

 Mutfakta domates keserken üstüme sıçramış olmalı.

 Chris, istersen akşam yemeğini erteleyelim.

 Zor günler geçirdin, daha iyi olur.

 Hayır, o yemeğe gitmek istiyorum.

 Biliyorum ama, iyi olduğuna emin misin?

 Son zamanlarda, pek iyi değildim.

 Ama artık   artık her şeyin düzeleceğine inanıyorum.

 Ge-gerçekten.

 Nasıl olmuşum?

 Çok güzelsin.

 - Ne güzel bir gün!

 - Gerçekten öyle.

 İçeride de her şey güzel olacak.

 Sana bayılacaklar.

 - Clay.

 - Merhaba anne.

 Seni gördüğüme sevindim.

 Bu Christine.

 - Bu da annem Trudy.

 - Merhaba Christine.

 Merhaba.

 Tanıştığımıza çok memnun oldum.

 Lütfen içeri gelin.

 Buyurun.

 Pekala.

 - Merhaba baba.

 Nasılsın?

 - Merhaba oğlum.

 Seni gördüğüme sevindim.

 Bu Christine, bu da babam Leonard.

 - Tanıştığımıza sevindim.

 - Teşekkür ederim Maria.

 - Harika bir eviniz var.

 - Çok teşekkür ederiz.

 Bir şeyler içer misiniz?

 - Şarap mı içersiniz?

 - Olur.

 - Gel de bana yardım et.

 - Hemen dönerim.

 - Ben Chardonnay alayım.

 - Tamam hayatım.

 - Mazur görün lütfen.

 - Ne kadar düşüncelisin!

 - Ev yapımı mı?

 - Evet.

 Peki bunun bir adı var mı?

 Evet buna   Hasat Keki deniyor.

 Çiftlikte yaptığınız bir şey mi?

 Hayır.

 Yani artık değil, biz, eskiden kazlarımız olduğu zaman 

- Kaz mı?

 - Hasat zamanı   kaz yumurtalarının sarısı çok koyu olur.

 Kekleri iyi kabartır.

 Peki, elinize sağlık.

 - İşte geldik.

 - Üzgünüm, muhabbetinizi böldük.

 - Yemek odasına geçelim mi?

 - Tamam.

 Bu taraftan.

 - Tanrım.

 - Hecuba.

 Bu lanet hayvanın derdini hiç anlamadım, kedilerden nefret ediyorum.

 Çok garip.

 Hecuba genelde çok cana yakındır.

 Sorun değil.

 Benim de kedim vardı, anlıyorum.

 Yani, kedim var demek istedin.

 Tabi   başına bir şey gelmediyse.

 Ben nereden bileyim?

 Kedileri bilirsin, gelip giderler.

 O da doğru.

 - Neyse

 - Evet, evet buyurun.

 Bozuk para koleksiyonun nasıl gidiyor?

 "Hala ineğin teki misin?"

Sorusunu böyle sorar.

 İyi gidiyor.

 Christine geçen gün bankadan   1929 basımı bir çeyreklik getirdi.

 - Gerçekten mi?

 - Harika değil mi?

 Çok nadir.

 Herhalde veznedar olmak zordur, değil mi?

 Sayım işleri, evraklar falan insanı çok yorar.

 Evet haklısınız.

 - Ama ben veznedar değilim.

 - Öyle mi?

 Anne Christine kredi servisinde çalışıyor.

 Küçük işletmeler ve konut kredileriyle ilgileniyor.

 Yakında büyük bir terfi de alacak.

 Değil mi Chris?

 Üzerinde çalıştığım bir hesabı kapatabilirsem çok faydası olacak.

 Çok önemli bir kredi olmalı.

 Şubemin baktığı kredilerin en büyüğü.

 Peki, işi nasıl sen kaptın?

 Wall Street Journal okuyordum   ve bir ilaç tedarik firmasının büyümeyi düşündüğünü   ancak yeterli likiditesinin olmadığını okudum.

 Bunun üzerine şirketin finans müdürüyle görüşüp   uzun vadeli ödemelerini yeniden yapılandıracağımız bir plan sundum.

 Şansın yaver gidiyor gibi Christine.

 Annen seninle gurur duyuyor olmalı.

 Sanıyorum  Annemle pek görüşmeyiz de.

 - Neden ki?

 - Anne yani, bunlar özel konular.

 Christine ile konuşuyorum.

 Babam öldüğünden beri eh, pek konuşmuyor.

 Annem eh çiftlikten çıkmıyor ve yalnız oturuyor.

 Çünkü 

Çünkü?

 Çünkü kocası ölmüş ve yalnız kalmak istiyor anne.

 - Neden?

 - Çünkü annem bir alkolik.

 Özür dilerim.

 Bu kesinlikle utanılacak bir şey değil.

 Açıkçası, dürüstlüğünü çok samimi buldum.

 Babamın da alkol sorunu vardı ve ben kabul etmekten hep utandım.

 Sen cesur birisin.

 Buraya getirdiği son kızın aksine.

 - Neydi adı?

 - Alice.

 - Bunu şimdi 

- Alicia!

 - Alicia.

 - Berbat bir kızdı, Christine.

 Terbiyesiz ve mıymıntının tekiydi.

 - Lütfen anne.

 - İnternetten tanışmışlardı.

 Anla işte.

 - "İnternetten tanışmışlardı, anla işte" - Gerçekten mi?

 Çok mu üstüne gidiyorum?

 Hayır, hiç de bile.

 - Gördün mü?

 Teşekkür ederim.

 - Çok sağ ol!

 Cidden.

 Ben senin getirdiğin kekten alacağım.

 - Çok destek oluyorsun.

 - Harika görünüyor.

 - Harika görünüyor.

 - Gerçekten güzel görünüyor.

 Ancak lezzetli şeylerden nefret ediyorsan beğenmezsin.

 O zaman bizi sayma.

 Mmm!

 Harika Eline sağlık, Christine   bu harika.

 Çok iyi.

 - Hasat keki demek?

 - Aynen öyle.

 Tarifini almalıyım.

 Çok ilginç bir ismi var.

 Bir ses duydun mu?

 Hayır, iyi misin?

 Çok lezzetli.

 - Çok beğendim.

 - Ben de öyle.

 İnternetten tanıştığımızı söylemiştin ama biraz yanıltıcı oldu.

 İyi bir eş bulmak için bunları yapmalısın.

 - Facebook'u vardı.

 - İnsanların kendileri hakkında   yazdıklarına ya da duyduklarına inanamazsın.

 - Çok hoş.

 - Fotoğraflar bile çoğu zaman sahte.

 - Haksız mıyım?

 - Doğru.

 - Doğru.

 - Bence düzgün ve başarılı insanların   potansiyel hayat arkadaşlarını gerçek dünyadan   bulmaları gerektiği düşüncesinin yanlış bir tarafı yok.

 Sen barlara da karşısın.

 Değil mi Christine?

 - Hayır, tabii ki hayır.

 - Nasıl?

 Ama biz öyle tanıştık.

 Barda tanıştık Chris, neden söz ediyordun?

 - Tabii ya, haklısın!

 - Ağız birliği etseniz   iyi olur.

 - Tarikat toplantısı değil ya anne, bar işte.

 Evet, barda, barda tanıştık, internet üzerinden de randevulaştık.

 İyi misin?

 İyi misin?

 Biraz su iç.

 Nefes borusuna gitti galiba.

 Aman Tanrım!

 Üzgünüm, herhâlde açık pencere falan vardı.

 Chris?

 Tamam, seni duyuyorum!

 - Ne oluyor?

 - Beni rahat bırak!

 Dur artık!

 Orada kimse yok.

 Tamam.

 - Sanırım gitsem iyi olacak.

 - Bence de en iyisi bu.

 - Evet.

 Hey Chris  - Gitme peşinden!

 Hasta o kız.

 - Yardımıma ihtiyacı var.

 - Bırak gitsin.

 Dur!

 Ne oluyor!

 Söylediğin şeyi yaptım!

 O zavallı kediciği öldürdüm!

 Hiçbir şey bildiğin yok!

 Çok kuvvetli ve anlaşılmaz güçlerden söz ediyoruz.

 Hiçbir şeyin garantisi yok!

 Doğrudan bu karanlık ruhun kendisiyle konuşmalıyız.

 Onu ruhunu almaktan caydırmalıyız.

 Derhal.

 - Yardım edebilecek birisini tanıyorum.

 - Sana güvenmem mi gerekiyor?

 Yarın üçüncü gün.

 Sonra Lamia senin için gelecek.

 Buna izin veremeyiz.

 Ama şunu unutma   bize yardım edecek kadın kendisini büyük bir riske atacak.

 - Bunu bedavaya yapmaz.

 - Ne vermem gerekiyor?

 10 bin dolar, nakit.

 Yarına kadar.

 - Bay Jacks?

 - Evet.

 Bunu istemem kolay değil ve henüz resmileşmediğini biliyorum.

 Ama yeni pozisyonum için avans çekebilir miyim?

 Ne?

 Müdür yardımcılığı için mi?

 Evet, ailemden birisi çok hasta.

 - Ölmeyecek, ama  - Christine.

 Christine.

 Bir sorunumuz var.

 McPherson anlaşması dün akşam iptal edildi.

 - Ne?

 - Evet.

 Krediyle ilgili bölge müdürlüğünü bilgilendirmemin hemen ardından   adamların First National Bankası'yla anlaştıklarını öğrendim.

 Hemen arayıp neler döndüğünü sordum   ama şu anki durum ikimiz için de pek parlak görünmüyor.

 Bu yüzden müdür yardımcılığına terfiin askıya alındı.

 Aslına bakarsan, bu olanlardan sonra o pozisyonu   Stu'ya vermem gerekecek.

 Stu'ya.

 Anlıyorum.

 Üzgünüm.

 Ailevi sorunların varsa   bugünlük izin alıp onlarla ilgilenebilirsin.

 - Ne kadar ediyor?

 - Hepsi 3800 dolar.

 - Mücevherler dâhil mi?

 - Dahil.

 Ama bu şeyler çok daha fazla eder  Lütfen, başka bir şeyim yok, size yalvarıyorum.

 İster al ister alma.

 Chris?

 Chris?

 Bebeğim?

 Laktoza alerjin olduğunu sanıyordum.

 Var.

 Ama hayatım kaymışken dondurma yesem ne olur?

 Rham Jas'a parayı ödedim.

 Ne?

 Şaka mı yapıyorsun!

?

 Parayı ödedim.

 Neden?

 Bana inanmadığını sanıyordum.

 Artık neye inanacağımı bilmiyorum.

 İnanmıyordum ama, senin inandığını biliyorum.

 Senin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum   biliyorum ve sana ne kadar acı verdiğini biliyorum.

 Bir de sana aşık olduğumda   kendime verdiğim bir sözü hatırlıyorum.

 Kendime her zaman her zaman seni kollayacağıma ve   sana sahip çıkacağıma   söz vermiştim.

 İşte bu yüzden ödedim.

 Sana bir söz verdim.

 Bana aşık olduğun akşamı hatırlıyor musun?

 Sana aşık olduğum saniyeyi bile hatırlıyorum.

 Tanrım!

 Seninle gelmemi istemediğinden emin misin?

 Yalnız gelmemi söyledi.

 Biliyorum, bana da öyle söyledi.

 Christine, izninle   sana Shaun San Dena'yı takdim edeyim.

 - Hoş geldiniz.

 - Nasılsınız?

 Shaun San Dena deneyimli bir medyumdur.

 Ayrıca Lamia ile bizzat karşılaşmıştır.

 Onunla uzun yıllar önce bu evde karşılaştım.

 Peki ne oldu?

 Küçük çocuğun ruhunu yaratığa kaptırdım.

 Bunca senedir   o lanet şeyi yok edip kendimi affettirmek   için karşıma bir fırsat çıkmasını bekliyordum.

 - Ve 

- Tetieko, lütfen.

 Bu gece, o fırsatı bulacağım.

 Ama onu çağırmak için yardımına ihtiyacım var.

 Güçlü olabilir misin?

 Denerim.

 Son eşim, Sandok da bir medyumdu.

 Burada bazı güçleri fark ettiği için   evi bu araziye yaptırmayı uygun görmüş.

 Burada özel, nasıl desem  Burada içinden geçebileceğimiz bir geçidi   yaratabilecek güçlerin birleştiği özel bir alan varmış.

 Aynı geçitten bizim dünyamıza geçenler de olabilirmiş.

 Oturun lütfen.

 Neler oluyor?

 Yaptığımız her şey senin iyiliğin için.

 Lütfen, Christine, otur.

 Teşekkür ederim.

 Ruh içime girdiğinde elimi hayvanın üzerine koy.

 - Anladın mı?

 - Evet.

 Lamia'nın ruhunu keçinin içine sokmaya çalışacağım.

 Milos, o anda saplayacaksın.

 Tamam teyze.

 Hepimiz zihnimizi açalım.

 - Ne yapmam gerekiyor?

 - Karanlığın gelmesine izin vermelisin.

 Ölümü ruhunla birleşmeye davet etmelisin.

 - Korkuyorum.

 - Evet.

 Söylediklerimi tekrar et: "Ölümü ruhuma davet ediyorum.

" - Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 - İnanarak söylemelisin.

 "Ölümü ruhuma davet ediyorum.

" - "Ölümü ruhuma davet ediyorum.

" - Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 - Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 - Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Ölümü ruhuma davet ediyorum.

 Bizimle olan bir şey daha var.

 Evet.

 Bu Lamia değil.

 Bu başka birisinin ruhu.

 Yıllarca evvel geçitte kalmış bir ruh.

 Bazen ruhlar ayrılamazlar ve geçitte kalırlar.

 Burada başka ruhlar da var.

 Kaybolun aptal ruhlar!

 Kaybolun!

 Fuera!

 O geliyor.

 Shaun San Dena'nın bedenini tutsak eden kimdir?

 Lamia!

 Lamia, ne istiyorsun?

 Christine Brown'un ruhunu istiyorum!

 O mezarında çürürken, biz de ruhuyla ziyafet çekeceğiz!

 Hayır!

 Benim suçum değildi!

 - Patronum Jim Jacks söyledi!

 - Sus!

 Lamia, bu önemsiz kadının ruhundan vazgeçebilirsin.

 Senin büyüklüğün karşısında hiçbir değeri yok.

 Hayır!

 Senin için geldim Christine.

 Sen benimsin!

 Hayır!

 Beni oyuna getirdin, seni kara kalpli fahişe!

 - Şimdi Milos şimdi!

 - Seni fahişe!

 Defol günahkâr ruh!

 Lamia!

 Seni çağıranlardan birisi olarak sana burayı terk etmeni emrediyorum!

 Sıra sana geldi!

 Christine!

 Senin kedini istemiyorum, domuz güzeli!

 Shaun San Dena!

 Ruhu kovmalısınız!

 Evet!

 Milos!

 - Aman tanrım.

 İyiyim.

 - Şükürler olsun.

 - Ben iyiyim.

 - İnanılmaz!

 - Başardınız!

 - Şükürler olsun.

 Denedim.

 İyi misiniz?

 Aman tanrım.

 Yardım edin!

 Ambulans çağır!

 Nefes alıyor mu?

 Hayır.

 Tanrım!

 Çok üzücü.

 Öyle.

 Böyle sonlanması çok garip.

 Lamia'yı yenmek için kırk sene fırsat beklemiş.

 Ve nihayet hayatının son gününde, başardı.

 Hayır, korkarım yanlış anladın.

 Lamia bir medyum tarafından kovulamaz.

 Bu gece bunu öğrendik.

 Üzgünüm.

 Ama onu kovduğunu gördüm.

 Hayır.

 Yalnızca onu ruh seansından gönderişini gördün, o kadar.

 Geri dönecek.

 Keçi kurban edilemedi.

 Bu gecenin sonunda   Lamia lanetli objenin sahibi için geri dönecek.

 Sahibi sen olmazsan başka tabii.

 Düğme yanında mı?

 Bunu birisine hediye et  ve laneti başkasına geçir.

 Neden bunu daha önce söylemedin?

 Çünkü Lamia onu verdiğin kişinin de   ruhunu alırdı.

 Sonsuza kadar cehennemde yanarlardı.

 Onları oraya, ben mi göndermiş olurdum?

 Ben de suç ortağın olurdum.

 Sabaha kadar.

 Bir karar ver.

 Artık bitti mi?

 Bitti.

 Clay!

 Cehennemde yanacaksın!

 Cehennemde yanacaksın!

 Cehennemde yanacaksın sürtük!

 Zamanın geldi!

 - Cehennemde yanacaksın!

 - İyi misin?

 Lanet olsun!

 Santa Barbara'ya gitmeye hazır hissediyor musun?

 Evet, iyiyim.

 Tamam, seni kaçta alayım?

 İstasyonda buluşsak daha iyi olur.

 Yolda yapacak işlerim var.

 İstersen ben de halledebilirim.

 Hayır, hayır her şey kontrolümde.

 - 7 buçuk gibi görüşürüz.

 - Bir dakika, zarfım nerede?

 - Ne zarfı?

 - Az önce çantamda duruyordu!

 - Alt tarafı bir zarf!

 - Hayır, burada olmalı!

 Oradadır, eninde sonunda buluruz.

 - Tanrım.

 - Tamam.

 Kaybettiğimi sandım.

 Tamam.

 - Görüşürüz.

 - 7:30, geç kalma.

 Babacığım, Angel maçına gidebilir miyiz?

 Dodgers'a ne dersiniz?

 Sadece birkaç günlüğüne buradayız.

 Burada maç olursa gideriz.

 Benim için ne kadar önemli olduğunu söylersem   eminim anlayacaktır.

 - Başka bir şey almayacak mısın?

 - Hayır.

 Tüm gece tek başına oturup kahve mi içeceksin?

 Evet.

 Belki, bundan sana ne?

!

 Tatlım, paramı bahşişlerle kazanıyorum.

 Kahveciler bahşiş bırakmaz.

 Tatlım, kahve getirmeye devam et   sana unutamayacağın bir bahşiş bırakacağım.

 Tanrım!

 Ne güzel bir sürpriz!

 Sen dünyadaki en tatlı insansın.

 Ne olduğunu boş ver Stu.

 10 dakikaya burada ol yoksa Bay Jacks'e   istemeyeceğin şeyler anlatırım.

 Öyle mi?

 Ne gibi?

 İlk olarak, masamdan McPherson dosyasını çalıp   First National Bankası'na   vermeni.

 Şimdi 9 dakikan kaldı!

 Bir tane daha ver.

 Ciddi misin?

 Tanrım!

 Christine lütfen beni ele verme.

 Eğer babam öğrenirse  - Sadece ne istediğini söyle.

 - Sana bir şey vermem gerekiyor.

 - Küçük bir hediye.

 - Hediye mi?

 Anlayamıyorum   beni buraya kredi dosyasını First National'a verdiğim için  Anlaman gerekmiyor!

 Kapa çeneni!

 Sana verdiğim hediye senin malın olacak.

 Sahibi sen olacaksın, tamam mı?

 Tamam.

 Tamam.

 Ne oldu?

 Unut gitsin.

 Kredi olayı için vermek istediğini sanmıştım.

 Git buradan.

 Tamam.

 Çok teşekkür ederim, Christine.

 - Babama söylemezsin değil mi?

 - Git!

 Peki.

 Kim bunu hak eder ki?

 Eee, bu mümkün mü?

 Ölülere yapılan Çingene duaları vardır.

 Merhumun ruhuna yaranabilmek için   ölmüş kimselerine hediyeler verirler.

 Çünkü gerçekte ruh asla ölmez.

 Evet, laneti ölmüş birisine geçirebileceğini düşünüyorum.

 Ama lanetli objeyi   usule uygun şekilde hediye etmelisin.

 Daha da iyisini yapacağım.

 Lanet olası gırtlağına sokacağım!

 Onun o  Bunu sana iade ediyorum!

 Bu şeyi sen alacaksın!

 Bu şeyi alıyor musun?

 Al şunu!

 Bu saçımdan kopardığın son parçaydı!

 Ben, Christine Brown, bu vesileyle bu düğmeyi sana resmen hediye ediyorum   Sylvia Ganush!

 Çiğne hadi fahişe!

 Elveda!

 Merhaba, ben Christine.

 Mesajınızı bırakırsanız sizi ararım.

 Christine, ben Jim Jacks.

 Bu kadar erken saatte aradığım için   özür dilerim ama dün gece   Stu Rubin hakkında son derece rahatsız edici bir bilgi edindim.

 Görünüşe bakılırsa, McPherson   dosyasını çalmış ve rakip banka üzerinden başka bir   sözleşme yapmaya kalkışmış.

 Herhalde öğrenmeyeceğimizi düşündü.

 Açıkçası kendimiz öğrenmedik ama bir saat önce   evime gelip bütün olayın suçunu sana attı.

 Hikayesindeki tutarsızlıkları yüzüne vurduktan sonra   gözyaşlarına boğuldu ve bir daha onu görmeyeceğiz.

  O yüzden bilmeni isterim ki, Pazartesi sabahı geldiğinde  müdür yardımcılığı pozisyonu seni bekliyor olacak.

 Yolcu Benson lütfen grubunuz   bilet gişesinde sizi bekliyor.

 Union istasyonuna hoş geldiniz.

 - Kurabiye?

 - Hayır, teşekkürler.

 Seyahat şekli olarak treni seçtiğiniz için teşekkür eder   rahat ve güvenli yolculuklar dileriz.

 Merhaba.

 Günaydın.

 Affedersiniz, açık değiliz.

 Sadece, sadece o paltoyu istiyorum.

 Henüz açmadık.

 Erkek arkadaşım beni çok özel bir geziye götürecek.

 Lütfen!

 Surfliner ekspresinin yolcuları Van Nuys, Oxnard   San Luis Obispo ve Santa Barbara   servislerini kullanabilirler.

 - Clay?

 - Merhaba!

 - Merhaba tatlım!

 Gelmene çok sevindim.

 Anlatacağım bir sürü şey var.

 Unutmadan önce benim sana söylemek   istediğim bir şey var.

 - Peki, söyle bakalım.

 Asla bana inanmaktan vazgeçmedin.

 Bunun için teşekkür ederim.

 Bir şey daha var, daha önce itiraf etmediğim bir şey.

 Bayan Ganush'a   bir ek süre daha verebilirdim ama vermedim.

 Benim kararımdı, ben hatalıydım.

 Çok iyi kalplisin.

 Şu anda çok güzelsin!

 Yeni paltomu beğendin mi?

 Beğendim, çok beğendim.

 - Eskisi ne oldu?

 - Attım.

 Ve bir daha görmek istemiyorum.

 Öyle mi?

 Çok kötü çünkü bak ne buldum.

 Bu arabadaymış.

 Dedim ki   belki de sen   bunu yerine dikersin.

 Sanırım çeyrekliğimin olduğu zarf da sende.

 Zarfları aynıydı ya.

 Chris, Chris, ne oldu?

 - Aman Tanrım!

 - Hey!

 Hey, hey, hey!

 Dur!

 Chris!

 Chris!

 Dur!

 Hey!

 Hey, Chris!

 Olamaz, aman Tanrım!

 Hayır!

 Yardım et!

 Yardım et!

 Yardım et!

 Lütfen yardım et!

 KARA BÜYÜ

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar