Print Friendly and PDF

Mavi Melek…Der blaue Engel...Blue Angel

Bunlarada Bakarsınız

 


"Blue Angel" ( Almanca:  Der blaue Engel ), Heinrich Mann'in UFA stüdyosunda yayınlanan "The Teacher of Vile " adlı romanından uyarlanan, Joseph von Sternberg tarafından yönetilen bir drama filmidir . Ana roller Emil Jannings ve Marlene Dietrich tarafından oynandı .

"Blue Angel", Heinrich Mann'in Ufa stüdyosunda yayınlanan "The Teacher of Vile" adlı romanından uyarlanan Joseph von Sternberg'in yönettiği bir drama filmi. Ana roller Emil Jannings ve Marlene Dietrich tarafından oynandı.

 

Von Sternberg filmi "aşık bir adamın düşüşü" hikayesi olarak nitelendirdi ve Rath'ı "onurlu bir haysiyete sahip kendini beğenmiş bir adam" olarak nitelendirdi. Bazı eleştirmenler filmi savaş öncesi Almanya'nın bir alegorisi olarak gördüler, ancak Von Sternberg siyasi duruma dokunmayacağını açıkça belirtti: “1929'du, Almanya bölünmedi, gerçek Almanya, okulları ve diğer filmde gösterilen yerler Alman değildi ve gerçeklik ilgimi çekmeyi bıraktı. Marlene Dietrich'in büyüleyici bir gece kulübü şarkıcısı olarak tasviri, onun "yıldız" rolünü pekiştirmekle kalmadı, aynı zamanda vampir kadının modern enkarnasyonunu da yarattı. Şarkıyı söyleyen Lola-Lola (Friedrich Hollender, Robert Liebman ve Sam Winston tarafından yazılmıştır), Rath'ın kalbine giden yolu açmıştır. Hikâyenin hüznü, heyecanı ve sadeliği,

Von Sternberg, Blue Angel'da Marlene Dietrich'i dünyaya ilk kez tanıttı. Ancak, kahramanının duygusallığı birçok çifte saldırıya neden oldu. Pasadena'da sansür S.V. Coven, Lola-Lola'nın davranışını saldırgan buldu. Her ne kadar sonunda, her iki Blue Angel filmi de bu güne kadar klasik olarak kabul ediliyor.

Film, Alman burjuvazisine, ayrıca UFA'nın liderlerinden biri olan ve Nasyonal Sosyalist Parti'nin aktif bir destekçisi olan Albert Hugenberg'e karşı bir saldırı olarak görüldü. Film, Heinrich Mann ve Karl Zuckmeier'in tüm eserleri gibi 1933'te Nazi Almanya'sında yasaklandı. Ancak Hitler'in bu filmi özel sinemasında sık sık izlediği ve intiharından birkaç gün önce Amerikan ordusu Ren'i geçtiğinde çok üzüldüğü biliniyor.

Blue Angel'ın aynı anda filme alınan İngilizce versiyonu uzun yıllar kayıp olarak kabul edildi, ancak daha sonra bir Alman film arşivinde bulundu.

Filmde Marlene, akşamları barlarda sahne alan ölümcül baştan çıkarıcı Lola-Lola'nın her zamanki rolünde ortaya çıkıyor. Şarkılar söyler ve tüm erkeklerin akıllarını karıştırır. Immanuel Rath bir profesör, kendini beğenmiş ve çekici olmayan bir tiptir. Bir gün öğrencilerinin Lola'nın performans gösterdiği aynı bara gittiğini öğrenir. Onunla ciddi bir şekilde konuşup ve bu tür gösterileri yasaklamak ister, çünkü onun kaptırdığı öğrenciler müfredatı düzgün bir şekilde öğrenmiyorlar, bundan Lola-Lola elbette suçlu. Bu gidip gelmelerde, kendisi de istemeden ona âşık olur. Marlene ne  güzelliği oyunculuğu onun hayal bile edilemeyeceği kadar güzeldir..Aşkı tarafından kör edilmiş profesör, etrafta hiçbir şey onu engelleyemez. Kariyerini kaybetmek pahasına ona evlenme teklif eder. Dietrich'in canlandırdığı şık, baştan çıkarıcı, çekici ama çok tehlikeli ve sinsi Lola, seyirciyi son dakikaya kadar heyecanlandırıyor. Bu kadından daha çekici görmemiş gibi. Profesör sinsi Lola'nın ağına işte böyle yakalandı ve sonucu üzücü olsa bile artık oradan çıkamadı ...Profesör sinsi Lola'nın ağına bu şekilde yakalandı ve sonucu üzücü olsa bile artık oradan çıkamaz

Aslında profesör, kariyerinde olması gereken noktada ve ciddiyet sahibi idi. Lola ile karşılaşınca mutlu aile kurma beklentisi, neşeli ve umutla ona kalbini açtı ve hayatını vermek istedi. Beklenmedik şekilde benzersiz bir sevgisi de vardı. Ancak Lola bu ciddiyetten uzak olması nedeniyle herşeyi mahvetti. Finalde eski sınıfında kürsüsünde donakalmış haliyle son pişmanlığı gözler önüne serilmesi üzücü oldu.

Mavi Melek (1930) Der blaue Engel

 106 dk

Yönetmen:Josef von Sternberg

Senaryo:Heinrich Mann, Carl Zuckmayer, Karl Vollmöller

Ülke:Almanya

Tür:Dram, Müzik

Vizyon Tarihi:01 Nisan 1930 (Almanya)

Dil:Almanca, İngilizce

Nam-ı Diğer:The Blue Angel | The Blue Angel

Oyuncular

Emil Jannings

Marlene Dietrich

Kurt Gerron

Rosa Valetti

Hans Albers

Özet

İmmanuel rath (emil jannings), yaşlı ve bekar bir profesördür. öğrencilerinden duyduğu the blue angel isimli gece kulübüne onları yakalamak amacıyla gider. gizlice gittiği gece kulübünde lola lola (marlene dietrich) isimli dansçıya herkes gibi o da tutulur. artık her akşam lola’yı ziyaret etmeden duramaz hale gelir. gece hayatı tıpkı bir girdap gibi onu içine çeker. sürekli bir hayal alemi içinde derslerde bile lola’yı düşünerek kendinden geçer. lola’nın başka erkeklerle olmasından ölümüne rahatsız olduğu için onun tüm ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. bu onun giderek çöküşüne yol açmaya başlar

Altyazı

Kahvaltınız hazır!

 Tanrım, bu adamla ne yapacağım?

 Dayanamıyorum.

 Her taraf tütün kokuyor.

 Demek artık kuş gürültüsü yok.

 Geri çekil!

 "Çöp"

Sessiz olun!

 Sessizlik!

 İhtiyar geliyor!

 Oturun.

 Buraya gelin.

 Hemen silin şunu.

 Susun!

 Yerinize oturun.

 Evet beyler,   şimdi bakalım dünkü dersimizden bu yana neler değişmiş.

 Bakalım siz neler öğrenmişsiniz.

 Konumuz Hamlet'ti sanırım.

 Hamlet, sahne 1.

 Evet?

 Yeter!

 Yanlış.

 Gördüğüm kadarıyla sizler İngilizce'yi doğru dürüst konuşamıyorsunuz.

 Benden sonra tekrarlayın: "The".

 Dişlerinizi ayırın.

 Oturun.

 Defterlerinizi çıkarın.

 Ve şimdi yazıyorsunuz.

 Julius Caesar.

 Evet, sorunuz da şu:  Eğer Mark Anthony   nutuğunu söylememiş olsaydı neler olabilirdi?

 Oturun.

 Bunu daha sonra konuşacağız.

 İçeri.

 Buraya gel.

 Otur.

 Demek sen de onlar gibisin.

 En iyi öğrencim.

 Yeter.

 Bu büyük terbiyesizlik.

 Sus.

 Söyle bakalım.

 - Nereden çıktı o kartpostallar?

 - Hiç biri benim değildi, efendim.

 İnkar etmeyi bırak.

 Söyle.

 Diğerlerinin olmalı.

 O yerden almış olmalılar.

 Peki neresiymiş bu yer?

 Ben oraya hiç gitmedim, efendim.

 O gibi yerlerle hiç ilgim yoktur.

 Sana bir soru sordum.

 Soruma cevap ver.

 O kartları "Mavi Melek"ten almış olmalılar.

 Orası bir batakhane.

 "Mavi Melek".

 Ayağa kalk.

 Bunu sonra konuşacağız.

 Bu tarafa gel.

 Bana doğru.

 Buraya gel, Lola.

 Sana peşin para veririm.

 Durun!

 Bir yere kaçamazsınız.

 Kimsiniz?

 Yatak odamda ne işiniz vardı?

 Siz şu   artist Lola Lola mısınız?

 Siz polis misiniz?

 Hayır, sayın bayan.

 Benim adım Profesör lmmanuel Rath.

 Bir lisede öğretmenlik yapıyorum.

 O zaman, şapka çıkarmayı biliyor olmalısınız.

 Benden ne istiyorsunuz?

 Ben buraya resmi bir görevle geldim.

 Siz öğrencilerimi zehirliyorsunuz.

 Siz nesiniz bayım, çocuk bakıcısı falan mı?

 Ne oldu?

 Neden birdenbire sustunuz?

 Ortalıkta kazık gibi dikilmesene.

 Trafiği tıkıyorsun.

 Ne garip adam!

 Bu ne arıyor burada?

 Uzak dur.

 İstersen kalabilirsin.

 Ama uzakta dur.

 Dikkat et, ihtiyar.

 Burada her şey olabilir.

 Vay vay vay!

 Dikkat et de şikayet almayalım.

 Söyle bakalım, şimdi nasılım?

 Aygırlarını benden uzak tut.

 Peki, benim şapkam nerede?

 İçmiyoruz dedik ya.

 İçmemelisiniz bayanlar.

 Sanatınız için para alıyorsunuz.

 Ayyaşlığınız için değil.

    - Burada senden başka ayyaş yok.

 Yeter!

 Son sözümü söyledim.

 Bu ihtiyarı da nereden buldun?

 Kendileri gerçek bir profesör.

 Profesör mü?

 Ben bir lise öğretmeniyim.

 Doktor lmmanuel Rath.

 Biz harika bir çift olduk.

 Ben sanatçı, siz de bir bilgin.

 İzninizle kendimi tanıtayım.

 Kiepert.

 Ben de bir sihir profesörü sayılırım.

 Beni daha önce çağırmalıydın, güzelim.

 Sizinle tanışmak benim için büyük bir şeref oldu.

 - Ben buradayım çünkü  - Size kapımız her zaman açıktır, efendim.

 Burada olmanıza gerçekten çok sevindim.

 Sizin gibi birine ihtiyacımız vardı.

 Neden bana söylenmiyor?

 Burada yönetici ben değil miyim?

 Sen yaşlı bir öküzsün.

 Git ve numaranı yap.

 Beni tehdit etmeye kalkma.

 Ne harika bir kadın.

 Sizi tebrik ederim, Profesör.

 Gerçekten zevkinize hayran kaldım.

 Böyle bir şeyi nasıl söylersiniz?

 İsterseniz aranızı yapabilirim.

 Ama kesenin ağzını açmak gerekir.

 Ben buraya öğrencilerim için geldim.

 Siz onları zehirliyorsunuz.

 - Biz mi?

 Buraya sadece yetişkinler  - Seni yalancı!

 Dur!

 Buraya gel!

 Kaçma!

 Dur!

 Dur!

 Kaçma!

 Şapkanızı verecektim ama nerede olduğunu bilmiyorum.

 Lütfen oturun.

 Peki, bir şey söyledi mi?

 Tabii ki hayır.

 Bizden çok korkuyor.

 I love you (Seni seviyorum).

 İngiliz çapkını numaralarını bırak şimdi.

 O kendini kaybetti.

 Çok yakında toparlar.

 Seni geri zekalı.

 Senden kırmızı balık istedim.

 Sense gidip bana sıradan bir tavşan getirdin.

 Demek liseli öğrenciler yine burada.

 Pekala.

 Burada ne işiniz var sizin?

 Bu sefer son olsun.

 Peşinizden adam getiriyorsunuz.

 Geliyor.

 Hayır, hayır, beyler.

 Sizi orada bulabilir.

 Mahzene inin.

 Saygılar, Profesör.

 Bu gerçekten büyük bir sürpriz.

 İçeri girin, Profesör.

 Heyecanla sizi bekliyordum.

 Tekrar geleceğinizi biliyordum.

 Her zaman geri gelirler.

 Sevgili bayan   dünkü koşuşturmam sırasında  o aceleyle  şapkam yerine   bunu alıp öyle çıkmışım.

 Benim için gelmediniz mi yani?

 Öyle durmayın.

 Çıkarın paltonuzu.

 Tutun şunu.

 Güzel gözler, değil mi?

 Beğenmediniz mi?

 Oh hayır, çok  çok güzel.

 Buraya yine resmi bir amaçla mı geldiniz?

 Korkarım ki ben   dün size karşı kaba davrandım.

 Ve yaptığımdan utanıyorum.

 Evet, bu doğru.

 Ama bugün daha iyisiniz.

 Profesör, hedefinize ulaşınca bana bir işaret çakın.

 Bana doğru döner misiniz?

 Öyle durun.

 Öğrencileriniz sizi bu halde görmeli.

 Hadi, işimize dönelim artık.

 Aslında Profesör, çok şirinmişsiniz.

 Afedersiniz.

 Çok özür dilerim.

 Olamaz.

 Şimdi iyi misiniz?

 Afedersiniz, Profesör, rahatsız ettim.

 Dışarıda şişkin cüzdanlı bir adam var.

 Az önce bana seni görmek için can attığını söyledi.

 Pekala, ona Guste'yi yolla.

 Sen aklını mı kaçırdın?

 Adam seni istiyor.

 Olabilir.

 Ben bir sanatçıyım.

 Ne saçma, değil mi, Profesör?

 Bunun gibiler kendini sanatçı zannediyor.

 Merhaba.

 Benim adım Kaptan Thomas Diefritz.

 Az önce Calcutta'dan buraya geldim.

 Saygılarımla.

 Size özel olarak getirdim.

 Beni rahat bırakın ve hemen dışarı çıkın.

 Başka ne istiyorsunuz?

 Bayan sizi istemiyor.

 Hemen dışarı çıkın.

 Bu baban mı?

 Ben bu hanımefendinin ailesinden değilim, bayım.

 Ailesinden değilsen, uşağı falan mısın?

 Sessiz olun.

 Dışarı çık, çapkın ihtiyar.

 Hemen!

 Ama Profesör, ne yaptınız?

 Seni aşağılık çöpçatan!

 Onu bu şekilde dışarı atamazsınız.

 Bakın adam şampanya ısmarladı.

 Her şeyi ben öderim.

 Dışarı çıkın.

 Yürüyün.

 O adam bana ihtiyar çapkın dedi.

 Lütfen bağırmayın Kaptan.

 Bütün polisi buraya getireceksiniz.

 Hepimiz ekmeğimizden olacağız.

 Evet, polis.

 Asıl polisi şimdi ben çağıracağım.

 O adam beni öldürmeye çalıştı.

 Doğrusu çok uzun zamandır   biri benim için kavga etmemişti.

 Bu yaptığım benim görevimdi.

 Hadi, kadeh kaldıralım, Profesör.

 Bu ateşinizi alacaktır.

 - Sağlığınıza   - Ben size içiyorum.

 Güzelliğinize ve sanatınıza.

 Afedersiniz, Profesör ama polis buraya geldi.

 Gitseniz iyi olacak.

 Benim korkacak hiçbir şeyim yok.

 Siz değil bizler korkuyoruz.

 Bir yere saklanmalısınız.

 Ama ben hiçkimseden korkmuyorum.

 Bunu bilin.

 Bu karmaşada, mahzen otele döndü.

 Bu beyefendi, bana sizden şikayette bulundu.

 Bunlar beni öldürmeye çalıştılar.

 Kim yaptı?

 Nereye gitti o?

 Tutuklayın onu, memur bey.

 O bana saldırmaya kalkıştı.

 Hadi, saçmalamayı kes artık.

 Nereye sakladınız, diyorum.

 Bunu neden bana soruyorsun ki?

 Ben de dışarıdaydım.

 Dışarı, sefil yaratıklar.

 Sonunda sizi yakaladım.

 Hemen dışarı çıkın.

 İşte bu kadar.

 Yakalandınız.

 Yalanınız buraya kadardı.

 Sen de çık.

 Sizi utanmazlar.

 İşte bu.

 Boğazımı sıkan işte buydu.

 Tutuklayın bu adamı.

 Afedersiniz Profesör ama 

Bana hakaret etti.

  bu adam sizden şikayette bulunuyor.

 Ben de ondan şikayetçiyim.

 Şahitlerim de var.

 O utanmazın biridir.

 Bir de benden şikayet ediyor.

 Tutuklayın şu adamı.

 - Size susmanızı söyledim.

 - Hiçkimse beni susturamaz.

 Belki nezaret susturabilir.

 Hadi, yürü bakalım.

 Seni aşağılık pis katil!

 İhtiyar çapkın, hah?

 Elimden kurtulamayacaksın.

 Şimdi   yaptıklarınızın sonuçlarını açıkça gördünüz.

 Söyleyin, öyle değil mi?

 Hemen söndür o sigarayı.

 Sana, o sigarayı hemen söndür dedim.

 Söyleyin, sizler neyin peşindesiniz?

 Sizinle aynı şeyin, Profesör.

 Dışarı!

 Bir daha buraya gelmeyin.

 Bir harikaydınız, Profesör.

 Şimdi bir içkiyi hak ettiniz.

 Pislik!

 Pislik!

 Sizi sefil serseriler!

 Sizinle işim daha bitmedi!

 İyi misiniz, Profesör?

 Ben iyiyim.

 Çok daha iyiyim.

 İnanamıyorum.

 Öğretmenlik ne zor meslekmiş.

 Doğrusunu isterseniz, heyecanlıymış da.

 Lanet telefon!

 Bu gece gösteri olacak mı?

 Olmayacaksa dışarıya gel de onlara söyle.

 Adamlar beni yiyecek.

 O kaptanı içeriye kim aldı?

 Bütün bunlar senin hatandı.

 Pekala, hadi işinin başına dön.

 Hadi gel de şarkımı dinle.

 İnan bana, sana çok iyi gelecektir.

 Bilmem farkında mısınız ama bana tokat attınız.

 Fakat ben sizi affetme inceliğini gösterebilirim.

 Size özel bir şey hazırladım.

 Bu sizi kendinize getirecektir.

 Bu benim çok özel tarifimdir.

 Hadi, alın için şunu.

 Bunun gerçekten bana yardımı olur mu?

 Elbette.

 İliklerinize can verecektir.

 Hoşunuza gitti mi?

 Hadi biraz dışarı çıkalım.

 - Temiz hava alın.

 - Nereye?

 - Benim özel locama.

 - Neden?

 Lola'yı dinleyebilmek için.

 Bayanlar ve baylar, şimdi sizlere   bu gecenin onur konuğu sunmaktan büyük bir zevk duyuyorum.

 Dr. Immanuel Rath.

 Kendisi bir lisede öğretmenlik yapmaktadır.

 "Doğru olanı yap ve kimseden korkma." Profesör!

 Kahvaltınız hazır.

 Günaydın, lmmanuel.

 Günaydın.

 Kahvaltın hazır, Profesör'üm.

 Gel hadi, kahven soğuyacak.

 Hadi, otur.

 Uyurken hep horlar mısın, hayatım?

 Genellikle pek horlamam.

 Sanırım içkiyi biraz fazla kaçırmışım.

 Abartıyorsun.

 Sen çok daha fazlasını içersin.

 Üç.

 Kahven de sözlerin kadar tatlı.

 Güzel mi?

 Harikulade.

 Olağanüstü.

 Biliyor musun, istersen bunu her gün içebilirsin.

 Bence de çok iyi olur.

 Zaten bekarım.

 Okula geç kalıyorum.

 Acele etmeliyim.

 Geç kaldım.

 Bana dönsene.

 Kıpırdama.

 Bu, sana beni hatırlatır.

 Hoşçakal öpücüğü yok mu?

 Hadi, öp beni.

 Beni seviyor musun?

 Evet, tabii.

 Hoşçakal.

 Lütfen dikkatli ol, canım.

 Günaydın, Profesör.

 Oturun.

 Sayın Profesör, ben burada pislik kokusu alıyorum.

 Hepinizi attıracağım.

 Bu okuldan kovulacaksınız.

 Beyler, lütfen sessiz olun ve sınıfı terk edin.

 Sizinle sonra konuşuruz.

 Büyük bir yetenek.

 Ben bunu anlayabilirim   ama o kadının geleceğinizi tehlikeye attığının farkında mısınız?

 Lütfen biraz saygılı olun, müdür bey.

 Siz benim müstakbel karımdan söz ediyorsunuz.

 Söylediklerinizde ciddi olamazsınız.

 Bu konuda söylediğim her sözde ciddiyim.

 Bir daha da böyle yorumlarda bulunmayın.

 O zaman üzgünüm.

 Biz saygıdeğer bir okuluz.

 Hemen eşyalarınızı toplayın.

 Acele edin.

 Tren bizi beklemez, çocuklar.

 Girin.

 Hey kadın, söylesene bana, biz neden hiç evlenmedik?

 Bunu ben de çok merak ediyorum.

 Daha ne bekliyorsunuz?

 Yolu bilmiyor musunuz?

 Yolcu etmeye mi geldin?

 Ne kadar tatlısın.

 Bakın sevgili bayan Lola, ben

 Çiçekler gerçekten güzelmiş.

 Teşekkür ederim.

 Gelecek yıl tekrar geleceğim.

 O zaman beni görmeye gelirsin.

 Bakın sevgili bayan Lola, ben size küçük bir şey daha getirdim.

 Biliyorum, bu sizin güzelliğinizin yanında çok sönük kalacaktır.

 Bir şey sormak istiyorum.

 Acaba benimle evlenir misiniz?

 Gerçekten de çok tatlısın.

 Eminim, siz de bu anın büyüklüğünün en az benim kadar   farkındasınızdır.

 Çok sevgili arkadaşlarım.

 Bu fırsattan yararlanarak  Yeter artık.

 Şu bitmeyen konuşmana başlama.

 Yoksa yine mi ağlayacaksın?

 Keşke sizi zamanında tanısaydım.

 O zaman her şey çok farklı olurdu.

 O zaman ben de Profesör gibi bir kocaya sahip olabilirdim.

 Aptal bir sihirbazın yerine demek istiyorum tabii.

 Evet, benim bir sihirbaz olduğum doğru.

 Bakın işte yine başladı.

 Aptal büyücü parçası seni.

 Sus artık.

 Profesörün önünde benim sanatımla alay edemezsin.

 Bu gerçekten büyük bir iştir.

 Önemlidir.

 Bakın, şimdi elimde hiçbir şey yok.

 Alın, alabilirsiniz.

 Lütfen çantamı getirir misin?

 Sen gerçekten çok sakarmışsın.

 Söyler misin, bunları neden getirdin?

 Neden mi getirdim?

 Çünkü ben onları satıyorum.

 Artık ben beş parasız kalana kadar kesinlikle böyle bir şey yapmayacaksın.

 Her neyse, önemli değil.

 Yine de yanımda kalacaklar.

 İşler nasıl gidiyor?

 İki tane satabildim.

 Bu cahil kalabalığı sevmiyorum.

 Git de bir tıraş ol.

 Belki o zaman satabilirsin.

 Yüzün temiz olursa belki insanlar sana saygı duyarlar.

 Öyle okul çocuğu gibi bakma suratıma.

 Senin iyiliğin için söylüyorum.

 Tıraş konusunda haklı.

 Kendine biraz daha özen göstermelisin.

 Şunu sakın unutma, bizler o "cahil" dediğin kalabalık sayesinde yaşıyoruz.

 Onlara saygı göstermelisin.

 Evet, yaşıyoruz.

 "Yaşıyoruz"  İstediğin an gidebilirsin.

 Yaşamakmış.

 Yaşamak  Ben buna katlanamam.

 Böyle yaşamaktansa   bir köpek gibi ölmeyi yeğlerim.

 Sizler buna yaşamak mı diyorsunuz?

 Pekala, çoraplarımı giydir.

 Saç maşasını ver.

 Bu çok sıcak.

 Pekala, Profesör, hazırlıklar nasıl gidiyor?

 Puro alır mısın?

 Havana'dan.

 Sumatra ağızlıklı.

 Dikkat ettim de, sen bugün bana karşı ne kadar da iyisin.

 Evet, haklısın.

 Bunun için sebebim de var.

 Şunu unutmamalısın dostum,   sen de artık bizim gibi gösterimizin yıldızlarındansın.

 İhtiyarla alay etmeyi bırak.

 Buna gerek yok.

 Alay etmiyorum.

 Senin kocan gerçek bir yıldız, kızım.

 İşte, şuna bak.

 Bu da yeni kontratımız.

 Sonraki durak   "Mavi Melek".

 - "Mavi Melek" mi dedin?

 - Evet.

 Yeniden kasabana dönüyoruz.

 Reklam çok büyük.

 Profesör Immanuel Rath.

 İmkansız.

 Oraya asla geri dönmeyeceğim.

 Bunu bir daha düşünmelisin.

 Bunu asla yapmayacağımı söyledim sana.

 Bunu yapmak zorundasın.

 Ve sen de çok iyi biliyorsun ki, tam 5 yıldır   bu kadının sırtından geçiniyorsun, unutma.

 Ve şimdi sana birkaç kuruş kazanma şansını tanıyoruz.

 Ama sevgili Profesör gururuna yediremiyor.

 Bu kadar yeter.

 Oraya gideceğiz.

 Biz yarın başlıyoruz.

 Geleceksin.

 Asla.

 Benden her şeyi isteyin ama bu hariç.

 Ben böyle bir utancı kaldıramam.

 Ölürüm daha iyi.

 Hadi, sakin ol.

 Hayır, bunu yapmayacağım.

 Asla.

 Her şey yoluna girecek.

 Sonunda bu lanet deliğe geri döndük.

 Anlamadım.

 Buraya "delik" mi diyor?

 İyi ama burası  Karım hiç değişmedi, müdür bey.

 Hala çok mızmız.

 Tek bir kilo bile vermemişsin.

 Berbat bir haldeyiz.

 Özellikle bir aydır.

 İyi kazanıyor musunuz?

 Son 3 hafta bir felaketti.

 Merhaba, müdür bey.

 Merhabalar, üstat.

 Sizi 10 yıl daha buralarda görmek istemiyorum.

 Bir numara olsaydım zaten buralara gelmezdim.

 İnanın bana, müdür bey.

 Bu da kimdi böyle?

 Müşteriyi buradan uzak tutabilen biriydi.

 Buraya bir sürü yakışıklı gelmiş, hah?

 Treninizi kaçıracaksınız.

 Boşverin.

 Zaten siz aşktan ne anlarsınız.

 İzninizle, bayan.

 Size kendimi tanıtmak istiyorum.

 Mazeppa.

 Adelbert Mazeppa, dünyanın en güçlü erkeğiyim.

 Ne olmuş yani?

 Ben hareket adamıyım.

 Hala burada olmamın sebebi sizsiniz.

 O kadar aceleci olmayın.

 Hiç vaktiniz yok mu?

 Birkaç saatçik bekleyebilirim.

 Hepiniz evlerinize gidin.

 Yer kalmadı.

 Her şey yolunda gidecek.

 Endişelenmen gereksiz.

 Bu gecenin sonunda büyük bir yıldız olacaksın.

 Hayran kalacaklar sana.

 Sonra Berlin'e,   Londra'ya,   New York'a gideceğiz.

 Onu kandırma.

 Önce buradan bir kurtulsun.

 Biz hala "Mavi Melek"deyiz.

 Moralini bozmasana.

 Burnu nerede?

 Onu sana vermiştim.

 Bana burun falan vermedin.

 Tamam, biraz sakin olun Profesör.

 İnanın bana bu işe ilk başladığım zaman   ben de sahneye çıkmadan önce heyecandan öleceğimi sanıyordum.

 Adam sakin.

 Neden sinirini bozuyorsun?

 Buna inanamıyorum.

 Belediye Başkan Yardımcısı bile gelmiş.

 Ben gidip içeriye bir göz atayım.

 İnanın bana herkes burada, Profesör.

 Sizin eski arkadaşlarınız, yani öğretmenler.

 Ayrıca öğrencileriniz de var.

 Hepsi buraya sizin için gelmiş.

 Bu ne kadar da güzel bir şey, öyle değil mi?

 Lütfen onları üzmeyin, sayın Profesör.

 İşte bu çok doğru.

 Sahnede iyi olmalısın.

 Unutma, ne olursa olsun moralini bozmayacaksın.

 Beni örnek almalısın.

 Söyler misiniz, etrafta böyle güzel bir kadın varken, buradan nasıl ayrılabilirim?

 Bu ne surat.

 Bir şeye mi kızdın?

 Neden bana öyle bakıyorsun?

 Sakın unutma, sen artık halkın "Pagliaci"sisin.

 Neler oluyor?

 Kötü bir şeyler sezinliyorum.

 Bunun çaresini biliyorum.

 İzninizle kendimi tanıtayım.

 Benim adım Adelbert Mazeppa.

 Büyük aktör.

 Bir sanatçıyım.

 Hadi, sahneye çıksana.

 Herkes seni bekliyor, hayatım.

 Nesi var bunun?

 Ne dersin, dostum, bir içki ister misin?

 Sana iyi gelir.

 Deli falan mı bu adam?

 Onu nereden buldun, hah?

 Sizin neyiniz var?

 Lola, buraya gelsene!

 Ben sahneye falan çıkmam.

 Neyin var senin?

 Saçmalamayı bırak.

 Beni şimdi yalnız bırakamazsın, anlıyor musun?

 Sahneye çıkıyorsun.

 Sen aklını kaçırmışsın, canım.

 Sahneye çıkman gerekiyor.

 Ve sahneye çıkacaksın.

 Hadi, acele et.

 Duyduklarım doğru mu?

 Sahneye çıkmak istemiyor musunuz?

 Aklınızı mı kaçırdınız?

 Herkes sizi bekliyor.

 Yürüyün.

 Bayanlar ve Baylar,   sizlerden özür dilemek istiyorum.

 Teknik bir aksaklık yüzünden gösterimize geç başladık.

 Yoksa içeride tıkınıyor muydunuz, hah?

 Şimdi sıra büyük gösterimize geldi.

 Sizlere uluslararası ünlü sihirbazlık gösterimizi sunuyoruz.

 Ve bu gösterinin özel konuğu   sizlerin ve bu kasaba halkının uzun yıllardan beri çok yakından tanıdığı saygıdeğer bir isim.

 Biliyorsunuz, kendisi   uzun yıllar eşsiz bilgisiyle sizlerin hizmetindeydi.

 Kendisi çok uzun yıllar   buradaki lisede öğretmenlik yapmıştır.

 Bize Profesörü gösterin!

 Sanırım artık lafı uzatmanın, onu tanıtmaya çalışmanın bir anlamı yok.

 Ve ben artık sizlerin o sonsuz sabırlarını fazla zorlamadan   kendisini sahneye davet etmek istiyorum.

 Profesör Dr. Immanuel Rath!

 Acele et.

 Gösteriyi berbat edeceksin.

 Bayanlar ve Baylar,   işte kendisi karşınızda, August.

 Benim en iyi öğrencim.

 Evet, sizin de gördüğünüz gibi kollarımda hiçbir şey saklamıyorum.

 Yalnızca ellerimi görüyorsunuz.

 Şimdi de sıradan bir şapka görüyorsunuz.

 Onun da herhangi bir garip yanı yok.

 Bu çok sıradan bir İngiliz şapkası.

 İçi boş.

 Bir hilesi yok.

 Ne bir gizli hilesi ne de bir oyuğu falan var.

 Şimdi bu şapkayı alıp   bizim August'un güzel kafasına yerleştiriyoruz.

 Ve şimdi de sihrimizin yardımıyla içinde harikulade bir güvercin çıkarmayı deneyeceğiz.

 Belki de sizler   bu şapkanın içine daha önceden bir güvercin yerleştirdiğimi düşünüyorsunuzdur.

 Ama yanılıyorsunuz.

 Bakın, boş.

 Boş.

 Bu da boş.

 İşte bir kanıt daha.

 Bir iğne.

 Bayanlar ve Baylar, lütfen heyecanlanmayın.

 Bu elimdeki silahla asistanıma ateş edeceğim.

 Gördüğünüz gibi, August güvercin yumurtlayabiliyor.

 Ama bu korkunç bir şey.

 Ona bunu yaptıramazsınız.

 Bakın ne diyeceğim, bizim burada hiç yumurta kalmamış.

 Bana rica etsem   birkaç tane bulabilir misiniz?

 Elbette.

 Sizin istemeniz yeter.

 Şimdi asistanım August'un burnundan birkaç tane yumurta çıkaralım bakalım.

 Sakin ol.

 Şunu sakın unutma, August!

 Sen bir ara Profesördün.

 Ama artık değilsin.

 Söyler misiniz acaba, sizce August'un şapkasından yumurta da çıkartabilir miyiz?

 Yumurta bulamadık.

 Yumurtalar!

 Yumurtalar nerede?

 Sakin olun, Bayanlar Baylar.

 Biz sizleri yumurtasız bırakmayız.

 Bir  İki  Üç  Bir yumurta.

 Çok taze bir tavuk yumurtası.

 Hakiki bir yumurta.

 Daha fazla yumurtla!

 Bizden daha neler saklıyor acaba bu.

 Hadi!

 Ötsene!

 Sana söylüyorum.

 Ötsene!

 Öt, hadi!

 Sen ne yapmaya çalışıyorsun?

 Benden ne istiyorsun?

 Bu iş burada biter.

 Ben artık sana daha fazla katlanamam.

 Buradan gitmeni istiyorum.

 Olanlar için gerçekten üzgünüm.

 Bir daha buralara gelme.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar