BİR CAN BİR KEDİ
Ahî Ferec Zencânî (ö. 457/1065) kedisinden
alacağımız ders.
Rivâyete göre, bir gün dergâhın aşçısı
sütlaç yapmak için çömleğe bir miktar süt koymuştu. Kara bir yılan bacadan
çömleğin içine düştü. Şeyh Zencânî’nin kedisi bunu gördü. Çömleğin etrafında
sürekli dönüp ızdırapla miyavlıyordu. Bu durumdan habersiz olan aşçı, onu
azarlayıp kovaladı. Aşçı onun anlatmak istediğini kavrayamamıştı. Kedi gelip
kendini kaynayan çömleğin içine attı ve öldü. Yemeği boşalttıkları vakit o kara
yılanı ölü olarak buldular. Şeyh: “O kedi, kendisini dervişlere fedâ eyledi.
Onu kabre koyun ve orayı ziyarete gidin.” dedi. Derler ki: O kedinin kabri
gerçekten mevcuttur ve halk orayı ziyaret eder.
(Abdurrahman Câmî, Nefahâtü’l-üns (nşr.
Mahmûd Âbidî), Tahran 1375 hş./1996, s. 150-151.)
Bağdatlı mutasavvıf Ebû Bekir Şiblî
hicrî 334 (m. 946) senesinde vefat etmişti. Ölümünden sonra dostlarından biri
onu rüyasında gördü ve:
“Allah Teâlâ sana nasıl muâmele etti?”
diye sordu. Şiblî şöyle cevap verdi: Rabbim beni huzuruna aldı ve bana: Ey
Ebû Bekir Şiblî, biliyor musun, seni neden affettim? diye sordu. Dedim ki:
İyi amellerimden dolayıdır. Hayır, dedi. Ben: İbâdetlerimde samimi idim, dedim.
O: Hayır, dedi. Hac, oruç ve namazlarımdan dolayıdır, dedim. Hayır, dedi, bu
yüzden de seni affetmiş değilim… Dedim ki: Ey Allahım, o zaman ne
sebeple beni affettin? Buyurdu ki:
Hatırlıyor musun, Bağdat’ın ara
sokaklarında gidiyordun. Soğuktan mecalsiz kalmış, ayazdan ve kardan kurtulmak
için duvardan duvara koşarak sığınak arayan bir kedi yavrusu buldun, merhametle
onu yerden kaldırdın ve kürkünün içine sokup ısıttın. Dedim ki:
Evet hatırlıyorum. Buyurdu ki:
O kediye merhamet ettiğin için ben de
sana merhamet ettim.
(Muhammed b. Mustafa ed-Demîrî,
Hayâtü’l-hayevâni’l-kübrâ (thk. İbrahim Sâlih), Dımaşk 2005, IV, 157; Annemarie
Schimmel, Şark Kedisi (trc. Senail Özkan), İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2009, s.
22-23.)
Muhyiddin İbnü’l-Arabî hazretleri kendi
üstad ve şeyhlerinden bahsederken şöyle demiştir:
“Şeyhlerimden biri de Fas şehrinde
bulunan bir oluk yani su kanalıdır. Kendisinden birçok meselelerde istifâde
ettim. Onlardan biri de bir kedidir. Ondan da değişik meselelerde faydalandım”
( Muhammed Es’ad Sâhibzâde (drl.),
Bugyetü’l-vâcid fî mektûbâti Hazreti Mevlânâ Hâlid, Dımaşk 1334, s. 176.)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar