Genlerimiz bizi bırakmıyor…
"Herkes
yaratılış programı (fıtratı) doğrultusunda fiiller ortaya koyar" (İsra
suresi/ 84)
Araştırmam
boyunca, araştırmadan gerçekten sorumlu olan kişinin, Freud arşivlerinin
direktörü ve New York'ta çok seçkin psikiyatr
olan Dr. Peter Neubauer olduğunu
öğrendim.
Nazi Soykırımı'ndan gelen Avusturyalı bir
mülteciydi ve New York'ta bir klinik
açtı ve Amerika'daki en iyi
psikiyatristlerden biri oldu.
Louise Wise kurumundaki insanların birbirinden farksız kardeşleri
ayırdığını ve ardından Neubauer
liderliğinde bilim adamlarından oluşan bir ekibin, onları takip edeceğini
öğrendim.
Araştırma sürecimde, bu bilimsel ama muğlak makaleye
rastladım.
Birbirinden farksız kardeşlerin ayrıldığı bu gizli çalışmaya atıfta bulunuyordu.
Şok olmuştum ve merak da etmiştim.
Bu bilimsel deney uğruna birbirinden
farksız üç bebek birbirinden ayrılıyor.
Bu bebeklerin üçü de New York şehrindeki bir evlatlık edinme kurumundan geliyor.
"29 yaşında Yahudi ve bekar bir kadından doğmuş
olup, doğum tarihiniz 9 Ekim 1968'dir.
Anneniz yüksek
IQ'u ile oldukça zeki biriydi.
Üniversiteyi
üstün başarı bursuyla kazanmıştı, fakat duygusal problemleri sebebiyle derslere
ara vermişti.
Duygusal
problemleri için, kendi isteğiyle hastaneye yatmıştı.
Orijinal tıbbi
raporları bulamamama rağmen, ikincil kaynaklar annenin tanısının şizofreni olduğunu belirtiyor.”
Üçüzler, Louise Wise tarafından yerleştirilmiş
olan ve kendilerinden daha büyük
evlatlık bir çocuğun bulunduğu ailelere yerleştirilmişti.
Bu, planın bir parçasıydı.
'
Bunu izledikten sonra nasıl hissediyorsunuz?
Biri, bir diğerini gerçekten tanımıyordu.
Ama davranışları
çok benzerdi.
'Hayatlarımız
olağanüstü bir şekilde birbirlerine paralel.’
‘ Bu, bu çok
saçma.’
‘ Kişiliklerimizi
tartışmaya başlar başlamaz, aynı olduğumuzu gördük.’
‘ Kişiliklerimiz
aynı, mimiklerimiz aynı.’
‘ Hep aynı anda
konuşuyoruz.’
‘ Ben bir cümle
başlatıyorum, o bitiriyor.’
‘ Üçümüz de Çin
yemeği seviyoruz.’
‘ Bir zamanlar
hepiniz güreşçiydiniz?’
‘ Evet.’
‘ Hepiniz aynı
marka sigara içiyorsunuz?’
‘ Evet.’
‘ Hangi marka
içiyorsunuz?’
‘ Marlboro.’
‘ Üçünüz de aynı
marka mı içiyorsunuz?’
‘ Evet.
' -'Aynı renkleri mi seviyorsunuz?
' -'Evet.’
‘ Şeyi merak
ediyorum, kadın zevkleriniz de birbirine benziyor mu?’
‘ Evet.
Kesinlikle.
' Hepsi yaşça büyük kadınlardan hoşlanıyor gibiydiler.
'Birisi yaşça
büyük kadınlardan hoşlandığınızı söyledi.’
‘ Şey '
'Şaşırtıcı diğer bir tesadüf ise, üç kardeşin de evlatlık bir kız kardeşle
yetiştirilmesiydi.
Kızların hepsi
şimdi 21 yaşında.’
Biyolojinin kaderinde olan bir vaka çalışması
değillerdi.
Genlerin ve
çevrenin kıyasıya rakipler olduğuna
inanmaya başladım.
Genlerimizin bize
gitmemizi söylediği yöne sürüklendiğimizi
söyleyebilirsiniz, ama bu, sizin belli bir kişi ya da bir başka kişi olmanız gerektiği anlamına gelmez.
Bugün hala burada olma sebebimin, ailem
tarafından verilmiş olduğum bu kuruluş olduğuna inanıyorum.
Mücadele ettiğim sorunlarla başa çıkmada bunun kesinlikle bir fark yarattığına inanıyorum.
Yaradılış ve yetiştirilmenin, ikisinin de
önemli olduğuna inanıyorum.
‘ David Kellman, Eddy Galland ve Robert Shafran birbirinden farksız üç yabancı.
Sonuç
ortam ve eğitim değişkenlerinde olan zayıflık karakterleri genlere doğru
yönlendiriliyor.
Aynısı
genetiği oynanarak verimli buğday haline gelen çavdar üçüncü ekimde yine çavdar
oluşu gibi…
Genlerimiz
bizi hala bırakmıyor…
Belgesel
reenkarnasyonun olup olmamasındaki bir inceliği açığa çıkarır ki…olduğunu farzetsek bile değişim çok
olmayacak gibi…kader ise çevre ile etkileşimse tekrar tekrar gelmenin bir
manası yok demektir. Sonuç eski evreye dönüş olacaksa…
Kur'ân-ı
Kerim’de şöyle bir konuşma geçer.
Onlardan birine ölüm gelince: "Rabbim! Beni geri çevir,
belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu
söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında
geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır. [Mü’minûn99,100.]
Peygamberimizin
bir hadisinde bahsettiği genler mi acaba.
"Sizin herbirinizin yaratılması (yaratılma
başlangıcında) ana baba maddeleri kırk gün anasının karnında toplanır. Sonra o
maddeler o kadar zaman içinde (yânî kırk gün içinde) katı bir kan pıhtısı
hâlini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde bir çiğnem et olur. Sonra
(dördüncü tekâmul tavrında) Allah bir melek gönderir de tekâmul eden o bir
çiğnem ete şu dört kelime (yazması) emrolunur: Onun işini, rızkını, ecelini,
şaki yâhud said olduğunu yaz! denilir. Sonra ona rûh üflenir (cenîn canlanır).
İmdi sizden bir kişi (bu fıtratı gereği dünyâda) iyi iş yapar, nihayet
kendisiyle cennet arasında yalnız bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin
ana karnında yazdığı) yazı gelir, yazısı o kişinin önüne geçer (yânî onu
önler). Bu defa o kişi cehennemliklerin işini yapmaya başlar (da cehenneme
girer). Sizden bir kişi de kötü iş yapar. Nihayet kendisiyle cehennem arasında
ancak bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin yazdığı) o yazı önüne geçer
(yânî onu önler). Bu defa o kişi cennet ehlinin (hayırlı) emelini yapar
(cennete girer)"
(Buhari, Bedi'ul Halk, Bab 6, Hadis no: 18)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar