Print Friendly and PDF

Kanım Benim

 


Sevdam

Leylayı seven uykuda kalır mı derler. Uyumuşum. Sor ki neden?

Uzun zamandır göremediğim yüzünü görmüş bayılmışım. Üstüme güneşin doğmuş, bense terler içinde sızmış, geceden kalan sarhoşlar gibi.

Gece senin kutsal mabedine sessizce geldim. Sunakta bize sunduğu kasenin çatlamış kısmından ince ince sızan  kan şarabını içerek kendimden geçtim. Sen bunu uyudu söyle. Ne güzeldi benim için.

Baygın baygın öyle kalmışım.

Seninle olmak, seni sevmek, sana doyamayan sevgine doymak için inatçı hal ile olmak...

Işıklarının vurduğu yer var ya, orada suya akseden resimlerine baktım, ve narsist duygularla dünyada senden daha güzel var mı, kimseler görmesin bu hayallerini diye elimi kestim, kana dönsün dedim. Nerde daha berraklaştı su…akan kanımla senin resimlerin binlerce kez arttı. Ve kalmak istedim. Gitmişim ama suyun beni yine kıyıya attı ki hala bak buralardayım. Hatırlıyorum, suyun dibine çöktüğümü, kızıyorum kendime neden geri döndüm ki?

Şarabını içtim içtim hala yok mu dercesine misk ve amber kokan abı hayat suyu.

Senin sevgin beni bu kadar alıp götürürken büyükler neler demedi ki…

Aklını başına almadın mı hala, sevgili bunların karşılığında senden can alır...

Ya ben ne derim?

Ben onun için yaşıyorum...dilediklerim için değil ki!

Şu vakitte kadar gördüğüm nimetleri, önceden neden görmedim...

Şimdi ayık gezme zamanı değil.

O şarap dağıttığı mabette, bana sızan kadarını nasip kılmış. Kadeh kadeh sunsaydı ne olurdu halim?

O sızanım bile bana kan, can ve hayat oldu.

Vaizler ne bilsin,  şarap içmek haram diyorlar.  Ah bir bilselerdi içime kan gibi akan şarabın  tadını verdiği sonsuz zevki…buna kavuşmak için birbirlerini kırarlardı.

Şimdi ben sızmışım yıllar yılı uyuyan mağara sahipleri gibi…bir gün gibi.

Ah sevgili!

Seni kendim için seviyorum sanırdım. Hayır sen benim kendimmişsin. Sen dediğimde ben demişim, seni düşünüyorum derken beni düşünmüşüm...

Ayık olduğum zamanları istemiyorum.  Böyle geçseydi senin yanında ayaklarının altında... Sızmış olarak yıllar yılı.

Bilirsin beni, yıllarım  aramakla geçti... sormakla geçti ve şimdi buldum. Ancak aklım gitti... Ayık olmam gerekli olacakken. Ama anladım ki kendini bulunca insan kiminin için daha ayık kalmalı ki. Geride ne kalsın ki...

O ateşin içinde kül olmuş gibi tozlara karışan biri daha neden toplansın.

Dağıt beni, bendekilerden, birleşmesinler.  Her zerrem dile gelsin adını ansın sayısız kelimelerle ve ben bunları söylerken bütün kainat aşk gelsin.

Aşkın kendisi bir ruhun ikiye bölünmüş şekliyse…şu an sen sessizliğinde benim iniltilerimi sen dinleyip rahatsız olayım, ben dinlerim, daha çok sevdiğimi kendime anlatmaktan zevke alan biri gibi.  

Gel, demeden gelmişim…sar demeden sarılmışım...ben mi bıraktın bende,  hepsi senin olmuşum. Seninim dediğim günlerim aslında noksanlığımın olduğu demlermiş. Ben hep benim demem gerekirmiş bak benim olmuş...bütün dileklerim benim olmuş...meğer sen benimmişsin.

Ey güzellik denen sıfat eğer benim sevdamın yanına gelseydin harflerin dağılırdı... kelime olarak dahi kalamazdın ve  toplanamazdın. Ve benim sevdamın kadehinden bir damla tatsaydın daha toplanmayı bırak aslını unuturdun.

Şükür ediyorum kutsal kadehinden sızan şaraba ağızımı dayayıp tatmak bana nasip oldu... daha dilek bırakmadı.

Hepsi bu değil mi?

Hepsi bu işte…

Benim olmak isterdim, ben benim oldu...

Şimdi deli divaneyim…güzelimin yanında bir daha ayık kalmak bana günah olur...

Ayıklık ayrılık günlerini başa sarar.

Sarhoş olmak ve bu uğurda bir daha kendim olarak değil senin varlığın olarak anılmak istiyorum. Bu sonsuz sevda  şarkısını benim için söyleyecek binlerce parçam  var...Onlar daha toplanamaz,  göğe dağılmış yıldızlar uzayda dolaşan bütün  serseri taşlar...

Hep seni ansın dursunlar...

Daha dua edilir mi, toplansın diye… olur mu bir daha birleşsin… olur mu

Dağılsın dursun istiyorum. Onların seslerinden duyacağın ahenk,  sonsuzluğa akan şarkıda sen bile dinlemeyi çok  istersin...

Ah…

Ben senin için yaşayamıyorum.

Her an senin için binlerce kez ölüyorum.

Daha fazlasını bulamadığım için.

Seni düşünüyor, seni anıyor ve her an bir daha ölmek için,  tekrar tekrar benimlesin ve hissederek yaşıyorum….

İsmail Hakkı Altuntaş





Leblerimle emrine âmâdedir cânım benim
Alda bir bûseyle öldür haydi cânânım benim

Lâl olur birden dilim bilmem neden görsem seni
Görmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim

Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb
Olmadım bir lahza rahat geçti devrânım benim

Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine
Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim

Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana
Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim

Kantutar sen her bakışta kastedersen cânıma
Yâremi sar melhem ol da akmasın kânım benim

Arif Emre her ne etse râzıdır fermânına
Sahibimsin hem efendim hemde sultânım benim

Süleyman Arif Emre



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar