Print Friendly and PDF

Muhyiddin-i Arabi ile



Rüyamda Kâbe'yi tavaf ediyordum.
Sarıya meyyal beyaz sakallı cüsseli ve gayet küçük gözlü bir zat sağ omuzuma dokundu...
"Oğlum! Sana bir gün soracaklar, Kâbe nedir? Cevabın şu olsun...
Kâbe: Kevni hakikatlerle ilâhi hakikatlar arasında bir geçit.Görünenlerle görünmeyenler arasındaki geçit... Onun için namazda ilâhi hakikatlerin zuhuruna vatan olan Kâbe'ye dönmek lâzımdır.
Böylelikle sûretler Kâbe'nin sûretinde secdeyi bulurken, bildiğimiz hakikatlar de onun bilinmeyen hakikatında secdeyi bulur...
Namazda, ötelerin şartından bu dünyada alınan bir rayiha vardır. (Kendini Kâbe'nin içinde farzet, batıya doğru namaz kılıyorsun. Kâbe'nin duvarının dışındaki adam da Kâbe'ye doğru kılıyor; Kâbe duvarını kaldırırsan karsı karşıyasın. O halde içerdeki ve dışarıdaki duvara mı dönüyorlar, duvarı kaldırırsan "yüz yüze" dirler)."
Sonra bana avucunun içini öptürdü. Ve dedi. "Ben Muhyiddin-i Arabi'yim..." Devam etti:"Gölge ile vücud birbirinin aynı değildir. Bu düşünce eşiği o kadar derin ve girift bir incelik merkezidir ki orada çoklarının ayağı kaymış ve çoklarının kalbindeki hissi selâmet bozulmuştur. Bütün akılların idrak edemediği Allah sırrının çözüm noktası ölümdür ..."
" Ölmek diye birşey yoktur. Şekilden şekile girmek vardır..".
" Ölümü herkes anlar. Fakat tekrar dirilmede akıl bulanır, vehim şüphe içinde kalır."
" Gölgesi olmayanları arayıp bulunuz, ondan sonra düşünerek gölge hakkında kanaat ve mütalaaya varınız..." Rüyada gördüğümüz şeylerde gölge yoktur. Dikkat etmediğimizden veya etmek imkânı olmadığından öyle şey olur mu demeyiniz... Rüyada: Renk ile ses vardır, koku yoktur. Bir de gölge yoktur... Niçin bunlar yoktur?.. Merak etme !... Bir ilahide "Gölgem kayboldu, gönlüm dolunca" diye bir söz vardır. Ruhla beden aynı şey değildir... Ruhla doymuş olsa beden ne acıkır, ne de yorulur. Ama su ister... İnsan bir gölgedir. Dünya yüzünde... Nasip bitiyordu: Kâbenin cenub kapısından beni dışarı çıkardı... "Haydi oğlum yürü Arafat'a çık... Yolun nurlu olsun.."Kulağıma yavaşça adeta koku gibi fısıldadı: "Alem, sıfat-ı kemallerin zuhur mahallidir. Başka söze kulak verme..." Büyük bir ter içinde uyandım sabah ezanı okunuyordu...

Bazı Hastalıklar Ve  Manevi Sebepleri

Münir Derman
Syndrome immuno-deficitaire acouis
Laradenopaty Associated Virüs.
Kazanılmış muafiyet yetmezliği sendromu.
Bu ne demektir?
Uzviyetin; fizyolojisine, anatomisine, kimyasına, metabolizmasına tesir edecek her türlü görünür görünmez sebeplere baglı herşeye karşı tabiî bir mukavemeti vardır. Uzviyetin bu mukavemetini kendi kendine tamir edemeyecek derecede kıran bir "sebep" den ötürü ortaya çıkan ağraz tablosuna AiDS ismi verildi.
Bu hastalık homoseksüellerde ortaya çıkan son asrın öldürücü hastalığıdır. Yani bir nevi livata yapanlarda görülür.
Livata dînen yasakdır, lânetlenmiştir.
Sebebi hakkında acele tahminler nazariyeler kuruldu.
Virüs hikâyesi...
Bu da hikâyedir.
İnsan spermi, rektumda saprofit mikroplara karışınca bu ortamda mikroplar virülite kazanıyor ve kana geçiyor.
Hem de rektumda.
(Vena hemoroidalis imferiyor ve medyadan vena kava'ya dökülür bu iki vena).
Karaciğerden geçmiyor, ateş yapıyor.
Bu ateş vücudun herhangi bir hastalığa karşı reaksiyonu değildir. Doğrudan doğruya toksemi neticesidir.
Hastalıklarda ateş genellikle vücudun o hastalığa karşı mukavemet tepkisidir. Böbrek üstü bezlerine de tesir ederek kortizonu vücudda fazlalastınyor. Bu da AİDS hastalığında bazı ârızalara sebebiyet veriyor.
Sünnetsizlerde, gulfe arasında simlah denilen kokulu, beyaz, yoğurt gibi bir ifrazât vardır.
Bu da rektum ortamına tesir ediyor.
Ve failin hastalığa tutulmasına sebep oluyor.
Sürtünmeden dolayı kana geçiyor.
Eskiden oğlancılık vardı.
Sünnet olanlar arasında.
Bunu düşünmek lazımdır.
Bu hastalık kadınlarda görülmüyor.
Sebep açıktır izaha lüzum yoktur.
Genel toksemi vücudun metabolizmasını ani ve çabuk değiştirdiğinden düzelmek imkânları vücudun mukavemet hududunu aşıyor.
1-                      Sinir merkezlerine "kuduz" gibi tahribat yapıyor.
2-                     Damar sisteminde aşırı derecede vazo dilatasyon yapıyor, yani genişleme.
3-                     Vücudun hareki sistemine ilk defa sol tarafa, sonra sağ tarara tesir ediyor.
Sağ dimağın sol tarafın hareket merkezi ve sol dimağın düşünce merkezi ve solu idare ettiğini fennen biliyoruz. Bu hastalığın Zü'l- İNTİKAM kanununun bir tecellîsi olduğunu herkes mânevî bilgi derecesinde anlar.
Hülya ile hayali proje arasında rota kurmuş, hakikat ve fazilet kâğıdı ile ambalaj yapılmış, Makyavel tekniği ile yol alan toplumlarla dolu bir asırda yaşıyoruz.
Hayat bir bütündür.
Değişen bir şey yoktur.
Değişen düşünce ve cevaplardır.
Tabiatın hassas dengesi hakkında konuşmak herkesin karı değildir.
Âlemde mânâsız birşey yoktur.
Mânâsızlığın bile bir mânâsı vardır.
Tesadüf diye bir şey de yoktur.
Hem maddî hem mânevî hepsinin bir kanun hududları içinde cereyan ettiğini bilmek, anlamak milyonda bire nasib olur. Her hangi bir şeyin maddî taraft tahammülsüzlük hududuna girerse, kâinatdaki kanunun icra hududuna girmiş olur.
Bu hemen olduğu için gecikmez.
Mânevî kanunlar da böyledir.
Tabiat kanunları "Zü'l- İNTİKAM dır".
Öç alıcı demek değildir bu.
Maddî ve mânevî kanunun icrasıdır.
Hemen olduğu için "Seriü'l- hesab"tır.
Bu lâf bilmeyerek söz söyleyen din âlimi geçinenleredir.
Siz bilir misiniz?
Güneşin rengi yeşildir.
Havadan geçtikten sonra sarı olur.
Feza karanlıktır, gece vakti sun'i ışıkta bile sarı rengi seçemezsiniz...
Lût kavminin 30 senede yaptığı menfur şeyleri beşerîyet bugün 1 günde yapmaktadır.
İzaha lüzum yok.
Gazetelere, havadislere, resimlere bakmak yeter.
Lût kavmi, Sodom Gomore kavminin, filizlenmesi neticesidir bugün...
Lût kavmi hadisesini anlatmayacağım.
Lût denizi kâfidir.
Ve Lût'un karısının dönüp bakması neticesi taş kesilmesi mühim ilâhi bir ihtardır, kadın tarafından insanlara...
O dehşete:
"Arkanıza bakmayın!" tembih-i ilâhiyesine karşı bakması kendi insiyakı ile değildir.
O da ilâhi bir tecellîdir.
"Kadın dururken başka tarafa haa!
Utanmıyor musunuz?
Ben utancımdan taş kesildim!" demek...
70.000 kişi gece ALLAH'a dua ediyormuş.
250.000 kişilik bir beldede. 2 kişi de livata yapıyormuş.
ALLAH bütün hepsini bir anda batırmış.
Duada olanları da...
Bu hadiseyi Rasülullâh “salla’llâhü aleyhi ve sellem anlattı.
Burada anlatmıyorum.
Okur, kitaplardan öğrenirsiniz.
Bu hastalığın ilâhi bir âfet olduğu ve insanlara serbestiyet verilmesine değişmeyen Sünnetullahın Zü'l- İNTİKAM kanunudur.
1-                     Propaganda olarak Amerika'dan ortaya çıkmıştır.
2-                           Daha ziyâde pasif hâlde bulunan homoseksüellerde yani rektumdan kendisine seks yaptıranlarda "ibne"lerde görülür.
3-                     Livatacılarda görülür.Livata "Lût" kavminden gelme bir kelimedir. Lût kavmine benzeyen hareket, fiil demektir.
4-                     Sodom ve Gomore kadınlarını erkekler arkadan kullanırlardı.
5-                     Pasif homoseksüeller daha ziyâde "B, 0" kan gruplarında görülüyor.

Aynı zamanda pasif homoseksüellerde "Lokopeni" vardır ve "EOZİNOİlLİ" yüksektir.
Psikopatlar "B" grubunda çoktur.
Haris insanlarda homo çoktur.
Asabi kimselerde tesadüf edilebilir.
Amerika yerlilerinde Hindistan Birmanlarında Yahudilerde hakiki müslümanlarda homo yok gibidir.
Türkiye'de oğlancılık yani küçük erkek çocuklara tecavüz "K.D.E.R.K.O.A." mıntıkalarında eşcinsele çok tesadüf edilir.
Pasif homolar, dalâlet ve küfürdedirler yani kendilerini arkadan kullandıranlar.
Bunların, bu oğlancılığın birçok sebepleri vardır.
Almanya'da, ingiltere'de, Amerika'da homo çoktur.
İnsanlar hayatlarının büyük bir kısmını hata ile geçirirler.
Bu hataları anladıkları zaman düzeltmek imkânları kalmaz.
Bu hem uzvî, maddî, hem ruhî hatalardır.
O zaman insanlık haysiyeti ile ruhu mücadele eder.
Ya çıldırır, yahut intihar ederler.
Bu hataların farkına varılmayan küçükleri önemsiz gibi görünenleri birikerek çoğalırlar.
Bunlar zamanla bugünkü toplumdaki insanların söyledikleri "stres" bunalımı husule getirir. Bu, inancın mânevî yoksulluğun neticesidir.
Bu hastalık sünnetsizlerde, homoseksüellerin ALLAH'ın yaratılış kanunlarına aykırı hareket etmenin ve men edilen emre karşı isyanın cezasıdır dünyada...
Hakiki İslâm hastalığı değildir.
Dikkat edilirse tarih boyunca 100 ehl-i salib seferi olmuştur. Hepsinde kolera, salgın hastalıklar çıkmıştır.
Türk ordularında hastalık görülmemiştir.
Hakiki Yahudilerde de sünnet oldukları için hastalığa tesadüf edilmez.
Bel soğukluğu, frengi, tenasül-ü temasla geçer.
Nesil söndürür.
Vücudda mafsallarda birçok tahribatlar yapar, gayri meşru birleşmenin zinanın dünyadaki bir nebze azabıdır.

Nesine

Sine be sine
Yatar Gül Harmanı Gibi
Canımın Dermanı Gibi
Her Yanında Çiçek Açmış
Binboğa Ormanı Gibi

 Nesine Yar Nesine
 Ölürüm Ben Sesine
 Bir Daha Vursa İdi
 Nefesim Nefesine

Canım Sese Mi Geldin
Kadem Basa Mı Geldin
Sağ Olsam Gelmez İdin,
Öldüm Yasa Mı Geldin

 Nesine Yar Nesine
 Ölürüm Ben Sesine
 Bir Daha Vursa İdi
 Nefesim Nefesine

Saçın Yüzüne Perde
Yüreğim Düştü Derde
Ayak Üstü Duramam
Seni Gördüğüm Yerde

 Nesine Yar Nesine
 Ölürüm Ben Sesine
 Bir Daha Vursa İdi
 Nefesim Nefesine

Fedakarlık

Dinciler, nefislerini günahlardan arındırmak, şeytanı kovmak, kötü ruhları defetmek ve ruhanî (insan ruhunu güzelliklere iten güç) güçleri kazanmak için çocuklarını putların ayağı altında kurban ediyorlardı. Ama Müslümanlar bu fedâkârlıklara toplum için katlanıp, düşünce gücü ve imanla, sosyal hayatta zulüm, despotluk, dinî, siyâsî ve ırksal hurafelerle mücâdele ederek câhilî gelenekleri yok ettiler. Eski değerleri, hükümleri, hatta egemen olan aile geleneklerini, kayserlerin ve İran Kisralarının saraylarını yıkarak; halkı aldatmak için yaptıkları tapmakları ortadan kaldırarak; sınıfsal ayırım ve çelişkiyi yok edip ulusal değerleri değiştirerek halkları kölelikten kurtarıp özgürlüğe kavuşturdular.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar